Yeni Üyelik
6.
Bölüm

İNTİHARDAN DEĞİL 🍀İNFAZ DAN KAÇIŞ🍀

@_.busra_

______________________________

İNTİHARDAN DEĞİL

🍀İNFAZ DAN KAÇIŞ🍀

_______________________________

 

Bir hayat düşünün ama gerçek ve yaşanabilecek bir ortamı olan bir hayat. Ölümlerin az olduğu, insanların hayatıyla oyuncakmış gibi oynamadığı, çocukların rahatça oynayabildiği bir hayat.

Nadirde olsa insanların birbirine tebessüm ettiği bir hayat. Şimdi ise başka bir hayat düşünün. Karanlık. Ölümlerin çok olduğu, tek bir sözle dağıtılabilen ailelerin olduğu, çocukların sesinin sadece çığlık şeklinde duyabildiğiniz.Ve bir çocuğun kaderinin oyuncak gibi oynandığı bir hayat. Minik bir tebessüm yüzüne öldürülen insanların içinde olduğu bir yaşam.

Siz olsanız hangisini seçersiniz? Tabi ki ilk seçenek değil mi. Cıvıl cıvıl. Mutlu, çocukların eğlendiği,eşit bir yaşamın olduğu. Ama size acı bir gerçekten söz edeyim. Adalet sözünün geçtiği bir yerde adalet sadece parayla ölçülür ve ona göre karar verilirdi. Çocukların mutluluğu söz konusu olduğunda aynı hayal peşinde koşsunlar diye beyinlerinin silindiği bir yaşamadı.

İnsanların beni kötü anmalarını asla istemezdim ama şartlar değilde beyinleri yüzüne bu konumda anılacaktım. Benim ölümüm infaz değil intihardı. Ben kendim gelmiş ve bilerek yakılmak istemiştim. Alvin'e bakıyordum şok vardı üstümde. Ne yapabilirdim pek bilmiyordum ama kesinlikle bir şey yapamadığım kesindi.

Sorusu sinir bozucu olabilirdi ama şu anki duruma göre kan dondurucuydu. "Ateşe ihtiyacın olduğunu duydum. Bende getirdim" Dedi. Adamlarından biri yanan bir meşale getirdi. Orta çağa dönüş yapıyoruz harika!

Meşaleyi bir anda odunların üzerine attı ve attığı anda odunlar alev aldı. Geliyorum.Yanına tamamen geliyorum. Herşey bitsin diye geliyorum.

Ben intihar ediyordum. Hemde en acı şekli ile. Derin bir nefes çektim. Burnuma tutuşan odunların kokusu geliyordu. Arkadan bir kadının acı dolu bakışlarını yakaladım. Dudaklarımda yarım bir gülüş oluştu. Bu konumda olmak zordu ama ya karşımda beni çok seven bir ailem olsaydı... Düşüncesi bile çok ağır geliyordu.

Yavşça sigarayı yakmak için ateşe doğru eğildim. Saçlarımın ucu hafiften tutuştuğu anda geri çekildim. Neyse ki sigaram yanmıştı. Sigaramdan bir duman çektim ve burnumdan verdim. Komik durabilirdi ama ihtiyacımı karşılamanın verdiği sevinçle rahat bir şekilde içiyordum.

Sigaramı böyle içmeyi kesinlikle uzun devam ettiremezdim. Zordu ve tadı tam çıkmıyordu. Bir fırs daha çektim ve yine burnumdan verdim. Sonra sigarayı tükürür gibi ateşe attım. Espiri malzemem çıkmıştı.

"Burası fazla mı sıcak oldu ne?" Dememle aradan gelen kıkırdama sesleri benide gülümsetti. Evet ölebilirdim ama eğlenmek benim hakkımdı. Etrafa göz attım ve komutanı gördüm. Alvin pisliği sırıtarak bana bakıyordu. Ölecektim zaten ne yapabilirdiki en fazla?

Komutanın hemen arkasında iblis duruyordu. Bakışlarının hedefi kesinlikle komutandı. Komutanla bakışlarımız kesişti. Sırıttım. Bu sırıtmama şaşıran Alvin baktığım yere baktı. Her an tetikte duruyorlardı. Her ikiside ne yaptığımı merak ediyorlardı. Sırıtışıma karşılık olarak komutan kaşlarını çatarak bana baktı. "Komutan." dememle bu sefer tek kaşını kaldırıp başını sağa yatırdı.

"Müziğe ne dersiniz?" diyerek bağırdım. Herkes benden uzaklaşmaya başladı. Bir aralar çok dinlediğim bir şarkıydı ve açıkçası bu şarkıyla dans etmeyen pekte normal biri asla olamazdı. Thrift shop.

