Yeni Üyelik
14.
Bölüm

13. Bölüm

@_arzu_endam

Gözlerimi açılan perdeden sızan güneş ışığıyla araladım. Güneş gözlerimi çok yakmıştı. Gözlerimi kısarak başka yöne baktım. Bir de ne göreyim tüm herkes Onur ile benim başımda dikilmiş bize bakıyorlardı. Yine ne olmuştu acaba. Yataktan kalkmak için hareketlendiğim zaman Onur birden ani hızla beni geri yatağa yatırdı.

"Gecem yavaş hareket et. Yoksa yataktaki her şey yere düşer."

Onur'a anlamsız gözler ile bakıyordum. Yine neler çeviriyordu acaba bu deli oğlan.

"Bana öyle bakma güzelim. Sadece yavaşça dik konum al ve kendi gözlerinle gör."

İyice meraklanmıştım. Merakıma yenik düşüp Onur'u dinleyerek yavaşça dik konuma geldim. Bir de ne göreyim, yatağın üzerinde bir sürü şey vardı. Kar küresi, saten bir elbise, elbiseye uygun güzel bir ayakkabı ve takı seti vardı. Ne yani Onur bana bunları mı almıştı. Ama ben ağlardım. Eskisi gibi onun karşısında ciddiyetimi koruyamıyorum. Sadece ona özgün bir duyguydu bu. Onur'a döndüm ve yavaşça kollarımı ona uzatarak bana sarılması için kucağımda yer açtım. O da bu teklifi reddetmeyerek kollarını belime dolayıp bana sıkıca sarıldı.

Bizim bu mutlu halimize alkış tufanı kopartan arkadaşlarımız ile günümüz daha güzeldi. Onur ile aramdaki sarılma faslını bitirmiş ve kızlara dönmüştüm. Onlara da kollarımı açarak bana sarılmalarını istediğimi göstermiştim. Beren ve Sabah bu teklifi bekliyorlarmış gibi koşarak yanıma gelip bana sarıldılar. Tabi Mert ve Burak'ı unutamazdım.

"Mert ve Burak, yoksa siz bana sarılmayacak mısınız?"

Onlara küçük bir duygu sömürüsü yaptım. Dudaklarımı büzüştürüp ikisinin suratına baktım. Mert ciddiyetini bozmadan yanıma gelip bana sarıldı. Burak'a baktığımda ise bana yavru köpek görmüş gibi baktı ve yanıma dudaklarını büzüştürerek geldi.

"Ama Gece kuşum sen böyle üzülürsen bende üzülürüm. Hatta ağlarım."

Burak yine sevimli hallerine bürünmüştü. Daha da duygusallaşmaması için kollarımı açarak ona sarıldım. Bana sıkıca sarılışı gerçek dostluğu hissetmeme yetiyordu. Şuan o kadar mutluydum ki, hiç bir zaman bu andan kopmak istemezdim. Keşke zamanı durdurma şansım olabilseydi. Ama ne mümkün. Düşüncelerimden Onur'un sesiyle sıyrıldım.

"Evet Gecem. Bugün senin günün. Ne yapmak istersen onu yapmaya hazırım."

"O zaman ilk önce kahvaltı yapalım çünkü ben çok acıktım."

"Tabii ki olur. Hemen güzelime güzel bir kahvaltı hazırlayalım. Baldızlar, sizden küçük bir isteğim daha var. Yatakta ki eşyaları masanın üzerine kaldırabilir misiniz rica etsem."

"Tabii ki eniştemiz."

Kızların eniştemiz kelimesini bastıra bastıra söylemesi kıkırdamama sebep olmuştu. Yataktaki eşyalar kalkınca yataktan kalktım ve banyoya ilerledim. Rutin işlerimi hallettikten sonra banyodan çıktım. Onur odada yoktu. Bunu fırsat bilip onun dolabına ilerledim ve içinden ona en çok yakışan tişörtü alıp kendi dolabıma ilerledim. Bu tişörtün altına da en sevdiğim şortu giyip odadan çıktım. Merdivenlerden inerken parfümümü sıkmadığımı hatırlayıp hızlıca odaya koştum.

