Yeni Üyelik
32.
Bölüm

32.Bölüm

@_beyzanurcgrmn_

İyi okumalar dilerim.

🇹🇷Bizim VATAN sevgimiz kulağımıza okunan Ezan ile başladı, arkamızdan okunan Sela ile biter...🇹🇷

_______________________


Toplantı odasında sessizlik hakimdi. Yiğit sağ olsun bugün epeyi yorulmuştuk. Dinlenemeden üstüne operasyon çıkmıştı. Kollarımı birbirine dolamış arkama yaslanmıştım. Şu an uykum vardı ama helikoptere bindiğim gibi kaçacağına emindim.

"Güzelim?" Başımı Yiğit'e çevirdim. "Neden konuşmuyorsun?" Gülümsedim. "Konuşayım mı?" Başını aşağı yukarı salladı. "Konuş. Hiç susma. Seni bir ömür dinlerim ben." Başımı omuzuna yaslayınca saçlarımın üzerinden öpmüştü.

Gözlerimi karşıdakilere çevirince dudaklarımı birbirine bastırdım. Ayaz ve Ömer garip yüz ifadeleriyle bizi izliyorlardı. Ayaz, aramıza katılalı yirmi dört saat bile olmamıştı ama sanki her zaman bizimleymiş gibi bir uyumu vardı. Kimse yabancılık çekmiyordu.

"Komutanım iyi ki geldiniz. Bunlar, Öykü yengem de aralarına girince, dört kişi beni dışlıyor. Sap gibi kalıyorum." Ayaz, Ömer'in omuzunu sıvazladı. "Artık yalnız değilsin, kardeşim. Biz ikimiz beraber onları dışlarız."

Masanın üzerindeki su şişesini aldım elime. "İlk gününüzde operasyon çıktı. Umay üsteğmenimde de öyle olmuştu." Şişenin yarısını bitirmiştim. "Nasıl bir operasyondu?" Gülümsemiştim. "Adamı diri diri yaktım. Zevk vericiydi." Gözlerini Yiğit'e çevirmişti. Onay bekliyordu. "Annem ve babamın şehit olmasına sebep oldu. Acısız ölüm onun için ödül olurdu. Oradan uzaklaşana kadar yalvarışını ve acı yakarışlarını dinledim."

Yiğit elimi tutmuştu. "Başın sağ olsun. Bilmiyordum." Ayaz'ın geldiğinden beri ilk defa yüzünün asıldığına şahit olmuştum. "Vatan sağ olsun. Bildikten sonra da bir şey değişmesin." Başını aşağı yukarı salladı. "Değişmez. Benim için her zaman küçük hanım olarak kalacaksın."

Sevdiğim adama döndüm. "Acıktım ben." Avucunu yanağıma yasladı. Başparmağı yanağımı okşadı. "Alırım şimdi ben güzelime bir şeyler." Devam edememiştik çünkü albay gelmişti.

Albay operasyon üzerinden kısa bir geçiş yapmıştı. Hepimiz üzerinde gözlerini gezdirmişti. "Niye sadece sen mutlu gibisin?" Üzüntümü iyi saklarım da ondan. "Onlara kelle kalmayacağı için üzülmüş olmalılar komutanım. Tüm leşler şahsıma ait bir eser olacağına emin olabilirsiniz." Albay Yiğit'e bakmıştı.

"Asena'nın yaptıklarından ve yapacaklarından sen sorumlusun." Başladı benim mesai. "Kimseyi riske atmayacağına eminim. Kendisine güveniyorum." Göz ucuyla Yiğit'e baktım. Bu adamı seviyorum. "Seni de kendisine benzetmiş." Neyim var benim? "Gurur duyarım." Bu adamı çok seviyorum.

"Sizi Paşa'ya bırakıyorum." Ben uğraşamadım o uğraşsın der gibi. Operasyon ile ilgi birkaç şey ekleyip çıkmıştı.

"Paşa?" Ayaz'a bir şok dalgası daha. "Süleyman Yücesoy." Kaşlarını çatmıştı. "Umay üsteğmenin dedesi oluyor." Sandalyeyi geriye doğru çekti.

"Sana dokunan ölmez."

"Ölmek için yalvarır."

Ayağa kalkıp karşıma geçmişti. "Kardeşiz değil mi?" Yiğit aramıza girdi. "Hazırlanmanız için sadece on dakikanız var, Bozkurt timi!" Elimi tutup toplantı odasından çıkarmıştı. Hazırlanmak için teçhizat odasına iniyorduk.

"Hatırlat da müsait bir zamanda seni öpeyim." Ciddiyetini bozmamak için büyük bir çaba sarf ediyordu. "Operasyon bitiminde görüşelim üsteğmenim." Gülümsedim. "Emredersiniz yüzbaşım."

Teçhizat odasına girip hızlıca hazırlanmaya başlamıştık. Helikoptere bindiğimizde elimde tost ve meyve suyu vardı. "Çay iyi giderdi aslında." Ömer elimdekine uzanmaya çalışıyordu. "Elindekilere şükür et." Tostu Ömer'den uzaklaştırmıştım. "Bir parça versene." Başımı iki yana salladım. "Operasyon sırasında ölürüm. Sonra bana bir parça tost vermediğin için vicdan azabı çekersin." Yiğit elini uzatıp Ömer'in kafasına vurdu. "Saçma sapan konuşup sinir etme beni."

