Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. BÖLÜM

@2dreamreal

SELAM , YENİ BÖLÜM İLE GELDİM UMARIM BEĞENİRSİNİZ. OY VE YORUMLARINIZI KULLANIRSANIZ SEVİNİRİM....

YAZARDAN;

Ortamdaki sessizlik oldukça sinir bozucu durumdaydı. Her iki ailede konuşmuyordu. Işıl en sonunda kendini toparlayıp konuşmaya başladı.

“Buna sen karar veremezsin o benim kızım” dediğinde Barın sinirlenmişti.

“O benim de kızım… Senin kadar onun üzerinde söz sahibiyim” dedi kelimelerinin üzerini bastırarak.

“Sakin olun bir” diyen Nihat’ tan başkası değildi aileyi her zaman sakinleştirme görevi ondaydı.

“Bak oğlum, biliyorum senin için zor ama bu ailenin tek torunu şimdilik o… Şayet ileriki zamanlarda tıpkı Nihan ve Işık gibi istemez ise onu kimse zorlamayacak sana bunun garantisini verebilirim “ dedi yaşlı adam.

“Bakın siz anlamıyorsunuz bu durumu ailem iyi bilir. Ben bu işleri babamdan isteyerek devir almadım. Hatta babamın isteği ile masada oturuyorum. Ben Güneş’ i öğrenmeden bir süre öncesinde olur da evlenip çocuklarım olur diye tüm illegal işlerimi bile temizlemeye çalışıyordum. Eğlence şirketlerindeki tüm olumsuzlukları ortadan kaldırarak tertemiz bir gelecek bırakmak istiyordum “diye kendini ifade etmeye çalıştı genç adam.

“Babamın dediği gibi kızım istemezse ailede ondan sonra gelen çocuklardan herhangi biri bu görevi devir alır ama eğitimlerine başlayacak….Bu ailedeki herkes bu yollardan geçti onun da ayrıcalığı olmayacak…. Benim kızım anne ve babası gibi güçlü olacak “dedi Işıl.

“Benim de şirketlerim var Işıl o benim de kızım ve onları da yönetmesi gerecektir.” Dedi genç adamda haklıydı. Tek bir çocuk vardı. Ondan başkasıyla olma gibi düşüncesi de yoktu ortada.

“Bunları konuşmak için daha çok erken ki Güneş zeki bir kız eminim iki ailenin işini de yürütür” diyerek ortamdaki gerginliği azaltmaya çalışmıştı İpek.

IŞIL’DAN;

Son konuşmalardan sonra Barın ve ailesi bir süre daha oturup kalkmışlardı. İpek ve Nihat olmasa sanırım ortalık daha da alevlenecekti. Güneş ‘in saçlarını okşamaya devam derken gerçekten çok şanslı bir çocuk olduğunu düşündüm. Benim sevgimde maddiyatım da tam idi aynı şekilde Barın’ ın da öyleydi. Gitmeden önce Güneş ‘i görmek için yukarı çıktı ama uyuduğunu görünce kendi elleriyle yatağına yatırdı ve alnını öperek vedalaştı. Sevgisi ve sahiplenmesi oldukça hoşuma gitmişti. Beni tek endişelendiren bana karşı olan hislerini bilmemdi. Peki ben ne hissediyordum. Şuan için sadece kızımın babasıydı, fazlası olur mu bilmiyordum.

“Uyumamışsın” diyen Beril ile düşüncelerimden ayrıldım.

“Güneş’ i izlemeye dalmışım. Sen neden uyumadın?” dedim.

“Bilmem uyku tutmadı sanırım. İlk önce odana geldim ama yoktun bende buradasındır diye gelmiştim “dedi gülümseyerek.

“Sende en sevdiğim şey gülümsemen güzelim, hep gülümse ve hiç üzülme “dedim.

“Ne alakası var bee” dedi sesini gıcık tutmaya çalışarak.

“Bilmem” dedim omuz silkerek.

