Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4/B: HEMEN Mİ NİKAH?!

@3gizemliyazar4

" Hayalperest olmayın.

Ayağınız yer tutmaz, sallanırsınız.

Fakat hayaliniz geniş olsun.

Geniş düşünün.

Büyük düşünün.

Size gösterilen hedefleri zihninizle aşın.

Cahit Zarifoğlu.)"

 

~~~~~

 

[ KEYİFLİ OKUMALAR ]

 

İşittikleri her ne kadar sinir bozucu olsa dâhi kelamların sahibi kat be kat daha fazla sinir bozucuydu şuan.

 

Adar sorusunun üzerine çehresine konuk ettiği sırıtma ile devam ediyordu kelimelerinin alaycı tavrı eşliğinde.

 

"-ne o, abin ve yiğenin için kendini peşkeş çekmeyen sen, söz konusu baban olunca demek tükürdüğünü yalayacaksın."

 

Erva bu adamın sözleri ile şaşırmaya devam ediyordu. Bu hali kelimelerinden ve mimiklerinden pekâlâ belli oluyorken dudaklarından;

 

"-sen nerden biliyorsun babam için geldiğimi?" sorusunu sordu. Adar bu kızın suali üzerine iplemez bir sırıtma konuk ettiği çehresiyle;

 

"-nefesini nereden alıp nerede verdiğini, gözlerinin nereye bakıp kime değdiğini, kimle ne konuşup ne söylediğini senden daha iyi biliyorum emin ol!"

 

Bunun üzerine Erva olabildiği sinirle;

 

"-psikopat mısın, sapık mısın, hangisisin sen, beni takip mi ettiriyorsun?"

 

"-ne yalan söyliyim Erva, hastaneden öyle bir kararlılıkla çıktın ki geri gelmeyeceğine inandım. Lakin peşine adamımı taktığımda akşam olanları, sonra babanın hastaneye neden kaldırıldığını öğrenir öğrenmez bana haber verdi.

 

En sonda senin hastaneden çıkıp kendi evinin dışında bizim evin yönüne hareket ettiğini de söyleyince, içimden bir ses teklifimi kabul ettiğini söyledi. Nitekim yanılmamışım.

 

Bende hemen arabaya atlayıp kestirme yollardan senden önce evime gelip seni karşılamak istedim. Nasıl beğendin mi?" son cümlesini dalga geçer gibi söyleyen Adar'a karşın Erva, karşısındakinin bir nebzede olsa insan olduğunu düşünecek ki,

 

"-ne olur yapma bunu! Ben başkasını seviyorum. Kalbimin kilidi bendeyse anahtarı başkasında. Seninle evlenemem. Vallahi bak ne istersen yaparım ama evlilikten vazgeç ne olur. Bir nebzede olsa insan olduğunu hatırla vazgeç bundan." şeklinde yalvarır gibi firar ettirdi kelimeleri.

 

Adar umursamadığı bu cümlelerin merhametine etki etmesine, vicdanının dillenmesine izin vermeden "-yakarışların boşuna Erva! Sen geldin bana bende şikayetimi çekmem karşılığında senden karım olmanı istiyorum hepsi bu. Kabul edip etmemek sana kalmış. "

 

Erva tüm çaresizliği ile;

 

"-ben senden sadece yardım istemiştim. Çaresiz anımdan faydalan demedim ki! Hem neden ısrarla benimle evlenmek istiyorsun, amacın ne, neyin peşindesin sen Allah aşkına?"

 

Adar artık bu konudan sıkılmış olacak ki mimiklerini ürkütücü hâle bürümüş, kelimelerine ise zafer anlamları yüklemiş gibi kızın sorusunu cevaplamak yerine, kendi sorusunu yineledi. Daha sert sima ve daha keskin bir tonla;

 

"-hoşgeldin diyelim mi evine Erva!?"

