Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@4yp3ri

Mavi- Senden Uzak

 

Mantıklı bir insan mıyım?

 

Hayır.

 

Zeki miyim?

 

Hayır.

 

Dakik?

 

Hiç değil.

 

Uçağı kaçırmıştım. Koskoca uçak bir beni almadan uçmuşlardı. Tamam hani ben uçağı umuyorum ama aramızdan biri de "Gazal nerede?" diye sorgulamıyor mu?

 

Oflayarak Kerem'e ulaşmaya çalıştım. Ulaşamadım. Mesaj attığımda görmedi. Gitmişlerdi işte. Benim mesajımı uçaktan indiğinde fark edecekti.

 

Hızla hazırlandım. Üstümü değiştirerek tüm eşyalarımı topladıktan sonra aşağı indim. Defileyi kaçıramazdım.

 

Lobiye geldiğimde Yunus "Bey"i gördüm. Lanet girsin! Oma çaktırmadan gitmeye çalışırken yakalandım.

 

"Bir yere mi gidiyorsun, geç değil mi?" duyduğum sesle irkildim. Onun da elinde valizi vardı.

 

Oflayarak "Sizde mi?" diye sordum. Defile biz vardıktan bir saat sonraydı. Bu planla asla varamayacaktık.

 

"Yetişemeyiz ama en erken uçuşu ayarladım." Bu plana bende dahil miydim? Oflayarak "Sikeyim." diye mırıldandım.

 

"O zamana dek sahilde oturmaya ne dersin?" Dediği şeyle yüzümü buruşturdum. "Sizinle mi, yok kalsın."

 

"Dün şarkı söylerken öyle değil gibiydi sanki..." ona doğru döndüğümde güldüğünü fark ettim. Gülüşünü yerinden çıkartmak istiyordum.

 

"Geçmişe çok takılırsanız anı yaşayamazsınız. Geleceğiniz berbat olur. Ben anı yaşamaya bakıyorum. Size de öneririm."

 

Valizimi yanıma alarak gittim. İlk gün yapmam gerekendi bu. Peşimden geldiğini fark ettiğimde ona doğru dönerek bağırdım "Niye peşimden geliyorsun?!"

 

Artık ondan bıkmıştım. Ne zaman yeni bir şirkete musallat olarak benimkinden defolacaktı?

 

"Arabama doğru yürüyordum ama sen bilirsin." dediği şeyle gözlerimi devirdim. Bana yetişerek valizimi alarak havaya kaldırdı ardından arabasının bagajını açarak valizimi koydu.

 

"Hey! Ne yaptığını sanıyorsun?" dediğim şeyle beni ilk gün kucakladığı gibi kucaklayarak arabaya bindirdi. Ben çırpınarak kurtulmaya çalışırken ona eşlik eden küfürler yağdırırken o sakince arabaya binerek "Yalan söyledim havaalanına gidiyoruz." dedi.

 

"Bir daha bana temas etme." dediğimde sesiz kaldı. Arabayı son hızla kullanarak bizi yetiştirdi. "Jetle gideceğiz, yetişme ihtimalimiz var."

 

"Bu kadar ilgili olduğunu bilmiyordum."

 

"Sen ilgileniyorsun?"

 

"Benim ilgilenmemle ne alakası var?"

 

"Yüzde elli hissene sahipsem benimde ilgili olmam gerek. Ya da rol yapmam."

 

"Bu bir rol mü?"

 

"Anlaman gerek. İlerde bit oda var. Oradan istediğin elbiseyi seçerek giyebilirsin."

 

"O elbiseler kimin?"

 

"Kimsenin."

 

Uçuş boyunca hazırlanma bahanesiyle o odada durmuştum. O evli bir adamdı. O arkadaşımla evli bir adamdı. Ve bu hikayedeki Bahar ben olmayacaktım.

 

İndiğimizde başka bir arabayla son hız defileye yetiştik.

