@_beyzanurcgrmn_
|
Keyifli okumalar dilerim. Bir bak tarihe _______________________
Sorun yoktu. Sonuçta sadece geri bas demiştim. Gayet normal bir cümle. Yiğit elini uzatmıştı. "Tim komutanı, Yüzbaşı Yiğit Aral." Ayaz, Yiğit'in elini tutup sıktı. "Memnun oldum komutanım." Okan baş selamı vermişti. "Teğmen Okan Bayraktar." Sonra da Ömer. "Teğmen Ömer Erdem. Aramıza hoş geldiniz komutanım." Ve sıra bana gelmişti. Yüzüne baktığımda gülümsüyordu. Ama gözlerinde şaşkın bir ifade de vardı. "Üsteğmen Umay Yücesoy." Önüme döndüğümde Yiğit'in kaşlarının çatık olduğunu fark ettim. Gözünden bir şey kaçması imkansızdı zaten. Albay, Ayaz'ı da alıp çıkmıştı. Ömer ve Okan sohbet ederek mekanın yolunu tuttular. "Güzelim?" Evet soru sormadığı halde bir cevap bekliyordu. Yanına yaklaşmıştım. "Sabah gelirken Ayaz üsteğmen ile karşılaştık. Geri bas dedim de adama." Sırıtıyordum. "Bir sorun çıkardı mı?" Canım sevgilim, bana o kadar güveniyordu ki sıkıntının benden çıkmadığına emindi. "Hayır. Hiçbir şey demedi bile. Bir sorun varsa eğer; çıkartan benim." Kolunu omuzuma attı. "Belâlı sevgilim benim." Kolunun altından çıkıp bir adım yana kaydım. "İkinci bir vakayı kaldıramam." Yüzü asılmıştı. "Çok kızdılar mı sana?" diye sordu. Başımı iki yana salladım. "Bana yapacakları ve söyleyecekleri hiç umurumda olmadı ama sana sesini yükseltme ihtimalleri bile içimi acıttı." Koluna tutundum. "Umay ne yaparsa yapsın ona bir şey demezler ama Asena'ya askeri konularda bazen kızabilirler. O yüzden acımasın hiçbir yerin. Canın acırsa kalbim üzülür." Kolunun üzerindeki elimi tutup beni kendine çekti. "Kalbini yerim senin." Az önce uyarmıştım oysaki. Çenemi kavrayıp yüzümü yüzüne çevirdi. "Tadın damağımda kaldı." Başparmağı alt dudağımın üzerinde geziyordu. Sadece alkol mu sarhoş ederdi bedeni yoksa karşımdaki gözler de buna dahil miydi? Dudaklarım kıvrılınca parmağı kıvrılan çizgiyi takip etmişti. "Yiğit?" Gözleri bir an gözlerime tırmanıp tekrar aşağı indi. Şu an kendisine ulaşamıyordum. Yanağımdaki elini tutup aşağı indirdim. Hemen ardından geri çekilmiştim. "Burada olmaz. Dikkat etmeliyiz. Askeriz biz." Bana hak veriyor olmalıydı ama bu durun hoşuna gitmemişti. Mekana ilerledik beraber. Üçlü koltukta yan yana oturmuştuk. Başımı omuzuna yaslayıp Okan ve Ömer'in sohbetini dinledim. "Yeni üsteğmeni nasıl buldunuz?" Ben yorum yapmayacağım. "İyi anlaşırız diye düşünüyorum." Okan'ın bu kadar iyimser olması bazen can sıkıcıydı. "Aramıza yine kadın bir komutan gelir diye düşünmüştüm." Sırıtmaya başladım. "Ayaz üsteğmeni de ayarlayabilir sana." Ömer yüzünü buruşturmuştu. Gülmeye başladım. O sırada kapı çaldı ve odaya Ayaz girdi. "Girebilir miyim komutanım?" Yiğit başını aşağı yukarı salladı. "Gel otur." Bakışlarımı başka bir yöne çevirmiştim. "Asker olacağın aklımın ucundan bile geçmezdi." Galiba benimle