Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. BÖLÜM: GERGİNLİK

@_denizkabugu27

Evlen benimle mi demişti bana?

 

Bana?

 

Dünyada o kadar kız varken bana?

 

Abimin patronu benimle evlenmek mi istiyordu?

 

Ben istiyormuydum? Hayır.

 

"Anlamadım?" Dedim sesim harbi şaşkın çıkmıştı.

 

Yutkundu bir. Sonra boğazını temizledi.

 

"Evlen işte benimle." Dedi. Gözlerime umutla bakıyordu.

 

Iki günlük biriyle evlenmek mi istiyordu?

 

Hemde ona rezil olmaktan başka bir şey yapmayan bana?

 

Kocaman bir kahkaha attım.

 

"Güzel şakaydı" dedim alayla.

 

Baska bir açıklaması olamazdı çünkü.

 

"Şaka değil defne." Dedi,

 

Hanıma ne oldu?

Gülüşüm soldu. Yutkundum.

 

"Saçmalamayın isterseniz" dedim ciddi bir sesle. Ayağa kalktım.

 

"Ben bu konuşmayı yapmadık sayıyorum" diye ekleyip tam arkamı dönüyordumki söylediği şeyle durdum.

 

"Abini hastaneden kovdururum"

 

Ne demisti o?

 

Hızla arkamı döndüm.

 

"Ne.." diye bir ses çıktı dudaklarımdan.

 

"Duydun, abini hastaneden kovdururum. Elim kolum uzundur benim, abin çalışacak bir tane bile hastene bulamaz."

 

Yutkundum.

 

Aklıma abim ile kücükken bir konuşmamız düştü.

 

 

 

"Abi sen buyüyünce ne olmak istiyorsun?"

"Doktor" dedi gururla.

"Niye?"

"Çok istiyorum kızım doktor olmak, çok güzel bir meslek böyle insanların hayatını kurtarıyorsun falan havalıda... ölene kadarda emekli olmak istemiyorum ben"

 

Abimin en büyük hayalini abimin elinden almaz.

Almaz değil mi?

 

"Yapamazsın" diye fısıldadım ama duydu. Ayağa kalkıp tam karşımda dikildi. Boyu uzun olduğu için kafamı hafif kaldırıp yüzüne baktım. Ayakkabılarımız birbirine değiyordu. Yüzüme doğru eğildi. Nefesini yüzüme üfledi. "Öyle bir yaparım ki.."

 

"Niye." dedim dudaklarımı birbirine bastırıp. Bütün bedenim titriyordu.

 

"Bildiğin bir evlilik yapmayacağız " dedi, kaşlarım çatıldı

 

"Anlamadım?"

 

"Bir tane iş var. Abim 'in o işi bana vermesi için evli gözükmem gerek. Sen çok güvenilir birisin bence. Sahte bir evlilik yapacağız. istersen kurallarda koyarız. Ben işi alırım bir süre sonra boşanırız. Anlaşamadık diye. Haa senin bundan ne gibi bir çıkarın olur... hastaneyi abinin üzerine yaparım ve daha ne istersen. Sahte bir evlilik yapacağız sadece."

 

Düşününce mantıklı gibiydi...

 

Hem gerçekten evlenmeyecektik hem abimin bir hastanesi olacaktı...

 

Abime bence bunu borçluydum.

 

"Söz ver." dedim .

 

"Ne sözü?" Diye sordu.

 

"Evlenince koyduğumuz kurallara uyacaksın."

 

"Sen izin vermediğin sürece kuralları çiğnemeyeceğime kartal sözü veririm" kaşlarım çatıldı.

 

"Kartal sözü ne?"

 

"Benim kendi sözüm." Dedi başımı salladım. güzel sözmüş.

 

"Evlenecekmiyiz?" Diye sordu.

 

Böyle soruncada gerip gelmişti.

 

Evlenmek istemiyordum ben..

 

Ama abim için...

 

"Evlenmezsek... gerçektende abimi mesleğınden edecekmisin?" Diye sordum Yutkunarak. Başını salladı.

 

"Evet." Dedi net bir sesle.

 

Sahte bir evlilikte olsa..

Beni tehtit ettiğını hiç bir zaman unutmayacaktım...

 

"Tamam..." dedim kısık bir sesle.

 

Arkamı döndüm tam gidecekken yine sesini duydum.

 

"Neden ağladın?" Sorduğu soruyla durdum.

