Yeni Üyelik
18.
Bölüm

17.BÖLÜM

@_arzu_endam

Uyandığımda kendimi odamda bulmuştum. Arabada uyuya kaldığım için Pusat beni buraya getirmiş olmalıydı.

Dün o kadar çok eğlenmiştik ki yorgunluğu bile oturunca fark etmiştik.

Yatağımdan kalktım ve terliklerimi giyip banyoya yürüdüm. Günlük rutin işlerimi halledip çıktım. Giyinmem için rahat kıyafetler seçip giyinmiş, saçımı toplamış ve hafif bir makyaj yapmıştım. Odamı da toplayıp aşağıya inmiştim.

Mutfağa gittiğimde kimse yoktu. Diğer odalarda da yoktu.

"Pusat!"

Ses gelmeyince evde olmadığının farkına varmıştım. Ama bu saatte nereye gitmiş olabilirdi ki?

Neyse neydi yani. Neden bu kadar merak ettiğimi bende anlayamamıştım. Bu konuyu çok irdelemeyecektim.

Mutfakta kendim için kahve hazırladım ve o sırada spor yapmaya karar verdim. Uzun zamandır kendime bakmıyordum. Tamamen sağlıksız hale gelmiştim.

Bahçeye çıkıp biraz egzersiz yaptım. Gerçekten kendimi yaşlanmış gibi hissediyordum. Biraz ısındıktan sonra evin etrafında tempolu bir biçimde koşmaya başladım. Bir kaç tur koşmuştum. Son turu koşmaya karar verdiğim sırada köşeden döndüğünü fark etmeden Pusat'a çarptım. İkimizde yere düşmüştük.

Hızlıca olduğum yerden kalktım ve onunda kalkmasına yardım ettim.

"Pusat iyi misin? Ayy gerçekten çok özür dilerim. Hiç fark etmedim köşeyi döndüğünü. "

"Sorun değil. Takma kafana. Ardı ucu çarpıştık o kadar kötü bir yanı yok bunun. Hem bile isteye yapmadığına eminim. "

"Bile isteye yapmadım zaten. "

"O zaman sorun yok demektir. "

Pusat yerden kalktı ve ona çarptığım esnada yere düşürdüğüm poşetleri yerden almaya başladı. O sırada bende ona yardım ettim tabii ki. Hem çarpıp hem de öylece bırakıp gidemezdim zaten. Pusat kalan poşetleri de toplayınca içeriye geçtik. Ellerimizdeki poşetleri mutfaktaki masanın üzerine bıraktık.

"Demek sabah sporu yapmak istedin öyle mi? "

"Evet. Uzun zamandır spor yapmıyordum. Bedenim zaten bu durumdan yorgun düşmüştü. Bende eski sağlığına geri döndürmeye başlayayım dedim. "

"İyi yapmışsın. "

Başımla Pusat'ı onayladım.

''Kahvaltı yaptın mı Gece?''

''Hayır yapmadım. Sadece bir bardak kahve içtim o kadar.''

''Hmm. O zaman sana kahvaltı hazırlayalım ne dersin? Hem bende faydalanmış olurum.?

''Olur tabii ki.''

Pusat beni başıyla onaylamıştı. Buzdolabına ilerledi ve içinden bir kaç tane domates, salatalık çıkardı. Onlarına dilimlemek için bıçağı aldı ve dikkatlice dilimlemeye başladı. Bende boş durmayıp sıcak su kaynattım. Dolaptan yumurtaları çıkardım ve haşladım. Biz kahvaltıyı hazırlamaya devam ederken Pusat şarkı açtı.

''Bu şarkıyı sever misin?''

Mabel Matiz'in Müphem şarkısını açmıştı.

''Evet severim.''

''Tamam o zaman.''

Hem şarkı dinleyip hem de kahvaltıyı hazırlamaya devam etmiştik.

Her şeyi tamamladıktan sonra kahvaltılıkları masaya koymuştuk. Artık hazırladıklarımızı yeme vaktiydi.

