Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. BÖLÜM

@2dreamreal

SELAM, UMARIM BEĞENİRSİNİZ Kİ OY VE YORUMLARINIZ ALABİLİRİM SİZLERDEN. DESTEK OLAN HERKESE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.

IŞIL’DAN;

“Işıl cevap verecek misin artık” dedi Kral.

“Önce ambulansı arayın lütfen “ diye açıklama yaptım.

Kral göz işareti ile ambulansı aramaları ve zehirlenen kişilere ilk müdahale için bulunduğumuz binanın sağlık görevlilerini çağırmalarını istedi.

“Bakın “ dedim ve işaret ettim “bunlar bizden değil Fransız yer altı ajanları “ dediğimde herkes şok olmuştu en çok da içinde bulunduğu masa.

“Saçmalama olmaz böyle bir şey “dedi birisi ama iki ajanda deşifre oldukları için inkar etmiyorlardı.

“Cevap versenize, bunu nasıl yaparsınız “dedi birisi.

“Bunlar ölüm ajanları, yani emir alırlar ve gerçekleştirip ölürler “ dedim ve ben lafımı tamamlamadan ikisi yere yığılmıştı.

Herkes şok olmuştu sadece biz ve Kral olmamıştık. Gelen sağlık ekiplerine durumu kısaca anlatıp odadan çıkarken “Biraz vaktinizi alabilir miyim “dedi.

“Onların ajan olduğunu nasıl anladığını bilmek istiyorum” dediğinde Azat ve ben başımızı olumsuz anlamda salladık.

“Bunu size söyleyemeyiz lakin iyi bir gözlem ve hacker ile herşeyi anlamak zor olmamıştı” dedim.

Kral’ ı arkamızda bırakarak ilerlemeye devam ettik.

Kulağıma doğru yaklaşıp “Kızım hangi ara Nilay ‘a ulaştın sen “ dedi Azat.

“Hımm sanırım ilk herkesi gözlemledikten sonra odanın kameralarına sızan bir adet Nilay olabilir” dedim ve gülümsedim.

“Gerçekten de sırtımızı size dayamamız mükemmel” dedi. Bende buna karşılık gülümsedim.

……………………..

Hastaneye ulaştığımızda bizimkilerin yanına doğru ilerledik. Her adım attığım da gözlerim tek bir kişiyi arıyordu o da Barın. Uzaktan gördüğüm adam ile kalbim hızlanmaya başlamıştı. Ona her yaklaştığımda, yanımda olduğunda kendimi güvende hissetmem normal miydi bilmiyorum ama tanıştığımız ilk geceden beri ona karşı hislerim buydu. Belki de Güneş ‘e babasından hiç kötü bahsetmememin sebebi de buydu. Ona yaklaştıkça gözlerinde özlem ve sevginin tam zıttı patlamaya hazır bir bomba gibi olduğunu görünce hızla yanına ilerledim.

“Ne oldu. Neden sinirlisin” diye sorduğumda cevap vermek yerine arkamda bir yer bakınca bende arkama baktım.

“Ciddi olamazsın Barın “dedim.

“Niye “dedi ve bize daha çok yaklaşan Azat ‘a kötü kötü bakarken konuşmaya devam etti “ne işin var Azat ile” dediğinde bugün kaçıncı defa göz devirdiğim halde tekrar devirdim.

“Azatlar ile işimiz vardı. Boran amca da eve geçmeden size geçmiş olsun demek istediler” diye açıkladığımda tekrardan soru sormak ister gibi baktı.

Bende “Sor hadi sor” dedim ardından ise ufacık kıkırdadım.

“Ne işiniz vardı ki, hem sen nereye kayboldun biranda “dediğinde tekrar kıkırdadım çünkü kıskanması hoşuma gitmişti.

“Masa ile ilgili ama Kral’ ın sana selamı var, birde geçmiş olsun dileklerini iletmemi istedi” dedim.

İlk önce bana baktı sonra hafif alaylı gibi” pardon da hanım efendi Kral ne alaka bakalım” dediğinde yutkundum.

