Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@1senaswriting

Keyifli okumalar💐.

 

Urfa'da güneş yeni bir güne doğmuştu ve sonbahar olmasına rağmen uykumdan edecek bir güneş vuruyordu yüzüme. Hayır yatağı ne diye güneş vuran yere koyarsınız ki?

 

Hivda yanımda değildi. Demek ki saat epey geç olmuştu. Ne giyeceğime bakındım. Acaba Zeynel'in verdiklerinden mi yoksa kendi kıyafetlerimden mi giymeliydim?

 

Telefonuma bildirim gelince kıyafetleri bırakıp telefonu aldım elime.

 

Günaydın.(5.43)

 

Hâlâ uyuyor muymuş benim hanımağam?(6.26)

 

Kırmızı elbiseyi giy.

 

Ve bana fotoğrafını at.

 

Bunları şimdi yazmıştı. Sanki kıyafet seçmeye çalıştığımı hissetmiş gibi.

 

Dediği elbiseyi giyip fotoğraf attım. Ama o altınlarımı da takmam gerektiğini söyledi. Mecbur hiç istemesem de taktım. Elbise zaten tarzım değildi. Bu altınlarla da hiç iyi olmuyordu.

 

Aşağıya indiğimde herkes kahvaltı yapıyordu. Kısa bir günaydınlaşmanın ardından boş bulduğum bir yere oturdum. Yanımda Havin abla da vardı.

 

Akşam merdivenlerde konuştuğum garip adam da sofradaydı. Kimdi merak ediyordum.

 

"Havin abla bu kim?"

 

"Rezan. Baver'in kardeşi. Niye sordun? Bir şey mi dedi sana?"

 

"Eroğlu'nun yeni hanımağası bu muymuş falan bir şeyler söylendi."

 

"Sonra bir şeyler anlatırım sana tamam mı?"

 

Böyle diyince de iyice meraklandım. Niye şimdi değil niye sonra?

 

"Sabah sabah ağır gelmiyor mu?"

 

Beni işaret ederek konuşan Rezan'a baktım. Ne ağır gelmiyor muydu?

 

"Karışmayasın oğul. Hanımağa istediğini takar."

 

Rezan'ın babası böyle söyleyerek oğlunu uyardı ama Rezan'ın susmaya niyeti yoktu.

 

"Sonradan mı görmesin hanımağa?"

 

Bu kadarı da fazlaydı ama. Tam ben konuşacakken Hivda konuştu.

 

"Yengem İstanbullu. Henüz adetlerimize alışamadı. O istemedi bunları giymeyi zaten. Zeynel abim yap dedi yaptı."

 

Gerçekten de öyle olmuştu. Zeynel istediği için giymiştim ve takmıştım bu kadar altını. Sofrada oturan diğer kadınlara baktım. Onlar da aynı türde elbise giymişlerdi ve sadece altın kemer takmışlardı.

 

"Ayrıca yengem sonradan görme falan da değil. Zengin bir aileden geliyor. İstese Zeynel abimle evlenmeden önce de takardı bunları."

 

Hivda'ya minnetle baktım. Rezan'ın da sesini kesmişti böylelikle.

 

Kahvaltım bitince hemen odaya çıkıp üzerimdeki altınları bıraktım. Hiçbir şey takmadım. Havin kapıyı çalıp içeri girdi.

 

"Sen Rezan'ın kusuruna bakma." diyerek odadaki sedirin üstüne oturdu.

 

"Yok abla ne kusuru."

 

"Bak babam ve kayınpederim biz ta çocukken arkadaştı. O vakit kayınpederim de Mardin'de yaşıyordu. Birbirimize çok gidip geliyorduk. Ben ve diğer kardeşlerim Baver ve diğer kardeşleriyle oyun oynayıp eğlenirken Zeynel ve Rezan arasında bizim aksimize bir rekabet vardı. Sürekli yarışacak bir konu buluyorlardı kendilerine.

