Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Düğümlenen kaderler...

@__ilaayy__

 

 

 

"Lanet olsun ! Ne muazzam şey seni sevmek.

 

 

 

Bu şehir güzelse ;

 

 

 

Senin yüzünden..."

 

 

 

NAZIM HİKMET

 

 

 

Ne güzel demiş Nazım Hikmet "lanet olsun seni sevmek ne muazzam şey" aşk acıdır , kederdir.

 

 

 

Sevda emektir, sadakattir. Aşk kışa yaz getirecek kadar güzeldir lakinAcısı da suyun içinde ateşi yakar derler.

 

 

 

"Kalp kırmak kabeyi yetmiş kere yıkmaktan daha günahtır "

 

 

 

der peygamber efendimiz . Ferman Lavin'i bir defa değil bir çok defa kırmıştı. Öyle ki lavin kalbinde ki acıyla günü gelecek ya ölecekti yada içindeki acıyı öldürecekti.

 

 

 

balkonunda ona ait birbirinden farklı onlarca çiçekler vardı , soluk değillerdi lakin eskisi kadar güzel ve parlak değillerdi. çiçeklerin olduğu yere bir minder atmış üzerinde oturuyordu Lavin. seviyordu bu huzuru

 

 

 

kalbinde bir kişi aklında o kişiye ait tek bir söz vardı.Gözlerinden bir yaş süzüldü, içi acıyordu Lavinin sevdiği adamın sevdiği kadını değildi.

 

 

 

"Benim kendime merhametim yok Lavin. Bundandır ki vicdanım da sızlamaz. Sen sadece ailemden birisin . Ailem benim için önce gelir. Madem yok sevdiğin yok , dediğin gibi olsun! Ama sana baştan diyeyim ben unutmayı bilmem . Öğreteceksen eğer bana , merhameti , vicdanı ,en çok da unutmayı sana söz ben varım !"

 

 

 

Derin bir nefes aldı . Delirecek gibi oluyordu! Ferman ona unutamam demişti. sahi Ferman tam olarak neyi unutamıyordu? bunu bilmek istiyordu Lavin.

 

 

 

Kimdi bu kadın neyin nesiydi de Ferman Dilwanı delirtecek kadar kendisine aşık etmişti.

 

 

 

sildin göz yaşlarını ,Gökyüzüne baktı. Aynı gökyüzüne baktıklarını hatırlayınca Gülümsedi.

 

 

 

"Söylesene Ferman bir gün beni bu denli sevecek misin ? Eğer seveceksen sana söz sana gerçek aşkı da unutmayıda , merhameti de öğreteceğim!"

 

 

 

kafasını topladığı dizlerine yasladı öylece daldı uykunun kollarına ...

 

 

 

 

Telefonun zil sesiyle birlikte elimdeki çayı masaya bıraktı , yatağı. üstündekiÇalan telefonu eline aldı. Gördüğü isimle gülümsedi çok özlemişti ona merhem olan mavisini .

 

 

 

Bekletmedi ,açtı hemen mavi incisini.

 

 

 

"Alo mavimm."

 

 

 

"Lavinyamm güzelim nasılsın?"

 

 

 

"yaşıyoruz çok şükür güzelim sen nasılsın nerdesin ?

 

 

 

"inşaat köşelerinde Sürünüyorum pambık primses ."

 

 

 

"ne zaman geliyorsun Diyarbakır'a nişan'a da gelmedin İnci çok kırgınım sana ."

 

 

 

"önce kapıyı aç sonra kırılırsın bana çok sıcak kız ââ hadi amaa !"

 

 

 

"inci kurbanın olayım beni germe zaten Diyarbakır germe."

 

 

 

"lavi birazdan Ferman kıracak bu kapıyı benim mezarımı da şurada yaptıracak gözünü seveyim gel aç şu kapıyı inat ettim zaten sen açacaksın diye ."

 

 

 

"şaka yapıyorsan o İzmir'e gelir seni oracıkta öldürürüm inci !"

