11. Bölüm

9.Bölüm: kral?

Tes
_coraline7

Uzun süre sonra merhaba!

Açıkçası bugün okulda telefonu verseydim büyük ihtimalle uzun süre daha bölüm atamazdım. Evde çok fırsat bulamıyorum ve yazasım gelmiyor. Bugün sırf bunu yazabilmek için telefonu vermedim.

Oy ve yorum yapmayı unutmayın!

İyi okumalar!

 

 

2024 Şanlıurfa/ Demiroğlu laboratuvarı

"Bir ay önce yıkılan Göbeklitepe taşları hâlâ gizemini korumakta. Uzmanlar haftalardır bunu araştırsalar da hâlâ bir şey bulamamış durumdalar. Profesör doktor Muhammed Ali; taşların tek başına devrilmesinin imkansız olduğunu ve bunun bir suikast girişimi olduğunu iddia etmektedir..." Bir geniş koltuk ve televizyondan oluşan küçük karanlık salonda kadın sunucunun dışında iki öfkeli adamın sesleri yankılanıyordu.

 

"Taşların yıkılacağı ile ilgili hiç bir şey yazılmamıştı!" Sinirli bir şekilde alıp verdiği solukları, ellili yaşlarının ortasında olmasından dolayı ağrıyan kalbi ile bağırmış ve kendinden on yaş küçük olan kardeşine bakmıştı ancak o cevap veremeden kadın sunucunun sesi tekrardan yankılanmış ve ikilinin iyice sinirlerinin bozulmasına neden olmuştu.

 

"En son orada gözüken Alya Demiroğlundan hâlâ bir iz yok. Bir ay önce yıkım başlamadan önce Göbeklitepe'ye giren Alya Demiroğlunun çıkışı kameralara gözükmemiş, enkazın arasında bedeni de maalesef bulunamamıştır. Kurbanın yakınları bir an olsun karakoldan ayrılmıyor." Küçük olan yanındaki kumandaya basarak televizyonu kapatmış ve elleriyle ağrıyan başını ovuşturmuştu.

 

"Bir bu eksikti zaten, tüm Türkiye kızı arıyor şuan!"

 

"Şimdiye kadar gördükleri yetmez mi, başımıza daha fazla bela almadan döndürsek mi?"

 

"Hayır, daha zamanı değil. Daha sonra başım yanacaksa bile her şeyi öğrenmeli ve dünyaya duyurmalıyım. Bir ay sonra harekete geçeceğiz, şimdiden hazırlanmaya başlayalım " küçük olan son sözlerini söylemiş başını tutarak karanlık odadan çıkmıştı.

 

* ੈ ♡ ⸝⸝🪐 ༘ ⋆⏱

Alya'nın evindeki robotu 'bir şeyler öğrenebiliriz belki de' diyerekten kaldırmamış olsalarda artık orada buluşmuyor, buluşsalarda onun yanında önemli olacak şeylerden bahsetmiyorlardı. Venüs ve Uranüs yarın gitmek için küçük bir çanta hazırlamış, gizli olması amacıylada kimseye bir şey anlatmamışlardı. İki arkadaş yine böyle arada sırada ortadan kayboldukları için kimsenin şüphelenmeyeceği konusunda rahattılar. Şuan Uranüs bunun için araba tarzı şeyleri hazırlarken, Venüs ondan habersizce Alya'nın yanına gitmiş ve onu dışarı çıkartmıştı.

 

"Yani gerçekten size bunu söyleyen benim ama giden sizsiniz! Bende gitmek istiyorum" Alya sorgusuz sualsiz onunla beraber dışarı çıkmış ancak duyduklarından sonra mızmızlanmaya başlamıştı. Bu fikri ortaya atan o olmasına rağmen, ona haber bile vermeden gidiyorlardı neredeyse!