 

İlk önce oyunlarla başladılar sonra at binme,silah kullanma olarak değişti. Birbirlerine hep rakip gözüyle baktılar. Sıradaki iddiaları en önce hangisinin ağa olacağıydı. Zeynel ondan önce ağa oldu. Zaten Baver var. Seni de böyle tam hanımağa gibi görünce sinirlerine hakim olamadı demek ki."

 

Belki de Zeynel'in beni bu şekilde elbiselerle göndermesinin sebebi de budur. Rekabet kızıştırıyor olabilir.

 

"Hadi rahat bir şeyler giyin. Balıklıgöl'e gideceğiz."

 

❄️

 

"Çok güzelmiş burası."

 

Gerçekten hem yapısı hem hikayesi büyülüyeciydi. Ateşe atılan Hz İbrahim yanmasın diye ateş suya,odunlar balığa dönüşmüş. Anlatılanı buydu daha önce duymamıştım hiç.

 

"Beğenmene sevindim."

 

Havin ablaya teşekkür ettim. Zeynel iyi ki beni buraya göndermiş. Çok sevdim Urfa'yı.

 

Balıklıgöl'ün ardından Göbekli Tepe'yi de gezmiştik. Yolda gördüğüm her şeyin fotoğrafını çeke çeke gitmiştim zaten. Her anı çektim diyebilirim..

 

Nihayetinde gezimiz bitmiş, konağa dönmüştük. Çektiğim fotoğrafların bazılarını Zeynel'e atıp duşa girdim.

 

Çıktığımda Hivda ve Havin abla bir şey konuşuyorlardı. Ben gelince Havin abla bana döndü.

 

"Hazırlan hadi. Sıra gecesine gidiyoruz."

 

Çıkmadan önce banyoda zaten pantolon ve bluz giymiştim. Üstüme baktım. Bence dışarısı için uygundu.

 

"Hanımağalık kıyafetlerinden giy."

 

Dedikten sonra Hivda ile birlikte odadan çıktı. Sabahki olaydan sonra çıkarttığım elbiseyi giydim tekrar. Altınları taktım tekrar. Madem böyle olmamı istiyorlardı olacaktım.

 

Büyük bir avlusu olan konak gibi bir yerdi sıra gecesi diye geldiğimiz yer. Kadınlara ait olan tarafa geçtik.

 

Işıkları çok boğucuydu ve sesler birbirine karışıyordu. Bir tarafta oynayan kadınlar,diğer tarafta çiğköfte yapanlar vardı. Üzeri çeşit çeşit mezelerle dolu büyük bir masaya oturduk.

 

"İki aşiretin hanımağaları hoşgelmişler." Diyerek bir kadın Havin abla ve benim yanıma geldi.

 

"Hoşbulmuşuz hanımlar."

 

Havin abla kadınları eliyle selamlayıp hepsinin oturmasını bekledi.

 

"Sizler de hoşgelmişsiniz. De hayde oynayın. Eğlenin."

 

Kadınlar önümüzden çekilince oynayanları izlemeye başladım. Urfa'ya özgü şarkılar çalıyordu. Biz hariç herkes ayaktaydı.

 

Önümüze çiğköfte konuldu. Bir tane tadına bakmak için aldığımda ağzımı yaktı.

 

"Çok acı bu."

 

Havin ablaysa hiç şikayetçi değildi. Güzel güzel yiyordu.

 

"Acısı az olmuş az daha acı katın."

 

Acısı az mı olmuştu? Benim ağzımın içi ateş atılmış gibi yanıyordu.

 

"Abla çok acı zaten."

 

"Yok Almira. Hiç acı gelmedi bana."

 

Bir bardak suyu içmiş, ikincisini dolduruyordum. Bir daha çiğköfte yemeyecektim. Hazırılanıp dürüm yapılmış Urfa dürümlerinden bir tanesini aldım.

 

Daha ilk lokmamda boğazımı yaka yaka geçti. Suyu bile acılı içeceklerdi nerdeyse.

 

"Helin" diye seslendi Havin abla. Genç bir kız koşarak geldi.

