Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm

@1senaswriting

Keyifli okumalar💞.

 

Bu sabah teyzemi hastaneden aldık. Gayet iyi görünüyordu.

 

Hazan Ağa dün öylece çıkıp gitmişti. Anneannem ona ne söylemişti mektupta neler yazıyordu merak etsek de cevabını alamadık.

 

Babam burda daha fazla kalmanın bizi üzmekten başka bir şeye yaramayacağını söylemişti. Haklıydı da. İşte bu yüzden Urfa'ya gitmek için hazırlanmaya başlamıştık.

 

Berzan da dün akşam Hazan Ağa'nın peşinden çıkmıştı. Muhtemelen burdaki ağa konağında kalıyorlardı.

 

Kapı çalındığında açmaya giderken acaba yine kim baş sağlığı dileklerine geldi diye düşünüyordum. Açtığımda ise Hazan Ağa'nın şoförlerinden birini görmeyi beklemiyordum.

 

"Roj baş hanımağam. Beni Hazan Ağam gönderdi. Sizleri konağına çağırır. Sizi orda ağırlamak ister."

 

"Ağana selam söyle. Biz Urfa'ya dönüyoruz."

 

"Aman hanımağam! Siz olmadan gidersem ağam beni yaşatmaz."

 

Kapıyı resmen suratına kapatmıştım. Ağaya bak sen. Kendi dün bir şey demeden çıkar gider,ertesi sabah bizi ayağına çağırır.

 

❄️

 

Urfa'ya nihayetinde varmıştık. Cidden de cenaze evi insanı bunaltıyordu. Fazla uzun kalınmasına gerek yoktu.

 

Konağa gitmemiştim. Zaten ne diye gidecektim ki? Hem İstanbul'a gidecektim. Gider konaktaki bir iki ufak eşyamı alır gelirdim.

 

"Ne yapacaksın kızım? Boşanacak mısın Berzan'dan?"

 

"Evet anne. Ne yapabilirim ki başka?"

 

Zaten gidiyordum burdan. Nikahlı kalmanın ne anlamı vardı ki? Hem öylesine yapılmış bir evlilikti bu. Başka bir şey değil.

 

"Peki senin... Hamilelik riskin yok değil mi?"

 

Başımı olumsuz anlamda salladım.

 

"Gözü bile gözüme değmedi anne. Ne hamileliği?"

 

Annem şaşkınlıkla bana baktı. Bu evliliği herkes gibi o da gerçek zannediyordu.

 

"Sen ne dersin kızım? Yani eli eline değmedi öyle mi?"

 

"Değmedi anne. Berzan karısına çok aşık. Gözü başkasını görmüyor. İyi ki de öyleymiş."

 

Abim odaya girdi ve Hazan Ağa'nın geldiğini söyledi. Hazan Ağa en son bizim evimize geldiğinde beni torunuyla evlendirmişti. Bu sefer ne yapacaktı kim bilir?

 

Aşağı indiğimizde tek gelenin Hazan Ağa olmadığını gördüm. Berzan da gelmişti onunla birlikte.

 

"Gelin şöyle de konuşalım."

 

Annem ile Hazan Ağa'nın karşısına geçip oturduk ve ne konuşacağını beklemeye başladık.

 

"Genç bir delikanlıyken babam beni kızla evlendirdi. Berzan'nın babaannesiyle. 'Zamanla seversin oğul. Hepimiz bu yoldan geçtik. Alışırsınız birbirinize.' dedi hep. Ama ne ben ne de o birbirimizi sevmedik.

 

Babamın işlerini yapmak,kendimi kanıtlamak için sürekli diğer şehirlerdeki işlerine ben gittim. İşte Malatya da gittiğim yerlerden biriydi.

 

Köy kahvehanesinde çay içerken gördüm Hacer'i. Görür görmez sevdalandım. Sordum soruşturdum kimi kimsesi yokmuş.

 

Yine bir gün kahvehanenin önünden geçerken gördüm onu ve peşine takıldım. Duygularımı ona söyledim. Kabul etmedi önceleri. Ama sonra sevdam karşılık verdi.

 

Biliyordum yanlıştı. Ama gönül yanlış dinlemiyordu. En amansızına tutuluyordu.İşte o vakit söz geçmiyordu.

 

Sürekli gizli saklı köşelerde buluşuyorduk. Sonrasında artık bu işin sonu gelmeli diye düşündüm ve konuyu sadece köyün imamına açtım. İmam hâlden anladı ve bizi Allah katında evlendirdi.

 

Bir taraftan da babamın öğreneceği korkusu beni sarmıştı. Ama gençlikti işte.

 

Yine bir gün Malatya'ya gittim. Uzun zaman sonraydı. Belki de 3-4 ay görmemiştim onu. Çünkü başka şehirlere de gitmem gerekiyordu. Aşiretim kalabalıktır.

 

Öğrendim ki Hacer hamile. Bir telaştır sardı beni. Bıraksam bir başınaydı,götürsem babama ne hesap verirdim.

