
Şaka gibi ama kitap kimse tarafından okunmuyor şuan, kendi kendime yazıyorum kalıyor öyle.
İllaki keşfedilecek diyorum ama kaçıncı bölüme geldim hâlâ tık yok, neyse her şeyde bir hayır vardır.
Ne zaman okunmaya başlanır bilmiyorum ama okuyan kişi lütfen yorum ve oyunu ihmal etme💕
İyi okumalarr 💐
* ੈ ♡ ⸝⸝🪐 ༘ ⋆⏱
Venüs krallığı/ Alya'nın evinin arkası
"Seni gören kişiyi hâlâ bulamadınız mı?" İki robot sokak köşesinde durmuş, etrafta kimse olmasa da temkinli davranmaya çalışıyorlardı. Yıllardır yaptıkları bir şeydi, profesyonel olmuşlardı artık.
"Hayır kaç kez gittim o alışveriş merkezine yine de bulamadım onu! O binanın çevresini aradım ama yer yarılmışta içine girmiş gibi hiç bir yerde bulamadım." Eldiven takılı elini sinirle saçlarının arasından geçirdi. Bu konu canını fazlasıyla sıkıyordu. Aklından bir türlü çıkmayan o hatıra ile öfkeyle dişlerini sıktı. "Zaten aynı gün içinde birilerine ötmüş hemen, sisteme girmeye çalıştılar!"
Duyduğu şeylerle endişeyle karşısındaki bedenin eldivenle kaplı ellerini tuttu. "İyisin değil mi sana bir şey olmadı?" Sinirli olan beden endişeli bir şekilde karşısında duran kız robota gülümsedi. Sinirlerinin anında ortadan kaybolduğunu hissetti, garipti bu çünkü siniri kolayca ortadan kaybolan birisi değildi.
"Endişelenecek bir şey yok, sadece o aptaldan tokat yedim. O kadar aptal ki, ilk onu mahvedeceğim." Elleri hâlâ onun elini tutarken o da gülümsedi. "O kadar çok korkuyorlar ki bizden, geçen prens ve o kız konuşurken duydum. Onlar da bizim onlardan daha güçlü olduğumuzun farkındalar, bu düşünce bile onları ne kadar korkutuyor bir görsen acaba gerçekten var olduğumuzu bilseler ne yaparlar çok merak ediyorum" ikisinin de ağzından bir kahkaha fırladı, biri robotik bir kahkaha iken diğeri korkunç bir şekilde insan kahkahasıydı ve ayırt etmek neredeyse imkansızdı.
"Sahi" dedi daha yeni aklına gelenle "sen kime çalışıyorsun da bu prens sürekli o eve gidiyor?" Merak dolu sesiyle kız omuz silkti. "Juliet diye bir kıza, burnu havada garip bir kız."
"Önemli biri değil mi yani?" Şaşkınlık dolu sesiyle konuştu. Önemli biri değilse, prens niye her gün onun evindeydi?
"Sanmıyorum, fotoğrafını aktarayım mı sana?" Umursamaz sesine karşın bu konuya takılan erkek robot kafası karışık bir şekilde kafasını salladı. Saniyeler içinde iki robotik beyin arasında bir aktarma yaşanırken, gördüğü yüzle erkek robotun ağzı şokla açıldı.
"Bu o!" Diye bağırdı sinir ve heyecanla.
"Ne?" Bu anlamsız yükselmesini anlamayan robot ona baktı.
"Bu kız, kolumu gören kişi!" Ardından uzun süredir aradığı kişiyi bulmanın sevinciyle devam etti "tam burnumuzun dibindeymiş ha?" Ve keyifli bir kahkaha.
* ੈ ♡ ⸝⸝🪐 ༘ ⋆⏱
"İnsansı robotların olması savaş demek biliyorsunuz değil mi?" Gözlerini önündeki taştan çekmeden konuştu.
