@1scintilla
|
Bölüm 8. Grup Dövmesinin Sancısı Elmas nasıl yontulmadan mükemmelleşmezse insanda acı çekmeden olgunlaşmaz. Konfüçyus Bazı yanılsamalar olmuştu hayatımda, bunların ilki: görünce çarpıldığım adamla aynı dövmenin vücudumda şekilleneceğini sanmamdı. İkicisi ise: saklanan ve henüz öğrenmediğim gerçeklerdi. Herkes kendi grubundan birine çekim duyar ve aşık olurdu, evet aksi mümkün değildi, fakat bu grupların gizlenebileceğini göğsümün üzerinde dövmem oluşurken çektiğim son derece devasa acıyla hatırlamıştım. “Kaba olmak istemiyorum ama şu an o kadar açım ve başım o kadar ağrıyor ki, bu yüzden konuşamayız.” deyip yanından geçmeye çalıştım. Önüme doğru bir adım attı. “Hadi ama sadece arkadaş olmaya çalışıyorum.” “Bak. Yaşayanlar’ın dünyasında çok fazla arkadaşım yoktu ve bünyem bu kadar arkadaşı kaldıramıyor. O yüzden sakin sakin arkadaş edinmeye karar verdim.” “Tamam.” dedi sadece gözlerimin içine bakarak ve gülümseyerek yanımdan ayrıldı. Bu kadar kolay olmasını düşünmemiştim. Aklım zaten yeterince karışıkken önüme çıkan herkese mavi boncuk dağıtacak halde değildim. Ayrıca kimseye boncuk dağıttığım yoktu. Nova bir vampirdi ve aramızda olan şeyi çözmeye çalışıyordum. Arat ise şimdilik bir sır perdesi gibiydi... Yemekhaneye girip neredeyse bulduğum her şeyden aldım. Bu olay beni feci acıktırdı ya da ben acıkmak için sürekli fırsat kolluyordum. Artık yavaş yavaş bana alıştıkları için üzerimdeki bakışlar azalmıştı. Veronika at kuyruğu yaptığı saçlarını savurarak yanımdan geçip gitti. Hâlâ akıllanmıyordu. Bana attığı her adımda ona misliyle karşılık veriyordum. Arat’tan hoşlandığını bildiğimi biliyor muydu emin değildim. Yatakhaneye çıktığımızda hepimiz çok yorgun olduğumuz için direkt yataklara artık kendimizi. Işıl uykulu bir sesle “Bileğimdeki tırtıl dövmesi hareket etti bugün. Sonra beynimde senin saniyelik sesin çınladı. Buz odası dedin çığlık atar gibi. Öyle bulduk seni. Gerçi bize gerek kalmadan kendi başının çaresine bakmışsın. Seninle gurur duydum.” dedi ve der demez gözleri kapandı. “Ben de kemerle bağlama olayıyla gurur duydum. Aklımda bulunsun, bir ara bunu uygularım.” diyen Çağıl kahkaha atıp arkasını döndü. Pırıl ise iyi geceler dileyerek gözlerini yumdu. Ben gözlerimi kapattığımda ise bugün olanları tekrar izleyeceğimi biliyordum. Kolyeme dokundum ve bir kamera kaydı gibi yaşadıklarımı yeniden gözden geçirdim. Sonra uykuya dalacağım o minik an kara gözler yine gözlerimin önüne geldi. Uykumdan sıçrayarak uyandığımda neler olduğunu anlamaya çalıştım. Hayır kâbus görmüyordum. Zihnimde bir ses belirdi. Sana ihtiyacım var ama aradaki bağı koparmak istiyorsan yanıma gelme. Zorlukla nefes alıyor gibiydi. Bu Nova’ydı. Onun durumunu tamamen aklımdan çıkarmıştım. Günlerdir dediği gibi yanıma gelmiyordu ve sanırım az zamanı kalmıştı. Üzerime bir hırka alıp sessizce yatakhaneden çıktım. Ölüme terk etmek istemiyorum. Bu dünyaya gelmişse yaşamaya herkes kadar hakkı vardı. Böyle olmayı o istememişti ve neden olduğunu bilmediğim bir şekilde aramızda bir bağlantı kurmuştuk. Bu yüzden benden başka kimsenin kanını içemiyordu. Bu beni direkt suçlu konumuna sokardı. Sadece benim zevkim için birinin ölümüne göz yumacak değildim. Patika yoldan düz devam ederek daha önce geldiğim yeri bulmaya çalıştım. Tamam buraya kadar kızlarla gelmiştik, sonra bir saldırı olmuştu ve ben koşmuştum. Yine aynı yönden devam ettim. Karanlıktı ama görüş açım çok netti. Muhtemelen o beni duyuyor ve kokumu alıyordu. Çünkü fısıltı gibi sesler duyuyordum. Bana yerini belli etmeye çalışıyordu. Bunun bir tuzak olma ihtimali aklımın ucuna bile uğramazken emin adımlarla ilerledim. Sanırım daha bugün oluşan kanatlarıma güvendim. Ancak ne yazık ki büyü sözlerini unuttum. Nova bir ağacın altında yatarken güzel yüzü öylesine beyazdı ki biraz daha dursa saydamlaşıp yok olacak gibiydi. Saçlarını elimle düzeltip “Ben geldim.” dedim. Ağzını açtı ama konuşamadı. Bacaklarımı iki yana açıp onun çimenlerin üzerinde uzanan bedeninin üzerine çıktım. Boynumu ona doğru uzattım ama ağzını araladığıyla kaldı. Kendi yeltenmezse ben ne yapabilirdim. Bunu yapmayı gerçekten istiyorsan onu teşvik