@_damladgnr_
|
'İntikam peşindeysen iki mezar kaz!'
179 gün önce Hayatım iki kurşun yüzünden mahvolmuştu. O kurşunlar benden sadece annemi değil çocukluğumu da almıştı. " Kimsenin duyguları ile oynama, oynarsan karşındaki kişi aynı olmaz. İntikam alma, kimse aldığı intikamdan sağ çıkamaz." derdi annem. Ben oyuna girdim. İntikam için yemin ettim. Annem için çıktığım bu yolda ilk annemin sözünü çiğnedim. Herkes cezasını çeksin istiyordum, annemi bende almanın bedelini ödesin istiyordum. Akşam Caner ve Bade'ye erkenden veda edip eve dönmüştüm. Dün ki konuşmadan sonra ikisi de yanımda olacaklarını söylemişti, ikisinide çok seviyordum. Caner hep yanımda olmuştu, acaba bu yolun sonunda da hala yanımda olacak mıydı? Hayat, kazanmak için çıktığımız yolda kaybettiklerimiz gibidir. Sena teyze sabah gelmiş kahvaltı hazırlamıştı. Her ne kadar gelme desem de hep geliyordu sabahları. Annem bana kahvaltı yaptırmadan okula göndermezdi Sena teyzemde annen kahvaltıyı önemser diyerek her sabah gelir hazırlardı. " Kızım en azından benimle bugün gelsen mezarlığa olmaz mı?" 18 Haziran. Annemin ölüm yıldönümü ve benim doğduğum gündü kısacası en berbat gündü bugün. " İşlerim var benim bugün teyze sen git akşam seni bırakırım ben." Çayımı alıp içmeye başladım. " Ben gideceğim annemin mezarına ama bugün değil. Ama o hiç gelmeyecek bekleme." sinirle ayağa kalktım. " Afiyet olsun ben çıkyorum." hiçbir şey demedi. Kapıya ilerledim ayakkabımı alıp kapıyı açtığımda önümde minik bir pasta ile bekleyen Mavi'yi beklemiyordum, arkasında Caner ve Bade vardı. Caner omuzlarını kaldırıp indirdi. " İyi ki doğdun, mutlu yıllar sana." kocaman gülümsüyordu. Mavi Caner'in kız kardeşiydi 22 yaşında mimarlık okuyordu, uzun kumral saçları ve çelik mavi gözleri vardı. Sevmediğimi bilmesine rağmen her yıl inatla kutlardı. Bazen Bade'nin mekanında aniden kutlardı bazen karakola gelir Caner'in odasında yapardı bunu. Bu yıl kapımın önünü seçmişti. Her seferinde kızıp kutlamamasını söylüyordum, o mumları hiç üflemeden çekip gidiyordum. Bugün onu kırasım yoktu. Çünkü bunca zaman beklediğim zaman gelmişti. Gülümsedim ve pastaya eğilip üstündeki iki mumu dilek tutmadan üfledim, ve başımı kaldırdım hepsi şaşırmış bir vaziyette bana bakıyordu. " Ne bakıyorsunuz öyle ilk defa mı pasta üfleyen bir polis görüyorsunuz." Caner Mavi'nin yanına yaklaştı. " Hayır ama senin ilk defa kızmadan mumları üflediğini görüyoruz. " Gülümsedim ayakkabımı giyip bahçeye ilerledim. " Bugün kızasım yok." Mavi elindeki pastayı Caner'e verip bana yaklaştı, kollarını açıp seri bir şekilde bana sarıldı, burnunu çekiyordu. "Ağlıyor musun sen minik?" Geri çekildi. " Biliyordum bir gün kızmadan kabul edeceğini, seni çok seviyorum ablam" Bade de yaklaşıp sarıldı. " Yeter ya az da ben sarılayım Mavi al kız şu pastayı elimden zaten bence Duygu'ya değilde daha çok kendine yaptırmış gibisin." Mavi kaşlarını çattı uflayarak Caner'in elinden pastayı aldı. " Ne yapayım kabul etmeyince her sene tek başıma ben yiyorum bu sefer de kabul etmezse en azından damak zevkime uygun yiyeyim dedim." Bir yandanda pastanın üstündeki çilekleri ağızına atıyordu. " Hom