Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@4yp3ri

🌒

 

Anlamak Zor- Diego, Mavi

Yoksun- Dolu Kadehi Ters Tut

 

Herkesten önce uyandığımı fark ettim. Uyuyakaldığım masanın üstü çizimlerle doluydu. Hepsi çok başarılıydı. Çizimleri inceledikten sonra hepsini çantama koydum.

 

Ilgın'da olan kıyafetlerimden günlük giyilebilecek koyu pembe bir takım ve altına koyu pembe topuklularımı geçirdim.

 

Makyaj masasına oturarak yüzümdeki karışıklığı biraz olsun yok etmeye çalıştım.

 

Bugün bir toplantı daha vardı. Hızla Ilgın'şarı uyandırmadan kapıdan çıktım. Yol boyunca yürümeye başladım.

 

Yürürken, Selim'le üniversite için buraya taşındığımız ilk zaman buluştuğumuz bankla karşılaştım.

 

Bilerek olmamıştı, yoluma çıkmıştı.

 

Biraz ilerleyerek banka doğru adımladım. Biri oturuyordu. Onu rahatsız etmeden uzaktan bankı seyrettim. Geçmiş anılarımıza gittim.

 

"Sende özledin değil mi?" Selim'in sesini duymamla banka oturanın Selim olduğunu anlamam bir oldu.

 

Buradaydı işte. O da buradaydı.

 

Hızla uzaklaşmak yerine banka oturdum. İlk günkü gibi. Ama farklı duygular içinde, mevsimler geçmişken.

 

Sağ kolumda on yıl önce ilk arkadaş olduğumuz dönem bileğime bağladığı siyah ip vardı.

 

"Bunu hatırlıyor musun?" dedim gözlerimle işaret ederek. Buruk bir gülümsemeyle "Unutmak ne mümkün?" diye cevap verdi.

 

"On yıl önce, daha ilk arkadaş olduğumuz zaman bileğime takmıştın ve ben tam on yıldır bunu korudum. Senin karamsar duygularını ifade ediyordu. On dört yaşında bir çocuğa göre oldukça karamsardın. Benimle tanıştıktan sonraysa kendine zarar vermeyi bırakmıştın. Tabii bana yalan söylemediysen..."

 

Bileğimdeki aşınmış, kötü durumda olan siyah ipi gözümü kırpmadan kopardım ve kocaman olan ellerine bıraktım.

 

"Peki ya bunu?" diye sordum. Sol kolumdaki kırmızı ipi işaret ettim. Gözleri dolmuştu ve başını aşağı yukarı salladı.

 

"On sekiz yaşımızdaydık. İstanbul'a yeni taşınmıştık ve bu banktayken vermiştin. Yıllardır kopmayan bağımız aynı şehiri kazanmamızla ve ev arkadaşı olmamızla daha çok güçlenmişti. Senin sonsuz aşkını temsil ediyordu."

 

Kırmızı ipide kopardım. Gözlerim dolaya başlamıştı.

 

"Karamsar duyguların içinde aynısını söylemiştin. Ama onlar aşka evrilmişti. O gün sana inanmamalıydım işte."

 

Çantamın cebine ruhun zamandır sakladığım beyaz ipi çıkararak Selim'in birliğine bağladım.

 

"Peki bu ne anlama geliyor biliyor musun?" dediğim şeyle başını olumsuzca salladı. Bilemezdi zaten.

 

"Benim sana karşı olan hislerim. Beyaz. Saf. Hiçbir şey yaşanmamış gibi. Artık sen ve ben buyuz. Hiçbir şey yaşamamışlar."

 

Banktan kalktım ve hızlıca toplantıya yetişmek için adımladım.

 

Kelebekler artık yoktu. Onları kaybetmiştim. Artık kelebeklerin sesini duyamıyordum. Sanırım artık kelebeklerin varlığını hissedemeyecektim.

 

Toplantı boyunca tabii ki yalnızca Yunus "Bey" konuşmuştu. "Bundan sonra hem her mevsim defilelere katılacağız hem de koleksiyonluk ürün üreteceğiz."

