@1senaswriting
|
Keyifli okumalar💐
Kucağımdaki Ferzan'ı ağlamaya başlayınca annesine geri verdim. Neredeyse 1 aylık olacaktı.
"Al annesi. Bu yine ağlamaya başladı."
En iyi bebek başkasının bebeğiydi net. Gelip seviyorsun ağlayınca,acıkınca annesine geri veriyorsun.
Ferzan'ı annesine verip odadan çıktım. Tüm gün evdeydik ve benim canım çok sıkılıyordu.
Çalışmak istiyordum,para kazanmak ve burdan gitmek. Ama Zeynel buna izin vermiyordu. Düğünde takılan her şeyini ve mehir verdiğim arabayı da alır gidersin diyordu. Peki ne zaman gidecektim?
İtiraf etmek gerekirse şu 3 ayda buraya ve insanlara çok alışmıştım. Beni sorgusuz sualsiz çok güzel benimsemişlerdi.
Bir yıl demiştim Zeynel'e. Bir yıl dolunca gidecektim. Belki yine nereye olduğunu bilmediğim bir şehire,belki annemin yanına.
Merdivenin başında öylece durup düşündüğümü fark edince hareketlendim. Belki biraz da Hivda'yla oturabilirdim.
Odasının kapısını tıklattım. Gel dediğini duyunca içeri girdim. Bana içtenlikle gülümsedi.
"Gel yenge. Nasılsın?"
Gösterdiği yere otururken bir taraftan da iyi olduğumu söyleyip onun hâlini sordum. Heyecanlı gibi bir hâli vardı.
"Yenge hamileyim sanırım. Reglim gecikti." Pat diye söyleyince şaşırdım.
"Ya cidden mi? Ama öyle geciktim demekle olmuyor Hivda. Hadi test alalım. Sonra Adar seni hastaneye götürür."
Başıyla onayladı beni. Odama dönüp çantamı aldım.
Birlikte dışarı çıktığımızda şoförlerden birinden araba anahtarı istedim.
İlk gördüğümde bu adamları özel koruma sanmıştım ama konaktaki her kişinin özel birer şoförleri olduklarını öğrenmiştim.
"Biz götürelim yenge."
"Yok yok biz gideriz."
Zar zor Şeyma İstanbul'dan ehliyetimi ve birkaç eşyamı gönderebilmişti.
Adam gönlü el vermese de yine de bir anahtarı verdi. Verdiği araba güzeldi. Kimsenin değilse benim olabilirdi. Arkası dönük adama seslendim.
"Baksana bi."
Döndü ve koşar adım yanıma geldi.
"Kusura bakma adını bilmiyorum."
"Yakup yenge."
"Yakup kimin bu araba?"
"Senin yenge. Ağam yeni aldı."
Genişçe gülümsedim. Benimdi demek. Çok beğenmiştim ve başkasına ait olsa üzülürdüm. Zeynel'e bana da aynısından al diyemezdim sonuçta.
"Ben özel şoför istemiyorum tamam mı Yakup? Anahtarı da ben de kalsın."
Beni başıyla onayladı. Araba kullanmayı çok seviyordum. Hatta öyle ki şoför koltuğuna geçince Hivda'nın varlığını bile unutmuşum.
Eczaneden testi alıp dönmüştük. Şimdiyse sonucunu bekliyorduk.
"Ay kaç saatte çıkıyor ki bu sonuç?"
"En fazla 5 dakikaymış yenge duydun ya."
Henüz 2 dakikası vardı yani.
"Bi bak belki olmuştur."
Çubuğu eline aldı. Bakmasıyla yüzünün düşmesi bir oldu.
"Negatif yenge."
"Erken baktın ondan olmadı bence. Hastaneye gidelim mi?"
Başını olumsuz anlamda iki yana salladı. Henüz yeni evlenmişti. Bu kadar üzülsün istemiyordum.
"Üzülme tatlım. Henüz yeni evlisiniz. Bir ay bile olmadı. Bir gün elbet olacak çocuğun."
Yüzündeki üzüntü sevince dönüştü. Gülümseyerek yüzüme baktı.
"Olur değil mi yenge?"
Ama sonra düşünceli bir hâle büründü.
"Senin niye yok yenge? Ne zamandır evlisiniz?"
Ben de henüz yeni evli sayılıyordum ama onlardan farkımız vardı. Bizimki göstermelik bir evlilikti. Zeynel ile iki dost gibiydik zaten. Yine de bunu ona böyle anlatamazdım.
"Ben de yeni evliyim canım. Bakalım nasip."
Sadece bu kadarını söyledim ve odama geçtim. Akşam yemeğine kadar kitap okuyabilirdim.
Bu konakta kadınlar akşama kadar oturuyor,yiyor,içiyor yatıyor. Başka da bir şey ettikleri yok. Erkekleri çalışıyor bol bol. Celil Ağa bile bazen işe diyerek çıkıyor evden.
Hürrem Sultan moduna girmiştim. Ye,iç.yat,yeter. Bir şeyler yapmak istiyordum. Acaba tüm konağı dip köşe temizlemek kaç saat sürer?
İstanbul'daki evi bile dip köşe temizlemedin. Kocaman konağı mı temizleyeceksin Almira?
Mutfağa inip çalışanlara baktım. Yemek yapılıyordu. Yardım edebilirdim.
"Yapılacak bir şey varsa yardım edeyim."
"Olur mu hiç hanımağam? Biz yapıyoruz. Sen bir şey istiyorsan onu de."