 

Erva ise gözlerindeki nefreti kelamlarına havale ederek;

 

"-hoşgeldim diyelim tabi ama evime değil cehennemime çünkü burası artık benim cehennemim. Sen de kocam değil CEHENNEMİMİN ZEBANİSİ olacaksın ötesi yok gayrı..." demişti.

 

Adar ise duydukları kelimelerin zıttını anlamayı tercih etmişçesine maytap geçer bir ifadeyle;

 

"-iyi bari yerini biliyorsun. Benim için çok iyi yormayacaksın. Madem kabul ediyorsun bende şikayetimi geri çekeceğim." Kız duyduklarından sonra geriye dönüp hastaneye gitmeye yeltenmişken, arkadan duyduğu sesle yine geriye dönmek, bu adamın sözlerine muhatap olmak zorunda kalmıştı.

 

"-bir dakika Erva!"

 

"-ne oldu?"

 

"-Madem müstakbel karımsın bu saatte tek gidemezsin. Bekle Mahir bırakacak seni!"

 

"-Tek geldim tek giderim. Kimsenin korumasına ihtiyacım yok benim."

 

Erva son cümleleri ettikten sonra tınlamaz bir edayla yürümeye koyulurken, Adar kızı kolundan tutup kendine doğru çevirince gözlerinden öfke saçarcasına;

 

"-bir daha sakın sözümü ikiletme. Seni Mahir bırakacak dedim işte o kadar!"Erva daha bu adama cevap veremeden, Adar adamını arayıp gelmesini söyledi.

 

İkisi beklemeye koyulurken Adar biranda kızın yanındaki çantayı fark edince;

 

"-çantan yanında olduğuna göre, kimliğin de yanındadır. Kimliğini ver bana!"

 

"-anlamadım kimliğimi ne yapacaksın be adam!"

 

"-az önce de uyardım seni. Sözümü ikiletme kimliğini ver!"

 

Erva bu adama anlam veremediği gibi yaptıklarını anlamakta daha çok güçlük çekiyordu. Kimliğini vermek istemeyen kız,

 

"-hayır kimliğimi vermiyorum. Ne yapacaksın kimliğimi?"

 

Adar kızın sözlerinden sonra âdeta dalga geçer gibi;

 

"-merak etme üstüme mal mülk almayacağım. Şimdi beni daha fazla sinirlendirmeden kimliğini ver yoksa ben alırım." Deyip elini kızın çantasına uzattıktan sonra kız "-tamam dur ben veririm."demesinin ardından kendi kimliğini adamın ellerine verdi.

 

Daha sonra Adar'ın direktifi ile gelen adamın arabasına doğru yönelirken Erva adam kızı tekrardan durdurup telefonunu istedi bu sefer. Erva içinden sabır çekip sesini yükselterek "-derdin ne senin ya, vermiyorum!"

 

Adar gözleri öfkeden kan çanağına dönmüş gibi kızı kolundan tutmasıyla kenara çekmesi bir oldu. Kız ne olduğunu anlamadan adamın nefesini hissetmesiyle aradaki mesafenin dar olduğunu anlamıştı.

 

Adar'ınsa sinirli olduğu saldığı cümlenin her harfinden belli oluyordu âdeta.

 

"-bir daha sakın adamlarımın yanında bana sesini yükseltme ve beni dinlememezlik yapma. Sakın adamlarımın yanında bana laf etme gibi bir girişimin içine dâhi girme anladın mı? Aksi takdirde o dilini kısaltırım sende hiç sevmeyeceğin şeylerle karşı karşıya kalırsın küçük hanım! Şimdi ben zorlamadan telefonu ver!"

 

Erva her ne kadar dirense de Adar zorla aldığı telefonun rehber kısmına girip, istediği kişiyi aramaya koyuldu derken, gözleri HAYATIM şeklinde kayıt olan kişiye takılmıştı.

 

Aradığı kişiyi bulmuş olmasından telefonu kıza göstere göstere,

 

"-senin hayatın sadece ve sadece KARAYAZILARDAN ibaret olacak. O yüzden sevgiline gerek yok! Ne hayatında ne de rehberinde anladın mı?"deyip numarasını silmişti.