''Masa çok güzel görünüyor. Eminim tatları da öyledir.''

''Deneyip görmemiz lazım güzel hanımefendi. Buyurun önce siz bakın tadına.''

Bana sunduğu teklifi geri çekemezdim. Çünkü gerçekten her şey çok güzel görünüyordu. Hemen beklemeden ilk tadımı yaptım. Gerçekten düşündüğümden daha güzeldi.

''Pusat. Bu gerçekten çok güzel. Sende beklemeden tadına bakmalısın.''

''Hemen bakayım... Gerçekten de dediğin kadar güzelmiş. Ee tabii mutfağımızda yetenekli bir aşçı vardı. Bu kadar güzel olması tabii ki de çok normal.''

Ah bu çocuk her şeyde övmeyi biliyor.

''Teşekkür ederim ama sende benim kadar yeteneklisin. Sen olmasaydın hepsini tek başıma yapamazdım sonuçta.''

Pusat birden duraksadı ve bakışlarını benim üzerimde gezdirdi. Gözlerini gözlerime diktiği sırada kalbimin hızlandığını hissettim. Kalbim bile neye uğradığını şaşırmıştı. Pusat durumu anlamış olacakki bakışlarını hemen benden kaçırdı.

''Hadi soğutmadan kahvaltımızı yapalım ne dersin?''

''Olur.''

Hızlıca kahvaltımızı yaptık, bulaşıkları yıkadık ve ev temizliğine başladık. Neden diye sormayın birden vermiş olduğumuz bir karardı bu.

''Pusat şu cama ulaşamıyorum. Benim yerime sen siler misin?''

''Tamam geliyorum sen uğraşma daha düşersin yoksa dikkat et.''

Pusat gelene kadar ulaşabildiğim kadar silmeye devam edecektim. Çok az bir yer kalınca oraya ulaşabilmek için sandalyede parmak uçlarıma kalktım. Tam adım sesleri duyunca arkamı dönecekken dengemi kaybettim. Tam düşecekken Pusat hızlıca beni yakalamıştı.

"Ya ben sana demedim mi dikkat et diye? Niye zorluyorsun kendini. Ya ben burada olmasaydım o zaman ne yapacaktın."

Kendimi suçlu bir çocuk gibi hissetmiştim. Hani annesinden gizli bir şey yapıp sonra annesine yakalanıp azarlanan küçük çocuklar vardır ya, aynı onlar gibi hissediyordum şuan.

"Ama ulaşıyordum. Sadece senin geldiğini anlayınca sana dönecektim ama dönemedim ve dengemi kaybettim."

"Daha dikkatli ol lütfen. Sana bir şey olmasını istemiyorum."

Şuan o kadar masum ve tatlı duruyordu ki sevgilim olsaydı tam ısırmalıktı.

Ahh neler söylüyorum ben yaa. Tabii ki öyle bir şey olamazdı değil mi yani? Bence de olamazdı.

Pusat elimdeki bezi benden aldı ve silmek için cama çıktı. Tam da eşine ev işlerinde yardım eden adam rolü oynuyordu.

Biliyorum belki Pusat ile bir ilişkim olamazdı ama eğer Onur ile tanışmamış ve onu sevmemiş olsaydım bir ihtimal Pusat ile ilişki kurmak aklımın ucundan geçebilirdi. Bir insana karşı çok anlayışlı ve çok nazik davranıyor. Her erkek bu şekilde davranmazdı. Bunları düşünmem saçma gelebilirdi belki ama bir yandan da çok mantıklı da gelebiliyordu.

Pusat iyi biriydi. O ne kadar beni kaçırmış dahi olsa da ona sebepsiz bir güvenim vardı. Belki size de saçma gelebilir ama öyleydi. Onun bana verdiği güven çok farklıydı. Yakın arkadaşım olmuş olsaydı ona olan davranışım, güvenim, sevgim çok farklı olabilirdi.

