42. Bölüm
ESRANUR KAYA / Paylaşilamayan Veli̇aht / 42. BÖLÜM

42. BÖLÜM

ESRANUR KAYA
2dreamreal

SELAMMM, BÖLÜM GELDİ BOL BOL YORUM E OYLARINIZI BEKLİYORUM...

IŞIL’DAN;

“Ne oluyor “diye panikle konuşan Sibel hanım ile etrafıma bakmaya devam ettim.

Şaşkınlığımızı daha üzerimizden atamadan arabanın kapakları açılıp bizleri zorla dışarıya çıkartarak yere doğru kapaklanmamıza sebep oldular.

“AZ YAVAŞ LAN AYI MISINIZ, KADINLAR VAR?” diye bizi gösteren Nihat ile adam yumruk atınca zor da olsa bileğinden yakaladım.

“Sakin ol, dertleri ne onu öğrenelim önce“dedim.

“Topladığınız delilleri verin hemen “diyen bir adam bize doğru adım atarken gelen silah sesi ile duraksadı.

“Polis kaldır ellerini teslim ol” diye direktif verdi en öndeki polis.

“Bunlar nereden çıktı, Allah kahretmesin “diyen kişi sahte savcımızdı.

“Teslim olun, kaldırın ellerinizi ”dediklerinde birkaçı teslim olurken birkaçı kaçmaya kalktı.

“İyi misiniz?” diye soran gelen memurlardı.

“İyiyiz, bu da neydi böyle memur bey “dedi Sibel hanım.

“Şuan bir bilgimiz yok efendim, yanınızdaki savcının sahte olduğu tespit edilince gerçek savcı duruma müdahalede bulunmamızı rica etti amirimizden, detayları emniyette alabilirsiniz “diye uzunca açıkladı.

“Kuzen biz kargaşadan yararlanarak gidelim mi?“ dedi Nihat.

Onu başımla onaylayınca Sibel hanıma yaklaştım ve “herşey için teşekkürler biz artık gidelim” dedim.

“Biz teşekkür ederiz yardımlarınız için “ diyerek ellerini uzattı ve tokalaştık.

……………………..

Kimseye çaktırmadan oradan uzaklaşıp bizimkiler ile eve gelmiştik çoktan. Annemlere kısaca selam verip hepimiz toplantı odasına geçtik hep birlikte.

“Hadi açalım ne var içinde “dedi sabırsız ikizim.

“Az sabret, uzmanlar yolda şifreyi mail de söylememiş onlar açacak yani” diye açıklama yapan kuzenim ile başımı aşağı yukarıya salladım.

Yaklaşık olarak yarım saat sonra gelen görevliler ile özel çanta açılmıştı. İçinde birçok belge, resim ve flaş bellek vardı. Hepimiz çantanın başında toplanıp boş boş baktık.

“Bunları en kısa sürede inceleyip, yeni bir plan kurmalıyız” dedim.

“EEEE başlayalım o zaman, neden vakit kaybediyoruz ki” dedi ve eline flaşları alarak “tabi ki bunlar bende, gerisi sizde” dedi.

“Bence bunların hepsi bağlantılı, tek tek toplanmışa benzemiyor “dediğimde Nilay söze girdi.

“Ne yapmamızı önerirsin canım “dedi.

“Önce tek tek inceleyip sonra bileştirmek daha hızlı olur. Aklındakini anlıyorum ama çok uzun sürer Işıl “dedi Nihat abim.

“Pekala “ dedim ve birkaç belge alıp masaya oturdum. Işık fotoğrafları tek tek panoya asarken diğerleri de birkaç evrak aldı ve oturdu.

Evraklara bakarken aynı zamanda resimlere de bakıyordum ki aklıma yatmayan durumlar olduğunun farkına vardım.

“Bunlarda boşluklar var, aklıma oturmayan yerler var “dedim aklımdakileri sesli dile getirerek.

“Nasıl yani…” diyen Nihat abiyle Nilay ‘da konuştu.

“Birkaç konuşmada sanki birinden emir alıyor gibi izlenimler var” dediğinde yanına gidip “hangisinde “ diye sordum.

“Meselaaa şu” dedi ve ses kaydını açıp “dinleyin “ dedi.

Açılan ses kaydını dinledikten sonra bir süre sessiz kaldık. Gözüm bir resme takıldığında ise gidip önünde durarak ses kaydını tekrardan düşünmeye başladım.