“Aslında o adi herif yediği naneleri masasına anlatmamış.” Dedim hatırladıkça sinir oluyordum ama devam ettim ” Diğer masalarda huzursuz olmuş olayı bilmediklerinde dolayı. Sonuç olarak tüm yeraltının önemli isimleri ve liderleri eeee tabi baş lider Kral olmaz ise olmazdı” dedim ve gözlerinin içine bakarak gülümsedim.

“Peki sonuca bağlandı mı yani o adi yaptığının bedelini ödedi mi?” dediğinde tekrar yutkundum.

“Aslında biz onunla panzehir için anlaşma yaptık tabi ki bedeli ödeterek merak etme “ dediğim de başını salladı.

“Size güveniyorum “ dedi.

“Asıl olayı anlatmadım sana masadakiler toplanmadan önce ben daha ilk baştan Kral’ dan yardım isteyerek önlemimizi almıştım, yani bizlik sorun olmadı. Odada bulunan birkaç kişi zehirlendi tabi ki içlerinde ölüm ajanlar varmış” dedim.

“Nasıl ölüm ajanları, ya size yada Boran amcalara bir şey olsaydı” dediğinde gülümsedim.

“Merak etme ben farkına varmıştım zaten o yüzden orada ne bir şey içtik nede bir şey yedik” dedim ve ardında uzunca ama aslında kısa bir şekilde olanları özet geçmiştim.

……………………

“BARIN’DAN;

Son birkaç gündür olanlar babamdan sonra hayatım boyunca yaşadığım en kötü zamanlardı. Kardeşlerim ile sınanmak çok zordu. Işıl, kalbimin sahibi olan kadın en çok o çabalamıştı ki uyumadan önce olan öpücük ve şuanda huzurlu bir şekilde yanımda uyuması da bunun kanıtıydı. Ne kadar uyumak istesem de en fazla iki saat uyuyabilmiştim. Sonrasında ise şuan yaptığım gibi kalbimin efendisinin saçlarını okşayarak onu izliyordum. Güneş nasıl oldu bilmiyorum ama ikimize de benziyordu bu detay gülümsememi sağlamıştı. Kapının önünden duyduğum sesler ile düşüncelerimden ayrıldım ama uyuma numarası yapıp biraz daha Işıl’ ılım kokusunu almak için iyi fikir diye düşündüm.

“Kızım açsana artık kapıyı haber verilim bizimkilere” dedi Nihat. Bu çocuk Işıl ‘dan sonra ailedeki en mantıklı insandı.

“Ama ya uygunsuz iseler “dedi Nilay sinsice. Bu kızın aklı hep fesatlıkta resmen.

“Saçmalama lan” dedi Işık ve büyük ihtimal ile pat diye kapıyı açtı.

Bu duruma göz devirmek istesem de gözlerim kapalı olduğu için kalkışmadım bile. Bir süre oluşan sessizlik ve flaş sesinden sonra sesler duymaya başladım.

“Şunlara bak dışarıda kıyamet kopuyor bunlar sarılmış uyuyorlar” diyen tabi kankam Işık ‘ın sesiydi.

“Bunlar evlenir evlenmez bize ikinci bir çocuk yaparlar bakın görün. AHH AHHH güzeller güzeli prensesim daha baba sevgisi görmeden kardeş kazığı yiyecek “diyen de Nilay ile sinirlenmiştim ben kızımı asla geri planda tutmazdım, evlat eşit sevilirdi bizim lügatımızda.

Ben bunu düşünürken hayatımın anlamı konuşmuştu.

“Konuşmaya devam mı edeceksiniz yoksa sizi dışarı çıkarıp pataklayım mı? “diye söyledi aynı zamanda bana biraz daha sarılmıştı.

“Kalk kız sarılmışsın elin adamına ahtapot gibi kalk . Kime diyorum kalksana “diye söylenen Işık ile Işıl’ ın kolları gevşedi ve yatakta hareketlilik oluşmuştu.

“Değmedi bile değil mi?” diye isyan ederek yatakta doğruldu sevdiceğim.

