Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. BÖLÜM

@2dreamreal

SELAM; BÖLÜM GEÇ OLSA DA YAYINLADIM. OY VE YORUMLARINIZI KULLANIRSANIZ SEVİNİRİM.

YAZARDAN;

Ares dışarı çıkarken içerideki doktorlar ise İpek’in durumunu stabil yapmak için uğraşmaya devam ediyorlardı.

“Nerede kaldı makine” diye bağırdı Gözde hanım.

“Geldi hocam hazırlıyorum hemen” dedi doktorlardan biri.

Birkaç işlem yaptıktan sonra “Hazır hocam “ diye uzattı defibrilatörü.

“100 jul ayarla” dedi ve hazır olan makineyi ile kalbe ilk şoku verip durumuna baktı.

“200 jul dedi bu sefer” ama yine sonuç alamayınca son seviyeye getirtti ve birkaç şok sonrasında durumu düzedi. Bu durum yaklaşık 15 dakika sonra durumu kontrol altına alıp derin bir nefes aldı tüm doktorlar.

“Ailesine bilgi verelim “dedi Gözde hanım.

“Elbette başhekimim buyurun “dedi doktorlardan biri.

Kapıdan çıktıklarında bıraktığı gibi herkes buradaydı sadece Nihan yoktu. O da büyük ihtimal ile Ares ile ilgileniyor diye düşündü Gözde hanım. Doktor konuşmaya başlayınca gözlerini ona çevirdi. Genelde biraz da olabilecek durumları kendisi değil de doktorun söylemesini tercih etmişti.

“Hastamızın kalbi durdu tüm uğraşlar sonucunda…” daha sözünü tamamlamadan dışarıdan silah sesleri yükselmişti. Tüm gözler doktorlardan ziyade oraya kaymıştı.

“Neler oluyor “dedi Işık.

“Oğlum gidin bir bakın” dedi korumalara dönüp.

“Neyse doktor, bizimkiler bakar söyle İpek nasıl “dedi Işık.

Sanki dışarıdaki durum normalmiş gibi davranınca doktor da umursamadan hastasının durumunu açıklamaya kaldığı yerden devam etmişti.

“Dediğim gibi İpek hanımın kalbi 2 kere durdu ama hayata döndürmeyi başardık, lakin bir sorunumuz olabilir şimdiden belirtmeliyiz sizlere” dedi doktor.

“Anlamadım ne sorunu olacak doktor bey “dedi Nalan hanım.

“Bakın bu muhtemel beklediğimiz sonuç ama tedavi edilince ortadan kalkacaktır” dedi doktor.

“Ağzında geveleme de söylesene beee, Gözde abla sen bari söyle “dedi Nilay.

“Bakın yüksek doza maruz kalan hastalarda bağımlılık söz konusu olabilir, doktor arkadaşımız bunu söylemeye çalışıyordu” dedi ve koskoca başhekim göz devirdi.

“HAAA o mu biz onu zaten bekliyoruz ve % 90 olacakmış çünkü panzehri veren kişi söyledi” dedi Işık da gayet normalmiş gibi.

Bunu duyan Nalan hanım ise resmen yıkılmıştı. Ayakta durmaya çalışarak konuştu kadıncağız.

“Peki hepsi mi Işık evladım “dediğinde Işık ona dönüp “hayır Nalan teyze sadece İpek. Diğerlerinde az miktarda var ama İpek’ in vücudunda yüksek miktarda var bu da bir nevi yan etkiymiş. Yani o şeref yoksunları öyle söyledi” diye ellerini yumruk yaparak açıkladı Işık.

“Pekala, bunu bilmemiz iyi oldu ona göre düzenleme yaparız “dedi Gözde hanım da.

“Kızımı ne zaman görebilirim “dedi Nalan hanım.

“Henüz göremezsiniz. Uyanmasını beklemeliyiz, uyanırsa akşam normal odaya alacağız “dedi ardından Gözde hanım ve doktor yanlarından ayrıldı.

………………………….

IŞIL’DAN;

Güzel bir rüyadan bilincimin açılma sebebi başımdaki konuşmalardı. Birden farklı ses ile bilimcim açılmaya yüz tutsa da gözlerim hala kapalıydı lakin söylenen herşeyi algılıyordum.