Ama o her şeye rağmen benim karşıma çıkmak yerine beni kaçırmayı tercih etmişti.

"Gece sabahtandır sana sesleniyorum. Nereye dalıp gittin?"

"Ahh! Özür dilerim. Bir an dikkatim dağılmış."

"Sorun değil."

Pusat işi bitince camdan indi ve koltuğa oturdu. Bense hala dikildiğim yerde duruyordum. Aklım hala başka yerlerdeydi. Pusat bunu biliyordu ama bir şey söyleyemiyordu.

Pişman mıdır beni burada tuttuğuna veya zorla kaçırdığına? Bana karşı bu kadar ilgili ve kibar olmasına karşın beni neden zorla kaçırmıştı ki?

"Gece farkındayım her şeyin. Seni neden burada zorla tuttuğumu neden zorla kaçırdığımı düşünüyorsun. Biliyorum, ama buna mecburdum güzelim. Bana kızgınsın seni Onur'dan ayırdığım için, seni ondan uzaklara götürdüğüm için kızgınsın bana ama gerçekten buna mecburdum. Bende istemezdim bu şekilde senin karşına çıkmayı ama çıkmak zorundaydım. Eğer bu şekilde karşına çıkmamış olsaydım sen çok kötü zamanlar yaşayacaktın. Ben de bunu engellemek adına seni kaçırmak zorunda kaldım. İstediğin kadar bana söv, kız, bağır, çağır ama benden nefret etme. Amacım asla sana zarar vermek değil. Sana zarar vermemde."

"Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum Pusat. Ne yaptıysan yaptın bunu geriye almak artık imkansız. Evet belki senden nefret etmiyorum ama bu sana kızgın olmadığım anlamına da gelmiyor."

Arkamı dönüp hızlıca odadan çıktım ve kendi odama geçtim. Artık daha fazla katlanamıyordum bu duruma. Beni daha fazla burada tutamayacağını çok iyi biliyordu. Karşı koymak istiyordu ama koyamıyordu.

Gözlerinde yıkılışı görmüştüm. Bu ona azdı bile. Bana neler çektirdi o kadar. Kötü davranmadı belki evet ama bu beni sevdiklerimden uzaklaştırmanın cezasıydı.

Odamda ne kadar süre kaldığımı bilmiyordum. Hava kararmıştı. Penceremin önüne geçtim ve dışarıyı izlemeye başladım. Dışarıyı seyrederken Pusat'ın dışarı çıktığını fark ettim. Ona görünmemek adına biraz geriye adım attım. Ormanlık alanın içerisine ilerliyordu. Gece gece ne işi vardı orada acaba.

Pusat yavaşça ilerliyordu. Onu takip etme kararı almıştım. Hızlıca dolaptan ceketimi alıp odadan çıkmıştım. Pusat'ın telefonu masanın üzerindeydi. Telefonunu aldım ve çıktım. Öncelikle telefonu sessize aldım ve flaşı açıp gittiği yönden gitmeye başladım. Çok karanlık ve bir o kadar da soğuktu. Gök gürlüyordu, yağmur başlayacaktı. Yavaş ve sessiz adımlarla ilerliyordum ki Pusat'ı yakasından başka adamlar tarafından tutulduğunu görene kadar. Telefonun flaşını kapattım ve olan biteni izlemeye başladım. Adamlar çok sinirli bir şekilde Pusat'a bağırıyordu.

Kimdi bu adamlar, Pusat'tan ne istiyorlardı?

Olan biteni tek tek izlerken neler olup bittiğini sorgulamaya devam ediyordum.

Adamların arkasından daha iri yapılı, uzun boylu ve bir o kadar yakışıklı başka bir adam çıkmıştı. Adamın gözleri masmaviydi. Sanki uçsuz bucaksız bir okyanusun tam ortasındaymışsın gibi bir hava katıyordu gözleri kendisine.

Adamın bağırmasıyla irkilip kendime gelmiştim.

"Söyle kız nerede? Hangi cehennemin dibine sakladın kızı?"