 

Venüs, kafasındaki şapka - ve aralarında ki boy farkı yüzünden - Alya'nın yüzünü görmek için yürürken sürekli başını eğiyor, bir şey demeden onu dinliyordu. "Juliet" dedi birden olduğu yerde durarak. Alya'da o durduğu için durmuş, yüzüne bakarak cümlesinin devamını getirmeyi beklemişti. "Gerçekten böyle meselelerden uzak durmanı istiyorum, başına bir şey gelmesini istemiyorum" cümlesini bitirdiği gibi tekrar ağzını açıp konuşmaya yeltenen kızı gördüğünde devam etti konuşmasına.

 

"Uranüs'le beraber sessizce her şeyi bitireceğiz. Bu konuyu çözdükten sonra istediğin her şeyi yapacağım." Duyduğu sözlerle yüzünde istemsiz bir gülümseme oluşurken, serçe parmağını uzattı. Venüs anlamsız bir şekilde parmağına bakarken, parmağını gözünün önünde salladı 'hadi' dercesine. "Sende serçe parmağını uzatsana" ve neden olduğunu anlamasa da serçe parmağını uzatmış, Alya'nın parmağının yanına koymuştu. Alya, parmağını gördüğü gibi serçe parmağını tutmuş baş parmağıyla Venüs'ün parmağına dokundurtmuştu. "Sözümü aldım bak" onun gülmesiyle Venüs'ün de yüzünde istemsiz bir gülümseme oluşmuş, öylece birleşmiş olan parmaklarına bakmıştı. (Neden birleştirdiklerini bir türlü anlamadıkları ama işine geldiği için bir şey söylemediği parmaklara baktı)

 

Öte yandan Alya 'sözümü aldım bak' demiş olsa da, biliyordu ki bu meseleyi hallettiğinde burada olmayacaktı. Belki de bu işi çözmeden bile dönebilirdi. Bir daha Venüs'ü göremeyecek olma düşüncesi onu deli gibi korkutuyordu. Ona, buradaki hayata bu kadar alışmışken birden her şeyi geride bırakabilir miydi?

 

'Düşünme, düşünme daha bunları düşünmen için erken.' içinden bu sözleri tekrar ederek kendini avutmaya çalışmış, önünde yüzü eğik bir şekilde yürüyen Venüs'e doğru bakmıştı. Aralarındaki bir kaç adımı kapatarak, yürürken sallanan kolundan tutup durmasını sağladı. Venüs, kolunun üstündeki kola bakıp gergince yutkundu. Alya, kalbinin ne kadar hızlı attığını duyuyor muydu?

 

"Niye beni beklemeden gidiyorsun?" Kalbi niye bu kadar hızlı atıyordu, bu kız onu niye bu kadar çok etkiliyordu?

 

"Öyle yürümüşüm, bende anlamadım" Alya yüzünden bir türlü toparlayamadığı düşünceleri ile ağzından anlamsız kelimeler döküldü.

 

"Ne?" Ve ufak bir kahkaha attı, duyduğu şeylerin saçmalığıyla. "Nasıl anlamadın?" Dalga geçerek boşta olan eliyle onun omzuna vurmuş ve tuttuğu kolu bırakmadan Venüs'le beraber yürümeye başladı.

 

'yine yaptı'

 

"Sahi" dedi kolları birbirine tutunmuş yürürken " nereye gidiyoruz?" Sorusuna karşı Venüs omzunu silkti.

 

"Hiç düşünmedim" kolunun üzerindeki kol yüzünden fazlasıyla mutluydu. "Sadece seninle beraber dışarı çıkmak istedim" demişti bu sözlerin Alya'nın kalbini hızlandırdığını bilmeden. Bilseydi, bundan haberi olsaydı belki de onlar için her şey çok daha farklı olabilirdi. İkisi de birbirinin kalplerini hızlandırırken, birbirlerinden habersizlerdi.

 

"Aşık mısın nesin?" Gülerek sormuş, üstündeki o heyecanı atmaya çalışmıştı. Amacı sadece o havayı dağıtmaktı ancak istemeden Venüs'ün gerilmesine neden olmuştu. Venüs buna cevap vermedi, Alya da cevap bekleyerek sormamıştı zaten.

 

Nereye gittiklerini bilmeden dakikalarca konuşarak yürüdüler. Daha doğrusu Alya konuşmuş, Venüs yüzündeki gülümsemeyle onu dinlerken arada sorduğu sorulara cevap vermişti.