“Ne yani bunlarda mı kukla şimdi “dedi Nihan.

“Sanmıyorum ama bir tuhaflık var. Belki de dadının yanındakiler gerçekten aradıklarımız değil de önümüze atılan piyonlar. Dadının hafızasının yerine gelmesini bekliyor da olabilirler “dedim.

“Niye böyle bir kanıya vardın ki “dedi Işık.

“Şu resme dikkatli bakın” dedim ve panodaki fotoğrafı alıp masanın ortasına koydum.

“Bu adam bunun babası diye biliyoruz ama olmayadabilir….Yani, bir baba ne kadar kötü olsa da babadır, gözlerindeki duygu evladına bakarken değişir aynı durum evlatta da vardır ve ben babası olduğu kanısına bu fotoğrafı dadıcığa göstererek varmıştım ama fotoğraf da iki kişi var ve dadı bu fotoğrafa bakarak babacım dedi” diye açıkladım.

Açıklamamdan sonra aklıma dank eden durumla fotoğrafı alıp hışımla evden çıkıp arabama bindim. Şüphem doğru ise aylardır uğraştığımız herşey boşunaydı. Sinirle arabayı çalıştırıp hızla evden uzaklaştım. Gitmem gereken yere ulaşana kadar arttırabildiğim kadar hız sınırını arttırsam da bu sinirimin geçeceği yoktu.

…………………………………

Arabamı deponun önünde durduğumda aklımdaki sorulara cevap almayı çok istiyordum ama o küçük sıçan bana doğru yolla bilgi vermezdi. Aklıma gelen fikir ile gülümsedim o vermezse bende her zaman yaptığım gibi tuzaklı sorular sorarak alırdım. Düşüncelerimi toplayarak arabamdan indim. Beni gören korumalar hemen yolu açtı ve görüş açıma giren yüz ile gülümsedim.

“Nasılsın abi, nasıl gidiyor? “ dedim.

“Buraya tıktın bir de soruyor musun?” diye sitem ettiğinde göz devirdim.

“Durumları nasıl” dediğimde kafasını olumsuzlukla sallayınca dikkatimi daha çok verdim.

“Çocukların amcası hastalandı. İlk başta odasını ayırdım durumu iyiye gitmiyordu. Daha sonra karısı ortalığı yıktı. Mecburen ikisini bir odaya aldım ve durumu biraz biraz düzeliyor” diye uzunca açıklama yaptı.

“Peki diğeri, yaniiii dadıcık nasıl “dedim.

“O iyice durgunlaştı ve verdiğimiz psikolojik ilaçlar işe yaramaya başlayacak gibi “dedi.

“Peki şimdi denesek, birkaç bilgi almam gerekiyor “dediğimde “Şansını dene istersen, ben içerdeyim “dedi ve izleme odasına girdi.

Aklıma gelen ikizlerin amcası ile ilk o odaya girdim. Kapının açılması ile bana dönen çökmüş bir yüz görmek içimin yağlarını eritti. Yıllarca ikizlere yapmadığını bırakmadı bu iki pislik şimdi ise bu hallerini görmek beni memnun etmişti.

“Duydum ki hastalanmış amcacık, hiç geçmiş olmasın, hatta gebersin “dediğimde karısı bir hışımla yerinden kalkıp üzerime atladı.

“Sen ne diyordun adi şırfıntı. Benim kocam ne yaptı da bu duruma soktun bizi “dediğinde kahkahama engel olamadım.

“İkizler desem, benim kanımdan, dahası kendi kanından iki küçük meleğe yaptıklarınız desem, az bile desem “dedim her seferinde bir adım üzerine geldim.

“Bu kadarı fazla “dedi ve yere çöküp hıçkırdı.

“Bana bilgi ver kocanı kurtar, anlaşma basit” dedim ve kapıyı açmadan önce yerde hıçkırarak ağlayan kadına yandan “anlaşma basit, kısasa kısas” dedim ve odadan çıktım.

“Abi durumu kötü görünüyor ölüp de başımıza kalmaz değil mi?” diye sordum.

“Doktor baktı. O kadar kötü değil, belki de numara yapıyor “dediğinde başımla onayladım.

“Diğer oda hazır” dedi ve önden referans verip yol gösterdi.

Odaya girmeden öne aklıma gelen ile Fikret abiye döndüm ve gülümsedim.

“Aklındaki hinlik ne “ dedi.

