Yeni Üyelik
17.
Bölüm

16.BÖLÜM

@_arzu_endam

GECE'DEN

Ne zaman uyuduğumu bilmeden uyanmıştım. Ama bir şey vardı, o da uyuduğum yerde olmadığımdı. Elimdeki serum da çıkartılmıştı. Kesin Pusat yapmıştı bunu.

Hava hala karanlıktı. Gece yarısında uyanmış olmalıydım. Masanın üzerinde duran saate baktığımda saat gecenin ikisi olduğunu fark etmiştim. Kim neden bu saatte güzel uykusundan uyanırdı ki değil mi? Uyanan da bendim işte. Ayağa kalmak için hareket ettim ve hareket etmemle yere kapaklanmam bir oldu. Hayır yani bu yatak neden bu kadar yüksekti ve ben neden yatağın en ucunda yatıyordum. Tam yerden kalkacakken bir gölge gördüm. Pusat olabilir diye çok umursamamıştım. Pusat neden bu saatte uyanık olsun ki. Değil mi? Gölgenin olduğu yöne doğru ilerledim. Her ihtimale karşı kapının yanında gözüme çarpan vazoyu elime aldım. Kapıya doğru adımlarken gölge bu yana doğru geliyordu. Kafamı dışarı çıkarmamla yüzü maskeyle kapalı olan birini gördüm. Hırsızdı. Ama buraya girmesi imkansızdı. Tam can havli ile kaçacakken silah patlama sesi duydum. Duyduğum ses ile olduğum yere yığıldım. Benim yığılmam ile elimdeki vazoda yere düşüp kırıldı. Korkudan dengemi mi kaybettim yoksa vurulan ben miydim bilmiyordum. Ayağa kalkmaya mecalim yoktu. Sanki yer beni kendine çekiyordu.

Her şeye inat zorla da olsa yerden kalktım. Yere baktığımda kan izleri yoktu. Vurulan ben değildim. Ben değilsem kimdi o zaman. Yoksa düşündüğüm kişi mi? Lütfen o vurulmuş olmasın lütfen lütfen. Aklımdan geçenlerin gerçek olmaması adına dua ediyordum. Olduğum yerde beklerken şuan bulunduğum odaya doğru gelen bir gölge gördüm. Hırsızdı bu şimdi beni yakalayacaktı. Ya Pusat. Ona ne olacaktı kim kurtaracaktı onu. Olumsuz düşünme Gece olumsuz düşünme. Yerdeki kırık cam parçalarından bir tanesini elime aldım ve gölgenin beni görmeyeceği bir yere geçtim. Evet çok korkuyordum ama kendimi de korumam lazımdı. Gölgenin iyice yaklaşmasını izlerken bedeni içeri girdi. Sırtı bana dönüktü. Elimdeki camı havaya kaldırarak hırsıza doğru tuttum. Tam o sırada camı batıracakken yüzü bana döndü ve onu gördüm. Pusat'ı. O ölmemişti. Elimdeki camı yere attım ve koşarak ona sarıldım. Çok korkmuştum. Öyle korkmuştum ki gözlerimden istemsizce yaşlar akıyordu. Pusat ona sarılmam ile itiraz etmemiş ve o da beni yatıştırmak için benim sarılmama karşılık vermişti. Ne kadar süre böyle kaldık bilmiyorum ama korkumu atlatmama anca yetmişti. Pusat'tan ne kadar ayrılmak istemesem de bu duruma mecburdum.

Pusat'tan ayrıldım ve yüzüne baktım. O da en az benim kadar korkmuş olmalıydı. Ne kadar susmak istesem de bunu başaramayacaktım. Neredeyse imkansız bir şeydi bu. Artık dayanamayıp konuşmaya karar verdim.

"Pusat o adam kimdi? Buraya başkalarının gelmesi imkansızdı. Öyle söylemiştin."

Dayanamayıp yine ağlamıştım. Mental sağlığım hiç iyi değildi. Psikolojik destek almam şarttı. Her neyse konu bu değildi. Ben ağlarken Pusat'ta ne yapacağını düşünmeye çalışıyordu. O adamın neden geldiğini, burayı nasıl bulduğunu... Hepsini bilmemiz gerekiyordu fakat bu sorulara karşılık hiç bir cevap alamıyorduk.