no vormoş sovoyom bon bol çoloklo." Caner yüzünü ekşiterek kardeşine baktı. " Ağzında bir şey varken konuşma diye kaç kez diyeceğim kızım ben sana" başını iki tarafa sallayarak bana döndü, kollarını açtı. " Madem kabul ettin bugün, iyi ki doğdun Şirine." Kollarının arasına girdim, sıkıca sarıldım. Şirinleri çok severdim hiç kaçırmadan izlerdim şirineye hep hayrandım Caner bu yüzden bana Şirine isimini takmıştı. " Teşekkür ederim." Gülümseyerek ayrıldık. Cama baktığımda Sena teyze gözleri dolmuş bir halde bizi izliyordu. Caner'in arabasına bindik. Mavi arkaya ben öne oturmuştum Bade'nin işi olduğu için bizimle gelmemişti. "Duygu abla acaba diyorum ki akşam güzelce kutlasak mı?" Başımı arkaya çevirip Mavi ye baktım. " Mavi bokunu çıkarma bu kadarı yeter" suratını astı "Of tamam bir şey demedik, abicim madem akşam kutlamayacağız kızlarla akşam dışarı çıksam diyorum hıh?" Caner aynadan Mavi'ye baktı. " Nereye gideceksiniz?" Caner korumacı bir abiydi Mavi'den başka kimsesi de yoktu. " Yemek yemeye abicim" Başımı cama yasladım ve yine daldım Caner ve Mavi hala konuşordu. Yarından itibaren başka biri olacaktım, hazır mıydım? Emin değilim. Olmadığımız birini oynamak zor muydu kendinden tamamen soyutlanmak mümkün müydü? "Ne düşünüyorsun?" Caner'in sorusuyla başımı ona çevirdim. " Caner ne yaparsam yapayım beni sever misin?" Kaşlarını çattı. " O ne demek ne yaptın ki?" omzumu kaldırıp indirdim. "Gerçekten bencil miyim ben?" Arabayı durdurdu gelmiştik karakola. Mavi ne ara inmişti ne ara gelmişmiştik fark etmemiştim bile. " Dürüst olayım mı?" başımı aşağı yukarı salladım. " Bazen evet, ama insan bazen bencil olmalı." elimi tuttu. " Ne olursa olsun seviyorum seni, sen benim sadece arkadaşım değilsin kardeşimsin." gülümsedi ve göz kırptı. Arabadan inip karakola yürümeye başladık. "Ne zaman başlıyorsun?" dedi. " Ayhan çetenin yarın akşam toplanacağını söyledi, bende onunla birlikte gireceğim." başını salladı. " Duygu kendine dikkat et tamam mı? Acil bir şey olduğunda hemen beni ara, sakın plan bozulur diye düşünme, önemli olan sensin." Başımı salladım ve içeri geçtik.
⛓ Odamda oturmuş önümdeki kimliğe bakıyordum. Mira Akay'dım artık, beni öyle tanıyacaklardı. Diğer resimi elime aldım. Barlas Emiroğlu, hakkında bilgi toplamıştım. İş adamı olduğu için bazı bilgileri googledan almıştım. 3 Ekim 1991 (30) İstanbul doğumlu. İşletme okumuş, boyu 1,90 vs. Fotorafı inceledim, Kumral ve yakışıklıydı, hafif kirli sakalı, kahverengi gözleri vardı, en çok kirpikleri ve dudakları dikkat çekiyordu. Adama bak ya benden güzel dudağı vardı. Ama bunların hiçbiri bana sökmezdi günün sonunda bu adama kelepçeyi takacaktım. Ailesi hakkında bilgi yoktu, sevgiliside yoktu bildiğim kadarıyla ama içeri sızınca herşeyini öğrenecektim nasıl olsa meraka gerek yoktu. Annemin vurulduğu günü hatırladım. 