“Sence canımcım” dedi Işık.

“Pisliksin. Hem sarıldığım elin adamı değil birkaç hafta sonra kocam olacak kişi. Ayrıca size ne benim çocuk yapmamdan “dediğinde sinirlendiğini anlamıştım.

“Nikah kıymadan bilemeyiz ki bu sefer en azından nikahtan sonra yapın ki büyüdüğünü görsün Barın sonradan mahkeme filan uğraş dur“ dediğinde Nihat’ ın söylediği ile o puşt aklıma gelmişti. Nasıl da ağlamıştı o gece güzelim.

Işıl cevap vermeye hazırlanırken, kendim uykulu bir ses çıkartarak konuşmaya başladım.

“Kusura bakmayın da uykumun, en önemlisi de huzurumun içine ettiniz. Soruna gelecek olursak da ben daha gördüğüm ilk gün basacaktım nikahı da, Işıl istemez, benden korkar diye ses etmedim. Son olarak Güneş’e sevgim yeter hatta taşar ki kardeşini kıskanmaz” dedim ve Işıl’ a baktım göz ucuyla. O ise en güzel gülümsemesini bana bağışlamıştı.

Bu sözlerime karşılık diğerleri ilk önce göz devirdi sonra ise Nihat konuşmaya başladı. Ben ise yüzümdeki gülümseme ile onları izliyordum.

“Yuh ama, biz şuan bile erken diyoruz adama bak nikahı kıyıp, ikinci çocuğu yapıp, üstüne sevgi bölüştürdü pess ‘daha ilk dakikadan basardım nikahı ama Işıl korkar diye durdum ’diyor “diye söylenen Nihat ile ‘e tabi ki’ der gibi bakış attım.

“Çok doğru tahmin ve güzel cevap Barın “ dedi Işıl ve öpücük attı.

“Pardon ama biz neden saçma bir konu üzerinde konuşuyoruz” dedi Nihan.

“Bak sen de haklısın Nihan” dedi Işıl.

Gözlerimi ondan alamazken aklıma gelen ile duraksadım.

“İpek, Ares” dediğimde verdiği tepkiye karşılık Işıl da hareketlendi.

“AAA doğru ya geliş amacımızı unuttuk “dedi kankam.

“Neymiş geliş amacınız “ diyen Işıl ile gözlerimi diğerlerine çevirdim.

Gözleri ile ilk önce bana baktı sonra ise Işıl ‘ a bakıp tebessüm ederek konuştu.

“Aslında, geliş amacımız onlardı” dediğinde Nilay’ ın söylediği ile kaşlarımı çattım.

Benim konuşmama izin vermeden lafa atılan Işıl “O ne demek kuzen yoks…” lafını tamamlayamadan ben konuştum.

“Bir şey mi oldu. Durumlarımı kötüleşti. Ahh aptal kafam ben neden uyuyorsam. Dinlenmek benim neyime zaten. Dur bi cevap versene” diye ardı ardına konuşunca herkes suspus olmuş ve birbirlerine bakış atıyorlardı.

Nilay “ yok, yok, valla ikisi de iyiler. Az sakin mi olsan acaba “ diye ellerini iki yana salladı.

“Merak etme Barın, ikisi de iyi hatta Ares yoğum bakımdan çıktı. Biz de onu haber vermeye gelmiştik “dedi ve bir süre duraksayıp “İpek ise” dedi ve gözlerini kaçırdı Nihat ama devam etmeye karar vermiş gibi dudaklarını araladı “hala yoğum bakımda ama ona da verildi panzehir. Sadece yan etki oluşma riski varmış “dedi.

Bir an duraksayıp, kendi kendime düşündüm. Sonra ise “ Neyse, en azından iyi olacaklar, en azından hayattalar, en azından yaşıyorlar bizi bırakmadılar “diye kendi kendimi tenkil ederken aynı zamanda ayaklanmış odanın çıkışına doğru ilerlemiştim.

…………………………..

