Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. BÖLÜM

@2dreamreal

SELAM; GÜNCEL BÖLÜMLER YAKLAŞMAK ÜZERE OLDUĞUNDAN BÖLÜMLERİ 3 GÜNDE BİR YAPIP GÜNCELE GELMEDEN KİTABI TAMAMLAMAK İSTİYORUM. YORUM VE OYLARINIZI KULLANIRSANIZ SEVİNİRİM.

YAZARDAN;

Güneş anne ve babasını bir arada görmenin mutluluğu ile birlikte babasıyla aklına gelen her oyunu oynamıştı. En son oynadıkları saklambaç oyununda ise evin tüm gizli geçitlerine hakim olduğu için babası ona yaklaşırken yerini değiştiriyordu. Barın kızını ararken seslenmeye devam ediyordu lakin henüz bir sonuç alamamıştı. Güneş ise köşe bucak babasından saklanıyordu ta ki asla girmemesi gereken, korkulu rüyası olan kuş evine girene kadar. Bulunduğu yeri algılayınca ufak çaplı bir panik oldu. Adrenalin ve korkuyla karışık bulunduğu evden çıkmaya çalışırken demir korkuluk devrilmişti üstelik Güneş’in üzerine de düştüğünden kımıldanamıyordu. Kuşlar yüksek gürültüden dolayı kanatlarını çırparak hem ötüyor hem de oradan oraya uçuşuyorlardı. Güneş sırf bunlardan kaynaklı olarak acı bir bağırış ile “BABACIMMM” diye feryat ediyordu.

Barın duyduğu ses ile hızla sesin geldiği yere doğru koşmaya başladı. Aynı şekilde evde pasta ile uğraşan Işıl da duyduğu ses ile elindeki süslemeleri yere fırlatıp evden sesin geldiği yere doğru koştu ama düşündüğü şey olamaması için de içinden dualar etmeye başlamıştı.

İlk gelen Barın olmuştu ve gördüğü görüntü ile gözleri korkuyla açılmıştı. Gözleri ağlamaktan kızarmış ve demirlerin arasına sıkışmış kızı ile neye uğradığını şaşmıştı genç adam. Ardından gelen Işıl ise içinden küfürleri sıralıyordu. Kendine gelen genç kadın hemen tüm kapıları açıp kuşları dışarıya gönderdi. Bu sırada Barın ‘da kızının üzerine düşen demirleri kaldırıyor birazda kızına moral veriyordu.

“Korkma prensesim, şimdi çıkaracağım seni, sen çok güçlüsün bebeğim “diyordu.

Işıl tüm kuşlar çıktıktan sonra Güneş’ in elini tutmuştu.

“Korkma annecim bak hepsini gönderdim. Bir yerin acıyor mu?” dedi.

“K k oyku yoyum ama yi yine geliyleyse” dedi ağlamaklı titrek sesiyle.

“Biz çıkmadan gelemezler çünkü her yeri kapattım güzelim “dedi gözyaşlarını silerken.

Güneş başını yavaş yavaş sallayarak onayladı annesini sonra ise acı bir feryat daha kopardı.

“AHHH, AAHHHHH anne acıyor “dedi bacağını göstererek ama tek sorun bacak değildi alnından da kan akıyordu.

“Tamam kızım geçecek, az kaldı, merak etme birtanem “dedi Barın.

Son demir parçasını da kaldırınca “gel güzelim “diye kollarını açtı.

Vakit kaybetmeden babasının kollarına kendini bıraktı Güneş. Babasının kucağında, başını göğsüne yaslamış usul usul göz yaşı döküyordu. Yanında yürüyen annesinin ise içinden can parçası kopuyordu ama sımsıkı tuttuğu elini bırakamadan kızına gülümsüyordu.

………………………….

IŞIL’DAN;

Duyduğum ses ve gördüğüm manzara ile neye uğradığımı şaşırmıştım. Hemen kendime gelip daha fazla korkmaması için kuşları dışarıya çıkarttım. Barın ise Güneş’ in üzerindeki demirleri kaldırıyordu. 15 dakikanın sonunda, Barın’ ın büyük uğraşları ile demirleri Güneş’ in üzerinden kaldırmıştı.

