Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@1senaswriting

Keyifli okumalar.🫶🏻

 

Zeynel sabah gideceğimizi söylemişti ama sabahın 6'sında kalkacağımızı söylememişti. Koltuktan resmen sürünerek kalktım.

 

"Hadi be kızım. Öğlene kadar mı yatacaksın?"

 

"Saat daha altı adam."

 

Gözümü açmaya çalışıyordum ama sadece çalışıyordum. Bıraksa da 2 saat daha uyusam.

 

"Kalk yoksa soğuk su dökerim."

 

Yapar mıydı yapardı. Hemen ayağa fırladım. Sonra da koşar adım dolaba yürüdüm.

 

Ne giyeceğimi seçecektim ama Zeynel dün akşamki elbiselere benzeyen bir elbiseyi uzattı.

 

"Bunu giy. Takılarını ve hanımağa yüzüğünü tak."

 

Dün akşam verdiği her şeyi valizlere yerleştirmiştim. Yüzüğü de çıkartmıştım. Ama o kadar altın takıp nasıl yolculuğa çıkılır ki?

 

"Zeynel bu kadar altınla yola mı çıkılır? Ağırlık yapar üstümde."

 

"3 saatten az bir sürede gideceksin. İstersen uçakla göndereyim."

 

"Bana uyar."

 

Yine telefonunu alıp birilerini aramaya koyuldu. Bana verdiği elbiseye baktım. Ben bunu giyemezdim ki tarzım değildi bir kere.

 

Mavisinin tonu çok güzeldi ama. Giymek için banyoya girdim. Giydikten sonra yine onun verdiği kemeri de taktım. Tam dizilerdekiler gibi olmuştum.

 

Çıkınca Zeynel beni baştan sonra inceledi. Beğendiği yüzündeki ifadeden belliydi. Bir an için kaşları çatıldı.

 

"Kolye nerde onu niye takmadın ki?"

 

Kolye dediği de hem uzun hem de kalındı. Takarsam ağırlık yapacağını düşünmüştüm.

 

"Ağırlık yapar diye takmadım. Bu kemeri bile zor taktım gerçi."

 

Neden pijamalarımla gidemiyordum ki? Ya da en azından pantolonla falan. Ne gerek vardı böyle bir elbiseye ve ağır altınlara?

 

❄️

 

Urfa'ya vardığımızda bir araç bizi aldı ve yine bir konağa geldik. Pek büyük olmasa da çok şıktı.

 

Konağın kapıları ardında kadar bizim için açıldı. Hivda da benimkine benzer bir elbise giymişti. Her yeri altın doluydu onun. Ben ince bir kolye,birkaç bilezik ve Zeynel'in hanımağalık yüzüğü dediği yüzüğü takmıştım.

 

Dışına göre oldukça genişti ve hatta avlu bile değerli taşlarla süslenmişti. Hanımların oturduğu yere geçtiğimizde hepsi ayaklandı.

 

Onların da aynı yöresel elbiseleri giydiğini ve daha çok altını taktığını görünce ufak da olsa şaşırdım. Burdaki insanlar tüm gün altınlarla mı geziyordu?

 

Yaşlı bir kadın gülümseyerek ayağa kalktı. Kollarını açarak bize sevecenlikle sarıldı.

 

"Hoşgelmişsiniz."

 

Zeynel'in verdiği hanımağalık yüzüğüne baktı ve ekledi.

 

"Eroğlu hanımağası."

 

O öyle dediği zaman tüm kadınlar ayağa kalkıp beni selamladı. Gösterdikleri yere geçip oturdum.

 

"Aç mısın hanımağam?"

 

"Ne istersin hanımağam?"

 

"Yorgun musun hanımım?"

 

"Nasılsın hanımağam?"

 

Her kadın ayrı bir şey soruyordu. Bazısının ne sorduğunu hatırlamıyordum bile. Yine de cevap vermeye çalıştım.

 

Havin içeriye girince direkt yanıma geldi. Onun parmağına baktığım zaman onda da değerli bir yüzük vardı.

 

"Hoşgeldin hanımım."

 

Aynı şekilde karşılık verdim. Sonuçta o da ağa eşiydi ve hanımağaydı.

 

Evin çalışanları önümde resmen pervane oluyorlardı. İstemesem de devam ediyorlardı. Zeynel'in bu yüzüğü ısrarla taktırmasına kızmıştım ama şimdi anlamıştım sebebini.

 

İçerisi zaman geçtikçe kalabalıklaşıyordu. Herkes Eroğlu aşiretinin yeni hanımağasını görmek için geliyordu.

 

Hiçbiri de eli boş gelmiyordu. Bir sürü hediye getirmişlerdi. Sürekli nasıl olduğumu ya da hakkımda bir şeyler soruyorlardı. Herkese tek tek cevap vermeye çalışıyordum.

 

Akşam üzeri sofra kuruldu. Her çeşit yemek yapılmıştı. Kalabalık dağılmıştı ama kalanlar da ufak bir kalabalık oluşturuyordu.

 

Gerçi onlar da ev halkıymış. Havin ablanın kocası 9 kardeşmiş. Hepsi eşleriyle beraber burda yaşıyormuş. Bir de anne ve babaları vardı. Zişan anne ve Celil Ağadan yaşlılardı.

 

İlk geldiğimizde bizi karşıylan kadının Baver'in amcasının karısı olduğunu öğrendim. Yani kalabalık bir şekilde yaşıyorlardı. Amcasının ve bu kadının 5 çocuğu da yine eşleriyle burda yaşıyordu. Kızların da kocaları iç güvey gelmişti yani.