Tost ile bir süre bakıştıktan sonra yemeye devam etmiştim. Karnımı doyurduktan sonra üzülürdüm. Karnımı doyurduktan sonra yüzümdeki maskeyi indirip bareti başıma geçirdim. Arkama yaslanıp gözlerimi kapattım.

"Şu an ne yapıyor biliyor musunuz?" Ömer yine sessizliği bozmuştu. "Ne yapıyor?" Ayaz konuşmuştu. "Umay'dan Asena'ya geçiş yapıyor." Neyim ben örümcek adam mı? "Ömer, ne çok boş yaptın? Sus artık." Okan, Öykü'yü özlemiş olmalı, şimdiden.

Helikopter ile belirlenen bölgede ayrılmıştık. Bundan sonrasını kendimiz gidecektik. Hava oldukça soğuktu. Düşüncelerimi bile donduracak cinsten.

Yiğit ile yan yana yürüyorduk. Gökyüzünde parlayan dolunaya baktım bir süre.

"Bugün bizim günümüz."

Yüzünü yüzüme çevirdi. Kömür karası gözleri beni evimdeymiş gibi huzurlu hissettiriyordu. Söylediğimi anlamamıştı. Silahımın ucuyla gökyüzünü işaret ettim. Başını kaldırıp bakmıştı. Dolunayın yansıması vardı gözlerinde.

"Bozkurt ve Asena'nın günü."

Gözlerini tekrar gözlerime çevirdi. Yüzündeki maskeden sadece gözleri görünüyordu ama gülümsediğini anlayabiliyordum.

"Karanlık çökünce tüm günler de tüm dağlar da bizimdir. Bilirsin ki; kurtlar kısıtlanmaya gelmez."

Ömer arkamızdan ulumaya başlayınca gülmeye başlamıştım.

"Koç yiğidim, Bahadırım, Ozanım
Alp Dadaşım. Yağız Efem, Ozanım
Bir narada dokuz tümen bozanım,

Tuğ kaldırıp yürüyecek Bozkurdum!
Tanrı Türkü koruyacak Bozkurdum!

Dört yaman sızım var inceden ince;
Vatanca, Bayrakça, Törece, Dince.
Ay yıldızın ışığını görünce,

Arsız otlar çürüyecek Bozkurdum!
Tanrı Türkü koruyacak Bozkurdum!"

Bir süre Şahlanış Marşını mırıldanmıştım, kendi kendime. Çevremde gezdirdiğim gözlerimi, marşın son kelimesinde sevdiğim adama çevirmiştim.

"Bozkurdum."

"Adımı ne de güzel söylüyorsun sen öyle." Ses tonundaki hayranlık kırıntıları içimi ısıtmıştı.

Diğerlerinden sesime övgüler almıştım, yol boyunca. Keskin nişancılığımı konuşturmak adına onlardan ayrılacağım noktaya gelmiştik. Tek tek üzerlerinde gezdirdim gözlerimi. "Dikkat edin." Ömer gülmüştü. "Yalnız kalacak kişi sensin. Asıl sen dikkat et." Sniper'ı her iki omuzumun üzerine koyup havalı olduğunu düşündüğüm bir şekilde onlara baktım.

"Yalnız olduğumu kim söyledi?" Ömer, sağıma soluma bakmıştı. Evet kimse yoktu.

Başımı göğe kaldırıp indirdim. Ömer'e göz kırpıp arkamı döndüm. Arkamdan ıslık seslerini duyuyordum. Hayır, operasyona değil de eğlencesine dağ gezisi yapmaya gelmiş gibiydik. O şekil rahatlıktı bizimki.

Yerimi alıp hazırlıklarım bitiğinde bunu bildirmiştim.

"Önceliğiniz kendi canınız olsun. Kimsenin burnu bile kanamadan bu operasyonu bitireceğiz. Asena senin atışınla başlıyoruz." Başlayalım bakalım.

Önceliğim nöbetçilerdi. Beni bulamazlardı ama diğerleri için sorunları ortadan kaldırmak benim görevimdi. Ön tarafta bulunan beş kişiyi gözümü kırpmadan vurmuştum. "Sahne sizin."

"Sen hep böyle misindir, Asena?" Soruyu soran Ayaz'dı.

"Nasılım?"

"Biz de buradayız. İki üç leşte biz alsaydık."

Göz devirip dışarı çıkan iki kişiyi de vurdum. "Eliniz de gözünüz de var komutanım. Hızlı davranın vurun. Sizi engelleyen yok." Ömer'in benim her zaman halim hakkındaki konuşmalarını duymazdan geldim.

"Aslan sen benimle gel. Köye doğru ilerleyeceğiz. Asena emir komuta sende." Lazeri tam teröristin alnına hizalamıştım. Gözleri kocaman açılmıştı. Kaçmasına müsaade etmeden vurdum, gülümseyerek. "Emredersiniz komutanım."

