@3gizemliyazar4
|
" Bütün gayreti karnına giren şeyler için olan kimsenin, kıymeti de karnından çıkan şey kadardır. ( İMAM GAZALİ )"
~~~~~
[ KEYİFLİ OKUMALAR ]
~~~~~
Adar arkasında Erva'yı yalnız, kimsesiz ve hiç gibi bırakıp yola devam ettikten sonra kendisini bekleyen büyük sürprize mana veremedi. Hem kalbinden hem gözünden ıraklaşan sevdası ansızın çıkıp gelmişti. Adar'ın nutku tutulmuşçasına mimiklerinde dahi en ufak bir kıpırdama olmazken yine karşısındaki kadının gülümseme yarenliğindeki sesiyle kendine geldi.
"-hoşgeldin Adar. Seni görmeye geldim. Geç olunca Zeynep teyze bu gece burda kal daha gitme dedi. Bende seni bekleyeyim dedim." Adam, kadının hiç bir şey yaşanmamış gibi rahatlıkta gülmesi ve konuşmasına sinir olmuş gibi.
"-asıl sen hoşgeldin Işılay. Hani burası benim evim yaa."deyip kimin kimin evinde ev sahibi ve misafir olduğunu dank ettirdi. Işılay, Adar'ın laflarına bozulduğu hâlde belli etmek istememesinin neticesinde, tebessüm ederek yanıt vermeyi tercih etti. Aslında Adar'a, kızgınlığına ve de kırgınlığına kendi de hak veriyordu...
"-geldiğime ve sürprizime sevinirsin sanıyordum." Adar alaycı bir üslup eşliğinde kinayeli bir biçimde:
"-bir, sürpriz sevmediğimi bilirsin. İki, bende yeri olmayan insanların sürprizini sevmediğimi daha iyi bilirsin."deyince.
Işılay geride bu denli kin ve öfke bıraktığını adamın kelamlarıyla beraber, gözlerinin içine bakınca daha iyi anladı. Çok beklemeden:
"-neyse Adar iyi geceler. Daha fazla burda kalmayayım. Ne sen rahatsız ol ne de ben rahatsız edeyim."dedi. Adar gecenin geç saat olmasından ötürü:
"-Işılay gerek yok burda kal. Geç saat oldu. Zaten annem de burda kal demiş. Kal."dedi.
Adar eski sevdasının gitmesini istemediği için annesini bahane mi etti bilinmez lakin böyle konuşması Işılay'ın kalbinde ümit tohumu ekiyordu.
Kadın, adamın gözlerinin içine gülen gözleri ile bakınca, Adar önce gözlerini sonra da hareketlenerek kendini kaçırdı olduğu yerden. Işılay giden eski sevgilisinin arkasından:
"-gözlerimin içine hâlâ bakamıyorsun. Demek ki seni geri kazanma mücadelemi mutlu sonuçlandıracağım. Evli olsan bile..."diyordu sinsi sinsi düşünerek.
Bu gece sürpriz sadece Adar'a değil Erva'nın ailesine de uğramıştı. Adar'ın gitmesiyle beraber Erva kapının önünde sanki yanlış bir şey yapmışçasına mahçup şekilde abisinin çağırmasını bekliyordu.
Öyle bir düşünce içindeydi ki kız, bir yandan kendi evine bile el gibi misafir edilmeyi beklemenin hissi yeteri kadar üzmüşken, bir yandan da kim bilir neler işiteceğim diye merak ediyordu kız çaresizlik içinde.
Çok geçmeden Behnan kızı içeri davet etmeyince merak eden ev halkı uyuyan minik Özden ve yeni taburcu olan baba hariç hepsi kapıya gelmişlerdi. Anne, özlemi ile kızı sarmalamaya başladı. Sırasıyla yengesi Kumsal ve kardeşi Pusat sarılıp içeri davet etti. Annesi kızı kolundan tutup:
"-niye kapıda beklersin girsene içeri. Gece serindir hava sen hemen etkilenirsin."dedi anne şefkatiyle.
Dünya üzerinde bütün iyi kelimelerin hepsini içinde barındıran dört harfe sığdırılan tek kelimedir ANNE. Şefkat, sevgi, merhamet, cennet vb. kelimeler gibi kelamlar lügatta mevcut olmasaydı şayet tüm bunların, anne kelimesi ile anlatılacağına and içilebilirdi.