 

Erva geri durmamaya yeminli gibi,

 

"-Yaser sadece rehberimden silindi. Hem silmende bir şeyi değiştirmeyecek çünkü numarasını ezbere biliyorum zaten." Adar öfkeden bir şey yapmamak için kendini zor zaptediyorken,

 

"-o kişi sadece rehberinden değil, hayatından da silinecek küçük hanım gerekirse zorla da silinir. Çünkü sen artık Karayazı soyadını taşıyacaksın. Bunun ağırlığının farkına varıp ona göre tavırlarda bulunacaksın küçük hanım." demişti.

 

Erva bu adamın sinir sistemleriyle oynamaya kararlı olacak ki,

 

"-insanın hayatı kalbinin ait olduğu ve attığı yerdir. Benim kalbimde Yaser'e ait olduğuna göre hayatımdan nasıl sileceğim." Adar bu kıza fiziksel bir zararda bulunmamak için konuşmayı uzatmak yerine adamına seslenmişti.

 

"-efendim Adar Bey?"

 

"-yengeni al ve hastaneye bırak. Sonra gözünü yengenin üstünden ayırma."deyip yollamıştı kızı.

 

Ardından kendi de kardeşinin iyiye giden durumundan ötürü normal odaya alındığını hatırladıkça hastaneye doğru, mutluluk eşliğinde çeviriyordu direksiyonu.

 

Erva ise içinde olduğu labirentten kurtuluş yolu bulmaya çalışıyordu.

 

Halbuki labirentin tek çıkış kapısı var ve o kapı yalnızca Adar Karayazı'ya açılıyordu.

 

Çünkü bilmediği tek şey ikisini bir araya getirenin Kader olduğu.

 

Her ne yaparsak yapalım kaderin dediği oluyordu ve bizim çabamız sadece beyhude kalıyordu.

 

Hayat bazen bazı aşkları yakıştırmasa bile Kader bazen bazı aşkları çok güzel yakıştırıyor ve yaşatıyordu.

 

Erva ve Adar'ı kader yakıştırmıştı bir kere artık hayata ne hacet.

 

Erva daldığı düşünce deryasından kapısının açılmasıyla çıkmıştı.

 

"-geldik efendim."kapısının açılmasına sinir olsa da adamın da emir kulu olduğunu idrak edince sesini çıkarmamış, hemen hastane koridorunda yürümeye başlamıştı bile.

 

Gökçe karşısında Erva'yı gözleri dolu dolu görünce şaşkınlığı pekâla yüzünden okunuyordu.

 

Anlaşılan Adar'dan uzaklaşır uzaklaşmaz didelerinin derinliklerine hapsettiği yaşları gün yüzüne çıkarmış ve gözlerini parlatmasına izin vermişti.

 

İnci tanelerini gizlemekte pekte haksız sayılmazdı kız. Çünkü gözlerinden nazlı nazlı süzülen damlaların kime aktığı, kime göründüğü çok önemliydi.

 

Şayet şu dünyada düşmanının bugün göreceği bir damla yaş, yarın okyanus yapılır önüne serilir yavaş yavaş...

 

Çok geçmeden Gökçe:

 

"-kuzum ne oldu sana. İyi misin yüzünden düşen bin parça!"diyebilmiş gözyaşları eşliğinde Erva ise sadece;

 

"-Gökçe ben dönüşü olmayan yola girdim!" diyebilmiş arkadaşıysa ne olduğunu anlamamış gibi;

 

"-Erva sakinleş ne oldu sana, hem sen nereye gittin, ne yolundan bahsediyorsun?" sorusunu sormuştu. Erva duyduğu sualle

 

"-Gökçe kabul ettim!"

 

"-neyi kabul ettin?"

