Yeni Üyelik
4.
Bölüm

İNTİKAM BAŞLANGICI

@_asenaaa__

 

 

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYINIZ, BÖLÜM SONUNDA GÖRÜŞÜRÜZ.

 

 

.....

 

İNTİKAM BAŞLANGICI

 

 

 

"Sen yüzümü ellerinin arasına alıp öyle sevince, bu dünya bizi kanlı bıçaklı etmez sandım."

 

......

 

 

Korku; insanoğlu neyi için iyi ifade eder? hiç düşündünüz mü? elle tutulmayan, gözle görülmeyen, bir duygu. İsmine korku dediğimiz ama açıklamaya gelince nasıl ifade edilebileceğini bile bilmiyoruz...

 

 

 

Korku; insan için ani refleksle, içinde oluşa, olumsuzluklara yol açan çıkışları kapatabilen bir duygudur...

 

Bizim içimizde şu anda o duygu vardı. Sorsalar anlatamazdık, ama içimizde hissederdik.

 

Biz 7 kişi korku Evinin kapısından içeriye giremiyorduk. Sebebi ise korkmamızdı. kapı hafif aralıktı Ama kimsenin O kapıya ittirmeye cesareti yoktu!

 

 

"Bu Evrden ben bile tırstıysam, mevzu büyük olacak." dedi, Eren aramızda en cesurumuzdu, en korkağı ise saraydı. O da benim arkamda durarak, korkudan boynuma sarılıyordu.

 

"Eee girmeyeceksek gidelim." dedim

 

Korku evlerini saçma bulurdum. Her zaman 'İnsan kendisini korkutmak için neden para verir?' derdim Evet, biz buna para vermemiştik davet edilmiştik.

 

"Saçmalamayın! buraya gelirken benim arabamın benzini gitti. Eğer içeriye şimdi girmezsek; giden benzinim için sizi sikerim." Hepimiz gözlerimizi devirerek Emir'e baktık, para onun için çok önemli bir şeydi.

 

 

"İstersen önden Sen buyur, Biz arkadan geliriz." Mertin teklifi ile başını iki yana sallayarak reddetti.

 

"Olur mu öyle şey, siz girin önden. " Gözlerini Sarayla, Benim üzerimde gezdirdi. Sağ elini kaldırarak kapıya doğru uzattı, yön gösterirmiş gibi. "Bayanlar önden efendim." dedi

 

Bunun kadar şerefsiz bir insan yok. Sırf gıcıklık olsun diye, korkumu bir kenara bırakarak kapıya doğru adım attım, Hadi Bismillah. Yaparsın kızım sen!

 

"Ayy, dizlerimde derman kalmadı. Bir korku evi için, çektiğimiz çilelere bakın." başka sesler gelince duraksayarak sesin geldiği tarafa döndüm.

 

 

"Sen gidelim diye tutturmasaydın, gelmezdik Evra."

 

Aynı fakülteden arkadaşlarımızdı. Gerçi fazla yakın değildik, ama bir araya gelince zaman ışık hızı gibi akar geçerdi.

 

Taner ve evra birbirlerini yemekten bizi fark etmemişlerdi, bizde suspus onların kavgalarını izliyorduk.

 

"Aaa! kimler var? Utku'nun konuşmasıyla ikiside kavgayı bırakarak kapının önünde olan bizlere baktılar.

 

Emir yanımızdan bir kaç adım ayrılarak Utkuyla tokalaştılar. "Ooo, Hoşgeldin Tutkucuğum." insanlara lakap takmak Emir'in favorisiydi.

 

"Hoşbuldum, Aşk adamım. " Utkuyu tanımasam gay olduğunu düşünebilirdim.

 

Emir, Utkuyla ederken, Evra ve Taner sakin bir şekilde merdivenden çıkarak yanımıza geldiler. Sanki az önce ben tartışıyordum.

 

Taner, grubun erkekleriyle tokalaşırken, Evra gülümseyerek Sara ve bana sarılıyordu.

 

"Sizi gördüğüme sevindim." Evradı bu hayat dolu bir kızdı kendisi. Ne yaşarsa yaşasın hayata, umut dolu bakabiliyordu.

 

Böyle bir kızın Ayyaş bir adam tarafından büyütülmesi kulağa tuhaf geliyordu tabi.

 

"Gelmeyi düşünüyormusunuz? yoksa Aşk yaşamaya devam mi edeceksiniz orada?" Muratın sabrının kalmadığı ortadaydı, bir yerde uzun süre kalmayı hiç sevmezdi.

 

Öldürseniz ve cesedi orada saatlerce kalsa, ruhu yanımıza gelerek ' Beni buradan götürün. Ruhum çok sıkıldı." diyebilecek birisi.

 

Utku ve Emir, Muratın çenesine dayanamayarak yanımıza geldiler. Hiç birimiz beklemeyi sevmiyorduk, bunu şuan anlayabilmiştim. Utku yeni gelmesine rağmen sıkılmış olsa gerek ki kapıyı iterek iki adım içeriye girdi.

 

Kırmızı ışıklı koridordan gıcırtı ve koşma sesi gelince, Utku korkuyla geri çekilip yanımıza geldi.