“Onu bunu boşver de ne konuşuldu aşağıda” dediğinde saçma bir gülümseme ve olumsuzlukla başımı sağa sola salladım.

“Gelin olmuş gidiyoruz” dedim alaylı şekilde ama gerçekti.

“Dalga geçme beee. Sen asla evlenmezsin ki “dediğinde kafamı sağa sola salladım.

“Güneş için” Dedim .

Bu dünya da kızım için yapamayacağım bir şey yoktu. Şuan ise o babasını istiyordu. İleride neler olur bilmiyorum ama kızım için evlenirdim babasıyla. Bir süre sessizlikten sonra akşam konuşulan herşeyi anlattım. O odasına giderken bende kızım ile rüya alemine daldım.

….

Yüzümdeki minik parmaklar ile gözlerimi açtım. Güzel kızım uyanmış bana gülümsüyordu.

“Günaydın annem” dedi kıkırdayarak.

“Günaydın annem” dedim pofuduk yanaklarını öpücüklere boğdum.

“Annemcim, babamcığımı ayayabiliy miyim? Hem ona tyip atmam geyekli” dedi.

Yüzündeki o masumane sürat ile hayır demek ne mümkündü. Ona onaylar şekilde başımı aşağıya yukarıya salladım.

“Bu arada trip atmak nedenmiş güzellik” dedim.

“Gece gitmeden benyim yanıma gelecekti “ dedi ve dudaklarını büzdü sonrada devam etti “ama gelmedi” dediğinde gülümsedim ve minik ellerimi avucumun içine aldım.

“Bebeğim baban geldi hatta sen oyun oynarken uyuyakalmışsın veee seni yatağına baban yatırdı. En önemlisi de saçlarını öpüp öyle ayrıldı” diye açılma yapınca kocaman gülümsedi. En azından Barın’ ın yaptığını söyleyince işime yaramış oldu.

“O zaman sadece günaydın demek içiyn ayayayım mı?” dediğinde bende gülümsedim.

“Telefon orada” diyerek komidinin üzerini işaret ettim.

“Ama uyanmamış olabilir belki bebeğim açmazsa üzülme tamam mı ?” diyerek kalktım. Duş alıp hazırlanmak için banyoya adımladım.

“Üzülmem bana eykenden uyandığını ayabadayken söylemişti” dedi.

“Peki ben kaçtım. Sizde baba, kız rahat konuşun” dedim.

…..

Aldığım kısa duşun ardından kıyafetlerimi yanıma almadığım aklıma geldi. Banyo kapısını açtığımda Güneş’ in hala babasıyla konuştuğunu gördüm. Kafamı iki yana sallayıp giyinme odasına adımlarken Güneş’ in dediği ile olduğum yerde donup kaldım.

“Babacım bakkkk annem banyodan yeni çıktı “dediğinde kafamı kızıma çevirdim keşke çevirmeseydim.

Telefonu bana çevirmişti ve bornozum tam kapalı değildi. Durumu fark eden Barın hemen kafasını çevirdi. Bende hızla gidip telefonu tekrar kızıma çevirdim ve yanağına öpücük kondurdum. Hızla giyinme odasına gidip rahat bir şeyler giyindim. Bugün evden prenses için kreşlere bakacaktık hatta Barın da gelecekti. Odaya geri gittiğimde Güneş telefonu kapatmış ve beni bekliyordu.

“Güzelim biraz öce yaptığın ayıptı” dediğimde dudaklarını büzdü.

“Neden babam bizi öyle göyemez mi? ”dediğinde gülümsedim.

“Bebeğim benim için erken ama seni görebilir ama başkasını göremez “dedim.

“Peki annecim biy daha yapmam” dedi.

“Aferin benim akıllı kızıma. Açıktın mı peki” dediğimde başını aşağı yukarı salladı.

“Hadi kahvaltıya o zaman” dedim.

Birlikte aşağıya indiğimizde herkes kahvaltı masasındaydı. Bizde yerlerimize geçip oturduk.

