Yeni Üyelik
35.
Bölüm

35. Bölüm

@1scintilla

"Her şeyin bir sebebi olması giderek hayranlık uyandırıyor. Bu müthiş bir şey. Nasıl hissetmem ve davranmam gerektiğini bilmiyorum."

"Bazen sadece akışına bırakmak gerekir."

Ona gülümseyerek baktıktan sonra geriye doğru bir adım attım. "Hava karardı. Kızlar beni beklemiştir. Gitsem iyi olur."

“Tamam. İlk günün hakkında konuşmaya ihtiyacın vardır. Bu arada kostümcü yarın için bir kıyafet göndermiştir. Onu giymen gerekiyor.”

“Neden özel bir kıyafet?”

“Yaşayamayanlar’ın karşısına daha disiplinli bir şekilde çıkıp saygı duymak için. Bir nevi güç gösterisi gibi bir şey. Olası isyanları engellemek için.”

“Neden onları seçmek için bizi görevlendirdi?”

“Çünkü bu görev vezirlere ait. Diğer gruplara yayılan vezirlerden ve kendini gizlemeyenlerden de seçilecek. Sanki rastgele gruplardan toplanmış süsü vermek için.”

“Anladım. Yeterli. Daha fazla soru sormayacağım bugünlük sınırım doldu.” dediğimde gülerek ellerini havaya kaldırıp teslim olur gibi yaptı.

Patika yolun devamı yürürken sessizdik ve bu hiç rahatsız edici değildi. Biz normal yürüyorduk ama ruhlarımızın el ele tutuşup süzüldüğüne emindim. Yatakhanenin yol ayrımına geldiğimizde durduk. Omzumun üzerinden dönüp ona doğru bakarak “İyi geceler.” dedim.

“İyi geceler. Rüyanda beni gör.” dedi eğlenir bir ses tonuyla, sanki özel bir espri yapar gibi.

“Hiç sekmiyor.” diye ağzımın içinde mırıldansam da sırıtmaya başladı. Tam arkamı dönüyordum ki “Baksana.” diye seslendi. Sonra aramızdaki mesafeyi iki adımda kapatıp hızlıca dudağımın kenarını öptü. Geri çekilirken gülümsüyordu. “Şimdi daha iyi geceler.” dedikten sonra arkasını dönmeden elime bir şey tutuşturup oradan ayrıldı. Ben arkasından bakarken elimde tuttuğum şeyin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Sanırım buna benzer paketli şeyleri Işıl’ın elinde görmüştüm.

Paketi açıp bir ısırık aldığımda, bunun portakallı bir çikolata olduğunu anladım. Koridor boyunca gözlerim kapalı bir şekilde ilerlerken, bir çikolatadan alacağım maksimum hazzı almaya çalışıyordum.

Kapıyı açar açmaz bütün hazzım geri kaçtı. Suratıma dev ebatlarda bir yastık yemiştim. “SENİ AŞAĞILIK KADIN, KAÇ SAATTİR NEREDESİN SEN?”

Işıl delirmiş gibiydi. Ona masumca gülümseyerek dolabına ilerledim.

“ Neler olduğunu anlatman için on saniyen var.”

“Tamam.” dedim sessiz bir kabullenişle. Yaşadığın olayları sıcağı sıcağına anlatmanı isteyen merak eden arkadaşlarının olması güzel duyguydu. Kız gruplarına hiç sıcak bakmazdım oysaki, meğer ihtiyacım olan şey üçüzlerin grubuymuş.

Üzerime hemen pijamalarımı gidip beni bekledikleri alana tüm hevesimle oturdum. Yuvarlak halının üzerinde hepimiz konum almıştık. Mum ışıkları bizi asla terk etmiyordu. Aslında bundan, elektriktense daha çok hoşlandığımı anladım.

Çağıl bile boş gözlerini üzerime dikmiş bir açıklama bekliyordu.

“Tamam önce Pepe’nin dersine girdim. Sonra ise Bayan Layal’in. Yarın Yaşayamayanlar’dan iş için çalışacak kişileri seçmeye gideceğiz.”

“Gördüm. Listede biz yokuz. İyi ki yokuz istemsizce geriliyorum çünkü.” dedi Işıl. Demek ki sadece vezirlerin seçildiğinde haberleri yoktu.

“Ee seni nasıl karşıladılar?” diye soran kişi Pırıl’dı. Gri saçlarını tepeden dağınık bir topuz yapmış ve bir kalemle tutturmuştu. Aşırı tatlı duruyordu.

“Saçın çok tatlı duruyor.” dedim laf arasında. “Teşekkür ederim.” diye karşılık verdi kibarca. Dedikodu arası el kremi ikram eder gibi olmuştuk. “Beni büyük bir coşkuyla karşıladılar. Aralarında olmamdan sevinç duyduklarını söylediler çok şaşırdım doğrusu.”

“Doğrusunu istersen bizim gruba geldiğinde böyle bir şey olmadığı için umudum yarı yarıya düşmüştü. Ama belki durum sende farklıdır demiştim. Çünkü aralarına katılan her taze kana böyle bir karşılama yaparlar.”