 

"Ananızı sikim, korktum lan! " başımı omuzuma yatırarak ciddimisin? dermiş gibi baktım, o da gözlerini büyülterek uzun koridora baktı.

 

"Korkma paşam ben yanındayım. " Hepimiz Emirin alay ettiğini anlamıştık, tabi Utku hariç.

 

"O zaman gel kocam beraber girelim." diyerek Emir'in koluna büyük bir gururla girerek sinsice bize gülümsedi.

 

"Siktir git lan! Elimi verdim, kolumu kaptırdım. " kolunu hızla çekerek, Mert'in arkasına saklandı.

 

"Ama kocacım böyle olmaz ki?" büyük bir cilveyle tekrardan Emirin yanına gitti.

 

"Puşt nereden kocan oluyorum senin?" Emir, Merti, Utkunun önüne koyarak aklınca engellemis oldu.

 

"Ahsen, Mert'e de kocamı versin!" Hepimiz bu hallerine kıkırdarken, Mert memnuniyetsizce gözünü üzerimizde gezdirdi.

 

"GÖRÜYORSUNUZ ARKADAŞLAR TUTKU IRZIMA GEÇMEYE ÇALIŞIYOR!" Utku kahkaha atarak Emir'e ulaşmaya çalışıyordu.

 

"YETİŞİN!" Emir'in son bağırması oldu "Komşulaaaaar"

 

Mert boynundan tutarak Utkuya itti, en samimi haliyle kollarını Emirin boynuna doladı "Ahh, canım sevgilim benim. Seni çok özledim."emir ise en memnuniyetsiz haliyle utkuyu izliyordu.

 

"Tutkucum bırak lütfen" dedi ama nafile. Utku ahtapot gibi sarılmaya devam etti.

 

"Resmen gözümüzün önünde aşk yaşıyorlar." Murat kapının önüne oturarak Utku ve Emir ikilisinin aşkını izlemeye başladı.

 

"Umarım yolun sonu pornoya gitmez" Tarıkta, Muratın yanına oturarak izlemesine eşlik etti.

 

"Ağzınızı toplayın yanımızda kızlar var" Mert bir elini belime dolayarak kendisine çekip yanağımdan öptü.

 

"Biraz sakin ol sevgilim" dedim. en daha sakinleştiremeden ikinci ateş Murattan geldi.

 

"Seninde lise yıllarındaki çapkınlığını unutmuş değiliz" dedi. Sanki birazcık ağır oldu gibi Murat.

 

"Oradan bakınca liseli gibi mi gözüküyorum?" dedi. Murat aval aval bakarken Mert elini belimden çekerek elimi tuttu.

 

"İçeriye ilk biz girelim mi?" fısıltı halinde konuşmuştu, bende başımı sallayarak gülümsedim.

 

"Girelim sevgilim" dedim. Mertle beraber kapıya doğru adım attık. Kapının önündeki Murat ve Tarık yana kayarak bize yer açtılar.

 

"Ooo cesaretli çiftimize bakın" Murat ve Tarık alkışkayarak saçma bir şekilde tebrik ettiler.

 

Mert karşıya bakarken bende Murat' bakarak sırıttım, çünkü tepkisi bir maymunu andırıyordu.

 

Mertle tam içeriye gireceğimiz sırada beklenmedik bir şey oldu. Emir ikimize de çarparak içeriye girdi! Biz hafif sendelesekde dengemizi topladık.

 

"Ne naz yaptınız. Alt tarafı içeriye gireceksiniz" Mert ağzının içinden bir kaç küfür yuvarladı.

 

"Lan göt insan gibi girsene" dedi. Anlaşılan sağlam sinirlenmişti.

 

"Gerçekten abi ya hayvan gibi girdin" dedim. Kapının dışında kalanlarda içeriye girdiğinde kapı aniden kapanarak kilitlenme sesi geldi.

 

"Siktir! Artık çıkışımız yok!" Taner'in ifadesi kırmızı ışıkta net gözükmese de sesinden dehşete düştüğünü belli ediyordu.

 

"BEN GİRİŞ VAR ÇIKIŞ YOK!! derken ciddiydim." Hepimiz aynı anda hoparlörden gelen sese kilitlendik.

 

"Sakın dış sesten korktuğunuzu söylemeyin" Eren'de ki cesaret şu an hiç kimsede yoktu, Mert'te bile.Çünkü fark etmeden elimi sıkıyordu. "Şaka yapıyorsunuz dimi." dedi. Yine kimse tepki vermemişti.

 

"Tepki verinsenize oğlum!" Şiddetli şekilde bağırınca hepimiz irkilerek Eren'e döndük.

 

"Korkulmayacak gibi mi sence?" dedim.

 

"Oğlum neyden korkuyorsunuz?" Hepimizin korkması ona sinir bozucu gelmişti.

 

"Kapının kilitlenmesi ayrı dert, dış sesin egoluğu ve korkunç sesi ayrı dert." Sara, Evraya sokularak, kırmızı ışık eşliğinde karanlık odaları izliyordu.

 

"Boşverin, nasıl olsa ucunda ölüm yok." dedi ellerini siyah dar pantolonun ceplerine koyarak, kırmızı ışıklı koridorun ortasına doğru yürüdü.