 

Toplantı bittiğinde bir hışımla Yunus "Bey"in yanına gittim. "Bunu yapamayız." Yunus "Bey" ukala bir tavırla "Nedenmiş o?" diye sordu.

 

"Hem defile, hem koleksiyonluk ürünler... Bu kadar çok çalışacak, bu kadar ürün üretecek ekibimiz yok."

 

Yunus "Bey" ukala tavırını sürdürülmeye devam etti. "O zaman işe birilerini alalım, ne dersin tavır kız?"

 

Tavır kız ne amına soktuğum? "Cidden tavır kız ne?" Tek takıldığım bu olmadığından ekleme yaptım. "Hangi parayla Yunus "Bey?"

 

Bunu ödeyemediğimiz için defile denemiştik ve başarısız olmuştuk. "Bey kalıyorsa tavır kız." Hay ben böyle işe! "Ayrıca karşındakini ki zannediyorsun?"

 

"Yunus "Bey" karşımdaki biraz daha az normal bir insan zannediyordum, yoksa değil misiniz?"

 

"Markanızı yeniden inşa etmek için ortak oldum yani, onların maaşını ben öderim. Yeter ki yeniden eskiye dönelim."

 

Burun kıvırarak "Ben kendi kendime toparlardım zaten." dedim. Yunus "Bey" gülümseyerek "Artık buradayım, tek başına toparlamana gerek yok."

 

"Ben yalnız hareket ederim." diyerek noktayı koydum ve önümüzdeki defile üzerinde çalışma bahanesiyle şirketten erken ayrıldım.

 

Yarın Selim'e verdiğim beyaz sayfayı gerçekleştirecektim. Yeni bir hayata başlayacaktım. Olabildiğince

 

İlk önce barınağa giderek bembeyaz bir kedi almıştım. Ardından eve gelince saçlarımı ıslatarak belime kadar gelen açık kahverengi

saçlarımı kestim.

 

Annem ölmeden önce bana sadece uzun saçın yakıştığını söylediğinden yıllardır uzun saç kullanmış. Kırıklarını aldırmamak için hassas bir şekilde kullanmıştım.

 

Hızımı alamayınca kısa alnıma minik bir kakül kestim. Daha çok hızımı alamayınca kaküllerimi saçlarımın ön kısımlarını krem rengine boyadım.

 

İşim bittiğinde aynayla bakışmamak için odama giderek beyaz, daha adını koymadığım kedimle uyuduk.

 

 

🌒

 

 

Sevgi öldüğünde cinayeti kim işlemiş olur?Duygularını sömürdüğü için karşıdaki mi yoksa duygularımızı sömürmesine izin verdiğimiz için biz mi? Peki sevginin cesedi nedir? Sevgisizlik mi kişinin ta kendisi mi?

 

Elimi yüzümü yıkamak için sabah lavaboya girdiğimde tabakadaki görüntü ile çığlık attım. Etrafıma bakındım ve hiçbir şey göremeyince bunun kendim olduğunu fark ettim.

 

Sabahın yedisinde uyanarak koşuya çıktım. Duygularımı dizginleyebilmek için. Dizginleyemediğimde birilerine tekme atabildiğim için.

 

İki saat boyunca koştum ve iki saat boyunca aynı müziği dinledim.

 

Her geçen gün yükseldim

Fark ettiğinde düşmezsin

Sanırsın, çok beklersin

Ateş ettin, kirlendin

Her şey net, sen pikselsin

Düşmüş her şey yükselsin

Sen kal dipte isterdim

Dileklerim lanetli

 

Evlilikte evlilik diye tutturan kadınlardan değildim. Lakin evlilik teklifi etmesini beklediğim bir evredeydim. On yıllık geçmiş. Masallardakinden bile daha toz pembe. Toz olan tek şey hayallerimin benim.

