Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5/B: İMZA…

@3gizemliyazar4

" Gülüş bir yanaşımdır bir öbür kişiye;

Birden iki kişiyi dönüştürür bir kişiye...

( Özdemir Asaf.)"

 

~~~~~

 

[ KEYİFLİ OKUMALAR ]

 

~~~~~

 

Duyduklarıyla şuurunu kaybetmeyi yeğlesede nafile...

Çünkü işittikleri gerçeklerin ta kendisiydi.

 

Adar'ın sözleriyle arabadan inen ve aheste aheste adımlarını harekete geçiren Erva,

 

İkilemdeydi...

 

İmzayı atmasa ailesini yakacak ama eğer atarsa kendini yok edecek. Ortada Erva denen biri olmayacaktı...

 

Kız bu ikilem içerisinde adımlarını durdurmazken, Adar arkadaşlarının gelip gelmediğini sorgulamak için telefonuna yöneldi... Telefonu yakın arkadaşlarından Çağlar yanıtladı...

"-efendim Adar?"

"-siz geldiniz mi?"

"-evet oğlum biz geleli 10 dakika oldu seni bekliyoruz."

"-Kaan da yanında değil mi?"

"-evet Kaan ile birlikte geldik biz zaten."

"-tamam biz de içerdeyiz şimdi salonda oluruz."

"-dur bekle ben geleyim önünüze."

"-tamam o zaman!"dİyen Adar'ın, telefonu kapatması ile hemen karşılamıştı arkadaşını...

 

O esneda Adar'a elini uzatan Çağlar, selamlaştıktan sonra Erva'ya selam verdi. Kızın yüzündeki çaresizliği ve mutsuzluğu fark eden Çağlar, kendisine cevap vermemesini takmamıştı. Arkadaşının kulağına sessizce mırıldanan Çağlar,

"-lan oğlum sen bu kızın evlenmek istediğinden emin misin?"demişti. Adar da aynı sessizlikle iplemez bir çehreyle,

"-ben evlenmek istediğimden eminim Çağlar!"

"-Adar yine neyin peşindesin sen."

"-Çağlar bana güveniyorsan ve inanıyorsan eğer şimdi soru sorma. Ben sana anlatacağım sonra."deyip masayı gösteren Adar,

"-bak geldik masaya oturmamız lazım şimdi."demişti.

 

Çağlar sesini çıkarmamış ve nikah memurunun gelmesini beklemeye başlamışlardır. Bekleyişleri uzun sürmeden içeri girip, masaya çoktan oturmuştu nikah memuru. Ve çok bi süre geçmeden başlamıştı sorularına. Adar'a dönen nikah memuru,

 

"-adınız soyadınız?"

 

"-Adar Karayazı."sonra aynı soruyu Erva'ya yöneltti.

 

"-adınız soyadınız?"görüntüsündeki çaresizliğin aksine sesine yansıyan isyanla,

 

"-Erva Dildar."

 

Daha sonra şahitlerimizi de tanıyalım diyen nikah memuru aynı soruyu şahitlerede sormuştu.

"-evet şahitlerimizi tanıyalım hemen. Adınız soyadınız?"

"-Çağlar Çevik."

"-Kaan Tüter."

 

Ve şahitler de kendilerini tanıttıktan sonra can alıcı soru dökülmüştü memurun dudaklarından...

 

"-evet evlenme isteğinizi beyan ettiniz. Ve evlilik için gereken belgelerinde ibraz edildiğinde evliliğiniz için herhangi bir mani ve engel görülmedi. Ve burda bir kez daha şahitlerin huzurunda soruyoruz."deyip,

"-öncelik hanımefendilerin." Şeklindeki esprisinde sonra asıl soru gelmişti.

 

"-sayın Erva Dildar hiç kimsenin baskısı altında kalmadan, kendi hür iradeniz ile Adar Karayazı'yı eş olarak kabul ediyor musunuz?"deyince bekledi kız.

 

Ne demişti memur, hiç kimsenin baskısı altında kalmadan. Bugüne kadar duyduğu en saçma cümle yankılanmıştı zihninde.

 

Aklına bir an Yaser geldi. Aklına bir anda varlığın en güzel muradım, yokluğun en büyük ızdırabım dediği adam geldi.

