@_____knur_____
|
ÖNCELİKLE HERKESE MERHABALAR :)))
ÖNCELİKLE BİLMENİZİ İSTERİM Kİ BU SERİMİZ ÜÇ KİTAPTAN OLUŞACAKTIR. DİĞER KİTAPLAR İÇİNDE AYRI BİR KİTAP YAZILACAKTIR. ZAMANI GELİNCE O KİTAPLAR İÇİN BURDAN DUYURUMU YAPACAĞIM VE O ZAMAN O KİTAPLARI PROFİLİMDEN BULABİLİRSİNİZ.
O ZAMAN ARTIK AN İTİBARİYLE SERİMİZE VE SERİMİZİN İLK KİTABINA GİRİŞ YAPIYORUZ!
EĞER Kİ TAKİP ETMEK, BİLGİ VEYA FİKİR ALMAK İSTERSENİ AŞAĞIYA SOSYAL MEDYA HESAPLARIMI BIRAKIYORUM ⬇️
INSTAGRAM : _____knur_____
( ÖNEMLİ NOT : İNSTAGRAM ADIMDA SAĞDA VE SOLDA AYRI AYRI BEŞ ALT TİRE VARDIR. YANİ TOPLAMDA ON ALT TİRE OLUYOR.)
PİNTEREST : kilinur537
O ZAMAN DAHA FAZLA UZATMADAN BÖLÜME GEÇELİM :))))
HERKESE KEYİFLİ OKUMALAR <3<3<3<3<3<3
⚔️
“Bu kitaptaki her şey olay. yer, Yer, karakterler ve kitapta olan diğer her şey tamamen hayal ürünü olup gerçeklikle hiçbir alakası yoktur!”
⚔️ GİRİŞ / MARKORLİX EVRENİ…
“Bu hayatta her şeyin mübah olduğu iki şey vardı ; O da aşk ve savaştı. Ve ben bu ikisini son zerresine kadar yaşayacaktım…” Knur.
⚔️
YAZAR ANLATIMINDAN :
ASIRLAR ÖNCE :
Asırlar önce yeryüzü evreninden beş bin ışık yılı uzaklığında boş bir evren ortaya çıktı.
Yaşamın, gezegenlerin olmadığı bir evren…
Derken aradan geçen yılların ardından ilk gezegen oluştu. Bu ortaya çıkan gezegenin gizemini gök bilimciler tarafından daha anlaşılamadan diğer gezegenlerde oluşmaya başlamıştı.
Tamı tamına bu boş evrende on beş tane gezegen ortaya çıkmıştı. Yaşamın olmadığı on beş gezegendi.
Ta ki o güne kadar…
O gün bu boş ve yaşamın olmadığı evrene dört element düştü.
Hava, Su, Toprak ve Ateş…
O elementler birleşerek bu 15 gezegenden oluşan evrene yaşamı getirmişti. Böylece bu boş evrenin ilk insanları ortaya çıkmıştı.
Onların gelmesiyle birlikte gezegenler iyice güzelleşmeye başladı. Elementlerdeki güçler gittikçe büyümeye başlamış ve kendi aralarında ayrılarak yeni yeni sihir güçleri ortaya çıkmaya başlamıştı.
İnsanoğlu bunu fark edince o güçleri öğrenmeye çalıştı. Öğrendi de zamanla bu elementlerle yeni yeni sihir güçleri yapmaya başlamışlardı.
Bu evrene gelen ilk insanların sihir güçleri yoktu. Hiçbir gücü olmadan gelmişlerdi. Lakin insanoğlu bu güçleri kendi genetiğine aktarmanın yolunu buldu ve ondan sonra doğan tüm bebekler doğuştan sihir güçleri olarak doğmaya ve yaşamaya başlamıştı.
Bu boş evrende insanların sayısı artıkça sihir güçleri de artmaya başlamıştı. Tabi bunların sayısı çoğaldıkça gezegende bir kaos ve savaşlar ortaya çıkmıştı. Artık bu evrene bir düzen gerekliydi.
Aradan yıllar geçti hatta belki de asırlar geçti. Bu ismi bile olmayan boş evren artık boş değildi. Hatta adı bile vardı.
