Yeni Üyelik
1.
Bölüm

SF - 1 - 🏹GİRİŞ -

@_____knur_____

 

 

HERKESE MERHABALAR :)

 

 

AN İTİBARİYLE SF YANİ SESSİZ FIRTINA EVRENİNE GİRİŞ YAPMIŞ BULUNMAKTAYIZ.

 

 

Eğer takip etmek, belli başlı bilgi ve fikirler almak isterseniz sosyal medyal hesaplarımı takipte kalabilirsiniz ;)

 

 

INSTAGRAM : _____knur_____

 

 

PİNTEREST : kilicnur537

 

🏹

 

 

 

🏹GİRİŞ / İNTİKAM MELEĞİ...

 

 

 

“Ne kazanmak ne de kaybetmek önemliydi. Tek önemli olan şey o savaşın içinde olabilmekti...”

Knur. 

 

 

🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤

DERİN’DEN :

Bugün her şey bitecekti. Bana, aileme oynanan tüm oyunlar son bulacaktı. Onlar beni şu anda ailesinden nefret eden bir intikam meleği sanıyordu ama ben sadece ailesini özleyen küçük bir kızdım. Buradan kurtulmanın tek yolu da oyun içinde oyun oynamaktı.

“Kurtulmaya hazır mısın Derin?” arkamda duyduğum sesle gülümsemiştim ve arkamı dönüp onlara bakmıştım. “Hazırım.” karşımdaki üç kız bana gülümseyerek bakıyordu.

Pınar önüne gelen sarı saçlarını arkaya atarak içi hırs dolu mavi gözlerini bana dikerek “Bizim intikamımızı, sana bu yaptıklarını bu adamdan alacaksın değil mi?” Pınar’a gülümsemiş ve “Size yapılanların, bana yapılanların ve kim bilir daha nice insana yapılanın hesabını soracağım. O şimdi onun tarafında olduğumu zannediyor. Öyle de zannetmeye devam etsin ki biz planımızı devreye sokabilelim. Öyle zannetsin ki ben artık aileme kavuşayım.”

Kızlar yüzlerinde gülücüklerle bana bakıyorlardı. Kendimi geçtim bunu onlar için yapacaktım. Sedef, Pınar ve Gizem için...

Onların yaşamak zorunda kaldığı bu hayat için...

İçimdeki fırtınaların gürültüsün sesini kıstım. Eğer ki onların sesi çıkarsa ben kaybederdim. Ne kadar sessiz o kadar zafer daha yakın olurdum. Tarihte bile en büyük zaferler en sessiz çıkan savaşlardan doğmuştu. Aynı benim savaşımda olacağı gibi...

Duyduğum kapı sesiyle aceleyle kızlara döndüm ama yoklardı. Büyük ihtimalle ben düşüncelere dalmışken onlar araba sesini duymuş ve saklanmışlardı. Onlar her zaman çok iyi saklanırlardı.

Kapıdan içeriye giren katilimle bakışlarımı ona kilitledim. O ise hiçbir şeyin farkında olmadan içindeki büyük mutlulukla bana gülümsemiş ve “İntikam meleği, artık planımızı devreye sokma vakti geldi. Hadi biricik ailene gidiyoruz.” içimdeki tüm duyguları susturdum ve ona gülümsedim. O da hiçbir şeyin farkında olmadan evden birlikte çıktık.

Gördüğüm kan kırmızısı arabayla bir an için nefesim kesilir gibi olmuştu. Kendimi sakinleştirmeye telkin ederek hızlıca ön yolcu koltuğuna oturmuştum. Arkada bazı sesler duymuştum galiba biriyle konuşuyordu ama ben kiminle ne konuştuğunu algılamayacak kadar kötü durumdaydım. Arabanın içinde bakışlarımı gezdirdikçe sanki kayboluyordum.

Çığlıklarım, kanlı ellerim, isyanlarım...

Hepsi bu arabanın içindeydi. Sanki o günleri tekrardan yaşıyormuşum gibiydi. Küçük Derin’in yardım çığlıkları...

“Katil değilim ben!” diye çığlıklar atarak kanlı ellerini koltuklara sürerek ağlayan küçük Derin...

Ona kimse yardım etmemişti. O sadece ailesine kavuşmak istiyordu. O ne yaptıysa bu esaretten kurtulmak için yapmıştı ama bu yaptıkları onu daha büyük bir esarete sürüklemişti.

O gün küçük Derin’in ölmüştü ve attığı çığlıkları kimse duymamıştı. Bu kırmızı araba aynı o gün kırmızı olmuştu. Bu araba beyaz renkten kırmızı renge o gün dönmüştü.

O günden sonra her şeyi kırmızı olmuştu. Elbiseleri, saçları, takıları, evi, odasındaki duvar boyası...

Halbuki o sarıya aşık bir kızdı. Ailesinin yanındayken odasındaki, hayatındaki her şey sarıydı. O Derin’in hayatına sadece sarı ve beyaz girerdi. Başka bir rengi kabul etmezdi ama bir gün bir felaket oldu. Ailesini kaybetti, ruhunu kaybetti, sarı rengini kaybetti...

