Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@1senaswriting

Keyifli okumalar💞.

 

Ne demekti bu? Hazan Ağa benim dedem miydi yani? Babam mektubu okuyup bitirmişti çoktan. Okumak için geri aldım ondan. Berzan ise sinirli duruyordu. Sesli bir şekilde okumaya başladım.

 

Nasıl söyleyeceğimi bilemediğim için direkt söyleyeceğim. Hazan Ağa sizin gerçek babanız. Bunu ona da sorabilirsiniz.

 

Henüz genç bir kızken Hazan Ağa ile tanıştık. Babasının işleri için Malatya'ya gelip gittiğini biliyordum.

 

Her geldiğinde yanıma uğrardı. Kalbim biri görecek endişesiyle deli gibi çarpsa da ayaklarım onu görmeye koşa koşa gidiyordu.

 

Anasız babasız bir kızdım. Adım kötüye çıksın istemiyordum. En ücra köşelerde gizlice saklandık hep.

 

Bir gün benimle evlenmek istediğini söyledi. Hemen kabul ettim. Köyün imamı nikahımızı kıydı. Artık sevdamızı gizlemeyecektik.

 

Ama o yine gidip geliyordu sürekli. Her geldiğinde ise 'Bir gün seni götürmeye geleceğim Hacer'im.' diyordu.

 

Yine gittiği bir dönemdi. Aylarca gelemedi. Size hamileydim ve onun gelmesini bekliyordum. Belki duyunca çok sevinir,beni yanında götürür ve bir daha hiç ayrılmayız diye düşündüm.

 

Günlerden bir gün çıkageldi. Sevinçle kucakladık birbirinizi. İçimdeki heyecan daha da büyüyordu.

 

"Ağam sana bir şey demem lazım."

 

"Söyle Hacer'im."

 

"Hamileyim ben Ağam."

 

Sevinmesini beklemiştim ama şaşırmış gibiydi ya da belki bendeki heyecan ona geçmişti.

 

"Çok,çok sevindim Hacer'im. Diyip beni alnımdan öpmüştü. Aşkımızın meyvesi bir bebeğimiz olacaktı.

 

"Ben çarşıdan bir şeyler alıp geleyim Hacer'im."

 

Bana ve çocuğuna bir şeyler alacağını zannetmiştim. Birkaç saat sonra geri gelene kadar.

 

Beni bir yere götüreceğini söyledi ve hazırlanmamı istedi. Ama sanki bir daha bu eve geri dönmeyecekmişsin gibi hazırlan demişti.

 

Ben o an daha çok sevinmiştim. Bebe haberini aldı ya beni de Urfa'ya götürüyordu. Konağına hanımağa yapacaktı beni.

 

Ama o beni köyün adamlarından birinin evine getirmişti. Adam bana 'Geç içeride otur hanım kız.' dediğinde ne olduğunu anlamayarak içeri girdim.

 

Hazan ve Hacı amca uzunca bir süre sohbet ettiler. En sonunda Hazan adamın yanından ayrılıp benim yanıma gelmişti.

 

"Neden geldik buraya? Gidelim Ağam." diye söyleniyordum sürekli. O ise hiçbir tepki vermiyordu.

 

"Ben seni gelip alana kadar bu evde yaşacaksın. Seni bu adama emanet ediyorum Hacer'im." dedi bana. Ben istemiyordum bu evde kalmayı.

 

"Hazan ben seni hep kendi evimde bekledim. Yine beklerim." desem de bir tesiri olmamıştı.

 

Çıkıp gidecekken dolu gözlerle koştum ona. Ayaklarına kapandım beni burada bırakmasın diye. Ama o beni öylece bırakıp gitti.

 

Seneler sonra bir gün yine geldi. Beni almaya gelmişti sözde. Ama ben gitmek istemedim. Hacı Ali ile Allah katında çoktan nikahlanmıştık.

 

Hem nikahsız olsam bile beni seneler önce öylece bırakan o adamla gitmeyi istemezdim. Kalbimi paramparça etmişti giderken.

 

Bana ne kadar dil dökse de gitmeyi kabul etmemiştim. Zaten çıkan tartışmada Hacı Ali onu evden kovmuştu.

 

İşte böyle evlatlarım. Bunu sizden senelerce sakladım. Baba bildiğiniz Hacı Ali de size gerçek bir baba gibi davrandı. Allah ondan razı olsun.

 

İçimdeki bu sırla göçüp gitmek istemedim. Hem belki de gerçek babanızı tanımak istersiniz. Onu seversiniz belki. Ona sakın kızmayın olur mu? Ben zaten ona çok kızdım.

 

Kendinize iyi bakın...

 

Hepimiz şoklar içindeydik. Hazan Ağa bunu ona neden yaşatmıştı? Ah canım anneannem hiçbir zaman için hissettirmemişti bizlere.

 

Hazan Ağa ile de konuşacaktım. Neden böyle yapmıştı anneanneme? Bunları neden yaşatmıştı? Urfa'ya döndüğümde ilk işim anneannemin yarım kalan hesabını kapatmaktı.

 

"Saçmalık bu. Hatta yalan bile olabilir."