Erva içeri girdi, yüzüne bakmayan abisi, içindeki burukluk ile konuşan babası ve her zamanki gibi normal olan ev ahalisinin seslerinin biraz yükselmesi ile uyanan minik Özden içeri girince hemen halasına koştu. Minik beden minik kalbiyle:
"-haya ben şeni bu kada öjledim!"dedi iki elini yanlara doğru açarak.
"-bende seni çok özledim prensesim!"
"-haya şen niye gelmedin?"
"-geldim ya halasının bir tanesi."
"-şimdi deyil haya. Hani şen önceden gelmemistin yaa."
"-evet ama seni çok özlediğim için daha fazla bekleyemedim."
"-haya ben şeni bu kada çok sebiyom!"dedi yine iki elini yanlara doğru açarak. Daha sonra Erva iki elini yanlara daha fazla açarak:
"-bende seni taaam bu kadar çoook seviyorum aşkım!" Uykusundan yeni uyanan kız tekrardan esneyince annesi:
"-hadi gel kızım biz uyuyalım hala dinlensin biraz." deyip kızını alır almaz Özden ağlayarak:
"-ane ben hayamla uyucam!" "-tamam kızım sen halanla uyu."diyen Kumsal sonra görümcesine dönerek:
"-valla Erva yiğenin seni gördü ya sen olmadan uyumaz bugün.!"
Erva kelimleri yengesine, gözleri yiğenine dönük biçimde:
"-sorun değil yenge. Biz prensesimle çok güzel uyuruz dimi prensesim."
"-ebet haya."karşılığını alan Erva kızın uykusunu da bahane ederek soru bombardımanından kaçmayı başardı şimdilik...
Erva yiğeninin uyumasıyla beraber, her zaman geçtiği penceresinin kenarından perdeyi aralayarak içli içli ağlamaya başladı. Yaser'e ağladı. Hayallerine ağladı. Yaşantısına ağladı. Ailesine ağladı ve en sonunda kendisine, kaderine ağladı.
Haşa kadere isyan değildi bu. Fakat insan neden sualini kendine soramadan da edemiyordu. Neden ben, neden benim başıma geldi, neden hayatım bir anda harap oldu demekten Erva da kendini alamadı. Kendine ağlayan çaresiz yüreğin gözleri yarım şeklinde olan aya takılınca, aklına yine mazisinde saklı sevdası geldi. Yarım aya karşı kendi duyabileceği bir tonda üzüntü, keder ne denirse densin adına konuşmaya başladı:
"-ben yarımımı kaybettim senden bir farkım yok. Senin gibi yarım kaldım. Üstelik yarım kalan sadece ben değilim. Hayallerim, aşkım, geleceğe dair umutlarım, hepsi ama hepsi yarım kaldı. Heveslerimin kursakta kalmasıda cabası... Her şeyin yarım kalmasına alışırdım lakin Yaser'sizliğe nasıl alışabilirim. Varlığı en güzel muradım, yokluğu en büyük ızdırabım olan adam sensizliğe nasıl alışabilirim. Büyük ızdırabın içinde merhem nasıl bulayım ben şimdi..."
Erva kendi kendine dertleşirken ya ızdırabına merhem bulacak ya merhemine kavuşacak yada merheminden vazgeçecekti... Kız biraz daha bekledikten sonra tüm bunların sorumlusu olan Adar'ın akla gelmesiyle:
"-Adar beni bu durumlara düşürdün ya, intikamına kurban seçtin ya yemin ederim ne intikamına konu olacağım ne de bir daha kendimi bu durumlara düşüreceğim..."deyip ayı seyre daldı.
Adar ise gözlerine bir türlü uğramayan uykuya söve söve malikanenin bahçesine çıktı. Dideleri müthiş İstanbul manzarasına güzellik katan yarım aya takılıp düşüncelere dalmıştı. Dumanını içine çekip tüttürdüğü sigarası ile.
Erva ve Adar birbirlerinden nefret eden iki insan bilmeden aynı şeye odaklanmış, düşünüyorlardı.
Adar düşünceleriyle derin bir nefes çekti içine. Adar öylesine kin içindeydi ki Erva'ya karşı hiç ama hiç merak etmiyordu kızı. O esnada odasında su olmadığı için geceliği ile mutfaktan su almaya inen Işılay, Adar'ın bahçede olduğunu görünce elindeki sürahiyi mutfağa bırakıp Adar'ın yanına gitti.