 

🌒

 

"Yüzlerini gördünüz mü? Hepsi beğenmişti." Burcu yanıma geldiğinde ona boş gözlerle baktım. O me olduğunu hemen anladı.

 

"Biz yani en azından ben senin çıktığını düşündüğüm için bir şey demedim." Açıklaması kesinlikle yetersizdi. Benim gittiğimi düşünmüş! Ona göz devirerek uzaklaşmaya çalıştım.

 

"Sahnede şahaneydim! Alkış yok mu bana?" ona da boş gözlerle bakmaya başladım. Kuşağıma yaklaşarak "Ebrar denen o kadın geldi ve kocamla o. dediği için önceden gittiğini zannettik. Bu arada Yunus'u After Partide görmek istiyorum."

 

Birden gözlerim Yunus "Bey"r kaydı. Ebrar yanındaydı. Ebrar'a ondan rahatsız oluyor gibi bakıyordu.

 

Bir hışımla yanlarına giderek "Ebrarcığım, sne öyle söylediğin için saatlerce kocanlaydım." dedim ve Yunus "Bey"e dönerek ekledim. "Arkadaşlarıma seninle olduğumu söylemiş."

 

Yunus "Bey" buraya geldiğimizden beri ilk defa Ebrar'a dönerek "Sana gönderdiğim sözleşmeyi yirmi dört saat içinde imzalamazsan herkes yatak becerilerini öğrenir. Evliyken kocanın en yakın arkadaşıyla nasıl eğlendiğinizi de."

 

O da banim gibiydi. Benimle aynısını yaşamamıştı. Gözlerini Ebrar'dan alarak Yunus "Bey"e çevirdim. Gözlerinin arasına gizlenmiş hüznü okuyabiliyordum. O tabaka bende de vardı.

 

"Yunus..." bana birden şaşkınlıkla bakmaya başladı. Ona ilk defa adıyla seslenmiştim. Yani "Bey" olmadan. Ebrar'ın deliye dönmesi için yaptığımı fark etsede şaşırmıştı. "After Partide seni göreceğim." en sonunda göz kırparak Ebrar ve Yunus "Bey"in yanından ayrıldım.

 

Tam ekibin olduğu yere gidecekken atılgan kolumdan tutarak beni başka bir yere doğru sürükledi. "Bir şey yaptım." gülümsedim. Ilgın hakkındaydı. Yine.

 

"Yine ne yaptın?" Yarı ciddiyetle bir tavırla. Yüzü oldukça düşüktü. Bu kez fena bir şey yapmış olmalıydı.

 

"Yanlışlıkla... Bahar ve Selim'i çağırmış olabilirim ama merak etme böyle iğrenç bir şey yapmamış ta olabilirim. Sen seç."

 

Gözlerim büyüdü. Şaka yapıyor olmalıydı. Öyle olmasını diledim. Sayısız kez. Bana ciddiyetle bakınca gözlerim daha çok büyüdü. "Dalga geçiyorum de." demedi. Demedi sadece sustu.

 

Selim ve Bahar buraya gelecekti. SELİM VE BAHAR. BURAYA. GELECEKLERDİ.

 

"Irmak'la konuşacağım. Bir şansın varsa artık o da yok olacak." Telefonumu çıkararak gruba yazdım.

 

Sakarbalkanıgeçen Antileri

 

Gazal: Hazırlanın.

 

Gazal: Selim ve aşkı buraya geliyor.

 

Gazal: Tayfun çağırmış.

 

"Ben şimdi ne yapacağım? Selim'i daha önce görmüştüm ama üç aydır Bahar'ı görmemiştim. Üç koca aydır. Yüzleşmezdim onlarla.

 

Tayfun'u döndürmek sağlam bir tokat atmamak için kendimi zor tuttum. Tayfun elindeki iki bardak içkiyi bana uzattı. İkisini de tek dikişte bitirdim. Bu geceyi ayık atlatamazdım.

 

Yabancı bir sürü insanın arasında ikisinin yüzünü seçebildiğimde derin bir nefes alarak yutkundum.

