Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm

@1senaswriting

 

 

 

Bu bölümü benim anlatımımla okuyacaksınız. Biraz Jiyan'ın geçmişini yazmak istedim. Çok saklı bir kutu gibi kalıyor.

 

 

Keyifli okumalar💚.

 

 

Herkes soran gözlerle Jiyan'a bakıyordu. Kimsenin ondan böyle bir şey beklemediği gibi onun da bunu yapmasına gerek yoktu.

 

 

"Kabul ediyorum."

 

 

Lorin'in başı önünde,çok az çıkan sesiyle konuşunca bu sefer bakışlar onda kesişti. Zeynel olaya müdehale etti.

 

 

"Bak kimse seni biriyle evlen diye zorlayamaz. Ben kabul etmedim diye başkasının teklifini kabul etmek zorunda da değilsin. Geri dönmek istemiyorsan burda çalışırsın. Eroğlu kapısına geleni hiç geri çevirmedi."

 

 

Lorin başını olumsuz anlamda sağa sola salladı. Bu evliliği kabul etmekten başka çaresi yoktu. Sevdiğim dediği adam ona tecavüz etmiş,hamile kaldığını öğrenince de yüzüne bakmamıştı.

 

 

İstemediği hâlde olmuş olsa da Lorin bebeğini henüz doğmadan öldürmek istememişti. Nasıl kıyılırdı ki günahsız bir bebeye?

 

 

"Kendi rızamla Jiyan ağanın teklifini kabul ettim ağam."

 

 

En azından bebesi babasız büyümezdi. Eroğlu onu bir gün istemese bile bebeğine gözü gibi bakardı. O yüzden içi rahattı Lorin'in.

 

 

Jiyan konaktan çıktı. Her gün olduğu gibi yine karısının mezarına gitti. Saatlerce orda onunla konuşuyordu.

 

 

Buz gibi olan mezar taşını okşadı Jiyan. Sonrasında ise toprağını. Bir zamanlar o simsiyah saçlarını sevdiği kadının şimdi mezarını seviyordu.

 

 

"Affet Dila'm. Affet beni. Bir anda içimden öyle yapmam gerekiyormuş gibi geçti. O kız nedense kendisini mecbur,mahçup hissediyor gibi geldi.Yemin olsun ona el bile sürmeyeceğim."

 

 

Karısının mezar taşına yasladı başını. Bi avuç toprağını eline alıp sıktı. Kokladı Dila'sının kokusunu aradı toprakta.

 

 

"Yaşamak hiç bu kadar zor gelmemişti bana. Benim senden tek farkım üstüme atılmış bir toprak yok. Nefes alıyorsam emanetinin sayesinde."

 

 

Gözlerini kapattı Jiyan. İlk tanıştıkları günü düşledi.

 

 

Arkadaşıyla okulun kantinine girmişlerdi. Antep''te üniversite okuyordu Jiyan.

 

 

"Şurda kanka benimki. Gel bir selam vereyim."

 

 

"Oğlum yanında başka kız da var rahatsız olmasınlar."

 

 

Arkadaşı çeke çeke götürdü o masaya. Kızlardan biri arkadaşının hoşlandığı kızdı.

 

 

"Selam kızlar. Naber?"

 

 

Hoşlandığı kız ayağa kalkıp arkadaşına sarıldı sonra oturdular.

 

 

"Jiyan bu Dila. Arzu'nun arkadaşı."

 

 

Jiyan gülümseyerek memnun olduğunu söyledi. Kız biraz çekingendi. O da memnun olduğunu ağzının içinde geveledi.

 

 

O gün aklına gelince burukça gülümsedi Jiyan. Cebinden sigarasını çıkartıp bir tane aldı içinden.

 

 

"Nasıl da utanmıştın o gün?"

 

 

Dila şimdi yanında olsaydı Jiyan bunu alay ederek keyifle söylerdi ve Dila onun karnına dirseği ile geçirirdi. Ama ne Dila burdaydı ne de Jiyan keyifli.

 

 

4 yıl öncesini anımsadı Jiyan. Düğünlerinin olduğu günü. Bir sigara daha yakıp derin derin soludu.

 

 

"Sonunda Roza yenge bugün kavuşuyorum Dila'ma."