Markorlix Evreni…
Adını bu evrende açan ilk çiçekten alıyordu. Mor renkte olan ve insanların güçlendiren o çiçeğin adını almıştı.
Evrende düzen kurulmuştu. Yüce yargıtaylar oluşmuştu ve yargıtaylar bu evrene kurallar, yasalar getirmişti. Getirilen ilk yasa ise her gezegenin kendi bir krallığı olacağı olmuştu. Bu krallıkta ki Kral’ın ve Kraliçenin görevi kendi gezegenindeki düzeni korumak ve gezegenini dışarıya karşı korumaktı.
İlk Kral ve Kraliçeler ise belli sınavlara girerek seçilmişti. Bunlar ise şunlardı ; Savaş, akıl ve vicdan sınavlarıydı.
Savaş sınavı, adayların gezegenlerini dışarıdaki herhangi tehlikeye karşı fiziksel gücünü kullanarak ne kadar dayanabileceğini ölçmek için yapılmıştır.
Akıl sınavı, adayların gezegenlerindeki düzeni, dengeyi ve verecekleri kararları kendi mantık çerçevesi içerisinde ne kadar iyi alabileceklerini ölçer. Aynı zamanda aklını dışarıdaki tehlikeye karşı ne kadar iyi kullanabildiği ölçülür.
Vicdan sınavı ise bir nevi akıl sınavıyla benzerdir. Onda sadece gerektiği durumlarda vicdanını susturmaya başarabiliyor mu? Düzgün ve gerekli kararlar alabiliyor mu? Bunlar ölçülür.
İlk Krallar ve Kraliçelerin böyle seçilmesinin ardından babadan oğula dönemi başlamıştı. Tabi bu da belli bir süre için geçerliydi. Veliaht çocukların doğru amaçlar uğruna hareket etmemeye başladığında ise ilk Krallar ve Kraliçeleri seçen sınav sistemi tekrar gelmişti. O günden sonra Krallar ve Kraliçeler tahtan ayrılacakları vakitlerde bu sınavlar düzenlenir ve sınavı kazanlar yeni Kral ve Kraliçe ilan edilirdi.
Aradan uzun zamanlar geçti. Evrenin yasaları, gezegen yasaları, krallıklar, evren ve gezegen düzen ve dengesi iyice rayına oturmaya başlamıştı. Sihir güçleri gün geçtikçe daha da çoğalmıştı. Sihir güçlerin çoğalmasıyla her gezegende bazı sihir güçleri hüküm sürmeye başladı.
On beş birbirinden farklı gezegen ve gezegenlerin birbirinden farklı on beş farklı sihir güçleri.
Sihir güçlerini ve savaşmayı öğrenmek için büyücüler ve savaşçılar tarafından okullar açılmış ve bunların eğitimleri alınmaya başlanmıştı.
Gel zaman git zaman bu evrene ilk kötülük gelmişti. Redax gezegeninin Kralı büyük bir savaş başlatarak bu evrene hakim olmak istemişti. Bu büyük savaş yıllar boyu sürmüştü ama en sonunda Oktarnus gezegeninin Kral ve Kraliçesi tarafından kazanılmıştı.
Redax Kralı, Ceza Gezegenine yani Sarnox Gezegenine gönderilmişti.
Oktarnus gezegeninin Kral ve Kraliçesi bu kazanılan savaşla birlikte tüm evreni kurtarmasıyla evrenin koruyucuları olmuşlardı. Herkesin gözünde kahraman iki kişiden daha iyi kimse bu evreni koruyamazdı.
Onlar artık herkesin gözünde büyük bir kahramanlardı. Tabi tek bir kişi dışında…
Bu kim miydi? Redax Gezegenindeki Redax Krallığının küçük varisi Prens Neptün Redax’tı.
Onun tek bir amacı vardı. O da atalarına bunu yapanların bedelini ödetmekti. Çünkü ona bu öğretilmişti.
Tüm evren barış içinde yaşayıp giderken Prens Neptün intikam hırsıyla büyüyordu. Sonunda ise çok istediği şey olmuştu. Büyümüştü, aradan asırlar geçmiş ve o artık bir Kraldı.
O artık Redax Gezegenin Kralı, o artık Redax Krallığının Kralı Neptün Redax’tı.
Vakit şimdi intikam vaktiydi.