 

"Buyur hanımağam?"

 

"Almira hanımağan için acısız bir kebap yaptır."

 

Kız geldiği gibi yine koşarak gitti. Bense ayranlarla acımı dindirmeye çalışıyordum.

 

"Urfalılar acıyı seviyor. Ama biraz abartıyorlar. Alıştım ben de."

 

Biraz mi abartıyorlarmış? Bence çok abartıyorlardı.

 

Çok geçmeden az önce gelen kız elinde bir tabakla geri döndü. Tabağı önüme koyup 'Afiyet olsun.' dedikten sonra yine gitti.

 

"Urfa sana küsmüş haberin olsun

Gönlüm dara düşmüş muradın olsun

Yeter artık yeter bu gidiş son bulsun

Gel artık dön artık ömrüm kurtulsun"

 

Bu şarkı çalarken Zeynel'in yanımıza yaklaştığını gördüm. Tam önüme geldiğinde göz gözeydik. Ayağa kalktım. Beklemediğim için şaşırmıştım.

 

"Yeter bu gidişin son bulsun. Dön artık ömrüm kurtulsun."

 

Şarkının sonunda geçen sözleri düz bir sesle söyledi. Beni mi özleyip de gelmişti acaba?

 

"Hoşgelmişsin Zeynel Ağa."

 

"Hoşbuldum abla. Emanetimi sizden almaya geldim."

 

Elini uzatıp elimi tuttu. Mecbur ona ayak uydurup peşinden gittim.

 

"Ne oluyor Zeynel? Niye geldin?"

 

"Duydum ki o Rezan sana haddi olmayan laflar etmiş."

 

Evet Rezan ile birkaç atışmamız oldu. Bunun haberini de Hivda vermiştir kesin.

 

"Sen de gidip haddini bildireyim dedin yani."

 

"Aynen öyle. Hadi bin gidiyoruz."

 

Eşyalarım konaktaydı. Önce onları almam lazımdı. Hem Hivda da hâlâ içerdeydi.

 

"Eşyalarım Zeyn-"

 

"Hepsi arabada."

 

Ben yan koltuğa geçerken o çoktan arabaya binmişti.

 

"Hivda içerde kaldı."

 

"Doğru. İnsanda akıl bırakmıyorlar ki."

 

Hivda'yı aradım. O da gelince yola çıktık. Kimseden ses yoktu. Ben de şarkı açmaya karar verdim. Henüz Urfa topraklarında olduğunuza göre Urfa havası olsundu. Zeynel'in sonunu söylediği şarkıyı açtım.

 

"Mardinliyiz kızım biz. Açsana Mardin havası."

 

"Ben Mardinli değilim. İstediğimi açarım."

 

"Urfalı da değilsin. Ayrıca Mardinlisin kimliğinde bile yazıyor."

 

Kimliğe göre Zeynel ile evlendiğim için Mardinli olmuştum. Bu sefer şarkıyı o açtı.

"Görünce aşık oldum gözlerine, tutuldum

Alem ne derse desin kız ben sana vuruldum

Bir gördüm aşık oldum gözlerine tutuldum

Alem ne derse desin le ben sana vuruldum"

 

Bu şarkıyı özellikle mi açmıştı? Yoksa denk mi gelmişti? O ise büyük keyifle nakaratı söylemeye başladı.

 

"Mardinli güzel yarim inan sana hayranım

Uğruna feda olsun varım yoğum bu canım

Midyatlı güzel yarim inan sana hayranım

Uğruna feda olsun varım yoğum bu canım"

 

Şaşkınlıkla onu izliyordum. Hem sesi de çok güzelmiş onu anladım. Şarkıyı bana ithafen mi söyledi bilmiyordum. Ama güzel söyledi.

 

"Bana mı söyledin şimdi bu şarkıyı?"

 

Başını onaylar anlamda salladı. Neydi bu ilanı aşk mıydı?

 

Instagram @1senaswriting

Loading...
0%