'Ben üstümde battaniye ile yatakta yatarken, annem teleşla yanıma gelmişti. "Duygu kızım kalk." Beni hızla kaldırarak gardrobun içine soktu. "Bana bak ne olursa olsun sakın burdan çıkma tamam mı güzel kızım, her zaman ki gibi sözümü dinle." başımı salladım. Neler olduğuna dair bir fikrim yoktu. " Oyun mu oynuyoruz anne ablam gelecek ya ondan mı saklanıyoruz?" kapıya vurma sesleri geliyordu. O zmanlar henüz oyundu herşey benim için. Nereden bilebilirdim ki bu oyunun annemi alacağını. "Evet küçük bir oyun bu tamam mı ablan da gelecek sen hiç ses çıkarma.," Çocuk aklı işte kabul etmiştim. İlk pişmanlığımdı oyunlar, keşke oyunları sevmeseydim. Ve kapıyı kapattı annem. Odada bir anda bir sürü yabancı ses gelmişti ablamın sesi değildi bu kapıyı hafif itekleyerek içeri baktmıştım. Bir çocuk ve iki adam vardı karşılarında ise annem. Zaten ne olduysa o an başlamıştı herşey.' Telefon zil sesi ile, o günden çıkmıştım. Ekrana baktım Mavi arıyordu. Açasım yoktu o yüzden görmemezlikten gelerek telefonu bıraktım. Çalmayı bırakmıştı ama bu sefer bildirim sesi geldi, tekrar elime aldım. MAVİ: Abimle küstüm yanına gelsem hem sende tek kalma? Ailem dağılmıştı, Annem ölen diğerleri de kaçan oldu ben de hep arkada bırakılan. Mavi'ye cevap vermediğimi fark edip mesaj yazmaya başladım. DUYGU: Gel. Evlerimi karşı karşıya olduğundan gelmesi uzun sürmeyecekti, kalkıp önümdeki doyaları topladım, odadan çıktığım anda kapı çaldı. Açmak için o tarafa yöneldim. " Hoşgeldin." çocuk gibi dudaklarını büzerek içeri geçti. " Hoşbuldum." Beraber içeri geçtik Mavi koltuğa oturdu bende bize kahve yapmak için mutfağa ilerledim. Yaptıktan sonra salona geçip ve kahveyi Maviye uzattım. " Teşekkür ederim." gülümseyip yanına oturdum. " Anlat bakalım olayı, neden ters düştün abinle.?" kahvesinden bir yudum alıp sehpaya bıraktı. " Biz kızlarla gece klübüne gittik ve orda da olay çıktı adamın biri bana biraz yaklaştı biri de gelip beni çekiştirdi bara götürdü bende ona sinirlendim sen ne karışıyorsun felan sinirden adama elimdeki bardağı fırlattım"dedi kaşlarımı çatmış bir vaziyette onu dinliyordum. "Sonra adamın başını yaraladım" üzgün surat takındı yüzüne. " Sonra işin sonu karakolda bitti, abimi aradılar, adamla abim biraz takıştı bana sarkıntılık yapanı o sandı. Olmadığını söyledim bu sefer de bana patladı senin ne işin vardı diye, aldı getirdi eve." Başımı iki tarafa salladım. " Mavi abin seni korumak için yapıyor hak veriyorum ayrıca adam fark etmeseydi, diğer adam daha fazla ileri gidebilirdi, sende teşekkür etmek yerine adamı yaralamışsın." evet anlamında başını salladı. " Maalesef öyle yaptım ama adam çok yakışıklıydı." Ne ara inceledin be kızım adamı. Mavi'nin sevgili yoktu Caner hepsini korkutuyordu. Mavi ağzının suyu aka aka anlatmaya devam etti. " Boyu upuzundu, kasları muhteşemdi ama" eli ile mükemmel işareti yaptı güldüm. " Kehribar gözleri vardı ve çok güzel gülüyordu ya, yanağında gamzesi vardı." dedi. Hayran hayran bana bakıyordu. " Mavi anladık yakışıklıymış da bana neden öyle bakıyorsun ben Duyguyum, kes şu bakışı!" hemen toparladı. " Sarhoş olmasaydım asla öyle davranmazdım ama karakolda kendime geldim baya inceledim abimde bunu gördü tabi kaşlarını çattı hemen." Gülümsedim, ah Caner. Mavi onun zayıf noktasıydı. Telefonu elime aldım Caner'den mesaj vardı. CANER: Mavi içtiği zaman hasta oluyor, midesi bulanır gece onun, seni uyandırmasın yatmadan bir şeyler yerse iyi