@_.busra_
|
Bir ateş yaktılar, o ateşle beni yaktılar. Bende ateş olup onları kül ettim... ______________________________ ° İNFAZ MI? ° 🍂 İNTİHAR MI?🍂. Bir ateş yakmak istiyorsan ya önceden kül olacaktın yada ateşle birlikte yanmaya razı olmalıydın. Ben ne küldüm, nede ateşle yanmaya razıydım. Ben ateş olacaktım. Ama kimseyi yakmayacaktım, yakmayacaktım. Bir ateş yaktılar, bazılarını kül Ettiler. Bazılarının geriye külü'nün kalmasına bile izin vermediler. Acımasızdılar ama bir o kadarda korkak. Herkes böyle değilmiydi zaten içten içe. Hepimizin korktuğu birşey vardır ama biz bu kadar acımasız olabilirmiydik? Yanan canların hesabını kime soracaklardı? Gerçi onlar yanan canları önemsemiyorlardı. Geride kalanlara acımasız olmuşlardı. Bir gün kendilerininde böyle olacağını bilerek ve bunları gördükleri halde kör olarak rahat yaşam sürüyorlardı. Ben bir ateş olmak istedim ama geride külümün bile kalmayacağını biliyordum. Onların külü kalacakmıydı? Sesiz insanların acılarıda, çığlıklarıda sesizdir. Benim gibilerin ise çığlıkları sesiz fırtınalar yaratır. Düşündüm ama ne bir çıkış, ne bir son vardı. Ben kimdim? Gloria'sın ya,Gloria. Dedim kendime, peki Gloria kim? İnsanmı? Cadımı? Ölümü? Yaşayan aciz bir ölümlü mü? "Sen kim olduğunu biliyor musun Gloria?" Biliyor musun Gloria? Kimsin sen? Bu yaşananların senin suçun bunuda biliyorsun değil mi. Sen yaptın, o'nun ölme sebebide sensin. Kaçtın, korktun ve yıllarca korkmadım diyerek kendini kandırıp saklandın. İtiraf et! Karşımdaki adamın bir sorusu bana binlerce yüzleşmekten korktuğum şeyleri karşıma çıkarttı. Ellerim yumruk halindeydi. Ne yapacaktım, ne diyecektim?. Yüzüme nefret duygusunu tamamen yerleştirdim. "S-sen kimsin. Kimsinde beni böyle iyi tanıyorsun!?" Gözlerinde hayranlık vardı. Değişikti, farklıydı. Bu Dünya'ya ait değildi. Yıkıcı ve güçlü enrjisi fark edilemeyecek gibi değildi. Normal olamayacak kadar anormaldi. O'nu tanımıyordum ama o beni tanıyabilecek kadar yakındı sanki. "Sevgili, sevgilim. Sevgili, sol tenebrarum mearum. Geleceğimizin geçmişi. Bunları sen yaptın ve emin ol devamda edecek. Ölmek istemiyorsun anla. Ben kimim ona sen karar vereceksin. Ama şunu bil sen her anda, her yerde ve her zamanda benimsin. Benim sevgili, sevgilimsin. Dur dedim beynime. Dur, anlamaya çalış. Kimsin sorusunu tekrarla. Bulduğun cevapları onun söyledikleriyle birleştir. Birleştir ve çıkan sonucu düşün bu sefer. Onuda düşündün ve sonuç buldun. Sonra. Sonrası yok koca bir boşluk ve koca bir saçmalık. Koca bir yalandan oluşmuş oyun ve bir yaşamın tam ortasında bulacaksın kendini... Yakasına yapıştım, çare yoktu, sonuç yoktu ve en önemlisi bir son yoktu. "Bunlar sen gelince oldu! Senin yüzünden oldu. Sikik sikik konuşup beni delirtiyorsun. Dediğin hiçbir şeyin anlamı yok!" Durdurmuyordu. Kaçmıyordu sadce durmuş bana bakıyor susuyordu. "Ben. Ben sadece Gloria'yayım. Sadece Gloria. Sen kimsin!? Hadi diyelim bunları ben yaptım neden hatırlamıyorum?" Sakinleşen sesimin sebebi güçsüzleşmemdendi. Yavaşça dizlerimin üzerine çökerken o'da eşlik etti. "Özür dilerim sevgili, sevgilim. Bunları yaşamazsan gelcekte yaşayacak tek bir varlık kalmayacak. Özür dilerim." Tek bir ışık yoktu aynı benim geleceğim gibi olmayan geleceğim gibi... Sesler gelmeye başladı sonra vücudumda derin ve acılı bir sızı. Karanlık bu kadar huzursuz olmamalıydı benim için.