 

Ya-ya-yanan yerlerim var ama hayallerim var

Zaman geldi mi? (Zaman geldi mi?) Zaman geldi mi bak

Anlamak zor çünkü alnım ak, ah

Yaram açık hâlâ, zor yaramak bi' boka

 

Bahar'sa benim en yakınımdı. Gruptaki en sevdiğim bile sayılabilirdi. Defileye gelmesini istediğimde bana önemli bir işi olduğunu söylemişti. Önemli işi sevgilimi ayartmakmış meğer.

 

Yaşa-yaşa-yaşayalım her şeyi pişman olmamak için

Yaşımız yir-yirmili, genciz

Soluk gece her şeyi içtim

Dedim aynaya "Sen de değiştin"

Bardak doluyken bile boş, gör

(Bardak doluyken bile boş, gör)

Yenemem, düşünceler silahşor

(Yenemem, düşünceler silahşor)

Tanıyorum her yanından şehri

Geçti üstümüzden gençlik

Baktım aynaya, değiştim

Tanıdığım kişi ben değilim

Her gün gülsen ne olur, kalbin endişeli?

Doldur bardakları taştıkça sinirim

Atsa bile kalbim çarpmaz kimse için

Verdim her parçamı, paramparça ettin

 

Amcam... amcamın her anında yanında olmaya çalışırken o beni en kötü günümde bırakmıştı. Annem ve babam öldükten sonra bana babalık ve anneli yapan amcam ortalıkta yoktu.

 

Ya-ya-yanan yerlerim var ama hayallerim var

Zaman geldi mi? (Zaman geldi mi?) Zaman geldi mi bak

Anlamak zor çünkü alnım ak, ah

Yaram açık hâlâ, zor yaramak bi' boka

 

Yunus "Bey" büyüyememiş büyüme hormonu! Çocuk gibi benimle didişmeye çalışıyordu. Hayatımın orta yerine ev inşa etmeye çalışmamış gibi bir de bebek gibi davranarak sevgi bekliyordu.

 

Dön-döner başım ayakta dursaydım

Silik yaşım, hayata tutsağım

Bölük pörçük bıraktı kursağım

Oluk oluk kan, kulaklı kırk ayak

Yol arkadaşım derdim ve tasam

Sorunlarım sanki gece konser

Neler taşır bu omuz, bir sana anlattım

Bi' de bu gece duvara

 

Arkadaşlarım... onlar ellerinden geldiğince yanımda olmaya çalışsalarda kendimi yalnız ve boktan hissetmeden edemiyordum.

 

Evim artık zindan bana

Muhtacım inanmana

"Git" geldi birden bana

Ölüm iyiden yana

Evim artık zindan bana

Muhtacım inanmana

"Git" geldi birden bana

 

Kariyerim... kariyerimse yokuş aşağı düşüyordu, ya hız treni bitmişti ya da bir yokuş daha vardı. Buradan göremiyordum.

 

Ya-ya-yanan yerlerim var ama hayallerim var

Zaman geldi mi? (Zaman geldi mi?) Zaman geldi mi bak

Anlamak zor çünkü alnım ak, ah

Yaram açık hâlâ, zor yaramak bi' boka

 

Kısaca hayatım bok batmıştı.

 

🌒

 

Koşudan sonra eve döndüm. Kapımın önünde siyah beyaz bir kutlu görmemle yere eğilerek kutuyu elime alarak içeri girdim. Merakla kutuyu açtım.

 

İçinde siyah beyaz bir sürü kedi olduğunu gördüm. Birkaç dakika boyunca onları seyrettim. İlk başta uyuduklarını düşünsemde sonradan fark ettiğim şey damarlarındaki kanın alevlenmesine neden oldu. Uyumuyorlardı. Ölmüşlerdi.

 

Selim'le aldığımız kedi Nefse hamile olduğundan veterinerdeydi. Ve bu kedilerin hepsi onun çocuğuydu.

 

Gözlerimden firar eden yaşlarla bir hışımla Selim'i aradım. "Bu kediler... bu ne demek?" Selim derin bir nefes alarak konuştu. "Doğum sırasında ölmüşler."