 

Göz pınarcıklarını işgal eden damlalar kızın gözlerini parlatırken bir umut mucize olur diye bekledi.

 

Mucize kimi hayatlara direkt dalarken kimi hayatlara ise uğramayı unutuyordu. Beklenen mucize Erva'nın hayatına uğrayacak mı, yoksa unutacak mı? Vakit tüm yanıtları kendisinde gizlerken ve herkes her şeyden bi haberken şimdilik rolü üstlenen sadece zamandı. Zamana bırakmak en faydalısı olacaktı.

 

Adar'ın uyarısı, nikah memurunun sorusunu yinelemesi üzerine sessiz ve bi o kadar da isyankâr bir evet çıktı dudaklarından... Adar'dan ise intikam hırsı kokan bir evet çıktı aynı soru karşısında. Nikah kıyılmış, imza atılmıştı... kız böyle anlamsız evlilikle uğraşırken Yaser'de olanları öğrenmesinden sebep aşkına moral olsun diye sürpriz yapmak için habersiz ve erkenden inmişti Sabiha Gökçen havalimanına...

 

Sürprizin en büyüğü kendisini bekliyor haberi yok...

 

Çünkü o biricik aşkı

Artık Karayazı zincirine eklenmiş, Dildarlardan eksilmişti imzayla...

 

Attığı bu imza sıradan değildi.

Bir imza eşittir üç hayat demekti...

Bu mühür, Adar, Erva ve Yaser'in aşk üçgeninde ki çırpınışılarını ele alacaktı. Bu imza bir çok şeye gebe kalmakla beraber, üç kişi etrafında şekillenen bir girdaba dönüşecekti âdeta.

 

Öyle bir girdap ki bu;

Neresinden bakarsan bak, bir kişi muhakkak kaybedecekti. Kaybedenin ve kazananın belli olmadığı bu girdaptan biri kurtulacak biri de yutulacaktı...

 

Kader tüm bu anlarda kimi sevindireceğini kimi üzeceğini vakite yayarken,

 

Adar için fırsatlar dominosunun devrilen ilk taşı olma niteliğindeydi bu imza...

 

Erva gözyaşlarını tutamıyor, özgürlüklerine salıveriyordu. Nikahın kıyılmasından sonra herkes işine dönmüştü. Adar kızı tekrardan arabaya alıp Uraz'ın tedavi olduğu hastaneye gidiyordu. Arabayı frenlerken duraklarında, kızın parmaklarına kilitlendi iri eliyle. Kız çekmek istedi ama Adar'dan güçsüz olduğu için sadece istemekle yetindi kız.

 

Erva hâlâ inat ediyordu. Bunun sebebini sormak isteyince Adar'a,

"-imzayı da attım. Abim hakkında şikayeti neden geri çekmedin. Hani sen yapmayacağın şeyi söylemezdin. Ya şimdi adam gibi şikayeti çekersin ya da ben canım pahasına seninle bir adım bile atmam!"dedi. Adar ise,

"-tüm sorun bu mu?"deyip eline aldığı telefonla hemen avukatı arayıp,

"-tamam bak arıyorum. Alo avukat Behnan Dildar hakkındaki şikayeti geri çek hemen evine dönsün ve görsün dünyanın kaç bucak olduğunu..."

 

Ardından tekrardan

Erva'nın ellerini tutmuş hâlde annesinin yanına geldi. Annesi olabildiğince şaşkın mimiklerinin eşliğinde,

"-kız kimdir oğlum?"demişti. Adar umursamaz tavrı ile,

"-sen nasıl görürsen odur ana."

"-anlamadım ne demek o?"

"-şu demek! Yanımdaki nikahıma aldığım kız Erva. Aynı zamanda Behnan Dildar'ın kız kardeşi.

Şimdi ister kızının katilinin kız kardeşi olarak görürsün, istersen gelinin olarak görürsün ama ben hiç bir zaman karım olarak görmeyeceğim."dedi.

 

Annesi Zeynep Sultan ne diyeceğini bilemedi. Vicdanını dinleyen bir kadındı Zeynep Hanım. Başkasının günah keçisi masum biri olmazdı ona göre. Öyleyse ya kızı azad etmesini isteyecek ya da artık vicdanını devredışı edecekti...

