Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@1senaswriting

Keyifli okumalar🫶🏻

Rozerin'den

 

"Hayatım yanlış yapıyorsun bak. Dedene küs gidemeyiz."

 

Berzan'ı ne kadar ikna etmeye çalışsam da başaramıyordum. O beni ilk kez dinlemiyordu ve bunun farkındaydı.

 

"Seni ilk kez dinlemeyeceğim Dilefruz'um."

 

Ne geldiyse başımıza hep o kız yüzünden gelmişti. Dilinin ayarı yoktu ki.

 

Ben gitmek istemediğim için valizleri bile kendi hazırlıyordu.

 

"Ben bu şekilde gitmek istemiyorum Berzan."

 

Tam yanıma oturup ellerimi ellerinin içine aldığı sırada defalarca çalınan kilitli kapımız yeniden çalındı.

 

"Gelebilir miyim?"

 

Ses Berçem'in sesiydi. Sinirle kalkıp kapıyı açtım ve içeri girmesi için çekildim.

 

"Yine ne var ha?"

 

Berzan da aynı sinirle yerinden çoktan kalkmıştı. Berçem'in üstüne yürümeye başladı.

 

"Ulan senin gibi bir bela nerden geldi başıma? Hangi günahımın bedeli sensin? Banyoya kilitlemişim de zorla. İftiralara da bak."

 

Berzan'ın yumruk olan eline kısa bir bakış atıp başını dikleştirerek gözlerinin içine baktı. Korkmuyordu ondan belli ki.

 

"Sen de Berçem beni odadan kovdu demişsin. Bu iftira değil mi Ağa? Koskoca adamsın. Yaşından başından utan be."

 

Sinirle güldü Berzan. Yumruğunu dizine vurdu.

 

"Ne varmış be kocamın yaşında?"

 

"Ay şu an takıldığınız nokta buysa eğer söyleyim. Bir çeyrek asır artı 3 yıl var."

 

Berzan ikimize de şaşkınlıkla baktı. Sonra Berçem'e döndü.

 

"Niye geldin?"

 

"Niye olacak? İstanbul'a gitmek istediğimi söylemeye geldim."

 

"Ne?" dedim şaşkınca. Oraya neden gelmek istiyordu? Ne işi vardı ki?

 

"Kurtuluyoruz senden desene. Hazırla valizlerini."

 

Berzan'a anlamsızca baktım. Kurtuluyoruz dediği kızla biz de birlikte aynı şehre gidiyorduk.

 

Berçem bir şey demeden odadan çıktı. Bense hâlâ aynı şekilde ona bakıyordum.

 

"Üniversiteyi İstanbul'da kazanmış. Yurda yerleştireceğim onu."

 

Kapı tekrar çaldı ve Berçem geri girdi. Parmağını 'Cık cık' diyerek salladı.

 

"Bana ev alıyorsun ve benim üstüme tapuluyorsun."

 

Ne saçmalıyordu bu kız? Tabi ki bu istediği olur şey değildi.

 

"Tamam Berçem. Git ve topla eşyalarını."

 

Berçem istediğini almanın mutluluğu içinde odadan çıktı.

 

"Nerden çıktı bu ev almak işi?"

 

"Başımızdan gitsin de bırak bir ev alıp da gitsin."

 

Berçem'den

 

Eşyalarımı toplayıp hazırlanmak için odama girdiğim anda telefonum çaldı.

 

"Efendim anne?"

 

Annem telefonun diğer ucunda ağlıyordu. Birine bir şey olmuştu kesin.

 

"Anne ne oldu?."

 

Ben de paniğe kapılmıştım. Konuşmak yerine sürekli ağlıyordu.

 

"Alo?Alo?"

 

"Kızım..."

 

Konuşan babamdı. Sesinden anladığım kadarıyla o da üzgündü. Abime bir şey olmuş olma ihtimali geldi aklıma.

 

"Abim mi? Ne oldu abime? Lütfen söyleyin biriniz."

 

Artık ben de ağlamaya başlamıştım. Göz yaşlarımı elimin tersiyle silip tekrar sordum.

 

"Anneannen kızım. Anneannen vefat etti."

 

"Ne?" dediğim sırada telefon elimden düşmüştü. Anneannem ölmüş müydü yani?

 

Dizlerimin üstüne çöktüğümde acıyla bağırdım. Neye kime bağırdım bilmiyordum. Ama ne kadar bağırsam da içim ferahlamayacaktı.

 

Sesimi duyan çalışanlar kapıma yığılmış,gelebilirsiniz dememi bekliyorlardı.

 

❄️

 

Kafamdaki uğultuların arasında sadece Bervan'ın sesini net olarak almıştım.

 

"Yengem açtı gözlerini. Açtı açtı."

 

Yatakta doğrulmaya çalışsam da başımın ağrısıyla tekrar yattım.

 

"Ne oldu yenge? Ne oldu da bu kadar ağlayıp bayıldın?"

 

Tekrar ağlamaya başladım. Berivan hemen yanımda bitti. Elimi ellerinin arasına aldı.

 

"Anneannemi kaybetmişim. Benim hemen Malatya'ya gitmem lazım. Annemler gitmiştir bile."

 

"Anneannen mi vefat etti?"

 

Kafamı diğer tarafa çevirdiğimde hüzünlü bir yüzle onu gördüm. Hazan Ağa'yı. Tanıyor muydu anneannemi? Öyle hüzünlüydü ki yüzü.