 

Kan beynime sıçradı ve üzüntüyle doldum. Günlerdir aklımdan çıkmıştı. Nasıl çıkabilirdi? "Nefse nerede?" dedim.

 

Selim anında "Hala veterinerde." diyince içime bir rahatlama geldi. Ona beş şey olsa yapamazdım. Beyaz'ı ona kardeş almıştım.

 

Beyaz... Artık bir adı vardı. "Geliyorum. Nefse'yi evine getireceğim ardından yavrularını gömeceğiz

 

Selim tereddüt dolu bir sesle konuştu. Benimle mi? Konuşmak istemediğini düşünmüştüm."

 

Onunla bir şey yapmak istediğimi düşünmemiştir umarım. "Bu kızımıza olan saygımızdan"

 

İki dakikada duş alarak giyindim.Veteriner yakınlardaydı o yüzden sorun olamayacaktı.

Siyah beyaz kutuyu yanıma almıştım. Tam evden çıkacakken Selim'i kapımda buldum.

 

Selim beni gördüğü ilk saniye biraz duraksama yaşasada "Saçların güzel olmuş..." dedi sakince. Teşekkür ettim sadece.

 

Ben gidene kadar işlemleri halledecek Nefse' getirmemişti. "Saçlarını benim yüzümden mi..." başımı anında olumsuzca salladım. "Sıkıldım." Başını anlamış gibi salladı.

 

Birlikte hiç konuşmadan Nefse'nin çocuklarını arka bahçeye gömmüştük.

 

Üstüm biraz kirlensede geç kalmak üzere olduğumdan önemsemeden evden ayrıldım.

 

Gün boyunca ben ve Yunus "Bey"le bize gelen çizimleri değerlendirmiştik. O benim defilelerde başarılı olamadığım kanısına vardığından defile çizimlerini o koleksiyonluk çizimleri ben değerlendirmiştik.

 

21 Haziran'a kadar olabildiğince bitirmeye çalışıyorduk. Yazın başlangıcı. Bu hafta içinde bize ulaşan tüm çizimleri değerlendirerek üretim aşamasına gelecektik.

 

Çıkışta Ilgın beni buldu. "Çıkışta bizimlesin seni bomba bir kadınla tanıştıracağım." İşte bunu sevmiyordum. Ilgın sürekli yeni tanıştığı insanları bizimle tanıştırarak dahil etme çalışıyordu. "Bu arada saçların ne kadar güzel olmuş."

 

Bir şekilde beni ikna etti.

 

"Tamam gelirim, ama çok kalamam Kerem'e sözüm var." Kerem'le iki bekar insan olarak yeni açılan bara gidecektik.

 

Birlikte çıktık ve dördümüz yemek yiyeceğimiz restorana gittik. Eğer biz seversek kadını erkek tayfaylada takıştıracaktık.

 

Kadın biz masaya oturduktan sonra geldi. Çok geç kalmaması iyiydi.

 

Siyah uzun saçları belirgin yüz ve vücut hatları vardı. Kırışıklıkları vardı. Ama oraya işlem yapmak yerine öylece bırakması ona daha güzel ve doğal bir hal vermişti.

 

Gülümseyerek elini uzattı. "Ebrar Neslişah." Neslişah... Bu soyadı bir yerden tanıdık geliyordu ama çıkaramamıştım. Sıra sıra hepimizin elini sıktı.

 

"Gazal."

 

"Burcu."

 

"Ceylan."

 

"Beni biliyorsun zaten. Yine de tanışalım ben Ilgın."

 

Sohbet açıldıkça açılmış, başka konulara girmişti. Yanlışlıkla tüm ilişki durumlarımız ortaya serilmişti.

 

"İlişkilerimiz o kadar berbatki anlatamam. Ceylan'ın en son lisede sevgilisi oldu. Zamanı yokmuş hanımefendinin. Ben arkadaşımla sevgilimi bastım. Ilgın... Ilgın ne olsun? Tayfun ona deli gibi aşık ama yüz vermiyor. Bir tek Burcu ve Fırat'ın sağlıklı, güzel bir ilişkisi var. Ha bide aramızda Kerem var. Kerem'in yanında gördüğümüz kızı öbür gün göremiyoruz. Hem daha iyi hem daha kötü."