Masamda duran parfümü bir kaç fıs ile sıktıktan sonra aşağıya inmeye hazırdım. Kapıdan çıktım ve merdivenlerden inmeye başladım. Aşağıya indiğimden önce Onur'a görünmeden mutfağa geçtim. Mutfakta kimse yoktu. Demek ki herkes bahçeye çıkmıştı. Öncelikle Onur'un nerede oturduğuna bakmam lazımdı. Ona göre bahçeye çıkmalıydım. Acaba onun tişörtüyle karşısına çıktığımda ne tepki verecekti. Sonuçta bu tişört onun en sevdiği tişörttü.

Mutfakta biraz daha oyalandıktan sonra arka kapıdan çıkmaya karar vermiştim. Karar verdikten sonra arka kapıdan neden geldiğimi sorgulamasınlar diye fırına gidip simit alıp gelmiştim. Şimdi ise arka kapıya ilerliyordum. Onur bizimkiler ile koyu bir sohbete dalmış gibi görünüyordu. Sabah beni görmüştü ve gözleri büyümüştü. Ona parmağımı dudağıma götürerek sessiz ol işareti vermiştim. O da bunu anlayıp gözleriyle tamam işareti ile yanıt vermişti.

Bahçenin arka kapısına doğru ilerledim ve yavaşça açtım. Onur'un arkasından yavaşça ilerledim. Beren ve Mert'te beni görmüştü. Onlara da elimle sessiz olun işareti yapınca onlarda beni onaylamışlardı. Yavaşça ilerledim ve Onur'un sandalyesinin arkasında durdum. Elimdeki poşeti koluma geçirdim ve ellerimle Onur'un gözlerini kapattım. Sesimi de kısarak konuştum.

"Ben kimim?"

"Immmmm. Sen benim Gecemsin."

Onur'un gözlerinden ellerimi çektim ve yanına oturdum.

"Nereden tahmin ettin ya. O kadar da sesimi değiştirmiştim."

"Güzelim ne kadar sesini değiştirsen de kokundan ve ellerinin yumuşaklığından seni tanımamam imkansız."

Onur'a şaşırarak baktım.

"Kokumu nereden biliyorsun."

"Sen kaçırıldıktan sonra odanda ki tüm parfümleri kıyafetlere sıkıp gece onun kokusu ile uyudum. Onun için tüm kokularını biliyorum güzelim."

"Ya Onur! Beni ağlatmaya mı çalışıyorsun sen yine. Ağlayacağım bak gerçekten."

"Sen ağlama güzelim. Dökülen göz yaşlarına yazık. Kıyamam ben sana."

"Neyse hadi. Bakın size sıcak simit aldım. Burak bu simitler senin en sevdiğinden."

"Canım kankim. Bu evde beni en çok düşünen sensin."

Sabah Burak'ın bu lafı ile Burak'a ölümcül bakışlar attı."

"Burak Bey. Sanki biz sana kötü davranıyoruz değil mi. Sen anca böyle düşün. Ben kimim ki."

"Hayır tabii ki de ballı turtam. Öyle demek istemedim. Yanlış anladın sen beni. Hem sen herkes misin de kendini onlarla kıyaslıyorsun."

Sabah bu sözlere ithafen yumuşamıştı. Canı sevgilisine aşk dolu bakışlar atıyordu. Ona öpücük attıktan sonra kahvaltı yapmaya devam etti. Bende oturmuştum ve tabağıma yemek istediklerimi alıp onları mideme yollamaya koyulmuştum. Yemek yemeyi çok seviyordum. Kilo almaktan da korkmuyordum. Yediklerim onca şeyden sonra aldığım vitaminler ve yaptığım spor ile sağlıklı kalmayı başarıyordum. Her neyse konumuz bu değildi. Ne ara geldik buraya kadar.

Kahvaltımı yapıp bulaşıkları toplamak için kızlara yardım etmiştim. Mutfağı toparladıktan sonra hepimiz salona geçmiştik. Kızlarla sohbet ederken erkeklerde salona gelmişlerdi. Hepimiz oturup sohbet ederken evde sürekli oturmaktan sıkıldığımı fark edip ve bizimkilerin sohbetini bölüp aklımda fikirleri onlara sundum.