Barın kollarını açıp “gel güzelim “dediğinde kızım da hemen kollarını açmış babasının kucağına almasında yardımcı olmuştu. Tabi korktuğunda her zaman yaptığı gibi elimi yine bırakmamıştı. Üçümüz birlikte dışarıya çıktığımızda Beril de ilk yardım çantasıyla bu tarafa doğru koşuyordu.

“Yetiştim, yetiştim “dedi nefes nefese.

Güneş korkarak “ olmaş, gidelim buyadan, eve gidelim” dedi.

“Tamam güzelim, tamam. Evde yaparız pansumanını “dedi Barın.

Bende Beril’ e dönüp “tatlım doktoru da çağırır mısın acaba “dedim.

“Aradım canım, yoldaydı yarım saate burada olur “dedi.

Barın sessizce ilerlemeye devam ederken Güneş elimi bırakmadığı için bende onlarla ilerliyordum. Uzakta gördüğüm korumaya baş işareti ile kuşlara bakmalarını emrettim. Eve girdiğimizde Barın kızımızı salondaki koltuğa yatırdı.

“Güzelim şimdi yapabilir miyiz pansumanını “ diye izin istedi.

Güneş başını aşağı yukarı sallayarak onaylayınca, Beril de elindeki malzemeleri Barın’ a uzattı. Barın acımasından korktuğu için yavaş ve narince pansuman yaparken Güneş bana bakıyordu. Sanki bir şey söyleyecek de söyleyemiyormuş gibiydi.

“Söyle prensesim” dedim.

“Neyi annecim” dediğinde gülümsedim “Aklından geçeni “ dedim.

“Şeyyy, annecim pastam neyde” dedi Güneş.

Aklıma gelen ile hızla mutfağa koştum. Neyse ki evin yardımcısı keki fırından çıkartmış.

Gülümseyerek “teşekkür ederim, ben telaştan unutmuştum “dedim.

“Rica ederim efendim, görevimiz bu “dedi gülümseyerek.

“Sen dinlenebilirsin gerisini ben halletmek istiyorum “dedim.

Görevli çıktıktan sonra hazırladığım pasta kremasını dolaptan alıp pastayı tamamlamaya başlamıştım. Ben pastayı tamamlarken içeriden Güneş’ in babasına nazlanma sesleri geliyordu ve bu beni istemsizce gülümsetiyordu. Belki de Barın yanımızda olsaydı daha ilk baştan güzel bir aile olabilirdik sanırım. Pastanın sadece süsleme işlemi kalmıştı ki kapı zili çaldı. Ben nasılsa kapıya bakarlar diye pastayı tamamlayıp dolaba koydum. İçeriye girdiğimde tahmin ettiğim gibi aile doktorumuz gelmişti ve Güneş’ i muayene ediyordu. Tıpkı Barın ve Beril gibi sessizce doktorun işini bitirmesini bekledim.

“Geçmiş olsun küçük hanımım” dedi doktor ve bir iğne çıkarttı.

“O ne için bir sorun mu var “dedim.

“Hayır efendim, küçük hanım biraz korktuğu ve yorulduğu için ağrı kesici yapıyorum ilaçlar ve kremi gelene kadar ağrısı olmaması için” diye açıklama yaptığında rahatlamıştım.

“Teşekkür ederim doktor amcacım” dedim. Küçüklüğümüzden beri ona böyle seslenirdik.

“Güzel kızım benim adım var ya hani” dedi.

Bende her zaman yaptığım gibi omuz silkip” doktor amca favori ismimdir” dedim.

“Peki. Peki. Siz canavarlar ile uğraşılmaz “dedi ve gülümsedi.

“Doktor bey, Güneş uykuya dalıyor normal mi? “dedi Barın.

Baktığımda Güneş gerçekten de göz kapakları kapanıyordu.

“Normal efendim. Bu reçeteyi hemen temin edin ve daha dikkatli olun, iyi günler size “dedi.