 

"Yaşlı başlı kadın ne diye yalan söylesin Berzan? Ayrıca DNA testi diye bir şey var değil mi?"

 

Öfleyerek kalktı ve dış kapıyı çarpıp çıktı. Babam peşinden gidecekti ama onu durdurdum.

 

"Bırak gitsin. Şu an daha önemli bi sorunumuz var. Hazan Ağa ile konuş-"

 

"Hayır." dedi annemin sesi. Mektubu okurken de okuduktan sonra da sesi hiç çıkmamıştı. Ama Hazan Ağa ile konuşma konusuna gelince itiraz etmişti.

 

"Hazan Ağa'ya bir şey demeyecek kimse. Gerçekleri öğrendiğimizi de kimse bilmeyecek. Ne ben ne de teyzen bizi daha doğmadan terk eden bir adama baba diyecek değiliz kızım. Hiç zannetmiyorum ama bize karşı biraz hasret besliyorsa bırak bu hasret onu yaksın. Vicdanıyla hesaplaşsın uzun uzun."

 

"Hayır anne. Soracağım nedenini.Hem belki bırakmak istemedi,mecbur kaldı."

 

Hayır Hazan Ağa'yı savunmuyordum. Anneannemi neden terk edip gittiğini merak ediyordum sadece.

 

"Sormayacaksın Berçem. Hakkımı helal etmem."

 

"İstemediğim bir evlilik yaparken bana fikrim soruldu mu anne? Ben o zaman dedim mi beni evlendirirseniz hakkımı helal etmem diye?"

 

"İkisi aynı şey mi kızım?"

 

"Aynı şey baba."

 

Kapıyı çarpıp kendimi dışarı attım. Biraz hava almaya ve düşünmeye ihtiyacım vardı. Annem neden karşı çıkıyordu ki?

 

Bizi daha doğmadan terk eden bir adama ihtiyacımız yok demişti. Bu konuda da o haklıydı ama benim nedenini öğrenmem lazımdı.

 

Araba sesleriyle düşüncelerimden çıkarak karşıya baktım. Hazan Ağa'nın arabası ve ardında korumalarının arabaları buraya doğru geliyordu. İşin garibi peşinde insan sürüsü de vardı.

 

Korumalarının arabası onunkiden önce durdu. Eve kadar iki taraftan resmen bir duvar oluşturdular. Kalabalık insan topluluğu da o duvarı aşıp ağalarına ulaşmaya çalışıyordu.

 

"Hazan Ağamız geldi."

 

"Hoşgelmişsin ağaların ağası."

 

"Hoşgelmişsin Hazan Ağam. Şeref vermişsin."

 

Hazan Ağa korumalarının arasından geçerek eve doğru geliyordu. Gözleri bendeydi. Benimkiler de onda. Gözlerime bakmaya devam ederken konuştu.

 

"Hazan Ağa aşiretini daha sonra burdaki konağında ağırlayacaktır. Bildirin."

 

"Hemen ağam."

 

Tam önümde durduğu sırada hâlâ gözleri gözlerimdeydi. Bir şey arar gibi ya da sorar gibi bakıyordu gözlerime.

 

"Hoşgeldin Ağa. Benim de seninle konuşacaklarım vardı isabet oldu."

 

Annemler de geldiğini görmüş olmalı ki dışarı çıktılar. Babam koşarak Hazan Ağa'nın eline uzandı.

 

"Hoşgelmişsin ağam. Kusura kalmayasın. haberimiz yoktu."

 

Hazan Ağa'nın eve girdiğini gören kalabalık dağıldı. Kesin konağa gidiyorlardı. Bir kısmı ise hâlâ kapımızın önündeydi.

 

İçeri geçilip oturulduğunda sessizlik hüküm sürdü bir müddet. İlk konuşan Hazan Ağa olmuştu.

 

"Başın sağ olsun kızım. Hepimizin başı sağ olsun."

 

Sessizlik aynı şekilde devam ederken dışardan bir çocuk sesi geldi.

 

"Bunu Hazan Ağam'a vermeyelim. Hacer teyzeden bu."

 

"Biz veririz."

 

"Olmaz. Benim kendim vermem lazım."

 

Hep birlikte ayaklanıp kapıya yöneldik. Bu sırada çocuğu içeriye almışlardı. Bana mektup getiren çocuk bu kez elinde başka bir mektupla gelmişti.

 

"Ağam,Hacer teyze bunu bana yazdırdı. Senden başkasına vermememi de bir güzel tembih etti."

 

Hazan Ağa çocuktan mektubu aldıktan sonra eline bir miktar harçlık verdi ve mektubu cebine koydu.

 

Ee okumayacak mıydı? Merak çatlardım okumazsa. Cebinden çıkartmadan yerine oturdu. Eli cebine gittiğinde heyecanla dikildim oturduğum yerden ama bir tesbih çıkarttığını görünce hüsranla sırtımı koltuğa yasladım.

 

"Okusana Ağa."

 

"Okuyacağım Berçem kızım. Ama burda değil."

 

Bir süre daha oturduktan sonra çekti gitti. Ardında bir sürü soru ve merak bırakarak gitti hem de.

Loading...
0%