olur. Gülümsedim her ne kadar kızsa da ona kıyamıyordu, bir mesaj daha geldi. CANER: Birde ilacı çantasındadır, onu yattığı yerin başucuna koyar mısın, gece aramasın. Teşekkür ederim:) Mavi astım hastasıydı. Bazı geceler nefes alamadığı için uyanıyordu, ilaç o yüzden hep yanında olmalıydı. Hemen cevap yazdım. DUYGU: Merak etme güvende. CANER: Biliyorum Başımı kaldırıp Mavi'ye baktım telefona bakıyordu. " Sana sandiviç yapıyorum ne içersin yanında?" Bana baktı gülümsedi. " Meyve suyu varsa olur." Mutfağa ilerleyip sandiviçi hazırlayıp tepsiye bıraktım, yanınada portakal suyu koydum. Mavi'nin önündeki sehpaya bıraktım. " Afiyet olsun." Telefonu bırakıp sandiviçini eline aldı. " Teşekkür ederim." Gülümseyip yanına oturdum, telefonuma mesaj geldi. Gelen mesaj ile bir anda ayağa fırladım. AYHAN SERT: Toplantı erkene alındı iki saate başlayacak. Evde bekliyorum. AYHAN SERT: Mira'ya dönüşmeyi unutma;) " Siktir" diyerek mırıldandım. " Bir şey mi oldu Duygu abla, teleşla kalktın?" Mavi gözlerini dikmiş bana bakıyordu. " Sorun yok ama benim gitmem lazım işim çıktı sen istersen eve dön, ya da kalabilirsin nasıl istersen." Odama ilerledim kimliğimi aldım, siyah pantolon, siyah tişört ve deri ceket giydim. Belime silahımı da aldım. Caner'e mesaj yazmaya başladım. DUYGU: Çete bugün tolanıyor benim acil gitmem lazım, Mavi evde,Mavi'ye el kaldırdım oda aynısı bana yaptı dışarı çıktım ve taksiciyi arayıp beklemeye başladım. Caner çıktı karşı binadan. " Duygu ne oluyor?" ama taksi gelmişti hemen atladım. "Konuşuruz sonra." Taksiciye Ayhan'ın adresini verdim. Yolu izlemeye başladım. 16 yıl sonunda o adamı tekrar görecektim, duygularıma hakim olmam lazımdı. Güçlü durmalıydım. ⛓ Ayhan ile arabadaydık toplantı yerine gidiyorduk. Onun koruması olarak yanında duracaktım içeri giremeyecektim ama bir tık gerisinde olacaktım içeri ile işim yoktu zaten benim amacım Barlastı. " Bana bak orda dikkat çekecek bir şey yapma zaten ne yapman gerektiğini anlattım sana. " gözlerimi devirdim. " Çocuk muyum ben anladık." Korumalardan sadace en güvendikleri korumayı alıyorlardı içeriye, bende o güvendiği koruması olarak onunla girecektim. Araba durmuştu, gelmiştik Ayhan indi bende derin bir nefes alıp indim. Koruma rolüne büründüm. Ayhan yarım bir gülüş attı bana bakarak. Bu hareketine yine göz devirdim, beraber içeri yürüdük. " Beni iyi koru başıma bir şey gelmemesi lazım. " dedi sırıtarak. Bu salak bu espirilerle nasıl mafya olmuştu anlamıyorum. " Senin başına ben geldim zaten fazlasını arama." güldü. Bunun koruması olmak berbattı. Bir odanın önüne geldik ve durduk 6 kişi gelmişti ama 7. kişi yani Barlas yoktu, amcası burdaydı. Hazar Emiroğlu, Çetenin Başı sanırım buydu. Beyaz saçları hafif kirli sakalları vardı. Biraz araştırmıştım onuda 50'lerinde bir adamdı jilet gibi giyinmiş hepsinin kurucusu olduğunu belli ediyordu, konuşmaya başladı. "Hoşgeldin Ayhan" hepsi ile el sıkıştı. Hazar konuşmaya devam etti. Gözlerini kısarak bana baktı sonra Ayhan'a geri döndü. "Koruman mı değişti senin?" Beni işaret etti, ben sadece boş gözlerle bakıyordum. Ayhan bana döndü ve konuşmaya başladı. " Ah evet size söylemeyi