Başımı çevirip ona baktım.

 

"Anlamadım?" Dedim.

 

Makyaj mı akmıştı acaba?

 

Bana doğru büyük bir adım attı ve tekrar önüme geçti, kafamı hafif kaldırıp gözlerine baktım.

 

"Ağlamışsın. Neden?" Dedi kelimelerin yerini değiştirerek.

 

"Ağladığımı nereden çıkardın?" Diye sordum düz bir sesle.

 

Aklım zaten çok doluydu.

 

"Makyaj yapmışsın" dedi. Ne! Sadece Fondöten sürmüştüm. Nasıl anlamış olabilirki tenimle aynı renk.

"Ee ne olmuş" dedim. Sadete gel der gibi.

"Sabahin köründe."

"Sabahın köründe makyaj yapamaz mıyım." ki makyaj yaptım sayılmazdıda neyse işte.

"Yaparsında... iki kat fazla sürmüşsün göz altlarına " dediğinde öylece kaldım.

Nerden anlamıştı.

"Çok mu belli oluyor?" Diye sordum korkuyla. Abimlerde görürdü yoksa.

"cık. Dikkatli bakmayan anlamaz da, sen neden ağladın" diyince derin bir nefes verdim.

Bu benim göz altıma dikkatlimi bakmış?

 

Neyse yaa

 

"Öylesine önemli bir şey değil" dedim yanından geçecekken kolumdan tuttu.

 

"Senin gözünden bir damla akıyorsa, o bir damlanın akmasının sebebi benim için önemli." Dediğinde şaşirmıştım.

 

"Ne yapacaksın ki? Ne yapabilirsin. Ağlamama çare bulamassın zaten anlatsam ne değişecek?" Dedim. Gözlerimin icine bakarak hiç düşünmeden cevap verdi.

 

"Yanında olurum."

 

Az önce beni tehtit eden adam şimdi yanımda olacağını söylüyordu....

Bir süre o bana baktı ben ona.

 

"Sağol ama yanımda olmana ihtiyacım yok" dedim elimi ondan kurtarıp eve doğru ilerledim. Arkamdan bir şey demedi.

 

Bakışlarını sırtımda hissediyordum ama dönüp bakmadım.

 

Hızlı adımlarla evimin yolunu tuttum. Kafam karmakarışıktı.

 

Kapının önüne gelince durdum. Yutkundum. kafamı toplamam gerkiyordu. şuan eve giremezdim.

 

Arkamı kapıya döndüm. Ve evden uzaklaştım.

 

Beni tek sakinleştirecek ve yanımda olacak kişiyi aradım.

 

Gizemi...

Telefon çaldı.. çaldı.. çaldı..

açıldı.

 

"Alo?" Diye uykulu bir ses çıkardı gizem.

 

"Gizem.." dedim ağlamaklı bir sesle.

 

Telefondan bir haraketlilik oldu sonra gizemin kısık inlemesi.

 

"Hay ananı- defnee! N'ldu ?" Diye endişeyle sordu.

 

"Gizem ben hiç iyi değilim... yanıma gelirmisin?" Dedim.

 

Gizem kabuslarımı biliyordu...

Zaten bir o biliyordu...

 

"Kabus mu yine. " diye sordu. Onunda sesinde acı vardı. Bazen çok kötü oluyordum kabuslardan dolayi. Abimler uyanmadan gizemi arardım oda beni sakinleştirirdi. ama toparlayamazdı. toparlanamazdım. çünkü beni bir tek çağıl abim toparlayabiliyordu.

 

"O da var..." dedim kısık bir sesle.

 

"Başka?" Dedi sorgulayan bir sesle.

 

"Telefonda anlatamam çabuk gel" dedim.

 

"Tamam nerdesin? " dedi.

 

"Bizim oraya gel" dedim. Onaylayan bir mırıltı çıkardı.

 

Telefonu kapatıp cebime koydum.

 

Üstüme bakınca ayıcıklı pijamalarımla karşılaştım. avucumla anlıma vurdum. Adamın karşisında yine rezil olmuştuk iyi mi. Ve bunlarla evlenme teklifi aldım. inanamıyordum kendime. gerçi ben şuan hiçbir şeye inanamıyordumda işte neyse.

 

Binanın önüne gelince durdum.

Burası gizemle bizim küçüklükten beri saklanmak için kullandığimiz bina.

Acılarımıza ortak olan bina...