 

"Bervan abini çağır."

 

Bervan onu başıyla onayladı ve dışarı çıktı. Biraz sonra yanında Rozerin ve Berzan ile odaya döndüler.

 

"İyisin değil mi kızım?"

 

"İyiyim ağa."

 

Hazan Ağa hâlâ üzgündü. Hem de benim kadar üzülüyordu. Yaşlılıktan mıydı acaba herkese üzülmesi?

 

"Berzan karını Malatya'ya götüresin."

 

"Ama dede-"

 

Hazan Ağa elini sertçe kaldırarak onu susturdu. Berzan'a itiraz hakkı kalmamıştı.

 

Hastaneden çıktıktan sonra annemi tekrar aradım ve tam tahmin ettiğim gibi Malatya'ya gitmişlerdi.

 

Şimdi ben de yol için hazırlık yapıyordum. Berzan elimi çabuk tutmamı söylemişti.

 

Nihayetinde hazırlandığımda aşağı indim. Beni bekleyen Berzan sitemliydi. Ama şu an onu düşünecek hâlde değildim.

 

3 saatlik yolcuğun sonunda Malatya'ya ulaştık. Yol boyunca hiç konuşmadık. Sadece anneannemin evinin yolunu tarif ederken konuşmuştum.

 

"İstediğin kadar kal. Ben akşam olunca geri dönerim. Sen de dönmek istediğin zaman haber et seni aldırırım."

 

"Peki."

 

Eve girdiğimizde ev aşırı kalabalıktı. Her köşede ağlayan başka bir insan görmek beni de ağlama isteğine itiyordu. Ama ben annemin yanında ağlamak istemiyordum. Onu teselli etmek için güçlü kalmam lazımdı.

 

"İstersen anneni hastaneye götürelim. Sakinleştirici yaparlar."

 

"Gerek yok. Sağ ol yine de."

 

Gözlerim teyzemi arıyordu. Sahi o nerdeydi? Anneannem hasta olduğundan beridir onunla yaşardı. Şimdi görünmemesi tuhaftı.

 

"Baba teyzem nerde?"

 

"Anneannen onun yanında vefat edince o da bayılmış. Komşular bayılmadan önce attığı çığlığı duymuşlar da gelmişler. 2 gündür de hastanede yatıyormuş."

 

Annem bir sakinleşse ya da uyusa gidip teyzemi de alabilirdim. Ama bu kalabalıkta herkesin ağlaması birbirini tetikliyordu.

 

Ayağa kalktım. Ellerimi birbirine vurduğum sırada herkes bana baktı. Evet tam da bunu istiyordum.

 

"Hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Sizlerden biraz anlayış bekliyorum ve bizi acımızla baş başa bırakmanızı rica ediyorum."

 

Etraftan "A çok ayıp,cık cık hiç olmadı." gibi sözler duysam da gitmeleri için kapıyı işaret ediyordum.

 

Tüm misafirler gittiğinde annemi uyuması için ikna ettim. Onu uyuttuktan sonra teyzemi ziyarete hastaneye gittim. Gayet iyiydi ve yarın çıkacaktı.

 

Eve geri döndüğümde tam kapıdan içeri girerken bir çocuk bana seslendi. Durup yanıma gelmesini bekledim.

 

"Berçem abla bunu Hacer teyze sana vermemi istemişti. Bana yazdırdı ve cenaze günümde Berçem ablana ver dedi."

 

Anneannemin ismini duyunca mektubu hemen elime aldım. Cidden üstünde benim adım yazıyordu. Çocuğa teşekkür edip eve girdim.

 

Annem çoktan uyanmıştı.Berzan ve babam ise başında öylece bekliyorlardı. Sanırım ona da bir şey olması ihtimali onları korkutmuştu.

 

"O elindeki ne kızım?"

 

"Bilmiyorum baba. Bir çocuk verdi. Anneannem ona yazdırmış."

 

Annem bunu duyunca tekrar ağlamaya başlamıştı. Onu zar zor sakinleştirmiştik.

 

"Aç da okuyalım hadi."

 

Zarfı açtığımda küçük bir kağıt parçası vardı en üstte. Önce ondaki yazıyı sesli bir şekilde okumaya başladım.

 

"Sevgili kızlarım,güzel torunum. Sizlere Hazan Ağa ile ilgili bir gerçeği anlatmayı hep istedim ama cesaret edemedim. Ben de bunu bir mektupla anlatmayı tercih ettim."

 

Neydi bu şimdi? Anneannem bize Hazan Ağa ile ilgili ne anlatacaktı? Onların ne birbirleriyle ne gibi bir bağlantıları vardı ki bu bizi de etkiliyordu?

 

Mektubu açtığımda ilk satırı önce içimden okudum. Okuduğuma bir an şok oldum. Şu an gözlerim sonuna kadar açık olmalıydı.

 

"Neye şaşırdın kızım bu kadar?"

 

Satırı tekrar tekrar okudum. Babam elimden kağıdı aldığında ben sanki hâlâ elimdeymiş gibi duruyordum.

 

"Yok artık."

 

"Biri bize de bir şey söylesin artık." diyen Berzan'ın sesiyle şoktan çıktım.

 

"Annemlerin babası Hazan Ağa'ymış."

 

"Ne?"

 

Instagram @1senaswriting

Loading...
0%