"Sevgili arkadaşlarım. Sürekli eve mi tıkılıp kalacağız ya. Azıcık dışarı çıkıp gezsek mi? Ne dersiniz?"

Herkes bana haklıymışım gibi bakıyordu.

"Bana tip tip bakmayı bırakacak mısınız? Size basit bir soru sordum ve buna sadece evet veya hayır diyeceksiniz. Tip tip bakmanızın bir manası yok."

Bu lafım üzerine kızlar bana katılmıştı ve erkekleri dışarı çıkmak için ikna etmeye çalışıyorduk. Onların bu keçi inatları asla bitmiyordu. Evde kalıp maç izleyeceklermiş. Hayır yani bir kere bizimle dışarı çıksalar olmuyordu. Onur'a attığım ölümcül bakışlar bile fayda etmiyordu. Kızlara döndüm ve konuşmaya başladım.

"Gelmeyin siz. Başımıza da bir şey gelirse sorumlusu sizlersiniz ona göre. Hadi kızlar siz hazırlanın biz tek gidelim. Beylerde evde kalıp maç izlesinler. Söylediklerimden sonra sakın bizimle gelmeye kalkmayın. Bu sefer bu duruma ben izin vermem. Hadi kızlar biz odalarımıza çıkalım."

Erkeklerin konuşmalarına fırsat vermeyerek merdivenlere yöneldik. Kızlarla merdivende çıkarken aklıma gelen plandan da bahsettim.

"Kızlarım. Şimdi odanıza gidin ve bulduğunuz en şık elbiseyi giyin. Ona uygun makyajınızı yapın, takılarınızı takın ve en güzel parfümünüzü sıkıp bir araya gelmemizi bekleyin ve art arda merdivenden inerek onlara gücümüzü gösterelim."

Sabah ve Beren bana ışıldayan gözler ile bakıyorlardı. İkisi de aynı anda kafalarını salladılar.

"O zaman hemen işe koyulalım."

Heyecanla odalarımıza çıkıp en göz kamaştıran elbiselerimizi giydik ve aynı odada toplandık.

"Kızlar. Planı ortaya attım fakat bu kadarı da çok abartı oldu bence. Sizce de öyle mi?"

"Bence de öyle Gece. Çünkü bak Sabah'a kısacık ve çok parıltılı bir gece elbisesi giymiş. Biraz mantık dışı. En iyisi daha sade ama şık olan şeyler giyelim."

Beren bu konuda haklıydı. Sanki gece partisine gidiyormuşuz gibi bir hava vardı üzerimizde. Ortak kararımız bu olmalıydı. Hepimiz bu kararı onaylayıp odalarımıza çekildik ve sade ama şık olan elbiselerimizi giydik. İşte şimdi güzel olmuştuk. Tekrar bir odada toplandık ve bu sefer giydiklerimizi tamamen daha uygun bulup onaylamıştık. Sıra makyaj ve saçlarımıza gelmişti. Ben saçlarımı düz bırakmıştım, Beren dalgalı şekiller vermişti ve Sabah ise kıvırcık haliyle bırakıp saçlarımızı tamamlamıştık. Makyajımızı da sade tutmuştuk. Bir kaç tane de takı takarak hazır duruma gelmiştik.

Hepimiz Hazır olduğumuzdan emin olup sırayla aşağıya inmeye başladık. Merdivenlerden inerken basamaklarda yankılanmaya sebep olan topuklu seslerimiz erkeklerin hemen kafalarının bize dönmesine sebep olmuştu. Hepsi bize şaşkın ifadeler ile bakarken biz onlara aldırış etmeden merdivenlerden indik ve kapıya yöneldik. Tam kapının kolunu çekip açacakken Onur bana seslendi.

"Gece! "

Başımı ona çevirdim ve ne oldu dercesine bir bakış attım. Beni baştan aşağıya süzdü. Gözlerini benim gözlerime dikti ve dudaklarını oynattı.