etmelisin dedi bir ses. Sesin geldiği yöne doğru baktığımda ağaçta bir baykuş gördüm. Teşvik etmeliydim ama nasıl? Dudaklarını zar zor kımıldattığında kekeleyerek bilek dediğini anladım. Derin bir nefes alıp yerden bulduğum bir taş parçasıyla bileğimin küçük bir kısmını kesmeye çalıştım. Benim gibi canı tatlı olan biri için bunu yapmak oldukça zordu. Kolumu ağzına doğru uzatıp ağzına bir damla kan damlattığımda şaha kalkmış at gibi bileğime saldırıp kana kana içmeye başladı. Bileğimden aldığım haz, boynumdan aldığım haz kadar canlı değildi. Ya da onu kurtarmak için gerildiğimden başka bir şey düşünemiyordum. Ten rengi gittikçe daha normal bir beyaz renge dönerken, göz altları canlılığını geri kazanmıştı. Son kez içip dilini bileğimin üzerinde nazikçe dolandırdı. Artık yara izi kalmamıştı. Beklemediğim bir anda elime sarılıp teşekkür etmeye başladı. “Sana artık kraliçem diyebilir miyim? Lütfen deyim. Ölmek üzere olan Nova’yı yeniden yaşama döndürdünüz. Yaşamayanlar’daki Nova bu sefer gözlerini sonsuzluğa kapatacaktı. Nova teşekkür ediyor. Çok teşekkür ediyor.” Kendinden neden üçüncü şahıs gibi bahsetmeye başladığını anlamadım. Sanki arada farklı bir şey yaşanmış gibiydi. “Tamam, tamam sakin ol. Artık iyisin. Yaşadığım şeylerin kaosundan bunu tamamen unuttuğum için asıl ben özür dilerim.” “Efendim Nova özür dilenecek bir şey yapmadı. Nova size bağlı. Artık size sadakat yemini edecek. Baş koruyucunuz olmaya razıyım efendim.” “Tamam Nova. Bunu sonra konuşalım. Şimdi çok uykum var beni geri yatakhaneye bırakmaya ne dersin?” “Nova sizi yatakhaneye bırakacak efendim. Ancak baş koruyunuz olacağıma emin olmalıyım.” “Efendim demeyi keser misin lütfen? Sinirimi bozuyorsun! Baş koruyucu ne demek?” “Artık bağ güçlendi siz benim efendim oldunuz. Tarihte az gözüken köle efendi ilişkisine dönmek üzere. Eğer baş koruyucunuz olmazsam her an etrafınızda dolanan köleniz olmak zorundayım. Koruyucunuz olursam nerede olursanız olun sizi hemen duyarım.” “Ah bir bu eksikti. Kölem falan olmanı istemiyorum tabii ki bu nasıl ilkel bir düşünce.” “O hâlde baş koruyucunuz olmamı kabul ediyor musunuz efendi Yargı?” “Kabul ediyorum Nova.” O sırada Profesör Layal’in sözleri doldu beynime; kendinize müttefik bulun... “İsterseniz sizi yatakhaneye daha hızlı ve bir o kadar güvenli bir yoldan götürebilirim efendim.” “Neymiş o yol?” dediğimde Nova bir anda beni kucağına aldı. Bu efendi işini hiç sevmemiştim. Bir anda koşmaya başladığında bu kadar hızlı olduğunu tahmin edemedim. Tabii içti taze kanı enerjisi yerine geldi. Dakikalarca yürüdüğüm yolu iki dakikada geri geldik. “Teşekkür ederim Nova.” “Ben teşekkür ederim efendim. Beni Yaşamayanlar diyarında ölüme terk etmeyip yeniden hayatta tuttuğunuz için. Artık bağ güçlendiğinden adımı içinizden birkaç defa tekrar ederseniz sizi hissedebilirim. İyi uykular efendi Yargı.” “İyi geceler Nova. Bilgi için teşekkürler.” İyi ki Çağıl burada değildi yoksa efendi Yargı diye saatlerce dalga geçerdi. Sessiz adımlarla koridorun en köşesindeki odamıza çıkıp kapıyı açtığımda karşımda üç çift göz beni izliyordu. Sanırım şom ağzımı açmıştım. “Efendi Yargı orman sizin için tehlikeli, bu saatte nereden geliyorsunuz?” deyip hep birlikte kahkaha attılar. Aman ne komik diye homurdanarak yatağıma oturdum. Pırıl çekmecesinden çıkardığı küçük kanal özü şişesini bana doğru fırlattığında ani refleksimle yakaladım. Tabiri caizse lıkır lıkır içtikten sonra onlara döndüm. “Ne?” “Anne babasına gözükmeden evden kaçıp sevgiliyle buluşan bir ergen gibisin şu an?” dedi Çağıl, yüzündeki memnuniyetsiz ifadeyi gizleyemezken. “Zihnimde sesini hissettim. Gitmeseydim yok olacaktı. Neredeyse saydamlaşmıştı. Arada oluşan bağ yüzünden başka kimseyi içemiyor. O yüzden kendimi sorumlu hissettim çünkü böyle olmak onun tercihi değildi.” “Biz sana oraya gittiğin için kızmıyoruz. Bizi uyandırmadığın için kızıyoruz.” dedi Pırıl. “Açıklama yapmayıp endişelendirdiğim için üzgünüm kızlar. Bugün zaten başınızı ağrıttım.” “Bu seferlik sorun değil uçan kuş efendi Yargı.” diyen Çağıl arkasını dönüp yeniden yatmaya hazırlandı. Pırıl ve Işıl buna gülerken onlara somurtarak baktım. |
0% |