 

"Belki var, nerden bileceksiniz?" ikinci kere dış ses vakasına uğramıştık. Anlaşılan oyun bitene kadar bizleri ürkütecekti.

 

"Ne, belki var?" dedi Emir'in son kalan beyin hücreleri artık can çekişiyordu.

 

"Belki ölüm var." dedi

 

"Dış sescim lütfen bizi korkutmakdan vazgeçermisin?" dedim en sevimli ses tonumla uyarmıştım.

 

"Benim korkutmama gerek yok, arkadaşların zaten korkuyor." adam haklı beyler.

 

"Yalan söyleme dış ses ben kokrmuyorum." Eren buraya gelmeden önce yürek mi yedin evladım?

 

"Senide görücek aslan parçası. " dedi sanırım dış ses ürkütücü sesiyle komik olmaya çalışmıştı.

 

Mert tuttuğu elimi daha sıkı tutarak, Eren'in yanına doğru yürümeye başladı, adam resmen ölüme giderken benide yanında götürüyordu. Eren'in yanında durarak Kapının orada adım dahi atmaya korkan gruba baktı.

 

Emir hepsinin arkasına geçerek kendisini korumaya almıştı, Evra ve Sarada el ele tutuşarak etrafı inceliyorlardı.

 

Murat ve Tarık zaten kardeş oldukları için birbirlerinin götünden ayrılmıyorlardı, Utku sadece yere oturmuş vaziyette gözlerini kapatıyordu. Son olarak Taner de sırtını kapıya yaslayarak kollarını birbirine bağlamış vaziyette cesurmuş gibi poz veriyordu.

 

"Lan gelsenize puştlar!" gelmemeleri Mert'in sinirini bozuyordu, çünkü buraya kadar gelmişler ilerisine gitmeye korkuyorlardı.

 

"Hem korkulacak bir şey yok." dedim

 

"Korkmak değilde kapı bile sikecekmiş gibi hissediyorum." dedi

 

"Ve o sırada kapıya güvenerek sırtını yaslayan koca yürekli Taner!" dedim

 

"Güvenmediğimden öyle hissediyorum ya."

 

"Neyse ister gelin, ister gelmeyin biz gidiyoruz. " Eren, önümüze geçerek Mertin ve benim kolumdan tutarak, kapısı açık olan odaya doğru sürüklemeye başladı.

 

"BİZİ BEKLEYİN!" Sara ve Evra fıtı, fıtı yürüyerek bizim yanımıza geldiler. Göz ucuyla diğerlerine baktığımda kararsız bir şekilde bir birilerine bakıyorlardı. Emir, muratgil'in arkasından çıkarak iki adım attı;

 

"Sizi bilmem beyler, ama ben erkekliğime laf getirtmemek için gidiyorum." dedi ve dediğini yaparak yanımıza doğru gelmeye başladı.

 

"Yürüyün şunun ağırına laf vermeyelim." Tarığın emriyle hepsi yan yana gelerek, yanımıza doğru yürümeye başladılar. Buradan bakınca mafya adamlarını andırıyorlardı.

 

Mert elimi bırakarak Eren'in yanına gitti. Oda karanlıktı ama koridordaki kırmızı ışık ve sokak lambası birazcık aydınlatıyordu.

 

"Artık oyuna başlayabiliriz. " dedim, odanın köşesinde duran kameraya meydan okucasına baktım.

 

"Eminmisin? " Gelde şimdi şüphe duyma işte.

 

"Evet, eminiz." dedim sadece ben, Mert ve Eren emindik, yineden diğerleri adınada konuştum.

 

"Peki, oyuna başlayalım o zaman, ama kimse küsmeyecek." dedi

 

"Niye küselim alt tarafı oyun." Eren yanımıza gelerek odanın içerisine kameraya doğru konuştu.

 

"Doğru oyun, ama büyük bir oyun." ne yani kaos, katliam bizi mi bekliyordu? saçmalık, alt tarafı soru, gerginlik, korku, cevap.

 

"Küçük veya büyük oynayalım artık!" Eren, bizden daha çok sabırsız ve meraklıydı.

 

"Tamam hepiniz odanın ortasına toplanın." dediğini yaparak hepimiz odanın ortasına doğru toplandık. Birazdan Selena'yı çağırın derse hiç şaşırmam.

 

Hepimiz bir araya gelince fark etmeden çember kurmuştuk

 

"Şimdide Selena'yı çağıralım mı." Dedim, resmen küçük çocuklar gibi çember kurmuştuk. Oyun şimdiden saçmaydı!

 

"Tabii, gelirse çağırabilirsin." dedi

 

"Sen bizimle taşşak mı geçiyorsun? ortaya toplanın, yok Selena'yı çağırın felan hayırdır?" Emir yavrum göt korkunu bu kadar belli etmesen iyi olacak.

 

"Hop! orada dur, ben 'oyuna başlayalım' diye toplanın dedim. Selena'yı yanınızda ki kızıl saçlı kız dedi bende 'Gelirse çağır.' dedim son olarak da o ağzını topla!" Tamam abi, iç sesim sus ne olursun...

 

"Peki abi sen ne dersen o olsun." Püü cesaretin bu kadar mıydı Emir?