"Bu kılıkla nereye gidiyorsunuz?"

"Alışverişe gidiyoruz Onur Bey. Bir sakıncası mı var?

Onur bu duruma itiraz etmişti.

"Bu kılıkla gidemezsiniz."

"Sana soran olmadı zaten. Hadi kızlar gidelim."

Kızlarla kapıyı açıp çıkmıştık. Arabaya ilerleyip kapıyı açtım ve ön koltuğa geçtim. Arabayı çalıştırdım ve sürmeye başladım. Kızlar nereye gideceğimizi sordu. Bende onlara sürpriz olduğunu söylemiştim. O sırada telefonumu çıkartıp bir numarayı tuşladım. Telefon bir kaç çalışta açıldı.

"Alo."

"Alo Gece. Nasılsın"

"İyiyim Murat sen nasılsın."

"İyiyim bende. İşteyim çalışıyorum."

"İyi kolay gelsin.

"Teşekkür ederim de bir sorun yoktur umarım.

"Hayır bir sorun yok ama mekandaysan yanına geleceğiz. Kızlarla birlikte.

"Olur. Buyurun gelin. Beylerde sizinle mi?"

"Hayır Murat onlar gelmiyor. Sebebini sorma gelince açıklarım. Sen sadece böyle bizim için çok görünmeyecek yani göze batmayacağımız bir yer ayarlarsan çok minnettar kalırız."

"Tabii ki Gece. Siz gelin yeriniz hazır."

"Sağ ol Murat. Yoldayız geliyoruz."

Muratla geçen kısa konuşmadan sonra kızlar bana anlamaz gözler ile baktılar. İkisi de benden bir açıklama bekliyorlardı.

"Şimdi şöyle ki alışveriş merkezine gitmeyeceğiz. Onun yerine sizi çok güzel bir yere götüreceğim. Bayılacağınızı biliyorum. Bana sonra da teşekkür edersiniz."

Kızlar daha fazla sorgulamadan önlerine döndüler. Arabayla ilerlerken sessiz geçen dakikalar çok sıkıcı gelmeye başlamıştı. Arabanın müzik sistemine bağlanıp şarkı açtım. O sırada Ece Seçkin'in Masum şarkısı çalmıştı. Kızlarla birlikte çalan şarkıya eşlik etmeye başladık. Arabada çılgınlar gibi şarkı söylüyorduk. Arabayı kullanmak beni yormuştu. Arabayı kenara çektim ve arka koltuğa geçtim. Kızlarda nefes almak için arabadan inmişleri. 2 dakika molanın ardından şoför koltuğuna Sabah onun yanına da Beren geçmişti.

Biz 3 kız arkadaş Ece Seçkin hayranıydık. Biraz önce çalan şarkıyı Sabah tekrardan açmak için müzik çalara uzandı. Bende o sırada ona gideceğimiz yerin konumunu attım. Nasıl olsa kendilerine nereye gideceğimizi söylememiştim. Konumu attıktan sonra aynı şarkıyı tekrardan açmıştık. O sırada aklıma çok çılgınca olan ama bir o kadar da eğlenceli bir fikir gelmişti.

"Sabah. Arabanın üst camını açabilir misin? Nedenini sorma birazdan öğrenirsin."

Sabah sözümü ikiletmeden üst camı açtı. Beren ne olduğunu anlamamış bir biçimde bana uzaylıymışım gibi bakıyordu. Ona göz kırptım ve açılan camdan ayağa kalkarak kafamı ve kollarımı çıkardım. Sabah şarkının sesini son ses açarken ne yapmak istediğimi anlamış olmalıydı. Sosyal medya hesabıma girip canlı yayın açtım. Bu Onur ve diğerlerini kıskandırabilmek için bir avantajdı. Canlı yayını açtım ve herkesin gelmesini beklemeden bağıra bağıra şarkı söylemeye başladım.