Danışmadan öğrendiğim kadarı ile Ares’ in odasının önüne gelmiştim ama cesaret edip kapıyı çalamıyordum. Uzaktan gelen Işıl ile cesaret bulmuş gibi kapıya çalmadan içeriye girdim.

“Höst lan” diyen Ares ile duraksadım.

“Çıkayım istersen” dediğimde camdaki bakışları bana döndü.

“Barın gel. Sen iyi misin? İpek. İpek nerde nasıl” diye ardı ardına sıraladı.

“Sakin ol, iyiyim. İpek ise bir bilgim yok yanından çıkınca onu görmeye gideceğim. Bizi bırak asıl sen iyi misin?” dedim.

“Ben iyiyim, uyandığımda kardeşimin kalbi durmuştu çok korktum oğlum” dedi ve beni kendine çekip sarıldı.

“Şükür hepimiz iyiyiz oğlum. İpek de kendine gelecek” dedim.

“Teyzem çok korkmuştur lan kıyamam biriciğime. Hadi ona bir bak hem de İpek’ ten haber getir bana” dedi.

“Ne teyze aşkın var, benden daha kıymetli. “dediğimde gözlerini kısarak gülümsedi.

Durum öyleydi çünkü annem için de öncelik Ares’ di hep. Asla onu kıskanmıyordum bunu da anneme borçluyduk. Güzel annem, Ares’ e teyzemin yokluğunu, bize genç yaşta ölen babamın yokluğunu aratmamak için çabalıyordu kendince.

“Huuu huuu dünyadan Barın’ a” diye el sallayan Ares ile kendime geldim.

“Haaa tamam gidiyorum şimdi” dedim.

……………………..

Annemle konuştuktan sonra İpek’imin odasının önüne geldim ve kapıyı tıklattım.

İçeriden “Gel “diye kısık bir ses ile seslenen kardeşime tebessüm ederek kapıyı açtım ve içeriye girdim.

“Abicim” dedim onu o halde görünce gözlerim dolu dolu olmuştu.

“Abi” dedi konuşmaktan bile acizmiş gibi.

“Güzelim, iyi misin, bir yerin ağrıyor mu?” dediğimde olumsuzca başını salladı.

“Hayır ama sadece etimden et koparıyorlar sanki “dedi.

“Geçecek abim, geçecek, koruyamadım seni “dedim onu kendime çekip sarılırken.

“Ağlama abi senin suçun yok ki, hem Ares abim nasıl” dedi.

“İyi, o da seni soruyordu “dedim.

“Abi su verir misin “dediğinde hemen kalkıp suyu doldurup ona uzattım.

O suyunu içerken kapı çalındı ve içeriye bir doktor girdi.

“Merhaba İpek hanım, kendinizi nasıl hissediyorsunuz” dedi güler yüzlü doktor.

“İlk uyandığıma göre daha iyiyim” dediğinde içime bir yumru oturmuştu.

“Açık konuşmak gerekirse durumunuz ve tahlil sonuçlarına göre bir süre krizler geçireceksiniz. Kısacası yüksek doz alımından kaynaklı olarak yoksunluk çekeceksiniz, bu da sizi krize sürükleyecek” dedi.

“Peki bu ne kadar sürecek abimin düğünü var” dediğinde düşünceli kardeşimin saçlarına bir öpücük bahşettim.

“Uyanmanız bile mucize iken, iyileşme süreciniz tam bilinmese bile en az bir hafta hastanede kalmalısınız” dedi.

“Peki teşekkürler. Abi ben biraz dinlenebilir miyim “diye açıklarken aynı zamanda yatar pozisyonuna girip gözlerini kapatmıştı.

Bir süre daha kardeşimi izledikten sonra ismi gibi olan ipek saçlarına öpücük bırakarak sessizce odadan çıktım.

……………………………

Odadan çıktığımda koridorda kimseyi göremeyince kafeteryada oldukları düşüncesi ile aşağıya inmiştim. Masada oturmuş sohbet edenler ile bir süre gökyüzümü izledim daha sonra ise bende onlara katıldım. Bir süre sonra Haldun abi gelmiş Işıl ile kısa bir konuşma yaptıktan sonra ayrılmışlardı. Biz ise kaldığımız yerden muhabbete devam ederken Nilay’ ın telefonuna bildirim gelir gelmez hemen bilgisayarını çıkartıp ellerini klavyede gezdirdi.