"Evet!" Diyerek ayağı kalktı "bu yüzden onları daha da ilerlemeden durdurmalıyız!" Heyecanlı sesine karşın iki beden fazlasıyla keyifsizlerdi.
"Onları durduramayız Juliet" umutsuz bir şekilde konuştu.
"Uranüs! Ne yapacaksın oturup her şeyin mahvolmasını mı izleyeceksin?!" onun bu haline sadece omuzlarını silkmekle yetindi, Venüs sohbete dahil olmuyor öylece taşlara bakmakla yetiniyordu.
"Burası umrumda bile değil, başka bir gezegene giderim"
"Ne?" Ağzından çıkan kısık fısıltıyla umutsuzca Uranüs'e baktı. Bencildi, Uranüs sadece kendini düşünen bir bencildi. Gözleri saniyelik Venüs'e dönmüş ardından alayla gülerek tekrardan Uranüs'e dönmüştü.
"Şaka gibisin, birde prensin koruması olacaksın. Sen o-" Alya'nın lafı Uranüs tarafından sert bir şekilde kesildi. "
"Benim işim sadece Prensi korumak, onu da şimdiye kadar gayet iyi bir şekilde başardım. Diğer insanlar umrumda bile değil, buradan giderken prensi de yanımda götüreceğim." Bu Venüs'ün hiddetle ayağı kalkmasına neden oldu.
"Kendine gel!" Bu bağrışa karşın Uranüs'te ayağı kalkmıştı. "Sen bir prensin önünde ne söylediğinin farkında mısın?"
"Gayette farkındayım " ikisi sinirle hızlı hızlı nefes alırken, Alya öylece onları izliyordu.
"Bir prense hizmet ediyorsun sen! Şimdide gelmiş onun önünde bir savaş çıkarsa onun halkını bırakıp buradan defolup gideceğini söylüyorsun!"
"Sana daha önce bir savaş olursa, seni de alıp gideceğimi söy-" Venüs'ün hızlı adımları Uranüs'e yöneldi. "Devamını bile getirme! Bende sana halkımı bırakıp hiç bir yere gitmeyeceğini söylemiştim" Uranüs yirmi yedi yıllık arkadaşından umutsuzca uzaklaştı.
"Hata yapıyorsun" başını olumsuzca salladı. "Durduramayız bu savaşı sen, ben hepimiz öleceğiz" bir kaç adım uzaklığında ki arkadaşına baktı. "Sen gitmiyorsan yapabileceğim bir şey yok, benim işim seni korumak. Bu savaşta sadece seni koruyacağım" dakikalar önce kalktığı taşa tekrardan oturdu. Alya kaşları çatılı bir şekilde Uranüs'e bakarken, onun nasıl bu kadar Venüs'e bağlı olduğunu düşünüyordu.
"Pekala, savaş daha başlamadı bunun farkında değilsiniz galiba(?)" ikisine bakarak söylediği bu cümleye sadece Uranüs'ün çatık kaşları eşlik etti.
"Her neyse, bu robotları kimin ürettiğini bulmalıyız. Gerekirse tek tek bakalım ama daha geç olmadan onları bulalım"
"Yarından itibaren ben ve Uranüs diğer krallıklara denetim amaçlı bakmaya gideceğiz. Kimsenin bundan haberi olmaması gerekiyor "
"Ben? Ben niye sizinle gitmiyorum?"
"Bu iş tehlikleli, seni böyle bir işin içine sokmak istemiyorum Juliet lütfen anla beni. Sana karışmak istemiyorum bunu söylemek haddime bile değil belki de ama gerekirse evden çıkmaman senin için daha iyi olacak" dakikalarca itiraz etti ancak kimse onu dinlemedi bile. Bir süre sonra o da pes etmişti.