 

Alya birden aklına gelenle "sen bana en son okuma ve yazma öğretecektin" diye söylenmiş ve elini Venüs'ün kolundan çekmişti. Bazı şeyleri anlaması için okumayı öğrenmeliydi, her şeyi Venüs'e soramazdı. Soramayacağı şeyler vardı, onları buradaki kitaplardan araştırmalı ve okumalıydı. Elinde her hangi bir bilgi yoktu ve bu nereye kadar devam edebilirdi? Burada ne zamana kadar kalacağı belli bile değildi, hiç bir şeyi düzeltmeden dönmek istemiyordu. Buraya neden ve nasıl gönderildiğini bilmiyordu ancak bildiği tek şey buradaki insanlara yardım etmesi gerektiğiydi.

 

Venüs kolunun üstündeki sıcaklığın kaybolması ile kendisini boşluktaymış gibi hissederken, bir an nerede olduğunu unuttu. Adeta sersem gibiydi.

 

"Bir yere gitmiyoruz sonuçta, öğretirim eninde sonunda. Şu olayları bir atlatalım da" farkında olmadan huysuzca konuşmuş, Alya'nın onun tatlı olduğunu düşünmesine neden olmuştu.

 

"Belki de ben gideceğim" öylesine söylenmiş sözler, Venüs'ün kaşlarının çatılmasına neden oldu. Yürümeyi bırakmış, olduğu yerde durarak sevdiği kızın yüzüne bakmıştı.

 

"Niye durdun?" Cümlesi "nereye gidiyorsun?" Cümlesine karıştı. Tıpkı ikisinin de duygularının birbirine karışması gibiydi. Venüs Alya'nın sorduğuna cevap veremezken, Alya zaten cevabını almıştı bile.

 

Birden gülmesiyle "niye gülüyorsun Juliet? Ciddiyim ben. Geziye mi çıkacaksın? Sen bilmiyorsun ya ben gezdiririm seni." Ve farkında olmadan kendini açıklamaya çalışırken, Alya'nın ellerini tuttu. Alya duyduğu cümleleri tamamıyla aklından atmış sadece elinin üzerindeki ele bakarken, ne diyeceğini unutmuş dili adeta lal olmuştu.

 

Cevap alamadığı için iyice tedirgin olan Venüs "beni böyle bırakıp gidemezsin" ne dediğinin farkında bile olmadan, bir şeyler söylemeye başladı. Alya'yı kendine getiren de tam olarak bu sözler oldu. "Seni böyle bırakıp gitmek mi?" Onun kahkaha atmasıyla, Venüs de ne dediğinin farkına varmıştı. Bugün gerçekten salaklığı üstündeydi.

 

"Böyle derken arkadaşız ya hani o yüzden. Bir arkadaşını arkanda öylece bırakabilir misin sen Juliet? Ben Uranüs'ü bırakmam mesela yani" kafası gerçekten yerinde değildi. Düşüncelerini toparlayamıyor, ne dediğini tartmadan düşünmeden öylece aklına gelenleri sıralıyordu.

"Şaka, şaka yaptım. Niye bu kadar ciddiye aldın?" Ve istemsizce salladığı eli bıraktı.

"Şaka mı yaptın?" Gideceği konusunda nasıl şaka yapabilirdi? Ve ikisinin de asla beklemeyeceği bir şey yaparak parmağıyla Alya'nın alnına fiske attı. Bunu beklemeyen Alya, ona bakakaldı.

"Hak ettin" dedi omuz silkerek "acıdı mı?" Diye devam etti hemen ardından.

"Hayır" aslında Alya, Venüs ona bu kadar yakın hissettiği ve davrandığı için iyi hissediyordu.

"Sonuç olarak gitmiyorsun" bunu dediği anda Alya'nın elini tuttuğunu o an fark etmiş, panikle çekmişti. Rahatsız etmiş olma düşüncesi anında bütün düşüncelerini alt üst etmişti.

