Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@4yp3ri

MARINA- Bubblegum Bitch

Skapova- Neden Bu Kadar Güzelsin?

 

"Hay sikeyim!" Bağırmasıyla istemsizce "hah" sesi çıkarttım her şeyi planlıydı işte.

"İyi oyunculuk." dediğimde kaşlarını çatarak oyunculuğa devam etti. "Neden bahsediyorsun?"

 

"Sen yaptın değil mi bunu?" sesim sakin çıksada böyle devam ederse onu doğduğuna pişman edecektim.

 

"Tam olarak neden böyle bir şey yapayım?" dedi. Sesindeki yükseltiyi almıştı. Sakin sakin konuşuyordu artık.

 

"Bana dokunursan hayatın kayar." Onu uyarmıştım sadece, bu bir uyarıydı.

 

"Ülkede kız kalmasa belki." Sırıtarak dediği şeyle yetersizlik duygusu tüm bedenimi sardığı için "Benim diğerlerinden farkım ne?" dedim sesim bozuk ve kısık çıkmıştı.

 

"Kızım sende bir karar ver tersleyeceksen neden söylediğim şeyleri takıyorsun."

 

"Ben yetersiz değilim." dediğimde eğilerek "Ben sana yetersiz demedim." diye cevap verdi. O sırada gözümden bir damla yaş düştü.

 

"Değilsem neden öyle dedin?" Gözlerimden düşen yaşı elinin tersiyle ittirdi. "Sürekli ters cevaplar veren kızlara tahammülüm yok."

 

"Çirkin değilim yani." Burnumu çekerek söylediğim şeye güldü. Aynadaki görüntümden memnun olsamda Selim yüzünden yetersizlik hissediyordum. "Çok güzelsin."

 

"Yeterliyim yani?"

 

"Yeterlisin."

 

"Sevgili olsak beni aldatmazsın?"

 

"Aldatmam, neden aldatayım?"

 

"O zaman çık benimle."

 

"Bu bir çıkma teklifİ mi?"

 

"Bir yemek ben senden hoşlanmazsam daha bulaşmam sana."

 

"Benim senden hoşlanmama ihtimalim?"

 

"Az önce söylediklerine saydım."

 

"Sürekli ters cevap veren kızlar hakkında söylediklerim ne oluyor tam olarak?"

 

"Ben öyle değilim."

 

"Herkesin içinde bana sapık diyerek tokat atman?"

 

"Ben öyle değilim beni olmaya zorluyorlar."

 

"Kim?"

 

"Hayat."

 

"Kimdi o?"

 

"Sorulara başladık demek."

 

"Randevuya çıkmadan birbirimizi tanıyalım dedim."

 

"Kimse. Sıra bende nezlesinin ne?"

 

"Bizim zamanlarınızda renkle başlarlardı."

 

"Sen baya eskisin demek."

 

"Çok değil, yirmi yedi."

 

"Soruma cevap ver."

 

"Fotoğrafçıyım ben. Gezerek fotoğraf çekiyorum. En büyük tutkum ben."

 

"Sorduğun için teşekkürler bende moda tasarımcısıyım. Markam var."

 

"İyiymiş, en sevdiğin renk?"

 

"İlla soracaksın yani?"

 

"Alışkanlıklardan vazgeçmek zor."

 

"Zor... Hiçbirini sevmiyorum."

 

"Neden?"

 

"Sevmiyorum işte. Seninki ne?"

 

"Yeşil."

 

"Yeşil güzel renk."

 

"Öyle... Kardeşin var mı?"

 

"Var... yani vardı..."

 

"Sorun değil..."

 

"Annem, babam ve kız kardeşim on iki yıl önce kardeşimin okulundaki yirmi üç nisan gösterisine giderken trafik kazası geçirdiler... Beni amcam büyüttü."

 

"Özür dilerim sormamam gerekti."

 

"Sorun değil, geçmişimden kaçamam zaten. Senin var mı kardeşin."

 

"Aklıma senin kardeşinle benimkini tanıştırmak gelmişti o yüzden sormuştum... Deniz diye bir kardeşim var. Aramızda dokuz ay var. O yüzden bana abi değil de arkadaşım der. Çok tatlı bir çocuk bir gün sizi tanıştırmak isterim."

