Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@1senaswriting

Keyifli okumalar🤎.

 

Son dersimin de bitmesiyle eşyalarımı toplayıp okuldan çıktım. Arabasına yaslanmış bir şekilde beni bekleyen Erkan'ı görünce genişçe gülümseyerek ona sarıldım.

 

"Nasıl geçti okul?"

 

"Çocuklarla uğraşmakla geçti işte."

 

Hâlâ sarılmaya devam ediyorduk. Birkaç öğrencim bizi görüp fısır fısır güldüler. Ben de onlara gülümseyerek el salladım.

 

"Hadi gidelim."

 

Benimle birlikte yolcu koltuğunun olduğu tarafa gelip kapımı açtı. Kendisi de sürücü koltuğuna geçti. Boğazda yemek yemeye gidecektik.

 

"Senin nasıldı günün?"

 

Yoldan gözünü ayırmadan elimi tutup üstünü öptü ve kısa bir an bana bakıp gülümsedi.

 

"Tüm gün buluşacağımızı düşünmekten çalışamadım güzelim."

 

Ben de ona gülümsedim. Elimi hâlâ tutuyordu. Kısa bir an bıraktı elimi. Varana kadar gerekmedikçe bırakmadı elimi.

 

"Çok güzelmiş burası."

 

"Beğenmene sevindim canım."

 

İçerisi boş gibiydi kimse görünmüyordu.Kapalıydı mekan. Sorarcasına ona baktığımda bir şey demeden gülümseyerek elimden tuttu ve içeriye girdik. Gerçekten de kimse yoktu mekanda.

 

"Hayatım kapalı sanırım."

 

Bir şey demedi ve yürümeye devam etti. Mecbur ben de peşinden ilerledim. Kapı açıldı ve bizi bir garson gülümseyerek karşıladı. Ardından özel olarak hazırlandığı belli olan masaya gösterdi ve oraya geçtik.

 

Bir şeyler oluyordu. Erkan'a baktığımda o güzel gülümsemesiyle bana bakıyordu. Mekanı o kapatmıştı. Sanırım biraz sonra aklımdan geçen şey olacak.

 

Yemekten önce masaya şaraplarımız geldi. Ardından da müzik başladı. Erkan yerinden kalkıp tam önümde durdu ve elini uzattı.

 

"Benimle dans eder misiniz güzel hanımefendi?"

 

Gülümseyerek elini tuttum ve kalktım. Kollarını boynuna sardığımda o da hemen belimden tuttu. Onunla dans etmeyi çok seviyordum.

 

Müzik bitince tekrar oturduk. Biz dans ederken yemeklerimiz gelmişti. İkimiz de sessizdik ama gülümsemeyi hiç bırakmıyorduk.

 

Tatlının da ardından dışarıya çıktık. Sahilde tatlı bir kafeydi burası. Arkası denizdi. O tarafa doğru giderken orda da bir süslenmiş alan fark ettim.

 

Her şey çok güzeldi. Rüya gibiydi. Sevdiğim adam birazdan bana evlilik teklifi edecekti. Elimi sıkı sıkıya tutuyordu.

 

Diz çöktü ve ceketinin cebinden bir kutu çıkarttı. Heyecanla eli kalbimin üstüne koydum.

 

"Sen güzeller güzeli. Doğunun prensesi Arjin Hanım. Ben deniz ile evlenmeyi,bir ömürü birlikte mutluluk içinde,gerçek bir masal prensesi gibi yaşamak ister misin? Benimle evlenir misin?"

 

"Evet,evet,evet."

 

Yüzüğü parmağıma taktı ve gülümseyerek kalktı. Eğilip dudaklarıma ufak bir öpücük bıraktı. Sonra alnımdan öptü ve beni göğsüne bastırdı. Kollarımı anında beline sardım. Çok seviyordum. Hem de çok.

 

❄️

 

3 gün sonra.

 

3 gündür her an her yerde gülümseyerek sürekli parmağımdaki yüzüğe bakıyordum. İnsan aşık olunca böyle oluyordu sanırım.

 

Bugün pazardı. Yani temizlik günümdü. Kahvemi içtikten sonra temizliğe başlayacaktım. Kahvemi yudumlarken çalan telefonuma baktım.

 

"Efendim?"

 

Arayan Mardin'deki konağımızın çalışanlarından biriydi. Hızlı bir selam faslından sonra asıl meseleye geleceği zaman duraksadı.

 

"Hanımım Mardin'e gelmeniz gerekiyor. Ağam sizi çok acil çağırıyor."

 

"Tamam. Yakın zamanda gelmeye çalışacağım."

 

"Arjin hanımım... Lütfen gel."

 

Şaşkınca telefonu kapattıktan sonra babamın neden bu kadar acele çağırdığını düşünmeye başladım. Bir ay sonra yaz tatilinde zaten gidecektim.

 

Mardin'e bir uçuş buldum hemen. Yarın olması işime gelmişti. Hemen gider gelirdim. Erkan'ı da arayıp haber ettikten sonra valizimi hazırladım.

 

Uçuşun ardından Mardin'e iner inmez özlediğimi fark etmiştim. Beni almaya gelen arabaya kadar gülümseyip etrafa bakarak ilerledim. Senede bir kez,sadece yaz tatilinde bir ay geliyordum buraya.

