@_.busra_
|
Alt tarafı ölecektim ama bu kadar zahmet etmeleri beni mutlu edip şımarttığını söyleyebilirdim. Helikopterdeydik ada'dan uzaklaşmıştık. Beni aldıkları ada güya soylu kaltaklara özeldi, asillerdi falan filan işte. Ama bütün pis işler, genel evlerin hepsi burada yer alırdı dediğim gibi güya soylu'lardı. Baygın bakışlarımla etrafı süzüyordum, şimdi'den beni yakacakları yeri görebiliyordum. Pislik herif yol boyunca elektirik verip durmuştu. Vücudumun ağrısı bir yana, artık buna alışmıştım. Garip bir şekilde alışkanlık oluşmuştu, artık ara ara elektirik vururdum kendime. Ha, bu arada halka göre bu elektirik değil Krallık'ın gücümüzü kontrol etmek için kullandığı bir tür sihirdi. Sırıttım ve bir espiri daha patlattım. Yol boyunca yaptığım espirilerle canım asla sıkılmamıştı. "Dün gece fazla kaçırdım galiba. Çarpılmış gibiyim." diyerek ufak çaplı bir gülüş yolladım. Adamlar yol boyunca esprilerime binlerce küfür etmiş, bazıları susmam için daha fazla elektirik vermişlerdi. Bu helikopterde olan herkesin canını almam sadece beş saniyemi alırdı ama acıyordum. Kendilerini kandırmaya devam etsinler istiyordum. "Şu sürtüğü biri sustursun artık!" Yerde yuvarlanarak ona döndüm, bu hareketim hepsinin elini silahlarına götürmesine sebep oldu. Kahkaha atmaya başladım. Benden bu kadar korkarken ettikleri hakaretler akıl alır gibi değildi. Korkak olup burada olmaları insanların canı bir avuç salağa emanet olduğunu bir başka kanıtıydı. Tabi başlarında ki bir bok olmayınca normaldi. "Siz beni susturmaktan önce benden korkmamayı öğrenin. Hem ne güzel konuşuyorum. Ben konuşmasam ölü gibisiniz." Bana değişik bakıyorlardı. Haklılardı aslında ölecek olan birine göre fazla neşeliydim. Demir kapı açıldı ve başka bir dangalak daha girdi ama yalan söyleyemezdim yakışıklı bir dangalaktı. İçim ürpermişti, önümde eğildi ve beni dik bir konuma getiridi. Gözlerine bakmaya çalışıyordum ama adam bana bakma gereksinimi duymadan beni yaslandığım yere sabitledi "Boşuna bakma cadı, bakmayacağım sana" Mümkün olduğu kadar omzumu kaldırıp indirdim. "Bakma. Çünkü baktığın anda etkilenirsin birde gider ayak senle uğraşmayayım." Dememle güldü. Bakacaktı ve baktığı anda neler olacağanın farkındaydı. Baktı, açık kahve gözleri benim yeşil'lerimle buluştu ama beklediğim bu değildi. Başka bir şey vardı, farklı bir enerji, güçlü, yıkıcı bir enerji ama bu bedene ait değildi yani olmamalıydı. "Sence ben mi etkilendim cadı?" Dudaklarım aralandı ama diyecek bir şey bulamadı. Ama altta kalmayacaktım. "Hayır, sadece sana zaman tanıyorum ilk ve son kez bu kadar güzel gözler görüyorsun tadını çıkar" dememle pişkin bir gülüş yolladı. "İyi ki etkilenmedin" dedi ve uzaklaştı. Bakışlarım onu takip etti. Sesindeki ima ve tını beni düşüdürdü. Bir askerden daha fazlaydı buna dair hiçbir şüphem yoktu ama kim ve ya ne olduğuna dair bir fikrim de yoktu. "Umarım gerçek senle tanışırız, yıkıcı." kapıdan çıkmadan önce bana yandan bir bakış attı. "Eminmisin sol tenebrarum?" Dedi. Sol tenebrarum? Anlamadım ama illaki anlamı vardı değil mi? İndiğimizi hissettiğimde başka bir acı hissetmem aynı anda olmuştu. Tekrardan zevk için elektrik verdiler. Bu elektriği götlerine sokup vermek istiyordum. Dayanamayarak, elektrik vermek için tuşa bastığı parmağını burnuna sertçe sokmasını sağladım. Küçük bir iniltiyle, gülmeye karışmış bir ifadeyle. "Iyy, ne iğrenç bir adam!" dedim iğrenerek. Adamın burnundan kanlar boşalıyordu. Hak ediyordu. Kendimi sakinleştirmeye çalıştım, sustum ve göz yumdum ama daha fazla katlanamayacaktım. Her yer kan gölü olmuştu. Adamlar ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı bende sadece onlara acıyarak bakıyordum. Burnundan elini çektim ve göz devirdim. Helikopter tamamen yere inmiş olmalıydı ki beni sertçe çekiştirerek ayağa kaldırdılar. Dışarı adımımızı attığımız anda karşılaştığım yüz saf nefretle bütünleşmiş bir gülümseme oluşturdu suratımda. Hayatta öğrendiğim çoğu şeyin sebebi olan kişi, nefret edilmeyi gerçekten hak eden tek ve ilk varlık. Kendi hayatını kurtarmak için tüm yaşamı mahveden, hayatı oyuncak sanıp diktatörlük oyunu oynayan bir zavallı. Gülünçtü beni tanımadığı bakışlarından belliydi ya da benim şuan başka birinin kılığında olmamdan da olabilirdi ama bakışlarımdan anlamaması onun için de imkansızdı. Başkan Alvin Cedric Wilson. Tam karşımda bana bakıyordu. Yüzünde ki o iğrenç gülümseme hayatını mahvettiği insanlar sayesindeydi. Gururu da mahvettiği hayatlar içindi. "Halkımıza zarar veren bir cadı daha" dedi sevinçle. "Beni karşılamak için tören mi düzenlediniz. Ah, gözlerim yaşardı... Pardon kül kaçmış" dememle gülüşü genişledi. "Espiri yapmayıda biliyor üstelik". Halk buna kahkaha atmaya başladığı anda bu hayatı seçtikleri için çok memnun olduklarını tekrar anladım. Bu aptallar için ölmüştü. Başkan'la göz göze geldik, beklediğim buydu, bakmasıyıdı. Asıl ateşi fark etmesiydi. Gülüşü soldu ve bir anlıkta olsa koktuğunu hissettirdi. Bir zamanlar en iyi sihirbaz derlerdi, bazıları güneşin bereketi diye çağırırdı onu. Ama her gittiği yerde bereketsizlik bırakırdı. Enerjisi kötü olan o'ydu. Engellenmesi gerekti o'da kendine engel olanları yok etti. Korktu ve herkesi de güçlerinden korkuttu. Halk korkuyla vazgeçmişti. Herşey ortadaydı ama onlar inkar etti, korktular, ellerinin tersiyle ittiler geleceklerini. Üç kuruşa hizmet edip bir kuru ekmeğe ihtiyaç duyacak hale geldiler, oysaki elleriyle ittikleri o hayat hayallerinin de ötesiydi. "Korkma. Ben ölmeye geldim , öldürmeye değil . Senin aksine ben geçmişe saygı duyuyorum Güneşin bereketi" dedim. Sesimde ki alay onu germişiti. "Saygı değer Halkım'ı sizin gibi kötüye hizmet etmek için saklanan korkaklardan arındrımaya onurum ve şerefim üzerine yemin ederim!" Diye gösterişli bir kaç yalan daha uydurdu. "O zaman önce kendinden başla Başkan, ve olmayan şeylerin üzerine yemin etmeyi bırak. İnsanı onurundan, şerefinden utandırıyor" dedim. Halk arasında fısıldaşmalar başladı. "Senin gibi kaç tane pislik yok ettim cadı. Af dilemen gereken yerde laf cambazlığı yapıyorsun!" Yüzümü buruşturup, ciddimisin sen bakışımı attım. "Kendini es geçmişsin Başkan, madem pislik temizleyeceksin başta bahsettiğin sahte onurunda ki pisliği temizle. Laf cambazlığı yapmayı senin gibi yalan söyleyerek insanları kandırmaya tercih ederim." Arkaya doğru kaydı bakışlarım. Adamın biri kadını sokağa itip üzerine çıkmaya çalışıyordu. "Madem pislik temizleyeceksiniz size yardım edeyim bari" diyerek. Adamı paramparça yaptım, herkes korkuyla kaçışırken Başkan bana şokla bakıyordu. Kadına hafif bir tebessüm yolladığımda bana dehşetle baktı ve hızla bakışları nefrete dönüştü. Demirin işe yaramadığını artık benim sayemde anlamış olmuşlardı. Hiç pişman değildim aptal olmaları yüzlerine yansıyordu. "Pislik, yakın şu CADIYI! Bana zarar vermeye çalıştı." Derin bir nefes verdim. Hayır şaşırmıyorum artık bunlara ama canımı yakan şey bu insanların gerçekten kör olmasıydı. "Kuklalarının ipini sıkı tutuyorsun Başkan. Dikkat et, sakın o iplere dolanıp boğulma". Bağlandığım demirden tekrar elektirik dalgası geldi. Artık ayakta duramıyordum, gücüm kalmamıştı. Son gördüğüm şey Alvin pisliğinin yüzünde ki korkuydu. Karanlık beni istiyordu,ben de karanlığı istiyordum...
|
0% |