 

"Olabilir. Bende onunla tanışmak isteyebilirim sanırım."

 

"Adın ne bu arada?"

 

"Hazar... Hazar Çişelen."

 

"Sence buradan ne zaman çıkarız Hazar?"

 

"Bilmiyorum bana adını lütfetmeyen hanımefendi."

 

"Gazal."

 

"Efendim."

 

"Adım Gazal. Gazal Aksan."

 

"Tanıştığıma memnun oldum Gazal.

 

"Hazar."

 

"Efendim."

 

"Birazdan gelirler, arkadaşlarıma haber verdim."

 

"Ne zaman yaptın bunu?" Benim telefonum çekmiyor bile."

 

"Kızmayacağım söz verirsen söylerim."

 

"Korkmalı mıyım?"

 

"Asansöre binmeden önce beni takip eden bir sağının olduğunu ve beni asansöre kadar takip ettiğini yazdım."

 

"O sapıkta ben mi oluyorum."

 

"Zannettim."

 

"Peki neden gelmediler."

 

"Mesajı görmemişlerdir. Birazdan gelirler."

 

"Peki..."

 

"En son ilişkinde neden ayrıldınız?"

 

"Yürümediğine karar verdik... Sen..."

 

"Gazal!" Tayfun ve Yunus "Bey"in bağrışıyla sıçradım. "Buradayız!" Birkaç dakika boyunca Hazar ve ben sessizce bekledik ve asansör açıldı.

 

Tayfun gürleyerek "Bu mu o sapık?!" dedi. Hızlıca "Hayır." dedim ve ekledim "Artık gidelim." Bu sarılını sevmiştim.

 

🌒

 

Birkaç gündür Yunus "Bey"i görmemek için çekimlere gitmiyordum. Ne onu ne de başka kimseyi görmek istemiyordum.

 

Bir haftadır neredeyse hiç dıları çıkmamıştım. Sadece iki kez kahvaltıya inmiştim onun dışında atıştırmalık dışı bir şey yememiştim.

 

Nefse ve Beyaz'ı amcama teslim ettiğim için onları merak ederek amcamı aradım. "Efendim gülüm?" duyduğum sesle gülümsedim.

 

"Nefse ve Beyaz'ı merak etmiştim." açıklamamla birkaç saniye boyunca konuşmadı. "Beyaz iyi... Nefse de..."

 

"Ne oldu bir şey mi oldu Nefse'yi o iyi mi? Nerede? Yanında mı? Durumu nasıl?"

 

"Selim'le..." duyduğum kelimeyle tüm dünyam başıma yıkıldı. Günlerdir. Nefse. Selim'de. Haberim. Yoktu. Benim.

 

Onunla konuşmak dahi istemediğim için kapatmak üzere kuşağımdan uzaklaştırdım. Tam kapatacakken "Ölsende umurumda değilsin." dedim.

 

Benden izinsiz kedimi beni aldatan sevgilime bırakması, ben ona emanet etmişken... Hisselerimi satarak beni görmezden gelmesi... Artık hayatımda olmasını istemiyordum.

 

Bir hışımla Selim'i aradım. "Nefse sende mi?" Arkadan boğuk çıktığı için kim olduğunu fark edemedim bir kız sesi geliyordu.

 

Selim "Evet." dediğinde delirdiğini hissettim. Kan beynime sıçradı adeta. "İki saat içinde Nefse amcamın evinde olacak." dedim. Emir değil uyarıydı.

 

"Nefse benimde kedim Gazal. Sakinleşmen için uzun süredir eve gelip Nefse'yi görmememde gerçek bu. Ben onun babasıyım."

 

"Beni orospunun biriyle aldatırken de babası mıydın?" Sinirimi ona yansıtmamak için kendimi zor tuttum.

 

"Bahar senin arkadaşın Gazal." dediğinde ona karşılık "Cümleyi şöyle değiştireyim beni en yakın arkadaşımla aldatırken Nefse'nin babası mıydın? İki saate Nefse amcamda olacak." dedim ve bir hışımla telefonu kapattım.