Pusat gözlerini üzerime dikmiş ve ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerimin içine derince baktı. Sanki bana bir şeyler anlatmak istermiş gibi bakıyordu gözleri. Gözlerimi gözlerine sabitledikten sonra uzunca birbirimize baktık. Bakışlarımızda ki derinlik dudaklarımızın arasından tereddütle çıkamayan kelimeleri anlatmaya yetmişti. Ben onu anlamıştım, o da beni anlamıştı. Sanki telepati yöntemi ile birbirimizi anlamaya çalışmıştık. Öyle de olmuştu aslında.

Güçsüz bedenim ayakta kalmakla daha da güçsüzleşmişti. Pusat'ın bunu anlamaması lazımdı. Eğer anlarsa işte o zaman yine en başa dönerdik. Bazen bana verilen ilaçlardan tereddüt etmiyor değildim. Sonuçta tedavi sürecinde olan birine verilen ilaçlarında fayda etmesi gerekirdi değil mi?

Of! Ne yapacaktım bilmiyordum bile. Korkuyorum, eski beni özlüyorum, Onur'u özlüyorum, diğerlerini özlüyordum. Ne yapıyorlardır? Bensiz iyiler midir? Aklımda çok fazla soru vardı ve sorularımın tek bir cevabı vardı. O da onlara kavuşabilmekti.

Düşüncelerimden kurtulmamı Pusat'ın varlığı sağladı. Bana ve bir o kadar da yorgun olan bedenime bakıyordu. Yüzü sebepsizce gerildi. Yine ne olmuştu Yanıma geldi ve beni tek hamleyle kucağına aldı. Ayaklarımın yerden kesilmesiyle küçük bir çığlık atmıştım. Attığım çığlık hoşuna gitmiş olmalı ki Pusat gülümsemişti. Beni kucağında taşırken adımları ile de yatak odasına götürüyordu. Çünkü bu koridor bir tek onun odasına gidiyordu. Kendi odasına geldi ve kapıyı açtı. Beni yavaşça yatağa bıraktı ve dışarı bakan küçük camı kontrol etti. Bildiğim kadarıyla bu cam ve diğer camlar çok iyi bir şekilde kamufle edilmişti.

"Artık uyuman lazım Gece. Bedenin bitkin bir halde. Biliyorum seni. Onun için itiraz istemeden uyumanı istiyorum."

"Ama Pusat. Ya tekrardan gelirlerse o zaman ne yapacağım. Beni yalnız bırakmayacaksın değil mi?"

"Tabii ki seni yalnız bırakmayacağım. Olur mu hiç öyle şey yalnız bırakmam asla seni."

"Sen uyuyacak mısın?"

"Senin rahat uyuduğunu görmem bana yetiyor. Onun için erken uyumaya bak."

"Olmaz öyle şey. Eğer istersen yanımda uyuyabilirsin. Hem sen hem de ben uyumuş oluruz. Korkmadan. İstersen tabii."

Ah Gece ah! Çocuğu bile yanına uyuması için çağırıyorsun. Hanımcı erkek işte söz dinler.

"Benim için sorun olmaz ama senin rahatsız olmanı da istemiyorum."

"Daha önceden de birlikte uyuduk. Onun için rahatsız olmam."

"Sen nasıl istersen öyle olsun prenses."

Pusat yanıma geldi ve uzandı. Aramıza mesafe koydu. Düşünceli çocuğum.

Pusat'a nasıl bağlandım bilmiyorum ama bağlılık değil gibi de. Çok düşünmemeliydim. Uyumak için gözlerimi yumdum ve uykunun beni esir almasını bekledim. Ne kadar sürede uykuya daldığıma dair hiç bir fikrim yoktu.

Aradan ne kadar geçti bilmiyorum. Ama saatlerce uyuduğum kesindi. Pusat yanımda uyuyordu. Çok masum uyuyordu. Masum olan bir insanın başkalarına karşı bu kadar sert ve kötü davranmasının sebebi ne olabilirdi ki? Biri onu üzmüş müydü veya intikam için mi tüm bu her şey?

Ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Pusat masum masum uyurken bakışlarım onda takılı kalmıştı. Keşke uyanıkken de bu kadar masum olsan. Hala beni neden kaçırdın diye sorguluyorum. Beni neden ayırdın sevdiklerimden?

Bir gün beni bırakacaksın değil mi? Umarım bırakırsın Pusat. Yoksa sen öldürmeden ben öldürürüm kendimi.

Uzun zamandır Onur'dan uzaktım. Neredeyse bir ay olmuştu. Bir ay bana yıllar gibi gelmişti. Of! Şuan evimde onun yanında olmak varken neden buradayım ki ya? Bana bir gün gerçekleri açıklaman gerekiyor Pusat Bey yoksa önce seni sonra kendimi öldürürüm. Zor bir şey değil sonuçta.