"İki krallık var zaten, sun krallığı daha yakın ondan başlayalım" Venüs, arkadaşının dediğine kafa sallamakla yetinirken - bu süreçte Alya tekrardan kendisinin de gelmesi gerektiğini söylemeye başlamıştı - üçü de sessizleşmiş öylece düşünmeye başlamışlardı. Robotlar tarafından yapılacak olan savaş düşüncesi onları deli gibi korkuturken, bunu nasıl durduracaklarını bilmiyorlardı bile.
Alya ortamda ki boğucu havayı dağıtmak adına ortaya atladı. "Şu olayları çözdükten sonra beni başka gezegene götürseneze, çok merak ediyorum" Venüs onun bu haline gülerken, Uranüs alayla konuştu.
"Paran var mı?"
"Unuttum ben onu ya, kesin çok pahalıdır" iki beden onun bu tepkisine gülerken, Alya ciddi bir şekilde düşünüyordu.
"Zengin biriyle evlenir öyle giderim artık" devamını ise içinden söylemişti. "Anca rüyamda artık"
"Bende zenginim!" Venüs'ün heyecanlı sesiyle Uranüs kahkaha atarken, Alya anlamsızca ona baktı.
"Evet... Biliyorum zengin olduğunu?" Kafası karışık ona bakarken 'hava atmaya falan mı çalışıyor bu?' düşüncesi aklında dolaştı.
"Yani şey... Demek istediğim benimde param var ya, evlenmene gerek yok. Ben daha sonra seni götürürüm"
"Kıvır, kıvır " dalga geçercesine konuşurken, yanında oturan Venüs'ten omzuna bir şaplak yedi. "Boş konuşmayı keser misin?" Aldığı tek karşılık ise sırıtarak ona bakarken omzunu silkmesiydi.
"Mükemmelsin sen!" Ardından sakince konuşmaya devam etti. "Hmm, nereye gitsek ki acaba? Tabiki de Venüs'e gideceğiz!" Cümlenin sonunda Venüs'e bakmış, utangaç bir şekilde gülüşmüşlerdi.
"Uranüs daha güzel, niye Venüs'e gidiyoruz?!" Huysuzca konuşarak ortaya atladı.
"İkisine de gitmedim ama eminim ki Venüs daha güzeldir" burnunu kıvırarak konuşmuştu.
"Fotoğraf, fotoğraf var bende!" Aklına gelenle hızlıca mırıldanmış cebinde ki telefonu açarak galeriye girmişti. Saniyeler içinde fotoğrafı bulduğunda, telefondaki ayarı kaldırmadan onlara çevirdi.
"Uranüs gerçekten... Hiç bir şey gözükmüyor!" Venüs gülerken ağzının içinden 'salak' diye mırıldanmış, onun telefonu kendisine çevirmesini izlemişti.
Uranüs onları takmadan telefondaki ayarlardan ekranı görünür hâlâ getirmiş ve az önceki hevesi ile tekrardan telefonu onlara çevirmişti. Alya onun elindeki telefonu almış hevesle fotoğrafları çevirirken her seferinde ağzı şokla açılıyor, fotoğrafla ilgili sorular soruyordu. Uranüs onun sorduğu bütün soruları cevaplarken, Venüs yüzünde oluşan gülümsemeyle ve nedenini bilmediği bir şekilde hızlı atan kalbiyle onları sessizce izliyordu.
"Peki gerçekten uzaylılar mı?" Heyecanlı bir şekilde sormuş, ikisinin de kahkaha atmasına neden olmuştu.
"Uzaylı mı? Bu terim çok eskide kaldı. Nereden duydun bunu?" Dalga geçercesine konuşan Uranüs ile yutkunurken gülümsemiş ve ne cevap vereceğini düşünmeye çalışmıştı. Venüs ise adeta onun kurtarıcısıymış gibi olaya atlamış ve onun konuşmasına izin vermeden konuşmuştu.
"Uzaylı derken görüntüsünden mi bahsediyorsun?" Sakin sesi ile Alya gülümseyerek kafasını salladı. Yine bur şekilde paçayı son anda sıyırmıştı.