 

Ebrar başını anlayışla sallayarak "İlişkiler hep inişli çıkışlı oluyor. Ama sevgi hep kazanır." Telefonu çaldığında çantasından telefonunu çıkararak aramayı açtı.

 

"Efendim aşkım?"

 

"Dışardayım, sosyalleşiyorum."

 

"Eve gelmeme sebebini alabilir miyim?"

 

"O kadınla olmanı sevmiyorum."

 

Kerem'in aramasıyla yerimden kalktım ve "Gitmem gerek." diyerek kalktım.

 

 

Kerem'in attığı konum yeni açılmış bir bara aitti. Yeni açıldığındansa oldukça kalabalıktı. Bar deniz kenarındaydı. Bana Mersin'de gittiğimiz yeri andırmıştı.

 

Elimdeki telefonun titremesiyle telefonu açarak kimin yazdığına baktım. Bizim gruptu.

 

Yoksun, yanımda yoksun

Diyo'lar olsun, unut onu yenisi gelir

Ben onsuz kalamam sonsuza kadar

Olmaz, yıkılır mahvolur biterim

 

Bahar'ın hikayesin ekran görüntüsünü atmıştı Burcu. Selim ve Bahar fotoğrafta sarmaş dolaştı.

 

Telefonumu bir hışımla kapattım. Ama çoktan gözümden bir damla firar etmişti. Bu gece buradakilerden biriyle sevişmezsem gel sik beni! O derece yani!

 

Yoksun, yanımda yoksun

Diyo'lar olsun, unut onu yenisi gelir

Ben onsuz kalamam sonsuza kadar

Olmaz, yıkılır mahvolur biterim

 

Etrafıma bakınırken Kerem'i gördüğümden ona doğru adımladım. "Nabersin kanki?" Normalde "kanki" lafına ayar olsamda şu dakika bunu önemsemedim.

 

Kerem'i bozmadım "İyi kanki sen?" Kerem'in cevap vermesini beklemeden elindeki içkiye uzanarak tek dikişte bitirdim.

 

Bak bana, gör beni ne haldeyim

Kendime benzeyen bi' gölgeyim

Hala senin derdindeyim, ben en dipteyim

Gittiğinden beri böyleyim, daha ne söyleyim

 

"Bende iyi." dediği sırada yanına tanıdık bir adam geldi "Deniz?" Yani tesadüflere inanmayan bir insan olarak koca İstanbul'da bu kadar milyon kişinin arasında bizim karşılaşmamızı aşırı tuhaf bulmuştum.

 

Kerem beni aydınlatarak "Mekanın sahibi Deniz, bizi davet etti. Sana sürpriz olsun diye söylemedim."

 

Yoksun, yanımda yoksun

Diyo'lar olsun, unut onu yenisi gelir

Ben onsuz kalamam sonsuza kadar

Olmaz, yıkılır mahvolur biterim

 

"Bizi? Bana? Sürpriz?"

 

Deniz elindeki içkiyi bana uzatarak "Biliyorum, bir kural koymuştuk. Lakin uzun süre sonra seviştiğim ilk kadınsın ve seninle olmak çok güzle hissettirmişti. Yanı bir gecelik kuralımızı esnetsek fena olmaz diye düşündüm.

 

Yoksun, yanımda yoksun

Diyo'lar olsun, unut onu yenisi gelir

Ben onsuz kalamam sonsuza kadar

Olmaz, yıkılır mahvolur biterim

 

Deniz'in uzattığı içkiyi istekli bir şekilde kabul ederek "Neden olmasın?" dedim. Ne dedim ben sana Selim?!

 

Aynalarda gördüğüm bu adam ben miyim?

Tanıyamaz oldum, çıkaramaz oldum ben kendimi

Hala senin derdindeyim, ben en dipteyim

Gittiğinden beri böyleyim daha ne söyleyim

 

"Mersin'den döndüğünden beri seni düşünüyorum."

