Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@1scintilla

 

(4) KUTSAL VARLIK

 

 

Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı

 

Alev alev sardı her tarafımı...

 

Sezai Karakoç

 

 

Geçmiş

 

 

Kimler ikinci baharı hak ederdi? Aştığını sandığın tüm engellerin sonunda yeniden bir çatal olduğunu görsen hangisi seçerdin? İkinci bir şans olarak hataya var gücümle asılmıştım. Yaşadığım tüm zorluklara göğüs gererek bu hayatı onun için kurdum.

 

 

Tepetaklak olduğunu hissettiğin o anı hatırlıyor musun? Dünyanın başına yıkıldığı, en güvendiğin yerden yediğin hançer yarası, ruhuna saplanan bir şarapnel parçası ve daha niceleri... Ben hatırlıyorum.

 

 

Rahmimde oluşmaya başlamış bir embriyonun hayatımın odak noktasını nasıl değiştirdiğini hatırlıyorum. Onun beklenmedik gelişi her şeye rağmen bedenimin her zerresini sardığında, aslında buna manevi olarak çoktan hazır olduğumu anlamıştım. O benden bir parçaydı ve gelişi içimde büyük bir coşkuyla karşılandı.

 

 

O akşam bu oluşumu birlikte inşa ettiğimiz yegâne kişiye bunu açıklayacaktım; yani kocama. Hevesle hazırladığım küçük kutunun içine, bir koşu markete gidip bulduğum en dandik emziği ve öylesine olan ama bana göre dünyanın en tatlı bebek çorabı alıp koydum.

 

 

Koyacağım üçüncü ve ana malzeme ise gebelik testiydi. Geciktiğimi ancak haftalar sonra fark edebilmiş ve acaba mı diyerek eczaneden ucuz yollu bir test almıştım. Eve gelip testi yaparken parmaklarım tir tir titriyordu. İkinci çizginin oluşmasından deli gibi korkarken, bir yandan tek çizgide kalırsa büyük bir hüsrana uğrayacaktım. Aklım ve kalbim arasında bir embriyo savaşındaydım.

 

 

Klozetin yanına çöküp gözlerimi kapatarak geçmesini beklediğim o dakikaları bir ben bilirdim bir de Allah. Ellerimi saçıma dolayıp olası iki sonuçta da ne yapacağımı düşünmüştüm bir müddet. İşler arap saçına dönmeden kapalı ellerimi çektim nihayet gözlerimden. Aralık kirpiklerim lavabonun üzerinde duran minik beyaz cihaza odaklandı.

 

 

İşte orada duruyordu. İkinci çizgi öyle netti ki kırmızı pastel boyayla çizsem ancak bu kadar net olurdu. Aradığımı bulmuş gibi derin bir nefes vermiştim. Sanki yıllardır bunu bekliyor gibi huşuyla dolmuştu yüreğim. Bu küçük cihaz nasıl emindi bundan bu kadar? Daha başka nasıl emin olabilirdim? Elbette doktora giderek.

 

 

Hırkamın önünü kendime iyice doladığımda tuttum devlet hastanesinin yolunu. Bu saatte randevu bulamazdım belki ama ne yapacağımı bilemeden yolu yarıladım. Heyecandan duramadan pır pır eden kalbimle girdim hastanenin büyük döner kapısından içeri.

 

 

Şansıma o günün sırası bitmemişti. Elime aldığım fişle tedirgin adımlarımla gittim kadın doğumun önüne. Gördüklerim karşısında neden şaşkına döndüm hâlâ bilmiyorum. Karnı burnunda bir süre kadın görmekti sanırım bu kadar ilgimi çeken.

 

 

Nihayet adım ekranda yandığında girdim içeri.

 

 

Leyla Sarya Kıran.

 

 

"Buyurun lütfen, gebelik haftanızı öğrenebilir miyim?" Doktorun gülümseyen ve sevecen yüzüyle karşılaşmak beni biraz rahatlattı.

 

 

"Şey, ben geciktim. Test de yaptım ama emin olamadım. Ne yapacağımı bilemedim başka."

 

 

"Tamam, sakin olun. İlk gebelik ihtimaliniz sanırım?"

 

 

"Evet ilk."

 

 

"Şöyle uzanın içerideki sedyeye. Karnınızı açın geliyorum. Bir de son adet tarihinizi söyleyin lütfen."

 

 

Günü gününe tarih tutan biri değildim. Ne cevap vereceğimi düşünürken bir yandan uzandım sedyeye, açtım karnımı.

 

 

"Yaz sonuydu sanırım, tam net bilmiyorum ki."

 

 

"Tamam bakalım burada bizim için bir sürpriz var mıymış?"

 

 

Karnıma sürdüğü soğuk jel ve bastırdığı makineyle birlikte ürperdim. Kasıklarıma doğru inerken biraz daha bastırınca kendimi kastım ses çıkarmamak için. Hafif yağlı göbek bölgeme geldikçe daha çok bastırıyordu.

 

 

"Bu yolla net görüş sağlayamadım. Vajinal ultrason yapacağım, çekinmenizi gerektirecek bir şey yok. Alt bölgenizi tamamen çıkartıp şu önlüğü giyin lütfen geliyorum."