 

"-teklifi!" Gökçe tam "-ne tek.li.fi!"diyecekken hatırladı aralarında daha dün geçen konuşmayı.

 

"-o adamın yanına gittin dimi?"

 

"-evet mecburdum buna. Yiğenim, abim aslında babam için mecburdum. Eğer babama bir şey olursa abim için, buna vesile olanın ben olduğumu düşünüp vicdan azabı çekecektim.

 

Ve şu dünyada vicdan azabından daha ağır yük yok ki kaldırılamasın. Yapamazdım Gökçe kendi mutluluğum uğruna ailemi mutsuzluğa terk edemezdim."

 

"-ah be kuzum ya. Kızamıyorum da sana. O hayvan insafa gelmedi dimi. Şimdi ne olacak peki?"

 

"-olacak tek şey, Yaser'den ayrılmam ve artık başkasının çatısı altında, başkasının karısı sıfatında ve başkasının soyadında yaşamıma devam edeceğim. Tabi yaşamak denirse adına!"

 

Gökçe'nin arkadaşının sözleri üzerine içi parçalanmıştı. Lakin edecek tek bir kelime dahi bulamadı lügâtında. Kahretsin ki bulamadı. Sadece arkadaşına sarılmakla, gözyaşını paylaşmakla yetindi.

 

Erva ve Gökçe kendilerini dinleyen Levent'ten habersiz aralarında konuşurken Adar ise kardeşinin normal odaya alınmasından ötürü mutlu olan annesiyle seviniyordu. Annesi Adar'a dönerek;

 

"-oğlum sen nereye gittin öyle tam da kardeşin normal odaya alınmışken?"

 

"-anam işim vardı onu hallettim."

 

"-ne işiymiş bakim o?"

 

"-çok kısa zamanda anlarsın anamm!"

 

Annesi sorularını yinelemek yerine konuyu değiştirmeyi tercih etmişti.

 

"-oğlum kurban kes hemen fakire fukaraya dağıt. Adak adamıştım Allah'a Uraz için."

 

"-tamam anacığım sen merak etme. Sözün emirdir Zeynep Sultan..."

 

Aradan geçen günlerin ardından durumu gitgide iyiye giden Uraz hızlı bir iyileşme sürecine girmişti. Bu durumdan gayet mutlu olan Adar doktoruyla konuşmak için yanına gitti.

 

"-kardeşim iyi görünüyor değil mi?"

 

"-evet hızlı bir şekilde tedaviye yanıt verdi. Çok şükür ki."

 

"-peki ne zaman taburcu olur yada taburcu olma imkânı var mı doktor bey?"

 

"-kardeşiniz gayet iyi MaşaAllah diyelim. Bu şekilde ilerlerse iki haftaya kalmaz taburcu edilir kendisi!" doktorun dedikleri ile kendine gelen Adar,

 

bu müjdeli haberi annesine verdikten sonra, hastane bahçesini elinde kahveyle turlamaya başladı ardından aklına bugün bitmesi gereken işi geldiği için Mahir'i aradı.

 

"-efendim Adar bey?"

 

"-nerdesin?"

 

"-efendim dediğiniz gibi yengeyi takip ediyorum."

 

"-babası nasıl oldu peki?"

 

"-efendim babasının durumu iyiye gidiyor lakin oğlundan dolayı üzüldüğü için doktorlar gözetim altında tutmaya karar vermişler kalp krizinin tekrarı hâlinde ilk müdahalenin erken olması için."Adar aldığı bu haberin ardından,

 

"-tamam Mahir sen ayrılma ordan. Ben geleceğim birazdan. Baba ile oğulun hasretini dindirelim artık dimi."

 

"-Tamam efendim."karşılığını alan Adar telefonu kapatıp kimseye haber vermeden Erva'nın bulunduğu hastaneye doğru direksiyonu çevirmeye başlamıştı.