 

 

 

Sevinçle oturduğu yerden doğruldu . koşar adımlarla konağın kapısına yöneldi . Bahçede onu gören kuzenlerini ve yengelerine şuanda Günaydın diyecek durumda değildi.

 

 

 

 

Hızla demir kapıyı açtı . Gördüğü kişi ile yüzündeki gülümsemesi. Soldu

 

 

 

 

İnci ‘yi Ferman getirmişti . Şoku atlatamadan kendisine çeki düzen verdi. Tüm ilgisini tek bir kişiye verdi . Oda hiç şüphesiz İnci Dağdelenden bir başkası değildi.

 

 

 

Sımsıkı sarılan iki dostun ardından ayrılma vakti gelmişti . lakin İnci bırakmıyordu .

 

 

 

İnci ve Lavin Erdem beyin görevi üzerine buraya gelmesiyle tanışmışlardı. Kavgalı başlayan bu dostlukları uzun yıllar sürüyordu.

 

 

 

“Kızım yeter ayhh bunaldım zaten çok sıcak .”

 

 

 

İnci ise bırakmamaya meyilliydi . Dostu onu bu sıcakta kapıda bu kadar bekletmişti . Oda aynısı yaşayacaktı. lakin dayanamadı olan yine ona oluyordu. beyaz teni çabucak yanıyor üstüne dokununca soyuluyordu.

 

 

 

Daha fazla dayanamayacağını anlayınca bıraktı İnci.

 

 

 

“Beni dakikalardır bu sıcakta beklettin bee ayıp nasıl bir misafir perversin sen?

 

 

 

İnci nişana gelemediği için dostunu ve pek sevgili(!) nişanlısını tebrik etmeye gelmişti.

 

 

 

Tek amacı buda değildi. İkilinin arasını yapacak öyle dönecekti.

 

 

 

Bahçede oturan Baran , zeynep , Rezan ve Rahşan da kapıya doğru yöneldiler.

 

 

 

Evin manevi kızı gelmişti.

 

 

 

Baran inciye doğru yöneldi . İncide hemen kollarını kaldırdı. Tüm belalardan ikiliyi kurtaran üstüne kendi aralarında ona “spider Man “ diye adlandırdıkları Baran ‘a sarıldıktan sonra diğerleriylede tanıştı.

 

 

 

asıl görmek istediği kişiyi gözleriyle aradı . Ama ortalarda yoktu .

 

 

 

“Ee nerde benim big boy’um “

 

 

 

Rahşan o kim anlamında kafasını sallayınca . Ferman sabırlar dileyerek elindeki valize baktı. Harbi lan bu hala niye ondaydı . Alt tarafı yüzyılda bir yaptığı iyilik olarak adlandırdığı inciyi havalimanından alma işlemini tamamlanmıştı .

 

 

 

Lavin arkasına döndüp Gözleriyle Leventi arıyordu ki bir bedene pardon bir duvara çarpmasıyla duraksadı.

 

 

 

"Yuh be Ferman bu ne boy napcan çınar ağacı olup ömür boyu hükümdarlık mı yapacaksın ?” Diye geçirdi içinden . Geçirmekle kaldı . Henüz Ferman ‘a o cümleyi kullanacak cesareti bulamıyordu kendisinde .

 

 

 

“Par-”

 

 

 

Tam özür dileyecekken Ferman ondan önce konuştu.

 

 

 

“Sakın bir daha kimseden özür dileme çabasına girme bu kişi ben bile olsam .”

 

 

 

Kaşları çatıldı “. Ne uyuz adamsın Ferman!” Dedi içinden cevap olarak baş saklamakla yetindi.

 

 

 

Konuşmaları duyan inci duymamazlıktan geldiğinin rölünü yapmasaydı üç gün kesintisiz gülerdi bunlara. Lavin tam bir şey diyecek diyemiyordu cesareti yoktu .

 

 

 

Ferman ise yine egosunu konuşturuyordu .

 

 

 

Ama İnci de İnci Dağdelense Bu sözleri Ferman’a yedirirdi .

 

 

 

Bunca yıldır Lavin'i üzmesinin bedelini ağır ödeyecekti.