“Şunlara bak dışarıda kıyamet kopuyor bunlar sarılmış uyuyorlar” diyen tabi ki benim biricik ikizim sesiydi.

“Bunlar evlenir evlenmez bize ikinci bir çocuk yaparlar bakın görün. AHH AHHH güzeller güzeli prensesim daha baba sevgisi görmeden kardeş kazığı yiyecek “diyen de Nilaydı.

Daha fazla katlanamayacağımı anladığımda ses verirsem giderler düşüncesi ile ağzımı aralayıp cevap verdim.

“Konuşmaya devam mı edeceksiniz yoksa sizi dışarı çıkarıp pataklayım mı? “diye söyledim.

“Kalk kız sarılmışsın elin adamına ahtapot gibi kalk . Kime diyorum kalksana “diye dürtüp duran ikizime tersten tekme atmak için ayağımı salladım.

“Değmedi bile değil mi?” diye isyan ederek yatakta doğruldum.

“Sence canımcım” dedi Işık.

“Pisliksin. Hem sarıldığım elin adamı değil birkaç hafta sonra kocam olacak kişi. Ayrıca sizene benim çocuk yapmamdan “dedim sinirle.

“Nikah kıymadan bilemeyiz ki bu sefer en azından nikahtan sonra yapın ki büyüdüğünü görsün Barın sonradan mahkeme filan uğraş dur“ dediğinde Nihat’ a göz devirdim.

Ben tam cevap verecekken Barın uykulu sesi ile konuşmaya başlayınca kalbim eridi.

“Kusura bakmayın da uykumun, en önemlisi de huzurumun içine ettiniz. Soruna gelecek olursak da ben daha gördüğüm ilk gün basacaktım nikahı da, Işıl istemez benden korkar diye ses etmedim. Son olarak Güneş’e sevgim yeter hatta taşar ki kardeşini kıskanmaz” dediğinde gülümsedim.

Bizimkiler ilk önce göz devirdi sonra ise içlerinden en mantıklı olanı konuşmaya başladı. Ben ise yüzümdeki gülümseme ile kendime gelmeye çalışıyordum.

“Yuh ama biz şuan bile erken diyoruz adama bak nikahı kıyıp, ikinci çocuğu yapıp, üstüne sevgi bölüştürdü pess ‘daha ilk dakikadan basardım nikahı ama Işıl korkar diye durdum ’diyor “diye söylenen Nihat ile kahkaha attım.

“Çok doğru tahmin ve güzel cevap Barın “ dedim ve öpücük attım.

“Pardon ama biz neden saçma bir konu üzerinde konuşuyoruz” dedi Nihan.

“Bak sen de haklısın Nihan” dedim.

Barın ilk önce attığım öpücüğü gerçekçiliği sorgular iken aklına başka bir şey gelmiş gibi yataktan fırlayarak kalktı.

“İpek, Ares” dediğinde verdiği tepkiyi anlamıştım.

“AAA doğru ya geliş amacımızı unuttuk “dedi Işık.

“Neymiş geliş amacınız “ dedim tek kaşımı kaldırıp.

Gözleri ile ilk önce Barın baktı sonra ise bana bakıp tebessüm ederek konuştu.

“Aslında, geliş amacımız onlardı” dediğinde Nilay’ ın söylediği ile Barın kaşlarını çattı.

Barın’ ın konuşmasına izin vermeden lafa atılıp “O ne demek kuzen yoks…” lafımı tamamlayamadan Barın konuştu.

“Bir şey mi oldu. Durumlarımı kötüleşti. Ahh aptal kafam ben neden uyuyorsam. Dinlenmek benim neyime zaten. Dur bi cevap versene” diye ardı ardına konuşunca benim bakışlarım da bizimkiler kaydı ama kötü bir şey olsaydı, en azından Nihat sakin kalmazdı çünkü İpek sanırım onun için birazcık özeldi.

Nilay “ yok, yok, valla ikisi de iyiler. Az sakin mi olsan acaba “ diye ellerini iki yana salladı.