 

Kapıyı açıp içeri girdim. Merdivanlardan yavaşça çıktım. Teras kapısına gelince kapıyı yavaşça açıp girdim. Manzarası her zamanki gibi güzeldi. yerde rengarenk bir sürü minder vardı. gizemle beraber getirmiştik minderleri buraya.

Yavaşça yerdeki minderlerden birine otururken gözlerimi manzaradan ayırmadım. oturduğuğum an göz yaşlarımda serbes kalmıştı.

 

Beş dakika kadar sonra arkamdaki kapının açılma sesini duydum. Ama dönüp bakmadım. Gizemin geldiğini biliyordum zaten.

 

gölgesini gördüğüm şahıs dizinin üstune çökerek önüme oturdu, yüzümü ovuçladı. Doğru tahmin etmiştim gelen gizemdi.

 

"Defne," demiştiki tuttuğum hıçkırığım dudaklarımdan firar etti ve gizemin boynuna atlayıp hıckıra hıçkıra ağladım.

 

"Şşşş ben burdayım" diyerek beni sıkıca sardı, saçlarımı okşadı.

 

"Gizem.. " dedim ağlamalarımın arasında. Gizem beni kendinden uzaklaştırıp yüzümü tekrar avuçladı.

 

"Ne oldu defne'm" diye sordu.

 

"Gizem ben, evleniyorum" dedim gözümden bir damla daha yaş akarken.

 

Gizem önce bir bana aval aval baktı.

 

"Ne.." dedi sesizce, yüzümdeki elleri iki yanına düstü,

 

"Şaka?" Diye şüpheyle konustu.

 

Ağlarken başımı iki yana salladım.

 

"Lann 24 saat olmadı ayrılalı lann! Aşık oldum dersin anlarım evleniyorum ne!" Diye bir anda sesi yükseldi.

 

Böyle söyleyince de kulağa garip geliyordu.

 

"Öyle değil.." dedim.

 

"Neyle?" Diye sordu biraz daha sakinleşip.

 

   .....

 

"Ne!" Diye bağırarak ayağa kalktı.

 

"Nasıl ya!" Dedi. Gözümden bir damla daha aktı, ve bir tane daha, bir tane daha....

Ve omuzlarım sarsılarak tekrar ağlamaya başladım.

 

"Vay şerefsize bak sen." diye Bartına sövmeye başladı.

 

Sakinleşmek için derin nefes aldı. Verdi. Aldı verdi.

 

"Ama mantıklı da ha? Tabii tehtit etmese evlen derim adam zengin zaten hem abine hastahane verecek.. ama tehtit etmiş!" Diye sonlara doğru sesini yükseltdi. Haklıydı. Mantıklı bir evlilik olurdu ama tehtit etmişti....

 

Etmeseydi de kabuk edebilirdim.

Abimin hastanesi olacak sonuçta.

 

Ama etmeyedebilirdim.

Sonuçta abim hastahane alacak diye tanımadığım bir adamla evlenmek ne kadar doğru olur?

 

"Sıkıntıda o işte tehtit ediyo.." dedim kısık bir sesle. Gizem bana bir baktı, içi burkuldu. Bütün siniri uçtu . Hemen önümde eğilip yüzümü avuçladı.

 

"Tamam. Bak söz vermiş ya hani? Bir şey yapmaz evlenince? Kurallarda koyarsın. Hem iflas ettirirz biz onu? AVM, AVM gezeriz? Ha? He, zenginya simdi partileride olur onların. Bende gelirim seninle? Bak şöyle düşün abin için... ama ben yanındayım. Allahım şuan evlen diyorum sana yaa off , ama başka çaren yok. Miraç abi kavulmayı atlatamaz sende biliyorsun defne. Bana kalsa evlenme bırak ne yaparsa yapsın ama... abine olanlardan vicdan azabını sen çekeceksin, o yuzden evlen. Zaten kabul de etmişsin" dedi . Haklıydı. Göz yaşlarımı elimle sildim. Gizeme sıkıca sarıldım. Ayrılınca da "teşekkür ederim gizem" dedim minnetle.

 

"Her zaman, kardeşim değilmisin?" Dedi gülümseyerek. Gülümsedim.

 

"Kardeşinim" dedim. Gülüşü büyüdü.

 

"Hadi gidelim. Hüseyin amcayı daha evlenmene ikna etmemiz gerek" dedi. Babam vardı.. sonra abilerim.. annem... işim çok zordu.