“Nilay bir sorun mu var abicim” dedi Nihat. Açıkçası bunu bende merak etmiştim.

“Işıl bir konuda yardım istedi onu hallediyorum, sorun yok yani” diye abisine açıklama yaptı.

Işıl nereye gittiyse sorun vardı demek ki aman neyse beni ilgilendirirse bilgi verir zaten.

“Neyse gençler ben kardeşlerime bakayım. Görüşürüz” diyerek oradan ayrıldım.

Kata çıktığımda Metin ile karşılaştım. Beni görür görmez hızla yanıma gelmişti.

“Abi nasılsınız, şimdi duydum ben, kusura bakma “ dediğinde sağ omzunu ellim ile pat patladım.

“Olsun oğlum, Şimdi daha iyiler. Hem senin ne işin var burada, eğitimde olman gerekiyordu” dedim.

“Abi ne eğitimi yaa vallah bezdim. Ben ne yapayım dans eğitimini, yemek eğitimini…. Hadi silah, dövüş, şoförlük neyse…. Haa bir de sizin aile geçmişiniz ve düşmanlarınız neyse de çalışma arkadaşlarım ne alaka hala çözemedim “dediğinde gülümsedim.

“Hepsinin bir önemi var ki sadece sen değil herkes girdi bu eğitimlere ayrıca çalışma arkadaşlarından bir tık yüksekten başlayacaksın ki içlerinde hain varsa hal ve hareketlerinden, aile yapısından anlamak daha kolay” dediğimde eyvallah der gibi kafasını sallamıştı.

“Abi, Ares abiyi görsem sorun olur mu? İpek bacımı görmek ayıp olur” dedi.

“Olur aslanım, ne güzel düşünüyorsun sen öyle de bizimkiler uyanınca aynı odaya alınmış az önce “dedim.

“Peki abi o zaman gideyim ben “deyip arkasını dönüp giderken ben kolundan tutup durdurdum.

“Nereye oğlum. Allah seni ne yapmasın yürü şuraya. Sondaki oda onların” dedim.

Birlikte ilerler iken telefonum çalınca ona gitmesi için işaret verdim ve arayana bakınca yüzüm güldü. Kaç gün olmuştu kızımın sesini duymayalı. Daha fazla beklememesi için telefonu cevapladım.

“Alo prensesim” dedim.

Alo babacım iyi misiniz siz “dedi ağladığı sesinden belli olan güzelim.

İyiyiz bebeğim. Sadece Ares amcan ve İpek halan biraz kötü ama onlarda iyileşiyor” dedim.

Pekim ne zaman iyi olacaklay. Hımm biy de beny neden gelemiyoyum yanınıza” dedi.

Yakında bebeğim. Ayrıca hastaneye gelmen uygun değil. Sen bu yüzden mi ağladın bakalım “dedim.

“AAAA sen nasıl bildin ki babacım. Ufacık, mini minnacık ağladim, gelemediğim içiyn” dedi.

“Bebeğim ağlamak yok herkes iyi ben akşama seni görmeye geleceğim tamam mı? “dedim.

Ben konuşurken kata çıkan doktor ile “bebeğim benim kapatmam lazım akşama görüşürüz” dedim.

Görüşürüz babacım “dedi ve telefonu yüzüme kapattı.

Yanıma yaklaşan doktor ile “sorun mu var doktor bey “dedim.

“Hayır efendim rutin kontrol yapacağım hastalara” dedi.

“Ama ben kata çıkarken başka bir doktorun kontrol ettiğini sanıyordum “ dediğimde yüzündeki ifade değişti.

“Ne demek bu, bir dakika bekleyin lütfen “dedi.

Kolay gelsin Ares ve İpek hanımı kontrole gelen doktor kim” dedi.

