@1senaswriting
|
Keyifli okumalar 💞.
Önce uzattığı eline,sonra gözlerinin içine baktım. Onaylamak ister gibi tebessüm edip gözlerini açıp kapadı. Bir elim uzattığı eli tutarken diğer elim kalbimin üstündeydi. Derin bir nefes alarak karşımdaki büyük binaya doğru ilk adımımı attım. Ardımdan hemen o da adımladı.
Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Atımları bir türlü azalmıyordu. İçimden sürekli sayıyor,nefes alıp veriyordum.
Hayatımızın dönüm noktası olacaktı az sonra duyacaklarımız. Her şey doktorun iki dudağının arasından dökülecek sözlere bağlıydı.
Tam önünde durduğumuz odanın kapısını çaldı Berzan. Kapı içerden açıldı ve sekreter bizi gülümseyerek içeriye aldı. Aynı şekilde doktor da kalktı yerinden. Önce benimle ardından Berzan ile tokalaştı.
"Hoşgeldiniz Rozerin hanım. Buyurun oturun lütfen."
Karşısındaki koltuklara yan yana oturduk. Berzan bir an bile elimi bırakmamıştı. Ben de diğer elimi elinin üstüne koydum.
"Rozerin hanım isterseniz şöyle geçin. Ultrason çekelim önce."
Ultrason çekimden sonra yüzü düşmüştü doktorun. Terslik vardı işte. Tahmin etmeliydim.
"Kaç kilosunuz Rozerin hanım?"
"67."
Aslında evlendiğimizde 55 kiloydum. Ama artık sürekli evde kalmaktan bir hâyli kilo almıştım.
"Bakın pcos yani polikistik over sendromu var yumurtalıklarınızda. Yumurta tembelliği çok ciddi bir sorun. İlk önce bir dahiliye doktoru,ardından diyetisyenle görüşmenizi tavsiye ediyorum."
Alınması gereken ilaçları da yazıp kağıdı uzattı. Aklımda tek bir soru vardı. Bir çocuğum olacak mı?
"Peki bu tedavi sürecinden sonra bir çocuğum olacak mı?"
Doktor bunun için neyin gerektiğini,nelere dikkat etmem gerektiği hakkında birkaç bilgiyi daha ekledi ve çıktık.
Sevgiliyken de sık sık gittiğimiz Siverek Kalesi'ne gelmiştik yine. Arabadan inip temiz havayı çektim içime. Berzan da yanıma gelip beni kolunun altına aldı ve saçlarıma öpücük bıraktı.
"Ne olacak şimdi?"
Cevap vermedi. İkimizin de kafasındaki soru ortaktı ama. Kuma gelecek miydi? Hazan Ağaydı bu Urfa'nın eski büyük ağalarından. Ölene kadar ağalığı o yapacaktı. Kendi çocuklarına dahi fırsatı tanımamıştı.
Onun karşısında herkes boyun eğerdi. O bir şey yaptığında kimse neden yaptın diye soramıyordu. Kuma konusunu açan da uygun bir ailenin kızını bulan da oydu. Her ne kadar tedavilerinden bahsetmeye çalışsak da bizi umursamadı.
"Ne olacağını bilmiyorum. Tek bildiğim bir an önce tedavilere başlanması. Dedemden 3 ay müsaade isteyeceğim. 3 ay bize karışmasın."
Hazan Ağa'dan müsaade istemek. İmkansızdı bu. Çünkü aldığı karara karşı çıkmaktı. Yine de belki içinde bir yerde acıma hissi varsa ya da iyi bir anına denk gelinirse müsaade verirdi.
2 hafta sonra Berçem'den
Annemin bağırmasıyla indim aşağı. Yerleri siliyordu. Ablam da camlardaydı.
"Efendim anne?"
"Bi işin ucundan tut. Akşama misafir var."
Böylesine bir temizliğe girişildiğinde göre cumhurbaşkanı falan geliyor olmalıydı.
"Hayırdır anne? Cumhurbaşkanı mı geliyor?"
"Onun gibi bir şey. Hazan Ağa geliyor."
Diyen ablama şaşkınlıkla baktım. Hazan Ağa'nın bizim evde ne işi olabilirdi?
"Doğru mu anne?"
Annem beni başıyla onayladı ve elime bir toz bezi tutuşturdu.
"Anne anlatılanlara göre o adam lavaboya bile gitmiyormuş. Bizim evde ne işi var?"
"Kız hiç tuvalete gitmeyen adam mı olur? Deli deli konuşma."
Aklımda hep Hazan Ağa'nın niye geldiği düşüncesiyle başladım toz almaya. Ne işi vardı ki?
Akşama doğru işimiz bitmişti. Üçümüz de koltuklara oturmuştuk. Ben misafirlerden pek haz etmediğim içim odama çıkmaya karar verdim.
"Geldiklerinde aşağı in. Güzel giyin bir de."
Aşağıdaki seslerden anladım ki ağa evimize teşrif etti. Odamın kapısını kitleyip,kulaklıklarımı taktım ve şarkının sesini sonuna kadar açtım.
