Yeni Üyelik
22.
Bölüm

21. Bölüm

@2dreamreal

 

EDANUR'DAN

Gözlerim yavaşça açılırken nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum. Koltukta perişan halde olan Mehmet'i görmem ile bebeğim aklıma geldi. Korku ile sorduğum sorunun cevabı sanki kalbime bıçak saplanmış da acı içinde kıvranıyordum. Kısacık süre zarfında da olsa tattığım annelik duygusu ve içimdeki bağlılık elimden hiç ummadığım bir anda ellerimin arasından kayıp gitmişti. Duyduklarıma daha fazla dayanamayacağımı anladığım anda içimdeki tüm bağırmalarımı da dışarı göndermiştim. Kapıya doğru baktığımda Mehmet'in çığlıklarıma dayanamayarak uzaklaştığı gördüm. Sakinleşemeyeceğimi anlayan doktor ise hemşireye verdiği komut ile içimi zayıflatan iğne ile gözlerimi kapatmıştım.

...

Gözlerimi tekrar açtığımda ise ne etrafımdakileri görüyordum ne de sevdiğim adamın çaresizliğini görüyordum. Sadece etraftaki konuşmalar uğultu olmuştu sanki hareketler yavaşlıktan ibaretti gözümde kapının açılması ile "Ablam" sesini duydum sadece kardeşimi görmüştüm.

Aynı kanı taşıdığım can bana can olmuştu sanki tuttuğum gözyaşlarımı sımsıkı ona sarılarak akıtmaya başladım. Varlığını algıladığım andan beri biraz olsun etraftaki konuşmaları duyuyor ama konuşmak istemiyordum. Doktorun travma ama taburcu edebilir demesi ile de hep berabereve gelmiştik.

...

Kardeşimin elini hiç bırakmaz iken yemek masasına oturduk. Herkesin önüne konan yemeklerden bizlerin de önüne konduğu anda Tevekkül dönüp bana baktı. Gözlerimle sakın dememe rağmen aynı şekilde eniştemin de bakması ile Tevekkül konuştu.

"Bu nedir? Benim için sorun değil ama ablam bunu yemez ki?"

Herkesin şok olması bir yandan iken pişkin pişkin konuşan sonradan görme Şebnem;

"Nasıl yemez hep yiyor ki anlaşılan yalıya gelince huyu suyu değişti ablacığının" demesi ile Tevekkül dayanamamış sofradaki önümüze konulanlara bakarak Mehmet'e döndü.

"Doktor sağlıksız beslenme derken bunu kastetmiş sanırım enişte bey" biraz duraksadıktan sonra Şebnem'e dönüp " Bunları asla ağzına koymaz, koysa da gider kusar" dediğinde masadakilerin yüzleri yere eğilmişti. Karısına katılan eniştem ise "Karım doğruyu söylüyor sırf bu yüzden evde karışık yemek olarak sadece sote pişerdi içinde et olan yemekleri sevmez baldız" dedi.

Kardeşim Yasemin'e dönerek "Pardon ablam için uygun bir şey var mı yemek yiyip kalkalım yoksa katil olacağım burada " demesinin ardında sanki olacakları anlamış gibi Yasemin "var efendim anladığım için hanımım için hazırlattım zaten odaya geçmesini bekleyecektim." Dediğinde bir kez daha şok yaşanmıştı.

Olayları sessizce izleyen Mehmet dede;

"Dur bakalım Yasemin sen ne söylersin. Bir açıkla da öyle git getir " Yasemin mahcup olmuş halde bana baktı "özür dilerim hanımım " dedi.

Mehmet sinirle "Sen ne diyorsun kızım ne özrü, ne bakıyorsun karıma, AÇIKLASANA" diyerek elini masaya çarptı.

"Efendim hanımım bu tür yiyecekler yemez... sofrada sadece salata ve yoğurt varsa yada ağzına uyuşan bir şey varsa onları yer sessizce sizleri izler" biraz duraksayıp bana baktı daha sonra da konuşmaya devam etmişti. "Bende başta anlamamıştım samimi olmaya başlayınca anladım aç kalınca da usulca bana söylerdi odanıza çıkarırdım eğer götüremeyecek durumda olursam ve gündüz ise dışarıda yemek yemeğe giderdi" dediğinde Mehmet'in ve kardeşimin siniri daha fazla artmıştı.

"Ne demek dışarıda yemek yemeğe giderdi. Yenge bu olanlar nedir? Anne cevap versenize " diye bağırmaya başlamıştı kocam.

Bu olanlara daha fazla dayanamayan kardeşim ayağa kalktı, beni de kaldırdı ve eşine dönüp "Uçak ayarla anlaşılan verdiğimiz emanet buradakilerin umurunda bile değil ablamı da alıp gidiyoruz biz sizlere afiyet olsun." Sonra Mehmet'e dönüp "AFİYET OLSUN ENİŞTE UNUTMADAN SÖYLEYEYİM DENİZLİ'YE ULAŞIR ULAŞMAZ ARARIZ HAA AKLIMA GELİRSENİZ "diye ekledi.