Hiçbirimiz değiliz masum
Hiçbirimiz değiliz masum
Kopardım hep kanatlarından, ya
Sevinmedim hayatta kaldığıma

Hiçbirimiz değiliz masum
Hiçbirimiz değiliz masum
Gözlerimde günahlarım parlar
Seviştikçe yalanlar ardında

Bir elimde telefonumu tutarken diğer elimle de bir yerlere tutunuyordum. Rüzgardan savurulan saçlarım şuan ki halime ekstra bir hava katıyordu.

Onur canlı yayına gelmişti. Kim bilir beni böyle görünce ne tepki verecekti acaba. O gelince şarkı değişmişti. Daha canlı şarkılar ile çılgınlar gibi şarkı söylüyordum ve dans ediyordum. Onur beni böyle gördüğü için canlı yayında yorum yapmıştı. " Gece arabanın içine gir hemen. Şuan bulunduğun durum çok tehlikeli." yazmıştı. Bende ona inat olarak bağırarak cevap verdim.

"AMA BEN BÖYLE ÇOK EĞLENİYORUM."

Gerçekten de eğleniyordum. Hem tek ben değildim. Kızlarım bile arabanın içinde benim kadar eğleniyorlardı. Onur onlarında sesini duyuyordur elbet. Buna aldırış dahi etmeyecektim. Daha fazla Onur ile uğraşmak istemeyip canlı yayını kapatmıştım. Bunun ardından dakika geçmeden Onur aramıştı. Ama açmak istemiyordum. Onun için aramayı kapatmıştım. Telefonu sessize alıp bağıra bağıra şarkı söylemeye devam etmiştik.

Ne kadar çabuk geçmişti zaman. Gelmemiz gereken yere sonunda gelmiştik. Bizim mekana. Kızlarla arabadan inip bara geçmek için kapıya doğru yürümüştük. Kapıda bizi Murat karşılamıştı. Hemen yanına gidip ona sarılmıştım.

"Ah Gece Hanım. Bu ne büyük bir sürpriz. İyi ki geldiniz. Buyurun içeri geçin."

"Teşekkür ederim Murat Bey. Hadi kızlar içeri geçelim."

Sabah hızlı adımlar ile yanıma geldi.

"Bizi getirmek istediğin yer burası mıydı?"

"Evet Sabah burasıydı. Bir sorun mu var? Beğenmediniz mi yoksa? Eğer beğenmediyseniz başka bir yere gidebiliriz."

Kızlar ardı ardına söylediğim sorulardan kurtulmak için hızlıca cevap verdiler.

"Hayır tabii ki de. Çok beğendik. Aksine erkekleri kıskandırmak için mükemmel bir yer."

Kızların mekanı beğenmesine sevindim. İçeri geçmemiz için bizi bekleyen Murat ile kapıya yürüdük ve içeriye girdik. Murat bizi merdivenlere yöneltirken onun bizim için en güvenli ve en heyecan verici alana götüreceğini tahmin bile etmemiştim. Murat ile ilerlerken birden durdu. Ona tamda neden durduk diye soracakken bir düğmeye dokunup bize mekanın en gizli yerini açmıştı. İçeriye göz attığım sırada bu kadar dehşet verici güzellikte olduğunu hayal etmemiştim. İçeride çok kimse yoktu ama yine de insanlar vardı. Hepsi de bizim gibi şık giyinmişlerdi. Etrafı incelemeyi bırakıp Murat'a döndüm.

"Burası harika bir yer. Son derece bayıldım. Sana güvenebileceğimi biliyordum. Her şey için çok teşekkür ederim."

"Rica ederim güzellik. Sizin mutluluğunuz benim mutluluğum. Ha bu arada Gece sen benimle gel. İçeri rahat girip çıkabilmeniz için parmak izinizi okutman lazım."

"Olur tabii ki geleyim hemen. "

Murat ile biz ilerlerken kızlarda baş köşede bulunan masaya geçmişlerdi. Murat beni bir odaya götürdü ve gerekli işlemler için bir cihazın üzerine işaret parmağımı yerleştirdi.

"Artık sistemde parmak izin var. İstediğin her odaya bu sistem üzerinden giriş yapabilirsin. Zaten her kapının üzerinde parmak izi okutma sistemi var. Oradan halledebilirsin."