BU NE DEMEK OLUYOR. İŞİNİZİ NASIL YAPIORSUNUZ. ÇABUK KAMERALARA BAKIN ÇABUK “ dedi ve telefonu kapatıp sinirle bir şekilde bana döndü.

“Tam konuşacağı sırada “abi çabuk doktora haber ver Ares abiye bir şey oldu” dedi Metin.

Konuşmaya bile gerek duymadan doktor hızla odaya girdi. Serumu çıkartıp attı. Hızla kontrol yapamaya başlarken aynı zamanda ise yardım butonuna basmıştı.

“Doktor ne oluyor” dedi Metin.

“Bilmiyorum ama biri seruma yabancı madde enjekte etmiş olmalı rengi değişmiş. Serum sarı renk olmalıydı verdiğimiz ilaçtan kaynaklı olaraktan “diye açıklama yaptı doktor.

“Bu ne demek doktor kim kardeşimin hayatına kast etti. Burası güvenli bir hastane” dedim.

“Hiçbir fikrim yok, dışarıdan biri olması imkansız, büyük ihtimal ile hastanede hain bir doktor var “dediğinde gözlerim yuvalarından çıkacakmış gibi görünen aynı zamanda ağlayan kardeşimde takılı kaldı. Ona bir adım atıyordum ki aklıma gelen ile Gözde abla ve Merve’ yi arayıp durumu anlattım. Eğer suçlu hastanede ise mutlaka kaçmak isteyecekti. Sırf bu yüzden tüm giriş çıkışların kapatılması gerekiyordu.

Gözde abla hemen ilgileneceğini söyledi. Bunula eş zamanlı olarak bir anons verilerek hastanenin tüm giriş çıkışlarının güvenlik sebebiyetiyle kapatıldığına dair bilgilendirme yapılmıştı. Bir taraftan bilgilendirmeler ile uğraşırken bir taraftan ise yanına ulaştığım kardeşimin şoktan çıkması için telkinlerde bulunuyordum.

“İpek, güzelim, biriciğim lütfen kendine gel “ dedim.

En sonunda kesik kesik cevaplar ile “a.. a..ab….i, ab…immm, abim , niye, ne istediler ondan, yaş.. yaşıyor mu?” dedi hıçkırıkları arasında.

“Merak etmeyin hastanın durumu stabil oldu. Erken fark ettiğimizden serum kana karışmadan engelledik” diye açıklama yapan doktor ile derin bir nefes aldım.

Doktor Ares’ in iyi olduğuna kanaat getirmiş olmalı ki başından ayrılıp kardeşime temkinli bir şekilde yaklaşmaya başlamıştı. Ne olduğunu tam anlayamasam da kardeşimi sakinleştirmek için onun sırtını sıvazlarken doktorun hemşireye işaret verdiğini görünce ilk önce kaşlarımı çattım, sonra ise İpek’ teki anormalliği idrak etmiştim. Tam yerimde kalkmak için yelteniyordum ki doktor konuştu.

“ Barın bey sakin olun ve yataktan yavaş ve güven verircesine kalkın ki işimizi yapabilelim” dedi.

Doktorun dediği gibi kalkarken gömleğimin ucunu sımsıkı tutan İpek ile duraksadım.

“Gi.. tme” dedi.

“Gitmiyorum güzelim su. Sadece su içmek için kalktım, buradayım, hadi uzan güzelim” dedim ve yataktan uzaklaştım.

Ben onunla konuşurken seruma enjekte edilen sakinleştirici ile gözlerini kapatmıştı İpek.

“Neden böyle oldu. İyileşmesinde sorun mu var?” dedim.

“Hayır herşey normal Barın bey. Ufak bir atak geçirdi olaylar karşısında” dedi.

Onu onaylayacak şekilde başım ile onayladım.

“Hadi gidip kardeşimin canına kim kast etmiş bulalım doktor “dedim.

“Buyurun Barın bey “ dedi ve birlikte odadan çıktık.

Kapıdan çıktığımda kattaki güvenlik sayısının arttığını gördüm. Gözde abla tedbir aldı sanırım.