Evet bir şey istiyorum ama yapmak istiyorum.
"Bu konakta en son ne zaman dip köşe temizlik yapıldı?"
Karşımdaki kadın gözlerini kaçırıp bağladığı ellerine bakmaya başladı.
"Gözüne kirli bi yer mi değdi hanımım? Affola temizlenir."
Yanlış anlaşılmak beni çok rahatsız etmişti. Hemen düzeltmek istedim.
"Hayır hayır. Ben sadece canım sıkıldığı için konağı temizlesem diyordum."
Diğer kadınların gülecek suratları zorlanıyordu. Resmen gülmemek için tutuyorlardı kendilerini.
"Koca konağı mı temizleyeceksin hanımım?"
Evet ne vardı ki bunda? Bu çalışanlar da yapmıyor muydu bu temizliği?
"Bırakın Kader. İstiyorsa temizlesin işte. Birkaç ay oyalansın."
Zeynel'in sesini duyunca arkamı döndüm. Geldiğini hiç fark etmemiştim. Sessiz yürümeyi öğrenmiş sanırım.
"Benim canım sıkılıyor Zeynel. Sürekli dört duvar arasındayım."
Arkasını dönüp mutfaktan çıktı. Ben de peşinden gittim. Burda konuşmak istemiyordu anlamıştım.
Odaya girdiğini görünce ben de peşinden girdim. Birileriyle telefon görüşmesi yapıp en sonunda bana döndü.
"Seni birkaç günlüğüne Urfa'ya göndereyim mi? Ablamla gezersin bol bol."
Buna asla hayır diyemezdim. Hatta elticiklerimi de davet edecektim.
"Hivda ve Roza da gelsin."
"Roza yengem gelemez belki. Bebeği henüz küçük."
Haklıydı ama yine de soracaktım ona da. Sevinçle Zeynel'e sarıldım. O da eğilip boynuna sarılmama izin verdi.
"Boyun kaç?"
1.68 boyumla yanında kısa kalmıştım. Bana göre benim boyum uzundu oysa ki.
"1.92"
Cidden hatrı sayılır bir uzunluğu vardı. Bu arada hâlâ onun kolları arasında olduğumu fark ettim. O ise bu durumdan memnun gibiydi. Yavaşça kollarından çıktım.
Önce Hivdaların odasına gittim. Adar içerde olabilirdi. Kapıyı tıklattım. Gelmemi söyleyince içeri girdim.
"Topla valizleri. Tatile çıkıyoruz."
"Nereye?"
"Zeynel beni Urfa'ya gönderecek. Sen de gelirsin diye düşündüm."
"Gelirim tabi. Adar ile konuşayım da hazırlanırım."
Onu onaylayıp Roza'nın odasına geçtim. Aynı şekilde kapıyı çalıp bekledim. Odanın kapısını kucağında Ferzan ile birlikte açtı.
"Al yengesi. Sev biraz."
Sev diye uzattığı çocuk ağlıyordu ve hiç sevimli durmuyordu.
"Seni Urfa'ya çağırmak için gelmiştim ama sanırım gelemezsin."
Hâlimi görüyorsun der gibiydi.
Bu sırada kucağıma aldığım bebek birazcık da olsa susmuştu. Roza'ya geri verdim.
"Neden Urfa'ya gidiyorsun."
"Canım sıkılıyordu."
Odama geri geçerken Hivda'ya da uğramıştım. En azından o geliyordu. Tek başıma gitmemden iyidir.
Valizlerimi hazırlarken odamın kapısı çaldı ve içeriye 2 tane çalışan girdi.
Birinin elinde elbiseler,diğerinin elinde kutular vardı.
"Ağam bunları sana gönderdi hanımım."
3 elbisenin üçü de buradaki kadınlara özgüydü. Daha önce görmüştüm bu tarzda elbiseler. Diğer kutularda ise ağır altınlar vardı. Nerdeyse iki elim kalınlığında altın kemer,takınca başımı aşağıya çekebilecek bir kolye ya da gerdanlık denebilir buna.
"Güzeller ama tarzım değiller ki."
Bir şey demeden odadan çıktılar. Zeynel sevmeyeceğimi tahmin etmiştir sanırım.
Biraz sonra da Zeynel girdi içeriye. Ben kızların getirdiklerini açtıktan sonra bir kenara bırakmıştım.
"Bu elbiseleri ve altınları Urfa'ya götüreceksin. Hanımağaların içine gireceksin belki de. Girmesen bile herkes senin hanımağa olduğunu bilecek."
İyi de ben hanımağa değildim ki. Ne gerek vardı bunlara.
"Evet sen bir hanımağasın."
Akıl okumayı falan mı öğrenmişti. Yine cevap vermedim. Önümdeki valizlere döndüm.
İşlerim bitince valizleri bir köşeye bıraktım. Gideceğimi söylemişti ama ne zamandı? Uyuyacağım koltuğa geçerken sordum.
"Ne zaman gidiyoruz?"
"Yarın sabah."
Yataktan doğruldu ve yanıma geldi. Cebinden bir yüzük çıkarttı. Kendi parmağındakine benziyordu.
"Hanımağalık yüzüğün. Bunu da yine Urfa'da takacaksın."
Elimi tuttu ve yüzüğü parmağıma taktı. Sanırım hanımağaydım artık.
"Eroğlu hanımağası." diyerek dudaklarını alnıma bastırdı.
Yazarken çok keyif aldım. Umarım okurken siz de keyif alırsınız💕.
Instagram @1senaswriting |
0% |