@_damladgnr_
|
Kazanmanın sırrı, neyin değiştirilip neyin değiştirilmeyeceğine karar vermekte yatar.
**** Yatakta oturur pozisyona geldim komodinin üstündekini aldım ve sırtımı başlığa yasladım, gözlerimi kapatıp derin bir nefes alarak ellerimdeki kelepçeye baktım, bunu annemin katiline takmaya yemin etmiştim. Annemin katiliydi, benimde âşık olduğum adam. Peki şimdi ne yapacaktım? Kimin yanında olacaktım? Hayat bize hep bir seçenek sunardı. Benim de iki seçeneğim vardı; Ya yanımda uyuyan bu adama elimdeki kelepçeyi takacaktım, ya da o kelepçeyi intikamıma takıp karnımdaki bebeğim ve sevdiğim adamla aile kuracaktım. Birini mahkûm edecektim ve ben mahkumumu çoktan seçmiştim. ⛓ Telefonumun zil sesi ile gözlerimi araladım deli gibi çalıyordu. Kimdi sabahın bu saatinde arayan acaba? Lanet olsun telefonu icat eden adama, önceden ne güzelmiş dumanla haberleşme ses yok rahatsızlık yok. Ben düşüncelerle tavanı izlerken telefon hala çalıyordu. Komodinin üstündeki telefona uzandım, ekrandaki isime baktım arayan Caner’di. Çağrıyı yanıtladım. “Umarım sabahın bu saatinde beni uyandırmanın geçerli sebebi vardır, yoksa sikerim seni Caner!” karşıdan kahkaha sesi geldi “Sanada günaydın güzelim” gözlerimi devirdim. Sabah uyanınca insanlar nasıl mutlu oluyordu ki ben önüme geleni boğacak kadar sinirli kalkıyordum. “Ne var Caner işe daha bir saat var.” Yorganı attım oturur pozisyona geldim. “Kalk kızım erken gidiyoruz ilginç bir olay varmış. Bende bize aldım” sabır çektim. " İyi bok yedin" her ne kadar sinirlensem de ilgimi çekmişti, hemen ayaklandım. “Hazırlanıp çıkıyorum bekle.” Telefonu kapattım, önce bir duşa girdim çıktım, üstümde bornozla dolabıma yöneldim üniformamı aldım giymeye başladım. Komodinin çekmecesinden de silahımı alıp belime taktım. Dağınık yatağa baktım ama biraz üşengeç biri olduğumdan umursamadan direk odadan çıktım. Dışarda bir şeyler yerim düşüncesi ile mutfağa uğramadan evden çıktım. Bahçe kapısından çıkmamla karşıda Caner'i gördüm bekliyordu, uzun boylu kirli sakalı ela gözlü ve kalıplıydı her zamanki gibi üniforması ile çok yakışıklı duruyordu. Caner benim çocukluktan arkadaşımdı evlerimiz karşı karşıya olduğu için birlikte büyümüştük. Yanına ilerledim. “Olay ne?” Caner gülümsedi bunu sormamı bekliyormuş gibi. “İlginç bir hırsızlık. Sen hiç iç çamaşırı çalan bir adam gördün mü?" Kahkahası mahalleyi inletti Yüzümü ekşiterek baktım. Caner bana baktı, gülmeyi kesti. “Tamam be iki dakika gülünmüyor seninlede, sabah huysuzluğun hala bizimle. Bin arabada anlatırım.” Sürücü koltuğuna yerleşti Caner, bende yolcu koltuğuna oturdum ilerlemeye başladık. Yol boyu olayı anlattı. Kısacası bir adam oturduğu mahallede sürekli serilen iç çamaşırlarını çalıyormuş. Olay yerine gelince indim arabadan, dışarda kadınlar vardı kendi aralarında söyleniyorlardı. Yanlarına ilerledim, Caner de etrafa bakınmaya başladı. “Hanımlar!” hepsi bana döndü. Biri yanıma doğru ilerledi. “Polis Hanım sizi ben aradım vallahi bıktık yeni taşınan komşumuz sürekli iç çamaşırlarımızı çalıyor. Çamaşır sermeye korkuyoruz” Diğer kadınları gösterdi. “Aha da şahitler hepimizde şikâyetçiyiz. Lütfen bir şey yapın alın bu sapığı