 

Bize daha doğrusu bana doğru yürümeye başladılar. Midem ağzıma gelmişti. Onları görmediğim süre zarfında Bahar kilo almış, Selim'inde saçları uzamıştı.

 

Yanımda durdular. Selim o kadar yakınımdaydı ki kokusunu alabiliyordum. Bahar "Biraz dans edeceğim." diye uzaklaştığında Tayfun'da yanımızdan ayrıldı. Hain.

 

"Bir şey soracağım..." dedim ve Selim'e döndüm. Bana bakmaya başladı. O an neredeyse her şeyi unutmaya hazırdı. Hiç zaman geçmemiş, yaşananlar hiç yaşanmamış gibiydi. En azından bir saniyeliğine.

 

Bana "sorabilirsin" der gibibaytını salladığında derin bir nefes aldım. "Neden hala Bahar'lasın, bunu aklım almıyor."

 

"Bahar... Onun yanlışlıkla içine boşalmışım ve... O şey..."

 

Duyduklarımla paramparça olmuştum. Gözlerim doldu ama bunu ona çaktırmak için büyük efor sarf ettim.

 

"Ben sorabilir miyim?" dediğinde ona döndüm ve yapmacık gülümsememek başımı onaylar gibi salladım.

 

"Neden benim için hiç çabalamadın? Yani seni on yıldır tanıyorum. Hatta seni en çok tanıyan kişi benim ve yedi yılda hayatına giren tüm sevgililerinle ayrıldığınızda birlikte olmak için ne kadar çabaladığını hatırlıyorum. Peki neden benim için çabalamadın?"

 

Yüzüme en sahte gülüşünü yerleştirerek elime içkimi aldım. "Yapma Selim. Beni tanımıyor musun? Ben senin için çabalayacak bir kadın mıyım?" içkimi tek dikişte bitirerek masadan kalktım ve dans pistine doğru adımladım.

 

Bahar beni tutupu gibi kokuma yapılarak sürüklemeye çalıştı. Ona engel olmayarak beni dışarı çıkarmasına izin verdim.

 

"Tayfun çağırdı bizi."

 

"Biliyorum."

 

"Selim'den hamileyim."

 

"Biliyorum."

 

"Sende her şeyi biliyorsun ha." Küstah! Onu dövsem çok iyi etmiş okurdum. Yapılacaklar listesi oluşturmam gerekti. 1: Bahar'ı döv.

 

"Senin bilmediğin şeyleri özet geçim o zaman. Bu gece benim gecem. Yıldız ben ve Yunus. Sen sönük yıldız, eğer partimden defolmazsan, hemen. Karnına sertçe bir yumruk atarım ve Selim'in seni yanında tutma sebebini alırım."

 

Tabii ki öyle bit şey yapmazdım. Yapamazdım. Ama bunları yapmak istiyordum. Hani karma diye bir şey vardı? Yoktu işte olsaydı onlar mutluyken ben mutsuz olmazdın.

 

Korkutucu bir gülümsemeyle "Yaparım bilirsin..." Diye mırıldandım. İçeri geçmek için adım attığında onun önüne geçerek engel oldum. "Eşyalarımı alacağım." dediği yerde "Git." dedim ve ekledim. "Bunu Selim veya Başak'a birisine söylersen yine aynısını yaparım."

 

Dediğimi yaptı. Oraya döndüğümde Selim'in az önceki yerde olmadığını gördüm ve Bahar'ın çantası oradaydı. Yavaşça oraya doğru ilerledim. Çantayı aldım ve mekanın arka girişine gittim.

 

Ellerimde bugün defilede taktığım beyaz eldivenler vardı. Çantasını açtım. İçinde kimliği, pasaportu, parası, kredi kartı, telefonu ve kaldıkları otelin giriş kartı vardı. Dua et ki Selim'de yedeği olsun.