“O adam ve kadının videosunu Nilay’ a gönder, ben zevk aldım eminim o da alır “dedim göz kırparak.

Yüzümdeki ufak gülümsemeyi de silip asıl gelme amacımın yanına doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda gördüğüm görüntü ile keyfim daha da yerine gelmişti. İstediğim gibi boş bakışlar, tükenmişlik, ümitsizlik de dahil aklıma gelmeyen gelebilecek bütün ifadeler vardı gözünde. Işığı sönmüştü. İstemesem de ikizlere yaptıkları, masa üyelerine yaptıkları, saldırılar ve başlarında bu sinir bozucu kadının olması sakin kalmamı zorlaştırsa da istediğimi almadan ona zarar veremezdim. Belki de… o da bunun farkındaydı, onun için bana bilgi vermiyordu.

Yüzüme kondurduğum gıcık gülümseme ile “selam dadıcık olan Buketcik” dedim.

Boş bakışlar atan kadın şuan bana nefretle bakıyordu resmen.

“EEEEEE hala benimle konuşmayacak mısın?” dedim dudak bükerek.

“…..” göz devirerek bana baktı tekrar. Buna alıştığımdan dolayı konuşmaya devam ettim.

“Bak sana ne getirdim” dedim elimdeki zarfı sallayarak “evet, evet yeni fotoğraflar “ dedim.

“İçerisinde elbet eski fotoğraflarda var ama bazılarını çok seveceksin özellikle de samimi olanları “dedim ve zarfı açtım.

İlk fotoğraf sahte dadı ve amcası veya başka bir piyon olduğunu tahmin ettiğimiz kişi idi. Boş bakışlar ve sahte bir sırıtma ile karşılık verdiğinde doğru yolda olduğumu anlamıştım. Birkaç fotoğrafı da farklı kişiler ile ve farklı mekanlarda gösterdiğimde yine aynı tepkiyi almıştım. İstediğim fotoğrafı en sona sakladığımda direk yüzüne odaklanarak fotoğrafı öne sürdüm ve BİNGO…. Tam da düşündüğüm gibi yüzü düştü ve sessizce “gelmiş” dediğini duysam da duymamazlıktan gelerek konuştum.

“Bu da senin akrabanmış bir davetten sonra eve gelmiş ve yerine geçen kişi ile oldukça samimi vakit geçirmiş” dediğimde yüzü daha da düştü.

“AAAA aaaa moralin bozuldu, oysa ki az önce sırıtıyordun, şuanda ise dokunsam ağlayacakmışsın gibi” dedim sahte üzüntüyle.

“KAPA ÇENENİ, PİS OR…PU” dediğinde kahkaha attım.

“Biliyor musun?... Kendini çok çabuk ele veriyorsun, belki de delirme durumuna geldiğin içindir haa, malum ilaçlar beyin fonksiyonlarını etkiliyor” dedim.

“SUS, SUS, SUS, babam unutmaz, babam anlar, benim kızı ben, anlar babam, babalar anlar, sözümüz var anlar o değilim ben , ben buradayım değilim o “diye sayıklamaya başladığında doğru tahmin etmiş olduğumu da anladım.

“ALLAH KAHRETSİN “dedim ve bir hışımla kalkıp elimdeki fotoğraflar ile dışarı çıktım.

“Işıl ne oluyor, sakinleş” dediğinde öfkeyle “aylardır uğraştığımız herşey boş, bomboş nasıl sakin olayım “dedim.

“Önce sakinleş. Sakin ol ve düşün. Bu şekilde kimseye yararın olmaz tıpkı onların yaptığı gibi hata yaparsın “dedi.

Sinirim geçmese de elimdeki fotoğrafı ona verip “bunu ara ara gösterin görünce deliriyor nasılsa “dedim ve sinirli halimle arabama ilerledim.

……………………….

Yol boyunca bu saçma durumu bizimkilere ve masaya nasıl açıklayacağımı düşündüm. Düşüncelerimi bölen ise farkında olmadan geldiğim yerdi ki beni gören korumaların bile şaşkınlığı yüzlerinden okunuyordu. Bir süre daha kendimi toparlayıp arabadan indim ve korumalara dönüp “TOPLANTI İÇİN HAZIRLANIN “Diye direktif verip karargaha girdim. Buradaki odama girdiğimde önceliğim Nilay’ ı aramak oldu.

Kuzen acil toplantı bildirimi yapar mısın?” dedim.