 

"Rahat mısın Almira kızım?"

 

Baver'in babasıydı bu soruyu soran. O bana kızım demişti ben ona nasıl hitap edebilirdim?

 

"Rahatım ağam. Teşekkür ederim."

 

"Odanız hazır. İstediğiniz zaman geçin."

 

Baver'in annesine de teşekkür ettim ve yemeğe döndüm. Urfa'ya özgü bir çok yemek yapılmıştı.

 

Yemekten sonra yine biz kadınlar ayrı erkekler ayrı olacak şekilde çay faslına geçildi. Yemeği hep birlikte yiyorlardı ama çayı ayrı içiyorlardı.

 

"Hivda ne güzel tatlıymış bu değil mi?"

 

Tadı cidden çok güzeldi. Daha önce hiç yememiştim bunu. Şerbetli hamur gibiydi ama tatlıydı.

 

"Şıllık. Çok meşhurdur ama sadece Urfa'ya özgüdür."

 

Adını bilmediğim bir kadındı bunu söyleyen. Tatlıyı bilmediğim için mi şıllık demişti bana? Anlamını bilmiyorum falan mı sandı acaba?

 

"Yapımı da kolay. Tarifini veririz." diyen de Havin'di. Ama benim kafam hâlâ karışıktı. Konuyu değiştirmek istedim.

 

"Adı ne bu tatlının?"

 

"Şıllık demişti ya." diye kulağıma fısıldadı Hivda.

 

"O şıllık tatlı olan şıllık mı? Ben de bana diyor sandım."

 

Ben de aynı onun gibi kısık sesle söylemiştim. Gülüştük. Yanlış anlamamın da böylesi yani.

 

❄️

 

Bizim için hazırlanan odanın yerini gösterdi çalışanlar . Eşyalarımız daha önceden yerleştirilmişti. Merdivenleri çıkarken biriyle karşılaştık.

 

"Kim bunlar Dilan?"

 

"Eroğlu'nun hanımağaları ağam."

 

Adam muzip bir şekilde gülümsedi. Çalışan kız odayı gösterip geri döndü.

 

"Rezan ben." diye elini önce Hivda'ya uzattı. Sonra da aynı şekilde bana. Yüzüğün takılı olduğu elimi uzattım ben de ona.

 

"Almira."

 

"Eroğlu yeni hanımağasını sonunda buldu demek."

 

Önce parmağımdaki yüzüğe baktı. Sonra da etrafımda dönerek beni inceledi. Bu adam kimdi bilmiyordum ama acayip rahatsız olmuştum.

 

"Güzel... Çok güzel."

 

Sonra yine tam önümde durdu. Gözlerini gözlerimin içine dikti. Bir şey söyleyecek oldu sonra vazgeçti. Tekrardan memnun olduğunu söyleyerek elleri ceplerinde merdivenleri indi.

 

"Bu kim Hivda?"

 

"Ben de bilmiyorum ki Almira."

 

Her kimse tam bir psikopata benziyordu. Havin'e kesinlikle soracaktım bu adamı.

 

Odaya geçip üzerimde fazla ağırlık yaptığını düşündüğüm kemeri çıkartıp bir kenara koydum. Odanın içinde iyi ki banyo vardı.

 

Hızlı bir duşun ardından pijamalarımı giydim. Tüm gün o elbisenin içinde ve o altınlarla gezmek aşırı rahatsız ediciydi.

 

Bir de o kalabalık. Ne çok insan gelmişti. Herkes merak etmişti demek ki. Sorulardan beynim yanmıştı bir ara. Ne gündü.

 

Benden sonra Hivda geçmişti banyoya. Tüm ilgi benim üzerimde diye üzülmüş müdür acaba? Belki biraz da olsa üzülmüştür. Sonuçta o da ağa gelini. Acaba yarın da yüzüğü o taksa aynı muamele ona da yapılır mı?

 

Telefonum tüm akşam odadaydı. Zeynel'e mesaj atmak için elime aldığımda onun çoktan bir sürü mesaj yazdığını gördüm.

 

Ne yapıyorsun bakalım?(19.40)

 

Nerdesin?(20.52)

 

Demek benim hanımağam yoğun ilgiye maruz kaldı?(21.36)

 

Hatta ilgiden kocasını bile unutmuş.(21.37)

 

Allah'tan Hivda yanında da kalkıp Urfa'ya gelmiyorum.(21.38.)

 

Almira biraz daha haber etmezsen Urfa'ya geleceğim kızım ve seni alıp evimize döneceğim.(23.04)

 

yazıyor...

 

Sonunda mesajlarımı gördün. Bir şey yaz.

 

Ben: Telefonumu odaya bırakmışım. Kusura bakma haber edemedim.

 

Yoğun ilgiye maruz kaldı.Haberleri Hivda'dan alıyordu demek ki. Tekrar yazdığını gördüm.

 

Peki. Çok geç olmadan uyu ve üstünü de ört. Gece sürekli Urfa'ya gelip üstünü örtemem. İyi uykular.

 

Geceleri sürekli üstümü mü örtüyormuş? Bir de nasıl merak etmiş kıyamam.

 

İyi uykular.

 

Saat oldukça geçti ve cidden uyusam iyi olurdu. Dolu dolu bir gündü ve çok yorulmuştum.

Az önce yanlışlıkla taslağa kaydedeceğim bölümü yayınladım ksksk. Geri sildim ama içime sinmedi. Buyurunuz efendim keyifli okumalar💕.

Loading...
0%