unuttum ama artık onunla geleceğim çok güvendiğim birisi." Hazar bana baktı bu sefer baştan ayağı süzdü. " Adın ne senin?" dedi Hazar. "Mira." hafif başımla selam verdim. Bir şey demedi telefonu çalınca bizden uzaklaştı. "Ayhan canını bir kadına teslim etmen takdir edilesi, ben bir kadına güvenmezdim neticede canım önemli benim, koruyacak biri olmalı yanımda." dedi adamlardan biri, beyaz tenli bıyıkları uzundu boyu neredeysen benle aybıdı. Bu sırada Hazar yanımıza gelmişti. Adama baktım yüzüme alaylı bir sırıtış yerleştirdim. Ve yanındaki uzun kalıplı adamı göstererek konuşmaya başladım. "Korumanızın cüssesi büyük olunca güçlü sanıyorsunuz, ama unutmayın ki zeka gücü bedensel güçten önce gelir. Ve bir kadın aklı ve zekası ile sizi alaşağı edebilir." Ayhan'ın kahkahası kulaklarıma çarptı, ve bu hoşuma gitmişti nedense. Adam ve koruması şaşkın ifade ile bana baktılar. Adam suratını toplayıp hafif sırıttı. "Kendine güveniyorsun." dedi, hiç düşünmeden cevap verdim. " Her zaman." Hazar korumasına başıyla işaret yapıp odanın kapısını açtırdı. " Artık içeri geçelim, yiğenim de beş dakikaya burada olacak." Herkes içeri girmeye başladı, Hazar kaldı en son bana baktı sonra oda içeri geçip kapıyı kapattı, korumalar ve ben kalmıştık hepsiyle kısa bir el sıkışıp sessizliğe bürünmüştük.Yaklaşık 5-6 dakika sonra üç adam bize doğru yaklaşmaya başladı. Birini çok iyi tanıyordum. Kalbimin ritmi hızlandı 16 seneden sonra tekrar karşılaşmak garipti. Siyah bir takımla elinde telefona bakarak ilerliyordu, bu Barlas Emiroğluydu. Yanında ki kişi ise Barlas'ın sürekli yanında gezen Deniz Yalçındı, hakkında bilgi yoktu. Esmer Barlastan bir kaç santim uzun atletik bir vücüda sahipti. Başında küçük bir sargı vardı. Barlas'ın bir adım gerisinden geliyordu, bize doğru bakıyordu. Diğeri ise yakın korumasıydı adını bilmesem de fotoğraflarda görmüştüm. Oda deniz gibi esmer siyah zeytin gözlere sahipti boyu Barlas'tan ve Denizden kısa olsa da vücut yapısı ikisini de sollardı. Barlas yanımıza gelince başını telefondan kaldırdı. Önünde ben vardım benimle göz göze geldi, geçmesi için kenara çekildim ama hala gözleri bendeydi. Direk gözlerimin içine bakıyordu. Sanki bir şey anlalmaya çalışıyor gibiydi. " Bir şey mi diyecektiniz?" diye sordum, dalgınlığından çıkıp " Hayır" dedi yanımdan geçip giderken, burnuma dolan kokusu başdöndürücüydü. Tam olarak ne koktuğunu bilmesemde sakinleştirici gibiydi. Deniz yanıma geldi ve elini uzattı. " Deniz Yalçın, seni ilk defa görüyorum buralarda" elini tuttum. Samimi gelmişti. " Mira, ilk defa görmen normal bende ilk defa geliyorum buraya. Ayhan beyin yeni korumasıyım." elimi çektim, başını salladı. " Anlıyorum." Başka hiç bir şey söylemeden telefonu ile ilgilenmeye başladı. Başına ne olduğunu merak etmiştim. Koruma ise Kapının tam önünde bir koruma olduğunu belli edercesine ciddi bir şekilde bekliyordu. Gözleri ara sıra bana değse de Deniz gibi bir konuşma girişiminde bulunmamaıştı. Duvara sırtımı verip düşünmeye başladım, annemin vurulma anına tekrar gittim. 