 

Bunu bilen babam ise çok acil çağırdığını söylemişti. Demek ki önemli bir şey vardı. Kötü bir şey olmamasını temenni ediyordum.

 

Konağa vardığımda kapılar sonuna kadar açıldı. Araba içeriye girerken tedirgindim. Arabadan indiğimde balkondaki üvey annemle göz göze geldik.

 

Öz annemi ben çocukken kaybetmiştik. Babam da başka bir kadınla evlenmişti. Yıllardır bana rakibi gibi bakardı. Bir de erkek çocuk doğurmuştu. İşte o günden beri de bana üstten bakıyordu. Fakat unuttuğu şey ben bu evde her daim kalıcıydım.

 

"Abla."

 

"Civan,canım benim."

 

Bana doğru koştu ve birbirimize sarıldık.

 

"Ne kadar büyümüşsün. Liseye geçtin değil mi?"

 

Başını onaylar anlamda salladı. Onu kolumun altına aldım ve konağa doğru ilerledik. Annesinin gözleri ikimizin üstündeydi. Hoşnutsuz duruyordu.

 

Konağa girdiğimde direkt olarak babamın yanına gittim. Elini öptükten sonra sarıldık ve yanına oturdum.

 

"Nasılsın güzeller güzeli kızım?"

 

"İyiyim babacım. Asıl sen nasılsın? Acil gelmemi istemişsin neler oluyor? Ters bir şey yoktur inşallah."

 

Başını olumsuz anlamda sallarken gülümsemesi devam ediyordu. Eli saçlarıma gitti ve okşamaya başladı.

 

"Ben bir karar aldım kızım. Ağalığı bırakıyorum."

 

"Ne?" diyerek ayağa kalktım bir anda. Neydi ki bu istifa ediyordu.

 

"Duydun işte kızım. Ağalığı bırakıyorum ve yerimi,adımı,aşiretimi sana bırakıyorum."

 

Bir kez daha 'Ne?' diye bağırmıştım. Bunlar şaka olmalıydı herhalde.

 

"Baba hadi diyelim ağalığı bıraktın,5 tane amcam 15 tane kuzenim var. Onlar demeyecek mi ağalık bizim hakkımızdır. Hem onlar daha iyi bilir."

 

Yanına oturmam için eliyle koltuğa hafifçe vurdu. Yanına oturdum.

 

"Öncelik ağanın çocuklarındadır kızım. Hem ben nasıl münasip gördüysem öyle olur. Benim sözümün üstüne söz etmezler."

 

O an aklıma gelen bir şeyle ona döndüm.

 

"Sen niye ağalığı bırakıyorsun ki?"

 

"Babam bana erken yaşta giydirdi ateşten gömleği. Emekliye ayrılma vaktim gelmiştir."

 

Ateşten gömleği şimdi de sen bana giydiriyorsun baba.

 

"İyi de nasıl olacak? Ben ne anlarım? Burda bile büyümemişken."

 

Annemin ölümden sonra yani henüz 8 yaşındayken babam beni teyzemin yanına,İstanbul'a göndermişti. Orda büyümüş,orda okumuş,orda çalışmaya başlamıştım. Senede bir iki kez anca gelmiştim Mardin'e.

 

"Ben sana öğreteceğim kızım. Hepsini öğreneceksin. Ama önce aşiretimize bir duyuralım değil mi?"

 

❄️

 

Babam tüm aşirete toplanması için haber salmıştı. Birkaç saat içinde konağın avlusunda bir kalabalık oluşmuştu.

 

"Hadi gel kızım,konuşalım."

 

Avluya indik ve babama hazırlanmış olan masanın ortasına babam,sağına ben,soluna Civan oturmuştu. Herkes merakla bize bakıyordu.

 

"Şadoğlu aşireti nasılsınız,keyfiniz haliniz yerindedir inşallah."

 

"Sayende ağam."

 

Hep bir ağızdan aynı cümleyi kurmayı nasıl başarmışlardı? Hayret kalınasıydı cidden.

 

"Sizleri bugün buraya topladım çünkü ben ağalığı bırakmaya ve tüm haklarımı,adımı,ağalığımı biricik kızım Arjin hanıma devretmeyi uygun gördüm."

 

Kalabalıktan uğultu şeklinde sesler yükseldi. Herkes başka bir şey söylüyordu.

 

"Ağam bir kız çocuğu nasıl yönetecek bizleri?"

 

Başka bir tanesi ona cevap vermeye atıldı.

 

"Urfa'nın en büyük ağası Hazan Ağa da ağalığı torunu Berçem'e bırakmıştı. Herkes ondan razıdır. Saygı da kusur etmezler. Bize de ağamızın sözünü dinlemek düşer."

 

Urfa'nın en büyük ağası Hazan Ağa,torunu Berçem de kimdi?

 

Buralar ile ilgili en ufak bir bilgim dahi yokken babam gel aşirete hanımağa ol diyordu.

 

"Son söz benimdir. Ben kararımı verdim,size de uymak düşer."

 

Kalabalıktan yine hoşnutsuz sesler gelse de kimse öne atılıp da bir şey demedi. En sonunda herkes kabullenmiş olmalıydı. Tek sorun ben nasıl kabullenecektim?

Loading...
0%