buradan.” Başımı sallayarak Merak etme der gibi omuzuna vurdum. “Hangi evde oturuyor bu kişi gösterin bana.” Kadın ilerdeki sarı müstakil evi işaret etti. Caner de karşıdaki dışarı çıkmış olan kadınlarla konuşuyordu. “Burada yaşıyor tek başına yanında kimseyi görmedik, şuan da evde siz gelmeden az evvel girdi evine.” Caner yanımıza geldi. Başımla işaret ettim ikimizde kadınlara kısa bir bakış atıp eve doğru ilerledik. “Adama bak ya bütün mahalle şikâyetçi.” Kapıya iki kere tıklattı Caner. Hemen açıldı kapı. Sakalları uzamış saçlar dağınık orta boylarda bir adam çıktı. Kimliğimi gösterdim. “Polis, hakkında şikâyet var.” İçeriyi işaret etti. “Buyurun geçin." dedi hiç itirazsız, Canerle bakıştık, ilk önce o girdi içeri ardından ben ilerledim. Ev çok dağınıktı ve içki kokuyordu. İçeri geçip koltuğa oturduk. “Bir şey içer misiniz hemen getireyim.” Adam baya nazikti. Caner lafa atladı. “Bırak kardeşim şimdi içeceği otur da anlat bakalım sen, neden çalıyorsun insanların çamaşırlarını?” adam oturup boynunu büktü. Sabır çekip adama baktım. “Eğer sebebini söylemezseniz şu an takarım kelepçeyi size, hırsızlıktan içeri girersiniz!” adam hemen bana baktı. “Yok yok abla ne içerisi valla kötü niyetim yok benim, etmeyin atmayın beni içeri.” “O zaman neden alıyorsun kardeşim sen?” dedi Caner. “ Karım terk etti beni komiserim o çok severdi renkli külotları renk renk giyerdi.” Caner surat ifadesi çok komikti şaşırmış vaziyette adama bakıyordu. “ Lan dalga mı geçiyorsun bizimle, ne biçim bir şey!” diye ses yükseltti Caner. “ Komiserim alacak param yoktu bende belki karım döner diye ona biriktiriyordum bunları.” Yanında ki poşeti gösterdi.Alıp bakma gereği duymadık, “Adın ne senin?” dedim. “ Kemal” başımı salladım. “ Ya nasıl dönecek komiserim karım bana, ne yapayım vallahi özledim ben onu.” Ağlamaya devam etti. Caner kulağıma eğildi. “ Bu adam deli bence” adama döndü. “ Lan ağlama valla karısının gönlünü almak için ona külot çalan ilk koca sensin saçmalığa bak.” Adam ağlamayı kesti. “Atmayacaksınız beni değil mi içeri?” ayağa kalktım. “Bir daha yapmayacaksın Kemal anlaşıldı mı? Yoksa alırım içeri.” İki yana salladı başını “Vallahi yapmayacağım komiserim çalmayacağım daha içeri girersem karım bana hiç dönmez tövbe vallahi tövbe” diyerek yalvardı. Sabah sabah böyle saçma bir olaya beni çağırdığı için boğacaktım Caner'i. “Aferin kemal tek bir şikâyet daha duymayacağım.” Gülümsedi. “Tamam komiserim olmayacak bir daha geçireyim ben sizi.” Kapıya doğru ilerledik. “Komiserim.” Caner de bende aynı anda döndük. “Yok siz değil” Caner’i işaret etti. “Siz komiserim.” Caner adama boş boş baktı. “Size vereyim mi karınız varsa verirsiniz” Caner dumur olmuş bir şekilde bir adama bir elindeki külota bakıyordu. Küçük bir kahkaha attım. Caner bana döndü, tekrar adama bakıp “ Lan siktir git elimde kalmacan, tövbe tövbe !” adam geri çekilip külotu elinde yok etti. arabaya ilerledik. “Sakın gülme Duygu sakın !” gülümsedim ilerde kadınlar bekliyordu yanlarına gidip durumu anlattık bir daha olursa bizi aramalarını söyleyip oradan ayrıldık. ⛓
Hatalarımız bizi biz yapan şeylerdi ama bazı hatalarında dönüşü olmazdı. Caner yanıma