Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@1senaswriting

 

Keyifli okumalar💕.

 

Berzan bana şaşkınca bakıyordu. Ardından gülmeye başladı. Espri mi yapmıştım? Haberim mi yoktu?

 

"Senin öyle 'Boş ol' demenle nikah bozulmaz. Benim seni boşamam lazım."

 

"Talak hakkım var Ağa."

 

Gözleri irice açıldı. Sanırım verdiği talak hakkını unutmuştu. 'Ne oldu?' der gibi baktım.

 

"İyi madem,Çık git evimden durma."

 

Bu sefer ben ona şaşkınca baktım. Tam konuşacaktım ki mide bulantım buna izin vermedi ve koşar adım lavaboya gittim.

 

Geri geldiğimde Berzan ile Bervan tartışıyorlardı. Bunların da isimleri ne diye bu kadar benzerdi ki? Neyse buna mı takılacaktım?

 

"Hayde Berçem. Çık git evimden."

 

"Hayhay ağa. Ama izninle(!) eşyalarımı toplayacağım."

 

Kaldığım odaya geçip henüz tam boşaltmadığım valizlerimi topladım ve aşağı indim.

 

"Gece gece nereye gidecek bu kız abi?"

 

"Cehenneme bile gidebilir."

 

"Eninde sonunda senin de geleceğin yer orası olmasaydı zevkle giderdim."

 

Bervan'dan ufak bir 'ovv' sesi duydum. Baktığımda bıyık altı gülüyordu. Berzan ise birazdan gözlerinden ateş çıkartacaktı. Gülmemek için dudaklarımı sertçe baskıladım

 

"Gel yenge,ben seni bir otele götüreyim."

 

"Hayır Bervan. Sen ya da bir başkası bir yere götürmüyor onu. İstediğini aldı ya ev,araba. Aldığı arabasıyla evine gitsin. Amacı belliymiş. Geri gelmemek üzere git."

 

Valizleri bırakıp Berzan'ın yanına döndüm. Ben bu adamı döverdim ama. Kısa boyumla bile devirebilirdim ayı gibi herifi. Şöyle ahtapot gibi suratına atlayabilirdim.

 

"Bana evi arabayı alan Hazan Ağa'dır çünkü sen işsiz bir adam olduğun için parası ondan çıkıyor. Sen bir torunuysan ben de diğer torunuyum Berzan Ağa. Bunu her seferinde unutuyorsun ama merak etme ben hep hatırlatırım."

 

"Seni boşayacaktım şu kapıdan çıkmadan önce. Ama boşamıyorum. Ben boşamadığım süre de nikah devam eder."

 

Onun bana zamanında yaptığı gibi dibine girdim ve gözlerimi kısarak sanki düşünüyormuş gibi gözlerine baktım. Sonra geri çekildim.

 

"Hayır değildir ya."

 

"Ne değildir?"

 

"Sen bana aşıksın değil mi Berzan? Amacın beni boşamamak nikah altında tutmak. Böylelikle ilk karına da saygısızlık etmeyeceksin."

 

Arkasını işaret ettim. Rozerin merdivenlerden ineli çok olmuştu ama yanımıza gelmeyip dinlemeyi tercih etmişti.

 

"Tamam sen de haklısın. Herkes benim gibi birine aşık olur ama sen evli bir adamsın ve evliler ilgimi çekmiyor."

 

Şaşkın bakan gözleri normale döndükten hemen sonra kaşları çatıldı. Kitlenmiş şekilde bana bakıyordu. Elimi göz hizasında kaldırıp el salladım ve valizlerimi almaya gittim.

 

Peşimden gelen Bervan'ı da durdurdum. Gelmesine gerek yoktu ben taksiyle de giderdim.

 

"Yenge zaten Urfa'ya döneceğim. Burda kalmama gerek yok."

 

"Peki o zaman."

 

Valizlerime yardım etti ve o bunaltıcı evden birlikte çıktık. Biz çıkar çıkmaz bir çığlık sesi duyuldu ve ardından da bir şeylerin kırılma sesi.

 

"Ne yaptın yenge sen? Rozerin yengem bu gece abimi bahçeye gömer."

 

"Fatiha okumaya geliriz."

 

Birlikte gülerek arabaya geçtik. Bervan cidden iyi bir adamdı.

 

Rozerin'den

 

"Sakın Berzan. Bir adım daha atarsan vazoyu kafanda kırarım."

 

Anlayamıyordum ben cidden. Kız boşanmak isteyip boşamıştı. Berzan niye diretiyordu? Cidden de o kıza aşık olmuştu işte.

 

"Dilefruz'um etme. Kanma o sinsi kızın lafına. Aramızı bozmak istediği bellidir."

 

"Ne diye boşamam seni dedin o hâlde? Hani hayatımızdan defolup gidecekti."

 

Koltuğa oturup ağlamaya başladım. Berzan yanıma yaklaşmak istedi ama onu durdurdum. Merdivenleri çıktım ve odama geçtim. Arkamdan sesleniyordu.

 

Kaç saattir başım ağrıyordu ve mideme vurmuş olmalıydı. Şimdi de karnımı ağrıtıyordu. Dayanılmayacak bir ağrıydı bu.

 

Yatağa uzanıp geçmesini bekledim ama nafile. Geçmediği gibi şiddeti artıyordu. Kollarımı karnıma sarıp ağlamaya başladım. Stresten uzak durmam gerekiyordu bir de. Bu kadar stres varken nasıl durulurdu?