Yolda gelirken güvendiği iki arkadaşına mesaj atıp, atacağı konuma gelmelerini de rica etmişti. Daha sonra hastane öncesinde uğraması gereken yere, telefoncuya gidip sıfır bir telefon aldıktan sonra hastanede frenlemişti arabasını en nihayetinde.

 

Tekrardan Mahir'i arayıp Erva'yı çağırmasını söyleyen Adar kızın gelmesini bekledi. Erva ise annesinin yanına gideceği sıra Mahir'in gelmesiyle duraksadı.

 

"-özür dilerim efendim Adar bey dışarda sizi bekliyor."

 

"-git o beyine söyle şimdi gelemem def olsun."

 

"-efendim gerekirse zorla getir dedi Adar bey, o yüzden böyle bir şeye gerek kalmadan siz gelseniz daha iyi olur." Erva bıkmışçasına,

 

"-offf tamam gidelim bari. Hem benimde beyine diyeceklerim var."dedikten sonra nefesini Adar'ın yanında salmaya başlamıştı çoktan kız...

 

"-neden hâlâ şikayetini çekmedin?"

 

"-merak etme çekeceğim. Ben dediğimi yaparım, yapmayacağımı da demem!"

 

"-o zaman neyi bekliyorsun?"

 

"-hadi bin arabaya vaktim yok."

 

"-nesin sen ya! Bana bak, her gel dediğinde gelip her git dediğinde gidemem yani komutla çalışmıyorum ben bilgin olsun!" Adar ise,

 

"-bende sürekli aynı şeyleri tekrar etmeyi sevmiyorum. Kaç defa daha sözümü ikiletme demem gerekiyor?"

 

"-şimdi gelemem ben kusura bakma."deyip arkasını dönüp hastaneye doğru gidince, Adar arkadan kızı kolundan tutup kendine çevirdiğinde, yüzünde hiç olmadığı bir kararlılıkla;

 

"-ya şimdi arabaya binip benimle gelirsin, ya da çıkar babana şikayetimi geri çekmeyeceğimi bizzat söylerim. Hemde zevkle!"

 

Erva bu adama pırangalanmış gibi sesini çıkaramamıştı...

 

Babası için teklifi kabul etmişken yine babası için arabaya binip, bu adamın dediklerini yapmak mecburiyetindeydi kız, en azından işler rayına oturana kadar...

 

Çok geçmeden kızla adam arabaya binip duraklarına doğru ilerliyorlardı. Şoför koltuğunda Adar, yanında Erva yola dalıp sessizliklerinde boğulurken yine Adar sesiyle çınlatmıştı kızın kulaklarını...

 

"-torpidoyu aç Erva!"

 

"-sen hep emir kipiyle mi konuşursun, rica etmek gibi bir kibarlık yok mu sende?"

 

"-peki sen hep dediğimi ikiletecek misin?"

 

"-açıklama yapmadığın her an için evet! Neden açacağım?"

 

"-sana ait bir şey var orada."

 

"-anlamadım!" sinirlendiği bağırmasından belli olan Adar,

 

"-açarsan anlayacaksın. Seni son kez uyarıyorum dediğimi ikiletme kadın. Yemin ederim pişman olursun bi dahakine! Şimdi aç şu torpidoyu."kız çaresizce açtığı torpidodan sadece telefon kutusunu görmesine anlam verememiş olacak ki;

 

"-burda telefon kutusu var sadece!"

 

"-iyi ya, al onu! Sana ait."

 

"-benim telefonum var. İkincisine ihtiyacım yok!"

 

"-sana ihtiyacın var demedim zaten. O telefon sana ait içinde yeni hattınla beraber benim numaram da kayıtlı."

 

"-Allah aşkına derdin ne senin ya! Hem sen niye böyle bir şeye gerek duydun ki?" Adar ise kızın cümlelerinin arasından bir tane kelimeyi bile umursamaz hâlde,

 

"-çünkü yeni hayatına yeni numaranla başlayacaksın. Ne senin rehberini lüzumsuz kişiler işgal edecek, ne de senin numaran lüzumsuz kişilerin rehberinde bulunacak. Yani benim istemediğim, bilmediğim ve de tanımadığım kişinin numarası senin telefonunda yer edinmeyecek.!"