İçimden düşündüklerimi bir gün yüzüne karşı da söylemek istiyordum. Umarım yapabilirdim. Yapardım ya. Yani inşallah.

Pusat hareket edince iç sesimi susturup kendime odaklandım. Yatağa yeniden uzandım ve uyuyormuş gibi yapmaya devam ettim. Beni fark etmemeliydi.

Ben sözde uyurken Pusat uyanmıştı. Önce biraz bekleyip sonra da bana döndüğünü hissettim. Neden bana dönmüştü ki şimdi?

Düşündüğüm şey olamazdı değil mi? Lütfen olmasın. Eğer öyle olursa elimden çekeceği vardı.

Pusat uyandı ve yataktan indi. Şükürler olsun gidiyordu. Benden ne kadar uzak olursa benim açımdan o kadar iyiydi.

Kapı açılma sesi duydum. Ardından kapı hemen kapatılmıştı. Odadan gitmişti. Onun gitmesiyle yataktan hızlıca kalktım. Yataktan hızlıca kalkmak ne kadar beynimi sallasa da umurumda olmamıştı. Aynanın karşısına geçtim ve bedenime baktım. Her hangi bir şişlik veya morarma yoktu. Eğer olsaydı bana dokunmuş olurdu. Olmadığına göre de bana dokunmamış demektir. Bedenimde her hangi bir sızı bile hissetmiyordum. O zaman sorun yoktu.

Aynada bedenimi kontrol etmem bittikten sonra kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı açtım. Merdivenlerden indim ve mutfağa ilerledim. Çok acıkmıştım. Günlerdir doğru düzgün bir şeyler yiyemiyordum. Mutfağın kapısına yürürken şarkı söyleyen bir ses duydum. Bu onun sesiydi. Sesi bir o kadar da iyiydi. Keşke kendisi de iyi olabilseydi.

Tam o sırada Pusat arkasını döndü ve beni gördü. Beni görünce şarkı söylemeyi bırakmıştı.

"Uyanmışsın."

"Evet uyandım. Seni göremeyince de aşağıya inip bir bakayım dedim."

"İyi yapmışsın. Bende kahvaltı hazırlıyordum zaten."

"Yardım edebilirim kahvaltıyı hazırlamana."

"Olur. Erken hazırlanmış olur o zaman kahvaltı."

Küçük diyaloğun ardından Pusat'ın yanına gittim ve kahvaltıyı hazırlamak için işe koyuldum.

"Ben menemen mi yapsam acaba? Sen sever misin Pusat?"

"Menemen yenmez mi ya. Olur yapabilirsin. Bende patates kızartayım o sırada."

Pusat'ı onayladım ve menemen için malzemeleri çıkarttım. Menemenime soğanda katacaktım. Bu soğan mevzusu hep bir tartışma içerisinde olmuştur. Kimileri soğanlı olur der, kimileri de soğansız olur der. Bence herkesin damak zevkine göre değişir bu lezzet. Bense soğanlı seviyorum.

Menemen için soğanları aldım ve küçük küçük doğradım. Tavanın içine yağ koyup ısınmasını bekledim ve yağ ısınınca içine soğanları koydum. Soğanlar biraz kavurulunca tavaya çok az salça kattım ve tekrardan kavurulmasını bekledim. O sırada biberleri ve domatesleri de küçük küçük doğramıştım. Kavrulan soğanların üstüne biberleri de ekledim. Biberlerin ardından domatesleri de ekledim ve tavanın kapağını kapattım. Menemenin sosu pişerken yumurtaları çıkardım. Yumurtaları eklemeden önce tuz ve biraz baharatta ekledikten sonra yumurtaları kırdım ve menemenin içine koydum. Menemen iyice piştikten sonra hazırlamış olduğum menemeni tabağa aldım ve masaya koydum. Pusat yanıma yaklaştı ve masaya kattığım menemeni kokladı.

"Çok güzel kokuyor. Yemek için sabırsızlanıyorum."

Ona bakıp gülümsedim. Ah Pusat. Keşke seni bu şekilde tanımasaydım. İşte o zaman sana daha çok içtenlikle yaklaşabilirdim. Umarım en kısa zamanda gitmeme izin verirsin. Yoksa ben zorla bir şekilde kaçmaya çalışacaktım. Bu konuyu köşeye kaldırmam lazımdı. Şimdi zamanı değildi. Zamanı gelince bu konuyu açacaktım zaten Pusat'a.