"Oyuna başlasak mı artık? kusura bakmayın da ben çok sıkıldım." Hepimiz göz ucuyla Eren'e baktık "Ne? ters bişey mi dedim?"

 

"Sakin ol, Sen ters bir şey demedin. Sadece arkadaşların biraz tuhaflar." dedi

 

"Dış ses, sen en iyisi beni yanına al. Bu korkaklarla devam edemem." dedi Vay hain Eren!

 

"Onların adına konuş bro." Yürek yemeyen bi sen kalmıştın, sende ye tam olsun.

 

"Kusura bakma kardeşim dokunsam altına yapacaksın. " dedi

 

"SUSUN! Korktunuz, güldünüz, eğlendiniz artık oyuna başlayabiliriz." dış sesin ürkütücü sesiyle, hepimiz susarak birbirimize daha çok yakınkaştık.

 

"Aferin istediğiniz azamıydı gerçekten?" Eren ümitsizce bakarak gıcık bir şekilde alkışladı. Sanırsın ki kendisi hiç korkmuyor diyeceğim de yalan olacak.

 

"Başlamadan çıkma şansımız var mı?" Etrafa göz gezdirerek sesin kime ait olduğunu bulmaya çalıştım. Ne sağımda ne de solumda sesin sahibi vardı.

 

"Sesin sahibi, nerdesin? göster kendini. " kime ait olabilirdi ki? aslında çokta tanıdık bir sesti.

 

"Salak, arkadaşını sesinden tanımayacak kadar mı aklını yitirdin?" Ufak bir kahkaha atarak sesin geldiği yöne baktım.

 

Arkadaşlarla kurduğumuz çemberin ortasına çömelere elleriyle yüzünü kapatan bir adet Evra vardı.

 

"Acaba benim salak arkadaşım ortamın gerginliğinden kendisini nasıl tanımamı bekliyor?"

 

"Boşa bahane üretiyorsun, lütfen bir Süre konuşmayalım." la havle kasap et derdinde Koyun can derdinde.

 

"KESİN TANTANAYI OYUNUN SONUNDA YAŞARSANIZ TRİP ATMAYA HAK KAZANIRSINIZ!!"

 

Tüylerimi diken, diken eden sesten, sessizce pusarak Mertin koluna girdim. Yani ben öyle sanıyordum.

 

"Ahsencim, ben tutkuya aşığım, bizden olmaz güzelim. " Ellerimi büyük bir panikle Emir'in kolundan çekerek sağ omuzuna açıtmıycak şekilde yumruk attım.

 

"Egolu herif, isteyerek girmesim koluna. Mert sandığım için girdim koluna." bu çocuğu egosu öldürmezse bende bir şey bilmiyorum.

 

Bir el dirseğimden tutarak kendisine çekti, bedenimi kollarının arasına alarak başımı ğöğüsüne yasladı. İşte benim alışık olduğum koku ve bana ait olan bir beden...

 

"Korkma, Ahsen burdan çıkana kadar yanındayım." yumuşak sesi beni sakinleştirmeye yetmişti.

 

"Bence oyunun sonunu görmeden bu kadar büyük konuşman saçma değil mi?" Sanırım burdan çıkana kadar dış sesin soğuk sesine dayanmam gerekti.

 

 

"Alt tarafı soru, cevap ve bilmeceler ne kadar zor olabilir ki?" Başımı Mert'in ğöğüsünden çekmeden konuşmuştum, umarım bunu sorun etmezsin dış ses.

 

" Bazen bilmeceler, gizemli bir geçmişten gelir ve soruları doğurur... Cevap vermek ise en imkansız evredir."

 

Her şeye bir cevabın var dış ses, ne yaşadında korku evinde dış ses olmayı kabul ettin? Neden insanlara hayat dersi veriyorsun, konuşarak? En önemlisi bu konuşmalar nereye varacak?

 

" Amına koyim, bir kaç dakikada yaşlandım bu kadar mı fark eder? " Emir, göt korkusundan saçma esprilere başvuruyordu.

 

Başımı Mert'in kaslı ğöğüsünden çekerek Emir'e ters bir bakış attım. Tabiki sadece ben değil. Mert, Eren, Evra, Taner, Utku, Murat, Tarık, Sara.

 

Hepimizle aynı anda göz göze gelince geri adım attı.

 

"Bir şey demedim amina koyim." dedi

 

"Bende öyle düşünmüştüm." nasıl bu kadar sakin kalmayı beceriyorsun Eren, çok merak ediyorum?

 

"Ay korkma, kocacım yanında ben varım her tehlikeye karşı seni korurum bir tanemm"

 

Utku ne kadar ortamın gerginliğini dağıtmaya çalışsa da alttan alttan Emir'e yavşadığı kesindi. Allah'tan Emir gay değildi yoksa çoktan gözümüzün önünde Emir'in ırzına geçmiş olurdu.

 

"Arkadaşlar beni Utku'dan korursanız; çıkışta ki spor arabam ve evimin garajındaki r25 sizin yeter ki beni namusunuz gibi koruyun."

 

Hepimiz bıyık altından kıkırdaydayarak utkuya baktık. Yavrum söylediği sözden utanmıştı.

 

"Kapatın o çenelerinizi ve soracağım soruya odaklanın."