 

Sabaha kadar ağrılar devam etti. Bazen geçer gibi olduğunda gözüm dalmıştı. Çok az bir uykuyla çıktım yataktan.

 

Berçem'e gidecektim. Bervan'ı arayıp kaldığı oteli sordum. Tabi ki söylemedi. Hiç istemesem de Berçem'i aradım mecbur. Biraz sonra bana otelin konumunu attı.

 

Hazırlanıp aşağı indim. Berzan beni görür görmez kalkıp yanıma geldi. Gece odaya almamıştım. Belli ki başka yerde de uyumamıştı. Gözleri şişmişti.

 

"Günaydın Dilefruz'um. Nereye böyle?"

 

"Çekil Berzan Ağa."

 

Onu geçerek kapıdan dışarı çıktım. Özel şoförlerle gitsem onlara sorardı ve yerimi öğrenirdi. Bir taksi çağırıp yolun kenarında beklemeye başladım.

 

Taksi geldiğinde ona konumu gösterdim ve kısa bir araba yolcuğunun sonunda otelin önüne getirdi beni.

 

"10 dakika bekler misiniz?"

 

Arabadan inerken bir sancı daha gelip geçti karnımdan. Dönüşte hastaneye uğrayacaktım. Dayanamıyordum buna.

 

"Hoşgeldin Rozerin."

 

Kapıyı sonuna kadar açıp beni içeriye davet etti. Odadaki koltuğa oturdum.

 

"Ne içersin?"

 

"Hiç. Otur da konuşalım."

 

Ama yok. Ben oturup konuşamayacaktım bu kızın karşısında. Tekrar ayağa kalktım ve üstüne doğru bir hamle yaptım. Geriye adımlamadı. Duruşunu dikleştirdi.

 

"Karı koca ne meraklısınız üstüme gelmeye öyle."

 

"Seni geberteceğim küçük yılan."

 

Elimi saçına atacaktım ki sağa doğru kaydı. Dengemi kaybederek yere düştüm. İşte o an o sancı bıçak gibi saplandı karnıma.

 

"Ah!" diyerek iki büklüm bir şekilde karnıma sardım kollarımı. Berçem yanıma telaşla eğildi.

 

"Ne oldu? Bir yere mi çarptın?"

 

Başımı olumsuz anlamda salladım. İkimizin de gördüğümüz manzarayla gözleri sonuna kadar açıldı. Açık renk elbisem kıpkırmızı oldu bir an. Bu benim kanımdı!

 

"Rozerin ne oluyor? Anlamıyorum bu ne?"

 

Sancılar,ağrılar tek bir sorunun cevabıydı ve yine ikimiz aynı anda verdik bu cevabı.

 

"Düşük!"

 

Hamile miydim? Bebeğim düşüyor muydu? Gidiyor muydu benden? Başım dönüyordu.

 

"Bana bak! Rozerin bak bana. Bayılma sakın. Bir görevli çağıracağım ve Berzan'ı arayacağım."

 

"Sakın! Berzan'ı arama sakın."

 

Otel telefonundan görevli çağırdı ve iki görevli hemen odaya geldi. Biri beni kucağına alırken diğeri koşarak kapıyı açtı.

 

"Taksi,taksi bekliyordu." dedim son kalan gücümle de.

 

❄️

 

"Maalesef Rozerin Hanım,tüm müdahelere rağmen başaramadık,bebeği kurtaramadık.Geçmiş olsun."

 

O an dünyam başıma yıkıldı sanki. Buraya gelirken düşük ihtimalini aklımdan geçirmiştim ama değildir diyordum. Bebeğimin varlığını öğrenmeden yokluğunu öğrendim.

 

Aylardır bunun için yaşıyordum. Bir çocuk sahibi olmak,onu her şeyden herkesten çok sevmek,korumak. Bir bebeğin 'Anne.' diyişini bile rüyalarımda gördüm kaç kez.

 

Ama şimdi. O ellerimden kayıp gitmişti ve ben hiçbir şey yapamamıştım. Onu tutamamıştım. Daha doğmadan onu koruyamadım. Nasıl bir anneydim ki ben?

 

Berzan kıpkırmızı gözlerle odaya girdi. Ona haber edilmemesini istemiştim. Kim çağırmıştı ki?

 

"Nasılsın güzelim?"

 

"Nasıl olunur Berzan?"

 

Yanıma oturup elimi tuttu ve öptü. Ardından diğer elinin baş parmağıyla moral vermek istercesine okşadı.

 

"Allah böyle kader yazdıysa böylesi uygundur Dilefruz'um. Sıkma canını,hayırlısı neyse onu nasip etsin bize."

 

Eğilip alnımı öptü. Ayrılmadı alnımdan. Bir damla yaş döküldü alnıma. Dudakları aralandı ve uzaklaştı. Görmeyim diye arkasını döndü. Bu sefer onun elini tutan bendim. Ağlayacaksa birlikte ağlayacaktık. Bu ikimizin kaderiydi. Birlikte ağlayacak ardından birlikte gülecektik. Ayrılmayacaktı ellerimiz. Bizi bekleyen kadere el ele,göz göze yürüyecektik.

 

Instagram @1senaswriting

 

Loading...
0%