Mehmet hiddetle yanımıza gelince " Nereye o benim karım götüremezsin."

"Öyle bir götürürüm ki aklın çıkar. Sen, siz kimlere çattınız bilmiyorsunuz."

"Olmaz bırakmam"

"Çekil enişte…. bak ablam kendine gelir, toparlar o zaman kendisi karar verir ama şimdi ölsem dahi onu burada bırakmam benimle gelecek sende itiraz etmeyeceksin."

“Asla bırakmam, burada kalırsınız” diyen Mehmet ile kardeşim göz devirdi.

“Başka emrin var mı ya? Kusura bakma ablam düşmemiş olsaydı bile muhtemelen yine bebek ölürdü. Baksana daha karının ne yediğinden bir habersin” dediğinde eniştem söze girdi.”

“Karıcım tamam haklısın ama biraz ağır oldu. Yasemin hanım siz baldızın eşyalarını toplayın biz çıkalım “diye son noktayı koymak istese de Mehmet kolumdan tutup beni kendine çekti.

“Asla duydunuz mu asla… Yasemin sakın eşyaları filan toplamıyorsun? Gitmek isteyen kendisi gider ama karım yanımda olacak “dedi.

“Bırak ablamı yemin ederim rezil ederim sizi” dedi ve diğerlerine dönüp “hepinizin ne halt yediğini ablamın durumunu medyaya sızdırırım” diye tehdit etti.

“Sakin olun “diye son noktayı koyan Mehmet Akif dede ile herkes sustu.

“Oğlum, aslan parçam bırak gitsinler. Gelinim biraz toparlansın gider alırız” dediğine Mehmet “OLMAZ “ diye haykırmıştı.

Onu sakinleştirmeye çalışan aile üyelerinden faydalanan kardeşim ise sadece çantamı almış ve beni o evden uzaklaştırmıştı. Kapıdaki görevliden istediğimiz taksi gelince havaalanına doğru yola çıkmıştık.

...

Denizli Çardak havalimanından bizi alan şoför ile eve gelmiştik. Annem ve babam beni görünce neye uğradıklarını şaşırmış olsalar da kardeşime bakıp açıklama yapmasını bekliyorlardı. Ben eniştemin yardımı ile salona otururken canım kardeşim yemek masası olayı hariç tüm gerçeği söylemişti. Biz böyleydik gerekeni söyler gerektiğini yapardık. Annemin gelip sarılması ile aklıma bebeğim geldi kaybettiğim varlığına bile hissetmeden yokluğunu hissettiğim bebeğim aklıma gelince gözyaşlarım sel oldu. Babamın sarılması ise daha başka boyuta götürdü beni Mehmet o nasıldı benim gibi mi hissediyordu yada daha mı fazlası çünkü bebeği duyduğu an gözleri parlamıştı.

Daha fazla düşünmemek için "Ben uyumak istiyorum" dedim.

Belki de günlerdir konuştuğum ilk kelimeydi. Evdeki yardımcı kızın yardımı ile odama geldiğimde, kafamı yastığa koyup düşünmeye başladım. Doğru muydu burada olmam bir çift kahve gözlümü acı içinde İstanbul da bırakmıştım. Uyumak için geldiğim odamda sabaha kadar uyumamıştım ara sıra annem ve babam gelip kontrol ediyorlardı .Ne zaman uykuya daldığım bilinmezdi ama Sabah ezanı ile uyandım namaz kılarsam içim huzura erer belki diye düşündüm. Abdest alıp namazımı kılıp rabbime dualar ettim. Bu çoğu zaman bana çok iyi gelirdi tıpkı şuanda olduğu gibi.

...

3 haftadır konuşmuyordum. Ailem çaresizdi. İstanbul'dakiler çaresizlik içinde benim iyi olmamı bekliyordu. Ama asıl aklımdaki soru Mehmet o neredeydi? Neden yanımda değildi? O da mı kendi içinde yaşamayı seçmişti acısını? Aklımdaki düşünceler ile boğuşurken güzeller güzeli prensesim elinde çalan telefonum ile geldi ve bana uzattı. Ekranda gördüğüm isimle mecburen konuşmam gerekliydi.

"Alo efendim emrettiğiniz gibi verdiğiniz işi hallettik. Kimin yaptığına ulaştık."

"Tamam neredesiniz?"

"Biz İstanbul'a geçiyoruz sizin için depo ayarl"

"Gerek yol Denizli'ye getirin ben buradayım. Her zamanki depoya götürün geliyorum"

Kim derdi ki haftalar sonra bu şekilde konuşmaya başlayacağımı. Toparlanıp üzerimi değiştirdim ve içeriye girdim. Tüm ailem hatta dünürlerimiz bile şaşkın halde bana bakıyorlardı.