 

Duygularım altüst olmuştu. Bunu tek o yapmıştı. On yılımı verdiğim adam, pardon erkek bana bunu yapmıştı. Göz yaşlarım çoğalınca lavaboya koştum.

 

En soğuk kısmı açarak suyun dolmasını bekledim. Nefes alamadığım ya da nefes alışımı hissetmediğim için pencereyi açarak nefes almaya çalıştım.

 

Boğazıma tırnaklarımı bastırarak nefes almaya çalıştım. Kafam durmuştu sanki. Göz yaşlarımı önemsemedim.

 

Ben hıçkıra hıçkıra ağlarken küvete su dokulu için girdim. Soğuktu ama kalbimdeki soğukluğun yanında bir hiçti.

 

Saatlerce soğuk suyun altında kalarak geçirdim.

 

Gözlerimi açtığımda hala soğuk suyun içindeydi ve tüm bedenim buruşmuştu. Hızla kendimi küvetten dışarı attım. Bornoza sarılarak yatağıma doğru adımladım.

 

Kapı çaldığında yavaşça o tarafa doğru adımladım. Uzun bir süre geçtiği için daha iyiydim ama Burcu yine de beni böyle gördüğü için endişeli gibi duruyordu.

 

"Bebeğim ne oldu sana?" Ona yorgun gözlerle bakarak "Ben gidince amcamdan Nefse'yi almış... Selim."

 

Dediğim şeyle beni bu hale tekrar getirenin Selim olduğunu fark ettiği için sinirle telefonunu çıkararak Selim'i aradı.

 

"Bu kız snein yüzünden ne halde haberin var mı? Ben sana ne dedim? Ha ne dedim? Eğer bu kız beş daha üzülürse hayatını mahvederim demedim mi? Eğer Nefse yarım saate Gazal'ın amcasında olmazsa kanıtlarıyla birlikte eskiden uyuşturucu sattığını polisler öğrenir, kim bilir belki evinde hala biraz vardır?"

 

Burcu'nun konuşmasıyla anında telefon kapandı. "Selim uyuşturucu mu satmış?" On yıldır tanıdım Selim'in bambaşka bir yüzü vardı ve o yüzüyle yüzleşemiyordum.

 

"Eskiden." cevabını almamla bavulumu açtım ve içinden kısa kırmızı sırt dekoltesi olan tam yaz havası veren elbisemi kavrayarak giydim.

 

"Eskiden... kelimesi çok şey anlatır."

 

Makyajla uğraşamayacağımdan kırmızı topuklularımı giyerek odadan ayrıldım.

 

Otelden gidecek gücü kendimde bulamadığım için otelin barına doğru adımladım. Bir süre orada oturduktan sonra

arkamda bir hareketlilik hissettiğimden arkama döndüm.

 

Hazar...

 

Hazar oradaydı.

 

Gülümseyerek yanıma geçti. Hazar'ın çekilmesiyle Yunus "Bey"le göz göze geldik. Bize mi bakıyordu başkasına mı? Gözü mü dalmıştı beni mi izlemişti tüm gece?

 

Düşüncelerden sıyrılarak önüme döndüm. "Ne oldu sana?" dediği şeyle düşündüm. Saniyesinde aklıma Selim geldi ama onu bilemezdi. "Ne olmuş bana?" dedim hafif flörtöz hafif ciddi bir sesle.

 

"Yüzün..." telefonumu otel odasında bıraktığım için telefonunu isteyerek kamera kısmına girdim. Yüzüm şişmiş gözlerimin altı morarmıştı. Boynumda tırnak izleri kızarıklıklar ve morarımlar vardı. Umarın Yunus "Bey" bunları fark edipte bakmamıştır.

 

Hazar'a hiçbir şey söylemeden içkimi kafama diktim. Hasta halimi görünce endişeyle "Hadi, seni beş yere götüreceğim." dedi. Ona uydum.

 

Beni şık bir restorana götürdü.

 

"Randevuyu erkene mi çekmiş olduk geçe mi?" dediği şeyi düşünüyor gibi yaptım "Sanırım geç bile kaldık."

 

"Bence tam yerinde yarından sonraki gün yokum işim dolayısıyla yurt dışına uçacağım."