yaklaştı. “ Yine bir uyuşturucu vakası, kriz geçiren genç annesine saldırmış.” Uyuşturucu vakası çoktu karakolda, yaralayan, öldüren, kriz geçiren. Caner’e döndüm. “ Kadının durumu nasılmış?” koltukta eli kelepçeli gence baktım. “ Hastanede, ufak bir çizik ile atlatmış, bende birini göndereceğim ifadesini alsınlar.” Hemen atladım. “ Ben giderim zaten dışarıda bir işim vardı.” Caner kaşlarını çattı “Ne işi?” Caner’e nasıl söyleyecektim bilmiyorum ama şimdi olmazdı. “ Neyi sorguluyorsun Caner iş işte.” Yanından geçip giderken kolumu tuttu. “ Duygu seni tanıyorum, bir kaç gündür farklısın. Bana söyle diye bekledim onu da söylemedin dün Nihat başkomiserden annenin dosyasını istemişsin.” Başımı salladım. “ Ne yapıyorsun Duygu?” kolumu elinden çektim. “ İşimi yapıyorum.” Caner tam ağzını açtı bir şey diyecekken biri bana seslendi. “ Duygu hanım” yeni gelen çocuğa baktım. “ E-şey sizi Nihat başkomiserim çağırıyor.” Başımı salladım Nihat başkomiserin odasına ilerledim, kapıyı iki kere tıklattım. “ gel” sesini duyunca içeri girdim. Nihat başkomiser elinde bir dosyaya bakıyordu. Dosyadan başını kaldırmadan konuşmaya başladı. “ Dün geldin dosyayı istedin benden ama ben sana olmaz dedim.” Evet tam da öyle demişti. Ama ben çok ısrar etmiştim. Nihat başkomiser aynı zamanda bizim komşumuzdu, bana sağ olsun çok iyiliği dokunmuştu. Polis olduysam onun emeği büyüktü. Yine bana bakmadan koltuğu işaret etti ve konuşmaya devam etti. “ bu dosya senin hakkın.” Gözlerime bakarak dosyayı bana uzattı. Çok şükür der gibi gibi gözlerimi kapatıp açtım. “Benden bunca zaman ilk defa annenin dosyasını istedin ve bende varsayıyorum ki bunun için bir plan yaptın, beklemenin sebebi buydu.” Haklıydı. Dosyayı almadan önce geniş çaplı bir araştırma yapmıştım. Nihat başkomisere başımı salladım. “ O plan her ne ise umarım yasa dışı değildir Duygu.” Başımı iki yana salladım, tam bir şey diyeceğim sırada konuştu. “Benden sivil çalışma izni isteyeceksin muhtemelen.” Yine haklıydı. “Tamam sivil çalış, Caner gelmek isterse onu da alabilirsin.” Başımı salladım, sivil çalışmak iyi olacaktı. “Teşekkür ederim Başkomiserim.” Dosyayı alıp ayağa kalktım, kapıya ilerledim Nihat başkomiserin dediği ile yerimde kaldım. “ Yardım isteyeceğin kişilere dikkat et Duygu. Kaş yapayım derken göz çıkarma.” Biliyordu az çok ne yapacağımı. Odadan çıktım, istediğim dosya elimdeydi artık, dünya yansa umrumda olmazdı. Caner'in odasına ilerledim, bunca zaman beklediğim gün gelmişti artık. Caner'in odasınının kapısından başımı uzattım. " Gelebilir miyim? " başını salladı, önündeki dosyalarla ilgileniyordu masasının önüne ilerleyip elimdeki dosyayı önüne bıraktım. " Bu ne?" dedi önündeki dosyaya bakarak. Bak dercesine eline aldığı dosyayı gösterdim, dosyayı açtı kaşlarını çattı. " planın ne?" planı bilmiyordu tabiki de söylememiştim dosyayı alana kadar saklayacaktım. " Akşam anlatırım, şimdi hastaneye gidip ifade almam lazım." ayağa kalktım dosyayı aldım gülümseyip arkamı döndüm ve çıktım. Akşam Bade ve Caner'e anlatacaktım her şeyi, kızacaklar hemde çok özellikle Caner ama söz konusu annem ise kimseyi dinleyemezdim. elimdeki dosyayı açıp isime tekrar baktım.