Adar, yanında esmer tenine yakışan kırmızı geceliği ile beliren Işılay'ı görünce gayet normal bir hâlde:
"-bir şey mi oldu?"dedi.
"-şey ben susamıştımda. Mutfağa su almaya indim." Adar kızın gözlerine bakmaktan kendini men etmişçesine, kızı tersleyerek:
"-ama burası gördüğün gibi mutfak değil, bahçe."
"-evet seni görünce yanına gelmek istedim."deyip. Aradaki mesafeyi biraz daha kapatan Işılay kendisine o kadar çok güveniyordu ki geldiği ilk gün büyük cesaret gösteriyordu âdeta. İki eliyle adamın yüzünü tutup, gözlerinin içine bakarak:
"-seni çok özledim Adar."deyip adamın dudaklarına doğru yaklaşırken Adar hemen kadını itip:
"-sakın bir daha böyle bir şeye kalkışma hele yalan hiç konuşma Işılay."dedi. Işılay adamın dediklerini anlamamış gibi aynı şekilde adama yine yaklaşınca bu sefer biraz daha sert itilip sert sözlere muhatap olmuştu.
"-Işılay bir daha böyle bir şeye kalkışma dedim sana. Bu neyin rahatlığı hayırdır. Geçip giden onca zamana rağmen hiç bir şey olmamış, ayrılıklar yaşanmamış gibi bu neyin vurdumduymazlığı!?"
"-Adar seni çok özledim diyorum sana."diyen Işılay'a karşı Adar daha sert bir tonda kızın lafını keserek:
"-evli bir adamı özleyemezsin! Sen bekâr olabilirsin ama ben evliyim. Evliliğime ve eşime sadık kalacağıma söz verdim. Sende çok iyi bilirsin ki ben verdiğim hiç bir sözden caymadım, caymam..." Işılay Adar'ın kendisine böyle davranmasına sinirlenmiş olacak ki:
"-ne evlilik ama karın burda bile değil."
"-orda dur! Bana söylediklerine sabırlı olurum ama evliliğime, hele hele karıma karşı dil uzatılmasına asla izin vermem." Adar hiç istemeye istemeye bu sözlerini salarken, devamında Işılay'ı küçümser ve aciz olduğunu haykırırcasına:
"-bu sen olsan bile..."deyince Işılay: "-bana kızgın ve kırgın olduğun için böyle söylüyorsun!" "-Işılay burda misafirsin. Biz misafirleri hakkı ile ağırlarız, şansını zorlama ve sabrımı sınama benim."dedikten sonra kadın hayal kırıklığı ile odasına geçti...
| 1 HAFTA SONRA.|
Geçip giden bir haftanın ardından dün kına gecesinden sonra, ayın yerini güneşe devrettiği günde, ışıklar pencerelerden içeri göz kırpıyor, bugünü hatırlatıyordu. Evet bugün Düğün günüydü. Müthiş bir kalabalığın şahit olacağı Karayazı düğünü vardı bugün.
Karayazılar kahvaltı sofrasında iken, çalınan kapıyla beraber Işılay içeri girdi. Adar morali bozuk olsa bile ses etmedi. Fakat geleneklerine bağlı olan dobra bir annesi vardı. Açık açık konuşan dominat bir kadındı Zeynep Sultan.
Çok geçmeden sözlerinin muhatabı olan Işılay'a dönen çehresi ile:
"-Işılay hoşgeldin buyur kahvaltı yapalım fakat sana diyeceklerim var kızım."
"-dinliyorum Zeynep teyze!"
"-bak Adar'ın bugün düğünü var Erva ile. Erva yani Adar'ın karısı burda bizimle yaşayacak bugünden sonra. Demem o ki bir daha böyle habersiz sürekli gelmelerin olmasın seni sevdiğimi bilirsin yanlış anlama beni. Ben eski toprakların ve de eski kuralların kadınıyım. Ömrüm yettiğince kendimden taviz vermeyeceğim. Lakin takdir edersin ki kimse ama hiç kimse kocasının eski sevgilisinin, kendi evine gelmesini hoş karşılamaz dahası ben gelinimin gururunun incinmesine müsade etmem! Anlıyorsun beni değil mi?"dedi kısa ve öz biçimde.
Işılay mesajı almıştı artık. Karşısındaki kadına mimik oynatarak cevap vermişti. Adar'ın söylemek istediği ne varsa hepsini Zeynep Sultandan işitmişti Işılay...