 

 

 

Ne vardı yani gitmeseydi Rusya’ya kalsaydı buralarda . Kim bilir belki oda aşık olurdu ona aşık olan kadına . Ne Lavin bu kadar özlem ve acı çekerdi. Ne de Ferman onu yakan sevdaya tutulurdu.

 

 

 

İnci gördüğü kişi ile koşarcasına hedefindeki adama doğru yöneldi.

 

 

 

“Devran amcamm.”

 

 

 

Diyerek önce elini öpmeye kalkındı . Lakin Devran bey elini arkasına doğru çekince sarılmakla yetindi.

 

 

 

“Hoş geldin İnci hanım gittin daha da gelmedin . Hayırsız evlat olarak kara listeye alıyordum az kalmıştı ha !”

 

 

 

İnci bu dediklerine içtenlikle güldü. Bilirdi Devran bey yapardı yapmasına da ona kıyamazdı.

 

 

 

beraber bahçeye doğru yürüdüler kafasını çevirdiğinde valizinin çimlerin üstünde öylece bırakıldığını görünce sinirlendi. bunu da burnundan getirirdi evelAllah .

 

 

 

bahçede kurulan yer sofrasında ki kahvaltı insanı delirtecek şekilde acıktırıyordu. tam otucaktı ki arkasındaki ses müsade etmedi

 

 

 

N"oluya ya bayram değil seyran değil hayırdır sabah sabah .”

 

 

 

Bu ses , bu ses onun en iyi Fesadi yaptığı kişiye aitti.

 

 

 

Söylene söyle gelen bir adet Arin Dilwan onlara doğru geliyordu.

 

 

 

Nöbet sonrası scrupslarını ( hemşirelerin iş yerlerinde giydikleri üniforma)

 

 

 

Çıkarmamış öylece uyumuştu .

 

 

 

Gözlerini ovuşturarak yürüyordu . Yarı kör misali yürüyordu tabiri caizse eğer .

 

 

 

Gördüğü kişi ile gözlerini pörtleterek baktı.

 

 

 

“İnci” diyerek seslendi gördükleri onu yanıltmıyorsa diyarbakrın iki belalı tipi birbirlerine doğru yürüyordu.

 

 

 

suç makinesi gibi olan İkili Birbirlerine sımsıkı sarılırken;i

 

 

 

Diğerleri ise bir

 

 

 

Bu sefer ne tür belalarla karşılaşacaklarını hesaplıyordu .

 

 

 

Bu sefer büyük bir bela olacaktı inci ,lakin bu sadece Ferman Dilwan için geçerliydi . Burada kaldığı süre zarfınca ikilinin arasını yapmaya çalışacak . Ardından Ferman’nın burnundan getirecekti. Hepsinin hesabını soracaktı .

 

 

 

Arin'den ayrıldıktan sonra imalı bakışlarla Ferman ‘ baktı.

 

 

 

Ardından diğerlerine dönerek ;

 

 

 

“Merak etmeyin hiç birinizin başına bela olmayacağım .”

 

 

 

Ani bir refleksle Fermana döndü . Yüzünde kurnaz bir tilki gülümsemesi vardı.

 

 

 

“Ama sana söz veremiyorum Ferman . Başına gelecek tüm belalardan da ben sorumlu değilim , sen hak etmişsindir dimi Firaz amca?"

 

 

 

 

Firaz bey bahçeye doğru yürürken şakayla karışık bir şekilde cevapladı evlatlarından ayırt etmediği kızı.

 

 

 

 

"tabi tabi güzel kızım kesin o hak etmiştir . iki tane suç makinesi gibi olan sizler yapar mısınız hiç öyle şeyler."

 

 

 

 

Ferman sabırlar diliyerek kafasını olumsuz anlamda salladı.

 

 

 

 

Aniden yükseldi İnci . Baş parmağını havaya kaldırdı. Uyarı neticesinde konuşmasına devam etti .

 

 

 

 

“Bana bak !i her saniyeni burnundan getiririm .