“Herkese günaydın biricik ailem “ dedim.

Hepsi bir ağızdan “günaydın” dediler.

Babamın “afiyet olsun” demesiyle hep birlikte kahvaltıya başladık.

Sessizlik içinde devam eden kahvaltıyı babamın çalan telefonu bozmuştu.

“Bu ne demek Vedat “

“Nasıl olmuş peki “

“Birşeyi de bilsen mi acaba oğlum kapat ben halledeceğim”

….

“Tamam sende araştır” dedi ve telefonu kapattı babam.

“Ne olmuş amca” dedi Nilay.

“Yemekten sonra konuşalım mı güzelim” dediğinde hepimiz başımız ile onayladık.

Kahvaltının geri kalanı sessizlik içinde devam etti. Annem ve Beril salona giderken geri kalanlar ise toplantı salonuna ilerledik.

“Arayan kimdi. Ne olmuş baba” dedi Işık.

“Vedat’ tı . Gelen silahları sınırda çaldırmışlar” dedi.

“Nasıl olmuş amca, hadi Vedat bu konuları bilmiyor diyeceğim ama son 2 yıldır işleri o yönetiyordu” dedi Nihat.

“Bilmiyorum oğlum. Düşman edindi herhalde başka açıklaması olamaz” dedi.

“Peki kim almış silahları” dediğimde babam daha çok sinir oldu.

“Şeref yoksunu vatan hainleri, yani terör örgütü “dediğinde hepimiz aynı anda

“ ŞEREFSİZLER” diyebildik.

“Baba bu nasıl olur onlar Vedat ‘ın getirdiği resmi, bak altını çiziyorum resmi silahlar ile masum insanları öldürecekler” dedim.

“Bilmiyorum kızım belki çalan onlar ama başkası içinde yapmış olabilirler” dedi babam.

“Peki şimdi ne yapacağız “ dedi Nihan.

Nihat bir anda Nilay ‘a döndü. Ona bakarak anlamaya çalışmıştım lakin buna gerek kalmadan konuştu.

“Tatlım silah kutularını biz mi gönderdik “dedi. Şimdi aklım daha çok karışmıştı.

“Biz ne alaka kuzen “dedim.

Nilay bir şey hatırlamış gibi “AAAA haklısın biz göndermiş olabiliriz. Vedat’ I arayıp soralım” dedi.

“Biri açıklamamı yapsa acaba “dedim tripli şekilde.

“Şöyle ki güzelim. Bundan 2 yıl önce ilaç taşımasında sorun çıkmıştı. Bizde tedbir amaçlı olarak kendi kutularımıza GPS taktırıp takip ediyoruz” dedi.

“VAYYY süpermiş bu. Peki bu durumu kimler biliyor “dedim.

“Sadece masadakiler, GSP takan çalışanlar” dedi ve devam etti. “Çalıştığımız şirketlerde ek madde ekleyip anlaşmaların böyle olduğunu kendi dizayn ettiğimiz kutuların daha sağlam veya kullanışlı olduklarından olduğunu sanıyor “dedi.

“Anladım. Vedat’ı arayalım o zaman” dediğimde Nilay konuştu.

“Gerek yok, ben sordum “ dedi.

“Ne ara sordun kardeşim” dedi Nihan tek kaşını kaldırıp.

“Şimdi “diyerek telefonu gösterdi.

“Peki cevap” dedim.

Gülümseyerek “bizim kutular “dedi. Telefonu titreyince gelen mesajdan sonra yüzü düştü.

“Bizim kutular ama GPS sinyali çalışmıyormuş en azından ondaki sinyal” dedi ve bilgisayarına bakmaya başladı.

“Bu ne demek şimdi” dedi amcam.

İçimden bir his ‘yine birşeyler dönüyor’ diyordu. Bu durum tesadüf olamazdı. Nilay kafasını kaldırıp masadaki herkeste gözlerini gezdirdi.

“Vedat haklı sinyal alınmıyor veya sinyal bozucu kullanışmış” dedi.