Zeynep Sultan oğullarına dönerek:
"-Adar akşama düğünün var ve ben hiç bir sıkıntı istemiyorum. Git ve şimdiden hazırlanmaya başla. Uraz sende git organizasyonla konuş her şey yolunda mı diye son kez kontrol et. Ne bilim davetiyeleri falan kontrol et."dedi.
Adar gözleriyle annesine "-hayır anne. Bu düğün o kadar umrumda değil."demek istese de Işılay'dan ötürü kelimelerindeki isteksizlik ile:
"-merak etme anne. Her şey yolunda."
"-her şey yolunda olsun oğlum."Zeynep Hanım manidar bir hâlde uyarırken oğlunu.
Güneş artık tepeden bakıyor dünyaya günün öğle vaktinde olduğunu haber ediyordu.
Zilin çalması ile Erva kapıyı açmış ve gelenlerin kuaför olduğunu anlayınca bir şey diyememişti. Neyse ki dün geceden burda kalan Gökçe, Adar'ın gönderdiğini anladığı kuaförü içeri almıştı...
Kuaförler, Erva'nın yaşlarıyla parlattığı yeşil gözlerine odaklanmıştı çoktan. Erva yapılan makyajın ardından Gökçe'nin:
"-şu buğulu göz makyajını senden başkasına yakıştıramıyorum yaa. Çok güzel olmuşsun. Üstelik beyaz gelinliğinle olan uyumu insanı hayran ettirir sana." Erva işittiklerinin ardından odasındaki boy aynasının karşısında dışı bembeyaz ama içi siyah olan bir benlikle derin bir ah çektikten sonra:
"-dimi Gökçe sanki gözlerim yeteri kadar buğulanmamış gibi..."
"-özür dilerim. Ben seni mutlu görmek istiyordum. Sonuçta evliliğin..."devamını getirmesine mani olmuştu Erva:
"-mutsuz bir evlilikten, ne mutluluk verecek koca nede mutlululuğun hakim olacağı yuva beklenemez. Hele gönlünde sevda olan hiç beklemez..."diyerek.
Gökçe kuaförlerin gitmesinin ardından telefonuna gelen mesajı Erva'ya söyleme konusunda kararsızken en sonunda Erva'dan hiç bir şey saklamaya Gökçe başladı anlatmaya...
"-Erva sana bir şey söylemem lazım. Gerçi kızacaksın ama..." "-dinliyorum Gökçe." "-şey... Yaser..." "-devamını getirme Gökçe." "-seninle son kez konuşmak istiyor." "-daha öncede dedim ben konuşmak istemiyorum. Konuşup ne diyeceğim ben adama."
"-Erva bence son kez konuşmalısın en azından helallik istemelisin. O sıradan bir insan değildi ki senin için. Senin konuşmak istemen gereken yerde o istiyor bence vicdanlı davran istersen."
Kız her şeyden daha çok konuşmak isterken Gökçe'nin dedikleri kalbine cız etti.
"-doğru söylüyorsun. Her şeyime şahit her şeyimi bilirken hâlâ vicdansız olduğumu sen bile düşünüyorsan haklısın Gökçe."
"-Yapma Erva bunu demek istemediğimi çok iyi biliyorsun. Ama en azından ne için terk edildiğini bilmeye hakkı var. Konuşup helalleşmeye hakkı var. Bir açıklama dinlemesine hakkı var."
"-anlamıyorsun değil mi Gökçe? Ben O'nunla konuşamam."
"-iyi de neden, neden?"
"-neden mi? Yaser'le konuşursam iki ihtimal var. Ya gözlerinin içine bakıp, dudaklarından dökülen özlem dolu kelamlara esir olup bu evlilikten vazgeçeceğim. Vazgeçersem de Yaser ölür o vakit Adar bunu yapacağını söylemişti. Ya da Yaser bana çok ağır laflar söyleyecek, kalbimi derinden kırarken, bende ki yeri sarsılacak. Yani her iki ihtimalde de Yaser'den ayrılacağım madem. Ne bendeki yeri sarsılsın ne de Adar'ın intikamına kurban olsun. Anlıyor musun beni!?"
Gökçe, duyduklarından sonra arkadaşına hak vermiş olacak ki Yaser'e:
"-sana yardımcı olamadığım için üzgünüm ama Erva seninle konuşmak istemiyor. Gel vazgeç bundan."şeklinde mesaj çekti. Mesajı okuyan Yaser yanındaki arkadaşı Halil'e gözü buğulu bir hâlde:
"-yine kabul etmedi anlamıyorum ne değişti bu kızda, ne oldu bir anda böyle."