 

Bu itirafı beklemediğinden birkaç saniye boyunca kalakalacak bana uzattığı içkiyi kafama diktim.

 

Yoksun, yanımda yoksun

Diyo'lar olsun, unut onu yenisi gelir

Ben onsuz kalamam sonsuza kadar

Olmaz, yıkılır mahvolur biterim

 

Bana ellerini uzattığında ne yapmaya çalıştığını anladım. Dans.

 

Ve bana Selim'i hatırlatan bu şarkıda dans etme teklifini elini tutarak kabul ettim.

 

Yoksun, yanımda yoksun

Diyo'lar olsun, unut onu yenisi gelir

Ben onsuz kalamam sonsuza kadar

Olmaz, yıkılır mahvolur biterim

 

Daha önceki danslarımız gibiydi. Mersin'i hatırlamam gerekirken bu dans nedense bana Selim'i hatırlatıyordu.

 

Ne dedik Gazal? Yeni başlangıçlar, yeni insanlar. Deniz yeni mi sayılıyordu eski mi? Neyse sen dansa odaklan.

 

Yoksun, yanımda yoksun

Diyo'lar olsun, unut onu yenisi gelir

Ben onsuz kalamam sonsuza kadar

Olmaz, yıkılır mahvolur biterim

 

Deniz kalçalarımdan tutarak bana yön verirken ona eşlik ettim. İkimiz de bu dansların nereye çıkacağını biliyorduk.

 

Barmenin bize doğru yönelerek getirdiği içkileri büyük bir gülümsemeyle kabul ederek kafama diktim. Ve dansa devam ettik.

 

Yıkılır mahvolur biterim

Yoksun, yoksun

Yıkılır mahvolur biterim

Yoksun, yoksun, yoksun, yoksun

Yıkılır mahvolur biterim

 

Şarkı bittiğinde Deniz "Barın yanında bir otel var." dedi beni aydınlatarak.

 

🌒

 

Odaya girdiğimizde dudaklarıma yapıştı. Onu büyük bir şehvetle öperken kapıyı kapatarak beni kendine çekti.

 

Onu kendim ve kapı arasına sıkıştırarak kendimi ona bastırdım. O ise dayanamıyor gibi hızla yerlerimizi değiştirdi.

 

O bunu yaparken dudaklarımız ayrılmıştı. Kendini bana bastırırken dudaklarımızı tekrar birleştirdi.

 

Elleri elbisemi yavaş hareketlerle indirmeye başladığında dilimi ağzının içine ittirdi. Ağzı dilimi kabul ettiğinde diklerimiz birlikte dans etmeye başladı.

 

Elleri elbisemin kollarını indirdiğinde göğüslerim açığa çıktı. Deniz benden ayrılarak göğüslerimle ilgilenmeye başladı.

 

Dilinin göğüs ucuna değdiği ilk saniye bıraktığı hissiyatla inledim. Kendimi ve göğüslerimi ona doğru ittirdim. Belim bir yay gibi gerilmişti.

 

O göğüslerimle ilgilenirken daha fazla dayanamadığımdan pantolonun düğmesini açmaya başladım.

 

Onun boxerını çıkarırken benimle eşitlenebilmek için tangamı çıkarmıştı.

 

Ve ikimizde dayanamadığımızdan penisini kadınlığıma doğru hizalayarak girmek için hazırlandı.

 

Orada, daha elbisemi çıkarmamışken, yatağa geçeyi bekleyemeden o köşede birbirimize katılmıştık.

 

🌒

 

 

 

 

 

Bir şarkı bulmuşum. Çok güzel. Dinlemeden duramıyorum. Öylesine, söylemek istedim. Yani şarkının nakaratı öyle güzelki..........::

 

İnstagram: K3ndindenhabersiz

 

TikTok: gunes_sondugunde_

 

Spotify: Gunes Sondugunde

 

Play List Adı: Zehirli Kelebek 🌒

Loading...
0%