"Ölürüm de söylemem sana kızın yerini."

"Ne demek söylemem lan!"

"Duydun işte! Beni öldürsende o kızın yerini asla sana söylemem. O kızı benden alamayacaksın."

"Sen kaşındın Pusat Bey. O kızı bulduğumda işkence çekmesine göz yumabiliyorsan bu davranışlarına devam et bakalım. Kızı bulduğumda ne tepki vereceksin."

Duyduklarım karşısında şok geçirmiştim. Aradıkları kız ben miydim? Ama benden ne istiyorlardı ki? Yine neler peşindesin Pusat?

Tam geriye adım atacaktım ki iri bir cüsseye çarpmam ile geri durdum. İçimi çok büyük bir korku kaplamıştı. Olduğum yerden bir adım ilerleyip çarptığım adamla göz göze geldim. Bu diğer adama benzeyen bir adamdı.

"Abi kızı buldum."

Söylediği şey ile gözlerim irileşti. Adam tam beni tutacağı sırada tekme atıp ellerinin arasından kaçtım. Ormanlık alanda arkama bakmadan koşabildiğim kadar koştum. Eve yaklaştığımı anladığımda hızlıca kapıyı açıp evin içine girdim. Hızlıca odama çıktım ve ışığı açmadan üzerimi değiştirdim. Evet ne yapacağımı anlamış olmanız lazım. Kılık değiştirecektim. Hızlıca bana hazırlanmış olan dolabın içinde en alt çekmeceden peruk buldum. Neden evin içinde peruk var diye sorgulamayın. Nedenini bende bilmiyorum.

Aynanın karşısına geçtim, peruğu dikkatlice taktım ve makyaj yapmaya başladım. Mavi bir göz farı, eyeliner, allık ve kırmızı bir ruj sürüp aynadan kendime baktım. Artık beni tanıyamazlardı.

En önemli şeyi unutmuştum. Lens takmayı unuttum. Hemen çekmeceden yeşil lens çıkardım ve hızlıca lenslerimi taktım. İşte şimdi hazırdım.

Pusat'ın telefonunu uçak moduna aldım. Takip edilme ihtimaline karşı alabileceğim en iyi seçenek buydu.

Pencerenin önüne geçtim ve perdeyi çok aralamadan dışarıyı seyretmeye başladım. Aradan iki dakika geçmişti ki tam o sırada ormandan bu yöne gelen bir adam fark ettim. Beni gören adam buydu. Beni bulması kolay olmamıştı ama eni sonu bulmuştu.

Adam evi fark ettiğinde bu yöne doğru yürümeye başladı. Aşağı kapıya geldiği zaman kapıyı tıklatmıştı. Yavaş adımlarla merdivenden inmeye başladım. Kapı ikinci kez tıklatıldı.

"Az sabret be. Geliyoruz patlama!"

Kapıyı açtım ve o adamı gördüm.

"Buyurun ne istiyorsunuz gece gece."

"Hanımefendi bir kızı arıyorum. Buraya geldiğinden şüpheliyim ve evinize bakmak zorundayım."

"Kardeşim farkındaysan evime yeni geldim. Öyle yoldan kaçan bir kızı evime alabilecek birine mi benziyorum?"

"Ne kadar benzemeseniz dahi evinize bakmak zorundayım."

"Üf! Elini çabuk tut. Kocam uyuyor. Uyandığında seni görmeden gitmiş ol. Yoksa hiç hoş şeyler olmaz."

Adam çattık dercesine gözlerini devirmişti. Hızlı adımlarla evin içini kontrol etmeye başlamıştı. Üst kata çıkacaktı. Kocam evde demiştim ama evde kimse yoktu ki. İçimde yer edinen sıkıntı ile yukarı kata çıkmaya başladık. Yatak odasının kapısına geldiğinde onu durdurdum.

"Kocam içeride yatıyor dedim. Onu uyandırmak istemezsin."

