@_.tongeodl
|
Bu kendini ne zannediyordu? Bu herifin çok fazla bi yerleri kalkmıştı, oturtsam iyi olacaktı. "Bana bak Binbaşı ben senin çocuğun değilim ben şehit kızıyım. Geçmişim ne seni neden senin gibileri ilgilendirir. İlk önce annemle beni vuruyorsun sonrada gelip geçmişi öğrenmek istiyorsun?" kendimi tutamayıp söylemem gereken birşey söyledim. "Senin baban şehit ama kimseye babanla ilgili ağız açtırtmıyorsun, yalan mı Binbaşı? Bu dediklerim yüzünden beni mesleğimden görevimden mi edeceksin? Et lan et, ben diyorum et beni şikayet et tutanak tut hadi lan HADİ YAP BİŞEY HADİ!" Sadece gözlerime baktı. Konuşmadı, kızmadı, mimik oynatmadı sadece gözlerime baktı. Annem ve babamın adı geçince dolan gözlerime baktı. En sonunda bir tepki verdi. "Umay..." dedi. Sadece Umay dedi, başka bişey deseydi. Neden demiyordu? Kendimi o an çok suçlu hissettim biri bana hata yaptığında o hataya aynı şekilde karşılık vermemeliydi. "K-komutanım ben-" lafımı tamamlamama izin vermedi. "Özür dileme! Özür sakın dileme. Sakın Nişancı. Ben sadece seni denedim o gün. Sende benim dediklerimi dikkate aldın. Ama belliki bana çokça kırılmışssın. Ve sana birşey söyliyeyim mi bu ben dahil kimsenin umrunda değil. Bu kimsenin umrunda olmayacak yüzbaşı. Olmadıda..." gözlerim doldu dolmamalıydı ben bu güne kadar ağlamamıştım ağlamayacaktım, gözlerim dolabilirdi ama anlayamazdım güçsüz düşünemezdim kendimi yapamazdım bunu. "Sen vurulduğunda kimse gelmeyecek yüzbaşı o hastane kapısına. Teksin sen hep tek kalacaksın. Çevrendeki herkes uzaklaşacak senden o yüzden anlatmıyorsun geçmişini. O yüzden söylemiyorsun değil mi?" Sesini yükseltti sinirim gittikçe artıyordu ağlamazdım ama sinirlenirdim. Ve sinirim hem beni hem onu üzerdi.. "SEN YALNIZLIĞA MAHKUMSUN YÜZBAŞI!" Dedi. ben bunları söylerken odada yankılanan ses benim telefonuma aitti. Binbaşı telefonuma baktı ve bana uzattı Arıyan kişi Sezgin Aksoy albaydı. " Yüzbaşı Umay Nişancı Ordu emredersiniz komutanım!" "Yarın sabah otelin kapısında hazır ol. Görev an itibariyle başlamıştır. Bizim hakkımız sana helaldir kızım." "Emredersiniz komutanım." Dedim ve telefon yüzüme kapandı. "Gitmem gerek." Dedim ve ayağı kalktım. Önümde duran adama baktım gitmeme izin vermeyecekti sanırım. "Sana bu seferlik tutanak tutmayacağım." Dedi "Çok üzüldüm." Dedim ve hızlı bir şekilde yanından sıyrıldım evden çıktığımda direk eve gittim ve yarın için duşumu alıp, elbise seçimimi yaptım. Siyah diz üstü mini bir elbise seçtim rengi siyahtı. Göğüs dekoltesi oldukça derindi. Sırtı nerdeyse yoktu zaten. Altında siyah bir tek bant giyinip saçımı açık bırakaçaktım. Adam yüzüme bakıp, karısını arkama aldı. Ben olsam bende öyle yapardım. "Şimdi bana bir çanta berin sırt çantası. Elimdeki yüksek korunumlu çantayı o sırt çantasının içine atıp odadan normal bir insanmış gibi çıkacaktım. Kadın dolabına gidip siyah bir sırt çantası çıkarıp bana