“Merak etme Barın ikisi de iyi hatta Ares yoğum bakımdan çıktı. Biz de onu haber vermeye gelmiştik “dedi ve bir süre duraksayıp “İpek ise” dedi ve gözlerini kaçırdı Nihat ama devam etmeye karar vermiş olmalı ki ağzını araladı “hala yoğum bakımda ama ona da verildi panzehir. Sadece yan etki oluşma riski varmış “dedi.

Barın kendi içinde biraz düşünüyormuş gibi göründükten sonra “ Neyse, en azından iyi olacaklar, en azından hayattalar, en azından yaşıyorlar bizi bırakmadılar “diye kendi kendini tenkil ederken aynı zamanda ayaklanmış odanın çıkışına doğru ilerliyordu.

Barın odadan çıkınca bizimkilere öldürücü bakışlar attım. Sonra ise üzerlerine yürümeye başlarken konuştum.

“Sizin derdiniz ne ulan” diye çemkirince ikizim de “derdimiz ne mi? “ dedi ve alay eder gibi kafasına iki yana sallayıp devam etti “ derdimiz sizin sarmaş dolaş uyuduğun enişte bozuntusu” dedi Işık.

“Enişte bozuntusu????” dedim.

Etrafıma bakınıp gördüğüm yastık ile sırıttım. Elime aldığım gibi ona doğru fırlattım ama o çoktan odanın içinden firar etmişti. O kaçarak odanda çıktıktan soran diğerleri de gülerek çıktılar. Ben ise bir süre ailemdeki kişileri sorguladım. Daha şimdiden aşırı kıskançlık gösteriyorlarken evlenince ne olacak acaba diye düşünerek onların yanına doğru ilerledim.

………………………

O öpücük ve biraz da olsa kendimizi açtıktan sonra uyku aleminde gezerken dedikleri gibi baya olay olmuştu. Ares ve İpek ile ilgili olan kısımları bizimkilerden öğrenmiştik ama Ferit iti ve pek sevgili karısı yüzünden hastane önünde çıkan olayı Barın, Ares’ in yanına girince detaylıca anlatmışlardı. Bu adamı en sonunda tahtalı köye postalamam gerekecek her delikten çıkıyor maşallah. Ellerimi yumruk yaparak sakinleşmeye çalışırken Barın odadan çıkıyordu ki onu görerek sakinmiş gibi davrandım. Burada ailesi için endişe ederken birde dışarıda olan olayları düşünmemesi gerekliydi.

“Kuzen depodaki adamları ne yapalım “dedi Nihan.

“Bilmiyorum ki. Birazdan gider Ferit ile bağlantımızın olmadığı aslında sorunumuz olduğunu izah ederiz. Haa yok anlamadılar geldikleri ülkeye geri postalamak boynumuzun borcu olur” dedim.

“Süper fikir “diyen Nihan ile birbirimize gülümserken Barın da yanımıza ulaşmıştı.

“Sorun mu var? Sanki ben gelince sustunuz gibi” dediğinde hayır anlamında kafa salladım.

Konuyu değiştirmek amacıyla “Ares nasıl. İyi mi “diye sordum. Bunu benim dışında Nihan da merak ediyordu doğrusu.

“İyi çok şükür. Sadece İpek için korkmuş. O uyandığında kardeşimizin kalbi durmuş sanırım doğal olarak o da korkmuş” dedi ve gülümseyip göz kırptı. Ayy bu adam ile işim var resmen beni benden alıyor. Adı lazım olmayan nişanlı müsveddesinden sonra ilk kez kalbim böyle atıyordu.

“EEE onun durumu da stabil, söyleseydin ya.” dedim.

“ Söyledim ama yine de kendisi görmeden içi rahat etmez onun. Malum benden daha düşkün İpek ‘ e …..İnşallah o da çıkar en yakın zamanda” diye kendini teselli ediyorken ellerini ellerimin arasına alıp “o iyi olacak belki de akşama o da çıkacak merak etme “diye bu sefer ben onu teselli etmiştim.

Biz birbirimizin gözlerine bakarken en güzel anlarımın katili olan kuzenim konuştu.

“Ama siz böyle aşk kuşları oldunuz vıcık vıcık bir ayrılın beee” diyen Nilay ‘a göz devirdim.