“Yaparım canım, herşey yolunda mı?” dediğinde o görmese de olumsuzca kafamı salladım “hayır, “ dedim sadece.

“Işıl, Barın sana ulaşamamış endişeli “der demez “Onu da ararım, sen dediğimi yap ben karargahtayım” dedim.

Ellerimi masaya sabitleyip sakinleşmeye çalıştım ama nafileydi.

Kocamı aramak aklıma gelince telefon çıkartıp direk arama tuşuna basıp açılmasını bekledim.

“Alo hayatım” diyen ses ile moralim az da olsa yerine gelmişti.

“Barın sen önceden gelsen olur mu?” dedim küçük bir çocuk gibi.

“Olur, olur aşkım. Nerdesin ki, nereye geleyim?” diye sorunca “karargahtayım “dedim.

“Tamam, hemen geliyorum. Nilay al” dedikten saniyeler sonra Nilay konuştu.

“Mesaj gitti akşam dokuzda toplantı. Bizden istediğin başka bir şey var mı?” dediğinde beni tanıması hoşuma gitmişti ama gülümseyemedim bile.

“Bugünkü çanta ve içindekileri de getirin ve bulduklarınızı hatta Barın ile yollayın madem yanınızda, ayrıca tüm masaya iletim yapın bu zamana kadar topladıkları tüm bilgileri getirsin bu oldukça önemli. Evdeki tedbirleri 2 katına çıkarsın bizimkiler “dedim ve cevap vermesini beklemeden telefonu kapatıp atış poligonuna gittim.

…….

Atış yaparken aynı zamanda da nasıl böyle bir hata yapabildiğimi, belki de farklı bir sonuç olsa tüm masayı tehlikeye atmış olabildiğim aklıma geldikçe daha da hızlanarak atış yapıyordum. Bir de bu durumu masaya anlatmak vardı ki kriz anında bu hata ile çok büyük tepki alacağımdan emindim. Düşünceler ile boğuşurken ne kadar süre atış yaptım bilmiyorum ama kollarım ağrımaya başladığında olduğum yere çöktüm.

“ALLAH KAHETSİN, APTALIM YA APTAL “diye söyledim kendi kendime.

Çöktüğüm yerde başımı dizlerime yasladım ve kafamın içindeki düşüncelerin bir an olsun geçmesini bekledim.

“IŞILLLL, SEVGİLİM” diye endişe ile kapıdan giren kocam ile dudaklarım kıvrıldı.

Kafamı hafifçe kaldırdım “İyiyim “ dedim ama yüz ifadem hiç iyi olduğumu çağrıştırmıyordu.

“Güzelim ne bu halin, ne oluyor? “diye soru sıralamaya başlarken kollarımı ona doladım.

“Sadece sarılabilir miyiz, çok ihtiyacım var “dediğim gibi o da bana sarıldı.

“Ne oldu da bu kadar yıkıldın güzelim” dediğinde güçsüz müyüm diye düşündüm.

“Bir süre kollarında güçsüz olsam sorun mu var?” dedim.

“Asla, sadece benim yanımda güçsüz olabilirsin. Her an, her dakika güçlü olamaz hiçbir insanoğlu” dediğinde biraz olsun rahatladım.

“Barınnn” diye seslenince sakinleştirici sesiyle “rahatla canım, sakinleş” dediğinde gözlerimi kapattım.

…………………….

YAZARDAN;

BİRKAÇ SAAT ÖNCE;

Toplantı odasında olan gençler açılan çanta ile içindekileri incelemeye başlamışlardı. Işıl pelindeki ve panodaki resimleri inceler iken aklına yatmayan durumları düşünüyordu ki bunu sesli de dillendirdi.

“Bunlarda boşluklar var, aklıma oturmayan yerler var “ diye.

“Nasıl yani…” diyen Nihat ile küçük kardeşi Nilay ‘da konuştu.

“Birkaç konuşmada sanki birinden emir alıyor gibi izlenim var” hepsi bilgisayarın etrafına toplandı “hangisinde “ diye soran elbette ki Işıl idi.

“Meselaaa şu” dedi ve ses kaydını açıp “dinleyin “ dedi.

Açılan ses kaydını dinledikten sonra bir süre sessiz oluştu.. Işıl’ ın gözü bir resme takıldığında ise gidip önünde durarak ses kaydını tekrardan düşünmeye başladı. Diğerleri ise başkasından emir alındığı kanısına varmıştı ve ‘yine mi piyon diye’ düşünüyorlardı.