 

 

 

 

ha bide sakın ola ki Lavimi üzme yoksa suç makinesi olarak mapuslardan babam bile çıkaramaz beni öyle de bir suç yani ! kıza düzgün davranmazsan ,kızı Bok alırsın ona göre papucumun Badboy’u ! ”

 

 

 

 

Tek kaşı hava da Ferman’a antlaşma misali elini uzatmıştı . Kısaca anlaştık umarım diyordu .

&

 

 

 

 

İyi bir dost hayatın verdiği bir lütufdür, hediyedir. Dostun kahpesi de çıkar,

 

 

 

Yalanı dolanı da . Dost dediğimiz insanlar vardır . Kimisi kardeştir,kimisi düşman

 

 

 

Eski düşmandan dost olur mu bilinmez ama eski dosttan düşman olmaz neden mi?

 

 

 

Düşman kör nişancıdır nereden vuracağını bilmez en ağır hasarı ancak dost verir.

 

 

 

Düşmanlık kin ister , dinç bir nefret ister . Eski dostun düşmanlığı düşmanlıktan da derindir . Kin’i ve nefreti hatırlatmaz ona . Anılar hatırlatır yapılan kahpelilkeri, zalimlikleri bu nedenledir ki . Düşmana dostluk şansı verilirde , eski dosta düşmanlık bile az gelir …

 

 

 

Bir söz vardır;

 

 

 

“Nefrete sevgiden daha çok güvenirim , çünkü nefretin sahtesi olmaz “ derler

 

 

 

Ferman dilwanın tek fıtratıydı bu söz.

 

 

 

Dostununda en âlası vardı. Düşmanının da en âlası vardı .

 

 

 

Güven tek seferliktir . Kaybedilen güven bir daha gelmez. Ne kadar affetmiş bile olsak Hep bir şüphe vardır içimizde.

 

 

 

Ferman Azad Dilwan ‘nın yediği en büyük hançer yarasıydı ;

 

 

 

Diyar Pijan

 

 

 

Bir zamanlar arkasındaki tek dağdı.

 

 

 

Lakin Ferman o dağı kendi elleriyle ateşe vermişti.

 

 

 

Elindeki zarfı yok etmek istercesine sıktı.

 

 

 

Verdiği sözü hatırladı.

 

 

 

“Sana söz bra eğer bir gün beni çekip vurmak zorunda kalırsan , mermileri şarjör’e ben dolduracağım!”

 

 

 

Ferman her zaman sözünü tutardı . Dün olduğu gibi bu gün de tutacaktı verdiği sözü .

 

 

 

Ferman o düğüne gidecekti ölürse eyvallahtı lakin ölmez ise eğer her kurşun sahibine tekrardan dönecekti.

 

 

 

Diyar Pijan ‘nın Ferman Dilwandan farkı yoktu lakin Diyar’ın merhameti Fermanı’alt ediyordu.

 

 

 

Ne Ferman çıkardı Diyar’ın karşısına Ne de

 

 

 

Diyar çıkardı onun karşısına.t

 

 

 

Yatağın üstündeki kutuyu aldı eline, bekletmeden açtı. Roman rakamlarıyla yazılı olan gümüş saatin parlaklığı ve şıklığı Ferman Dilwan’nın çizimiydi.

 

 

 

Tam karşısındaki aynaya doğru , üç adım attı.

 

 

 

Siyah ceket takımının içindeki beyaz gömleğini düzeltti ,Son kez baktı aynadan kendisine , sağ eliyle sol tarafına doğru taradığı saçlarını hafif yukarı kaldırdı.

 

 

 

Ardından , eline aldığı parfümünü sıktı .

 

 

 

Çalan telefonu ile arkasına döndü,

 

 

 

{ Kadir Ertaş }

 

 

 

“Alo.”

 

 

 

Telefonun diğer ucundan gelen sesin heyecanlı ve bir o kadar da titrek gelmesi Ferman’nın gülümsemesine sebep oldu.

 

 

 

"Efendim?”

 

 

 

Ferman yeni damat olan kuzenine biraz takılmak istiyordu. Ne de olsa o daha da beterini yapacağına yemin etmişti.