**** 9 Saat sonra... Bu sefer ne vücudum nede ruhum acıyordu. Acıyan tek şey beynimdi. Sonu ben ölmedikçe olmayan sorular. Vücudumu hissetmeyecek derceye getiren işkenceler. Susmak bilmeyen neferet dolu nidalar... Bir çarmıha gerilimiş etrafım odunlar ve yanıcı maddelerle donatılmıştı. Masraftan hiç kaçınmamış şehrin tam merkezinde bana özel demirden bir çarmıh yapılmıştı. Kamerlar vardı gerçi kameraya hiç gerek yoktu çünkü şehirdeki herkes burada denecek kadar bir kalabalık vardı. Canım bir dal sigara istiyordu. Ölecek olan biri için fazla bir istek mi? Kafamı kaldırdım ama her bir hareketim vücuduma daha fazla ağırmasına sebep oluyordu. Bilerek yaptıkları demirden çarmıh ateş sayesinde acımı iki katına çıkaracaktı. Kadının biri suratıma doğru taş attı. "Geber! Pis cadı, senin gibi pislikler yüzüne rahat yaşayamıyoruz!" Diye bağıran başka bir kadına döndü bakışlarım. "O benim yüzüme değil. Hayatını bir hiç yüzüne son verdiğiniz insanların vicdan azabındandır." Dedim sesimi yükseltmeye çalışarak. İnsanlar kördü. İnsanlar nankördü. İnsan adında anılan kötü bir varlıktı insan. İnsan saf kötülüktü. Başkanın ölümünden büyük ihtimalle haberleri yoktu. Başkan kim olacaktı bilmiyorum ama yeni başkan olduğunda kesinlikle ben olmayacaktım. Acısı taze insanlar vardı karşımda. Hepsi acı bakışlarıyla,acımasız durmak zorunda olan bedenleri ile karşımda bana bakıyorlardı. 02/11/2030 Bakışlarım ne kadar soğuk baksada, karşımda idam edilecek iki genç vardı. İki kardeş. İki çocuk. Acı vardı burada. Acımasızlık vardı burada. Bir ses istedim ama yoktu. Annelerinin karşısında idam edilecek iki çocuk ve onların boyunlarındaki urganın sebebi olan öz babaları... Sözün bittiği yer olur ama bu bittiği yer yoktu. Bu, bir yaşamın acımasızca bittiği yerdi. Anneleri bir direğe bağlanmış ağzı bantlanmıştı. Neden mi? Buda sorumu şimdi. Tabi ki kendi güvenliği için. Çocukların suratında ne bir pişmanlık nede bir korku vardı. Gururluydular... Burada olan her bir soyludan daha gururluydular. Kar hiç olmadığı kadar fazla yağıyordu. Çocukların üşüdüğü her hallerinden belli oluyordu. Babaları sanki burada olmalarının sebebi o değilmiş gibi. Karşılarında duranlar sanki çocuk değilmiş gibi edilen küfürler beni mahvediyor du. Annelerine döndüm. Bakışlarımız kesişti. O an hayat durdu. O an Dünya dönmeyi bıraktı. Sesler sustu. Yardım ister gibi değil yalvarır gibi baktı. Çaresizlik değil mecburiyetten baktı. Bağırmak için değil, bir ömür sessizliğe gömülmek için baktı. Gözünden akan bir yaş değil, bir yaşamdı. Hiç bir annenin olmaması gereken bir durumdaydı. Bir babadı bunları yapan. Kadın bakışlarını benden çekti ve çocuklarına baktı. O an işte tamda onun sesiz çığlığının başladığı andı. Bende döndüm. Kalbimi tuttum, sanki kalbim orda değilmiş gibi hissettim. İki kardeş el ele tutuşmuş ipin ucunda çırpınıyorlardı. Bir şey yap dedim kendime. Ama hayır, ne bir şey hissediyordum nede düşünebiliyordum. Önce kız çocuğunun çırpınışları durdu... Saçları öne düştü. Güneşi kıskandıracak derecede güzel sarı saçları. Sonra ise erkek çocuğun son çırpınışları gerçekleşti. Annelerinin ağzındaki bant yüreğini susturamamıştı. Bağırıyordu ama normal bir çığlık değil normal bir bağırış değildi bu. Bu bağrışları normalde eve geç geldikleri için olan bir bağırış değildi. Ve böyle bir bağırış bir daha olmayacaktı. Gözlerimi kapatmak istedim ama olmadı. Yanıyordu gözlerim. Yada yanan şey hissetmediğim kalbimdi? Babaları itmişti sandalyelerini. Acımasızdı ve ben o'nun bu acımasızlığına acıyarak bakıyordum. İçimdeki acıyı ikiye katlayan bir şey fark ettim. Hâlâ el eleydiler...