 

hepimiz pür dikkat kameraya baktık. Çünkü orada bize oyun oynayan ve bu oyundan zevk alan bir adam vardı.

 

"Gönder gelsin başkan"

 

en hazırımız yine Eren'di. Mert sakin, ben gergin, diğer kızlarım korkak, erkekler umursamazdı, belki de korkuyu içlerinde yaşıyorlardı, bilemem.

 

"Hemen efendim, sizin için mavi bir ışık açacağım o etrafı görmenize büyük fayda sağlayacak, sonrasında da duvarda gördüğünüz kapıyı açarak içeri gireceksiniz"

 

Dediğini yaparak tavanda 3 tane ampul mavi yanmaya başladı, artık etrafı daha rahat görebiliyorduk.

 

"Şimdi kapıyı kim açacak?"

 

Emir'in sorduğu soruyla hepimiz gözlerimizi Eren'e çevirdik.

 

"Tamam, tamam ben açarım korkak tavuklar." hepimize küçümser gibi bakış atarak karşımızda duran duvardaki kapıya doğru ilerleyerek elini kapının koluna koydu.

 

"Hazır mısınız?"

 

"Anladık cesaretlisin de artık hava atmayı kes!"

 

sanırım Taner'in sabrı kalmamıştı.

 

"Bendeki cesaretin üçte biri sende olsaydı da, sen de hava atsaydın boş hava deposu."

 

gelecek cevabı beklemeden kapıyı açarak içeriye girdi.

 

"Gelebilirsiniz Zebaniler çıkmazsa şu anlık güvenli" dedi.

 

Mert önce bana baktı ardından ufak bir tebessümle, Eren'in girdiği odaya bakarak elimi tuttu.

 

"Hadi Ahsen Sıra Bizde" dedi.

 

Korktum mu? korktum ama Sevdiğim çocuk giderse öleceğimi bilsem de onunla giderdim.

 

"Gidelim sevgilim."

 

boşta olan Elini sıkıca tutarak odaya doğru ilerlemeye başladık.

 

"korkuyor musun?" Sadece benim duyabileceğim bir ses tonunda söylemişti.

 

"Ben Bu eli tuttuğum süreci Korku nedir bilmem sevgilim." Gözlerinin içine bakarak çapkın bir eda ile göz kırptım.

 

"Sen korkma diye bu el hep seninle olacak."

 

ikimiz de odaya girmek yerine, Gözlerimizin içine bakarak ufaktan ufaktan cilveleşiyorduk, ta ki malum Reklam Arası sesi araya girene kadar. Her şey çok güzel ilerliyordu.

 

"Kapı önünde 3 harfliler olur ve Allah korusun Ruhani varlıklarla da cilveleşmek zorunda kalırsınız."

 

ikimiz odanın ortasında bizi zevkle izleyen Eren'e bakarak derin bir nefes verdik. Hayır yani her ortamda da bölünmeyiz ya bu ne böyle bir aşk yaşayamadık gitti.

 

"Sen bizim aşkımızın ortasına düşmüş en büyük felaketsin" dedim.

 

yanına doğru ilerlemeye başladığımda. Ben sinirle Mert'in elinden elimi çekmeye çalışsam da tüm gücüyle sıkarak elimi çekmemi engelledi.

 

"Bu el bırakılmayacak, Boşuna uğraşma Ahsen."

 

"Elimi çekmeye çalışmak mı? asla Sevgilim." dedim.

 

ben bunları söylerken Mert'in gözlerinin içine bakmak yerine, Eren'in gözlerine bakarak öfke saçıyordum.

 

"Bana Öyle Bakma bücür, çünkü bana zarar vermeye gücün yetmez." Ego da ego, başka bir açıklaması olamaz Bu tavrın.

 

"Buranın çıkışı var. Evde illaki aç kalırsın sonra 'ahsen'ciğim lütfen yemek yapar mısın, Çok açım aç' dedirtmezsem sülalemi siksinler!" öfkeyle solumaya devam ederken sırtımdan aldığım darbe yüzünden, Eren'in ayaklarının ucuna düşmüş bulundum.

 

Tabi benim yüzümden Mert sadece sendeleyerek elimi aniden bırakmak zorunda kaldı.

 

"Ayaklarıma kapandığına göre sözlerini yuttun, demek Aferin."

 

dişlerimi sıkarak başımı kapıya çevirdim. Beni kim hayvan gibi yittiyse, kendisinden girip sülalesinden çıkacaktım ki. tüm grup üyeleri kapının önünde durarak korkuyla arkalarına bakıyorlardı.

 

 

En fazla ne olabilir ki? klasik ellerinde elektrik şok olan zebaniler vardır yani.

 

"Hayvan mısınız lan?" Ben düştüğüm yerde hala dururken Mert, yanıma gelip ellerini belime yerleştirerek ayağa kaldırdı.

 

"Asıl hayvan kapıda!" Emir hızlı, hızlı nefes alarak kapıdan ellerini çekti.