'Annem ağlama sesleri geliyordu. Çocuğun elinde silah vardı başındaki adamın biri kulağına eğildi bir şey demişti. O dediğini şimdi anlasamda o zamanalar boş bir görüntüydü, çoçuk sinirliydi silahı anneme doğrulttu, annem hiç bir şey demiyordu öylece boş boş bakıyordu, sanki geleceklerini biliyormuş gibiydi, teslim olmuştu ölüme. Çocukda olsak silahın anlamını biliyorduk elimi ağzıma kapatıp sessizce ağlamaya başlamıştım. " Yaptıklarının bedelini ödeyeceksin." dedi ve hiç tereddüt etmeden iki el ateş etti anneme. Şaşırmıştım ne yapacağımı bilmiyordum. Annem burdan ne olursa olsun çıkma demişti. Adamlardan biri gülerek çıktı dışarı diğeri de peşinden gitti. Yaptırdıkları çok iyi bir şeymiş gibi davranıyorlardı. Çocuk aklımla neen bu kadar kötü olduklarını sorgulamıştım. Çocuk öylece elinde silahla anneme bakıyordu. Gözlerinde kin, nefret ve pişimanlık vardı. Bir anda gözleri bana döndü fark etmişti burda olduğumu, bedenimi korku sarmıştı. O an tek düşündüğüm bana da aynısını yapacak mı, korkumdan olduğum yerden çıkamamışım bile. Yeşile çalan gözlerimin içine baktı. " Gözlerini saklamayı unutmuşsun onları görüyorum." dedi, ses vermedim yerimden de kıpırdamadım, korkuyordum. Annemi işaret etti. " Hak etti." dedi ve çıktı gitti.' Hangi insan ölümü hak ederdi? Hangi kadın böyle vahşice katledecek kadar hak etmişti başına gelenleri? Gözlerim yaşarmıştı, kimse fark etmesin diye arkamı döndüm ve telefon kurcalıyormuş gibi yaptım, ağlamamak için zor duruyordum. Bir kadın olarak güçlüymüş gibi durmaktan nefret ediyordum. Biz kadınlar güçlü olmazsak ses çıkarmazsak, bir vicdansız gelip sorgusuz sualsiz katlediyordu bizi. Omzuma dokunan elle başımı çevirdim, Korumasıydı. "Sen iyi misin?" aniden gelip sorması ile afalladım ve iyi olduğumu gösterircesine başımı salladım. Kolumdaki saate baktım, bir saati geçmişti görüşme, bu kadar ne konuşuluyordu içerde diye düşünürken kapı açıldı. İlk çıkan bana güçsüz imasında bulunan adamdı. Onu görünce göz devirdim. Arkasından tek tek çıkmaya başladılar, Ayhan da çıkıp yanıma yaklaştı. " Çok bekletmedim umarım." dalga geçiyordu benimle. " Beklettin desem ne yapacaksın?" sırıttı. " Bu son gelen kişi ile yakın mısın?" diye sordum,kaşlarını çattı. " Barlas ile mi?, neden sordun ki sen onu?" omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Hiç" tek kaşını kaldırarak sorgulayıcı bakış attı, o sırada içeriden Barlas ve Hazar çıktı. Barlas bir saniye bakışını bana değdirdi ve geri önüne döndü. " Bir dahaki toplantı için haber yollarım hepinize iyi günler" dedi Hazar ve koruması ile uzaklaştı. Barlas'ta uzaklaşıp gidiyordu ki Ayhan seslendi. " Barlas!" Başını bize çevirdi, diğer herkes yavaş yavaş gidiyordu. " Birlikte bir şeyler mi yesek?" bu adam ne yapıyorsa iyi yapıyordu Barlas'a yaklaşmam için fırsattı. Barlas önce bana sonra Ayhan'a baktı. " Olur benimde seninle işim vardı zaten ,her zamanki yerde." dedi ve gitti. " İşin bitti gidebilirsin." kaşlarımı çattım gitmemeliydim, istediğim bir şeyi yapmıştı ve gıcıklığına beni başından savıyordu. " Hayır koruman olarak geldim, yemeğe gelmememi sorgularlar, o yüzden geliyorum." güldü. " Beni koruman ne hoş, senden korkmalı mıyım?" sırıttım. " Kork." dedim ve çıkışa ilerledim.