"Korkma, seni böyle bırakıp bir yere gitmiyorum" Alya ise onun bu halinden habersiz bir şekilde, Venüs'ün az önce söylediğine vurgu yaparak yürümeye devam etti. O arkasını döndüğü gibi Venüs elini hızlı bir şekilde atan kalbinin üstüne çıkararak, hızlıca oraya bir kaç kez vurdu sanki vursa yavaşlayacakmış gibi.

Üstünde hissettiği bakışlar ile eli kalbinden inerken, sanki öylesine etrafa bakıyormuş gibi arkasını görmüş duvarın arkasında yarım yamalak saklanan iki robotu gördüğünde hiç bir şey olmamış gibi önüne dönmüştü.

"Juliet!" Çoktan ondan uzaklaşmış olan Alya'ya yetişmek için adını söylemiş ve bir kaç adımda yanına gitmişti. Alya'ya bir şey olacak düşüncesi ile elini tutmuş iyice avucunda sıkıca sıkarak beraber yürümeye başlamışlardı.

"Arkana bakmadan yürü tamam mı?" Yürürken sanki normal gündelik bir şey hakkında konuşuyormuş gibi konuşmuştu şüphe çekmemek için. Ancak Alya duyduğu şeylerle meraklanmış, arkasına dönmemek için kendini zor tutmuştu.

"Ne oldu?" Bir şeyler olduğu belliydi, o yüzden sadece ona ayak uydurmuş arkasına dönmeden sakin bir şekilde karşılık vermişti ona.

"Nereden anlamışlar?" Yalnız başına olsaydı tedirgin olmazdı, şuan tedirgin olmasının tek nedeni yanındaki kız yüzündendi. Venüs önemli biriydi, elbette ki ilk kez takip edilmiyordu. Bu bir çok kez yaşanmıştı, bu tarz şeylere alışkındı ancak yanındaki kıza bir şey olacak endişesi onu deli gibi tedirgin ediyordu.

"Ne, ne oluyor kim neyi anlamış?" Venüs'ün bu hali onu tedirgin ediyordu.

"Bir şey yok tamam mı? İzleniyoruz sadece ama endişeleneceğin bir şey yok normal bir şey bu " onu korkutmamak için sanki çok normal bir şeyden bahsediyormuş gibi konuşuyordu. - aslında onun için gündelik bir konu gibiydi -

"İzlenmemiz normal bir şey mi?" İzlendiklerinden çok Venüs'ün söylediğine takılmıştı.

"Yani çokta anormal bir şey değil aslında ama keşke şuan yanımda olmasaydın. Yüzünü gördüler mi acaba?" Her birinin kafası ayrı çalışıyordu şuan. Venüs'ün düşündüğü tek şey Alya'ydı.

"Şuanda önemli olan şey bu mu sence Venüs?"

"Seni bu işin içine sürüklemek istemiyorum derken ciddiydim Juliet"

"Şuan konu ben değilim ama robotları gördün mü? Geçen ki o insansı robotta var mıydı?" Alya, güç almak istercesine avcunun içindeki eli sıktı.

"Hayır, iki ev robotu vardı ama gözlerini gördüm. Duyguları vardı Juliet" umutsuz konuşması bir çok şey içindi aslında.

"Niye bizi takip ediyorlar ki?" El ele arabalar için kırmızı ışık yanan yoldan karşıya geçmişlerdi.

"Onları bildiğimizi öğrenmişler"

"İyi de nasıl?" Demişti panikle.

"O gün alışveriş merkezinde, insansı robot yüzünü gördü mü?"

"Onu takip ederken iki saniye göz göze gelmiştik ama dediğim gibi iki saniye yüzümü düzgün görmemiştir bile" Venüs duyduğuyla gözlerini öfkeyle sıkıca kapatıp açtı.

"Juliet o iki saniye de yüzünün fotoğrafını almıştır bile" ne yapacaklardı?

"Yüzümün fotoğrafını mı almıştır?" Dehşet içindeydi ancak kimse fark etmesin diye mimiklerini kontrol etmek zorundaydı. Dakikalar sonra Alya'nın evinin önüne geldiklerinde durdular. Birbirlerinin ellerini bırakmadan karşı karşıya durdu ikiside.