 

Kredi kartını kırdım. Ve diğerlerini kendi çantamdan çıkardığım çakmakla yaktım. Sonra çöpün altına koyarak yok ettim. Kimse burada onu bulamazdı. Gecemi mahvetmedik bedelini çantasını dahi yakarak yok etmiştim.

 

İçeri geri döndüğümde gözlerim ilk önce Yunus "Bey"i aradı. Onun yanına giderek "Hem Ebrar'ı kıskandırmak hem de başarımızı kutlamak ister misin?" diye sordum. Yunus "Bey" başını olumluca salladığında ona elimi uzattım. Daha yavaş bir müzik vardı.

 

Dans pistine yürüdüğümüzde aramızda gergin bir hava olmasın diye konuşmaya başladım. "Eee Yunus "Bey" sıradaki planımız ne?" Bundan sonraki adımımızı elbette biliyordum.

 

"Yarın çekimler var, Kerem'e rakip getireceğim." dediği şeyle kaşlarım hafif çatıldı. Yüzüne açıklama ister gibi bakınca "Kerem iyi bir marka yüzü ama artık buranın yüzde elli hissesine sahipsem yeni birini getirebilirim dedim." diye açıklamasını yaptı.

 

Ona alıştığından mı yoksa fikire olumlu baktığımdan mı bilemem kulağa fena gelmemişti.

 

"O konuştuğun çocuk kimdi?" Bizimkiler dışında kimseyle konuşmamıştım bu gün. Tabii ya Selim'den bahsediyordu. "Eski sevgilim, beni yakın bir arkadaşımla aldattı." Yunus "Bey" de yakın zamanda aynısını yaşadığı için bu kadar rahatça söylemiştim.

 

Ondan sonra müzik bitene dek hiç konuşmadık. Dansımız bittikten sonra ekibi toplayarak partiden ayrıldım.

 

🌒

 

Günlük tutmaya bayılan bir insandım. Ama öyle böyle değil. Her anımı yazardım. Yıllardır aynı kalın defter.

 

Selim almıştı. Onu uzun zamandır doldurmamıştım. Beni aldattığından beri. Ama artık yeni bir günlük almanın vakti gelmişti. Baştan sona som birkaç ayda olanları yazmaya başladım.

 

Ve bir kişinin adı neredeyse otuz iki sayfada geçti. Ups!

 

Adın günlüğümün sayfalarından taştı, artık çok geç.

 

Korkma şaka şaka...

 

Değil mi?

 

Kapını tıklatılmasıyla kapıya doğru koştum. Kerem kapıda belirliyordu. Ona sarılarak çantamı aldım ve çıktık.

 

Bugün çekimler vardı. Kerem'e ortak model geliyordu. "Ne kadar salakça... değil mi Gazal?" İsmimi söylemesiyle gözlerimi yoldan ayırarak ona baktım. "Efendim?"

 

"Boşver."

 

Çekimlerin olacağı yerde bizi birkaç sürpriz bekliyordu. Bir tanesini bugün diğerini başka bir gün öğrenecektik.

 

Kerem hazırlandıktan sonra çekim alanına geldik. Fotoğrafçının tanında durdum. Kerem'e destek vermek adına çekimlerde hep yanında olurdum.

 

Fotoğrafçı Hazar'dı! Sürpriz!

 

"Hazar?"

 

"Gazal?"

 

İkimizde aynı and konuşmuştuk. "Burada ne işin var?" Diye sordu. Pardon? Sen kimsin? "Markam var demiştim, markamın çekimlerine katıldım. Sen ne arıyorsun Hazar?"

 

Elinin altındaki kamerayı hafif havaya kaldırarak "Fotoğrafçıyım demiştim değil mi?"

 

Kıçımın fotoğrafçısı!

 

"Deniz'in ayarladığı arkadaşı sen misin?" Bana döndü. "Benden bir yaş küçük olduğu için kardeşim bana arkadaşım der demiştim sanırım."

 

Sustum. Daha Yunus "Bey" ve ayarladığı kişi gelmemişti.