Hastaneye geldiğimde derin bir nefes alıp içeri geçtim danışmana oda numarasını sorup oraya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda yatakta uzanan kadın ile göz göze geldim gülümseyip yanına ilerledim. Bıçak karın boşluğuna saplandığı için durumu iyiydi. " Geçmiş olsun Kadriye hanım." elimi uzattım. " Duygu Çelebi, polisim. İfadenizi almaya geldim." Elimi tuttu doğrulmaya çalıştı ama engelledim. " Kızım oğlum nerde? Gelsin ben şikayetçi felan değilim. Oralarda yapamaz benim oğlum üşür, acıkır, kendine bir şey yapar." Gözlerinde korku vardı ama oğlundan değil, oğluna olacaklardan dolayıydı. Elleri elimi tuttu lütfen dercesine gözüme baktı. Bir annenin yalvarışı vardı. Oğlu ona ne yapmış olursa olsun kendinden çok hala oğlunu düşünüyordu. Acaba benim de annem hayatta olsaydı beni işe gönderirken böyle korkar, endişe eder miydi? Sanırım bu duyguyu hiç tadamayacaktım. " Kadriye hanım bana olanları anlatır mısın, nasıl oldu bu olay?" başımı salladı ve anlatmaya başladı. " Oğlum Mehmet hiç böyle bir çoçuk değildi, ne oldu ise şu bir kaç ay içerisinde oldu. Arkadaş çevresinde oldu zannımca, son zamanlarda garip tiplerle takılıyordu, söyledim yapma oğlum hiç iyi birine benzemiyor bunlar dedim ama dinlemedi." gözleri yaşardı. Derin bir nefes alıp devam etti. " Bir ara çok sinirlendi karışma bana diye, garip hareketleri vardı meğer uyuşturucudan dolayıymış bilemedim o an. Kaç kere para istedi verdim ihtiyacı var herhalde dedim gittikçe fazlasını istedi benim de durumum belli yok dedim sinirlendi benim oğlum değildi sanki." Gözlerinden yaşlar akıyordu, tek başına oğlunu büyütmeye çalışan bir annenin çabası vardı. " Bugün yine para istedi bende vermiyorum dedim sinirlendi üstüme yürüdü ver diye, bağırdım çağırdım hatta bir iki vurdum sonra bir an önümde kriz geçirdi masadaki meyve bıçağına uzandı alıp bir anda ben ne olduğunu anlamadan karnıma sapladı geri çekti oda korkmuştu bıçağı kenera atıp çantamı da alıp çıktı gitti. Bizim komşu seslere geldi polisede o haber verdi zaten. Böyle işte kızım benim oğlumu kurtarın bu illetten yalvarırım." başımı salladım. " Bakın Kadriye hanım oğlunuz uyşturucuyu fazla kullanmış ve bağımlısı olmuş artık şikayetçi değilseniz bile oğlunuza bunları satanları öğrenene kadar bırakamayız. Tekrar geçmiş olsun." başını salladı iyi dileklerle uğurladı beni. İnsanlar annesini yaralıyor, incitiyordu Annesizliğin ne olduğunu bilselerdi yine de yaparlar mıydı? Arabaya bindim, telefonumu alıp Ayhan SERT ismine bastım, ikinci çalışta açtı. " Ooo Duygu hanım bu aramanı neye borçluyuz, ah! yoksa üvey oğlum beni çok mu özledi." Resmen dalga geçiyordu bu adamdan nefret ediyordum ama planımda önemli bir piyondu. " Konuşmamız lazım yüz yüze." arkadan gülme sesini işittim. Caner'in bu adama sinir olması çok normalmiş zaten. " Duygu hanımın anlaşılan bana işi düşmüş, çok sevgili üvey oğlum Caner'in de haberi varmı yardım istediğinden." gözlerimi devirdim. " Uzatma görüşüyor musun görüşmüyor musun?" tabiki kabul edecekti ondan emindim. Telefonuma bildirim sesi geldi ardından Ayhan konuştu. "bekliyorum." Telefonu kapattım attığı konumu açıp ilerledim. Ayhan, Caner'in annesinin eşiydi. Selma abla Mavi daha bebekken bırakıp gitmişti onları. Bir mafya ile