Tüm her şey hazırdı. Artık rahatça kahvaltı yapabilirdim. Masanın bir ucuna ben diğer bir ucuna da Pusat oturdu. Çok tatlı duruyordu ama keşke beni kaçırmasaydı. Of of of! Bu konu hep aklıma takılıyordu. Sanırım bugün bu konuyu onunla karşılıklı konuşacaktım. Bence asıl zamanı şuandı.

Biraz kahvaltı yaptık ve ben dayanamayıp kahvaltının ortasında meraktan çatladığım o soruyu sordum.

"Pusat. Neden beni kaçırdın?"

Pusat hiç sormamam gereken bir şeyi sormuşum gibi bana bakıyordu. Görende sanki karşısında uzaylı var zannederdi. O derece tuhaf bakıyordu.

"Neden sorumu tuhaf karşıladın. O kadar zor bir soru sormadım halbuki."

"Gece ne kadar bu soruyu sormuş olsan dahi ben bu sorunun cevabını sana şimdi veremem. Bunu sana açıklamam gerçekten şuan çok zor. Bana sadece biraz zaman tanı. En kısa zamanda sana her şeyi açıklayacağım. Bana inanabilirsin. Seni ne kadar kaçırmış olsam da bu sana dokunacağım hatta zarar vereceğim anlamına gelmez. Bunları tabii ki de yapmayacağım. Sana asla senin isteğin dışında dokunmam. Gerekirse bir metre ötende olurum. Ama sadece senden biraz zaman istiyorum. Yıllar alsa bile sana bunu detaylı bir şekilde açıklayacağım. Söz veriyorum."

"Tamam Pusat. Ama lütfen bu zaman erken gelsin olur mu? "

Pusat bana çok duygusal bir şekilde bakıyordu. Ama sen böyle bakarsan benim için hiç iyi olmaz ki.

Beni en kısa zamanda bıraksın istiyordum. Onur'u özlemiştim. Hem de fazlasıyla. Acaba o da beni özlemiş midir? Ve ya beni arıyor mudur? Umarım sana hemen kavuşabilirim bebeğim. Umarım.

Düşüncelerimden sıyrılıp gerçek dünyaya döndüm. Pusat ile kahvaltı yapıp mutfağı toparlamıştık.

"Gece istersen biraz alış verişe çıkalım. Ne dersin? "

"Olur ama sen görünmek istemiyordun hani. Hem ben dışarı çıkarsam beni tanımazlar mı? "

"Merak etme onun için de bir çözümüm var. Sadece biraz kılık değiştireceksin O kadar. "

Ah Gece ah. Kaçmak için fırsat. Ama Pusat ne olacak kaçarsan. Baksana sana olan güvenine. Her şeye rağmen seni dışarı çıkartıyor. En iyisi iyice bir düşün ve kesin bir karar bu Gece. Çünkü elinde ne kadar seçenek olursa olsun birini seçmek zorunda kalacaksın. Yaparsın kızım.

Kaçmayacaktım. Çünkü Pusat bana her şeyi açıklayacaktı. Belki de beni korumak için kaçırdı. Ya da ne bileyim başka şeyler içinde kaçırmış olabilirdi. Ama her ne olursa olsun bana açıklama yapacak günü bekleyecektim. Ne olursa olsun.

Pusat ile odama çıkmıştık ve benim için farklı bir tarz seçmişti. Giyinişim, saç şeklim, makyajım, göz rengim kısacası aklımıza gelebilecek her şeyim tamamen değişmişti. Sadece bugün içindi. Kızıl saçlara sahiptim. Mavi lensler, sportif bir giyim, şapka ve kombine uyum sağlayacak bir gözlük takmıştım. Vay be bu tarzın bana yakışacağını hiç düşünemezdim bile. Kendimi aynadan uzunca süzmüştüm. Her halimle güzeldim be. Kendime bakmayı bıraktım ve Pusat'a döndüm.

"Zevkin baya iyiymiş. Sevdim. Ve itiraf etmeliyim ki bana ciddi anlamda çok yakıştı. "

"Rica ederim. Beğenmene sevindim. "

"O zaman artık çıkabiliriz değil mi? "

"Evet çıkabiliriz prenses. "

Pusat ile tam hazır olduktan sonra evden çıktık. Tanınmaz hale gelmiştim. Beni birilerinin tanıması imkansızdı. Ben bile kendimi tanıyamazdım çünkü.

Pusat arabaya ilerledi ve benim oturmam için ön koltuğun kapısını açtı ve benim geçmemi bekledi. Ona kibarca teşekkür edip koltuğa oturdum. Emniyet kemerimi taktım ve Pusat'ın da koltuğuna geçmesini bekledim. O da kapısını açtı ve yerine oturduktan sonra arabayı çalıştırdı. Nereye götüreceğini bilmeden gidiyorduk. Yol çok sıkıcı geçiyordu.