 

"Saçmalamayı kesin!" Mert onlara ters bir bakış atarak gözlerini üzerimde gezdirmeye başladı. "İyi misin? bir yerine çizik falan var mı?" gözleri beni olunca öfkesi gitmiş, yerine merhamet dolu bakışları gelmişti. "İyiyim sevgilim, iyiyim." dedim

 

ela gözleri bana baktığı için mi bu kadar güzeldi? yoksa benim bakışımdan dolayı mı bu kadar güzeldi? bilmiyorum.

 

 

"Yemin ederim kapıda simsiyah bir boğa var!" Sara, panikle ellerini kapıdan çekerek, sırtını duvara yasladı. Gerçekten bu olabilir miydi? yok be evin içinde vahşi bir boğa ne alaka. Onlara kınar bir bakış atarak, başımı iki yana salladım. Saçmalığa bak boğaymış. Yav He, he.

 

"Boğa mı? birde siyah! açılın ben onu sakinleştiririm." Bu kadar da cesaretli olunmaz be Eren.

 

" Saçmalamayı kesin, ne boğası?" Mert de, benim gibi onlara inanmıyordu. Çünkü düşüncesi bile mantıksızken nasıl inanabilirdi ki.

 

Eren, birkaç adım onlara doğru yaklaşarak. Kapının önünden çekilmelerini bekledi. Emir, Utku, Murat, Tarık, Sara, Evra ve biz Eren'e bakarak ciddi olup olmadığını, birkaç saniye sorgulasak da aşırı ciddi durduğu ortadaydı.

 

"O, korkak bakışlarınızı üzerimden çekin!" Ellerini pantolonunun cebine sokarak kendisine ayrı bir hava kattı

 

"Abi bak ben de dedim 'üstüne binerim, boş odaları turlarız' diye ama boğa illa 'ben, seni götünden vuracağım.' diyor" Utku olduğu yere çökerek sırtını kapıya yasladı.

 

"Hayvan korkak olduğunuzu hissetmiştir. Ve sizler kapının önünden çekilin, boğa benim gibi hem sempatik, hem yakışıklı birine zarar vermez."

 

Eren, kendisine överken Mert ve ben hala böğa konusunda. Ciddi olup olmadıklarını sorguluyordu, ki kaptan gelen Şiddetli vurma sesiyle yerimizden sıçradık.

 

Kapının orada grup üyeleri sarsılsalarda kapıyı itmeyi bırakmadılar. Bizi o boynuzlardan kurtaransa kapının Çelik'ten olmasıydı.

 

Korkuyla Mert'in yanına giderek ona sarıldım. Çünkü ne zaman sarılsam içinme bir güven oluşuyordu işlemsizce.

 

"Sizi son kez uyarıyorum! çekilin kapının önünden." Eren'deki artık cesaret mi? yoksa cahil cesaret mi? bilmiyorum, ama eceline koşarak gittiğini büyük bir zevkle izliyordum.

 

"Çekilin lan gitsin de, ebesinin amını tersden görsün." Taner sinirle kapıyı ittirmeye devam eden, evranın bileğinden tutarak kenara çekti. Diğer grup üyelere kapının önünden çekilerek en güvenli duvarın yanına dizediler.

 

"Ebene selam söyle, Erencim." Utkunun resmen korkulan sesi titremişti.

 

korku evi normal bir korku evi değildi. Her odasında ayrı gizemler ve ayrı gerçek yüzler saklıydı resmen.

 

"Kapının önünden çekildiginize göre, o boş yapana çenelerinizi kapatabilirsiniz."

 

"Kardeşim gitme istersen." Mert onu durdurmaya çalışmıyordu, ama linçlemiyordu da.

 

"Arkadaşın haklı, gitme istersen." Dıs ses dakikalar sonra ilk kez bizimle iletişime geçmişti.

 

"Rahat ol toprağım, bişey olmaz bana. " Dört büyük adım atarak kapıya ulaştı. Elini kapının tokmağına koyarak kapıyı açtı. Birkaç saniye bile tereddüt etmemişti, bir saniyelikte olsa geri adım atmayı düşünmemişti. Sanırım insanın korkaklık değil merak ve cesaret öldürüyordu.

 

" Bismillahirrahmanirrahim!" Nasıl bir manzara gördü tam olarak bilmiyorum, ama gördüğü şey karşısında götü korkmuş durumdaydı.

 

Tam olarak ne gördüğüne bakmak için, fazla yaklaşmadan iki adım atarak arkadan omzunun üstünden baktım.

 

"Siktir lan bu bizi yer!" Simsiyah bir boğa ön ayağını yere sürterek bize doğru gelmeye hazırlanıyordu

 

Eren hızlıca açtığı kapıyı geri kapatarak etrafta anahtar aramaya başladı

 

"Canını seven, Allah'ın kulları. Anahtarı bulmama yardım edin." onun o telaşı yüzünden, bizde panik olmuş vaziyette anahtar arıyorduk.

 

"Anahtarı bulmamız zor gibi, en iyisini kapıya yaslanalım."

 

 

Taner, sakin bir şekilde kapıya itmek için birkaç adım atmıştı ki, kapıdan şiddetli çarpma sesi gelince, olduğu yerde put gibi kaldı.

 

 

"Dış ses, gözünü seveyim olaya el at." Sabahtan beri Emir'e yavşayan Utku bile, olaya ciddi bakıyorsa harbi boku yedik demektir.