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim. Hadi mekana geri dönelim. Anın tadını yaşamak lazım değil mi?"

"Tabii ki de öyle. Hadi gidelim. Hem biraz dedikodu yapmamız lazım. Eski günlerdeki gibi."

Murat ile sistem kontrol odasından çıkıp mekana geçiş yaptık. Kızlar şimdiden bir kaç kişiyle iletişim kurmaya başlamışlardı bile. Bunları geride bırakıp kızların yanına ilerledik. Kızlar diğer kişilerden müsaade isteyerek yanlarından ayrıldılar ve bizim için ayırılmış olan masaya ilerledik. Her birimiz masanın bir köşesine geçmiştik. Masa sandalyeleri koltukta oturuyormuşçasına bir his veriyordu. Yani bu da gerçekten kalite ve özenin bir göstergesiydi aslında. O sırada garson yanımıza geldi ve içmek istediklerimizi sordu. Her birimiz ayrı bir şey sipariş vermiştik. Tabii ki bu özenli yerde bizim kızlar gibi alkolsüz kokteyl içmeyecektim. Onun yerine daha ağır şeyler sipariş edecektim. Biraz sohbet ettikten sonra içeceklerimiz gelmişti. Murat içecekler geldikten sonra telefonda sormadığı soruyu yüz yüze sormuştu.

"Söyleyin bakalım. O sevgilileriniz nerede ve onlar neden sizinle gelmediler."

Tabii bu soruya benim cevap vermem gerekiyordu. Çünkü tüm planı ben yapmıştım maalesef.

"Şöyle ki biz aslında alışveriş merkezine gidecektik. Evde oturmak çok sıkıcı bir hal almaya başlamıştı zaten. Bende dışarı çıkalım mı dedim. Erkeklerde olmaz dediler. Bende durur muyum hiç kalktım kızlarla plan yapıp hazırlandık. Sonra işte aşağıya indik falan bizi böyle görünce söylenmeye başladılar. Hiç aldırış etmeden dışarı çıktık."

"Lafını böldüm Gece ama erkekler peşinizden gelmediler mi?"

"Hayır hiç biri peşimizden gelmedi. Gelmelerine de gerek yok. Zaten kız kıza takılmak daha güzel bir şey."

Murat bu durumu onaylamıştı. Sonrasında sohbet etmeye devam etmiştik. Aslında Murat'ta bizimle aynı yetimhanede kalıyordu. Fakat o bizden biraz daha büyük olduğu için bizden önce ayrılmıştı. Ondan dolayı kendisiyle bu kadar samimiydik.

Sohbetin üzerinden yaklaşık bir saat kadar geçmişti. Ben baya fazla içmiştim. Ayakta bile duramazdım bu şekilde. Ama ona inat müzik eşliğinde dans etmek için piste gitmiştim. Deliler gibi dans ediyordum. Aklıma Onur ve diğerlerini kıskandırma planı gelince bu oyuna devam etme kararı verdim. Ne kadar doğru bir şey yapıyordum ondan hiç emin değildim. Ama ne olursa olsun sonu kötü bitebilirdi. Yine de bunu umursamayacaktım. Telefonumu çantamdan alıp hızlıca açtım. Bir sürü mesaj ve cevapsız aramalar vardı. Hepsi de bizimkilerdendi. Hiç birine bakmayacaktım.

Sosyal medya hesabıma girip canlı yayın açtım. Mekan çok gürültülü ve bir o kadar da keyif vericiydi. Çılgınlar gibi dans ediyordum canlı yayında. Yayın başlar başlamaz Onur hemen yayına girdi ve onun aramalarına ve mesajlarına neden geri dönüş yapmadığımı sordu. Soruları es geçip kızların yanına gittim ve kameraya onları da aldım.

"BİZ ÇOK EĞLENİYORUZ." diye bağırmaya başladım. Tabii ki bunun ardından içmiş olduğum içeceğin yaptığı kafa ile gülmeye başladım. Şuan ki halimi bir görseydim yaptığım her şeye kesinlikle pişman olurdum. Onur hemen anlamış olacak ki hangi mekanda olduğumuzu sordu. Bende duraksamadan "Murat'ın mekanındayız." dedim. Keşke söylemeseydim. Aslında neden söylememem gerektiğini bilmiyordum. Fakat birazdan yaşanacak olaylar her şeyi açığa çıkaracaktı.