Ben tam ağzımı açtım cevap verecek iken Nalan annenin sevinç ile bize doğru geldiğini görünce susmak zorunda kaldım ama Nilay’ ın karnına dirseğimi geçirmeyi de ihmal etmedim.

Nalan anneyi işaret ederek “ sanırım İpek ‘den güzel bir haber ver Nalan hanım çok mutlu görünüyor “dediğimde Barın da annesini fark etmiş ona doğru adımlamaya başlamıştı bile.

Aradaki mesafe azalınca Nalan anne “ oğlumm” diye içten söyleyerek aralarındaki mesafeyi kapatıp birbirlerine sarıldılar.

Barın kolları arasındaki annesine “annecim ne oldu “diye sorduğunda Nalan hanım “ kızım… Kızım, gözümün nuru, tek pırıltım uyandı. Abilerini görmek istiyor” dedi.

Barın annesinden ayrılıp saçlarına öpücük kondurduktan sonra annesinin söylediği oda numarasına doğru adımladı. Bizde arkasından bakakaldık.

“Kızım bari kantine inip beleyelim “ diyen Nilay’ a hak verdim.

“Hadi o zaman bir kahveye hayır demem “ dedim ve kantine doğru adımlamaya başladık.

………………..

Biz kantine indiğimizde Merve ve bizimkilerde oturmuş sohbet ediyorlardı. Bizde kahve alıp yanlarına gelince koyu bir sohbete girdik.

“O değil de hastane önünde ateşli saldırı diye basına düşüyorduk az kalsın “ dedi Merve.

“Neyse ki benim gibi bir mükemmel ile tanışıyorsun şekerim “dedi Nilay.

“Bak bu konuda çok haklısın kankacım, bu yüzden sana bir eğlence borcum var “dedi ve göz kırptı.

“ Ayyy sizi bilmesem flörtleşiyorsunuz sanırdım “dedi Işık.

“Tipim değil maalesef “dedi ikisi de aynı anda.

“HAA tipin olsa olacak yani kardeşim” dedi Nihat.

Biz gırgır şamata yaparken Barın da bize katılmıştı. Uzaktan babamı görünce el salladım. Bizi fark eden babam gülümseyerek yanımıza geldi.

“Güzel kızım biraz konuşalım mı?” dedi.

“Tabi babacım konuşalım “dedim ve masadan kalkıp başka masaya geçen babamın karşısına oturdum.

“Seni dinliyorum babacım” dedim.

“Kızım biliyorum kızacaksın ama Ferit’ in bağlı bulunduğu yeraltı masası ve diğer mafya masaları bizimle toplantı yapmak istiyormuş.” Diye açıklama yapan babama “sebep” diye karşılık verdim.

“Bilmiyorum sanırım onların alanına girdiğimiz içindir ki haklıydık, olayların ayrıntısını bilmediklerinden hatalıyız diye düşünüyorlar sanırım. Bu yüzden Boran amcana haber göndermişler. O da davete icabet etmek için kabul etmiş” dedi babam.

“Tamam gidelim babacım” dedim.

Babam sessiz kalınca bende anlamak için “Hemen mi gideceğiz “diye sorduğumda başıyla onayladı. Masadan kalkıp bizimkilere işimizin olduğunu haber edip hastaneden ayrıldık.

…………………………

Geldiğimiz mekanın önünde bizi bekleyen Boran amca ve veliaht-ı Azat ile selamlaşıp hep birlikte içeriye girdik. Ben ve Azat babamların az gerisinde kalırken sohbet etmeye başladık.

“Senin ne işin var burada Azat ağa “dediğimde kızgın bir bakış attı. Ağa kelimesinden aşırı nefret eden ama masa dışında aşiretin sıradaki ağası olacak olması ise ayrı bir ironiydi.

“Kızım demesene şöyle. Hem senin ne işin varsa bende aynı sebepten dolayı buradayım gıcık güzellik “ dedi.

“Bende bilmiyorum ki babam ‘davet edildik’ dedi bende geldim “dedim ve gülümsedim.

“Benim bir tahminim var aslında” dediğinde bende gülümsedim “bence tahminin doğru “ dedim.