 

"Gazal, ne zaman aramızdaki gerginliğe bir son vereceğiz."

 

Yapmacık bir gülümsemeyle ona döndüm. "Benim bildiğim aramızda bir gerginlik yoktu. Sen kendi kendine gerginlik yaratmaya çalıştıysan başka."

 

Ofaladı ve bana dönerek "Özür dilerim seni ikinci bir randevuya çıkarabilir miyim?" diye sordu.

 

Ukala bir tavır takınarak "İkinci randevuya çıkmıştık, unuttun mu?" diye mırıldandım.

 

"Üçüncü." Kırk saattir onunla neden konuştuğumu anlayamıyordum. Konuşmanın buraya geleceğiyse sadece bir tahmindi. Düşünüyor gibi yaptım uzun bir süre "Evet." Cevabını getirilen ben içeriye Yunus "Bey" ve bir kız girdi.

 

Çekim boyunca Yunus "Bey" yanında getirdiği kızı heyecanla ve etkilenmiş görünerek izledi. Şimdi neden Kerem'e bir ortak getirdiğini anlamıştım.

 

Sevgilisi istediği için. Ebrar'la boşanmayı bile beklememişti. Çekimler bittiği saniye arkama bakmadan çekip gittim.

 

Eve vardığında günlüğüme yazdığım tüm sayfaları yırtıp yaktım. Öncekilerle birlikte.

 

Bir daha günlük yazmayacaktım.

 

 

🌒

 

 

"Keşke konuşsaydık

Gitmeden uzağa yine

Kafam hep uzay yine

Düşmesem buza yine ey

Hemen her gün aynı

Bitmi'cek bu kaygı

Bitmi'cek bu sevdam

Sen yardım et Mevla'm

Senden uzak bana yakın"

 

Çok yorulmuştum. Hayatın anlamı neydi? Yaşattığını yaşamak olmadığı kesindi. Öyle olsaydı onlar çokta benim gibi olurlardı.

 

Nerde tuzak sen oradasın

Senden uzak bana yakın

Benden uzak hep aklımdasın

(Ey ya ah)

 

Hiçbir şeyin anlamı yok gibi hissediyordum. Büyük ihtimalde öyleydi. Artık He eşey çok ağır geliyordu.

 

"Beni görmedin hiç yalnız

Beynim bi' mezarlık

Uyanır mısın ansız

Sana özlemim zamansız

Git gelleriyle meşhur aklım

Beni görmedin hiç yalnız

Eminim mutlusundur

Beni ben yapan şey arsız

Bu hikâye mutlu sonsuz

Ben sanırdım hep sonsuz"

 

Zamana bıraktım. Onlar için su gibi akıp geçti. Mutsuz olurlar dedim. Hayatımda gördüğüm en mutlu çift olmuşlar.

 

"Sanırdım hep sonsuz

Olsun gözün yarattığı yaşlar ile dolsun

Dolsun yerin yarattım kaygılarla

Yoksun nasılsa içim bomboş dışım da buruk

Nasıl dönüp durduk aynı yere yalnız"

 

Sanırım bu dünyada sadece benim mutsuz olmaya hakkım vardı.

 

"Beni gördün hep bi' yanlış

Evim oldu bana fanus

Hayallerim bi' bonus

Beynim bi' mezarlık

Karanlık

Rüyalardan uyandım hep dağınık

Karanlık"

 

Küvette oturmuş şarkı söylüyordum. Elimde kesik vardı. Bununla bileklerimi kessem be olurdu sanki canım mı acırdı?Öyleyse acımalıydı.

 

"Beni görmedin hiç yalnız

Beynim bi' mezarlık

Uyanır mısın ansız

Sana özlemim zamansız

Eminim mutlusundur

Beni ben yapan şey arsız

Bu hikâye mutlu sonsuz

Ben sanırdım hep sonsuz

Beni görmedin hiç yalnız"

 

Tenime temas etmesine izin verdim. Kesinin soğukluğunu hissettim. Yatay bir çizgi çektim. Temas etti ama hiçbir şey olmadı. Ne bir şey hissettim ne kanadı. Bende bir sürü çizik attım.