“Metin bizim üst düzeyler gelene kadar bu odaya kimse ve bu doktordan başkası girmeyecek” dedim.

“Bir de bu hemşire “diyen doktor ile onu onayladım.

“Tabi abi burası bende “dedi.

…………………..

Son bir saattir kameraları izliyoruz ama bir şey bulunmuyordu. Büyük ihtimal ile ya kameralar ile oynanmıştı ya da hackerlenmiştik ama 2. İhtimalin olması imkansızdı. Masanın güvenlik ağı tek bir noktada birleşiyordu.

Aklıma gelen ile “Nilay nerede “ dedim.

“Aşağıda sanırım “ dedi Merve.

Telefondan direk Nilayı arayıp durumu anlattım. Şükür ki o da hemen geleceğini kendisinin bakması gerektiğini söyledi. 10 dakika sonra açılan kapıyla elinde bilgisayarı ile gelmişti. İçimden bu kız bilgisayarla yatıyor herhalde demekten geri kalamamıştım. Her an bilgisayarı yada tableti yanında oluyordu.

“Hoş geldin” dedim.

“Hoş bulduk enişte şimdi ana bilgisayar hangisi “dediğinde Merve bir bilgisayarı gösterdi.

Bir 5 dakika sonra hem suçluyu hem de bulunduğu yeri bulmuştu.

“Bazen iyi ki dostumsun diyorum “dedi Merve kahkaha atarak.

“Hadi gidip böceği temizleyelim “dedi Nilay da gülerek.

Bize katılan Nihat ve Nihan ile birlikte aşağıdaki genel depoya sessizce indik. Yavaşça silahlarımızı çıkartıp kapıdan içeriye girdik ki karşıda bizi başına silah dayamış bir doktor karşıladı.

“Özür dilerim yapmak zorundaydım. Karım, kızım, oğlum onların elinde “dedi.

“O ne demek lan şerefsiz. Senin yüzünden kardeşim ölecekti” dedim.

“Ama ölmedi kurtuldu. Allah kahretsin ki kurtuldu” dediğinde adım attım ki Merve durdurdu.

Ağzımı açıp bir şey söyleyecek iken Merve’ nin çalan telefonu ile duraksadık.

“Alo” dedi Merve aynı zamanda da kaşlarını çattı.

….

“Tamam bekle açıyorum “dedi.

Cihat sakın aptalca bir şey yapma, bak kariyerim benim hayatım, yalvarırım sana” dedi telefondaki ses.

“AAHHH sevgili üçüzüm aptalsınız” dedi ve gür bir kahkaha attı.

Merve hanım yaptı değil mi? hasta. Hastanın durumu nedir” dedi telefondaki ses.

“Sakin olun Celil bey, hasta iyi kendi doktoru serumun renginden farkına varmış. Bu yüzden ilaç kana karışmadı” diye açıklama yapınca telefondaki adam derin bir nefes aldı.

“Nerede iseniz hemen hastaneye gelin “ diye emir verdi Merve.

Ben hastaneye girmek üzereyim zaten. Karşınızdaki adam birkaç hafta önce geldi bizim üçüzümüz olduğunu söyledi DNA testi pozitif çıkınca masum sandık kusura bakmayın “dedi.

“Yeter ben neden masum olayım siz ailemiz ile bir arada iken ben yetimhanede açlık çektim, sevgisizlik çektim, dayak yedim, size neden acıyayım. Bu arada Barın bey, Kerim beyimin sana selamı var” dedi.

Kerim. Kim bu Kerim diye düşünürken aklıma geldi. Çocukken yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Şirketlerin başına geçince bir ihalede karşı karşıya gelip ben alınca bana düşman kesilen kardeş sandığım kalleş.

……………………

Adamı paketleyip polislere teslim ettiğimizde hastanedeki güvenliği arttırıp biz de kardeşlerimin olduğu kata gelip koltuklara oturduk. Bir süre sonra gelen Işıl ile kalbim attı. Arkasından geleni görünce ise sinirlerim bozulmuştu işleri Azat ile ilgili miydi.