 

O esneda iblisin gazıyla kızı gözlerinin önüne gelen kadın, şimdilik vicdanını bir kenara itmişti. Yaralı bir anne yüreğiyle bakıyordu.

 

Yaralı bir anne ciğeriyle yaklaşıyordu. Evladına hasret duyduğu günlerin sebebi olan Behnan'ın kız kardeşi olarak bakıyordu.

 

Dilemmadan silkelenmesiyle kurtulan kadın, iblisin gazına rağmen vicdanını tekrar devreye almıştı. Karşısındaki kadının bir bedel aracı olmaması gerektiğini söyleyecekti karaoğlanına...

 

"-ne demek nikahıma aldım! Ne saçmalıyorsun, biz ne zamandan beri başkasının hatasına masumları kurban olarak seçiyoruz. Kızı bırak ailesine dönsün ve bu saçmalığı bitir hemen!"annesinden yana umduğunu bulamayan Adar,

 

"-sen ne diyorsun anne. Kızının katilinden intikam alacağım diyorum sana farkında mısın? Hani bize o piçten intikam alın diyordun! Ne oldu şimdi?" deyince annesi sinirlenerek,

 

"-evet diyordum ama bunu masum bir kızın günahına girerek yap demedim. Şimdi kes şamatayı bu kızı hemen ailesine teslim et.

 

Çünkü biz KARAYAZILAR bugüne kadar; kadını bedel aracı olarak görmedik, günahların kefareti olarak seçmedik ve de intikama konu etmedik, bilmedik!"dedi. Adar belki de şuan ilk defa annesinin karşısındaydı. Nikâh memurunun kendilerine verdiği nikâh cüzdanını annesine göstererek,

 

"-bu kız benim nikahımda. Ben ne istersem o olacak. O piçin aynı şekilde canı yanmadıkça ben intikam almış sayılmam. Şimdi götüreceğim ailesine!"son cümleden en çok mutlu olan Erva, Zeynep Hanım'ın dediklerinin etki ettiğini düşünmüştü... Çok geçmeden yanlış düşündüğünü anlamıştı kız.

"—Götüreceğim ama bir iki hafta sonra düğünle dernekle ve üzerindeki gelinlikle getireceğim seni eve."Erva dayanamamış yalvarmak için kelimeleri salmaya başlamıştı.

 

"-yeter Adar bırak beni ne olur. Yalvarıyorum sana beni bırak."bu yakarış kendisinde bir nebze olsun etki etmeyen Adar, dalga geçer gibi;

 

"-götüreceğim ama kardeşimin taburcu olmasından bir hafta sonra, abinin gözlerinin önünde düğün dernek ve gelinlikle seni ordan alacağım da kimse kılını kıpırdatamayacak. Abinin içi yanacak ama hiç bir şey yapamayacak. Yapacağım düğün senin için değil, cümle alem cehennemine eğlenerek ve gülerek nasıl geldiğini görsün diye. En önemlisi sevgili abine intikam öyle değil böyle alınır demek için yapacağım bu düğünü. İbreti alem olsun diye."

 

"—yeter be abim ne yaptı sana, ne intikamından bahsediyorsun sen ya."

"—bu sorularına başka zaman cevap veren illa ki olur. Ama sen şimdi benimle geliyorsun?"der demez annesini dinlemeden bir çırpıda tuttuğu bileklerden çekiyordu.

 

Arabaya binmişti, ruhsuz, hissiz, yorulmuş ve yıpranmış bir hâldeydi Erva.

 

Gazla beraber direksiyon hakimiyetini kaybetmeden, kızın hâlinden zerre üzüntü duymadığı gibi, onu bu hâlde ailesine götürecek olmak sevindiriyordu.

 

Erva, bari erkenden gitmesek, trafik olsa da yollar bitmese diye geçiriyordu içinden. Aksi hâlde bu durumu anlatacak kelamlar lügâtında mevcut değildi henüz kızın. Erva fren yapan arabadan inmeden,

"-Bu lanet yollar bazen ne de çabuk bitiyordu."diye geçirdi içinden...

 

Oysa yollar ne ki ömürler bitiyor insanlar tek tek siliniyordu...