“Sana da iyi günler doktor amcacım, teşekkür ederim geldiğin için “dedim ve kapıya kadar onu geçirdim. Aynı zamanda kapıdaki korumalardan birine reçeteyi uzatıp temin etmesini rica etmiştim.

İçeriye girdiğimde Barın koltuğun kenarına oturmuş Güneş’ in saçlarını okşuyordu. Benim geldiğimi görünce kafasını kaldırdı ve göz göze geldik. Bana tebessüm ile bakarken bende ona öyle bakıyordum.

Bir süre sonra “ çok korktum “dedi.

“Bende çok korktum. O oraya gitmezdi, neden gitti ki “dedim. Bunu daha çok kendime soruyordum.

“Nasıl yani. Neden gitmiyor ki oraya” dedi cümlelerini kısa kısa ve üzerine basarak sormuştu Barın.

“Güneş kuşlardan korkuyor “dedi Beril tek nefeste.

“Niye, kuşlar kadar zararsız bir hayvandan korkuyor. Yılan desen, köpek desen, kaz desen anlarım ama kuş neden?” dedi Barın.

Beril’ e baktığımda gözlerini kaçırıyordu. İş başa düştüğünden bende kısaca nedenini anlatmaya başladım.

“Beril kuşları çok seviyor. Bunu öğrenince biraz mutlu olsun diye 2 tane kuş hediye etmiştim. Kuşlar Beril’ e çok bağlıydı hele ki birde kafesin kapısı açık ise kimseyi yanına yaklaştırmazlardı. Neyse işte, Güneş 2 yaşlarında filandı sanırım Beril ile kuşların önünde oyun oynuyorlardı ki kapı da açıkmış farkında değildik, işte ne olduysa o zaman oldu. Kuşların ikisi de Güneş ‘i gagaladılar, biz üzerinden çekene kadar Güneş hıçkırarak ağlıyordu. Zor da olsa onları kafesine kapattık ama o olaydan sonra Güneş kuşlara asla yanaşmadı” dedim.

“Bu onun için sorun bir de veliaht diyorsunuz” dedi ama ellerini çoktan yumruk yapmıştı.

“Biliyoruz…. Doktor büyüdükçe geçeceğini söyledi. Küçük bir ihtimal de olsa geçmezse terapi ile tedavi olabilir demişti bize ”dedim.

“Öyle olsun ama korktuğu halde evde kuş bulundurmak ne kadar doğru orasını bilemedim” dediğinde sessiz kaldım.

Beril ise yerinde huzursuzca kıpırdanmaya başladı. Ama kuşları koruma içgüdüsüyle cevap verdi.

“Zaten o yüzden özel bir evleri var ve evden uzak bir yerde “dedi Beril.

“Neyse uzatmayalım olan oldu. En acısı da kızımı hakkında her gün yeni bir şey öğreniyorum” dedi.

……………………..

Barın’ ın son sözünden sonra kalbime bir ağırlık çökmüştü. Son sözünden sonra kalkıp bahçeye çıktı bense elim kalbimin üzerinde arkasından öylece bakakaldım. Resmen söyleyecek bir söz bulamamıştım ki bana sarılan bir çift kol ile gözümde akmaya hazır gözyaşlarım firar etmişti.

“Üzülme, ağlama, senin suçun değil” diyen kişi Beril’ di.

“Ben onu tanımıyordum. Kimseye güvenim kalmamıştı ki. Böyle biri olduğunu bilsem ayırır mıydım kızından “dedim gözyaşlarımla.

“Tamam. Tamam. Sakinleş. Hem birazdan Güneş uyanır, seni böyle görmesin “dedi Beril.

Haklıydı kızım beni böyle görürse üzülürdü. Beni düşüncelerimden ayıran Barın’ ın içeriye girmesi ve beni ağlarken görmesiydi. Hızla yanıma gelirken bende ayağa kalktım.

“Ben duş alsam iyi olacak “dedim ve odama çıkmaya başladım.

“Işıl dur. Işıl konuşalım biraz” diye arkamdan gelen Barın’ ı duymamazlıktan gelip kendimi duşa atmıştım.

