Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20. Bölüm

@1senaswriting

 

 

 

Keyifli okumalar💜.

 

 

Jiyan ve Lorin'in düğün hazırlıkları başlamıştı bile. Açık söylemek gerekirse Jiyan'dan böyle bir hamleyi hiç beklemezdim.

 

 

İki taraf da memnundu. Bense bu aptalca kuma mevzusunundan şu anlık kurtulduğum için memnundum.

 

 

Ne diye kuma da kuma diye tutturmuşlardı ki? Belki cidden çocuk sahibi olmaya hazır değildik. Belki istiyorduk ama olmuyordu. Hem ne belliydi bende sorun olduğu? Belki Zeynel'de sorun vardı. Bunlar niye düşünülen şeyler değildi?

 

 

Zeynel odaya girince yatakta doğruldum. Uzanmış düşünüyordum öylece. İşe gidecekti hazırlanmaya gelmişti.

 

 

"Düğün alışverişi olacak. Sen de çık."

 

 

Onlarla değil de Şeyma ile baş başa çıkmak benim için daha güzel olurdu. O kadar kalabalık bir düğün alışverişi çekemezdim.

 

 

"Ben Şeyma ile çıkarım."

 

 

Bana yaklaşınca ayağa kalktım. Beni kolları arasına alıp saçımla oynamaya başladı.

 

 

"En son Şeyma ile baş başa kaldığınızda olanı hatırlıyorsun değil mi güzelim?"

 

 

Kastı Balıkesir'de olanlarsa biz orda baş başa değildik ki.

 

 

"Ama biz orda baş başa değildik."

 

 

Gülümseyip saçımda olan elini tekrar belime indirdi ve alnımı öptü.

 

 

"Ama ortalığı karıştıran da ikinizdiniz."

 

 

Anlaşılan o ki tek başıma gidemeyecektim. Ama belki o benimle gelmek isterdi.

 

 

Onu taklit ederek ben de onun saçıyla oynamaya başladım. İşe gidecekti ve saçı bozulsun istemezdi. Ama yine de sesini çıkartmadı.

 

 

"O zaman birlikte gidelim."

 

 

"İşlerim çok fazla yavrum. Tamam sen Şeyma ile git. Ama bak sadece çarşıya tamam mı?"

 

 

Çocuk öğütler gibi beni öğütlemişti. Ben de hazır ikna olmuşken tekrar vazgeçmesin diye onu onayladım. Alacaklarını alıp odadan çıktı.

 

 

O çıkar çıkmaz Şeyma'nın odasına girdim. Henüz uyuyordu. Saat 7 civarıydı. Şeyma için erken,konak için geç bile sayılır bir saatti.

 

 

"Kalk Şeyma."

 

 

Yastığını başının altından çektim. Uyku arası bir şeyler söyleyip geri yattı.

 

 

"Kalk yoksa su dökerim."

 

 

Zeynel'den öğrenmiştim bunu da. Her böyle dediğinde anında kalkıyordum. Suyun kaldırma kuvveti.

 

 

Yine kalkmayınca yavaşça kapıya gittim. Açıp kapattım.

 

 

"Oo Rezan ağa. Ne zamandan beri Şeyma'nın odasına böyle kapı bile çalmadan girer oldun?"

 

 

Şeyma anında yataktan sıçradı. Hemen ayağa kalktı.

 

 

"Rezan mı? Odama mı girdi?"

 

 

Sağa sola bakındı. Benden başkasını göremeyince suratı düştü. Bense gülüyordum.

 

 

"Rezan'ın da kaldırma kuvveti var demek ki."

 

 

Az önce başının altından çektiğim yastığı bana attı. Hafif sendeletse de düşmemeyi başardım. Bu sefer ben ona attım.

 

 

"Kalk hadi kalk. Saatten haberin var mı?"

 

 

Telefonundan saatine baktı. Sonra ekranı bana çevirdi.