“Evet. Sanki hiç kıskançlık yok gibiydi. Övgü dolu bakışlarla baktılar. Fil grubunda umursanmamıştım bile.” dediğimde üçüzler hep bir anda kafa salladılar. O sıra karnım guruldayınca Çağıl arkasına sakladığı bir sandviçi ve şeftali suyunu bana doğru itti.

“Efendi kanatlı Yargı, o insanın eril cinsiyle fingirdeşeceğim diye aç kaldı anlaşılan.” deyip gözlerini devirdi büyük bir bıkkınlıkla. Kızlar kıkırdayınca onları hiç takmadan sandviçimi yemeye başladım. Acıkmıştım. “Teşekkür ederim beni ve aç karnımı düşündüğün için mühürlüm.” dediğim an Çağıl kusar gibi yaptı. Ama artık fark ettiğim bir detayla sırıtıyordum. Çağıl dövmesini kapatmayı bırakmıştı.

“Ben bu yatakhaneden gitmeyeceğim değil mi kızlar?” diye sordum yeniden tedirgin bir şekilde.

“Normalde gitmen gerekirdi ama aramızda dostluk mührü olduğunu için bir arada kalabiliriz. Büyük ihtimal orada da bir yatağın olur. Bazen böyle istisnalar olabiliyor. Yani Çağıl’ın kafası atıp sana kara büyü falan yapmaya kalkarsa diye söylüyorum. Kaçacak yerin olur.” dedi Pırıl ve ekürisi Işıl ile birlikte kahkaha attılar.

“Bunu bildiğim iyi oldu.”

“Ee başka?”

“Bazı bitki türlerini falan öğrendik. Bunları anlatmam sorun olur mu?”

“Bence hiç etik değil. Dersleri geç ilgi çekici olaylara gel sen.”

“O rengarenk saçlı kızla tanıştım. Tam tanışmak denmez aslında çünkü Bayan Layal’in dersine geç kaldığı için onu derse almadı. Ama bizim gruptaymış işte bu saç işini ona sorarım.”

“Evet Bayan Layal’in hayranıyım. Muhteşem kuralları var.” dedi despot Çağıl.

“Çılgın bir tipe benziyor gerçekten.”

“Ee peki sonra ne oldu?”

“Sonra ben onların yanından ayrılıp biraz yürümek istedim. Arat da peşimden geldi. O an bir şey oldu.” diye mırıldanıp sustuğumda Işıl birden havaya fırladı.

“Öpüştünüz mü?” Sonra sağa sola savurduğu elleriyle başımıza kalpten köpükler yağdırmaya başladı. “Biliyordum biliyordum.” deyip başucunda olan küreyi okşadı.

Artık o kürenin içinden sesler duyduğuna emindim.

Ben sessiz kaldıkça Çağıl yazıklar olsun der gibi bakıyordu. “Nasıldı anlatsana? Aranızdaki çekim ultra yüksek boyutlardaydı zaten. Aşırı ateşli olmuştur.”

Öyleydi...

“Sen giderken bir anda seni durdurup kendine çekti ve şak diye öptü ve sonra siz tutuştunuz?” diye bir tahmin de Pırıl’dan geldi

Çağıl bile dayanamamış olacak ki “Öyle bir bakıyor ki, birazdan nasıldı sorusuna, ıslaktı diye cevap verecek.” dedi içler acısı bir şekilde. Daha fazla sessiz kalmadan “Hayır. Ben onu öptüm. KIZLAR KALBİM ÇIKACAK GİBİYDİ, BİR ARA UÇTU GİTTİ SANDIM ÇARPINTIDAN.” diye yükselince Pırıl ve Işıl çığlık atarken, Çağıl sinsi bir şekilde gülmeye başladı. “Durduk yere çakan şimşeğin sebebini şimdi anladınız mı sefil kardeşlerim.” dediğinde kızlar yeniden çığlık attılar.

Yakalanmıştık...

“Yuh, yuh ve de yuh. Doğa olaylarını etkileyecek dereceydi demek. Hem de sen öptün demek!”

“Kızım adamın gücü elektrik. İçinde biriken yükü nasıl atacak sanıyorsun?”

“Düşünün ki o yük bir şekilde dışarı çıkmayı başarıyor. Ya çıkmasaydı?”

Sonrasında detaylıca konuşurken yuvarlak halının üzerine kafa kafaya verip yatmıştık. Bir tek şeyi söyleyememiştim; Arat’ın ruh eşim olduğunu...

Günün tamamının durum değerlendirmesini yaptıktan sonra uyku bizi çağırmaya başladı. Zaten çok bile direnmiştik. En son Çağıl’ın mumun ışıklarını söndürdüğünü ve havaya karışan cılız dumanları hatırlıyorum. Bu bana fıstık yeşili amcanın yaşam alanını hatırlatmıştı. Etraf sanki bir sisle dolarken benim de gözlerim kapandı.

Gözümü kapatır kapatmaz, göz kapaklarımda Arat’ın dudaklarını büyük bir iştahla öptüğüm sahne canlandı. Artık şaşırmıyordum...