 

"Senden uzak bana yakın

Nerde tuzak sen oradasın

Senden uzak bana yakın

Senden uzak hep aklımdasın

(Ey ya ah)"

 

Neden kanamıyordu? Neden canım acımıyordu? Kesiği yere fırlattığında kolumun kanamaya başladığını fark ettim.

 

Bir süre sonra o kadar çok kanamaya başladı ki damlalar küvete düşmeye başladı.yine de hiçbir his yoktu .

 

🌒

 

Adın günlüğümün sayfalarından taştı, artık çok geç.

 

İnstagram: K3ndindenhabersiz

 

TikTok: Güneş Sondugunde

 

Spotify: 4yp3ri

 

Babam ölmüştü.

 

Amcam bana iğrenç davranmıştı.

 

Hazar beni saçma bir bahaneyle bırakmıştı.

 

Selim beni arkadaşımla aldatmıştı.

 

Yunus "Bey" sevgilisi için boşanmak istiyordu.

 

Kerem'in bana zamanı olmazdı.

 

Fırat hep Burcu'ylaydı.

 

Tayfun'la çok samimi gibi değildik.

 

Hayatımdaki tüm erkekler böyleydi. Başka başka bahaneler. Ben mi mutlu olmayı bilmiyordum yoksa?

 

Kanamayı durdurmuştum, evde. Derin kesmediği için sorun çıkmamıştı lakin kapatıcıya ihtiyacım vardı.

 

Derin nefes aldım. Hayatımdaki erkekler, yakın çevremdekilet neden hep böyleydiler? Beni bırakıp gitme, yalan, iğrençlik. Ben mi iğrençtimde böyle olaylar bana denk geliyordu yoksa ben normaldim de farklı kutuplar olayından dolayı mı olmuştu?

 

Bugünkü çekimlerden sonra Kerem beni ektiği için Hazar'la üçüncü buluşmamıza çıkmaya karar vermiştik.

 

En yakınlardaki kafeye oturduk. Kafe oldukça sevimli dizayn edilmişti. Konuşma başlatmak için "Neden fotoğrafçılık?" diye sordum.

 

"Babam benim bebeklik fotoğraflarımı çekmek için fotoğraf makinesi almış. Beş yaşıma dek fotoğraflara sahte gülücük yerleştiren kişi olsamda bundan sıkılınca hikayeleri gören diğer göz, kameraman, olamaya karar verdim. Beş yaşımda. Babamın öğrettiği kadar ile kardeşimin fotoğraflarını ardından dünyadaki herkesin fotoğrafını çekmeye başladım."

 

Kahvelerimiz geldiğine sırıtarak "Dünyadaki herkesin fotoğrafını çekmiş olamazsın." dedim. Sıcak kahvesinden büyük bir yudum

 

Güldü. "Aslında bir şekilde dünyadaki herkesin fotoğrafını çekmenin yolunu bulmuş olabilirim."

 

"Öyle mi, nasıl?"

 

"senin fotoğrafını bir kez çeksem dünyadaki tüm insanların fotoğrafını çekmiş kadar mutlu olurum. Senin fotoğrafını çekmekteki mutluluk, dünyayadaki herkesin fotoğrafını çekmekle eşdeğer mutluluk."

 

Sadece gülümsedim. Diyecek bir şey bulamamıştım. Arada bir içimden sen ne yapıyorsun? Demek gelsede bu soruyu gözden geçirmeyecek, sadece anın tadını çıkarmaya bakacaktım.

 

Sarı saçlarına odaklandım. Ona "Hazar havası"nı veren saçlarıydı.

 

"Sende hiç tasarımcı ya da yönetici havası yok."

 

"Öyle mi bende ne havası varmış?"

 

"Kitap okumaya bayılan, yaz için doğmuş, başarılı bir dergi yazarı var gibi."