 

"Yaptığın iş çok güzel." dedim konumun açılması için gülümsedi.

 

"Fotoğraf çekmek benim için bir meslek değil, hobi hiç değil. Bir yaşam tarzı. Fotoğrafı çekilen her bir kişinin yaşamı, hikayesi farklı. Onlar herne kadar aynı pozu verselerde ben bunu görebiliyorum."

 

"Bu çok ince bir detay." diye fısıldadım. Tekrar gülümseyerek "Sende öylesin..." dedi. Ardından hız kaybetmeden "Sana bunu kimin yaptığını söylemeyecek misin?" diye sordu.

 

Bu kezde ben gülümseyerek "Kendim." dedim. Uzun bir süre boyunca hiç konuşamadık. Sadece birbirimizi izledik. Yemekler geldi. İçkiler. Canlı müzik. Sadece birbirimize baktık ve sıkıldığımızı fark ettiğimizde kalktık.

 

Özetle geldiğimizde roma telefon numaramı vererek ayrıldım.

 

🌒

 

Güneşli günlerden mi yoksa yağmurlu günlerden mi kaçıyorduk? Belliki ikisinden. Hayatın anlamı neydi? İnsanları mutlu eden?

 

Arkadaşlar mı? Her arkadaş en az bir kez sadakatsizlik yapardı. Biz bunu bilelim bilmeyelim. Aslında bilirdik ya en az bir kez tüm arkadaşlarımıza bizde ihanet etmiştik. En fazla en sevdiklerimize.

 

Erkekler? Onlarla mutlu son mutlu değildi. Hep bir sonun sonu vardı. Her şey mutlulukla dolacak dediğin zaman bile bir şey olurdu ve ayrılırdınız. Hep bir şeyler vardı. Beni sevecek kimsenin olmaması gibi.

 

Para? Para ne bu listede neden var? Para sadece güçlü yapardı mutluluk kimsede yoktuki herkes numara yapardı. Para olmadan da olmazdı olunca da.

 

Başarı? Zirve diye bir şey yoktu. İnişler ve çıkışlar ama hep daha Yüksel'inin olduğunu hayal ettirir ve asla tatmin etmezdi.

 

Güzellik? Bir yere kadar evet ama sonra hep bir sonra vardı.

 

Çevremizde gördüğümüz her şey gelip geçiciydi. Hiçbir şeyin anlamı yoktu bu dünyada. Belki her şey yüreğinden o kalbi söküp attığında anlam kazandırdı ama artık çok geç olurdu.

 

Güneşli günler güneşli günler beni mutsuz ederdi. Sıcak, ter, göz alıcılığı bunlar bana göre değildi. Yağmurlu günler? Hele onlar en korkunçlarıydı. Islak, soğuk, kirli.

 

Ben aslında yaşamak istemiyordum, yaşamaktan korkuyordum. Milyonlarca insan gibi. Aslında hep kendimi bomboş hayallerle doldursamda hiçbiri gerçek hayalim değildi benim. Belki gerçek hayalimi bulurum diye o hayalleri kurmuştum.

 

Bu dünyada en sevdiğim insan Kerem'di. Eğlenceliydi ve neşesiyle beni mutlu ediyordu her zaman.

 

İkinci Ceylan'dı. Ilgın gibi duygularını yansıtmakta zorluk çekmiyordu ya da Burcu gibi her şeye atlamıyordu. Sessiz ve narindi.

 

Üçüncü Fırat'tı. Sadık. Koruyucu. Burcu şanslıydı. Değerini bilseydi tabii.

 

Sonra Tayfun geliyordu. Kararlı ve azimliyi. Ne olursa olsun pes etmemesi beni hayrete düşüyordu. Onun bu yönüne hayrandım.

 

Ilgın'dı sıradaki. Duygularını neredeyse hiç dışarı yansıtmasada bizi sevdiğini biliyordum. Bu yeterdi aslında.

 

Burcu'da en sevdiklerimdendi. Her şeye atlasada korumacılığı ve ilgisini çok seviyordum.

 

Sadece insanlar Yoksa bu listede, listeye Beyaz ve Nefse'de giriyordu. Benim canlarım. Hayatlarımın anlamları. Hayatlarım mı dedim az önce?