"Anne benim çıkmam gerekli ufak bir işim var" diye söyleme ile masada bulunan insanlar çığlıklar eşliğinde bana sarıldılar, öptüler, böylelikle mutluluklarını göstermiş oldular.

"Annem, babam sizden özür dilerim aslında hepinizden özür dilerim çok üzdüm sizi ama sizde beni anlayın."

"Olur mu öyle şey güzel kızım sen iyi oldun yaa o bize yeter " dedi annem ellerini açıp dua ederken.

"Annem doğruyu söylüyor. Ama abla günler sonra ilk kez konuştun telefon kimdendi."

"Yoksa damadım mı aradı kızım" Babamın sorusu ile olumsuz başımı salladım.

"O değildi babacım işle ilgili ve merak etmeyin gayet iyiyim artık sorun yok" dedim ve kapıya yönelip çıkışa ilerledim.

...

Normal insanların... aslında benimde tabirim ile pis işler veya yasaklı işler için kullandığımız depoya ulaştığımda adamlarımıza doğru ilerleyip "İçeri de mi" dedim.

"Evet efendim" diyen adamım ile birlikte içeriye girip adamın boğazına yapıştım.

"NEDEN, SÖYLE NEDEN YAPTINIZ. KİM EMİR VERDİ."

Korku dolu gözlerle bana bakıp "söyleyemem , söylersem ölürüm" demişti.

"PEKİ SEN SÖYLEYENE KADAR ÇIKABİLİR MİSİN ACABA BURADAN YA DAAA AİLENE Mİ BULAŞSAM HIMM" dediğimde adamın zayıf noktasından ilerlemeye karar verdim.

"Hayır olmaz . Hakim Tezcan... o o emretti alması gereken intikamı varmış."

"Duydun değil mi? "dedim ve ekledim "araştır. Bunu da polise teslim et "

Adama tekrar dönüp "eğer yalan söylüyorsan herkesten önce nasıl bulduysam yine bulurum ailenle birlikte çekersin bu sefer cezanı" dedikten sonra yere fırlatır gibi attırdım.

"Yalan değil doğruyu söylüyorum” diye tekrarlamaya başlamıştı.

Arkama bile bakmadan çıkıp depodan uzaklaştım. Bu depoya her geldiğimde nefesim kesiliyordu. Sanki içimden bambaşka bir canavar çıkıyordu ki bu ailem ve sevdiklerim için değerdi. Depodan uzaklaşırken gelen mesaja baktım.

KİMDEN: BİLİNMEYEN NUMARA

Selam sen düşünmeden söyleyeyim ben Hanzade bebeğin için üzüldüm diyemeyeceğim. Çünkü buraya geliş amacım Mehmet'in mutsuzluğunu görmekti. Sanırım en güzel şekilde başardım. Olan sana oldu. Yazık kendini kaybetmişsin.

Okuduğum mesajı defalarca okudum. Sonra çalışanlardan birini aradım ilk önce mesajı gönderdim sonra da talimatımı verdim.

"Araştır yerini bul sadece 1 haftan var."

...

YAZARDAN;

Edanur'un kimsenin bilmediği sadece kız kardeşinin bildiği bir yüzü daha vardı. İşleri bu şekilde sorunsuz ilerlerdi. O partideki olayı araştırması için emir vermişti.

"Herkesten önce bulup benim önüme koyacaksınız o her kimse, çektiğim acıyı ona misli ile ödeteceğim."

"Tabi efendim. Hemen başlıyoruz."

Olayların olması da ailesinin çaresizliği de aldığı telefon ile tekrardan kendine gelmesi de aslında tesadüf idi ama duyduğu öfke ile adamı hırpalamış. Depodan uzaklaşırken aldığı mesaj ile bebeğini bile isteye öldürüldüğünü görmüştü. Hanzade'ye yaptığını ödetmeye ant içmişti. Ailesi endişe içinde yine aynı olacak diye evde beklerken o hiç olmadığı kadar kendine gelmişti çünkü alması gerek intikamlar vardı. İşleri vardı.

Edanur'un adamının aldığı ismi kimse bilmese de hem Hakim hem de Ayaklı ailesi duymuştu. Polis karakoluna koşmuşlardı ama nasıl olduysa adam direk adliyeye sevk edilmişti. Çünkü Edanur asla iz bırakmadan tüm işlerini hallediyordu. Hakim sinir ile "kim lan kim buldu. Kim yaptı. Ayaklılar değilse kim" diye evinde kükrüyordu. Bilmediği ise oldukça profesyonel çalışan birini kendine düşman etmişti.

....

NOT: BÖLÜMÜ BEĞENDİYSENİZ EĞER YORUM VE OYLARINIZA KULLANIRSANIZ SEVİNİRİM.

İYİ OKUMALAR...

 

Loading...
0%