Sıcak su başımdan akmaya başlarken bende düşüncelere dalmıştım. Hata mı yapmıştım acaba. Ama yok ya tanımadığım bir adam ile birlikte olmuştum, üstelik şerefsiz nişanlım yüzünden yine aynı şeyleri yaşamaktan korkuyordum. Ben en doğru kararı vermiştim. Önemli olan şimdiydi ve kızım babası ile büyüyecekti. Kaç dakika kaldım bilmiyorum ama vücudum buruş buruş olduğundan duştan çıkmam gerektiğini anladım. Bornozumu giyip odaya girdiğimde gördüğüm kişi ile şaşırdım desem yalan olurdu çünkü gelme ihtimalini düşünmüştüm.

“Ne işin var odamda” dedim.

O beni süzerken bende giyinme odasına doğru adımladım. Arkamdaki adım sesleri ile peşimden geldiğini anlamıştım. Kıyafet dolabında ne giysem diye bakarken Barın ‘ da konuşmaya başladı.

“Burada olmamda sakınca olduğunu sanmıyorum “dedi ve bana doğru yaklaşıp arkamdan sarıldı. Başını boynuma gömerek derin derin nefesler almaya başlamıştı. Söylediği ile sessiz kalmıştım.

Bir süre öyle kaldıktan sonra konunun dağılması için “ biriciğim uyandı mı? “dedim.

Başını olumsuz anlamda sallayıp “uyanmadı “dedi ve daha sonra kollarının arasında beni çevirip yüz yüze gelmemizi sağladı. Kollarını tekrar sıkıştırıp neredeyse tek vücut olmamızı sağladı. Bu hareketi bedenimin kasılmasına sebep olmuştu. Tekrar konuşmaya başlaması ile bende kollarımı ona sardım.

Sanki acı çeker gibi “Özür dilerim. Kendime hakim olamadım ama beni de anlamalısın. Yanınızda olabilirdim, kızımızı birlikte büyütebilirdik, kokundan , senden ayrı kalamayabilirdim “dedi.

“Ben…….. Bennn, ne diyeceğimi bilmiyorum ama bende kendi açımdan haklıyım Barın “dedim.

Sardığım kollarım ile sırtını sıvazlamaya başladım ki boynumda hissettiğim dudaklar ile tepki vermesem de kalbim güm güm atmaya başlamıştı.

“Barın “ dedim aciz çıkan sesim ile.

“Hımmm” dedi ama durmamıştı aksine ilk önce öpüyor sonra emiyordu.

“Yapma “ dediğimde dudakları kasıldı ama durmamıştı. Elleri bedenimde gezmeye başlamıştı ki kapı aniden açıldı.

Açılan kapıyla birlikte ikimizde “Güneş “ diye fısıldamıştık. Eş zamanlı olarak da “ANNECİM, BABACIM “diye sevinçle içeriye girmişti.

İçeriye giren kızım ile rezil olmamak adına Barın ‘ı üzerimden ittim çünkü onun ayrılmaya niyeti yoktu resmen. Anlamayarak gözündeki kırgınlıkla bana bakan Barın’ a kapıyı işaret ettim. Farkına vardığı gerçeklik ile anlamış olacak ki kapıya doğru adımlarken bende üzerimi toplamıştım resmen bornoz üzerimden düşecek hale gelmiş. Gülerek kafamı iki yana salladım, bir elim kalbime gittiğinde halen hızlı atıyordu. Aklıma gelen ile yanaklarımın kızardığını hissetmiştim. Ahh güzel prensesim tam zamanında gelmişti yoksa kendimi, kendimizi anın büyüsü ile tutmamız çok zor olacaktı. Babasının kucağında giyinme odasına giren Güneş ile gülümsedim.

“Prensesim iyi misin” dedim.

“İyiyim annecim, uyuyunca dinlendim ben. Hıımm şeyyy” dediğinde tek kaşımı kaldırdım.

“Ney bebeğim” dedim.

“Anneciğim pastam” dedi dudaklarını sarkıtarak.