“Peki ne yapacağız ki bir yolu olmalı” diyen tabi ki benim sabırsız ikizimdi.

“Ben biraz uğraşacağım bilgisayar odasında bir de Vedat’ı arayıp sinyalin alınamadığını ben söylerim” dedi ve odadan çıktı.

Biz ise onun arkasından annemlerin yanına gittik. Salona geldiğimizde Barın ve annesini görmeyi beklemiyorum. Tamam Barın gelecekti ama annesi ne alakaydı.

“Hoş geldiniz” dedim nezaketen.

“Hoş bulduk güzel gelinim” dedi müstakbel kaynanam.

“Hoş bulduk “ diyen Barın ise annesinin söylediğinden sonra tebessüm ederek demişti. Buna bile mutlu olmuştu bu adam off off.

“HAH getir tatlım kahvelerimizi. Sizde ister misiniz toplantı uzar diye size söylememiştik” diyen anneme baktım.

Hepimiz çalışana isteklerimizi söyledik. Babasının kucağında mayışmış halde olan kızıma baktım.

“Aşkım uykun geldiyse yatıralım mı seni” dedi Beril.

“Hımm hımm ama babacım yatıysın “dedi ufaklık.

“İki günde unuttu seni kuzen “diye dalga geçen elbette ki Nihan’ dı. Bu dediğine göz devirdim.

“Olur prensesim yatırırım tabi ki” dedi Barın ve daha sonra onay ister gibi bana baktı. Gözlerim ile onay verince ikisi de salondan çıkarak uzaklaştılar.

….

Bir süre annemlerin muhabbetlerine katıldıktan sonra kızım için kreş aramaya başlamıştım. Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama yanımdaki hareketlilik olunca başımı kaldırıp yanıma baktığımda Barın’ ı gördüm aynı dakikada ise bir flaş patlama sesi yankılandı odanın içinde.

“Çok güzel çıktılar” diyen anneme baktım.

“Aynen mükemmel bir an yakaladın canım “diyen Nalan hanım ile şaşkınlığım daha da arttı.

“Ne ara kanka oldunuz acaba anneciğim” dedim kendimi tutamayarak.

“Ay annecim biz zaten kankaydık ve sizin aranızı yapmayı düşünüyorduk. Neyse ki siz önce davrandınız hatta Güneş bile var haksız mıyım “ diyen annem ile ağzım mümkünmüş gibi daha da açıldı.

“Onları boşver hep böyleler ve evet kankalar” dedi Barın.

Anladım der gibi kafamı salladım ve tabletimin ekranına bakmaya geri döndüm fakat Barın’ da ekrana bakmaya başladı ve oldukça yakındık.

“Kreşlere mi bakıyordun. Aslında ben biraz araştırdım göstermemi ister misin “dediğinde başımla onayladım.

Bu durum hoşuma gitmişti. Kızım hakkında artık tek düşünmek zorunda değildim. Ben bakmadan Barın’ ın bakması ona ne kadar değer verdiğinin kanıtıydı. Ekranını açıp bana göstermeye başladığında aynı zamanda detayları da anlatıyordu. Birkaç resim geçtikten sonra içlerinden eleme yaptık.

“Elediklerimiz ile yarın bir görüşme ayarlayalım. Canlı da görürüz. En önemlisi de Güneş’ in bulunduğu ortamı sevmesi “dediğinde gülümsedim.

Ben bu adamın yanında hep gülümsüyordum. Nedenini bilmiyorum ama huzurlu hissediyordum.

“Oğlum artık kalkalım mı?”

“Olur anne kalkalım benimde işlerim vardı” dedi Barın.

“Ben Güneş ‘i görsem sorun olur mu?” dediğinde olmaz anlamında kafamı salladım.

….

Barın Güneş ile vedalaşıp gitmişti. Yemek saati yaklaşırken Nilay da yanımıza gelmişti.

“Hoş geldin bitirdin mi işini “dedim.