Aradan yarım saat geçmişti. Ben çok yorulmuştum ve bir o kadar da sarhoştum. Koltukta otururken birden kapı açıldı ve eli silahlı bir sürü kişi girdi içeriye. Bunlar da kimdi? Ne olduğunun farkında bile değildim. Herkes bir yerlere kaçarken ben ise ne cesaretle ayağı kalkıp adamların yanına gitmeye başladım. Kafayı yemiş olmalıydım herhalde.

"Sizin burada ne işiniz var. Biz burada parti veriyoruz. Yoksa siz bizi eğlendirmek için mi geldiniz? Yaşasın eğlenceye devam."

Beren benim yaptığım salaklığı anlayıp hemen yanıma geldi. Beni almaya çalışırken o adamlar diğerlerine beni ve Beren'i işaret edip "Bu ikisini rehin alın." dedi. İşte şimdi naneyi yemiştik. Beren çok panik olmuştu.

"Ne rehin alması ya ne oluyor?"

Onlara direnmeye çalışsakta boşa çabaydı. Tam o sırada Murat koşarak içeri geldi.

"Yusuf. Kızları bırak. Senin derdin benimle kızlarla değil."

"Ben anlamam Murat Bey. Dediğimi zamanında yapacaktık. Yapmış olsaydın şuan bu iki güzel kız bizim elimizde olmazdı. Sana iki gün süre daha veriyorum. Dediklerimi yaptığın taktirde kızları sağ bir şekilde alabilirsin. Ama eğer yapmazsan işte o zaman ikisi de işkence çekerek ölür. Seçim senin. Hadi beyler çıkalım artık."

İri yarı adamlar bizi götürüyordu. Nereye götürdüklerinden gram emin değildim. Ama bizim için çok sıkıntılı geçecekti orası kesin. Bizi kucaklarına alıp götüren adamlara karşı koyamıyorduk. Ne kadar Beren direnmeye çalışsa da benim direnecek hiç gücüm yoktu. İşte şimdi sonumuz geldi Gece. Adamlar bizi bizi arabanın içine kattılar. İkimizin de ellerimizi ve ayaklarımızı bağlamışlardı. Tabii benim ekstradan ağzımı bantlamışlardı. Çünkü susmak bilmemiş olabilirdim. Araba içinde ilerlerken nereye gideceğimizi bilmiyordum. En iyisi gideceğimiz yere kadar birazcık kestirmekti.

Ona kestirmek denmezdi aslında. Çünkü alkolün etkisi ile sızıp kalmıştım. Ne kadar süre geçtiğini bilmiyordum ama çok zaman geçtiği belliydi. Çünkü uyandığımda tanımadığım bir odada uyandım. Ellerim ve ayaklarım hala bağlıydı. Aynı şekilde ağzımda bantlıydı tabii ki. Tam kendimi düzelteceğim sırada birisi kapıyı kilitle açıp içeri geldi. Yanıma yaklaştı ve eğildi.

"Demek uyandın güzellik. Sana yiyecek bir şeyler getirdim. Acıkmış olmalısın değil mi?

Adam konuştuktan sonra eliyle yüzümü okşamaya başladı. Bu hareketi ile yüzümü yana çevirdim. Bu hareketime bozulmuş olacak ki burnundan soludu. Hiç bir tepki vermeden bana yaklaştı ve ellerimi çözdü.

"Usluca yemeğini ye. Daha sonra seni kontrole geleceğim güzellik."

Ona tiksinircesine bakarken o kapıdan çıkıp gitti. Tabii ardından kapıyı kilitlemeyi de unutmamıştı. Aslında çok korkuyordum. Umarım buradan kurtulabilirdik. Beren ne durumdaydı onu bilmiyordum. İnşallah o da iyidir.

Tek bir çaremiz vardı. O da bizi kurtarmalarını beklemek...

Loading...
0%