Gülümseyerek babasının kucağındaki kızımın kırmızı yanaklarına sulu sulu öpücük bıraktım.

Yanaklarını okşarken “ biricik kızımın en sevdiği pastası dolapta hazır “dedim.

Sevinçle “ gerçekten mi?” dedi ellerini birbirine çarparak.

“Gerçekten meleğim “dedim.

“Yaşasın, yaşasın, babacım hadi pasta yemeye, pasta yemeye, hadi hadi gidelim “diye sıralamıştı.

“Tamam kızım gidelim. Annende hazırlansın yanımıza gelir olur mu?” dedi.

Onlar odadan çıkarken bende hızla üzerimi değiştirip saçlarımı öylece bırakarak aşağıya indim. İkili koltuktan çizgi film izleyen ikiliye bakıp mutfağa gittim. Pasta ile ilgilenene Beril ile tebessüm ettim.

“Kolay gelsin “dedim göz kırparak.

“Sağol, sen inmeyince geç geleceksin sandım” dedi.

“Sorun değil, hem sen nereye böyle hazırlanmışsın “dedim.

“Birkaç işim var, birkaç da alacaklarım var “dedi.

“Peki, sen geç kalma ben gerisini hallederim güzelim “dedim.

Yanağımdan öpüp “görüşürüz “dedi ve gitti.

Pastaları tabaklara koyup yanına da bize kola, Güneş’e ise meyve suyu koyup solana geldim.

“Bana da yer var mı?” dedim.

Güneş benim sorumdan ziyade elimdeki pastaya odaklanmış halde kafasını sallıyorken Barın da Güneş’ in pasta aşkına gülüyordu.

“Elbette güzelim “ dedi Barın.

“Annecim vey vey pastamı” diye konuşan kızımız ile ikimizde tebessüm ettik. Evlat ne güzel bir şey.

“Al bakalım prensesim. İstersen yemekten sonra bir dilim daha yiyebilirsin” dediğimde beni onaylayıp çizgi film izlemeye geri döndü. Küçük ailemiz ile ilk kez televizyon keyfi yapmıştık.

………………………

BARIN’DAN;

Bugün yaşadığım korku ile Güneş’ in benim için ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anladım. O demirlerin arasından kızımı kurtarmak başka birisi olsa iki dakikamı almıştı ama Güneş olunca panik yapmıştım. Kızımın korkularını, neyi sevip sevmediğini, neyi yiyip yemediğini bile bilmiyorum. Keşke daha önce bulsaydım onları ama keşkelerin hiçbir anlamı yok benim için. Işıl’ a çıkışmam doğru değildi belki ama kızgınlıkla ağzımdan çıkmıştı. Söylediklerimden sonra bahçede nefes alınca aklım başıma gelmişti ama söylemiştim bir kere. Yaptığım yanlışın farkındalığı ile içeriye girdiğimde Işıl’ da hemen ayaklanıp yukarıya çıkmaya başladı ne kadar seslensem de durmayınca bende ardından çıktım yukarıya. Odasına girdiğimde banyodan ses gelince beklemeye başladım. Bir saat sonra banyodan çıkınca gördüğüm görüntü ile nefesim kesilmişti. O giyinme odasına gidince kendimi affettirmek için arkasından gittim lakin kendime hakim olamayarak onu kollarıma aldım. Güneş gelmese belki kendime asla hakim olamazdım. Beni düşüncelerimden ayıran durum ise Güneş’in kafasının kucağıma düşmesiydi.

“Uyumuş, ben yerine yatırayım “dedi Işıl.

“Olur. Bende kalkayım artık hastaneye uğramam gerekli” dedim.

Beni başıyla onaylayıp Güneş’i almak için eğildiğinde onu durdurdum.

“Sen dur güzelim ben alırım” dedim.

Kızımı kucağıma alıp odasına götürdüm. O kadar huzurlu uyuyordu ki dayanamayıp sapsarı olan saçlarına öpücük kondurdum.

“İyi geceler ay yüzlü kızım “dedim ve aşağıya indim.

