Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Farkında mı?

@_.tongeodl

Sabah saat 05:09 oluyordu saat. Hazırlanmıştım kamuflajını giyinmiş ve yola koyulmuştum. Karargaha biraz erken gidip biraz spor yapacaktım.

Sonunda karargaha vardığımda ilk önce odama gidip üstümdekini çıkartıp asker yeşili tişörtümle kaldım. Bahçeye çıkıp sporumu yapmaya başladım. İlk mekik sonra şınav çektim. Birazda duvarla dövüşmeye karar verdim. Neden olmasın, yani değil mi?

Duvara her savurduğum yumrukta birazdaysa güçleniyordum. Acı beni güçlendiriyordu. Beni bu güne kadar güçlendiren o yurtta geçirdiğim gecelerdi. O yurtta bana çektirilen acı, eziyetti. Müdüre annenin bana, bize yaptıklarıydı. O kadından nefret ediyordum. Bana ve en çok, bize yaşattıkları acılar yüzünden nefret ediyordum. Beni aç bir şekilde yatağa göndermesinden. Bana vurmasından, kızmasından, arkadaşlarımın içinde beni rezil etmesinden nefret ediyordum. O bütünüyle bir şeytandı. O müdüre anne olmamalıydı. Duyduğum sesle irkildim ve duvara yumruk atmayı bıraktım. Duvarın pürüzlü yapısı elimi mahvetmişti. Bu ses Alp Timur komutanıma aitti. Yine oydu acaba bu sefer nasıl sınıyacaktı beni. "Yüzbaşı napıyorsun sen!?" Hazır ola geçip açık alan selamı verdim. "Biraz spo-"

"Senin spor anlayışın kendine zarar mı vermek Yüzbaşı?!" Evet ben hep böyle çalışırdım box torbasına ve benzeri şeylere ihtiyaç duymazdım. "Ben hep böyle çalışırım komutanım."

"Bundan sonra çalışamazsın Yüzbaşı!" Burada karış bunada bi bu kalmıştı karışmadığın.

"Ama komutanım-"

"EMRE İTATSİLİK ETME YÜZBAŞI!" Yüksek sesiyle irkildim.

"Emredersiniz komutanım." Bu adama sadece bunu diyebiliyordum. Adam değil bu komutanın gerizekalı. Demesen bilmiyordum sağol. Ellerime baktı ve tekrar bana baktı. "Git temizle elinide, kapat yaraları mikrop kapacak."

"Tüm askerlerinizi bu kadar umursuyor musunuz komutanım?"

"Umursarım kendini çokda değerli sanma yüzbaşı. Benim timimdesin, benim adamımsın. Şimdi gitte dediğimi yap!"

"Emredesiniz komutanım."

deyip uzaklaştım ordan, en iyisi odama gitmemdi. Odama geldiğimde çekmecemden bir gazlı bez çıkardım ve elimin üstünü temizledim. Masayı toplarken kapı çaldı. "Gir" içeri giren bir uzman erdi. Selamını verip cümlesine başladı. "Komutanım, Sezgin albayım sizi odasına çağrıyor."

"Tamam aslanım geliyorum." Üstüme kamuflajımın ceketini alıp odadan çıktım.
Sezgin albayın odasına geldiğimde. Ona haber veren erden sonra "Buyrun komutanım." Diye. Ere tebbessüm edip içeri girdim. Kapalı alan selamımı verip. "YÜZBAŞI UMAY NİŞANCI ORDU EMREDESİNİZ KOMUTANIM." Dedin gür bir sesle. Sezgin albay gururla ama bir o kadarsa ciddiyetle yüzüme bakıp masasının karşısındaki deri koltuğu gösterip "Otur yüzbaşı." Dedi, bende dediğini yapıp oturdum.

"Bu görev için seni seçtik Yüzbaşı." Yine bir görev yine ben işte buydu beni en çok sevindiren ama en iyisi ben değildim neden beni seçtiler. Bu karargahta bildiğim kadarıyla Binabşı Alp Timur Çelik üstüne adam yoktu.

"İzin verirseniz birşey sormak istiyorum komutanım."

"Söyle yüzbaşı."

"Ben en iyisi değilim neden ben? Yanlış anlamayın bu görevden onur duyarım."

"Bak yüzbaşı, timindeki herkesin zaafları ve kaybedecek şeyleri var. Elebette aklımıza ilk Alp Binbaşı geldi ama onun kaybedecek bir annesi bir ablası Gani bir ailesi var. Diğerleri aynı şekilde. Ama sen.." dedi ve ilk defa yere eğdi başını. Bozuntuya vermeden aynı yüz ifademle albaya bakmaya devam ettim. "Haklısınız albayım benim kaybedecek hiçbirşeyim yok. Bu görevde bana yakışırdı. Ve siz bu değilsiniz askeriyede merhamet vatana ihanettir komutanım bana açıkça her şeyi diyin. Sizi 18 yaşımdan beri tanıyorum size alınmam evde kırılmam, ben kimseye alınmam ve kırılmam."

"Haklısın yüzbaşı. Durumu sana bildirip gideceğin zamanı sana bildiririz."

"Emredersiniz komutanım." Deyip saygı ve disiplinimi bozmadan odadan çıktım.

Yaklaşık 5 buçuk saattir odamda gideceğim görev yerinin dosyalarını inceleyip araştırıyordum ve buna ara vermeme sebep ılan şey çalan kapımda. "Gir." İçeri giren Zeliha olmuştu bu sefer. "Uzman Çavuş Zeliha Gür Adana." Dedi ve selamını verdi.