 

Adar kızın inmesini istedikten sonra Erva ürkek ceylan misali, yavaş ve korka korka adımlarını ilerletiyordu... Daha hastane bahçesindeyken, tekrar olduğu yere çivilenmiş gibi,

 

"-ne olur yapma! Babam dayanamaz buna. En azından evlendiğimizi söyleme. Ne olur kendisini saymadığımı düşünmesin ben ölürüm aksi hâlde. Ne olur hasta yatağında yatan babam benim için,

ben canımla savaşırken kızım evlenmekle meşguldü hemde beni hiçe sayarak demesin!

 

Lütfen bari bunu yap. Ne olur dünya bana küsse umrumda olmaz lakin babam bana küserse de benim dünyam olmaz artık. O yüzden izin ver ben uygun dille anlatayım. Lütfen ne olur!"diye bir umut diğerlerinden daha etkili bir şekilde yalvardı.

 

Adar bu kızın kelamlarının kalbine tesir etmesine izin vermiş gibi, o anda nasıl olduysa şeytanını uzaklaştırmış olacak ki dili lal, mimikleri ise "-tamam" anlamında konuşmuştu... Erva bu durumla mutluluğa bürünmüştü. Bu mutluluk kendisine çok değil, kötünün iyisine kavuşmuştu neticede... Erva ve Adar adımlarını tekrar işleve geçirmesi ile Dildarların göz hapsine girmişlerdi her ikisi de.

Erva'nın, annesi ve diğer aile üyelerinin şaşkın mimikleri eşliğinde gelenlere bakıyordu.

Annesi önce kızına,

"-hayrola nerdeydin kızım sen onca vakittir."

"-Buradayım anne. Adar Bey'le konuşmak için çıktım size de haber veremedim."lafa hemen Levent atladı.

"-sen ne konuştun ki bu adamla?" Adar'ı göz ucuyla süzen Erva, adam sinirlenmeden,

 

"-Levent abi! Abim hakkında konuştum sağolsun şikayetini geri çekeceğini söyledi."derken, Levent sanki Adar'ın sınırlarını zorlamayı bilhassa istiyor gibiydi.

"—bu adam boş yere şikayetini geri çekmez Erva ne istedi senden?"dedi. Adar içinden sabır çekiyordu. Kendini zor tutan adam öfkesini o denli susturuyordu ki; kimse daha önce kendisini bu hâlde görmemişti eminim.

 

Erva cevap veremeden arkadan gelen sesle hem sevinmiş hem de şaşırmıştı. Gelen abisiydi. Belli ki avukat çok hızlı çıktı.

"-evet Erva ne istedi bu adam senden?"gördüğü sima ve duyduğu kelamla öfkesi, siniri zirveye ulaşmıştı Adar'ın. Adamın bu hâlini fark eden Erva içinden hatim indirircesine dua ediyordu aksilik çıkmasın diye ama birazdan olacak sürprizden de habersizdi...

 

Gördüğü manzara karşısında dizleri, mutluluktan işlevini yerine getirmeyen Hasret hanım, oğlunu görünce yere yığıldı. Ciğerine yeni nefes ulaştığını anlayan kadın, çölün ortasında bir damla su görmüş gibi, oğluna sıkıca sarılıp özlem gideriyordu.

 

Annenin sevgisi görülmeye değerdi şuan.

 

Bu yüzdendir ki sevgisinden şüphe edilmeyecek yegâne insan annedir.

Ne gözyaşı sahte, ne de sevgisi yalan üzerinedir...

Çünkü evladın canı bir yanarsa, annenin canı bin yanar.

Evladın çehresi asıksa, anne kendine gülmeyi haram eder.

Evladın en ufak tebbesümüne anne kahkaha atar.

Zaten annelik şu dünyada eşi benzeri olmayan en değerli mücevher değil midir?

 

Özlemler dinmiş hasretlikler giderilmişti... Erva abisinin sorusunu yinelemesi ile,

"-yok abi bir şey istemedi. Gerçekten sağolsun kendisi çok iyi biri, senin kazayı kasten yapmadığını anlamış O da. Hem abi sen nerden öğrendin babamın kötü olduğunu?"diyerek girdi araya. Behnan Adar'a ters bakış atarak, kardeşine döndü cemalini,

 

"-çıkar çıkmaz Eve gittim. Sizi görmeyince Kumsal anlattı her şeyi. Bende buraya geldim. Şimdi bırak sen onu da. Bana masal anlatma. Ben malımı iyi tanırım söyle bakim ne istedi senden şikayeti geri çekme karşılığında."