 

Erva bu adama karşı ne dese boş ne söylese tesirsiz olacaktı. Bunun farkına varan Erva sadece,

 

"-peki ben bu durumu aileme nasıl açıklayacağım. Bana demezler mi neden ihtiyaç duydun diye?" demiş,

 

Adar ise kızın ettiği kelimeleri ne manaya geldiğini bilmez gibiydi.

 

"-artık açıklama yapmak zorunda olduğun kişi sadece ve sadece benim."deyip arabasını frenlemişti.

 

Kız adamın ne demek istediğini anlamak istemez gibi sessiz kalıp önüne dönmesiyle, gördüğü manzara şaşırmasına neden olurken içinden,

 

"-hayır, hayır yanlış yerdeyiz Erva. Herhalde birine uğrayacak yada biriyle konuşacak beş dakika falan,.o yüzden frenledi burda."diye geçirip kendiyle savaş halindeyken,

 

duydukları yanlış yerde olmadığını kanıtlar nitelikteydi. Sanki her şey kızın inadına aksine gitmeye yemin etmiş gibiydi. Adar,

 

"-hadi in!"işittikleri ile bu adama karşı ilk defa göz yaşlarının firar etmesine izin veren kız yalnızca,

 

"-neden ne işimiz var burada?" demişti gözyaşları şahitliğinde.

Dökülen her bir damla adamı şefkate getireceği yerde, intikam hırsını kamçılar gibi zafer silsilesinin ilk galibiyetini tattırıyordu âdeta.

 

"-kabul ettiğini söylemiştin."

 

"-evet ama HEMEN Mİ NİKAH? Sen daha şikayetini bile geri çekmedin ki?"

 

"-seni garanti altına almadan şikayeti geri çekemezdim. Şimdi in arabadan ve at imzanı, bende şikayetimi geri alayım."

 

Kız içindeki dillemadan kurtuluş yolu ararken, arabadan inmiş ve geriye göz yaşlarını bırakarak adımlarını harekete geçirmişti yavaş yavaş.

 

Ve artık Karayazı olmaya gidiyordu. Kendi elleriyle kendi hayatını pırangalarken kalbine ise ömrü boyunca açılamayacak kilidi vurmaya adım atıyordu...

 

En çok ta iliklerine kadar nefret ettiği ve nefret edildiğini bildiği adama boyun eğmeye gidiyor olmasıydı canını yakan.

 

Erva nefreti büyük bir ürperti veren Adar'a tamam diyecekken sevgisi büyük bir huzur veren Yaser'i hayatından silmeye sebebiyet verecek imzayı atmaya gidiyordu...

 

Evet evet geldikleri yer ÜSKÜDAR EVLENDİRME DAİRESİYDİ.

 

Anlaşılan Adar, kızın kimliğini aldıktan hemen sonra araya adamlarını koyarak tüm işlemleri halletmişti kızdan habersiz. Şimdi Erva'ya kalan sadece bir imza.

 

Hemde ömür boyu unutamayacağı anın kanıtı olan bir imza. Lakin öyle bir duygu karmaşasına hapsolmuştu ki kız, en ufak bir şeyde vazgeçmesi an meselesiydi. Duygu karışıklığının içinde hissettiği sırf canının yandığıydı.

 

Nasıl yanmasın ki yaşamı boyunca,

Cennet vaad edilip huzurlu düşler kuran kızın eline şimdi kabuslarla uyanacağı cehennemin anahtarı verilmişti. Ya o anahtarı kullanıp kendini, kalbini yakacak ya da anahtarı bir kenara atıp, düşlerinin peşinde koşup, aşkını tercih edip ailesinin küllenmesini izleyecekti...

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Loading...
0%