 

 

 

“Nerdesin lan sen ? Ulan benim bu gün düğünüm var it herif çık gel kızı kuaförden almaya gidicez. Nasıl bir sağdıçsın lan . “

 

 

 

Ferman gayet rahat bir tavırla cevap verdi , kuzenine.

 

 

 

“İnanır mısın pısmam hâlâ hazır değilim. Siyah takımmı giysem yoksa lacivert mi ona karar veremedim , hazırlanmamda bir bilemedin iki saati bulur . Yenge de beklesin biraz ne olacak sanki koskoca Ferman Dilwan hazırlıksız mı gelsin sen söyle ?”

 

 

 

Kadir sabrının son demlerini yaşıyordu.

 

 

 

“Ulan it herif bu saate kadar nerdeydin ? Nişanlına söyle o kadar versin bana niye soruyorsun? siktir git hazırlan buraya gelmen için sadece yarım saatin var ona göre . Geç kalırsan ben değil Şevin silahı götünde patlatır.”

 

 

 

Ferman gür bir kahkaha attı Şevindi bu yapar mı yapardı. Ferman o an ilk defa düşünmeden konuştu.

 

 

 

“Şevin yaparda Lavin Dilwan size neler yapar? Bir Allah birde o bilir .”

 

 

 

Kadir o an dostunun Lavin’i kabullendiğini düşündü. Onu daha da bu olayın içine sokmak istiyordu.

 

 

 

“Mihriban xanımın kızı diye demiyorum ama sülalemizi pompayla tarar evel Allah .

 

 

 

Ferman o an ne dediğinin varkına vardı ,içinde bir şeylerin yandığını hissetti. Düğüm düğüm oldu boğazı konuşmak istedi lakin konuşamadı .

 

 

 

“Ben hazırım pısmam on beş dakikaya kapıdayım haberin olsun .”

 

 

 

Cevap vermesini beklemeden kapattı Ferman.

 

 

 

Cama doğru yürüdü bahçede oturan Lavin, inci ve Arin’nin kahkahalarla konumasını izledi .

 

 

 

Ne vardı bu kadında ;

 

 

 

bir gülüşü Ferman’ı yakıyordu ,

 

 

 

gözündeki yaşlar ise

 

 

 

tüm Amedin yanmasına sebep oluyordu...

 

 

 

“ Söylesene kadın ne yaptında beni hak edecek cezayı revâ gördüler sana ,

 

 

 

Ya ben ne yaptım da ;

 

 

 

Kaderime ölüm meleği yazıldı?…”

&

 

 

 

 

“Ya n’olur lavi bak hiç bir şeyim yok giyecek söz sadece iki saatcik gidip geleceğiz.”

 

 

 

 

Lavin yaklaşık üç saate yakındır inci’nin yalvarışlarına mahkûm kalmıştı. Daha fazla dayanamadı . Eğer İnci biraz daha ciyaklarsa kendisini konağın bahçesine bakan camından aşşağıya atacaktı .

 

 

 

 

“Seni bazen gerçekten öldüresim geliyor incik .”

 

 

 

Gözleri parladı İnci ‘nin tabiri caizse eğer dostunu kanser etmişti neyseki sonunda kabullendirmişti.

 

 

 

“Ayy hadi kalk gidelim bak akşama düğün var ben hala elbise almadım bunun daha çantası topuklusu var !”

 

 

 

Lavin alışverişi sevmeyen tek kadındı. Nefret ederdi, Kıyafet denemekten.

 

 

 

Birden yüzünü ekşitti Lavin aklına gelen şeyle yüzü düştü.

 

 

 

“İnci benim kartım yok geçen çarşıda düşürmüşüm çıkarmaya fırsat olmadı. Levent ve Baran da yok ortada . Aras desen Allah ‘a emanet .”

 

 

 

İnci tam “saçmalama paranın lafımı geçecek” diyecektiki aklına Munzur bir plan geldi.

 

 

 

“Sen salak falan mısın ? Lavin Allah aşkına koskoca Dilwanlar ‘ın kızısın hadi onu geçtim şu milyoner ağımızın da müstakbel nişanlısın !”