 

"Ben zaten öyleyim."

 

"Seni tanıdıktan sonra kitap okumadığına eminim."

 

"Hiçte bile okuyorum."

 

"En sevdiğin kitap?"

 

"Yeşil Deniz Kabuğu."

 

"Yaz için yaratıldığına hadi inanırım da dilci değilsin yani..."

 

"Dergilere takıntılıyım ve lisede yazardım."

 

"Şaka yapıyorsun... Öyleyse tespitlerim harika olmalı."

 

"Öyle."

 

"Moralin bozuk gibi, ne oldu?"

 

"Düşünüyorum."

 

"Neyi?"

 

"Daha doğrusu kafamda bir sürü soru işareti var."

 

"Ne hakkında?"

 

"Dergi yazarı olsaydım acaba nasıl olurdu?"

 

"Sen kendin için en iyi yolu seçmişsin zaten."

 

Başka bir bölüm okusaydım Selim ile tanışmamış olacaktım. Ama aynı zamanda bizimkilerle de tanışmamış olacaktım.

 

Bir an Selim içim diğerlerinden vazgeçermişsin diye düşündüm. Sanırım cevabı biliyordum.

 

Yemekler geldikten sonra sessizce yemeğimizi yedik. Buna ihtiyacım vardı. Sessizliğe. Burada ne işim vardı bazen ben bile şaşırıyordum.

 

Restorandan çıktığımızda sahilde yürüyüş yapmaya karar verdik.

 

"Senden etkilenmemin bir diğer sebebidir bu biliyor musun?"

 

"Efendim?"

 

"Çok çabuk modun değişiyor, bir anda heyecanlı bir çocuktan depresif bir kadına evriliyorsun. Hangi olaya nasıl tepki vereceğini kestiremememden çok hoşlanıyorum."

 

Usulca gülümseyerek başımı yere doğru eğdim.

 

"Çok güzelsin, bunun farkındasın öyle değil mi? Senin yanında olmak gece denize girmek gibi."

 

Hem onunla çok konuşmak hemde bu harika fikri ortaya attığı için sinsice gülümseyerek üstündekileri çıkartmaya başladım.

 

"Hadi!"

 

"Ne hadi?"

 

"Şu an gece ve karşımızda bir deniz var değerlendirelim."

 

Kıyafetlerini çıkarmaya başladığında ben denize doğru emin adımlar atmaya başlamıştım bile.

 

Koşarak bana yetiştiğinde elimi tutarak beni sürüklemeye başladı. Su belime kadar gelmeye başladığında kahkaha atarak bu zihni suyu ellerimle ona fırlattım.

 

Ağzını kocaman açarak güldü. Ardından beni kucaklayarak birden suya fırlattı. Aynı saniye soğuk bir rüzgar esmişti.

 

Zaten ıslandığımdan bunu çok fazla önemsemeden suya daldım. Beni bu karanlıkta görmezdi.

 

Tüm gücümü ellerine aktararak bacaklarını tuttum. Ve çektim. Zorda olsa birkaç saniye sonra yerdeydi.

 

Sudan çıkarak kahkahalarla gülerek ileri doğru yüzdüm. Hem peşimden gelmesi için hem de beni daha fazla suya fırlatmasın diye yapmıştım bunu.

 

Su boynuma gelmeye başladığında durdum. Peşimden geldi. Bunu hissedebiliyordum.

 

"İyi misin?" diye sordu. Başımı yavaşça olumlu şekilde salladım. Daha sonra beni kendine çekerek havaya kaldırdı. Başta beni suya atacağını düşünsemde omuzuna çıkardı ve yavaşça karaya doğru ilerledi.

 

Sonra benim giyinmeme izin vermeden kendisi giydirdi ve otele doğru adımlamaya başladık.

 

Ve Hazar yavaş yavaş kalbime zehirli kelebekleri sokmaya başlamıştı.

 

🌒

Loading...
0%