"Dinliyorum." Dedim soğuk bir sesle.

"Oturayım mı komutanım?"

"Otur"

"Komutanım ilk gruptan çıktınız tamam. Ama yüzümüze bile bakmıyorsunuz."

"Çünkü ben timinizde yeniyim, sizi tanımıyorum. Sizde beni tanımıyorsunuz. Ve karakter olarak hep böyleydim."

"Aması yok Zeliha. Seversen."

"Peki komutanım ama çıkışta Alp komutanım dahil yemeğe gideceğiz gelir misiniz nolur?" Çok masum söylemişti ama cevap netti.

"İşlerim var."

"Ama komutanıı-"

"İşlerim var dedim Zeliha diyecek başka birşeyin yoksa çıkabilirsin."

"Emredersiniz komutanım." Dedi ve odadan çıktı...

~Zeliha Gür'den~

Açık bir alanda oturmuş beni bekleyen time hayal kırıklığı dolu bakışlar attım. Zülfikar konuştu. "Olumsuz vakka mı güzelim?"

"Olunsuzun olumsuzu, kovuldum resmen."

Recep konuştu bu seferde "Ne dedi?"

yere bakarak cevap verdim bu soruya. "Benim karakterim böyle işlerim bar gelemem ben sizi tanımıyorum ben bu timde yeniyim sizde beni tanımıyorsunuz falan dedi işte."

Hakan konuştu bu sefer. "Hay amınakoyayım noldu birden bire bu kadına? Sonumuz hayrolsun."

Kerem konuştu hemen ardındanda "Durum vahim, ama ben söylüyorum, damarına basmayın ezer sizi."

"Valla Kerem teğmenim haklı." Dedim dudak bükerek. Zülfikar konuştu bu seferde "İlk günlerde böyle değildi siktiğimin işine bak."

Nolmuştu acaba harbiden, neden böyle soğuktu? Acaba Alp Timur komutanımla bir ilgisi olabilir miydi?

"Kerem üsteğmenimmmmm."

"Siktir git Zeliha." Dedi ondan bişey isteyeceğimi anlayınca.

"Ama ayıp komutanım sadece Alp komutanıma biraz cilve yapıp laf alacaksınız hem siz en yakın arkadaşısınız askeri olduğu kadar."

"Neden ne lafı yine kızım."

"Harbiden ne lafı güzelim?" Dedi Zülfü çiçeeeem

"Zeliha komutanıma ne olduğu neden bu kadar soğuk olduğu."

" Lan harbiden bir alakası var mıdır acaba?" Dedi Recep.

"Yani neden olmadın Kerem komutanım yardım ederse öğreneceğiz ama kendisi kız evi Naz evi sularında." dedim ima yaparak.

"Sen kendi yapamadığım nazla bana mı taş vuruyorsun Zeliha." Dedi bana Kerem komutanım.

ardından Zülfü çiçeeem atladı lafa."Lan yeter gidin öğrenin bu işin aslını, benim civcivimle işlerim var."

"TM gidip konuşurum paşam." Dedi en son Kerem komutanım sonrasında ben ve Zülfikar karargahta bir yerde oturup biraz sohbet etmeye başladık az ilerimizdede zaten Recep abi Hakan Abi sohbet ediyordu. Kerem komutanımda laf almak üzere Alp Komutanımın yanına gidiyordu herhalde...

~Yazardan~

Kerem Alp komutanın yanına gitmişti lakin ağzından laf alamamıştı. Binbaşının ağzından laf almak öyle kolay değildi. Ağzı sıkıydı. Aynı şehit babasına benzerdi huylarında tiplerinde aynıydı birbirleriyle Siyah saçları, yeşil gözleri, buğday ve beyazın karışımı gibi görünen genleri boyları posları herşeyleri benzerdi babasıyla. Ciddiyeti, disiplini, edebi evde ahlakı zaten babasıydı. O babasının oğluydu. Babası şehit düştüğünde evin küçüğüydü ama şimdi evin babası oydu. Bu sıralar onu ayrıca sinirlendiren şeyse askeri olan Umay Nişancı'ya dair hiçbirşey bulamamasıydı. Resmen bu kızın geçmişi yoktu. Ama o askeri olan kadının geçmişini öğrenmek bilmek istiyordu. Devlet sırrı olsa bu kadar çok araştırmada bulurdu belki. Ama yoktu, onunkini bulamıyordu. Sinirinide hep ondan çıkarıyordu. Ama koyu kahve gözleri esmer teni siyah saçları hiç çıkmıyordu aklından. Ona aşık olamazdı, olmazdı. Olsada kabul etmezdi. Nedenini kendide bilmiyordu. Belki gittikçe o sürekli azarladığı kadına aşıktıda farkında değildi. Nede olsa hayatta herşeyin farkında olamıyoruz herzaman... Alp Timur Çelik'te bir insansı oda farkında olmayabilirdi. Babasına duyduğu özlemin yanında bellide farkında olamıyordu. Ama en yakın zamanda farkına varıp bu durunu düzeltecekti. Onun üstesinden gelemeyeceği bir iş yoktu. O Alp Timur Çelik'ti Ateş timinin komutanıydı. Ama en çokta babasının oğluydu

Tiktok: @dlbaivan Bookgirl📚 takip ederseniz sevinirim. Bölümün uzunluğu iyi mi yoksa eskisi gibi kısa kısa mı atayım?

 

Loading...
0%