"Kocanın uyuyup uyumaması beni ilgilendirmez. Eğer kızı saklamıyorsan bu odaya her şeye rağmen girmeme izin verirsin."

Tam odanın kapısını açacaktı ki aşağı katta bir şeylerin düşme sesi gelmişti. Adam bana sorgular gözle bakmaya başlamıştı. Hızlı adımlarla merdivenden indi ve bahçeye çıktı. Yere merdiven düşmüştü.

"Merdiven düşmüş. Rüzgarda esiyor yani benden şüphe edemezsin ve o pis bakışlarını üzerimden çeksen çok iyi olur."

Adam bana sinirli sinirli bakmaya devam etti. Hızlıca beni geriye iterek evin içine koştu ve üst kata yöneldi. Kalbim deli gibi atıyordu. Umarım o kızın ben olduğumu anlamazdı.

Adamın peşinden koşarak yukarı çıktım ve yatak odasına yöneldim. Odada o adam dışında başka biri daha vardı. Adama silah tutmuş bir vaziyette bekliyordu.

"Gecenin bir saatinde karımla benim odamızda ne işin var lan?"

"Ah kocacığım. Bir kız kaçmış ve onu sakladığımızdan şüphe ediyormuş bu beyfendi. Odaya girmek istedi. Ne kadar uyarsamda beni dinlemedi."

"Tamam karıcığım. Sen yatağımıza geç ben bu adamın icabına bakıp geliyorum."

"Tamam kocacığım."

Bu adam kimdi bilmiyordum ama bana yardım etmek için geldiği kesindi.

Adamı hızlıca odadan çıkartıp aşağıya kadar zorla yürüttü. Kapının önüne çıkarttı ve adama bağırdı.

"Bir daha tanımadığınız hatta evli olan bir kadının evine girmeye cesaret dahi etmeyiniz yoksa benim gibi anlayışlı olmayacaklardır emin olun. Bir daha sakın bu evin yakınlarından dahi geçmeyin. Yoksa bu sefer kimse sizi elimden alamaz."

Adam hızlıca onaylayıp geldiği yöne doğru tekrar gitti. Diğer adam hızlıca kapıyı kapatıp yukarıya çıktı.

O adam gelmeden odanın kapısını kapattım ve kilitledim.

Gerçekten çok korkmuştum. Ne kadar beni korusada ona güvenemezdim. Yatağa oturup ağlamaya başladım. Bu son aylarda yaşadığım şeyler neydi? Kim benden ne istiyordu? Artık çok yorulmuştum.

Adam kapının kolunu hareket ettirdiğinde kapının kilitli olduğunu anlamıştı.

"Gece aç güzelim şu kapıyı."

"Kim olduğunu bilmediğim bir adama neden kapıyı açayım ki?"

"Haklısın güzelim, çok haklısın ama kapıyı açarsan kim olduğumu tanıyacaksın zaten."

Bir an gelen Onur mu diye düşünmüştüm. Yerimden fırlayıp kapının kilidini açtım ve karşımda Onur yerine başkasıyla karşılaştım.

"Oğuz."

"Gecem."

Oğuz hızlıca bana sarıldı. Saçlarımı okşadı. Onunla karşılaştığıma o kadar sevinmiştim ki.

"Bak buradayım güzelim. Korkma artık. Kurtuldun."

"Oğuz, ben çok korktum. Beni kaçıracaklardı. Sen olmasaydın öldürürlerdi beni."

"Geçti güzelim. Hadi otur şuraya biraz sakinleş."

Oğuz beni yatağa oturtmuştu. Sıkıca sarıldı. Sarılamadığı her günün hatırına daha sıkı sarıldı. Evet ona daha abi diyemiyordum. Bu onun için çok çok zordu. Kardeşinin ona abi dememesi çok canını yakmıştır.

"Oğuz, beni nasıl buldun?"

"Pusat söyledi seni bulmamı. Bugün o adamların yanında bende vardım. Pusat bana sabahtan haber etmişti akşam onun yanında olacağıma dair."