 

 

Bir sorun mu var diye içim içimi yerken dediklerini harfiyen yerine getirdim. Gözlerim beyaz hastane odasını tararken neden burada olduğumu sorguladım. Bir şeyler oluyordu ve hayatımız o yöne doğru akıyordu işte... bir şeyler oluyordu.

 

 

"Şimdi geriye doğru uzanıp bacaklarınızı iki yana açmanız gerekiyor. Evet, işte böyle."

 

 

Uzun ince bir cihazın üzerine sürdüğü jelle birlikte vajinama doğru bir baskı yaptı. Kendimi anında kabuğuna çekilen kaplumbağa gibi sıkınca, eli duraksadı.

 

 

"Tamam, sakin olun şimdi. Keseyi net görebilmek için bunu yapıyorum henüz çok küçük."

 

 

Başımı sallayıp yeniden denedim. En sonunda cihazı olması gereken yere ittiğinde nefesimi tuttum. Korkulacak bir şey yoktu. Kısa birkaç hareketten sonra gülümseyerek ultrason cihazına bastı.

 

 

"İşte annesi, kesesi oluşmuş sağlıklı gözüken bebeğin burada."

 

 

Elime tutuşturduğu siyah beyaz kâğıda baktım öylece. Yaz bitmeden eşsiz bir sürpriz olmuştu benim için. Bu ilk fotoğrafıydı. Uzandığım sedyede bir anda hayaller kurdum. Az önce gördüğüm kadınlar gibi karnım büyümüştü, doğurup kucağıma almıştım, ilk yaş gününü kutlamıştım, birlikte çiçek topluyor, boyama yapıyorduk. Çocuğu okula başlatacağım an kalktım yerimden.

 

 

Sersemlemiş bakışlarım doktora takıldı. Bana manidar bir şekilde bakıyordu.

 

 

"Her şey yolunda gidiyor, iki ay sonra yeniden muayeneye gel bakalım. Bir terslik olduğunu hissedersen hemen acile gel. İlk ay mide bulantıların olacaktır, yanında tuzlu kraker bulundurmayı ihmal etme. Bu aylar çok çabuk geçecek üzülme de. Ardından ikili tarama, üçlü tarama ve detaylı ultrason için günler vereceğiz sana. Sen bir kan ver vitaminlerine de bakalım, bir de folik asit yazıyorum, on altıncı haftaya kadar kullan lütfen beyin gelişimi için sağlıklı."

 

 

Doktorun dediklerini harfiyen yerine getirdikten sonra dışarı çıktım. Temiz hava yüzümü yalayıp geçerken içime konduramadığım bir huzur doldu. Demek daha gelmeden güzellikler seriyordu içime. Hırkamın kollarını çekiştirip sonbaharın serinliğinden biraz korundum ve otobüs durağına gittim. Babasına yapacağım sürpriz için heyecanlıydım.

 

 

İçimde bir çocuk vardı ve sanki ayaklarım yere basmıyor gibi hissediyordum, sanki onu öğrendiğim an kutsal bir varlık olup çıkmıştım. Güneş gibi etrafa ışık saçmıyorsam şayet, kalbim o ışığı bana saçıyor demekti.

 

 

Güzel bir akşam yemeği de hazırlamak isterdim ancak bu sıralar maddi durumumuz pek iyi değildi. Ben de makarnanın ortasına mum diker ortama neşe saçardım.

 

 

Eve geldiğimde açılan ışıklarla eşimin evde olduğunu anladım. Elimdeki kutuyu sımsıkı tutarken tüm neşemle içeri girdim ama bir tuhaflık vardı. Evdeki eşyalar yoktu. Makarna yapıp koymayı hayal ettiğim bir yemek masası bile yoktu şu an. Acaba hep hayalini kurduğumuz o eve taşınmak için bana sürpriz mi yapacaktı? Demek çifte sürpriz yaşayacaktık bu akşam.

 

 

İçimdeki neşe bir an olsun solmadan ona doğru gitmeye başladım. Eşyaların olmaması o an benim için bir şey ifade etmiyordu. Bir an önce onu bulup sarılmalı ve ruhumdan taşan bu sevinci hayat arkadaşımda paylaşmalıydım.

 

 

"Nerede kaldı bu kadın?"

 

 

"Birazdan gelir, bu saatlerde evde olurdu."

 

 

Duyduğum seslerle birlikte adımlarım yavaşladı.

 

 

"Bana bak bir plan kuruyorsan o kuş kadar beyninde dağıtırım onu."

 

 

Bu adam da kimdi ve kocam neyden bahsediyordu? Bu saatte evde olacak tek kişi bendim.

 

 

"Yan çizmiyorum, malı verecek misin artık?"

 

 

"Yok öyle yağma, önce senin ödemenin karşılığını görelim. Bakalım karın dediğin kadar güzel mi? Borcun boyunu aştı hâlâ mal diyor."

 

 

"Ödeyeceğim işte. Karım çok güzeldir."

 

 

"Evet, uyuşturucu borcunu ödeyeceksin, hem de karınla. Belki de bunu gözünün önünde yaparım. Sen de haysiyetsiz, şerefsiz bir gavat olduğunu tescillersin," deyip kahkaha atan adamla adımlarım donup kaldı.

 

Loading...
0%