evlenmesine karşı gelen oğlu bile umrunda değildi onun. Konuma geldiğimde arabayı bir köşeye park edip indim. Etrafıma baktım ev kocamandı, şerefsiz artık kimleri dolandırdı da böyle zengin oldu. İki koruma vardı kapıda beni göünce kapıyı açtılar anlaşılan geleceğimi haber vermişti. Bir koruma bana eşlik etti. Bahçeye geçtim, içerde daha fazla adam vardı. "Göt korkusu başa bela" diye ağzımda mırıldandım. Yanımdaki adam konuştu. "Bir şey mi dediniz?" Başımı iki tarafa salladım, beraber evin içine geçtik, büyük bir salon karşıladı bizi incelemeye başladım sade ve mat renkler kullanılmıştı köşede minik bir bar vardı. " İncelemen bittiyse geç otur şöyle." koltukta oturan Ayhan'a baktım. gösterdiği koltuğa geçip oturdum. " Bana yardım edeceksin." dudağı yana kıvrıldı. " Benden yardım isteyecek kadar ne olmuş olabilir merak ettim doğrusu" öne doğru eğildi sinsi bir gülüş attı. "O üye olduğun çete var ya beni de oraya sokacaksın." başta şaşırdı daha sonra kaşlarını çattı. "Sen çeteyi nerden biliyorsun?" bu sefer ben sinsi bir gülüş attım. " Beni hafife alma." önündeki viskiden bir yudum aldı. " Neden girmek istiyorsun çeteye amacın ne?" dedi. "Orası seni ilgilendirmez sen yapacak mısın yapmayacak mısın?" başını iki tarafa salladı. "Kolay mı çeteye girmek seni nasıl almamı bekliyorsun beni dinlerler mi sence?" Alaylı bir bakış attım. " Yapma Ayhan o çetede önemli bir isim olduğunu biliyorum, seni dinleyeceklerdir." vay be dercesine dudak büzdü. " Ayrıca Çetenin içi umurumda değil ben onlara yakın olacağım bir konum istiyorum." " Kim acaba sana bunları söyleyen, madem çetede adamın var neden ona gitmedin?" diye sordu. " Çetede adamım olduğunu söylemedim ama olsa tercihim bile olmazdın emin ol." kahkaha attı. " Çok üzüldüm ama." gözlerimi devirdim. " Konuya gelecek miyiz artık?" başını salladı. "Tamam alacağım seni bir şekilde ama..." karşılığında bir şey isteyecekti lanet adam ama bende bunu bilerek geldim ne olursa olsun kabul edecektim. " söyle" diye sert çıktım. Ayağa kalktı yanıma geldi ne yaptığını anlamaya çalışıyordum kıpırdamadan bekledim, önüme gelince durdu yavaşça kulağıma eğildi ve tek bir çümle söyledi. Söylediği ile dondum kaldım, geri çekildi sırıtarak yerine oturdu. " kabul mü?" kendime geldim ve keyifle içkisini yudumlayan Ayhana baktım. Ne yapacaktım dönecek miydim burdan şimdi, yoksa devam mı edecektim? " Kabul." artık dönüşü yoktu bunun kararımı vermiştim olacaklara da katlanacaktım. " Bu konuyu zamanı gelince çok iyi değerlendireceğim şimdi senin konuna dönelim." Yapacaklarını anlattım ona, beni çeteye sokacaktı, kimliğimi sorduğunda ise onu benim halledeceğimi söyledim o konuda da bir kaç yardımda bulunacaktı tabiki.Çete içine girmem imkansız olduğu için koruması olarak yanında önemli bir sıfatta olacaktım buda bir başlangıçtı benim için. " o zaman haberleşiriz" ayağa kalktım, Ayhan oturmaya devam etti. " tekrar görüşmek üzere ortak." ortakmış yine göz devirdim, bir şey söylemeden çıkışa ilerliyordum ki sorduğu soru ile olduğum yerde kaldım. "Amacın çete değil belli, kimi bitirmek için giriyorsun?" Annemin katilini diyemezdim ona bunu bilmesine gerek yoktu. Arkamı dönmeden cevap verdim. " Belki de seni." sırıtarak çıktım arkamdan attığı kahkahayı duydum.