Çalmaya başladığında olabildiği kadar kafamı aşağı yukarı sallamaya çalıştım. Tekrardan komutana döndü bakışlarım ama bu sefer arkasında iblis yoktu. Sıcaklık vücuduma acıyı yavaş yavaş hissettiriyordu. Kafama keskin bir ağrı yerleşti. Acı. Acı ve acı. Başka hissettiğim bir şey yoktu. "Bu dansa benle eşlik edermisin sevgili, sevgilim?"

Kafamdaki ağrı o kadar keskindiki sanki uyuşturmadan ameliyata alınmış gibi hissediyordum. Müziğe eşlik eden benim acı dolu inleyişlerimdi. Bir patlama sesi. Ama hayır umurumda değildi. Acı o kadar fazlaydı ki alıştığım hiçbir acı bu kadar olamazdı.

Demirden çarmıha ateşin ısısı yayılmış, vücudumu sonsuz bir acıya hapis etmişti. Bir patlama sesi daha. "Dayan sevgili, sevgilim. Az kaldı" Evet az kalmıştı, acımın son bulmasına. "Cadıyı ben alırım siz keskin nişancıları halledin!"

Bir çığlık daha ama bu çığlık bana ait değildi. Yada ben artık sesleri ayırt edemiyordum. Bedenim bir anda boşta kalmıştı. Ama yere düşmemiştim. Biri beni taşıyordu. Gözlerimi aralamaya çalıştım ama nafileydi.

"Sigara borcunu vermeden gitmene izin vermem cadı"

Ateşten uzaktım ama ateşin ısısı asla benden uzaklaşmıyordu....

 

****

Ölmüşmüyüdüm? En son yanıyordum ben. Evet kesin ölmüştüm. Şuan zebaniler benim uyanmamı bekliyorlardı. Acaba Thomas burada mıydı? O'na en son cehennemde beni bekle, götüne mızrağı ben sokucam demiştim.

Öldüm değil mi şimdi ben? Öldüm. Öldüm. Yani öldüm. Ee, ne oldu, hani o ulaşılamaz cevaplar. Dünyanın artık yedi değil altı harikası kalmıştı. Çünkü ben ölmüştüm. Kendi düşüncelerime gülümsedim. Zebaniler birazdan gelir.

"Ne için gülüyorsun cadı?" Gözlerimi açmayacaktım. Komutandamı ölmüştü acaba? İtişme sesleri gelmişti. "Çekil şuradan!" İblis. Tamam bunu anlayabilirdim nasıl olsa o'da bir zebani sayılırdı ama komutan?

"Kes sesini sikik herif!" Diyen ses komutana aitti. Onlarda ölmüştü galiba.

"Birazdan kalkar dedin,daha kalkmadı doktor. Eğer biraz daha böyle olursa tek o değil sende o'na katılırsın!" İblisin sesi tehditten daha ilerisindeydi. Gözlerimi açmaya çalıştım. Bir şeylerin düşme sesi gelmesiyle başımın ağardını en derin şekilde hissettim. "Uyanıyor!" Heycanlı bir kadın sesi etrafı aynı bir kuş ötüşü gibi şenlendirmişti. Bir boşlukta gibiydim, hissetiğim tek şey acıydı ve hep öyle kalacaktı her zamanki gibi...

Gözlerimi araladığım anda bir kızla karşılaştım. Esmer teni, buz mavisine yakın eşsiz gözleri, alt dudağı dolgun dudakları. Her şeyiyle harika olan genç bir kız vardı karşımda. Gözlerinin içi parlıyor desem kesinlikle abartı olmazdı. "Ayyy, utandı. Ay, pardon uyandı!" Demesiyle tepemde bir insan topluluğu oluşturmuştu.

"Ben, öldüm değil mi?" Soruma karşılık olarak sadece küçük bir tebessüm yollamışlardı. Yerimden doğrulmaya çalıştım fakat destek aldığım avuç içlerim keskin bir acıyla sızladı. Ağzımdan küçük bir inilti çıktı ya da çığlıkta diyebiliriz. Komutan ve iblis aynı anda başımın dibinde bitti.

Komutan hızlıca beni yerimde dik bir konuma getirdi ama iblis dediğim göt ona ters bir bakış attı. "Sabrımı zorlama komutan" tehditkar sesine yumruk yaptığı eller katılıyordu. Komutan benden uzaklaştı ve iblise baktı. "En son bunu dediğinde yerlerde bana yalvarıyordun. Hatırlatmama gerek var mı sence?" Dedi.