“Hayır anlamıyorum ki durduk yere niye onların inine çomak soktuk ve en önemlisi de masa olarak başımıza bela açtık“ dediğinde bende gülümsedim.

“Keyfimizden değil Azat. Unuttuysan hatırlatayım ilk onlar Barın’ ın mekanına çomak soktu yani bizim masaya “ dedim. O da mantıklı buldu ki başını aşağı yukarıya salladı.

“Yine de kral ile çözebilirdik, daha makul yollarla çözebilirdik” dediğinde sinirlendim.

“Azat buna vakit vardı da ben mi, yada biz mi yapmadık. Adamlar kızımın babasını, halasını, amcasını kaçırdı” dedim.

“Evet yaa, bak Barın’ ı da Ares ‘i de severim iyi çocuklar…. Haklısın iyi yapmışsız güzellik “dedi ve yanağımdan makas alarak babamların yanına ulaştı.

Asansör de 25. Katı tuşladıktan birkaç saniye sonra kapanan kapı ile sessizlik çöktü.

“Gençler orada sakin olacaksınız “ dedi babam ve üstüne Boran amca da onu onaylayınca ikimizde göz devirdik.

Duran asansörden ile hep birlikte iniş yaptığımızda kapıda bizi karşılayan genç bir bayanın yönlendirmesi ile oldukça büyük ve yuvarlak bir masanın olduğu adaya gelmiştik. Masadaki kişilere göz gezdirdiğimde birçoğunu tanımadığımı anlamıştım. Tanıdıklarıma ise baş selamı veriyordum ki, görmek isteyeceğim en son yüz ile duraksadım. Bunun buruda ne işi vardı daha dün ben bunu ölmeden serbest bırakmıştım sırf ailesi için eğer burada yanlış bir şey derse hiç acımadan öldürürdüm. Sakinleşmek amacıyla ellerimi yumruk yapıp sıkmaya başladığımda Azat da durumu anlamış gibi “sakinleş biraz “diye mırıldandı. Ben sakinleşmeye çalışırken masanın baş köşesinde oturan adam konuşmaya başlamıştı.

“Öncelikle davetimize icabet ettiğiniz için tüm masa adına teşekkür ederim ve hoş-geldiniz “ dediğinde sanki sahnede konuşma yapar gibi düşünce oluştu beynimde ve bu biraz da olsa sakinleşmemi sağlamıştı.

Masanın kalanına göz gezdirdiğimde boş olan yer ile “birini daha mı bekliyoruz, malum boş sandalye var da “dedim.

“Evet Işıl hanım bu tür durumlarda asıl olması ve orta yolun bulunması için Kralı davet ettik” diyen adam ile göz devirdim, aynı zamanda da sinsice sırıttım.

Bu sırıtmamı bilen Azat ise “yine ne geçiyor aklından acaba “diye kulağıma fısıldamıştı.

“Birazdan görürsün” dedim ve masaya kısaca göz gezdirip “ya buradakilerin hepsi bir avuç salak, ya bizim masa hakkında bir şey bilmiyorlar, yada beni tanımıyorlar “dedim.

“Salak olamazlar ama bizim masayı ve maalesef ki seni tanımıyorlar” dedi Azat.

Söylediği ile göz devirdim. Sonra aklıma gelen ile bu günlerde aşırı göz deviriyordum kesinlikle Güneş’in yanında yapmamam gerekiyordu. Bir diğer aklıma gelen ile telefonumdan gizlice yapmam gerekeni yaptım. Şükür kimse farketmemişti.

“Daha ne kadar bekleyecez beyler gelin dediniz geldik. Malum sebeplerden dolayı hastanede hastalarımız vardır” dedi Boran amca ağır şivesi ile.

“Misafirimizi yani Kral’ ı bekleriz Boran ağa. Ayrıca buradaki diğer misafir de sizsiniz hatırlatırım” dedi yaşlı bunaklardan biri.

“Misafir olmamız bizi zora sokabileceğiniz anlamına gelmiyor ki sanırım bir çoğunuz bizim hakkımızda hiç bir şey bilmiyorsunuz “ dedim.