Aradan çok bir zaman geçmeden Kral Neptün küçüklüğünden beri ince ince işlediği o intikam planını artık devreye soktu.
İlk önce zayıf gezegenlere karşı savaş başlattı. Kazandığı savaşlarla birlikte bu gezegenlerin sayısı gittikçe artmıştı. En sonunda ise tüm evrene karşı bir savaş başlatmıştı.
Lakin en büyük hedefi Oktarnus gezegeninin şimdiki Kral ve Kraliçesiydi.
Oktarnus gezegeni ise bu evrendeki en güçlü ikinci gezegendi.
Savaş iyice büyümeye başlamıştı. Ancak Oktarnus gezegenin halkının da Atanpuga Krallığının da pes etmeye niyeti yoktu. Tüm güçleriyle saldırıyorlardı.
Ama ne kadar güçlü saldırırlarsa saldırsınlar Kral Neptün çok güçlüydü. Yıllardır biriktirdiği o öfkesiyle ve hırsıyla kiniyle saldırıyordu.
Artık tüm evren ona karşı güçsüz kalıyordu. Herkes artık emindi. Bu savaşın sonuna gelmişlerdi. Hiçbir krallığın ve halkın yapabileceği bir şey kalmıştı ne de dayanacak tek bir gücü kalmıştı.
Kral Neptün kazanmıştı ve tüm evren artık Kral Neptün’ün önderliğinde büyük bir karanlığa gömülmüştü…
Tüm bunlar olurken o esnada esir düştükleri yerde Oktarnus gezegeninden Atanpuga Krallığının Kraliçesi Meyan Atanpuga ve Darmos gezegeninden Movan Krallığının Kraliçesi Leynel Movan doğum yapmıştı.
Aynı yerde, aynı saat, aynı dakikada ve hatta aynı salisede o iki bebek bu evrene doğmuştu.
Zeyna Atanpuga ve Laris Movan bu iki bebek o an attıkları tek bir çığlıkla onlara yaklaşan herkesi geri püskürtmeyi başarmışlardı.
Çünkü kimsenin bilmediği bir gerçek vardı ki onlar seçilmiş bebeklerdi.
Zeyna Atanpuga ve Laris Movan Yüce Yargıtaylar tarafından seçilmiş bebeklerdi. Onlara bu evrendeki tüm güçler verilmişti. Onlar yüce yargıtaylar tarafından bu evreni kurtarmak için gönderilmişti.
Lakin ilk önce güçlerinin farkına varmaları gerekiyordu.
Peki ya güçlerine farkına varınca ne olacaktı?
Bu iki seçilmiş bebek ileride bu evereni kurtarabilecekler miydi? Karanlığın içine hapsolmuş bu evren yeniden o karanlıktan arınıp eskisi gibi parlayabilecek miydi?
Yoksa daha da mı karanlığa batacaktı? Artık her şey bu iki seçilmiş bebeğin elindeydi. Ya Markorlix çiçeğini bu karanlık bataktan çıkarıp aydınlığa kavuşturacaklardı. Ya da bir daha hiç açmamak üzere o bataklığın en dibine hapsedeceklerdi. Ne olurdu bilinmez ama bilinen tek bir gerçek vardı. O da Markorlix evreninin bu iki bebekten başka çaresi olmadığıydı. Bu iki bebeği ileride çok büyük bir savaş bekliyordu. Ve şu da bilinmelidir ki aşkta ve savaşta her şeyin mübahtır. Aşkta da Savaşta da her şey olabilirdi ve onları her iki seçenek içinde koca bir bilinmezlik bekliyordu. Tam o anda kader kitabı Zeyna ve Laris açıldı. Bu koca bilinmezliğin içinde bu kitaba sadece tek bir şey yazdı. “Bu iki bebek, Zeyna Atanpuga ve Laris Movan aşkları ve savaşları için her şeyi göze alacak. Onlar için aşkta da savaşta da her şey mübah olacak.” Şimdilik onlar için kader kitabına yazılan tek cümle buydu ama dediğim gibi şimdilik…
⚔️
GİRİŞ BÖLÜMÜN SONU…
⚔️
YAZAN : Knur.
TOPLAMDA ( 1247 ) KELİME . . . |
0% |