“Elbette ne sandın elimden bir uçan kaçar, kaçanı da bulur çöplüğüne yollarız evelallah” dediğinde salondaki herkes güldü.

Haklıydı bilgisayar onun işiydi birazda inat edince bulamayacağı yada yapamayacağı hiçbirşey yoktu. Tekrar telefonuna döndü. Biz kendi aramızda konuşurken Nilay boğaz temizler gibi öksürünce ona döndük.

“Yengecim akşama misafirimiz var. Ayrıca toplantı da var ona göre hazırlık yapabilirler mi acaba” dediğinde anlamamıştık.

Bize dönüp “ Vedat gelecek durum değerlendirmesi yapacağız. Ayrıca aklında bir isim varmış…. Telefonda söyleyemezmiş.” Diye açıklamayı tamamlamıştı.

“Annecim” diye merdivenlerden koşarak inen Güneş ile kollarımı açıp sarılmasına izin verdim.

“Günaydın bebeğim. İyi uyudun mu?” dedim.

“Korkunçuk yüya göydüm” dediğinde gülümsedim.

“Ne gördün ki bebeğim “dedim.

“Sen beni ve babacığımı teyk ediyoymuşsun” dedi.

“Öyle bir şey asla olmaz güzel kızım sizi asla bırakmam ben” diye söyleyip kocaman sarıldım.

“Babam ile konuşmak istiyoyum” dediğinde telefonu uzattım ve o koşarak bahçeye çıktı.

Bir süre onu izledim. Babasına alışması iyi mi yoksa benden uzaklaştığı için kötü mü bilmiyorum belki de kıskanıyorum kızımı diye düşüncelere daldım.

“Bitıydim” diyerek telefonu uzattı ama ben telefon yerine güzel kızımı kucağıma aldım.

İlk önce sarıldım daha sonra ise gıdıklamaya başlamıştım. Kahkahaları tüm evi doldururken bütün herkes başımıza toplanmış bizi izliyorlardı.

….

Yemek masasında oturmuş Vedat’ ı ve babasını bekliyorduk. O babası olacak adamdan asla haz etmiyordum. En son yaptığı olay sinir bozucuydu zaten yüzsüz gibi birde masamıza gelip oturacaktı.

“Kusuruma bakmayın geç kaldım” diye içeriye sadece Vedat girmişti.

“Baban gelmedi mi evladım “diyen amcam ile içimden geçenleri dile getirdiği için alnından öpmek istedim resmen.

“Yok ben kendim geldim. Birazdan anlarsınız ayrıca buraya geldiğimden de haberi yok…. Zaten…. Onu atlatmaya çalışırken geç…. Kaldım.” Tek tek gözlerimizin içine bakarak kesik kesik konuşmuştu.

Yemekler yendikten sonra birlikte toplantı salonuna gittik. Bulunması gereken 3 kamyon ağır silahlar vardı ve biz nerede bilmiyorduk. Bugün ne yaparsam yapayım aklımdaki tek soru neredelerdi ve nasıl bulacaktık. Asıl aklıma takılan şey ise madem bizim özel kutulardandı ve nasıl oluyordu da GPS çalışmıyordu.

“Evet biz artık odaya geçelim” dedi babam.

Başımız ile onu onayladık ve yavaş yavaş masadan kalktık. Odaya en son Vedat ve babam gelmişti.

“Başla bakalım güzel kardeşim ne buldun.” Diyen Nihan ile Nilay ayağa kalktı.

Birkaç ayarlamadan sonra bizlere göz gezdirdi en son bakışları Vedat’ ta durduğunda bir süre bakıştılar.

“Bakın bulduğum verilere göre birkaç seçenek düşündüm. Doğru veya değil bilmiyorum” dedi. Hepimiz onu onayladık.

Bilgisayarını açtı ve birkaç belge yansıttı projeksiyondan.