İblis dişlerini göstererek gülümsedi ve elime uzandı. Bakışları bu sefer beni buldu. "Sol tenebrarum mearum. Benim sevgili, sevgilim. Zamanında yanında olamadım affet beni" Hızla elimi çektim ama acısınıda çekmem bir anda olmuştu.

"Bana şöyle seslenip durama domuz götü! Benden uzak dur. Herşey senin yüzüne!" Gözlerimde sadece nefret vardı. İlerisi veya gerisi yoktu. Saf nefret içimde bir zehir gibi vücudumu sarmıştı. Gözlerinde sadece bir kaç saniyeliğine hüzün geçti ve hızla yanımdan uzaklaştı."Bakıyorumda formundasın cadı" Diyen komutana döndüm. "Siz ikinizi ilk fırsatta öldüreceğim! Beni sen çıkarttın oradan."

"Can borcumu ödemek istedim ve ödedim. Şimdi sende sigara borcunu ödeyeceksin cadı. Borçlu bir şekilde gitmek istemezdin değil mi?"

"Ulan sence benim tek suçum borçlu olmak mı!? Benden sonra daha günahkar olan tek kişi cehennemdeki zebani o'da bana özendiğinden!" Diye sinirle çıkıştım. Sırıtarak yüzüme yaklaştı ve gözlerimin içine bakarak. "Benden izinsiz aldığın birşey daha var cadı. Ve bunu senden geri almak yerine, sende olanı almak istiyorum..."

Sırıttım ve bende ona doğru yaklaştım. "Sana vereceğim tek şey kırdığım dişlerin olacak komutan. Tabi ki geri aldığında kullanışlı olurmu onu bilemem" Bakışları dudağıma kaydı ama bu bakışta bir arzu yoktu. Acıyordu.. Aynı canım gibi.

Ne gördüğünü biliyordum elbette ama onun gördüğünü ben görmeye hazırmıydım bunu asla bilmiyordum. Belki kendimden nefret edecek, aynalara küsecektim. Belki de bir daha insan içine çıkamayacaktım. Eski özgüvenimden geriye hiçbir şey kalmayacaktı.

"Bir. Bana bir ayna verin" sesim naziklikten fazlasıyla uzaktı hatta sanki o aynayı onları öldürmek için istiyormuşum gibi çıkıyordu. Gözlerimi ilk açtığımda karşılaştığım kız tereddüt ederek bana küçük bir cep aynası uzattı. Tereddüt ile hareket eden tek o değildi, bende tereddüt içerisinde aynaya uzandım.

Yutkunmak bu kadar zor olmamalıydı sanki tükürük değilde bir lav yutuyor gibi hissettim. Aç, Gloria aç ve gör kendini. Hadi korkma. Gerçi korkacak bir şey yoktu nasıl olsa yine aynı ben olacaktım.

Sence aynı Gloria olabilecekmisin Gloria?

Aynayı açtım. Yavaş yavaş gözlerimi araladım. İlk gördüğüm sağ boynumun tamamamen izle kaplı olmasıydı. Ellerim titredi. Acıdı. Hem vücudum, hem zihnim, hemde uzun zamandır olduğundan şüphe ettiğim kalbim. Olmayan hayallerim, asla olmayacak olan aşkım, asla olamayacak hayatım acıdı. Boynumdan kulağıma, kulağımdan sağ dudağımın kenarına uzanan bir iz. Benim izim.

Gözlerimi sıkıca yumdum. Açtım ve aynayı tuttuğum elime baktım, ama ortada bir el değil sanki közde duran bir kömür vardı. Etim gözüküyordu. Elimle ağzımı kapattım ama bu hareket bile canımı yaktı. Aynayı biraz daha yukarı kaldırdım. Gür, uzun, kıvrılmış kirpiklerimin yarısı yoktu.

Ben buğday tenli bir kadındım ama artık buğday diyebileceğim bir vücut yoktu. Ben siyah gür saçları o saçların arasında beyaz tutamları olan bir kadındım ama geride güzel gür saçlar yoktu. Gözlerim dolmuştu. "Çıkın."

Sesim gereğinden sessiz çıkmıştı. "Geçecek bunlar biliyorsun değil mi?" Bunu diyen balık etli, sarışın. Saçları düzgün ve sağlıklı duran, kirpikleri yanmayan, vücudunda tek bir yanık izi olmayan bir kadın söylemişti. Bakışlarımı ona döndürdüm.

"Size çıkın dedim!" Diye bir bağrış oldu içeride ve bu çığlık bana aitti. Elimdeki aynayı yere fırlattım. "Çıkın!"