Yiğit ve Ayaz'ın gidişinin üzerinden on beş dakika geçmişti. Görünürde öldürülecek kimse kalmamıştı fakat tedbir amaçlı yerimden ayrılmıyordum.

"Ben arka tarafı kontrol edeceğim." Ömer görüş alanımda değildi.

"Hayır, Akrep yerinde kal."

"Bir kere de biz çılgınlık yapalım."

"Akrep! Sana yerinde kal dedim."

"Komutanı duydun Akrep."

Ömer ne beni ne de Okan'ı umursamıştı. Yerinden kalktığını duyabiliyordum. Son kez uyarmak için dudaklarımı aralayacağım vakit kulaklarım kurşun sesiyle dolmuştu. Kayanın öbür tarafına saklanan iti bulup vurmuştum.

"Ömer!"

Hayır. Hayır, lütfen düşündüğüm şey olmasın.

"Sana da çılgınlığını da sıçayım, Ömer!"

"Ne oluyor, Kartal?"

"Vuruldu."

"Ömer ses ver." Ömer'den bir tepki alamıyordum.

"Kartal sen yerinde kal. Ben kontrol edeceğim." Sesim oldukça sinirli çıkmıştı. Titrememesi için kendimi sıkmıştım.

"Ömer beni duyuyor musun?" Cevap gelmediği her saniye de kalp atışlarım artıyordu.

Adımlarımı hızlandırıp Ömer'in olduğu yere geçtim. Görüş alanıma girdiğinde yerde yatıyordu. Koşarak yanına gittim. Göz göze gelince gülümsedi. Eğilip başına yapıştırdım.

"APTAL! BEN SANA YERİNDE KAL DEDİM, DEĞİL Mİ?" Sesim neredeyse dağlarda yankılanmıştı. "Kulaklığım çıktı." Üzerine bakıp hasar tespiti yaptım. "Nerenden vuruldun mal?!" Sol kolunu işaret etmişti. Sol kolunu tutup kaldırınca inlemişti. Alnına vurdum bu defa. "Beyinsiz."

Fenerle kolunu kontrol etmiştim. Kurşun sadece sıyırmıştı. Çantamdan sargı bezini çıkarıp sıkıca sardım. Her sıktığımda sesi çıkıyordu. Öldürmediğime dua etsin. İşim bittiğinde Okan gelmişti. Ömer'in kafasına vurdu.

"Senin olmayan beynini-" Devamını getirmemişti.

"Etraf temiz komutanım." Ben de Okan da fazlasıyla sinirliydik. Ömer'in umurunda değildi.

Telsizimi çıkardım. "Asena konuşuyor," Ters ters Ömer'e baktım. "Dinliyorum seni Asena." Arkama dönüp başımdaki kaskı sonra da yüzümdeki maskeyi çıkardım. Nefes almaya ihtiyacım vardı. "Akrep vuruldu. Kurşun kolunu sıyırmış." Karşıdan birkaç saniye ses gelmedi. "İyi mi?" Yiğit'in sesi tonu değişmişti. "İyi." Okan arkamda Ömer'e küfürlerini saydırıyordu.

"Orayı temizleyip aşağıdaki köye gelin." Okan'a başımla işaret verdim. "Geliyoruz komutanım." Okan, Ömer'i tutup kaldırdı. "Biraz abarttınız sanki. Alt tarafı bir sıyrık." Gözlerimi Ömer'in gözlerine değdirdim. "Karargaha döndüğümüzde bu hareketlerin cezasız kalmayacak. Gidinceye kadar da sesini duymak istemiyorum. Hala utanmadan nasıl konuşuyorsun, anlamış değilim." Gülmeye başladı.

"Ölme-"

"Kes sesini!"

İşaret parmağımı Ömer'e doğru salladım. "Bir daha sözümden çıkacak olursan seni pişman ederim, Teğmen Ömer Erdem. Şimdi kes sesini." Elimdeki bareti kafasına vurdum. "Annem ve babamın acısını hala yüreğimde taşırken başka bir acıyı kaldıramam. Haksızsın. Her şeyi dalgaya vurup geçemezsin. Son kez söyleyeceğim. Kes sesini ve önüme düş!"

Etrafı bir kez de ben kontrol etmek istemiştim. Arka tarafa doğru ilerlemeye başladım. "Yalnız gitme." Omuzum üzerinden Okan'a baktım. "Burada emirleri ben veririm."

*


Köyde bulduğumuz hemşire Ömer'in koluna pansuman yapıyordu. Dinlenmek için boş bir oda vermişlerdi bize. Başım, Yiğit'in omuzundaydı. "Askerlerin beni çok üzüyor." Saçlarımın üzerine dudaklarını bastırdı. "Karargaha dönelim ben hepsine göstereceğim."

Başımı biraz aşağı indirip kalbinin üzerine yasladım. "Beni asla yalnız bırakma olur mu?" Kollarını bedenim üzerine sarmıştı. "Bırakmam. Yalnız değilsin portakal çiçeğim. Her zaman yanında olacağım."

_______________________

Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum.

Hoşça kalın.

Loading...
0%