Artık onun hayatında sadece ama sadece kırmızı vardı.

Duyduğu kapı sesiyle daldığım düşüncelerden zor da olsa sıyrılıp şu ana döndüm. Pek sevgili katilim yüzündeki gülümsemeyle arabaya binip arabayı çalıştırmıştı. Ardından da bana kısa bir an bakıp arabayı sürmeye başlamıştı. Onun keyfi çok yerindeydi. Sanki bu arabanın içinde olanları bana o yapmamış gibi keyfi çok yerindeydi.

“Artık çok mutlu olacaksın intikam meleği. Onlardan intikamımızı alalım. Sende göreceksin ne kadar mutlu olacağımızı.” intikam, intikam onun dilinde sadece bu vardı. Ailesine karşı o kadar hırs ve kin doluydu ki gözü başka bir şey görmüyordu bile. Beni de aynı kendisi gibi yapmaya çalışıyordu. Gözü intikamdan başka hiçbir şeyin görmeyeceği ve içinde sevginin olmadığı bir hayat. Ona göre ona benziyordum ve onun gibi olmalıydım.

Ben ona falan benzemiyordum! Ben kimseye benzemiyordum...

Ben sadece içinde sevginin olduğu bir hayat istiyordum. Ne olursa olsun birbirine tutunan o ailemi istiyordum. Ben intikam hırsıyla bu kısacık hayatı heba etmek istemiyordum.

Ama kimse bunu anlamıyordu. Onların yaptığı eylemler yüzünde ben bu esareti yaşıyordum. Onlar kendi sesleriyle beni yok ediyorlardı. Onlar kendi sesleriyle benim sesimi kesiyorlardı.

Ben Derin Güneş şu yaşadığım 15 yıllık hayatım boyunca ilk yedi yılım sesimi doya doya çıkarabildiğim, ailemle birlikte neredeyse bulutlara bile dokunabilecek kadar özgür, yıldızlar kadar parlak bir hayatım olmuştu. Ta ki bu esarete mahkûm edilene kadar...

O günden sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı. Onların fırtınasında boğulmuştum. Bir çıkış aramıştım ama ben çırpındıkça daha da dibe batmıştım.

Ama artık benim sıramdı. Bu kadar boğulmak yeterdi. Madem benim sesimi kesmişlerdi, bende onları sessizliğimle boğardım. Şu anda da bunu yapıyordum zaten. Yanıma oturan bu katil beni kendi zaferi için oraya götürdüğünü sanıyordu. Sırf bu yüzden bu kadar mutlu ve heyecanlıydı ama ben oraya kendi zaferim için gidiyordum. Bu katili ve yandaşlılarını parmaklar ardına göndermek için gidiyordum.

Derinden ve sessiz bir şekilde...

Hissettiğim sarsıntıyla kaşlarımı çatarak ona bakarak “Ne oluyor?” o ise bana bakmadan sanki arabanın kontrolünü kaybetmişçesine “Bilmiyorum ama galiba arabanın frenleri tutmuyor.” hayır, hayır! Olamazdı! Tam aileme kavuşacakken bu olamazdı!

“Tamam korkma şimdi elimden geldiğince hafifçe bir ağaca çarpacağım ve duracağız. Sen kendini koru.” dedikleriyle onu başımı sallayarak onaylamış ve kendimce kendimi güvenli bir bölgeye almıştım. Gözlerim cam dışarıda gözüken yolun kenarında aşağısındaki faleze kaymıştı. (Falez, Deniz ve göllerin kenarların da bulunan ve dalga aşındırmasına bağlı olarak meydana gelmiş bulunan diklikler ve uçurumlardır.)

Ben camdan dışarıya bakarken bir an ondan duyduğum büyük küfürle ben daha ne olduğunu anlamadan biz az önce korkuyla baktığım falezden aşağıya düşmeye başlamıştık. Ne olduğunu nasıl olduğunu asla adlandıramamıştım. Ta ki bir arabanın içinde kendimi denizin tuzlu suyunda bulana kadar. Bilinci aldığım ağır darbeyle yavaş yavaş kayarken arabanın kapısının açıldığını ve benim dışarıya doğru itildiğimi hatırlıyorum. Artık bilincim yavaş yavaş kapanırken vücudumdan akan kanla beraber o büyük denizin içinde süzülüyordum.

Yine olamamıştı.

Yine başaramamıştım.

Ben yine onların fırtınasının altında ezilmiştim. Bu sefer yine canımı yakmışlardı. Bundan sonra ne olacağını bilmiyordum ama eğer uyanırsam bu sefer kimseye acımayacaktım. İntikam meleği olmamı istiyorlardı. Olacaktım!

Eğer uyanırlarsa bu sefer ben onları kendi fırtınamda boğacaktım!

🏹 

 

 

GİRİŞ BÖLÜMÜN SONU...

 

 

YAZAN : Knur.

 

31.08.2024.23:07.Cumartesi

 

(TOPLAM 947 kelime)

 

🏹 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%