 

Aklımda saatlerdir bir şarkı dönüyordu. Ve ne yaparsam yapayım o şarkı çıkmıyordu.

 

Fırat'ın çekimleri bittikten sonra buluştuk. "İkinci date mi? Hızlı gitmiyor muyuz?" dedim esprisine. Hemen benim bunu dememle yüzü düştü.

 

Neden yüzünün düştüğünü anlamasamda birazdan ayrılacaktım. "Yurt dışına çıkacağımı söylemiştim ya. Ne kadar kalacağımı bilmiyorum en iyi bir ay, uzak mesafe yürütemem. Eğer bir daha karşılaşırsak ikinci date." dedi ve kalktı.

 

Oturmasıyla kalkması bir oldu. Yuh yani daha sevgili olmadan ayrıldı benden. Daha ben bununla nerede denk gelecektim?

 

Bu ne hız oğlum?

 

Masama bir içki söyledim. İçkiyi garsonun getirmesini beklerken Yunus "Bey" benden izinsiz masama oturdu. Hani otelde falan onun masa senin olmuyor.

 

"Ayrıldı mı senden?" içkiyi uzattığında başımı olumluca salladım. "Uzun ilişkiye gelemezmiş."

 

"Daha iki gün önce tanışmamış mıydınız?" dediği şeyle güldüm. "Korkak dolu her yer."Bunu söylerken dakikalardır aklımda olan şarkıyı mırıldandım bir yandan.

 

"Seninki?"

 

"Benimki ne?"

 

"Başkasını sevdiğin için mi ondan ayrıldın? Yüzüne o kişi yüzünden bakamadığını söylerken duydum seni."

 

"Beni aldattı. O yüzden bakamıyordum."

 

"Ebrar seni aldatıyor? Sana aşıl gibi bakıyordu."

 

"Düğün haftamızdan beri. Düğünümde bir çocukla tanışmış. O çocukta kuzenim."

 

"Fena olmuş. İnsanların içinden neler çıkıyor."

 

"Hiç yapmaz dediklerin..."

 

"Modumuz nasıl yerine gelecek?"

 

"Karaoke?" Ve birden kendimi sahnede buldum. Aklıma takılan o şarkıyı söylemektim. Yunus "Bey"in yanında söylemeye normalde utanacak olsamda şu anda bunu umursamıyordum. Her halde içkiden.

 

"Got a figure like a pin-up, got a figure like a doll

Don't care if you think I'm dumb, I don't care at all

Candy bear, sweetie pie, wanna be adored

I'm the girl you'd die for"

 

Keşke bu şarkıyı seçmeseydim. Hay şarkı seçimime. Neyse. Sanırım bir şey olmaz. Herhalde.

 

"I'll chew you up and I'll spit you out

'Cause that's what young love is all about

So pull me closer and kiss me hard

I'm gonna pop your bubblegum heart"

 

Yunus "Bey" bakıyor mu diye kontrol ederken gözlerini bir saniye olsun benden ayırmadığını fark ettim. Gözlerini kapatarak kendimi şarkıya adapte etmeye çalıştım.

 

"I'm Miss Sugar Pink, liquor, liquor lips

Hit me with your sweet love, steal me with a kiss

I'm Miss Sugar Pink, liquor, liquor lips

I'm gonna be your bubblegum bitch

I'm gonna be your bubblegum bitch"

 

Bubblegum bitch.. Bu şarkıyı kadın yazarken ne düşünmüştü acaba? Kesin sarhoştu.

 

"Queentex, latex, I'm your wonder maid

Life gave me some lemons so I made some lemonade

Soda pop, soda pop, baby, here I come

Straight to number one"

 

Aklıma bir anda Hazar ve Yunus "Bey"in çok farklı oldukları geldi. Fırat sarışın ve yeşil gözlüydü, Yunus "Bey"se kahverengi gözlü ve saçlıydı. Neden onları karşılaştırdığımı anlayamasamda karakterleri bile farkıydı. Bir kere Hazar nazikti.