“Hemen mi gideceksin “diyen güzelime göz kırpıp.

“Hemen. Sende yatıp dinlen hem korktun, hem de yoruldun “ dedim.

“Yarın şirkette toplantı var, sende katılacak mısın?” dedi.

“Evet, Ares de yok katılmam gerekli “ dedim.

Tam kapıyı açacak iken dönüp Işıl’ ı kollarımın arasına aldım. Kokusunu içime çekip dudaklarına buse kondurdum. Ayrılmadan tekrar buse konduracak iken kapıdan gelen tıkırtılar ile ayrılmak zorunda kaldık. Bugün oldukça şanssız bir gün sanırım.

“Selam, gidiyor muydun enişte “dedi Beril.

“Evet, hastaneye uğramam gerekiyor” dedim ve evden ayrıldım.

……………………..

Hastaneye geldiğimde annemi dinlenmesi için eve göndermiştim. Bizimkilerin yanına gidince gülen yüzleri ile beni karşılamışlardı.

“OOO bakıyorum keyifler yerinde “dedim.

“OOOO bakıyorum da biz ölümlerden dönerken gezen kuzenim gelmiş “ dedi Ares de gülerek.

“Ne diyorsun oğlum. Hem kızım senden” dedim ve parmağımı ikisinin arasında gezdirerek “sizden kat ve kat daha önemli “dedim ve keyifle tekli koltuğa oturdum.

“Abime bak ya resmen kızıyla hava basıyor, ego yapıyor “dedi İpek .

“EEEE çalışın sizin de olur gençler “dedim.

Bana inanamaz gözlerle baktıklarında kurduğum cümlenin gerçekliğiyle kendime geldim.

“Lann olmaz “diyerek kendi kendime isyan ettim. İlk Ares’i işaret ederek” belki sen olabilirsin“ sonra da İpek’ i işaret ederek “sen asla olmaz, düşünme bile, evlenmeyeceksin sen “dedim.

İkisi de gülmeye başlamıştı. Birkaç dakika sonra Ares kahkahaları arasında konuşmaya başladı.

“Oğlum bizi iki dakikada evlendirdin, çocuk yaptırdın, üstelik sonrada farkına varınca İpek için olamaz diyorsun “dedi.

“Abi farkındaysan koca kız oldum ve bir gün bende evleneceğim” dediğinde kıskaçlık ile ona baktım.

Ares ile birlikte “ASLA” diye feryat edince bu sefer o ikimize güldü.

Gülüşme sesleri arasında çalan kapıyı zar zor duymuştuk. Gelen doktor bey bizimkileri kontrol ettikten sonra yemek gelmişti. Neyse ki içim rahttı çünkü son olaydan sonra yemekleri bile kontrol ettirerek getirtmeye başlamıştım. Yemek yerken başladığımız sohbete geç vakitlere kadar devam etmiştik. Onlar uykuya dalınca bende kontrol amaçlı kapının önüne çıktım. Bana doğru gelen koruma ile hemen konuştum.

“İstediğim bilgilere ulaşıldı mı?” dedim.

“Henüz değil efendim ama az kalmış “denildiğinde onayladım.

“Herşey yolunda mı? Bakın tekrar bir sorun olursa hepinizi kendi ellerim ile öldürürüm” dedim.

“Yolunda efendim” dedi ve koruma uzaklaştı.

Camın önüne gelip gökyüzünü izlemeye başladım. Şuradan biran önce çıkmak istiyordum. Babamı kaybettiğimden beri nefret ettiğim yerdir hastane odaları. Daha fazla düşünmemek için odaya gidip tekli koltuğun üzerinde bizimkileri izlerken uykunun kollarına kendimi teslim etmiştim.

……………………….

“Oğlum uyan” diye beni dürten annemin sesi uzaktan gelse de ninni gibiydi.

“Azıcık daha anne” diye karşılık verdim.

“Ah oğlum kalk bari geniş koltuğa uzan, burada iki büklüm olmuşsun “dedi.

“Gerek yok anne zaten kalkıp toplantıya gideceğim. Saat var nasılsa “dedim.