 

"Çok zor olacak." Dedim. Başını salladı.

 

"Bir şey diyeceğim sen bu konuyu niye tek üsleniyorsun? Ara Bartını o da gelsin konuşsun." dedi kaşlarını çatarak. Haklıydı aslında.

 

"Haklısın ama bende numarası yok" dedim.

 

"Müstakbel sahte kocanın da numarasını bu harikalar ötesi arkadaşin halleder " dedi sahte kelimesini bastırarak söylemesine kahkaha attım. Gizemde güldü. Telefonunu çıkardı, birini aradı.

 

"Kimi arıyorsun?" Dedim.

 

"Uğuru" dedi ve telefon açılmiş olacakki işaret parmağını kaldırıp bir dakkika işareti yaptı.

 

"Alo, bu sahatte rahatsız ettim kusura bakma..... ya şey ben senden bir şey isteyecektim ama çok acil..... bartın beyin numarası var mı sende?..... sana zahmet olmassa bir bakiversen.... ya dün bir mevzu olmuştuda onun hakkında konuşacaktım ama numarası yok.... boşver sen onu..... tamam tesekkürler zahmet verdim... görüşürüz" dedi ve sıratarak telefonu kapattı.

 

"N'oldu?" Diye sordum.

 

"Mesaj olarak atacak, kuzumuda uyandırdık bu saate ya " dedi. Kafamı salladım. Son söylediğine güldüm ama içinden konuşuyor gibiydi.

 

Telefon ötünce mesajı kopyalayıp bana attı. Bartının numarasını kaydettim.ç

 

"Arayayım mı?" Diye sordum.

 

" ara ara " dedi hemen.

 

Bismillah diyerek arama tuşuna bastım. Hapörlere verip gizemle aramızda tuttum.

 

Çaldı caldı çaldı.. ve açıldı.

 

"Ne var lan" diye soğuk ve sert bir ses duymamla irkildim.

 

Bartın mıydı bu?

 

Kaşlarımı cattığımda gizem gülmemek için dudağını ıssırmıştı.

 

"Bartın benim.." diye kısık bir sesle konuştum. Çünkü hafif tırsmıştım bu ses tonundan.

 

Telefondan kısık bir küfür ettiğini duydum.

 

"Defne?" Dedi şaşkınca.

 

"Defne ya defne" dedi gizemde.

 

"O yanındaki kim?" Diye sordu bartın.

 

"Benim gizem." Dedi gizem. Gizeme pis pis baktım.

 

"Hee sen şu hastanede gördüğüm kızsın anladım... beni niye aradın defne?" Diye sordu sesi artık sıcaktı, gülümsedim ses tonuna. Ama gizem bozulmuştu çünkü onu çok takmamıştı.

 

"şey ben.. babama evleneceğimizi söyleyeceğim ama tek söyleyemem. Sende gelsen?" Diye sordum çekinerek.

 

Bir süre ses gelmedi. Sonra ise bartının "gelirim " diyen sesini duymamla rahat bir nefes verdim.

 

"Tamam" dedim.

 

"Tamam" dedi bartında, gizem bi bana bi telefona bakıyordu.

 

"Kapatıyorum o zaman?" Dedim.

 

"Kapat o zaman " dedi yumuşak bir sesle.

 

"Tamam " dedim ve telefonu kapattım.

 

"Bu adamin tehtit ettiğine eminmiyiz?" Diye sordu gizem güldüm bu haline.

 

"Yanlız seni çok umursamadı gibi. " dedim takılarak. Göz devirdi bana.

 

"Aslında evlenmeseniz mi?" Dedi kınayeli ve alaycı bir sesle. Bu sefer ben göz devirdim.

 

"Yürü hadi gizem annemler uyanacak şimdi zaten" dedim. Bir anda aydınlanmış gibi oldu.

 

"Harbi lan uyanacak onlar." Dedi ve terasın kapısindan çiktı, güldüm bu haline. gülerken bende peşinden çıktım.

 

Binanın dış kapısından ikimizde çıkınca bizim eve doğru yüruduk.

 

"Bu arada gozlerindeki şişlik yine belli oldu az önce ağladığın için eve girince bir Fondöten daha kullanalım sana, birde makyaj yap ta güzel dursun ağladığın hiç belli olmaz. Sonra evden çıkar cafeye gideriz. Açarız. Bu günde erken açılır cafe." Diye gizem konuşureken evin önüne gelmiştik bile.