 

Köyün en yaşlısını buldum. Yaşlı ya babacan davranır ona dedim kendi kendime. Ettim bir cahillik. Çok da yaşlı değildi hani. 70 ha var ha yoktu. Hacer'i kızı gibi görecekti. Öyle anlaşmıştık.

 

Hacer'i zor da olsa götürmeyi başardım ve o adamın evine bıraktım. Arkamdan çok yaş döktü,çok ağladı. Dönüp baksam alıp götürecektim o yüzden hiç ardıma bakmadım.

 

5 sene gitmedim yanına. Koca 5 sene...

 

5 senenin ardından gittiğimde adam Hacer'i bana vermek istemedi. Tartıştık,kavgaya tutuştuk. Hacer ile bir odada ayrı konuştuk. O adamla nikahlandığını,benimle gelemeyeceğini söyledi.

 

'Bir kez bırakıp giden bir daha gider. Ama ben sana ömür boyu bakarım.' demiş o ihtiyar. Hacer de zaten bana çok kızmış.

 

Geri döndüm Urfa'ya. Seneler geçti ağa oldum. Kızlarımı hep uzaktan izledim. Evlendiklerinde düğünlerine yardım ettim. Hiç kimse fark etmedi.

 

Sonra duydum ki bir tanesinin yani senin bir çocuğun olmuş ama zordaymışsınız. Kocanın Urfa'da iyi bir iş bulmasını sağladım. Kızım ve torunum zorluk görmesin istedim.

 

Gelsem kabul etmeyeceğinizi bildim. Bu yüzden de bir torunumu diğer torunumla evlendirdim ki dünür olarak görün beni,dünür olarak yardımcı olayım size."

 

Bu noktada derince bir iç çekiyor Hazan Ağa. Sonra gözleri hepimizin üzerinde geziniyor. En son da ben de kalıyor.

 

"İşte böyle benim öyküm. Ne yaptıysam sizleri düşünerek yaptım ama tek bir şeyi düşünemedim. Sizin bunlara ihtiyacınızın olmadığını,gerçek bir babaya ihtiyacınızın olduğunu. Affedin beni. Hatam büyük.

 

Hacer bıraktığı mektubunda ne olursa olsun affettiğini yazmış. Alın bakın."

 

Elinden mektubu alıp göz gezdirdim. Sevgisinden aşkından bahsettikten sonra en sonda affettiğini yazmış. Canım anneannem benim. Hiçbir zaman için kimseye kötü davranmamıştı,kimseyi kırmamıştı,kalbinde nefret yoktu.

 

"Eğer ki beni affettiyseniz sizlere kapım açıktır. Ne kadar ömrüm kaldı bilmiyorum ama geri kalan ömrümde sizinle birlikte olmak isterim. Allah bana hem evlat hasreti hem evlat acısı tattırdı. Hasretimi bir nebze olsun azaltmak isterim. Beni affedin. Ben Hazan Ağa,sizlerden özür diliyorum kızlarım."

 

Annemle teyzeme baktım. Aynı anda kesişti gözlerimiz. Annemin gözleri dolmuştu ama saklıyordu. Teyzem ise çoktan ağlamaya başlamıştı.

 

"Baba." diye sesi titreyerek ilk atılan teyzem olmuştu. Hazan Ağa'ya sarılmak için kollarını açtığında ağa karşılık verdi. Tek koluna onu sarıp diğer kolunu da annem için uzattı. Annem de sanki bunu bekliyormuş gibi hemen sokuldu Hazan Ağa'nın kanadının altına.

 

Hazan Ağa'nın sağ gözünden bir damla yaş düştü. Mutlu olduğumuz anlarda,mutluluktan ağlayacak olursak sağ gözümüz yaş dökermiş ilk. Hüngür hüngür mutluluktan ağladı Hazan Ağa.

 

"Berçem kızım. Sen de gel hele. Bilirim sana karşı da suçum büyük. Beni affet seni istediğin okula ben göndereyim torunum."

 

Hâlinden ne kadar pişman ne kadar üzgün olduğu anlaşılıyordu. Bir tarafı da mahçuptu. Öz evlatları affetmişti ben de affetsem ne çıkardı?

 

"Tamam ama sırf okul için yani. Başka şey düşünme ağa."

 

"Ne diye bana 'Hazan Ağa'm veyahut ağam demezsin hiç?"

 

"İlla iyelik eki istiyorsun yani ağa?"

 

"Ek mek anlamam ben kızım."

 

Teyzem geri çekildiğinde Hazan Ağa elini öpmem için bana doğru uzattı. Daha önce de defalarca kez uzattığı elini bir kez olsun öpmemiştim.

 

Elini tutup öptükten sonra alnıma koydum. Mutluluğu yüzünden okunuyordu.

 

"Var olasın Hazan Ağa'm. Allah yokluğunu göstermesin bizlere."

 

Gözlerinin içi gülüyordu. Elini öpüp 'Ağam' demiştim. Kabul etmiştim onu. Alnımdan öpüp beni de kolunun altına aldı.

 

"Allah bana da sizlerin yokluğunu göstermesin. Yoksa ne ederim ben?"

 

Hazan Ağa yumuşamış mıydı ne? Yoksa değişmeye mi karar vermişti? Görecektik.

Loading...
0%