Cebimden anahtarları çıkardım kapıya taktım ama benden önce açıldı kapı, yan komşumuz olan ve aynı zamanda Bade'nin annesi Nihat komiserin eşi olan Sena Teyze beni görünce gülümsedi. " Hoşgeldin kızım" gülümseyip sarıldım. " Hoşbuldum" gülerek içeri ilerledik. Sena Teyza arada gelir anahtardan onda da olduğu için girer bana bir şeyler hazılardı. Annemin çok yakın arkadaşıydı." Sofrayı hazırlayım ben hemen." odama ilerledim silahımı çıkarıp komodinin çekmecesine koydum. Güzel bir duş alıp üsütmü giyindim ve mutfağa ilerledim. " Hah geldin mi kızım geç bakalım çayını da doldurayım ben." her işten geldiğimde böyleydi ilgilenirdi benimle annemin ve babamın yokluğunu hissettirmemek için çok çalıştı. " Sen otur Teyze ben doldururum çaylarımızı." başını salladı ve masaya oturdu, çayları doldurdum ve sessizce yemeğimizi yedik. Sena teyze bir şey diyecek gibi baktı. " Söyle teyze bir şey diyeceksin sen." masadan elime uzandı tuttu. " Kızım yarın annenin ölüm yıl dönümü mezarlığa gideceğim yine mi gelmeyeceksin?" biliyordum yarın anneme 16 sene olacaktı ve ben yarın 26. yaşıma giriyordum. Ben diğer çoçuklar gibi çok güzel bir doğum günü kutlayamadım çünkü benim son kutladığım doğum günümde annem ölmüştü. Sonsuza kadar benden gitmişti. 18 yaşımda gitmiştim en son annemin mezarına o gün ona söz vermiştim, katilini bulmadan yanına gelmeyecektim. " Sena teyze o konuda ki fikrimi biliyorsun üsteleme olur mu?" bildirim sesi ile telefonumu elime aldım yazan Canerdi. CANER: Bade'nin mekanındayım konuşalım. SİZ: Tamam geliyorum. " Teyze ben Bade'nin yanına gidiyorum çok gecikmeden gelirim." Bade, Sena teyzenin kızıydı Caner gibi o da benim çocukluktan arkadaşımdı. Odama ilerleyip gardroptan bir tayt ve swit aldıp üstüme geçirdim. Evden çıkınca ılık bir rüzgar karşıladı beni Bade'nin mekanına doğru ilerledim. Bade bir kahve dükkanı işletiyordu, Caner gibi onuda çoçukluktan tanıyordum. Uzun sarı saçlı kahverengi gözlü çok tatlı bir kızdı. Benden bir yaş büyüktü. Mekana gelince içeri baktım. Müşteri yoktu Caner ve Bade bir masada oturmuş kahve içerek gülüşüyorlardı. Yanlarına ilerledim, " Hayırdır bu kadar neye gülüyorsunuz?" masaya geçip oturdum bende. Bade ayağa kalkıp kahve yapmaya başladı. " Caner bugün sabahki gittiğiniz iç çamaşır vakasını anlatıyordu." dedi, gülerek. " Evet baya saçma bir şeydi ama sen asıl adam Caner'e kıpkırmızı külotu uzatınca suratını görecektin" Bade kocaman bir kahkaha attı yanımıza gelip önüme kahveyi ve çikolatayı bıraktı. " Her zamankinden sade ve yanında çikolatalı." gülümsedim Caner lafa girdi. " Adam deli bir kere koskoca komisere kırmızı külot uzatmak ne be." Bade ile birbirimize bakıp güldük. Caner bana döndü. " Anlat bakalım planın ne bunca zaman beklettin bizi." Bade de merakla bana baktı. " Şimdi şöyle katili biliyoruz ve ben onun yanına bir şekilde girip itiraf ettirmem lazım çünkü nasıl yaptılarsa hiçbir delil yok bir şekilde sıyrılmışlar." Caner konuştu. " Nasıl gireceksin peki adamın yanına şüphe olmayacak mı? Her şeyi geçtim adam basit bir adam değil" başımı salladım. " Olmayacak çünkü biri beni o mafya dünyasına sokacak biri var ve oraya gireceğim o da onların güvendiği biri." Caner kaşlarını çattı Bade ise merakla bekliyordu. "Duygu aklıma gelen kişi değil