“Evet bilmiyoruz tıpkı sizin de bilmediğiniz gibi… Bu bir nevi kural unuttunuz galiba “ dedi genç bir bayan.

“Hayır unutmadım isteseniz de hakkımızda bir şey bulamazsınız ama ben istersem bulurum. Son olarak kuralları çocukluğumuzdan beri biliyoruz, belli ki sizler bilmiyorsunuz “dedim sinirli bir ses tonuyla.

“Tamam sakin olun ortamı germeyin. Kral gelmeden başlamak istemedik ve sizi zora sokmaya çalışmıyoruz. Ortadaki anlaşmazlığı çözmemiz için tarafsız birine ihtiyaç vardı bende son dakikada Kral’ ı çağırdım” dedi az önce bize hoş geldin diyen adam sanırım ortadaki gerginliği dağıtmak için çaba sarfettiğini sadece ben mi fark ettim yoksa herkes mi bilememiştim.

“Buna göre saat söylemeliydiniz babamın da dediği gibi malum sebepten dolayı hastalarımız var “diye tekrar belirtti Azat.

“Hastanız varsa var, bizde işimizi gücümüzü bıraktık” dedi içlerinden birisi ve bu son nokta idi.

Babam ayağa kalkınca, ben Azat ve Boran amcada kalktı. Tam arkamızı dönüp gidiyorduk az önce konuşan göt beyinli yaşlı moruk tekrar konuştu.

“Eğer masayı terk ederseniz buradaki ve bize bağlı bulunan birçok kişiyi de karşınıza almış olursunuz” dediğinde sinirle arkamı döndüm.

“Işıl sakin ol. İstedikleri bu” dedi Azat koluma tutarken.

“Sakinim bırak “dedim ve kolumu kurtardım.

Hızla yaşlı moruğun karşısına geçtim. Daha sonra diğerlerine baktım.

“Sen kimsin ilk önce onu söylesene” dedim.

“Kim olduğum önemli değil” dediğinde sırıttım.

“Peki. Peki bizim şu öldürmekten sırf ailesi için vazgeçtiğim mahlukat size olayın iç yüzünü anlattı mı? Kim haklı kim haksız nasıl karar verdiniz ki. Bir de Boran amcam doğru bir noktaya baskı uygulamıştı” dedim.

“Haa neymiş o doğru nokta” dedi.

“Davetinize icabet etmek “ dedim tek kaşımı kaldırarak.

“Kimin haklı ya da haksız olması önemli değil, önemli olan birbirimizi alanına girmemiz ve olay çıkması “dedi bir başka ses.

“Buna kim karar veriyor peki Aslan “diye içeriye giren Kral ile herkes suspus olmuştu.

“Herkese merhaba kusura bakmayın son dakika gelmemin istenilmesinden kaynaklı geç kaldım. Bu arada fazla bile sabrettin Işıl tebrikler” dedi ve bana göz kırpıp yerine geçmişti.

“Gerginliğin sebebi benim geç kalmam o yüzden benim hatırım için masaya tekrar oturur musunuz Haldun abi “dediğinde babam bize baktı ve başıyla oturmamızı istediğinde tekrardan oturduk.

“Şimdi olayın iç yüzünü ben biliyorum, bilmem senin için ne ifade ediyor ama “dedi Kral.

“Çok şey ifade eder, en azından haklı olduğumuzu biliyorsunuz” derken Ferit ile göz göze geldim.

“Ben olayı biliyorum. Işıl birkaç hafta önce beni aradı ve onların alanına giren Ferit hakkında yardım istemişti, lakin Ferit bizden önce davranıp gencecik bir kızın ölümüne sebep oluyordu az kalsın “diye kısaca açıklama yaptığında masada fısıltılar oluşmaya başlamıştı.

“Bu ne demek şimdi Ferit” diyen orta yaşlı bir bayandı.

Susan Ferit ile Kral tekrar konuştu.

“Bana daha detaylı bilgi verseydin Haldun abileri boştan yere buraya kadar yormazdık” dedi Kral masanın başında çağırdığını belirten kişiye.

“Ben olayı bilmediğimiz için sizin de bilmediğinizi düşündüm abi” dediğinde Kral başıyla onayladı.