 

"Okey aşko" dedim alayla ve evin anahtarını çıkarıp kapıyı açtım. Sessizce içeri girdik.

 

Gizem arkamdan girince sesizce kapıyı kapattım ve benim odama doğru ilerledim, arkamdanda gizem geliyordu.

 

Benim odama girince kapıyı kapattık ve hemen makyaj masasının önüne geçtik.

 

"Şimdi kendini bana bırak." demiştiki gizemi durdurdum.

 

"Önce üstümü değıştireyim gizem. " dedim üstüme bir baktı sonra bir şeyi hatırlamış olmalı ki "lan sen ayıcıklı bir pjamayla evlenme teklifi mi aldın yuh." dedi. Şaşkınlığı sessinede yansımıştı, sonra kahkaha atmaya başladı, elimle ağızinı kapattım.

"Sus kızım sus. " dedim kendimde utanıyordum zaten.

 

Elimi yavaşça ağızından çektim. "Tamam be sustuk hadi üstünü değiştir " dedi. Başımı sallayıp onayladım onu. Dolabımın yanına gittim.

 

Siyah bir crop üstüne beyaz gömlek altımada siyah eşortman giydim.

 

Gizemin yanına gittim. Gizem hemen bana güzel bir makyaj yaptı. Yapmadan öncede saçıma sıkı bir at kuyruğu yapmıştım.

 

Komedinin üzerinden cafenin anahtarını aldım. Gizemde kendi makyajını yapıp benim kıyafetlerimden giyinince evden sesizce çıktık.

 

Cafe iki alt sokaktaydı.

 

Gizemle beraber sokakta yürümeye başladık.

 

"Defne.." dedi gizem bana sokularak. Kafamı gizeme çevirdim. Gizemde bana bakıyordu. "Hı" diye bir ses çıkardım.

 

Koluma girdi. Kafasınıda omzuma koyarak yürümeye devam etti. Bende bakışlarımı önüme çevirip gizemi dinledim.

 

"Uğur'u arasam... bu gün cafeye gelse.. vakit geçirsek hem senin kafada dağılır. Hee ne dersin arayayım mi?" Diye sordu. Güldüm bu haline.

 

"Ara ara gelsin" dedim. Sevinçle benden ayrılıp telefonunu cebinden çıkardı.

 

"Yuh kızım şimdi mi arayacaksın?" Dedim.

 

"Hee " dedi ve uğuru arama tuşuna basıp hopörlere verdi ikimizin arasında telefonu tuttu.

Birinci çalışta açıldı.

 

"Alo." diyen uğurun sesini duydum.

 

"şey yine rahatsız ettim uğur bu saatte aradım ama " dedi gizem.

 

"Yok yok sıkıntı değil niye aramıştın?" Dedi uğurda.

 

"Ee biz defneyle cafede çalışıcağız bu gün sende gelmek istermisin? Bir şeyler ısmarlarız. Bu gün izin günün diye biliyorum. Gelirmisin? Eğleniriz hem. Ha?" Diye konuştu gizem. Sevimli sevimli konuşmuştu, konuşurken sırıtıyordu. Güldüm ister istemez.

 

"Bende gelmeni çok isterim uğur " dedim telefona doğru.

     

"Defne?" Diyen şaskın sesini duydum.

 

"Hee defne benim." Dedim alayla.

 

"Tamam gelirim.. yarım saat yada bir saatte ordayım" dedi.

 

"Tamamdır görüşürüz." dedi gizem.

 

"Görü-" demiştiki uğura gıcıklığına kapatma tuşuna bastım, gizemin gülen yüzü bir anda soldu.

 

Bana çok kötü bakınca kahkaha atarak topukladım. Arkamdan "defne." diye çığlık attı oda peşimden koşmaya başladı. Hızlı bir şekilde koşarak hemde gülerek cafenin önüne geldim. Gizemde arkamdan gelince geri geri yürüyerek yüzümü gizeme çevirdim.

 

"Şakaydı. Şaka. " dedim masum masum.

 

"Bende sana şaka yapacağım " dedi ve üstüme atıldı hemen yana doğru kaçtım.

 

"Gizem bak vallaha gitt yaa gitt! uğuru cafeye almam" son dediğimle durdu. Sırıtarak bende durdum.

 

"Gıcıksın" dedi. Gülmekle yetindim.