Fıstık yeşili gömlekli amcanın söylediklerinden çıkardığım bilgilere göre; bana bunu bilerek yapıyor olabilirdi. Kesinlikle hoşuma gidiyordu. Benim tüm günü zihnimde canlandırmama gerek kalmadan, en etkileyici kısım şak diye gözümün önüne düşüyordu...

Güneş ışınları gözüme çarparken, uyandırma perim de göğüs boşluğuma yatmış beni uyandırmaya çalışıyordu. Gözlerimi açınca ayağa kalkıp olduğu yerde zıplamaya başladı. Sanırım onu çok bekletmiştim. Gece bu kadar geç uyumanın cezasını şimdi çekiyordum.

Çekiyorduk!

“Ah! Yargı seni geberteceğim. O siyah beyaz saçlarını karıştıracağım. Duşa girince gözüme hiçbir şey takmayacağım görürsün sen. O kadar geç gelirken aklın neredeydi?”

“Beni beklerken aklın neredeyse oradaydı Çağıl. Ben mi dedim bekle diye? Sabaha kadar dedikodu yapalım diye ben mi dedim?”

Birbirimize çıkışıp dururken Işıl “Ay ne olur bağırmayın. Lütfen. Rica ediyorum. Kafam kazan gibi.” dedi inler gibi.

Pırıl ise bambaşka bir açıdan bakıyordu pencereye “Ettiği tehdit Yargı’yı çıplak görmek farkında mısınız?” deyip sırıtınca Çağıl ile aynı anda kafamızın altındaki yastığı, Pırıl’ın yüzüyle buluşturduk. Aynı anda iki darbe beklemiyor olacaktı ki gerisin geri yatağa gömüldü.

“Öldü galiba?”

“Kurtulduk.”

“Aa sizi caniler! Pırılım, gri gökyüzüm ne yaptılar sana dişi akrebim.” diyen Işıl koşa koşa kardeşinin yanına gitti.

“Bana bak duşa gireceğim, o gözlüğü gözünden çıkarırsan kalan iki tel saçını da ben koparırım senin.” dediğimde Çağıl kocaman sırıttı. Bu gülüşü hiç sevmediğim için etrafta ona atacak bir şeyler ararken, sırıtışı koca bir kahkahaya dönüşünce odadan kaçıp kendini kurtardı.

Onun arkasından şaşkınca bakarken, Pırıl da yattığı yerden doğruldu. “Uzun zamandır böyle dolu dolu ve içten güldüğünü duymamıştım. Bize iyi geliyorsun Yargı.” Işıl da şiddetle başını sallayıp onayladı.

“Çünkü hepinizi çok seviyorum, mühürlülerim.” deyip sakin bir şekilde kendimi banyoya attım.

Her daim sıcak olan küvetin içine yavaşça süzüldüm. Aklıma buradaki ilk zamanlarımda Nova’nın gelip kanımı emmesi geldi. Hem çıplakken hem de boyundan. Aldığım hazzı hatırlıyorum. Çok değişik bir şeydi. Arat asıl bunu duyarsa onu Yaşamayanlar evreninde tamamen silebilirdi. Neyse ki son seferde bileğimi emmişti ve konu bir tık kapanmıştı.

Dün Arat’ı öperken yaşadığımız o birleşme bir hazdan fazlasıydı. Ruhlarımızın doyumu gibiydi. Şimdiye kadar tattığım zevklerin hepsinin yüz katı falandı. Kulağa imkânsız geliyor ama öyleydi. Bu böyleyse devamı nasıl olur diye düşünmeden edemedim. Sonra ise geç kalacağımı düşünüp arsız yanımı susturarak küvetten çıktım. Bornozu üzerime geçirdiğim gibi banyodan kaçmıştım. Orası beni daha çok düşünmeye itiyordu.

Dolabımı açar açmaz kostümcünün gönderdiği kıyafet dikkatimi çekti. Simsiyah olan bu elbise sade olduğu kadar asil ve dikkat çekiciydi. Bele doğru oturup aşağı doğru hoş bir dökümle iniyordu. Kare yakası ve düz bir tül gibi inen kol detayı harikaydı. Kumaşına hayranlıkla dokunarak ellerimi gezdirdim. Bayılmıştım.

Ben elbiseyi gidip hazırlanırken Çağıl odaya kahvaltı getirdi. Aç gitmesem iyi olurdu ve bu şekilde yemekhaneye inmek istemezdim.

“Canım mühürlüm beni ve aç karnımı düşünürmüş.” diyerek Çağıl’a laf attım ama o hâlâ alaylı gülümsemesinin peşindeydi.

“Senin için değil, doksan bedenler küçülmesin, sağlıklı ve dipdiri kalabilsinler diye.” dediğinde bu sefer üçüzler yurttan korosu gibi gülmeye başladılar. Onlara gözlerimi devirerek hazırlanmaya devam ettim. Işıl arkama geçerek saçlarımı taramaya başladı. İşi bittiğinde ensemde salaş ama zarif bir topuz duruyordu. Son olarak saçım bozulmasın diye üzerine bir de büyü yaptı.

 

Loading...
0%