konuşuyordu. Yüzüne baktım. "Hayat bazen şaşırtıyor, komutanım." Ortamdaki sessizliği Ömer bozmuştu. "Nerden tanışıyorsunuz?" Çok rahat sorduğunu fark edince boğazını temizleyip yeniden denedi. "Pardon komutanım. Umay üsteğmenimle tanışıyor musunuz?" Ayaz, önemli değil der gibi başını sallamıştı. Rahat birine benziyordu. "Yolda karşılaştık. Arabasından inip üzerime doğru yürüdü. Biraz daha inat etseydim vururmuş beni. Silahı da var zaten." Şimdi bir şey derdim ama neyse. "Biz de bir olayda tanışmıştık. Hırsızı yakalamıştı. Kader, Umay üsteğmenimle bizleri olaysız tanıştırmıyor." Doğru. "Acelem vardı. O yüzden biraz sert bir çıkışım oldu." Yiğit ile göz göze geldik. Gülümsüyordu. Şimdi nasıl erimeden durabilirim ki. "Rahat ol. Ben unuttum bile. Sorun etmene gerek yok." Ayaz'a bakıp genişçe gülümsedim. "Etmiyordum zaten ama yine de sağ olun." Kaşları havalandı ardından gülmeye başladı. "Ne demek küçük hanım vazifemiz." Yiğit kaşlarını çatıp Ayaz'a baktı. "Karargahta kelimelerimize dikkat ediyoruz." Ayaz hafifçe arkasına yaslandı. "Komutanımızdan ne gördüysek onu yapıyoruz komutanım." Yiğit'in kaşları havalanmıştı. "Karargahın ortasında sevgilinizle..." Devamını getirmemişti. "Yiğit'in sevgilisi mi var?" Sesim oldukça yüksek çıkmıştı. Gözler oldukça şaşkın bir şekilde bana dönmüştü. Bir dakika ya. O benim "Pardon." Sırıtarak arkama yaslandım. Önce Okan ve Ömer ardından da Ayaz gülmeye başlamıştı. Aklım bir karış olmasına rağmen hala bu adam bana hayran hayran bakabiliyordu. Elimi tutup tersine dudaklarını bastırdı. Ayaz'a döndüğünde ciddi haline bürünmüştü. "Komutanının söylediğini yap, yaptığını yapma." Sevgilimi sonuna kadar destekliyorum. Bizimle alay etmeleri bitince tanışmaya geçmişlerdi. "Urfalıyım ben." Konuşmanın ortasına daldım. "Dürümünüzü yiyebildiniz mi?" Hafifçe karnını okşadı. "Sabah sabah dürüm mü yiyorsunuz?" Ben de çok şaşırdım Okan. "Normal bir dürüm değil. Urfa yiyorum ben. Sabahları güne güzel başlamam için gerekli." Ben de yemek yemeyi seven biriydim ama geceleri daha çok ağır yiyecekler yemeyi tercih ederdim. Kim daha anormal karar veremedim. Yiğit birden ayağa kalkmıştı. "Çok tembellik yapmaya başladınız. Eğitim için bahçede toplanın." Şaka olsun. Kolundaki saate bakı. "Hazırlanmanız için sadece on dakikanız var." Bana öpücük atıp odadan çıkmıştı. Gerçekten mi, Yiğit? "Gitmiyor muyuz?" diye sordu Ayaz, henüz ayaklanmadığımızı gördüğünde. "Nereye? Ölüme mi?" Ömer'e bakıp başımı salladım. "O kadar mı kötü?" Aynı anda başımızı salladık. "Kötü." "Çok kötü." "Acımasız." "Sana bile mi?" "Bana bile." Ayağa kalkıp Ayaz'ın karşısına geçtim. "Aramıza asıl şimdi hoş geldiniz." Havalı bir şekilde kısacık saçları arasında elini dolaştırdı. "Eğitimde ter dökmeyen savaşta kan dökermiş. Hazırım ben." Yazık. "Affedersiniz ama götümden bile ter döküyorum. Bunu kastettiklerini