⛓
Ayhan'la ilerdeki masaya doğru ilerledik, Barlas içkisini yudumlayarak telefona bakıyordu, Deniz de karşısında oturmuş bir şeyler yiyordu. Koruması ise ayakta ellerini önünde birleştirmiş bekliyordu. Yanlarına yaklaşınca Barlas ve Deniz başlarını kaldırıp bize baktı. "Hoşgeldin Ayhan." dedi Barlas, kısa bir el sıkışmadan sonra Deniz'in yanındaki sandalyeyi işaret etti. Benim gözlerim ise bileğinde ne olduğunu çözemediğim dövmedeydi. Tamamnını göremediğimden anlamamıştım. " Hoşbuldum." dedi ve Deniz'in yanına oturdu, bende hemen yanına geçip ayakta bekledim. Bir koruma olarak görevim buydu, ayakta beklemek. Barlas bana bakıp tekrar önüne döndü, ayakta kalmaya devam ettim. Yanımıza garson geldi. " Ne alırdınız?" Ayhan yiyecek bir şeyler ve yanına şarap istedi, Deniz önündeki tatlı daha tam bitmeden aynısından bir daha sipariş verdi, Barlas Denize kaşlarını çatarak baktı, anki fazla yememesi için uyarıyor gibiydiç. Garson başını sallayıp gitti. Deniz tatlısını yemeye devam etti anlaşılan tatlı yemeyi çok seviyordu. İş hakkında bana da çok gerekli olmayan bir kaç şey konuştular. Garson siparişleri getirdi, Deniz tatlısını alıp afiyetle hızla yemeye başladı, adam güzel yiyordu benimde canım çekmişti. Barlas uyarı dolu bakışlarını Deniz'e değdirdi. Bakışlarım Barlasa döndü, içkisinden bir yudum aldı güzel dudakları vardı ve masum bir yüzü kim derdi ki bu adam katil. Caner'e yazmam lazımdı tam şu anda ihtiyacım vardı ona, ama bir yere gidemezdim. Barlas'a mesaj gelince kaşlarını çatarak telefona baktı, Deniz de bu fırsattan yararlanarak tatlısına gömülmüştü, Ayhan'a baktım kaşlarımla dışarıyı göterdim beni gönder der gibi, "Mira benim telefonum arabada kaldı bana getir." dedi, tekte anlamıştı dediğimi helal lan, helal lan sana, helal lan yusufi. Başımı sallayıp dışarı ilerledim. Arabanın yanına gelince içeri girdim, yedek telefonu vardı ilk onu elime aldım, Caner'e mesaj yazmaya başladım. MİRA: Acil attığım konuma bir kaç adamla silahlan gel, dışarda fazla koruma yok bayılt onları beni görürsün içeride zaten Barlas hedefiniz ama ben onu koruyacağım bana ateş et. NOT: Kuru sıkını almayı unutma beni öldürmek istmezsin. Mesajı gönderdim , arabadan aşağı indim ilerlemeye başladım. CANER: Kısacası adam sana güvensin diye önüne atlayacaksın. Muhteşem koruma Mira Akay. Tamam hallediyorum. Gelen mesaja göz devirdim illa önce bir boş yapacaktı. İçeri girdim Deniz tatlısını bitirmiş Barlas ve Ayhanı dinliyor arada konuşmalarına katılıyordu, yanlarına gelip telefonu uzattım. "Tamam onu hallediriz o zaman, bu bizim için önemli zaten." dedi Barlas. Acaba ne konuşuyorlardı. " Para kazanmak varsa işin içinde ben hep varım" dedi gülerek Ayhan. Paraya herkesi satardı bu şerefsiz. İşi güçü çıkardı. Deniz içtiği bir bardak viskiden sonra ikinci için elini şişeye atmıştı, Barlas hızla elinden alıp masanın Denizden uzak tarafına bıraktı. " Deniz!!" uyarır tondaki sesine Deniz başını salladı. Durgun duruyordu kafasını dağıtmak için bir şey arar gibiydi. " Uzay al bunu" diyerek ortadan kaldırmıştı. Adının Uzay olmasına şaşırmıştım pek öyle bir tip yoktu. Etrafa bakındım müşteri azdı bizden hariç üç masa vardı dolu olan, zaten saat 11' i geçiyordu. Yaklaşık 2 dk sonra dışarda hareketlilik oldu korumaları göremiyordum. Caner ne ara gelmişti ki onu düşünürken Barlas ayaklandı gitmek için Ayhan da ayağa kalktı Deniz hala oturmuş telefonu ile ilgileniyordu. Barlas ve Ayhan el sıkışıyordu ki, maskeli bir adam girdi içeri tanınmasın diye maske takmış akıllı Caner'im. Gidip alnından öpecektim onu. Silahını kaldırdı Barlas'a doğru elimi belime atıp silahımı çıkardım, maskeli Caner'e doğrulttum. "Dikkat et!" diyerek Barlas'ın önüne geçtim ve bir el silah sesi geldi, karnımda yoğun bir sızı hissettim. Bir silah sesi daha geldi ve beni vuran adam tam kafadan vurulmuştu. Uzay, Caner'i vurmuştu. |
0% |