 

 

İlk tanıştığı günden bugüne kadar her anını Roza'ya anlatmıştı Jiyan. Hevesle anlatıyordu her şeyi. Roza daha görmeden biliyordu Dila'nın simsiyah saçlarını,yemyeşil gözlerini,yüzünün hatlarını. Yolda görse bu Dila diyebilirdi. Jiyan her detayı anlatıyordu. Unutursa bir daha bir daha anlatıyordu.

 

 

"Sabırla beklediğinize değdi. Allah bir ömür ağzının tadını bozmasın."

 

 

"Amin yengem."

 

 

Düğün nihayetinde bitmişti. Tüm kalabalık dağılınca baş başa kalabilmişlerdi. Odalarına çıktılar. Jiyan Dila'nın elini tutup kalbinin üstüne koydu.

 

 

"Sonsuza kadar yaşayacağın evine hoşgeldin Dila'm"

 

 

Kendini tutmasa şimdi saatlerce ağlayabilirdi Jiyan. Psikiyatri randevusunu bekleyecekti yine de.

 

 

"Hâlâ burdaki evindesin Dila'm." diyerek elini kalbinin üstüne vurdu.

 

 

"Hamileyim Jiyan ağa."

 

 

Jiyan o an o kadar sevinmişti ki sevinç göz yaşlarını saklayamadı. İlk kez mutluluktan ağlıyordu. Baba oluyordu. Dila'sı bir evlat verecekti ona. İkisinden bir parça bir can.

 

 

Karısını kucakladı sevinçle. Sımsıkı sarıldılar birbirlerine. Ayrılıp alınını öptü.

 

 

"Baba oluyorum be. En mutlu günüm bugün."

 

 

"Sağlıkla kucağımıza aldığımız gün de aynı böyle gülelim Jiyan."

 

 

"Sözümü tutamadım Dila'm kızımızı kucağıma alınca gülemedim."

 

 

O günü hatırladı Jiyan. Durakladı. Hatırlamak istemiyordu. Ama aklınından çıkmıyordu.

 

 

Artık doğumun son haftalarına geldikleri için hemen her gün yürüşe çıkıyordu Dila. Jiyan da onunla birlikte çıkardı. Yorulunca bir banka oturdular.

 

 

"Bekle daha fazla yürüme. Arabayı getireyim."

 

 

Arabayı getirmeye gitti Jiyan. Karşı yoldaydı. Dila geldiğini görünce kalktı yerinden. Jiyan arabaya yaslanmış bekliyordu.

 

 

Ne olduysa bir anda olmuştu. Dila gelen arabayı diğer duran arabalardan dolayı görmemişti. Daha ikinci adımında hızla gelen bir araba çarptı.

 

 

Jiyan koşarak geldi karısının yanına. Arabadaki adam da inmişti. Panik yapmıştı o da. Nabzına baktı Jiyan.

 

 

"Yaşıyor."

 

 

Kucakladı karısını. Diğer adam da yardım etti adamın arabasına bindiler.

 

 

"Dayan Dila'm nolur hastaneye kadar dayan."

 

 

Arka koltukta karısının başını dizlerine yatırdı. Bi şey olmasın diye dualar ediyordu.

 

 

"Allah'ım sen Dila'mı da Nalin'imi de koru Rabbim. Onları bana bağışla."

 

 

Sürekli nabzına bakıyordu. Yaşıyordu karısı. Yaşama tutunacaktı. Öyle kolay bırakmayacaklardı birbirlerini.

 

 

Hastaneye varınca anında yoğun bakıma aldılar. Jiyan çaresizliği daha önce hiç bu kadar hissetmemişti. Ne yapacaktı? İlk kez elinden bir şey gelmiyordu.

 

 

Çok geçmeden ailesi gelmişti. Jiyan öylece oturuyordu. Hiçbir şey yapmıyordu.

 

 

"Oğul!"

 

 

Babasının yüzüne ifadesizce baktı. Sonra tekrar önüne döndü.

 

 

"Allah'tan ümit kesilmez oğul. Dua et bol bol. Dik dur. Karın,kızın için dik dur."

 

 

Saatler geçmesine rağmen hiç haber yoktu. Belki saatler de geçmemişti ona öyle gelmişti. Dila'nın ailesi de gelmişti Antep'ten. Annesi babasına yaslanmış ağzında dua gözünde yaş öylece oturuyordu.

 

 

Duraksadı Jiyan. Devamını düşünmek istemiyordu.Devamı belliydi işte. Karşısındaydı. Kaç olduğunu bilmediği bir sigara daha yaktı. Dila görse kızardı sigara içiyor diye. Acaba yine görüyor muydu onu?