 

"Oh, dear diary, I met a boy

He made my doll heart light up with joy

Oh, dear diary, we fell apart

Welcome to the life of Electra Heart"

 

Hem ben neden Hazar'ı düşünmüştüm? Beni boş bir bahaneyle bırakan oydu. Dünü birlikte geçirmemişiz gibi.

 

"I think I want your, your American tan

Oh, oh, oh

I think you're gonna be my biggest fan

Oh, oh, oh"

 

Şarkının sonuna yaklaşırken sahnenin ucuna oturarak ayaklarımı sallandırdım. Bu çok hoşuma gitmişti. Böyle bir şarkıya da...

 

"I'm Miss Sugar Pink, liquor, liquor lips

Hit me with your sweet love, steal me with a kiss

I'm Miss Sugar Pink, liquor, liquor lips

I'm gonna be your bubblegum bitch

I'm gonna be your bubblegum bitch

I'm Miss Sugar Pink, liquor, liquor lips

Hit me with your sweet love, steal me with a kiss

I'm Miss Sugar Pink, liquor, liquor lips

I'm gonna be your bubblegum bitch

I'm gonna be your bubblegum bitch"

 

Şarkı bittiğinde Yunus "Bey"in yanına giderek "Senin şarkı söylediğini duymadan bırakmam." dedim.

 

"Söylemem."

 

"Söylediğin dakika giderim. Hadi."

 

"Ya senin gitmeni istememiyorsam?"

 

"Hadi ya... ben bir de böyle bir şarkı söyledim."

 

"Tamam."

 

"Ooh, ooh

 

Bir yol var, bi' yol, bi' tek doğrum bildiğim (ooh)

Bize giden, benimle geldiğin (ooh)

"Neden? Niye?" diye sorma, zaten ben hep sen'leydim (ooh)

Hadi gel bana, hadi ol benim (ooh)

 

Sen benimsin, neden bu kadar güzelsin? (Ooh)

Taktım aklımı sana ben, sen çok özelsin

(ooh)

Sen benimsin, neden bu kadar güzelsin? (Ooh)

Taktım aklımı sana ben, sen çok özelsin

(ooh)

 

Ooh

Tek sende bulabildiğim, hislerim onlar kaybettiğim (ooh)

Gel, hatırlat bana, olsun evim bedenin (ooh)

Yolumdan döndüm, seninim

Güzel yüzün, canım benim (ooh)

Hadi gel bana, hadi ol benim

 

Sen benimsin, neden bu kadar güzelsin? (Ooh)

Taktım aklımı sana ben, sen çok özelsin (ooh)

Sen benimsin, neden bu kadar güzelsin? (Ooh)

Taktım aklımı sana ben, sen çok özelsin (ooh)

 

Ooh

Güzel yüzün, kokun, tenin (ooh)

Benim gibi, deli gibi (ooh)

Kaçmam, susmam, seçmem, gitmem (ooh)

Vazgeçmem ben senin gibi

 

Sen benimsin, neden bu kadar güzelsin? (Ooh)

Taktım aklımı sana ben, sen çok özelsin (ooh)

Sen benimsin, neden bu kadar güzelsin? (Ooh)"

 

Şarkının son kısmına geldiğinde şarkının etkisiyle gözlerini yummuş bir Yunus "Bey" vardı.

 

Ona olan sözümü tutarak son kısma başlamadan önce barı terk ettim. Yarına kadar onu görmeyecektim en azından.

 

Ama kalbimin delicesine atmasına engel olamamıştım. Bunun nedeni kendimi Bahar gibi hissetmem, Ebrar'a ihanet ediyor gibi hissetmem olmuştu.

 

"Taktım aklımı sana ben, sen çok özelsin, özel

Sen benimsin, neden bu kadar güzelsin?

Taktım aklımı sana ben, sen çok özelsin

Sen benimsin, neden bu kadar güzelsin?

Taktım aklımı sana ben, sen çok özelsin"

 

Son kısmı zar zor duymuştum.

 

🌒

 

Benim imkansız ship

 

İnstagram: 4yp3ri

 

TikTok: Gunes Sondugunde

 

Spotify: Gunes Sondugunde

 

Spotify play List: Zehirli Kelebek

 

Ve unutmayın. Sizi çok seviyorum. Kimse sevmese bile 🧚

Sakarbalkanıgeçen Antileri

 

Burcu: Dedikoduyu veriyorum Selim, Gazal'ın amcasından Gazal'ın izni olmadan Nefse'yi almış.