uzattı. "B-buyrun." "Eyvallah şimdi kapıda benle vedalaşıyorumuşssunuz gibi yapacaksınız." "Tamam" dedi ikiside hepsine ağızdan. Kapıyı açtım ve yüzüme sıcak bir tebessüm yerleştirdim. "Görüşmek üzere." Onlarda rollerine uyum sağlayıp bana karşılık verdiler. "Görüşürüz." Yangın merdivenine doğru ilerlerken adamlardan biri az önce azına sıçtığım itin kapısını tıklattı. O kapıyı tıklatıyormuş ben yangın merdivenine ulaşmış ve inmeye başlamıştım. "O SÜRTÜĞÜ BURAYA GETİRİN UZAKLAŞMIŞ OLAMAZ." Tabi efendim sen öyle san. Benim arkamdan yangın merdiveni tekrar açıldı, ve ayak seslerinin bana yaklaştığını hissettim. Silahımı tekrar çıkarıp, merdivenden gelenlere baktım. Tahmin ettiğim gibi gelenler korumaları olacak itlerdi. İkisinde tek el ateş edip etkisiz hale getirip daha hızlı bir şekilde aşağı indim. Sonunda aşağı vardığımda müşterisini bekleyen taksiye ben binip "Sür şunu." dedim. Adam bana bakıp tek kelime etmeden arabayı sürmeye başladı. Karargahtan tam olduğu yer değilde o civarda bir yerde beni indirmesi için bir adres verdim. Sonunda karargaha gelmiştim yürümekten pestilim çıkmıştı. Beni zorlar diye düşündüğüm görev çokta zor değildi. Karargaha girdiğimde beni kapının yakınında bekleyen Alabay Sezgin Aksoy Binbaşı Alp Timur Çelik ve Orgeneral Basri Şenol vardı. Onlara doğru ilerledim. Hepsi bana gururla bakıyordu. Alp komutanım bile. "Bununda üstesinden geldin yüzbaşı." Tebessüm ettim. Ve tam karşılarına geldiğimde açık alan selamımı verdim. "YÜZBAŞI UMAY NİŞANCI ORDU KOMUTANIM GÖREV BAŞARILIDIR." Dedim Çantayı onlara teslim etmiştim ve biraz tebrikten sonra konuşmamız sona etmiş ben ordan çıkıp odama geçmiştim. Kapım çalınmadan açılınca keskin bakışlarım kapıya yöneldi ve bir küfür haykırdım. "BU NE RAHATLIK AMINA-" içeri giren kişi ile lafım yarıda kalmış ve ben ayağı kalkıp selam vermiştim içeri giren kişi Alp komutandı. "Tebrik ederim yüzbaşı." "Komutanın demek, dün hiç öyle görmedim ben." Mesaim bitmiş olsa yine görmezdiniz neyse. "Kusura bakmayın komutanım." "Bu seferlik bakmadım Yüzbaşı." Ay Allah razı olsun HasbinAllah. "Annem timi yemeğe çağırdı, sende bizim timden olduğun için haber vereyim dedim." "Gelemiyeceğimi belirtmek durumundayım." "Sebep?" "Çünkü aynı sizin gibi bir komutanım benim böyle şeyler yapmamdan haz olmuyor." "Diyosun?" "Diyorum komutanım." "ASKER BU BİR EMİRDİR AKŞAM SOFRADA SENİDE GÖRECEĞİM." "Komutanım gitmem gereken bir yer var. İzinliyken oraya gitmem gerekiyor." "Neresiymiş orası?" "Söylemesem daha iyi olur." "Cevap bekliyorum Yüzbaşı." "Şehitliğe gidip annemle babamı ziyaret edeceğim komutanım." "Yarında gidebilirsin." Derdi neydi bunun. "Ama komutanım-" "Aması yok bu akşam o sofrada ol yüzbaşı." Beni sınıyordu bu adam ağzıma o kadar güzel küfürler gelmiştiki hiçbirini edemeden çıktı gitti odadan... Tiktok: @dlbaivan Bookgirl📚 Takip ederseni sevinirim. Ayrıca tiktoktada editler paylaşıyorum. |
0% |