sanmıyorum." Ömer çok açık sözlüydü. Kıkırdayıp çıktım. Hızlıca hazırlanıp çıkmıştım. İçtima alanına doğru ilerlerken Yiğit'i görmemle adımlarım yavaşlamıştı. Kol kasları kısa kollu tişörtünden fırlamıştı. Zehir'in başını okşuyordu. Yaklaşan adımlarla omuzumun üzerinden arkama baktım. "Komutanın olduğumu öğrendikten sonra korkacağını düşünmüştüm." Gülmüştüm. "Rabbimden başka bir şeyden korkacak olsaydım Türk askeri olmazdım." Başını eğip güldü. "Umay!" Çığlık sesiyle Öykü'ye döndüm. Bir bana bir de Ayaz'a bakıyordu. Hızlı adımlarla dibime kadar gelip kolumdan çekiştirdi. "Tanıştırayım; karargahın biricik doktoru Öykü Aksoy ve kıdemli üsteğmen Ayaz Aslan." Gözlerime baktı. Ne demek istediğini anlayabiliyordum. "Memnun oldum Öykü Hanım." Öykü gülümseyip baş selamı verdi. "Ben de memnun oldum komutanım. Sabah ki olay için de kusura bakmayın." Abartmasak mı? "Unuttum bile." "Asena!" Bozkurt'un sesi kulaklarıma ulaşmıştı. "Hava soğuk. İçeriye gir." Öykü'yü uyarıp Yiğit'in yanına gittim. "Emredin komutanım!" "Ben emretmem rica ederim. Ama sen emredebilirsin." Fazla yakın olmamaya özen göstererek yüzüne yaklaştım. "Eğitimi yapmadan bitirsen mi?" Gülümsedi. Hatta kahkaha atacak gibi oldu. Gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldı. "Seni çok seviyorum güzelim." Duruşunu dikleştirdi. "Hazır mısınız Bozkurt timi?" Göz devirip diğerlerinin yanına geçtim. "Bize eşlik edeceğinizi söylemiştiniz komutanım." Yiğit, Umay'a asla kıyamıyordu ama Bozkurt, Asena ile inatlaşmaya bayılıyordu. "Yeni üyemize hoş geldin eğitimini verdikten sonra eşlik ederim." Koca alanda gözlerini gezdirip tek tek yüzümüze baktı. Ben de biraz fazla oyalanmıştı. "Önce ısınalım. Hava soğuk. Elli tam tur diye düşünüyorum. Var mı arttıran?" İtiraz etmek için ağzımı açmıştım. "Asena altmış diyor. Var mı arttıran?" Ben öyle bir şey demedim. Timdekilerin bakışlarını, kızgın bakışlarını, üzerimde hissediyordum. Ses çıkmasın diye nefes alıp vermeyi kesmeyelim diye olsa gerek Yiğit altmış turda karar kılmıştı. "Seninle görüşeceğiz Asena." Ömer beni tehdit etmişti ve Yiğit duymuştu. "Akrep, senin yetmiş oldu." Ayaz gülmeye başladı. "Aslan, sen de eşlik edersin." Tepki vermesi için Okan'a baktı ama istediğini alamadı. Yiğit'in sert tondaki ricasıyla koşmaya başlamıştık. Uzaklaştığımızda kahkaha attım. "Rütbeli sevgilin olacak işte." Ayaz'a bakıp göz kırptım. "Kıskanmayın komutanım. Çalışın sizin de olsun." Dört saat eğitim görmüştük. Koskoca iki yüz kırk dakika. Son bir saat bize eşlik etmişti. Biz nefeslerimizi düzene sokmaya çalışırken o başımızda dikilmişti. "Bu kadar çabuk pes edeceğinizi düşünmemiştim." Başımı kaldırıp yüzüne baktım. "Karargah dışına çıkınca görüşeceğim ben seninle." Söylediğimi anlamamıştı çünkü sesim içime kaçmıştı. "Üzerini değiştir. Terin soğumasın." Kalkmam için elini uzattı. "Çok