 

Burcu: Ortalık karıştı.

 

Burcu: Gazal'ı çok kötü halde buldum.

 

Burcu: Nefse'yi amcasına geri götürttürdüm merak etmeyin.

 

Kerem: Sakarbalkanıgeçen'ı gördüğüm yerde döveceğim.

 

Ilgın: Bende seninle döveceğim!

 

Tayfun: Ne diyorsun?

 

Ilgın: Döveceğim dedim.

 

Tayfun: Sana dememiştim.

 

Ilgın: OK.

 

Ceylan: Hadsiz!

 

Burcu: Hazar, ikinci buluşmalarında ben yırt dışına gideceğim en iyi bir ay diyerek görüşmeleri sonlandırdı.

 

Kerem: Kız sende magazin dergisi gibisin.

 

Ilgın: Kerem bunu da dövelim!

 

Kerem: Olur bebeğim.

 

Tayfun: Kerem sen hayırdır bebeğim falan?

 

Kerem: Ağzımdan kaçtı bebeğim.

 

Tayfun: Neyse,

 

Tayfun: Bana söylemen Ilgın'a söylemenden daha iyi.

 

Burcu: Yunus beyciğiyle karaoke yapmış bir de!!

 

Kerem: Kızım sende hızlı çıktın?

 

Fırat: Sen bu dedikoduları öğrenmek için mi dörtte odadan gittin.

 

Burcu: Evet bebeğim.

 

Tayfun: Lütfen kimse kimseye bebeğim demesin.

 

Fırat: Sna ane oluyor be?

 

Tayfun: Ilgın'a bebeğim istemediğim için üzülüyorum...

 

Ilgın: Sende bi siktir git ama ya!

 

Burcu: Kıyamam.

 

Ceylan: Bir dakika Ebrar, Yunus'un kovası değil miydi?

 

Burcu: Bizim o şahit olduğunuz konuşma başkaymış,

 

Burcu: Ebrar, Yunus'u aldatmış.

 

Ceylan: Ebrar mı?

 

Burcu: Evet.

 

Ceylan: Hep hem beklemediklerimizden çıkıyor.

 

Burcu: Tayfun bu arada geçmiş olsun.

 

Tayfun: Ne oldu?

 

Burcu: Sen partiye gelmeyince Ilgın'ın kısmeti açıldı.

 

Burcu : Tanımıyoruz ama o Ilgın'ı on yıldır tanıyor gibi baktı.

 

Burcu: Baya hoşlanmış Ilgından...

 

Burcu: Ama Ilgın yüz vermedi merak etme.

 

Burcu: Alo tayfun?

 

Burcu: Orada mısın?

 

Kerem: Kalbi durdu.

 

Burcu: Belli.

 

Ceylan: Ilgın'da yok oldu.

 

Burcu: Çiftler halletsinler aralarında.

 

Fırat: Ortada bir çift olsa bari.

 

Burcu: Deme öyle;

 

Burcu: Olacaklar,

 

Burcu: İnanıyorum.

 

Fırat: Bu saatten sonra olmazlar.

 

Burcu: İddiaya girelim mi?

 

Fırat: Girelim,

 

Fırat: Neyine?

 

Burcu: Fransa tatiline.

 

Fırat: Tamam.

 

Fırat: Sizde şahitsiniz.

 

Ceylan: Uçak kaçta?

 

Fırat: Erken,

 

Fırat: Yedi.

 

Tayfun: Sekiz.

 

Fırat: Yedi.

 

Tayfun: Sekiz.

 

Kerem: Dokuz arkadaşlar.

 

Kerem: Dokuz.

 

Kerem: Gidin bakın.

 

Ceylan: Gazal nerede?

 

Ceylan: Mesajlara da bakmıyor?

 

Kerem: Ben bir bakayım.

 

 

🌒

 

İnstagram: K3ndindenhabersiz

 

TikTok: Gunes sondugunde

 

Spotify: Gunes Sondugunde

 

Spotify Play List: Zehirli Kelebek

Loading...
0%