 

 

"Saat daha 7.21."

 

 

"Anca hazırlanıyorsun. Hadi hazırlan."

 

 

❄️

 

 

"Ay Almira bu çok güzel oldu."

 

 

Yeşil bir elbiseyi denemiştim. Hem bacak hem sırt dekoltesi vardı. Oldukça da güzel taşımıştım. Ama aklım kırmızı olan da kalmıştı.

 

 

"Kırmızıyı da çok beğenmiştim."

 

 

Ama kırmızı ya da beyaz giymek de olmazdı. Sonuçta gelin de giyiyordu o renkleri. En iyisi yeşili almaktı.

 

 

Bir kez daha üzerimde duruşuna baktım. Bu da içime sinmişti. Bunu alacaktım.

 

 

"Bu olsun."

 

 

Deneme kabinlerine girip üzerimi değiştirdikten sonra bizimle ilgilenen kıza verdim elbiseyi.

 

 

Şeyma da bir elbiseyi seçmiş deniyordu. Onaylayıp onaylamadığımı görmek için bana döndü.

 

 

"Mükemmel olmuşsun bebeğim."

 

 

Bana havada öpücük atıp çıktığı kabine geri girdi. Ben de diğer beğendiğim kırmızı elbiseye son kez baktım. Bunu da alacaktım sanırım. Çok beğenmiştim illa giyecek bir yer olurdu.

 

 

Bizimle ilgilenen kıza o elbiseyi de verdim ve ayakkabılara bakmaya başladım. Gümüş taşlı,beyaz bir ayakkabı ilk önce dikkatimi çekti.

 

 

Bu Şeyma'nın seçtiği elbisenin altına daha güzel olurdu. Onun için seçtim ayakkabıyı. Kendime de gümüş renginde bir ayakkabıyı beğendim.

 

 

Beğendiğimiz elbiseleri ve ayakkabıları alıp kasaya geçtik. Ödemeyi yaparken içeriye Rezan girdi ve yanımıza geldi.

 

 

"Sizi konağa götürmeye geldim kızlar."

 

 

Şeyma sevinçle onaylasa da ben istemedim. Zeynel ile birbirlerini sevmiyorlardı ve Rezan beni de sevmiyordu. Zaten arabamla gelmiştim.

 

 

"Gerek yok arabamız var."

 

 

"Ama Şeyma mesajında gel yazmıştı."

 

 

Bi de mesajlaşıyor muydu bunlar? Şaşkınlıkla Şeyma'ya döndüm.

 

 

"Alışverişte olduğumu söyleyince istersen gelebilirim diyen sendin."

 

 

Başıyla onayladı Rezan. Şeyma'nın elinden paketlerini aldı.

 

 

"Geleyim diyince gel dedin hemen tabi. Yürü bin git."

 

 

Onlarla vedalaşarak arabama bindim ve konağa doğru yol aldım. Bir süreye kadar arkamdalardı ama sonra başka yola saptılar.

 

 

2 gün sonra.

 

 

Bugün düğün günüydü. 2 günde konak dolup taşmıştı. İnsanlar akın akın konağa gelmişlerdi.

 

 

Lorin'in ailesi ilk başta düğünü duyunca şaşırmışlardı. Kızlarını kuma diye vermişlerdi ve kuma gelene düğün yapılmazmış. Öyle dedi Jade.

 

 

Kızlarını öylece kuma olsun diye konağa bırakıp gitmişlerdi belki de. Yazıktı cidden. Belki bir sevdiği falan vardı.

 

 

Her neyse de olan olmuştu. Umarım ikisi de mutlu olurdu. Belki de Jiyan için de iyi olurdu. Çok kapanık bir tipti.

 

 

Düğün başlamıştı. Büyük bir kalabalık halay çekiyordu. Şeyma ile ben de bir köşede oturuyorduk. Benim düğünden sonra Şeyma halaya tövbe ettiğini söylemişti. Bilmiyor ki Rezan ile evlenirse aynısı olacak.