düşüncelisin." Elini itip kendim ayağa kalktım. Hızlıca yanağımı öpüp geri çekildi. "Senin tribini yerim. Seni komple yerim." Elindeki kamuflaj ceketi omuzuma bıraktı. "Üzerini değiştir. Hasta olmanı istemiyorum. Sonra odama bekliyorum." Rüyanda... * Duş aldıktan sonra üzerimi değiştirmiştim. Tarağımı alıp Yiğit'in odasına girdim. Pencereden dışarı bakıyordu. Sözde gelmeyecektim. Kollarını iki yana açtı. Sarılmayıp koltuğa yayıldım. "Her yerim ağrıyor." Sarılmadığım için bozulmuştu. Yanıma oturup bedenimi kolları arasına aldı. "Her yerine masaj yaparım ben senin. Her yerini öperek iyileştiririm." Başımın üzerine dudaklarını bastırıp elimdeki tarağı aldı. "Bugün benim eve gelmelisin. Sana masaj yapacağım." Asla hayır demezdim. Arkama yaslandım, Yiğit'in göğsüne. "Bana uyar." Saçlarımı tarayıp okşadıkça mayışıyordum. Kapı tıklatılınca doğrulmuştum. "Gir!" Gelen kişi Ömer'di. "Ne var lan?" Adam bir nefes alsaydı. "Aleyküm selam." Gelen kişi selamı vermiyor muydu? "Kısa kes Ömer!" Ömer karşımızdaki deri kaplı tekli koltuğa geçip oturdu. "Abi, Ayaz üsteğmen otel arıyordu. Lojmanda boş ev yokmuş. Ev bakmaya da fırsatı kalmamış. Ben de ev bulana kadar sen gel Yiğit'te kal dedim." Yiğit kulaklarımı kapatıp küfür etti. Duymuştum. Maalesef. "Niye bu kadar tepki verdin ki? Sen misafirperver biriydin." Bizim masaj işi nanay. Yiğit derin bir nefes alıp verdi. "Kalsın tabi. O da aileden biri sonuçta. Ama önce bana mı sorsaydın? Belki evde bir işim vardır. Ha?" Ömer'in gözleri ikimiz üzerinde gezip durdu. Aklından iyi şeylerin geçmediğine eminim. Hiçbir şey söylemeden kalkıp gitmişti. Umursamayıp sırtımı yasladım. Kaldığımız yerden devam ettik. Mesai bitiminde Evlerimize dağılmıştık. Yiğit'in hayalleri yıkıldığı için oldukça üzgündü ama Ayaz'a da bir şey belli etmek istemiyordu. Benim de oldukça uykum vardı. Bir an önce eve geçip uyumak istiyordum. Arabadan inip Yiğit'e sıkıca sarıldım. "İyi geceler sevgilim." Alnıma uzunca dudaklarını bastırdı. "İyi geceler portakal çiçeğim. Yalnız değilsin. Bunu sakın unutma." Ayak ucumda yükselip dudaklarına tüy kadar hafif bir öpücük bıraktım. "Sen de seni sevdiğimi sakın unutma. Ne olursa olsun seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğim." Birkaç adım uzaklaşıp ona döndüm. Gülümseyerek el salladım. "SENİ SEVİYORUM GÜZEL KADIN!" Her gün mahallede sesimizi illaki duyuracaktı. Sırıtarak apartmana girip evime çıktım. Huzurlu bir uyku beni bekliyordu. Eve girdiğim gibi telefonum çalmaya başladı. Arayan tabii ki de Yiğit'ti. Aramayı cevaplayıp kulağıma yasladım. "Bu kadar çabuk mu özledin sevgilim?" Karşıdan gülme sesini işitiyordum. "Ben seni yanımdayken bile özlüyorum ama operasyon varmış. Seni bekliyorum." Eve girmemi bekleseydiniz keşke. _______ Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayalım. Kendinize çok iyi bakın. |
0% |