"-parayı bulmuş, zenginliğin tahtına konmuş daha ne olsun oğlum."
"-hayır Halil benim Erva'm yapmaz. O öyle bir insan değil ki. Dedim ya Behnan için girişmiş bu yola."
"-öyleyse seninle niye konuşmayı kabul etmiyor bir türlü."
"-bilmiyorum ve artık ne olursa olsun bugün konuşacağım Erva ile."
"-oğlum kızın düğünü başlayacak birazdan ne konuşması. Ayrıca nasıl konuşacaksın kocasının yanında."
"-ne olursa olsun konuşacağım düğünde kocasının yanında olsa bile konuşacağım." Yaser gözünü karartmış, plan yaparken
Düğün vakti gelmişti. Adar süslenen gelin arabasının şoför koltuğunda düğün konvoyuna liderlik yaparken nihayetinde yollar bitmiş, mesafelere erimişti. Erva'nın evine gelmiş, kapıyı çalmış ve artık Dildarlarla muhatap olmuştu.
Behnan bu adama yumruk atmamak için ömrünün en uzun sabrını sergilerken, babasının nasihatini dinleyecek kendilerinden taraf bir problem yaşanmayacaktı elbette. Adar Behnan'a:
"-kardeşini getirmeyecek misin?"dedi sinsi yüzüne kondurduğu alaycı tebessümü ile.
Behnan içinden sabır çekerek, dişlerini de sıkarak:
"-bacımın kırmızı kuşağını bağlayayım önce."dedi.
Ne olursa olsun bu adama zafer naraları attırmak istemiyordu. Bu yüzden kardeşiyle bir hafta konuşmamasına rağmen bunu belli etmeyecekti. Behnan etrafına toplanan kalabalığın içinde salavat ve tekbir getirerek, dualarının eşliğinde elindeki kırmızı kuşağı, kardeşinin beline iki kez sardıktan sonra üçüncü de bağlamıştı. Kardeşine sarılıp sadece kendilerinin duyabileceği tonda"
"-biliyorum bana kırgınsın sana böyle davrandığım için. Ama bende sana kırgındım bu yüzdendi davranışlarım."
Kız azad etmekte zorlanmadığı göz yaşlarını, sırayla dökerken:
"-abi ben..."
"-şşş. Şimdilik sus. Benim kardeşimsin sen. O yüzden yaptığının arkasında dur. Keşke böyle bir şey yapmasaydın ama bazen biz insanlar kaderin yaşatmak zorunda bıraktığı olayları yalnızca izliyoruz. Ve oldu bir kere. Şimdi sakın ama sakın kendini ezdirme. Sana kötü mü davrandılar, canını mı yaktılar, hemen beni arıyorsun."Behnan böyle deyince Erva gözlerindeki yaşların dudaklarını ıslattığı gibi:
"-çok sağol abi seninle konuşmak bugün beni mutlu eden tek şey..."diye karşılık verdi. Araya Zeynep hanım girdi kızının katilinin karşısında olmasına canı yana yana:
"-hadi Erva gidelim biz."dedi. Erva eve, ailesine, geçmişine aşırı özlem içeren didekeriyle son kez bakarmışçasına ne kadar bakarsam kârdır diye bakıyordu. Çok geçmeden Behnan kardeşini koluna alıp bahçeye çıkınca, Adar simasına hükmeden sinsiliğin getirdiği pislikçe bir sırıtma yarenliğinde Erva'yı koluna alırken Behnan'ın kulağına sessizce fısıldadı:
"-istediğin kadar saklamaya çalış. İçindeki biriken nefretin isyanını dışına vurmamak için zor tutuyorsun kendini. İyi de yapıyorsun böyle. Çünkü daha çok tutmak zorunda kalacaksın. Kardeşinin ateşine su olmak isterken ona köz olacaksın. Kardeşimin bedelini kardeşinle ödeyeceksin. Kısasa kısas ve bu daha başlangıç."dedi.
Behnan bu adamı görmek istemezken sözlerine muhatap olmanın verdiği öfke ile zor nefes alıp dururken ilk defa babasına verdiği sözü tutamayacktı ki arkadan önce Yaser'in bağıran sesi geldi:
"-Erva!" diye. Hemen ardından bir el silah sesinin işitilmesi de gecikmedi...
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ |
0% |