"İnsan gibi gözüküyorlar, farklı farklı ırklar var. Sana bir tanesinden bahsedeyim" derin bir nefes aldı ve dikkatli bir şekilde ona bakan kız ile elinin ayağına dolaştığını hissetse de devam etti.
"Bu ırkın da iki kolu ve bacağı var ama diğer ırklar farklı mesela. Bir ırkın üç kolu ve bir bacağı olabiliyor, ben sana en çok insana benzeyen ırktan bahsedeyim. Bu türün yeni insan teni gibi değil, bütürcüklü ve gri renginde tenleri var. Yine bunlara benzeyen bir tür daha var, onların teni bildiğin balık bulu gibi renkleri ise açık yeşil - mavi arası. Bizden bir farkları daha var, o da kalpleri yok. Her ırkın kendine ait bir yaşam kalbi var. Yani herkesin kendine ait bir kalbi yok, her ırkın toplam bir kalbi var. Bunun hakkında çok bilgimiz yok, zayıf taraflarını göstermek istemedikleri için "
Alya'nın, Venüs'ün anlattıklarından çok daha takıldığı bir şey vardı o da Uranüs gibi dalga geçip sorgulamak yerine direkt sakin ve onun anlayabileceği şekilde sorgulamadan anlatmasıydı. Onun bu düşünceli hali, karnının kasılmasına neden olurken bahsettiği şeyleri sonradan idrak edebilmişti.
"Cidden çok merak ettim hiç fotoğraf yok mu?" Öğrendiklerinden dolayı heyecanlı çıkan sesi ve meraklı gözlerle yan yana oturan ikiliye bakmıştı.
"İnternetten ara çıkar zaten" Uranüs'ün böyle konuşsa da telefonu Alya'nın elinden almış fotoğrafları aşağı doğru kaydırmaya başlamıştı.
"Ne var göstersen! Venüs senin hiç onlarla çekildiğin fotoğraf yok mu?" Birden Venüs'e doğru dönüp konuşmuş onu izleyen Venüs'ün irkilmesine neden olmuştu. Eli ayağı birbirine dolanmış, Alya'nın ne dediğini düşünmeye çalıyordu. Onun yaptığı mimikler yüzünden ne dediğine dikkat edememişti ki!
"Ben, şey..." O kem küm ederken Uranüs sonunda aradığı fotoğrafı bulmuş ve Alya'ya doğru seslenmişti.
"Buldum, buldum bak" demiş ve telefonu onun yüzüne doğru çevirmişti. Alya heyecanla fotoğrafı incelerken ilk fark ettiği şey balık pulları olan ve telefona doğru kocaman gülümsemiş olan kadındı. Hayranlıkla onun güzelliğini incelerken, gözü elini yanındaki kadının omzuna atarak poz veren erkeğe döndü. Gözlerindeki hayranlık anında sönerken, kocaman gülümseyerek poz veren Venüs'e baktı.
"Sen..." Dedi Venüs'e bakarken. Telefonu hızlıca ona çevirip neredeyse gözünün içine sokacak derecede yakınken sallamaya başladı. "Yani senin kolun, kolun niye onun omzunda? Kendine de çekmişsin birde" hızlı hızlı konuşurken, ona bakan Venüs'e bakıyordu.
"Yok artık! Gerçekten... Fotoğrafta duran beni görmedin bile!" Uranüs onun bu halini takmadan isyan etmiş telefonu onun elinden alarak Venüs'ün tam yanında durarak kocaman sırıtarak telefona bakan kendisini göstermişti.
Alya ise daha yeni fark ettiği Uranüs ile hızlıca konuşmuştu. "Tabiki de seni fark ettim, çok yakışıklı çıkmışsın gerçekten! Ama yani niye kolunu kızın omzuna atmış ki, belki kız rahatsız oldu?" Başta kendisini övdüğü için gülümserken sonda yine aynı şeyleri tekrar etmesiyle bıkkınlıkla ofladı.