“Ne yani bunlarda mı kukla şimdi “dedi Nihan aklındakini diline dökerek.

“Sanmıyorum ama bir tuhaflık var. Belki de dadının yanındakiler gerçekten aradıklarımız değil de önümüze atılan piyonlar. Dadının hafızasının yerine gelmesini bekliyor da olabilirler “diye aklındakini söyleyen Işıl iken ikizi hemen sordu.

“Niye böyle bir kanıya vardın ki “dedi Işık.

“Şu resme dikkatli bakın” dedi ve panodaki fotoğrafı alıp masanın ortasına koydu.

“Bu adam bunun babası diye biliyoruz ama olmayadabilir….Yani, bir baba ne kadar kötü olsa da babadır, gözlerindeki duygu evladına bakarken değişir aynı durum evlatta da vardır ve ben babası olduğu kanısına bu fotoğrafı dadıcığa göstererek varmıştım ama fotoğraf da iki kişi var ve dadı bu fotoğrafa bakarak babacım diye fısıldamıştı” diye açıkladı.

Hepsi bir düşünmeye devam ederken Işıl aklına gelenin olamamasını dileyerek eline aldığı resim ile bir hışım odadan çıktı. Diğerleri ne olduğunu anlamadıkları için.

“Ne oldu şimdi, niye bu kadar sinirlendi ki” dedi Nihan.

“Bilmem vardır aklında bir şey boşver “diye omuz silkti Nilay.

“Haklısın hadi incelemeye devam edelim. Bıktım artık esaret hayatından, düşmanı bulalım ki özgürlüğümüzü alalım” diye isyan eden ise Işık ‘ dı.

Tüm kuzenleri göz devirip’ senden olmaz ‘ der gibi kafa sallayıp önlerindeki işlerine geri döndüler. Hepsi buldukları ve önemli olarak değerlendirebilecekleri tüm durumları not aldılar. Birkaç saat sonra çalan kapı ile daldıkları belgelerden kafaların kaldırdılar.

Nihat’ ın “gelll” demesiyle kapıdan Barın girdi.

“Selam, kolay gelsin “derken gözleri etrafı arıyordu.

“Işıl çıktı enişte “dedi Nihan.

“Niye, yani evde olacağını söylemişti” diye şüpheyle sordu.

“Bizde bilmiyoruz ki, delillere bakarken çok dalgındı sonra ses kaydı dinledi ve bir hışımla çıktı” dedi Işık.

Anla..” daha sözünü bitirmeden Nilay’ ın telefon sesi odayı kapladı.

Telefon konuşmasından sonra Barın dahil hepsi telaşlansa da Nilay tüm masaya hatta tüm üst düzeylere toplantı iletisini yaptı. Kısa süre sonra bu sefer Barın ile konuşan Işıl ile Barın belgelerin tamamlanması için yardımcı oldu. Üzerinden neredeyse 1,5 saat geçmişti ama hepsi tamamlanmış , dosya ve flaş halinde Barın’ a teslim edilmişti.

Barın’ ın aklı ise güzel karısındaydı. Sesi çok üzgün geliyordu.

“Acaba ne oldu, neden bu kadar üzüldün” diye düşünmeye devam ederek yolda ilerliyordu.

Karargah olarak kullandıkları binaya geldiğinde birçok kişinin koşturduğunu, birçok kişinin ise koruma alanlarını oluşturduğunu ve yerlerine geçmeye hazır halde olduğunu görünce şaşırmıştı. Işıl ve Nilay ‘ın konuşmasını duymamıştı ama evdeki gibi buradaki koruma sayısının artması da hiç iyi şeyler olmadığını düşünmesine yetmişti Barın ın. Arabadan inince önene ilk gelene Işıl’ ı sormak için durdurdu.

“Merhaba, kolay gelsin, Işıl nerede?” diye sorunca genç adam “ içeride atış alanında olacağını bildirmiş efendim, soran olursa amirimiz iletmemizi istemişti, iyi günler “dedi ve ilerlerdi.

Doğrudan atış poligonunun kapısından girerken aralıksız atış yapan karısını gördü. Uzunca bir süre izledikten sonra kendi kendine söylenerek duvardan kayarak yere oturan Işıl ile endişeyle içeri girdi. Karısına ne oluğunu, neyinin olduğunu sorduğunda ilk kez kollarında güç bulmak istercesine sarılan karısını teselli etti. Bir süre sonra ise uykuya dalan karısını alıp yukarıdaki dinlenme odasına götürdü. Aklınla gelen çanta ile etrafına bakındı ama aşağıda unuttuğunu hatırlayınca hemen almak için kapıdan çıkarken buranın güvenlik ekibinin başı ile karşılaştı elindeki çanta ile.