 

 

 

Lavin bozuk olan sinirleri ile İnci’ye şurada gebertme planları kuracaktı ki İnci o bakışları anlayınca lafı çevirdi.

 

 

 

“Yani Devran amcam Halleder ondan dedim ben .”

 

 

 

Lavin sabır çekerek konuştu.

 

 

 

“Hazırlan babamın yanına gidip geleceğim on saniye bile beklemem ona göre .”

 

 

 

İnci canına susamadığı için kafasını sallayarak onayladı.

 

 

 

Lavin babasının yanına bahçeye inerken . İncide hain planını hayata geçirmek için fermanın yanına gitmek için odadan çıktı.

 

 

 

Odanın kapısını kapattı, kış bahçesine doğru yöneldi. Aldığı istihbarat o yöndeydi. Lavinin hızlı döneceğini düşünerek adımlarını hızlandırdı.

 

 

 

Nihayet fermanını olduğu balkona geldiğinde. Onu görmemezlikten gelerek koltuğa oturdu.

 

 

 

Ardından telefonunu eline aldı.

 

 

 

Bir bankayla görüşüyormuşçasına role girdi.

 

 

 

Üstelik telefon Lavin’e aitti !

 

 

 

“Alo .”

 

 

 

Bir iki saniye bekledikten sonra devam etti kendisiyle konuşmaya.”

 

 

 

“Tabi ben ablasıyım ,Lavin şuan burada değil, özel değilse konu nedir ?”

 

 

 

Dinliyormuş gibi yaparak ferman’na yan bir bakış attı . Ferman ise tüm dikkatini İnciye vermiş onu dinliyordu. Munzurca gülümsedi .

 

 

 

“Tamamdır . Kartın iptalinin gerçekleştiğini ileteceğim . İyi günler.”

 

 

 

Ferman çatılan kaşlarının farkında olmadan sorgular gözlerle inci’nin konuşmasını bekledi.

 

 

 

Lakin İnci konuşmadı sormasını bekledi. Ayağa kalkıyormuş gibi yaptığında. Ferman aceleci bir o kadarda meraklı bir tonla sorusunu yöneltti.

 

 

 

“Ne iptali ne oluyor? Kimdi arayan ?”

 

 

 

İnci biraz olsun Fermanı sinirlendirmek istesede buna vakti yoktu. Küçük bir açıklama yapıp acilen odaya geri dönmesi gerekiyordu .

 

 

 

“Lavin’nin kullandığı kartın süresi dolmuş iptal olmuş tam da çarşıya çıkacaktık!”

 

 

 

İnci’ üzgün bir şekilde konuşmuştu. Bunu bilerek yapmıştı. Maksat Fermanı manipüle etmekti.

 

 

 

Ferman ayağa kalkarken inci asıl merak ettiği tepkiyi bekliyordu.

 

 

 

“Lavin o kadar da heveslenmişti. Eğer o elbiseyi alamazsa çok üzülecek !”

 

 

 

Ferman bozguna uğramıştı. Tanıdığı kadarıyla Lavin bir elbise için üzülecek kadın değildi.

 

 

 

“Ay birde biliyor musun Ferman elbise özel dikim tek bir tane varmış!”

 

 

 

Ferman cüzdanından çıkardığı kredi kartını İnci’ye uzattı . "Bunu Lavin’e ver . Onda kalsın kartı da birazdan arar açtırırım uğraşmasın bir de onunla.”

 

 

 

İnci ‘nin istediği buydu lakin daha da fazlasını istiyor gibiydi.

 

 

 

Örneğin Fermanın da onlarla gelip Lavin ‘e elbise seçmesi gibi …

 

 

 

“Şeyy…”

 

 

 

Ferman sinirlenmeye başlıyordu bu sefer ne sorunu vardı bu kızın?

 

 

 

“Nişan alışverişine gitmedin diye çarşıda bir sürü dedikodu var. Bu seferliğine de olsa gelir misin ? Bak Lavin ‘nin kalbi bu sefer dayanamaz kaldıramaz Ferman! Gel iki el ele görsünler sizi, sonra söz bak gitmek istersen gidersin . “

 

 

 

İnci umutlu gözlerle bakmaya devam ediyordu ki Lavin ‘nin gelme ihtimali onu telaşlandırdı.