"Bozuk plak gibi aynı şeyleri tekrar edip duruyor, açıkla Venüs kolunu niye kadının omzuna attın?" Alya da onu desteklercesine kafasını sallamış ve 'açıkla' demişti.
"Niye çok ayıp bir şey yapmışım gibi konuşuyorsunuz ki, arkadaşımın omzuna kolumu attım sadece"
"Öyle sen her arkadaşının omzuna kolunu mu atıyorsun?" Hızlı hızlı konuşuyor, gözlerini bir saniye bile olsun onun üzerinden ayırmıyordu.
"Yakın olduğum bir arkadaşım hem kendisi otuz beş yaşında yani arkadaşta değil ablam sayılır"
"Ha" ağzından istemsizce çıkan sesle gülümsedi gereğince "haa öyle yani, niye ablam gibi demiyorsun ki baştan? Ablan o, tabi kolunu atabilirsin kimse bir şey demedi ki?" Daha sonrasında ağzının içinden mırıldandı "yaşını da hiç gösteremiyor" Arkasındaki taşa rahatlayarak tekrardan oturmuş ve gülümseyerek ikilinin yüzüne bakmıştı. Venüs onun bu ani ruh değişikliğini anlamaya çalışırken, ne olduğunu anlayan Uranüs Alya ile uğraşmak için Venüs'e döndü.
"Yani aranızda sekiz yaş var sonuçta o kadar da büyük değil " göz ucuyla Alya'ya bakarken konuşmuş ve gülümseyen yüzünün anında çöküşünü görünce sırıtmıştı.
"Yok be oğlum, benim için yaş farkı önemli. Benden çok büyük veya küçük olan biriyle olmak istemem" istediği şeye ulaşmanın sevinci ile arkasına yaslanarak yüzündeki gülümsemeyle Alya'ya dönmüştü.
"Senden beş yaş küçük olan biriyle de mi olmazsın yani?" Neden böyle sorular sorduğunu o da bilmiyordu.
"Yani bilmem değişir ya " demişti rahatlıkla.
"Olursun bence, niye olmasın sonuçta değil mi? Mesela benim yaşımda biri olmaz mı? Olur bence" Venüs 'benim yaşımda' cümlesini duyduğu an heyecanla yutkunmuş ve "olurum senin yanında ki biriyle, haklısın yani niye olmasın" demişti.
"Sen bunu niye sordun ki şimdi?" Cevabını bilmiyormuş gibi ciddiyetle sordu Uranüs.
"Meraklıyım ben ondan, çok meraklı biriyim. Olamaz mıyım?" Kaşlarını yukarı kaldırarak gergince konuştu.
"Olabilir tabi, bende bir şey demedim zaten" ilk önünde oturan Alya'ya ardından yanında oturup Alya'yı izleyen Venüs'e bakmıştı gülerek.
"Eee gördün mü Uranüs nasıl daha güzelmiş?" Yüzündeki gülümsemeyle hevesle konuşmuştu.
"Hiçte bile, fotoğraflardan anladım ki Venüs çok daha güzelmiş " Venüs onun cevabına gülerken, Uranüs'ün kaşları anında çatılırken oturduğu yerden kalkmış ve fotoğrafları Alya'nın gözüne neredeyse sokarak itiraz etmeye başlamıştı.
"Kör müsün ya sen?!" Mutluydular, üçü beraber hayatlarının en güzel zamanlarını geçiriyorlardı.
* ੈ ♡ ⸝⸝🪐 ༘ ⋆⏱
Bir bölümün daha sonuna geldik. Bir kaç bölüm böyle geçecek asıl olaylara geçmek için bu bölümlere ihtiyacımız var.
Lütfen bölüm hakkındaki düşüncelerinizi buraya yazın -->
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, Coraline kaçar 👋 👋 👋
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |