Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@1senaswriting

Keyifli okumalar🫶🏻.

 

Rozerin'den

 

Hastaneye kontrole gelmiştik yine. Kan değerlerime,kiloma falan bakacaklardı. Berzan'ın bu süreçte hep yanımda olması en büyük desteğimdi.

 

Doktorun odasına girdik. Bizi her seferinde gülerek karşılardı. Yine öyle karşıladı.

 

"Hoşgeldiniz Rozerin hanım. Nasılsınız?"

 

"İyiyim doktor hanım. Siz?"

 

Selamı,sabahı geçip bir an önce konuya girmesi çok iyi olurdu.

 

Kendi de iyi olduğunu söyledikten sonra sonuçlarımı açtı. Şöyle bir okuduktan sonra bana döndü.

 

"Rozerin hanım,insülin direnciniz yüksek çıkmış. Bunu daha önce söylemedik değil mi?"

 

Başımı olumsuz anlamda salladım. Tüm her şeyin üst üste geldiği yetmezmiş gibi bir de şeker hastalığı çıkmıştı.

 

"Diyetisyenle tekrar görüşüp buna uygun diyet listesi alın. Geçmiş olsun."

 

Diyetisyenle de görüşüp hastaneden çıktık. Henüz hasta değilmişim ama olma yolundaymışım. İnsülin düşsün diye de dahiliye doktoru ilaç vermişti.

 

"Görüyor musun Berzan? Bebeğimiz hiç olamayacak."

 

Beni kendine çekip başımı göğsüne yasladı. Çenesini kafamın üstüne koydu ve elleri saçlarımı buldu.

 

"Kötü düşünme güzelim. Olacak ben inanıyorum. Sadece birazcık çaba sarf etmemiz lazım. Her anne baba evladı için çaba gösteriyor değil mi? Biz de göstereceğiz."

 

Hazan Ağa'yı dinleyip de o kızla evlendiği için önce kızsam da şu an benim yanımda olduğu için mutluydum. Evet Berzan da bir çocuk istiyordu ama o çocuğu benden istiyordu.

 

"Seni seviyorum."

 

"Ben de seni çok seviyorum sevgilim."

 

❄️

Berçem'den

 

"Sıra kimde?" diye bağırdı Civan. Ona doğru gidip elindeki topu aldım ve kolumun altına koydum.

 

"Tabi ki bende sıra."

 

"Ama Berçem yenge hep bende diyorsun." diyerek kollarını önüne sardı. "Ben oynamıyorum." demeyi de ihmal etmedi.

 

Tek kale maç denen şeyi yapıyorduk. Kalede Bervan vardı. Ben,Civan ve Şirvan ise sırayla top atıyorduk ve genelde hep atıyordum.

 

"Mızıkçı mızıkçı." dedim ve dilimi ona çıkardım. Ama beni umursamadı ve dayısına doğru adımladı.

 

"Dayı ben atmazsam sünnet olmam."

 

Büyük ablalarının çocuklarıydı bunlar ve sünnet düğünleri olacaktı.

 

"Tamam sıra sende."

 

Civan topu alıp attı ve Bervan da bilerek tutmayarak gol atmasını sağladı.

 

"Tufii. Bilerek tutmadı ki bana ne bana ne."

 

"Çocukluk yapma Berçem."

 

Topu aldım ve geçtim karşısına. Topa vurmamla evden dışarıya yeni çıkmakta olan Hazan Ağa'nın kafasına çarpması bir oldu. Gülsem mi gülmesem mi karar verememiştim. Zorla kendimi tutup gülmeyi engelledim.

 

"Ne yaparsın gelin?"

 

Hay gelinini...

 

"Özür dilerim."

 

"Bir daha oyun oynadığını görmeyeyim."

 

Bervan'ı yanına çağırdı ve ona kızdı ve ensenine de bir tane geçirdi. Bu sefer güldüm ama tabi ki Bervan'a gülüyordum.

 

"Ben mi attım ağam topu?"

 

"Kes sesini." diyip konağın çıkış kapısına doğru yürüdü. Benim yüzümden azar işiten Bervan'dan özür diledim ama o boş ver dercesine elini salladı.

 

"Ben acıktım."

 

"Ben de."

 

Evde kimse kalmamıştı. Herkes sünnet için çiftlik evine gitmişti. Çalışanlar da düğün hazırlığına gitmişti. Ben gitmek istemediğim için konakta kaldım. Az önce de Hazan Ağa oraya gitmek için yola çıkmıştı.

 

Bana da madem gitmiyorsun o zaman çocuklar sende kalsın denilerek çocuklar kitlenmişti ve Bervan onları akşam için almaya gelmişti ama onlar dayılarıyla top oynamak istedikleri için geldiğinden beri top oynuyorduk.

 

Şimdiyse gözler benim üstümdeydi. Ne var dercesine kafamı salladım ve kollarımı önümde birleştirip ağaçların olduğu tarafa baktım.

 

"Yemek yapar mısın Berçem yenge?"

 

"Hiç de yapamam ben. Annenizin yanına gidin."

 

Başını önüne eğdi ve aynı benim gibi kollarını birleştirdi.

 

"Aç mı gitsin yavrucaklar? Hanım hanım onlar benim yeğenlerim."

 

Gülsem de alt dudağımı ısırıp belli etmemeye çalıştım ve ona döndüm.

 

"Çiftlik çok mu uzakta?"

 

"Yarım saat kadar."

 

"Bak Civan,yarım saat içerisinde yemek yeme şansın varken burda en az 2 saat bekleyeceksin."

 

Anlamamış olsa gerek boş boş suratıma baktı ve ben de ona yemeği kaç saatte hazırlayacağımı,bunun yerine çiftliğe gitmesinin daha doğru olacağını anlattım.7 yaşındaki bir çocuk bence gayet de güzel anlardı.

 

"Sanki Urfa kebabı yap dedi çocuk. Makarna yap bari."

 

"İyi yapayım."

 

❄️

 

Yemek sonrası ben her ne kadar istemesem de çocukların ısrarlarını daha fazla duymamak için sünnet düğünlerine gitmeyi kabul ettim.

 

Akşam için hazırlanacaktım. Ama ne giyecektim? Kıyafetlerimde göz gezdirdim. Pantolon ve gömlek alıp giyindim. Aşağı indiğimde diğerleri beni bekliyordu.

 

"Aman ya Rabbi!"

 

"Noldu?"

 

Bervan'ın tepkisine anlam veremeyerek sağa sola bakındım. Bir yerimde bir şey mi vardı?

 

"İlk kez bir aşiret gelinini özel bir günde böyle görüyorum da. Genelde ağır altınlardan kendileri görünmez."

 

Ben bu aşiretin gelini falan değildim ki. Olmak gibi bir niyetim de hiç yoktu.

 

"Gördün işte. Her şeyin bir ilki vardır derler."

 

"Haklısın."

 

Yaklaşık yarım saatin sonunda çiftlik evlerine vardık. Konakta yapmak yerine ne diye bu kadar uzak bir yerde yapıyorlardı ki? Bir de bir sürü insan gelmişti.

 

Eve doğru giderken dışarıda oturan insanların sürekli bana bakarak bir şeyler konuştuğunu gördüm. Alışmıştım sanırım bu duruma.

 

"Hoşgelmişsin hanımım. Buyur buyur."

 

Hanımım?

 

Karşımdaki kızı baştan sona süzdüm. Tahminimce aynı yaşlardaydık.

 

"Adın ne?"

 

"Selma hanımım."

 

"Kaç yaşındasın Selma?"

 

"21."

 

"Benden büyüksün bana hanımım deme olur mu? Gerçi küçük olsan da istemezdim."

 

Beni başıyla onaylayıp içeri buyur etti. Gözlerimle salonun içindeki insanları süzüp bir köşeye geçip oturdum. Berzan'ın annesi ve karısı birlikte oturuyordu. Annesi yanına gelmem için bana işaret verdi.

 

"Kızım gelmeyeceğini söylemiştin. Madem geldin gel şöyle yanımıza otur. Sen de benim gelinimsin."

 

Bana içten bir gülümseme sundu. Ben de hafifçe gülümseyip gösterdiği yere oturdum. Burdaki kadınlar galiba aşiretlerin hanımağaları ve gelinleriydi.

 

Herkes kendi arasında bir sohbetin içindeydi. Şu kalabalığın içinde yalnız kalmaktansa evde yalnız kalsaydım keşke.

 

"Ben biraz dışarı çıkacağım." diyerek ayaklandım. Berzan'ın annesi arkamdan seslense de bakmadım.

 

Evin ön tarafında düğün için hazırlıklar devam ediyordu. Arka tarafa yöneldim. Evin arkası ağaçlık alandı. Ağaçların arasında dolaştım.

 

En sonunda bir ağacın altında oturup gözlerimi kapatarak düşünmeye başladım. Sadece birkaç haftada tamamen değişen hayatımı düşündüm.

 

Bir gün bir ağa çıkageldi ve beni torununa kuma diye almak istedi. Ona karşı çıkmaya çalıştığım anı düşündüm. Adam 'gelinim' dedi de başka şey demedi.

 

Bir de düğün günüm vardı tabi. Tam dedim imam gitti bu iş olmayacak,ama o adam yine yaptı yapacağını. Beni torunuyla imam nikahıyla evlendirdi.

 

Gelinlik giyip avluya çıktığımda gözüm tek noktaya takıldı. Pencereden hüzünlü bakan o kadına,Rozerin'e. Kocasının düğününü izledi.

 

Gözünden yaşların akmasıyla birlikte sanki gökyüzü de ona ağlıyormuş gibi su damlalarını akıtmıştı üstümüze.

 

Ardı arkası kesilmeyen dedikodular çıkıyordu sürekli. Kimi Rozerin'in kaderine üzülüyordu. 'Kendi güzel olacağına bahtı güzel olsaydı keşke.' dendiğini kendi kulaklarımla duymuştum.

 

İnsanlar sanki ben zorla karı kocanın arasına girmişim gibi bana düşmanlık ediyorlardı. Tüm bunların sebebi benmişim gibi. 'Bahtsız Dilefruz,fırsatçı kuma Berçem.' diyorlardı.

 

Sanki Berzan beni kolumdan tutup konağa karısının üstüne getirmişti. Ben istemiş miydim kuma gelmeyi? Ben ister miydim arkamdan fırsatçı,kuma denmesini.

 

"3 ay." dedim kendi kendime.

 

"3 ay sonra istediğimi yapacaksın Berzan."

Loading...
0%