“Ne oldu. Neden sinirlisin” diye hızla yanıma gelmişti. Bu beni bir anlık gülümsetse de yine de kıskanmıştım.

Kafasını çevirip baktığım yere bakınca bıkkınlık ile “Ciddi olamazsın Barın “dedi.

“Niye “dedim ve bize doğru gelen Azatları kast ederek “ne işin var Azat ile” dedim. Işıl göz devirince o gözlerinden öpme isteği geldi biran.

“Azatlar ile işimiz vardı. Boran amca da eve geçmeden size geçmiş olsun demek istediler” diye açıkladı. Acaba sorsam söyler mi diye düşünürken Işıl’ ın sesi ile sırıttım.

“Sor hadi sor” dedi ardından ise sessizce kıkırdadım.

“Ne işiniz vardı ki, hem sen nereye kayboldun biranda “dedim.

“Masa ile ilgili ama Kral’ ın sana selamı var, birde geçmiş olsun dileklerini iletmemi istedi” dedi.

İlk önce ona baktım sonra hafif alaylı gibi” pardon da hanım efendi Kral ne alaka bakalım” dediğimde yutkundu.

Kısaca bana olayları anlattı. Bende bizim başımıza gelenleri anlatınca sinirlenmişti.

“Gözde abla nasıl önlem almış böyle” dedi.

“Onların da bir suçu yok biranda olmuş. Celil doktor da aşırı korkmuş “dedim.

“Neyse bizimkiler iyi mi bari” dedi.

“İyi merak etme. İpek ufak çaplı kriz geçirdi ama normalmiş. Ares de akşama uyanırmış” dedim.

Anladım der gibi başını salladı. Boran amcalar ile kısa süreli geçmiş olsun dedi ve işleri olduğunu söyleyerek hastaneden ayrıldılar. Bizde Güneş’ ime verdiğim sözü tutmak için eve doğru yol aldık.

…………………………….

“Annecim, babacım” diye koşarak gelen kızıma kucak açtım.

“Nasılmış benim güzel prensesim “dedim.

Kıkırdayıp “ iyiyim babacım veydiğin sözü tuttun” dedi.

“Elbette birtanem, sen istersin de ben gelmez miyim “dedim.

“Küçük hanım Beril nerede” dedi Işıl.

“İçeyde sizi göyünce beny koştum. Bakkkk oyada” dedi pencereyi işaret ederek.

Işıl ile gösterdiği yere baktık daha sonra ise içeriye doğru adımladık.

“EEEE güzellik ne yapalım şimdi “dedi Işıl.

“ANNE, BABA, ÇOCUK GÜNÜ YAPALIM “diye bağırarak ve neşe ile söyledi.

“Peki “dedik ikimizde.

“Sen baban ile bahçede oyna bende Beril ablan ile en sevdiğin pastadan yapayım güzellik “dedi Işıl.

Bana göz kırparak içeriye girerken Güneş ise benim kucağımdan inip “Gel babacım” diyerek beni bahçeye sürükledi prensesim.

Birkaç saattir kesintisiz oyun oynadık. Şuan da ise saklambaç oynuyorduk ve ebe olduğumdan saklanan kızımı aramaya başladım.

“Küçük hanım nereye saklandın acaba bulamıyorum seni” diye seslenerek aramaya devam ediyordum.

Bahçenin bir bölümüne baktım diğer bölümüne doğru ilerler iken yüksek sesli bir gümbürtü koptu. Ardından ise “ BABACIMMMM” diye bağıran Güneş ile hızla oraya doğru koştum. Gördüğüm manzara ile korkarak Güneş’ e doğru yaklaştım.

……………………….

NOT: Merhaba arkadaşlar öncelikle tıbbi bilgim yok bunu önceki bölümlerde söyledim. Bu bölümde Barın’dan olduğu için bazen aynı konuşmalar olabildi konudan kopmamak için kesmedim onun duygularını yansıttım.

İYİ OKUMALAR…

Loading...
0%