Günümüz... İnsandık biz değil mi? Hani şu masallardaki kötü kalpli karakterler değildik. Zaman geçtikçe fark ettiğim bir şey vardı ve bunu zorla görmemi sağlamışlardı. Eğer o kötü karakterler bizi görseydiler bizden korkarlardı. Biz insanların iyisi bile kötüydü. Bir limuzin ve arkasından gelen on iki araba. Kalabalık ikiye ayrıldı. Kafamı zor kaldırıyordum. Canımın sadece sigara istemesi beni çıldırtıyordu. İnsanların nefret nidaları son bulmuş yerini minnet dolu söylenişler yer almıştı. Bir espiri yapmak istedim ama şuan malzemem yoktu. Çaresizce bir nefes verdim. "Sigarası olan v-" Sorumu tamamlayamamıştım. Karşımda o dün beni boğdurma emri veren o adam vardı. Onun kurtulmuş olması şaşırtmamıştı beni. Beni şaşırtan dudaklarımın arasına koyduğu sigaraydı. "Bana bir sigara borcun var cadı" dedi ve sırıttı. Kaşlarımı kaldırdım. "Can borcuna say komutan" dedim alayla. Bana alttan bir bakış yolladı. "Hayatımı kurtardığını hatırlamıyorum?" demesiyle bu sefer kaşlarımı çattım. "Kurtardığımu kim söyledi. Ben bağışladım hayatından bahsediyorum" diyerek kısık bakışlarımı ona diktim. Kafasını kaldırdı ve gözlerini devirdi alaycı bir gülüşle. "Ondan bahsediyorsun. Teşekkür ederim demem mi gerek yoksa?" "Hayır. Sadece sigaramı yaksan yeterli" diyerek yarım ağızdan konuşmamı tamamladım. "Maalesef yanımda çakmak yok cadı. Zaten birazdan çakmağa ihtiyacın olmayacak" Diyerek uzaklaştı. Aşağılık piç! Sigaraya neden bu kadar ihtiyaç duyduğumu hiç bilmiyorum ama istediğim tek şeyin şuan sadece sigara içmek olduğunu biliyorum. Arka profilini incelemeye başladım. Yakışıklı bir adamdı. Geniş omuzları, dik duruşu ve uzun boyu kesinlikle bir genç kızın hayallerini süsleyecek cinstendi. Ama kesinlikle bana kabusunda ilerisini yaşatmıştı. Kül rengine yakın gözleri ona verilen bir ödül olmalıydı. Şerefsiz olması biraz can sıkıcı olmuştu. Böyle bir harikalığın boşa gidecek olması gerçekten yazık olmuştu. Bu sefer tam karşımda bir limuzin durmuştu. Sekiz koruma indi başta. Binaların tepesinde olan keskin nişancılar vardı. Başkan değildi. Öldürmüştüm. Ama bu gelen kişinin kesinlikle başkandan bir farkı olmadığı kesindi. Son olarak bir adam daha indi. İnen kişi. Ben kafayı yemiş olmalıydım. O'nu öldürmüştüm. Karşımda olması imkansızdı. Küçük dilimi yutmuş olabilirdim ama hayır kesinlikle sigarama sahip çıkıyordum. Karşımda kanlı canlı Alvin pisliği vardı. Tertemiz bir takım elbise ile tam karşımda duruyordu. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. Bana sırıtarak bakıyordu. Nefes alış verişlerim hızlandı. Beynim durdu. Ama başka sorular yankılandı. Dur Gloria bu senin için fazla. Hayır bu gerçek değil. Bir halüsinasyon du. Ama çok gerçekti? "Umarım seni rahat ettirmişizdir cadı?." Sesindeki alay ve küçümseme dehşetime dehşet katıyordu sanki. Yüzünde morarmalar vardı. Benim yaptığım morarıklar. Saçmalık hayır fazlasıyla saçma. O ölmüştü! Bir eli pantolonun cebindeydi. Bir adım daha attı ama sendeledi. Boynunda kulağına kadar ulaşan bir yanık izi vardı. Ölmüştü ama yaşıyordu. Vücudunda izler vardı. Benim sebep olduğum izler. Bir espiri değilde bir imâ yapmak istedim bu sefer. "İyi misiniz başkan? Ölü gibi duruyorsunuz?" dedim. Dişlerini sıktı ve derin bir nefes aldı. "Sen öldükten sonra daha iyi olacağım cadı. Ama başta gücünü alacağım" dedi sakin sesi o kadar tehditkar çıkıyorduki kasılmıştım. Ne denebilirdi ki? Nasıl bir cevap bulabilirdim bu duruma? "Eee, sen nasılsın cadı? Aynı ölü görmüş gibisin?" Ölümü tatmak değilde, ölmeden ölümü tatmak gerçekten ölümden daha beterdi.
|
0% |