Ciğerlerim hava değil yanık kokusu çekiyordu içine. Vücudumda sadece ağrı vardı. Ve en önemlisi ben artık o güzel Gloria değildim. Ağla, ağla Gloria. Yan kendi haline yaktığın bu vücuda birde için yansın.

Ağlamaya başladım, hıçkıra hıçkıra değil. Nefret ile ağladım. Onlar yüzüne bu haldeydim, onlar beni kaçırmasalardı ben ölmüştüm ve bu iğrenç vücudu görmek zorunda kalmayacaktım.

"Aynı. Aynı sana benziyorum neden! Neden!? Beni böylemi cezalandırcaksın?"

"Gelseydim yanına. Acını anlatsaydın. Olmazmıydı? Beni sevmediğini biliyorum ama sende benim seni sevdiğimi biliyorsun? İnsan kendini sevene böyle yapmaz!"

Bir ikilemde kaldım biz insanlar zaten zararı hep sevdiklerimize vermezmiydik. "Yani, yapmamalı. Değil mi?"

Yazardan...

Hayatı sorgulamak istemezdi kimse, çünkü hayatın içindeki kendini sorgulamazdı. Karşısında bir boy aynası varken küçük bir cep ayanasından baktı kendine Gloria. Çünkü biliyordu ki ne kadar küçük bir açıdan bakarsa yaraları o kadar az gözükürdü. Kusurlarını fark etmeyeceğini düşünmüştü.

Ama gel görki hayatın veya kaderin cilvesi her zaman olduğu gibi Gloria'ya acı gerçekleri ve yüzleşmekten korktuğu yaraları suratına bir tokat misali vuruyordu. Alışmıştı Gloria. Gloria'nın alışamadığı tek şey istemeyerek, plan dışı gerçekleşen şeylere sebep olamak ve bu sebeplere kurban gitmek.

Ağlamsı sadece kendisineydi, nefreti ve suçlayışlarıda. Sadece kendinden daha fazla nefret etmemek için başkalarından nefret etmeye çalışıyordu. Gloria hassastı ama bi o kadarda güçlüydü. İradeliydi, kararlıydı ve ne dediyse ve ne yapmaya karar verdiyse ister yıllar, isterse bir ömür geçsin yinede yapardı. Bu Gloria işte.

Boy aynasında gördüğü ile cep aynasında gördüğü yara bir değildi. Omuzları, saçları, kirpikleri ve kolları yanıktan ibaretti. Okuduğu bir rivayete göre. Yanan bir vücut aslında içindeki yangının yansımasıdır. Ne zaman ruhu ferahlar ise o zaman o yanık izleri kaybolur ve bir bulut olurdu.

Gloria ise ferahlığı ve huzuru ölümde olduğunun farkındaydı. Boy aynasına eline ne geçiyorsa fırlatıyordu. Ama fırlattıkları aynaya değil aynadaki kendineydi.

Komutan girdi içeri. Bekledi ve kendini suçladı, bakışlarını suçladı. Keşke bakmasaydım dedi. Ama keşkeler ne zaman çare olmuştu ki şimdi olacaktı. Yavaşça cadıya yaklaştı. Ama Gloria o kadar hırslı ve sinirli hareket ediyordu ki hırçın bir dalgadan farkı yoktu. Ellerindeki kabuk bile bağlamamış olan yanık izlerinden gelen kan Gloria için hiç birşey ifade etmiyordu.

Hızla kızın ellerini nazikçe tuttu ama Gloria kolayca kurtuldu bundan. Sabit tutamıyordu ve tutmaya çalışmıyordu. Çünkü canı acısın istemiyordu.

(Bunun devamını gelecekte yazacağım bir bölümde kesit olarak vereceğim)

********************************

2 gün sonra...

Bir acı hissetmesem bile yüreğim hâlâ acı içinde atıyordu. Komutan ile tekrar karşılaşmak istemiyordum. Tuhaftı ve bu tuhaflığı bana özel gibiydi. Yada normal olan şeyleri yaşamayalı o kadar çok olmuştuki bana garip geliyordu.

"Neden burada olduğunu öğrenmeye hazırmısın sol tenebrarum mearum?"

İblisin sorduğu soru beni düşüncelerden uzaklaşırsada yeni düşüncelere boğulmama sebep olacaktı. Kırmızı rujumu son kez tazeleyip, kafamı onaylarcasına salladım. Bana elini uzattı, göz devirip eldiven taktığım elimi ona uzattım.

 

 

 

 

​​​​

 

Loading...
0%