"Peki Pusat nerede?"

"Gelir birazdan."

Tam bu lafın üzerine evin kapısı açıldı ve üst kata gelen adımları duyduk. Pusat gelmiş olmalıydı. Yatak odasının kapısı açıldı ve onu karşımda gördüm. Koşarak sarıldım ona. Çok korkmuştuk ikimizde. Ama o benden daha çok korkmuş olmalıydı. Ona sarılmam ile ne kadar afallasa dahi kendini toparlayıp sarılmama karşılık verdi. Çok uzun bir süre sarıldık birbirimize.

Ondan ayrıldığımda yüzünün kan içinde kaldığını fark ettim.

"Pusat ne oldu yüzüne?"

"Küçük bir kavga güzelim. Çok takma bunu kafana."

"Olmaz! Hemen otur, pansuman yapmamız lazım sana."

Pusat başıyla onaylayıp yatağa oturdu. Hızlıca ecza dolabından pansuman malzemelerini alıp odaya geri geçtim. Pusat'ın yanına oturdum. Pamuğa batikon döküp yarasının üzerini temizlemeye başladım.

Birden Pusat'ın ağzından acı sesini duydum. Hemen pamuğu çektim.

"Canını mı yaktım? Çok özür dilerim, canını yakmak istememiştim."

"Güzelim, canım yanmadı."

"Emin misin?"

Ona sorar gözlerle baktım.

"Eminim."

Ne kadar canının acıdığını söylemesede canının yandığı çok belliydi.

Pamuk ile tekrardan yarasını temizlemeye devam ettim. Bu sefer daha dikkatliydim. Yarasını temizledikten sonra yara bandı ile yarasını kapattım. Tam elimi çekecektim ki Pusat elimi tuttu ve küçük bir öpücük kondurdu. Gözlerimin içine çok derinden bakıyordu. Gözlerine odaklandığım yerde dudaklarından küçük bir fısıltı döküldü.

"Sana bunları yaşattığım için çok özür dilerim."

Gözlerinin içine anlamaz gözlerle bakakaldım.

"Ne demek istiyorsun Pusat. Anlayamadım."

"Sebebini bile bilmediğin bir konu yüzünden kötü olaylar peşinde sürüklenip duruyorsun. Bugün kaçma şansın vardı. Neden kaçmadın Gece? 'Onur'a bir şey yaparım dedim' diye mi?"

"Bu konu hakkında konuşmak dahi istemiyorum Pusat. Açtığın gibi kapansın bu konu. Lütfen."

"Tamam."

Ona güler güzle yaklaştım. Bunu söylemesinin, beni kaçırmasının, beni burada zorla tutmaya çalışmasının elbet bir sebebi var. Bunu onun gözlerindeki korkudan anlayabilmiştim.

Tekrardan Pusat'a sıkıca sarıldım. Ne kadar beni kaçırmış dahi olsa bana bir kere şiddet uygulamadı, bağırıp çağırmadı.

"Teşekkür ederim Pusat. Her şey için. Benden gizlediğin şey her neyse ne, bana ne zaman anlatmak istersen o zaman anlatırsın. Bu konu hakkında seni asla zorlamayacağım."

Bana daha sıkı sarıldı. Bırakmak istemeyeceğim şekilde sarıldı. Pusat'a çok kez sarılmıştım ama ilk defa kokusunun bu kadar güzel olduğunu fark etmiştim. Uzun bir süre öyle sarılı kalmıştık. Ne kadar süre kaldığımı kestiremiyordum. Çünkü Pusat'a sarılırken uyuya kalmış olmalıydım. Evet buna farklı anlam yüklemeyin lütfen. Kokusuyla uyuya kalmadım tabii ki.

Buna ben bile inanmadım. Gerçekleri kabul edecek olursam evet onun kokusuyla uyuya kalmıştım. Günler sonra ilk defa bu kadar rahat ve güzel bir uyku çekmiştim.

Loading...
0%