Tam uykuya dalacaktım ki kapı çalındı. Kulaklığımı çıkartıp kapıyı açtım.
"Kız uyuyor musun sen? Misafirler gelince aşağı in dedim ya."
"Bana ne anne bana mı geldiler?"
"Evet sana geldiler."
Abime baktım. Ciddi miydi? Bana ne diye gelsinler ki?
"Niye?"
"Seni istemeye geldiler çünkü."
"Ne?"
Beni niye istemeye gelmişler ki? Kime isteyeceklermiş ki hemde?
"Doğru mu bu anne?"
Annem ise sadece kafasını salladı.
"Hem de Berzan'a istiyorlar"
Abim üstümde ikinci bir şok etkisi bırakmıştı çünkü isteyecekleri adam zaten evliydi. Hem de karısı çok güzelmiş. Görmemiştim ama herkes öyle diyordu.
"İyi de niye?"
"Hazan Ağa öyle uygun görmüş."
Hazan Ağa kararı vermiş hatta öyle uygun görmüş demek daha doğrusuydu. Hiç görmedim ama söylenenlere göre oldukça aksi bir adammış Hazan Ağa. Bir şeyi nasıl isterse öyle olurmuş. Karşısındakinin kim olduğu fark etmeksizin.
Ama bir soru daha vardı aklımda.Bu adamlar koskoca Urfa'da,küçücük bir evde ailemle kendi hâlimde yaşayan beni nerden bulmuşlardı?
"Bunlar bizi nasıl bulmuşlar? Neye göre bana karar verilmiş?"
"Adamları haber salmış Urfa'nın dört tarafına bulmuşlar işte."
Bu hikayede illa ki biri kurban edilecekti yani ve piyango bana vurmuştu.
Abime ve anneme bir bakış attım ve aşağı yöneldim. Daha merdivenler bitmeden sesim tüm eve doldu.
"Hoşgelmişsin Hazan Ağa."
Hazan Ağa olabilecek en yaşlı adamın önünde durdum. Adam beni baştan ayağa süzdü.
"Bu mudur?"
Babamdan önce ben aldım sözü.
"Budur budur da Hazan Ağa. Bu size kuma olmaz."
Hazan Ağa şaşkınca babama baktı. Babam ayağa fırlamıştı ki ağa onu eliyle durdurdu. Babam öfkeyle yerine oturdu.
"Nasıl yani?"
"Şöyle yani ağa. Bu evden size kurban yok."
Babam da bir şey der belki beni destekler diye ona baktım ama onun öfkesi devam ediyordu. Tekrar Hazan Ağa da sabitledim bakışlarımı.
"Ne kurbanı? Hazan Ağa seni konağına gelin edecektir. Ayrıca saygıda kusur etmeyesin yeni gelin."
Bu suratsız teyze her kimse çok iticiydi. Alsın saygıdeğer ağasını da gitsin evimden.
"Ben Hazan Ağa'nın konağına hiçbir şey olmak istemiyorum. Lütfen hayatıma dahil olmadan gidin."
Babamı bu sefer ağa bile durduramadı. Yerinden fırladığı gibi suratıma tokatı patlattı. Vurduğu gibi yeri boylamıştım. Ardından Hazan Ağa ayağa kalkıp babama tokat attı.
"Bir daha gelinime el kaldıranı görürsem elini kırarım."
Kanayan dudağıma parmağımı bastırdım. Ağlamamak için kendimi sıktım. Kanayan dudağımın değil,bu adamın bana hâlâ istemediğim hâlde gelinim demesi yüzünden ağlamak istiyordum.
Annem kolumdan tutup beni ayağa kaldırdı. Hazan Ağa'nın önünde durdurdu. Genç bir kız çantasından iki tane yüzük kutusu çıkarttı.
"Uzatasın parmağını güzel gelinim."
Elimi sıkıca yumruk yaptım ve uzatmadım parmağımı. Tam arkamı dönüp gidecekken babamın sesi beni durdurdu.
"Aklından bile geçmesin Berçem."
Yanıma geldi ve kolumu sıkarak dişlerinin arasından konuştu.
"Yemin olsun hepinizi gebertirim."
"Gebert. Benim için kurtuluş olur bu."
"Lan se-" bağıracaktı bir anda sustu ve arkamdaki bir noktaya,tahminimce Hazan Ağa'ya baktı.
"Ver şu elini."
Ben uzatmadan o zaten elimden tuttu ve çeke çeke ağanın önüne getirdi. İnsan kızını itekleye itekleye kuma diye verir mi?
Elimi ağaya uzattı ve ağa da yüzükleri taktı. Bunun da babamdan bir farkı yoktu. Zorla kuma alıyordu.
"Hayırlısı olsun. Şevin düğün hazırlıklara hemen başlayasın."
"Tabi ağam."
Hayır mı vardı bu işte? Resmen zorla düğünüm yapılıyordu. Ağa ardına bile bakmadan çıkıp gitmişti.
Instagram @1senaswriting |
0% |