 

Yanlış bir cümlede yılların hesabı burada görülebilirdi şayet...

 

Kız tam sözlerine başlayacakken, asıl sürpriz Yaser'den geldi. Yaser tüm aile tarafından tanınıyor ve seviliyordu... Erva iyice içinden çıkılmaz bir balçığa batıyor gibiydi.

 

Adar'ın yanında kıza sarılmak isteyen Yaser Erva'dan olumsuz karşılık alınca, abisinden dolayı istemediğini düşündü, halbuki asıl neden, yanında ki Adar'dı.

 

Behnan adımlarını hareket ettirerek Adar'a yaklaşmıştı. Sözlerinden kin, gözlerinden öfke sunuyordu sanki.

 

"-Adar beni şuracıkta öldürmek istediğini ikimiz de biliyoruz. Ben bilmeden Uraz'a çarptım. Şimdi sen eline hayatımı zindan etme fırsatı yakalamışken, babanın hayrına şikayetini geri çekmedin ya, kardeşimi neye mahkum ettin, ne istedin?"Adar da aynı kin, aynı öfke saçan gözler ve aynı nefret sunan kelamlarla,

 

"-beni iyi tanıyorsun Behnan. Evet bu şikayeti tek bir şey karşılığında çektim. Zamanı gelince Erva'dan öğreneceksin. Merak etme iki haftaya kalmaz öğrenirsin."dedi.

 

Yaser bu adamdan duyduğu isimle kendini kontrol edemeden,

"-Erva ne alaka lan."Dedi. Geri durmamakta kararlı olan Adar;

"-sen kimsin ki bana hesap sorma cüretini kendinde görüyorsun?

 

Beni tanımamış olmana veriyorum bu cahilliğini.

 

Çünkü ben muhataplarım dışında kimsenin ne dediğini umursamıyorum. Dediklerin bir kulağımdan girmedi bile, ona göre bir daha ki sefere önce kendine dikkat et sonra da haddine dikkat et. Zira haddin sınırlarını aşıp bana bulaşırsa acı bir şekilde öğrenirsin hudutlarını."duydukları ile sinirden sırıtan Yaser, istemsizce Erva'ya,

 

"-senin böyle adamlarla ne işin var Ervaa!" dedi bağırarak. Adar bu bağırışa kızmış olacak ki bir yumruk atarak yere serdi Yaser'i. Ve devam etti cümleleriyle,

 

"-bir daha benim yanımda herhangi bir kadına dil uzatmayacaksın! Hele benim olana asla cüret etmeyeceksin bile!"Bağırışlar sonucunda gelen hastane polisleri kendilerini uyarınca, Adar kıza önce "-vazgeçtim burda kalmayacaksın. Benimle geleceksin!"deyip ardından bileğinden tuttuğu gibi gitmek için kıpırdamışlardı. Yalnız hem Yaser hem de Behnan kızı yanına çekmek için peşlerine gitti.

Çok geçmeden Yaser saldı cümlelerini.

"-sen kim oluyorsun da benim sevgilimi alıp gitme cüretini kendinde görüyorsun. Hem benim olan ne demek!?" Adar susmak için kendini çok zorluyordu. Erva şok geçirmiş gibi tek kelime etmezken, Adar ise

"-benim sıfatım seninkinden üst çocuk."diyerek dalgaya aldı Yaser'i...

 

Adar konuşmasını bitiremeden Behnan girdi araya,

"-sen benim kızkardeşimi bizden habersiz nasıl ve nereye götürürsün." Adar artık susma yeminin bozacaktı anlaşılan... Aynı dalga geçer ifade ile,

 

"-yanlışın var Behnan! Çünkü ben senin kızkardeşini götürmüyorum." Daha sonra lügâtında ki kelimelere daha bi bastırarak devam etti adam.

 

"-ben kendi karımı götürüyorum. Sende biliyorsun ki bir kadının yeri, kocasının yanıdır!"

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Loading...
0%