 

 

Doktor içerden çıkınca hep birlikte ayaklanıp doktorun etrafına doluştular. Doktorun peşinden de bir kadın kucağında ile bebek çıktı. Bebeği bir yere götürdüler.

 

 

Bebeği görünce Jiyan bir oh çekti. Kızı doğmuştu. Karısı da iyi olmalıydı. Gelirken yaşıyordu.

 

 

"Bebek gayet sağlıklı doğdu ama-"

 

 

Doktor durdu derin bir nefes aldı. Jiyan adamın yakasına yapıştı.

 

 

"Söylesene adam. Ama ne?"

 

 

"Bunu söylemek zor Jiyan bey. Eşiniz maalesef..."

 

 

Doktor devam etmedi. Herkes anlamıştı zaten ne diyeceğini.

 

 

"Tüm müdahalemize rağmen kurtaramadık. Başınız sağ olsun."

 

 

Nefes alarak geldiği hastanede nefessiz bırakmışlardı karısını. Ne yapacaktı Jiyan?

 

 

İki ağızdan aynı anda bir feryat koptu. Kendi annesiyle karısının annesi ellerini göğüslerine vura vura ağlıyorlardı. Jiyan'ın elleri doktorun yakasından kaydı. Olduğu yere çöktü o da.

 

 

"Merakla beklediğin kızını bir kez olsun görüp kokusunu içine çektin mi Dila'm?"

 

 

Doktorlara sormadığı için sonradan pişman olmuştu. Karısı kızlarını görebilmiş miydi acaba? Bir kerecik olsun görüp kokusunu duymuş muydu?

 

 

Ağır ağır kalktı yerden. Üstüne bulanan toprağı hiç silkelemedi bile. Yine saatleri öldürmüştü bu soğuk mermerin başında.

 

 

Son kez toprağını avcuna alıp bıraktı. Her seferinde gelip giderken o soğuk mermeri okşar,öperdi hatta. Yine öyle yapıp vedalaştı.

 

 

"Kavuşacağımız güne kadar böyle idare edeceğim. Kavuşunca öyle çok sarılacağım ki bıkacaksın benden."

 

 

Yine buruk bir gülümseme bırakıp ayrıldı mezarlıktan. Adına ev denilen o yere doğru yol aldı. Oysa ki evsiz kalalı çok olmuştu.

 

 

Lorin ile düğünden önce konuşmak istediği bir şeyler vardı ve direkt onun kaldığı odaya çıktı. Lorin yatakta cenin şeklinde uzanmıştı kapı sesiyle kalktı.

 

 

"Buyur ağam."

 

 

"Konuşacaklarım var seninle."

 

 

Yanındaki sandalyeye oturup oturmama konusunda kararsız kalsa da oturdu ve Lorin'e de oturması için işaret etti.

 

 

"Ağam izninle önce ben konuşayım."

 

 

Jiyan onu başıyla onayladı. Lorin derin bir nefes aldı. Nasıl başlayacağını bilmiyordu ve en iyisinin direkt söylemek olduğunu düşündü.

 

 

"Ağam ben hamileyim."

 

 

Diye başlayarak sevdiği adamın ona ne yaptığını,sonra babasının haberiyle Eroğlu'na kuma geleceğini kabul ettiğini,en sonunda Jiyan'ın teklifini de neden kabul ettiğini açıkladı.

 

 

Jiyan şaşırsa da ona belli etmedi. Söylemedi ama üzülmüştü kızcağızın hâline.

 

 

"Bunun böyle olduğunu sadece sen ve ben bileceğiz. Kimseye anlatma tamam mı?"

 

 

Lorin sessizce akan gözyaşını sildi ve başıyla onayladı onu. Jiyan ağa bebesini kabul etmişti ya artık ölse de gözü arkada kalmazdı.

 

 

 

 

 

Biraz tatsız bir bölüm gibi gelebilir ama Jiyan'ın niye bu denli sessiz oluşunu,kızıyla o küçücük odasına kendini niye kapattığını anlatmayı istedim.

 

 

 

 

Ufak not: Düz yazdığım yerler şimdiki zaman,eğik yazdığım yerler geçmiş. Bazen eğik yazıların arasına da düz yazı kattım. Kafa karışıklığı olmasın. Sevgilerle...

 

Instagram @1senaswriting

Loading...
0%