"Pusat şarkı açsam senin için sorun olmaz değil mi? "

"Tabii ki de sorun olmaz."

Pusat'ın cümlesi üzerine gülümsedim ve şarkı açtım. En son arabada şarkı dinlediğimde üç ay önceydi. Baya zaman geçmişti. Diğerlerinden tamı tamına üç aydır uzaktaydım. Özlemiştim. Hep bundan bahsediyorum çünkü gerçekten ciddi anlamda onları deliler gibi özlemiştim. Onlara ihtiyacım vardı.

Aradan geçen kısa zaman zarfından sonra bir Avm'nin önünde durmuştuk. Baya büyük bir yerdi ve ilk defa bu yere geliyordum. Acaba içerisi nasıldı. Dışı kadar güzel miydi? Tek bir cevabı var. İçeri girip bakmak olacaktı. Pusat'a döndüm ve elini bana uzatmıştı. Tutmamı istiyordu. Onu red etmek istemiyordum ama nedenini de soracaktım.

"Neden elini tutmamı istiyorsun? "

"Çünkü ilk defa geliyoruz ve buraya genelde çiftler gelir. Bizim de çift gibi görünmemizi istedim. "

Pusat istemediğimi anlamıştı ve elini geri indirmişti. Onun bu hareketi üzerine elimi eline götürdüm ve ellerimizin bütünleşmesine izin verdim. Onu üzmek istemezdim. Elini tutmamla şoka girmişti. Böyle bir şeyi beklemediği çok bariz ortadaydı. Bana gülen yüzle baktı ve tuttuğum elimi hafifçe sıktı ve tam olarak sarmaladı elimi.

İçeriye geçmiştik ve tahmin ettiğim gibi içerisi de dışarısı kadar muhteşemdi.

"İlk önce nereye gitmek istersiniz prenses hanım."

"Önce yemek yesek olur mu? Çünkü ben çok acıktım."

"Tabii ki olur. Hadi o zaman gidelim."

Pusat ile birlikte yemek yemeye gittik. Ben hamburger söylerken o da pizza söylemeyi tercih etmişti. İkimizin yemekleri de çok iyiydi.

O kadar acıkmıştım ki hızlıca yiyordum. Şuan tüm sosların yüzüme bulaştığına yemin edebilirdim. Pusat'a baktım ve beni çekerken yakaladım onu.

"Sen beni mi çekiyorsun. Pusat ya ama gerçekten çok kötüsün. Bu halimle mi çekiyorsun fotoğraf."

"Ama ne yapayım. Çok tatlı görünüyordun bende dayanamayıp çekeyim dedim."

"Tamam tamam bir şey demedim."

Pusat ile konuşurken arkamdan çok tanıdık bir ses işittim. Biri benim adımı söylemişti. Arkamı döndüm ve uzun zamandır görmeyi istediğim adamı gördüm. Onur'u. Bana doğru yaklaştı.

"Gece sensin değil mi? Sesin çok tanıdık geldi."

Pusat'a baktım ve üzgün bir ifadeyle bana bakıyordu. Onur'a ben olduğumu söyleyemezdim.

"Kusura bakmayın ama başka biri ile karıştırdınız sanırım. Ben Gece değilim. Benim adım Deren."

"Çok pardon gerçekten birine çok benzettim. Rahatsız ettiysem kusuruma bakmayın. Çok özür dilerim."

"Önemli değil."

Onur benden uzaklaşmıştı. Azıcıkta olsa sesini duymak ve onu görmek rahatlatmıştı. Pusat'a döndüm ve bana memnuniyetle bakıyordu. Her şeyi geride bırakmak zorunda kalarak yemeğimi yemeye devam ettim.

Günün geri kalanında Pusat ile baya eğlenmiştik. Kıyafetler aldık, oyuncaklar aldık. Sebebini bizde bilmiyorduk. Saçma fotoğraflar çekilmiştik. Avm'den ayrılmak üzere dışarı çıktık. Arabaya doğru ilerledik ve elimizdeki poşetleri arabanın bagajına yerleştirdik. Bizde yerlerimizi aldıktan sonra eve gitmek için yola koyulduk. Çok yorulmuştuk. Uykunun bastırması ile bunu anlamıştım. Daha fazla dayanamayıp arabada gözlerimi kapattım ve uykunun bedenimi ele geçirmesine izin verdim.

Loading...
0%