demi? " Caner'in kızacağını biliyordum annesini ondan almış bir adam sonuçta. Gözlerine baktım yaptım der gibi. Hızla ayağa kalktı sandalye devrildi. "Nasıl gidersin o adama ya sen nasıl!" Bade de ayağa kalkıp Caner'in yanına geldi, bana baktı. " Ayhana mı gittin sen?" diyerek şaşkınlıkla sordu Bade, başımı salladım ve yavaşça bende kalktım. " Ne istedi senden karşılıksız iş yapmaz o şerefsiz böyle büyük bir işe büyük bir şey istemiştir." evet tamda öyle yapmıştı o lanet adam istediği büyüktü. " Caner sakin ol bir dinle beni, bak benim başka çarem yoktu, başka türlü giremezdim çeteye." elllerini sinirle saçlarına geçirdi. " Sikerim çaresini de o adamı da, olmaz Duygu!" diye bağırdı. "Yeter bağırıp duruma bana" sesim yüksek çıkmıştı. " Ne yapsaydım oturup annemin katilinin kendi ayaklarıyla gelmesini mi bekleseydim, yapamam tamam mı bekleyemem ben 16 sene bekledim zaten artık hiçbir fırsatı kaçıramam!" Bade aramıza geçti. " Caner Duygu sakin olun bi" Caner Bade'yi yana çekti ve bana yaklaştı. " Sen çıldırmışsın." " Evet çıldırdım, çünkü annemin katili dışarda ve ben hiçbir şey yapamıyorum, kusura bakma Caner senin annen o adama kaçtı ve sen onlara düşmansın diye ben elimdeki fırsatı kaçıramam. Senin annen seni bıraktı ama benim annem beni bırakmak zorunda kaldı." gözlerim doldu. " O adama gittim diye bana sırtını döneceksen dön tek başıma da hallederim." yanında geçtim kapıya ilerledim, dolan gözlerimi sildim. arkamdan bağırdı. "Söz konusu annen olunca bencil oluyorsun." olduğum yerde kaldım. Haklıydı. Annemin katilini bulmak için Caner'in canını yakıyordum. Yanıma doğru ilerledi ve tam arkamda durdu, yavaşça ona döndüm. " O adamın yanına gireceksin ve onun gibi kaç kişinin daha yanında olacaksın bak biliyorum." derin bir nefes alıp devam etti. " Bu senin için önemli ama korkuyorum işte kızım sana zarar gelecek diye, o adam benden annemi aldı seni de almasını istemiyorum." gülümsedim elini tuttum. " Ben küçükken çoçuklar bana vurmuştu sende gelip onları dövmüştün. Bana o gün dediğini hatırlıyor musun?" gülümsedi ve o gün dediğini tekrarladı. " Her zaman yanında olamam kendini korumayı öğren artık." dedi, başımı salladım. " Ben büyüdüm ve kendimi koruyabiliyorum artık" kaşlarını çattı. " Artık sana ihtıyacım yok siktir git mi diyorsun?" kahkaha attım. " Hayır sadece artık bazı şeyleri kendim halledebilirim diyorum ama sende desteğini çekme yinede" sarıldı. " Benim için hep korunacak o çoçuksun." İkimiz de Bade'nin yanına ilerledik bize bakıp sırıtıyordu. " iki dakika bari sürseydi kavganız be çabuk bitti aksiyon" başımı iki tarafa salladım. " Hayır herşey daha yeni başlıyor." kimliğimi çıkarıp gösterdim. " Tanışmamız gerek." Elimi Caner'e uzattım. " Mira Akay " Bade ile de el sıkıştıktan sonra gülümsedim. " Katil Barlas EMİROĞLU'na kelepçe takacak kişiyim."
**** Başlama tarihinizi alalım... Aklıma ilk gelen kurgumdu bu aslında. Biraz sakladım bunu BDGY 1. Kitap finalini yaptı inşallah yeni bölümlerle sizlerle olacak. İki kurgumu da hem wattpad üzerinden hem de Kitappad üzerinden yazmaya devam edeceğim. Kapanmasına her ne kadar üzülsek de bir sonuç alamıyoruz. Bu yüzden biz yazmaya sesimizi duyurmaya çalışalım. Yazmaktan vazgeçmeyin. Düşüncelerinizi yazabilirsiniz buraya. Sizce nasıl başladı? |
0% |