 

"Sikimde bile değilsiniz. " dedi

 

"Amına koyim, dış sesteki rahatlığa bak." Taner duvarın yanına giderek sakince yere oturdu.

 

"Ben, sizi tabii açmadan uyardım. Ama siz ne yaptınız. Sikileceğinizi bilsenizde o kapıyı açtınız."

 

Adam haklı ama yardım etmesi gerek yoksa boğa katliamına kurban gideceğiz

 

"Söz, bir daha sözünden çıkmayacağım. Yeter ki anahtarı ver!" ne yani Eren dış sese yalvarmış mıydı?

 

Anahtarı aramayı bırakarak sınırın yanına oturdum.

 

" Korkmayın kapı çelikten ve anahtar masanın altında bantlanmış vaziyette, oradan al ve kilitle."

 

Anlamadım şey şu? dış ses hepimize köpek gibi davranıyor eren'e gelince kediden farkı yok

 

"Eyvallah kardeş." Eren masanın yanına koşarak altında bantlanmış şekilde, duran anahtarı alarak hızlıca kapıyı kilitledi.

 

Eren, kapıdan uzaklaşır uzaklaşmaz bir çarpma sesi daha geldi.

 

"Aranızdaki en cesaretli kişi kim?"

 

Hepimiz rahatlamak için derin bir nefes çektiğimizde, dış sesin sorusuyla, o nefes dışarı çıkmaya cesaret edemedi.

 

"BEN!! Artık eren'den daha cesaretliyim." Emir burada korkudan ölmezse, ileride egosundan öleceği kesin. Ne bu hava oğlum!

 

Emir, Eren'in ters bakışlarıyla karşılaşınca, koşar adımlarla Utkunun yanına gitti.

 

"Aferin bebeğime." Utku gay oldu da benim mi haberim yok?

 

Kollarını Emir'e sarılmak için açtığında, Emir ondan da kaçarak Eren' in arkasına sığındı. Daha doğrusu katilinin arkasına geçti!

 

Eren elini Emir'in omuzuna koyarak hafifçe sıktı. "Madem o kadar cesaretlisin, buyur geç masaya." Emir, eren'in arkasına geçtiğini yeni idrak etmiş olacak ki, ufak bir tedirginlikle sadece başına sallayabildi.

 

"Yürü Emir, dünya endamını görsün." Emir, dış sesin cümlesinden gaza gelmiş olacak ki, korkusunu bir süreliğine unutarak. Mankenlik adımlarla masanın yanına yürüyerek üzerine oturdu.

 

"Şimdi masanın üzerine yatar mısın?" waow dış ses kibar olmayı da biliyormuş.

 

Mert'in yanına yanaşarak elini tuttum. Sanki 1bir şeyler ters gidecekmiş gibi hissediyordum, ve bu el bana öyle bir güven ve güç veriyordu ki sanki, dünyaya diz çöktürebilecek güce sahip oluyordum.

 

"Sen iste yeter ki hayatım." Masanın üzerine uzanarak kollarını iki yana açtı.

 

"Eren, masanın yanında sarkan kelepçeleri, Emir' in biliğine ve ayak bileğine geçirir misin?"

 

"Emredersin dış ses." Yavaş adamlarla masaya doğru yürüdü, Mert elimi daha sıkı tutarak duvarın kenarına çekti.

 

"Uyurken, seni izlemeye o kadar çok özledim ki. Siktiğimin evinden çıkalım ğöğüsümde uyutucam."

 

Ağzından çıkan cümleleri gözünün içine bakarak. Mayhoş, mayhoş dinledim.

 

"Buradan her türlü çıkarız da, benim içim tek bir şey yanıyor."

 

"Noldu. anlat bakalım?" Gözlerini kısarak, ağızımdan çıkacak cümleyi bekliyordu.

 

"Senin için hediye almıştım, ve aptal gibi doğum gününü buraya geçireceğiz. Hayır neyime gerekli burayı istemek." Belki bi kaç saat buradaydık ama içimdeki ses onu söylemeyerek tam aksini bağırıyordu. ya çıkamazsak!Belimden tutarak aniden kendi vücuduna yapıştırdı.

 

"Sen, benim en büyük hediyemsin, Ahsen." Böyle kısık söylemişti ki benim dışımda, başkasının duymasın imkansızdı.

 

"Sende, benim en güzel rüyamsın sevgilim."

 

Dudakları yavaş, yavaş dudaklarıma doğru yaklaşırken. Kendimi anın etkisine kaptırarak gözlerimi kapattım.

 

Sanki onun beni öpmesi günlük ihtiyaçlarımdan, daha önemli bir ihtiyaçmış gibiydi.

 

" Romantik anınıza bölmek istemem. Ama dış sesin ikazını duymuyor musunuz?" Sara'nın sesini duyar, duymaz panikle gözlerimi açarak bedenimi Mertden çektim.

 

"Hay dış sesinde, seninde ikazını da sikim." Mert sinirle dişlerini sıkarak kameraya ölümcül bakışlar attı.

 

" Bu bakışın, beni korkutmaz deli oğlan. Sadece zevk verir." benimkinin ve dış sesin delili bölümüne kapışılır.

 

"Buradan çıkalım bakışımla değil, laflarımla korkutacağım."