"Endişelenmene gerek yok tamam mı? Ben halledeceğim. Sen şimdi eve çık, evdeki o robotla sakın muhatap olma. Onunla beraber kalmak zorunda kaldığın için gerçekten üzgünüm. "

Venüs'ün elini sıktı bir kez daha. "Üzülmeni gerektirecek bir şey yok, bana bir şey yapacak değil ya" onu rahatlatmak için böyle konuşsada onunla aynı yerde kalmaktan fazlasıyla korkuyordu.

"Karşı dairende korumalar var, bir şey olduğunda onlar geleceklerdir. Sende gidebilirsin, şüpheli bir şey olursa evde durma. Birde" cümlenin devamını getirmek istemiyordu. "Bunu yapmak istemezdim ama bütün evlerde kamera var. Gerekli olmadığı sürece bakılmıyor ve kamera olduğunu biliyorlar. Sen bu eve geçince senin evindeki kameraları durdurmuştum ama tekrar açmak zorundayım. Senin için tamam mı? Tuvalet ve yatak odan dışında bütün odalarda var o yüzden dikkat et tamam mı?" Her şeyi tane tane anlatmıştı.

"Buna gerek var mı ki?" Alya'nın boşta kalan diğer elini de tuttu. "Başka adamların seni izlemesinden bende memnun değilim, kameraları kimsenin izlemesine izin vermeyeceğim zaten tamam mı? Benim telefonuma aktarılacak hemen zaten. Korumalar için ise yarın ne olursa olsun gitmek zorundayım Juliet, aklım burada kalsın istemiyorum. Venüs krallığı şahit olsun, bir şey olursa hemen her şeyi bırakır gelirim. Senin bir mesaj atman da yeter " ne kadar konuşsa da Alya'nın yüzündeki o sıkıntılı ifade gitmiyordu.

"Tamam tamam, seni korkutmaya gerek yok. O robotu senin evinden alalım, başka şekilde hallederiz. Senden önemli değil " onun bu şekilde konuşması, Alya'nın rahatlamasına neden oldu.

"Hayır hayır buna gerek yok, benim korkularım yüzünden dünya'nın sonu mu gelsin? Sen git hazırlan hadi, Uranüs ona haber vermeden gittiği için çıldırmıştır zaten " sonra birden aklına gelenle "sahi" dedi " telefonun nasıl hiç çalmadı?" Merakla ona baktı.

Venüs omzunu silmiş ve "engelledim" demişti.

"Ne?" Kahkaha attı birden duyduğuyla.

İkili bir kaç dakika daha konuşmuş en sonunda vedalaşarak birbirlerinden ayrılmışlardı. Alya, arkasını dönerek binanın kapısından girerken birden duyduğu seslerle arkasını döndü.

Uranüs, telaşlı bir şekilde Venüs'e bir şeyler söylemiş ikisi de koşarak şatonun ormanına doğru yönelmişlerdi.

Ne olduğunu anlamaya çalışsa da, daha fazla orada durmanın saçma olduğunu bilerek koşarak onların arkasından gitti. Beş dakikalık yolu iki dakika da koşarak gelmiş şatonun büyük kapısının önünde durmuştu. Şatonun etrafını saran korumalardan biri yanına geldi.

"İyi misiniz?" Ellerini dizlerinden çekmiş ve kalkarak onunla konuşan kişiye bakmıştı. Venüs'ün yanında gezen korumalardan biriydi, bu yüzden onu tanımış olmalıydı.

"Venüs nerede?" Dedi nefes nefese.

"İçeride efendim"

"Bir şey mi oldu? Az önce ikisi de telaşlı bir şekilde buraya koştular" bu söylediği ile koruma başını eğmişti.

"Kral" demişti hüzünlü bir sesle "kral kalp krizi geçirdi" ve her şeyin başlamasına neden olay buydu.

 

 

Bitti!

Bölümle ilgili düşüncelerinizi buraya yazabilirsiniz -->

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, Coraline kaçar!

Bölüm : 22.04.2025 14:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...