Annem “Saat kaçta toplantın” diye sorunca “sabah 11 de “ dedim.

“NEEEE. Oğlum saat 9,5 olmuş” dediği anda gözlerim açılmıştı.

“NEEEE! Allah kahretmesin geç kalacağım “ dedim.

“Geç kalmazsın. Burada duş alıp hazırlanırsın” diyen anneme buruk bir tebessüm gönderdim.

“Anne kıyafetim yok, getirtmek en az 1 saat sürer” dediğimde annem göz devirdi.

Elindeki takımı ve çantayı bana gösterip “ben seni bilmez miyim? Gitmişken sana da kıyafet getirdim “diyen annemin ton ton yanaklarına sulu sulu öpücük bırakarak buradaki banyoya koştum. Arkadan annemin söylenmelerini duymamazlıktan geldim tabi ki de.

Girdiğim banyodan geri kafamı çıkartarak “ bu arada günaydın annelerin sultanı “dedim.

Annem de gülerek “günaydın aslan parçam “dedi.

Kısa bir duşun ardından annemin getirdiği takımımı giydim. Son kez aynada saçımı düzeltip banyodan çıktım. Bizimkiler de uyanmıştı.

“OOOO abicim yakıyorsun “dedi İpek.

“Teşekkürler güzelim. Toplantıdan sonra gelirim ben “dedim.

“Tamam kuzen, başarılar size “dedi Ares ‘de.

…………………………….

Arabaya bindiğimde toplantıya bir saat kadar kaldığını gördüm. Hızla hastaneden çıktım ki telefonum çalmaya başlamıştı. Arayanı görünce yüzümdeki gülümseme artmıştı.

“Alo güzelim, günaydın “dedim.

“Alo günaydın. Nerede kaldın toplantı başlayacak neredeyse” dedi.

Başlamasına yaklaşık 1 saat var ve yoldayım” dedim.

“Dikkatli gel, acele etme “ dediğinde kalbim atmayı bırakmıştı . Beni düşünmesi bu dünyadaki kızımdan sonra herşeye bedeldi.

“Tamam , görüşürüz” dedim.

“Görüşürüz “ dedi ve telefonu kapattı.

Bu aralar çok yoruluyoruz üstelik bir de düğün hazırlıkları ile uğraşmak iki katı yorulmamıza sebepti. Yolun geri kalanında asistanımı arayıp toplantı detayları hakkında bilgi aldım. Telefonu kapattığımda ise şirketin önüne gelmiştim artı olarak da toplantı saatine daha yarım saat vardı. İçeriye girdiğimde beni gören çalışanlar saygıyla selam veriyorlardı. Bende onları selamlayıp kendi katıma çıkmak için asansöre bindim. Kata geldiğimde beni asistanım karşılamıştı.

“Hoş geldiniz efendim, bu toplantı dosyasıdır” diye elime dosyayı uzattı.

“Sen son kez gözden geçirdin değil mi? Hata istemiyorum, rezil olmak en sinir olduğum durum biliyorsun “dediğimde beni onayladı.

İlerlemeye devam ederken “Işıl’ ı gördün mü?” dedim.

“Az önce odasına doğru gidiyordu, yanında birileri ile “dedi.

“Kiminle“ dedim umursamaz görünerek.

“Bilmiyorum efendim, izninizle son kontrollerde diğerlerine yardımcı olayım “dedi kadıncağız.

“Tamam. Sen git, bende Işıl’ a bakayım “dedim.

Odaya doğru adımlarken duyduğum sesler ile içimdeki kıskançlık tohumları yeşermeye başlamıştı. Sadece iki ses vardı biri erkek sesi, diğeri ise güzelimin sesiydi. Kapıyı çalmadan sinirle odaya daldım ama görmek istemeyeceğim bir yüz ile karşılaştım.

…………………………

NOT: Güneş’ in kuşlardan korkmasını tuhaf bulabilirsiniz ama bu tip çocuklar var zamanla korkular yok oluyor.

İYİ OKUMALAR...

 

 

Loading...
0%