 

Ben gülmemek için alt dudağımı ısırırken, dış ses mikrofonu ağzına dayayarak, kocaman bir kahkaha attı.

 

" Ergenmisin oğlum sen? ne bu saçma tehditler!" tam takılmalık adamsın dış ses.

 

"Hiç seninle uğraşamayacağım diş ses, ne istiyorsan söyle?" Mert ve diğerleri gibi ben de sıkılmıştım. ama lafları ve gülmesi için burada kalabilirdim.

 

 

"Ama ben, sizinle çok güzel uğraşacağım bebeğim."

 

"Dış ses gözünü seveyim, sen bu ergen aşığı salda yapmamız gereken anlatır mısın?" Mert, Eren'e sen de mi? bakışını atarak Evra ve Taner'in yanına geçti.

 

"Tabii anlatayım güzelim, şimdi hepiniz duvarların kenarına geçin ve orada duran dijital kelepçelerin önünde durarak ellerinizi arkada birleştirin."

 

"Bu ne biçim oyun, ne biçim bilmece gelicek. Gerçekten merak ediyorum?" Murat ohlayarak tarıkla beraber duvarın kenarına geçtiler

 

Ben de, Mert'in yanına giderek elini tuttum. "Sıra bizde sevgilim."

 

"Gidelim bakalım." Muratgil'in yanına giderek kelepçelerin önünde yerimize aldık, biz kenarlara dizildikçe hilal şekli oluşturmaya başladık.

 

"Hadi gençler, sizde gelinde, bir an önce bitsin bu işkence. " Taner'in emriyle Evra yanıma, Utku onun yanına, Taner de Murat'ın yanına geçince hepimiz gelecek bir sonraki talimat beklemeye başladık.

 

"Aferim. Şimdi ellerinizi arkada birleştirin, duvardaki dijital kelepçeler otomatik bir şekilde bileğinizi tutacak."

 

"Amına koyim bu nasıl dijital kelepçe lan!" Taner'in yükselmesiyle dış ses az olsa sinirlenmişti.

 

"Beğenemediysen o zekanı daha çok kullansaydın da, kalitelisini üretseydin."

 

"Işim olmaz, öyle şeylerle."

 

"Çünkü aq seviyen, o işleri için yetersiz.

 

"DIŞ SES VURDU VE TOP AĞLARDA!" Emir yattığı yerden hafif başını kaldırarak, kamerayı çapkın bir bakış attı.

 

Taner hariç, hepimiz dış sesin laflarına istemsizce kahkaha attık.

 

"Koca bir aferin size, benim mi arkamdasınız? yoksa dış sesin mi belirsiz?" Taner bize kınar bakışlar atarken, biz hala gülmeye devam ediyorduk.

 

"Ayy yeter! Şimdi gülmekten altıma yapacağım." Evra

gülmemek için dudağını ısırmaya başladı.

 

"Yeter bu kadar zevzeklik! bileştirin ellinizi arkada." Gülmemizi yarıda keserek, ellerimizi arkada birleştirdik. Dijital kelepçeler yılan gibi hareket ederek bileklerimizle kitlendi.

 

Bu korku evine gelmeseydik, böyle bir teknolojiden haberimiz dahi olmayacaktı. Allahın hikmeti işte, kim bilir daha bu evde ne teknolojiler saklı?

 

"Kelepçeler tel tokayla veya herhangi bir şeyle açılmaz. Hepsi tek bir şifreye bağlı, sizden ricam lütfen uğraşıp bozmayınız." yok Amına koyim harbiden bu nasıl teknoloji?

 

"Emredersin başkan. " Eren, resmen dış sesin hayranı olmuştu.

 

"HAZIRSANIZ, GÖSTERİYİ BAŞLATIYORUM!"

 

"Gönder gelsin." dedim

 

Ne kadar korksam da oyun için çok hevesliyim.

 

"Şimdi hepiniz sözde en yakın arkadaşsınız ya, peki birbirinizden sakladığınız sırları öğrenmeye hazır mısınız?"

 

Hepimiz korkuyla birbirimize baktık, nasıl bir oyunun içine düşmüştük biz, nasıl bir tuzaktı bu?

 

Neler bekliyor, nasıl bir sırlar ortaya çıkacaktı?

 

"Ne saçmalıyorsun dış ses?" Emir, masadan başını kaldırarak kameraya baktı. Resmen o canlı teni gitmişti.

 

"Şimdi görürsün emirciğim." projeksiyonun ışığı görebileceğimiz şekilde karşı duvara yansıdı, yansıma da ilk çıkan "EMİR ALPASLAN" adlı dosya oldu. Baştaki her kimse bizi çok iyi tanıyordu. Ama niye hepimizin dili lâl olmuştu? bilmiyorum. Belkide biliyordum...

 

"KENDİ, KÖTÜLÜKLERLERİNİZLE YÜZLEŞMEYE HOŞ GELDİNİZ!!"

 

 

.....

 

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYINIZ.

 

 

Bölüm sonu, ne hissettiniz?

 

Ne gibi sırlar ortaya cıkacak?

 

Merak ettiğiniz veya şöyle olsa daha iyi olurdu dediğiniz yer varsa söyleyiniz?

 

 

Loading...
0%