“Işıl ‘ı tanımadığınız için bu düşünceniz normal sorun yok. Bana konunun Haldun abiler ile ilgili olduğunu söyleseydin yeterdi “dedi.

“Kusura bakmayın bir dahaki sefere detaylandırırım” dedi adam.

“Neyse şimdi ben konuyu kısaca anlatayım da ortamdaki gerginlik azalsın “dedi bana bakarak.

Kral kısaca olayı anlatmaya başladığında birçok kişi yapıklarına ve söylediklerine pişman olmuştu ifade ile bir Ferit itine birde bize bakıyordu.

“Sırıtmanın sebebi Kral’ ın herşeyi bilmesiydi değil mi?” dedi Azat.

“Sence “ dedim karşılık olarak.

“Kimse senin eline düşmesin. Kızım bu kadarına kadar nasıl düşündün sen “dediğinde tebessüm ettim.

“Baş veliaht olmak böyle bir şey. Sizin arkasınız toplamak, herşeyi eksiksiz halletmek kolay mı sanıyorsun “dedim.

“Valla korkulur senden ama biz değil başkası korksun, biz sırtımızı yaslayalım” dediğinde kıkırdadım “neyse dinleyelim” dedim.

Dinlerken telefonumun titremesi ile çaktırmadan baktığımda resmen beynim dolmuştu. Buradaki insanlar resmen bir aptaldı. Neyse biz işimize bakalım diye düşündüm.

“EEEE şimdi ne olacak. Anladık ilk Ferit girmiş ama cezasız kalmamalı” dediğinde tek kaşımı kaldırdım.

“Bu bizim ile Ferit arasında” diyen Boran amcayı tebrik etmek istedim biranda.

“Yine de bir ceza gereklidir “dedi Kral.

“Buna gerek yok biz bir anlaşma yaptık. O bize panzehri verdi ve bizim alanımıza tekrar girmeyecek “ dedi babam.

“Eğer ceza verilmezse bugün size yapan yarın bize de yapar” diyen mantık abidesine baktım.

Geldiğimizden beri sessizce olan biteni dinleyen Ferit konuşarak “evet bir hata yaptım ama bana çok büyük 2 ders verdiler “ dedi.

“Tekrarlanmayacağına nasıl emin olacağız” denildiğinde ben söze girdim.

“Bu masadaki kimse kimseden emin olamaz öyle değil mi? Çünkü birbirinize karşı güvenciniz de inancınız da yok bizim aksimize, kendi masam dışında kimseye de güvenmem ki iyi de yapmışım güvenmemekle” dedim.

“Ne söylemek istiyorsun Işıl “diyen elbette ki Kral’ dı.

“Önünüzdeki yemeklerden bir şey yemediniz ya da içmediniz tıpkı bizim gibi “dedim.

“Evet henüz konuşmaktan vaktim olmadı” dediğinde bende gülümsedim.

“Yemek yemeyen veya içmeyen iki kişi daha var. Ya çok dikkatsizsiniz ya da güvenmeseniz bile böyle bir ortamda birbirinize bir şey yapmaz düşüncesi ile rahatsınız. Ben ise geldikten sonra sizleri inceleme fırsatı bularak kendimi ve masamdakileri tehlikeden uzak tuttum çok şükür ” dediğimde kimse bir şey anlamamıştı.

“Ne demek istediğini açıkça belirtir misin Işıl?” diyen Kral ile göz devirdim.

“Ben kendimi gayet iyi ifade ettiğimi düşünüyorum. Öyle değil mi?” diye gözlerimi yemeyen iki kişiye çevirdim.

Onlar benim farkına vardığımı anladıklarında ise donmuş yüz ifadeleri ile bana bakıyorlardı. Lakin masadakiler hala olayı anlamadıklarında göz devirmeye kalmadan birkaç kişi öksürüp boğazlarını tutmaya başlayınca kadar…..

………………………………….

Not: Tıp bilgisi televizyonlardan gördüğüm kadardı yani İpek için olan kısımda saçmaladıysam kusura bakmayın lütfen. Ayrıca Kral tüm yeraltının lideri olduğundan öyle seslendirdim isim vermek istemedim.

İYİ OKUMALAR……

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%