“Buradan da anlaşıldığı gibi bunlar bizim kutularımız. Ben bunu kesin olarak teyit ettim. Geldikleri ve GPS yüklemesi yapıldığı görüntüler mevcut. Sorun bundan sonra başlıyor. Ya bizim kutuları değiştirdiler ya da sinyal kesici kullandılar. Bizim kutuları değiştirme imkanı da olamaz. Diğer seçenekte olduğu gibi bilerek yada bilmeyerek bunda emin olamıyorum GPS kesici kullandıklarıdır. Bence bilmeyerek yaptıkları düşüncesi aklıma gelsin istiyorum yoksa içimizde hain olma durumu söz konudur” diye cümlesini sonlandırmıştı.

“Biz en iyisi ilk dediğindeki gibi bilme olasılıklarını göz ardı etmeliyiz. Belki silahları kaçıranlar yer tespiti yapılmasın diye sırf kendi güvenlikleri için sinyal kesici kullanmışlardır” dedi babam.

“Bence birkaç dakika herkes bir kendi içinde düşünsün ki çözüm bulalım “dedi Nihan.

Ortamdaki sessizlik ile düşünmeye başlamıştım ama Vedat dikkatimi çekmişti. Geldiğinden beri elindeki telefona bakıyordu. Gözleri benimle buluşur buluşmaz direk geri çekti bakışlarını.

‘Bir işler dönüyor veliahtım’ diyen iç sese karşılık bende ‘bende öyle düşünüyorum ama boşluk bulup çözemiyorum’ dedim.

Kutular bize aitti yani şirketlere ama güvenlik ve koruma bizde olduğu için GPS bizim yeni kurduğumuz şirkette yükleniyordu takip cihazları ve gelene kadar takipte olunuyordu ayrıca şirketlerin telefonlarında da vardı.

“Buldum “dedim heyecanıma engel olamadan.

“Sinyal ne zaman kesildi yada ne zaman başladı “dediğimde cevap Vedat’ tan geldi.

“Yükleme yapıldıktan hemen sonra başladı. Ayrıca silahları almaya da sinyal kesiciler ile gelmişler. Teslimatın başındaki adamım kendine geldi ve geldiklerinde zaten sinyal kesiciler varmış” dedi.

“Dostum o zaman bu durum daha da karışık. Yani içimizde ya hain var yada sen baban ile konuşurken duyan bir düşman var” dedi Işık.

Vedat’ın telefonun gelen bildirim sesiyle bakışları telefonu buldu. Yüzündeki kırgın ton mu ihanetin acısını bilemedim bir hale gelmişti. Başını telefondan kaldırıp asla duymak istemediğimiz o kelimeler döküldü ağzından.

“Aramızda hain var “dedi sanki etleri parçalanıyormuş yada boğazını sıkan bir el var ve boğuluyormuş gibiydi.

“NEE” dedi bizimkiler bu durumlarda fevri davranırlardı.

“Do doğru duy dunuz “dedi kesik kesik nefesi daha da daralıyor gibiydi.

“Nihat camı aç hemen ve sakin olun” dedim.

“Vedat ilk önce sakinleş sonra sana kimden mesaj geldi. Ne amaçla geldi. Hain kim söylersin ama önce sakin ol” dedim sırasıyla.

Diğerleri de telaşlanmıştı. Beş dakika sonra kendine gelmeye başlayan Vedat ile konuşmaya başladım.

“Seni dinliyoruz. HAİN KİM “dedim sesimin buz gibi soğuk çıkarmaya çalışarak.

“Düşmanı uzakta aramaya gerek yokmuş” dedi ve histirikçe güldü.

“HAİN BABAM. BENİM ÖZ BABAMMIŞ” diyerek bombayı masanın orta yerine koydu.

Bizden yükselen tek ses ise “NEEEE “ oldu.

NOT: Birkaç bölümdür hep aile tanışması filan aksiyon yoktu bende ortaya aksiyon yarattım umarım beğenirsiniz. Tüm okuyucularımı seviyorum…

İYİ OKUMALAR….

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%