 

 

"Darısı sizin başınıza."

 

 

"Siz derken? Ben tekim Almira."

 

 

Nasıl da hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor. Çocuğu ilk gördüğünde kim bu yakışıklı diyordu ama.

 

 

"Sen ve Rezan işte."

 

 

"Ha evet. Bakalım henüz bir şey yok ortada."

 

 

"Değerli misafirlerimiz takı merasimimiz başlamıştır."

 

 

Merakla yerimizden fırladık. Kim ne takıyordu net görecektim. Zeynel Hivda'ya düğünde altın kemer ve bir sürü bilezik takmıştı. Acaba Lorin'e ne takacaktı?

 

 

2 kadın elinde kutularla geldiler ve Lorin'in önünde durdular. Takıları kimin taktığını söyleyen adam baktı önce.

 

 

"Eroğlu aşiretinin ağası Zeynel Eroğlu'ndan geline bir altın kemer,10 bilezik,3 gerdanlık,bir tane de pırlantalı set. Bereketeni göresin ağa."

 

 

Kadınlar adama da bir miktar altını verdi. Altınların bir kısmını Lorin'e taktılar.

 

 

"Celil Ağa'dan damada ev tapusu,geline 6 bilezik, altın saat ve set. Sağ olasın ağa."

 

 

Sırasıyla bir sürü insan takılarını takmak için sıraya dizildiler. Adam da hiçbirini atlamadan tek tek sayıyordu. Göremezse de tekrar soruyordu.

 

 

"Karaca aşiretinin ağası Baver Ağa'dan ve hanımağası Havin Hanımağa'dan geline 8 bilezik,damada altın saat,altın kol düğmesi."

 

 

Şeyma kolumu dürtüp ona bakmamı sağladı. Havin ablaların olduğu tarafı işaret ediyordu.

 

 

"Karısının kardeşine bunları takan kendi kardeşine neler neler takar."

 

 

Şeyma'nın bu kadar altın zaten benim düğünümde de hoşuna gitmişti. Kesin bu Rezan ile evlenirdi.

 

 

"İşine gelir değil mi? Benimki kadar çok olmasa da sana da takarlar bir şeyler."

 

 

Amacım onu kızdırmaktı. Yoksa takılan altınlarla hava atmak değildi.

 

 

"Niye? Bana daha az mı takacaklar?"

 

 

Başımla onayladım onu. Biraz düşündü. Ben cevapladım.

 

 

"Ben ağa karısıyım güzelim. Hanımağayım. Yüzüğüm bile var."

 

 

Diyerek diğer elimin yüzük parmağındaki Eroğlu yüzüğünü gösterdim.

 

 

Şeyma heyecanla elimdeki yüzüğe bakıp incelemeye başladı.

 

 

"Rezan ağa olursa ben de mi böyle yüzük takacağım?"

 

 

Onu başımla onayladım. Çocuk gibi heves etmişti canım arkadaşım. Hoşuna gittiği belliydi.

 

 

Düğün nihayetinde bitmişti. Odama çıkıp topuklu ayakkabılardan ve elbiseden kurtuldum. Makyajdan da kurtulmak için banyoya girdim. Çıkmadan Zeynel'in geçen gün beğendiği geceliği giydim.

 

 

Odaya döndüğümde Zeynel de üzerini değiştiriyordu. Beni görünce uzun bir ıslık çaldı. Utanarak etek uçlarını çekiştirdim.

 

 

Gülerek bana doğru adımladı. Dudağımdan öperken güldüğü hâlâ belliydi. Sanki palyaço kostümü giyip çıkmıştım karşısına.

 

 

"Ben hazırım Zeynel." diye dudaklarına fısıldadım.

 

Instagram @1senaswriting

 

 

Loading...
0%