“Efendim aşağıda kalmış önemlidir belki diye getirmek istedim “diye kendini açıklayınca Barın da “eyvallah onu almaya geliyordum bende “ dedi.

“İyi dinlenmeler efendim. Herşey hazır olunca sizi bilgilendireceğim” dedi ve uzaklaştı.

Elindeki çantanın içindekileri merak etse de özel diye yinede bakmadı ama babasından kalanlar ve annesinin bilgilendirme dahilinde birkaç belge bulmuştu, belki işe yarar diye masada gündeme getirmeyi planlanmıştı tıpkı diğerleri gibi.

Nilay’ ın attığı toplu toplantı ve acil nitelikli attığı mesajdan sonra üyelerin hepsi ellerindeki bilgileri toplamıştı. Toplantıya gidecek olan kişiler evlerinden ayrılmıştı.

……….

Yaşlı adam elinde kahve kupasıyla dışarıdaki vazgeçemediği dağ manzarasını izliyordu. Uzun yıllardır burada izdivaa çekilmişti. Tek umudu oğlunun sağlığını kazanması ve alınması gereken intikamının zamanının gelmesiydi. Çalan kapı ile düşüncelerinden ayrıldı.

Yaşına göre gür çıkan sesiyle “GELLL” dedi.

Elinde telefonu ile içeri giren sağ kolu “efendim acilmiş ve sadece sizinle konuşabilirlermiş” diye elindeki telefonu uzatıp dışarıya çıktı.

“Alo” dedi avizedeki ses.

“Alo, beni rahatsız etmenin sebebine umarım değer” dedi yaşlı adam.

“Değer yaşlı kurt değer, sana ihtiyacım var. Daha doğrusu ihtiyacımız” dediğinde yaşlı adam sinsice güldü.

“Bu yaşlı adama kimin, niye ihtiyacı olsun ki” dedi.

“Masa da işler karıştı, yani tam zamanı ortaya çıkmak için” dedi telefonun ucundaki adam.

“Benimle ne ilgisi var bu durumun onu çözemedim” dedi.

“Misafirimiz ol ve öğren, artık bazı şeylerin ortaya çıkması gerekmiyor mu sence de? Bitir artık hasreti! “dedi.

“Kusura bakma zamanı gelmeden, oğlum uyanmadan kimse benim varlığımı bilmeyecek” dedi net sesiyle.

“Torununun sana ihtiyacı olduğunu söylesem de mi?” dedi.

“Torunum” dedi yaşlı adam fısıltı ile ve adamın konuşmasına müsaade etmeden.

GELEN MESAJ; XXXX

“Belki fikrin değişir ve gelmek istersin diye konum ve saati bırakıyorum sana yaşlı kurt”

Konum…

Kapanan telefon ile bir süre sessizce manzaraya dalan adam çalmadan açılan kapı ile kaşlarını çatarak gelene baktı ki konuşmasına fırsat verilmeden “efendim küçük bey gözlerini açtı” dedi.

Yaşlı adam kocaman açtığı gözleri ve içinde taşıdığı heyecanı ile bunun bir işaret olduğunu düşünerek “hemen oğluma gidelim, ayrıca hazırlanın bu konuma gideceğiz “dedi elindeki telefonu uzatarak.

Sağ kolu hemen “Emredersiniz efendim” dedi ve kapıdan çıktı.

“Bu bir işaret mi, yoksa kader mi? Yıllardır uyuyan oğlum çocuğunun en ihtiyacı olduğunda gözlerini açtı” diye kendi kendine mırıldandı ve arkasındaki tekli koltuğa attı kendini.

“Artık vakit geldi…” diyerek ayağa kalkarak yapılması gerekenler için harekete geçti….

…………………….

NOT: Olay yeri incelem ile ilgili pek bilgi sahibi değilim dizi ve filmlerde gördüğüm kadarını biliyorum eğer hatam varsa bu konuda özür dilerim.

NOT: Gizemli kişimiz dost mu yoksa düşman mı?

İYİ OKUMALAR...

Bölüm : 26.04.2025 15:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...