 

 

 

Cevap beklemeden Lavin'nin odasına doğru yöneldi.

 

 

 

Odaya girdiğinde şükür ki Lavin hala gelmemişti. umuyordu ki Ferman gelsin , yoksa bu düğün hiç istediği gibi gitmeyecekti. çantasını alıp odadan çıktı. merdivenlerden inen Lavin oldukça keyifliydi. neydi bu kadar keyif olmasını sağlayan dostu alışverişi pek sevmezdi lakin bu gün biraz farklıydı .

 

 

 

“Lavi hayırdır ne bu keyif devran amca ne dedi de böyle keyiflisin?”

 

 

 

Lavin içtenlikle gülümsedi . dostunun kulağına doğru kısık bir sesle konuştu.

 

 

 

“aşağıya inerken Ferman ile karşılaştık hazırsan çıkalım dedi bende sen nereye sordum oda bana hesapmı soruyoruz diyince mal gibi kaldım . bizimle gelecekmiş !”

 

 

 

İnci zafer edasıyla gülümsedi . istediğin oluyordu , sırada A planının ikinci aşamasındaydı.

 

 

 

“hazırsanız çıkalımmı?”

 

 

 

Lavin çıkalım diyecekken arkadan bir ses yükseldi.

 

 

 

“ben hazırım hadi çıkalım .”

 

 

 

diyen bir ses yükseldi bu ses hiç şüphesiz arin’e aiti.

 

 

 

Ferman arkasında duran kardeşine şok olmuş gözlerle bakıyordu. Bu sefer gerçekten de belasını bulmuştu. Arin Dilwan ve İnci dağdelen ile alışverişe gidiyordu. kabus görüyor olmalıydı, başka bir şey diyemiyordu.

 

 

 

Lavin fermanın neler düşündüğünü az çok tahmin ediyordu . Kendisini tutamayarak dudaklarından küçük bir kıkırtı çıktı. Ferman Lavinde baktığında Lavin utandığını hissetti.

 

 

 

“aldık başa belaları , yapacak bir şey yok Lavin hanım .”

 

 

 

“Başa gelen bela çekilir ağam , körler ve sağırlar birbirlerini ağırlar derler.”

 

 

 

Arin yüzünü ekşiterek bakıyordu .

 

 

 

“On yedi yaşındaki ergen flörtleşmeşi mi izledim ben az önce."

 

 

 

İnci arinin dediklerine katıldığını belirtti.

 

 

 

“ biri Rusya dağlarından yeni indi, diğeri Diyarbakır dağların da büyüdü. Ne bekliyorsun ki ?”

 

 

 

Lavin daha fazla sessiz kalamadı.

 

 

 

“Hadi biz iki dağ kaçkını birbirimizi bulduk ! ya siz? bildiğim kadarıyla henüz bir ilerleme yok . acınacak haldesiniz . Bu güne kadar görücünüzü göremedim .”

 

 

 

Arin fermanın görücü lafından sonra kaşlarının çatıldığını görünce cevap vermek istemedi . lakin İnci tam tersi sinirlensin istiyordu . eğer Lavini kabullendiyse ters cevaplar verecekti.

 

 

 

 

“ naparsın canım buda bizim bahtımız . senin gibi yüzlerce görücümüz yok ki birine evet diyelim .”

 

 

 

Ferman ensesindeki damarların beyninde attığını sanıyordu.

 

 

 

“araba kapıda biraz daha boş yaparsanız siz ikiniz düğünü de alışverişinde unutun !”

 

 

 

burnundan soluyarak kapıya doğru ilerledi.

 

 

 

Elindeki gözlüğü taktı, rabanın olduğu yere doğru yürüdü. arkasında olan Lavin için sağ ön kapıyı açtı.

 

 

 

onun için açılan kapı sadece arabanın kapısı değildi , aynı zamanda fermanın kilitli kapılarından biriydi.

 

 

 

________

 

 

 

“tamam bunu alalım."

 

 

 

“biz hala bir şey bulamadık !”

 

 

 

Ferman taşan sabrı ile Lavin ‘e döndü.

 

 

 

“işin bitti mi?”

 

 

 

“bitti.”

 

 

 

“istersen bir şeyler yiyelim , çok yorulduk . Kızlarda belalarını bulana kadar elbise baksınlar çünkü birazdan ikisini de mağazaya zincirleyeceğim!”

 

 

 

Çıkan sinirli sesi Lavin ürkütsede kabul etti.

 

 

 

Kızlar mağazalara bakarken Lavin ve Ferman bir kafenin terasında oturup karşılıklı kahvelerini içiyor hemde sohbet ediyorlardı.

 

 

 

“düğün yedide başlıyor, bankada yarım saatliğine bir işim var yedi buçuk gibi gelirim . Beni bekler misin?”

 

 

 

Lavin bekletmedi sevdiğini . Yıllardır zaten beklemiştim saatlerin lafı bile olmazdı.

 

 

 

“ sorun yok beklerim ben.”

 

 

 

Ferman tamam anlamında kafasını salladı. Lavin onu yiyip bitiren soruyu sormaktan çekinsede sordu.

 

 

 

“Bana unutmayı bilmem demiştin , unutmayı herkes bilir . Sen sana yara olanı değil ,aldığın yarayı unutamıyorsun ferman!”

 

 

 

Yutkundu . Boğazındaki yumru konuşmasını engelliyordu.

 

 

 

“ haddim değil ama hakkım Ferman , aldığın yaralardan en derini güveninden aldığın yaramı yoksa kalbindeki yara mı?”

 

 

 

Tek kaşı havada Fermanın vereceği cevabı bekliyordu.

 

 

 

Ferman duraksadı , düşündü güveni miydi kalbi miydi derin olan .

 

 

 

“ güvenim yaralanmadı onu öldürdüler , kalbim kadere rağmen savaştı lakin oda savaşını kaybetti .”

 

 

 

Lavin içinde bir şeylerin yandığını hissetti. Ferman soru sorma sırasının onda olduğunu düşünerek merak ettiği soruyu sordu.

 

 

 

dirseklerini masanın üzerine yerleştirdi.ellerini ise birbirlerine bağlaç.olacak şekilde birleştirdi.

 

 

 

bunu ya çok sinirlendiğinde yada belirsizlik içerisinde olduğunda yapıyordu .

 

 

 

“ senin savaşın ne? Kalbin mi aklın mı ?

 

 

 

Lavin sahte bir gülümseme sundu .

 

 

 

“eğer aklım kazansaydı ,inan bana bu gün dünya tersine dönerdi."

 

 

 

sesi titriyordu lakin devam etti konuşmasına.

 

 

 

" Ferman ," dedi kordan farksız bir ses tonuyla.

 

 

 

" Ben kalbimi öyle kor bir ateşle yaktım ki , aklım bile tersini düşünemedi.”

 

 

 

Bir şer bin hayra bedeldir derler . Kaybedilen her şey geri kazanılana denk kader ördüğü ağları düğüme çevirmeye devam edecekti…

 

 

 

“peki sen Ferman.”

 

 

 

“sen kaderim misin ?

 

 

 

Yoksa kaderimi imzaladığım ölümüm mü ?”

 

 

 

“kaderim sensen eğer ölmedim , yaşıyorum !

 

 

 

Ama sen değilsen kaderimde yazılı olan , kaderimi ölümümle imzalayacağım ! Buda sana yeminim olsun Lavin !”

 

 

 

 

 

_________

 

 

 

3.bölüm part 1 bu kadardı aşklarım beni Instagramdan takip etmeyi unutmayın part 2 yarın bu saatlerde gelicek umarım beğenirsiniz.

 

 

 

bölümü okuduktan sonra bana yazmaktam çekinmeyin sizlerle sohbet etmeyi çok seviyorum...

 

 

 

yorumlarınızı bekliyorum lütfen boş geçmeyelim emeklerim çöp olmasın.

Loading...
0%