 

"Genler canım." dedim göz kırparak. cafenin kapısına doğru ilerledim. Gizemde somurtarak yanıma geldi. Cafenin kapısını açıp içeri girdik.

 

"Sandalyeleri masanın üstünden kaldır masaları sil. Üstünede çiçekleri falan koy" dedim başını salladı. O sol taraftaki masaya geçerken bende sağ taraftaki masaya geçtim. Sandalyeleri indirmeye başladım.

 

Bir saat kadar içinde bütün işimiz bitmişti. Kapının üstündeki yazıyı 'açık'olarak çevirdim ve kasa yerine geçtim, gizemde yanıma geldi. Sandalyeye oturdugümda kapı açıldı içeri çalışanlar girdi.

 

"Günaydın." dedim hepsine hepsi gülümseyrek bana günaydın dedikten sonra işlerinin başlarına geçtiler.

 

Kapı bir daha açılınca bakışlarımız kapıya döndü,

 

Uğur siyah gözlükleri beyaz ceketi, beyaz tişortu ve giri eşortmanı ile cafeye girmiş bulunmaktaydı.

 

Tabii bu görüntü gizemi dahşete sokmuştu.

 

Gizeme bakıp pis pis sırıttım. "ağazını kapada sinek girmesin" dedim gülerek. Omzuma vurup bana ters ters baktı.

 

Uğur yanımıza gelince kolunu oturduğumuz masaya yasladı ve bize baktı.

 

"Hoşgeldin" dedi gizem sevecenlikle.

 

"Hoşbuldum" dedi uğur. Uğur bana bakınca gözümü yumup açtım sadece. Uğurda baş selamı vermekle yetindi.

 

"Madem geldim, bende sizinle çalışayım " dedi uğur gülümseyerek.

 

"Yok sen bizim misafirimissin" dedi gizem.

 

"Yok olmaz öyle şey " diye kavgaya girdiler.

 

On dakika kadar sonra bu kavga bitti ve kazanan uğur oldu. on dakika boyunca boş boş onları izlemiştim. gereksiz bir kavgaya şahit olmak güzel bir şey değildi.

 

kavgaları bittiğinde ve kazanan uğur olduğunda içeri kahvaltı için gelen müşteriler ile ilgilenmeye başladılar. Bende kasada para sayıp hesap yapıyordum.

 

"Oo erkencisiniz defne hanım." diye duyduğum sesle başımı gömüldüğüm hesaplardan kaldırıp yanıma gelen kişiye baktım.

 

"Sizin gibi geç saatlere kadar uyumuyoruz çağıl bey. " dedim bende abime takılarak. Göz devirdi bana.

 

"Kızım bari kahvaltı yap öyle çık evden. haber ver. Her hafta bir gün illaki erken açıyorsun şu cafeyi ya daha çok müşteri gelsin diye mi yapıyorsun anlamıyorum ki." diye sitem etti, yutkundum. Ama bir şeyde söylemedim.

 

"Sana diyorum." diye elini sallayarak beni dürttü abim.

 

"Sanane ya git başımdan hadi kış kış mutfağa " dedim. Elimle git git işareti yaparak. Yanağımdan makas alıp "öyle olsun bakalım." dedi ve mutfağa doğru ilerlemeye başladı. arkasından bir süre baktım.

Abim çok güzel yemek yapardı ve mutfağı da çok severdi.

Bende...

ikimizde gastronomi okumuştuk ama ben bazan mutfağa girmiyordum.

 

"Defne." diye seslenen uğura çevirdim bakışlarımı.

 

"Bir gelirmisin." dedi. kafamı salayıp ayağa kalkip Uğurun yanına gittim.

 

"N'oldu?" Diye sordum. Sağ köşedeki masayı kafasıyla işaret etti.

 

"Patronunuzu çağirın dedi " diye söyledi. Kaşlarım havalandı. ama birşey söylemek yerine Kafamı sallayıp masaya doğru döndüm.

 

masadakilere doğru adımladım. Masanın önünde durunca masadaki iki adamın bakışlarıda beni buldu.

 

"Buyurun bir sorun mu vardı?" Diye sordum saygıyla. ne olursa olsun müşterilere saygısızlık yapmazdım. ama bu müşterilerde bir değişiklik vardı. iyi birilerine benzemiyolardı.

 

Adamlarlan biri kumral biride esmerdi.

 

Kumral olan sandalyesine yaslanıp bedenini bana döndürdü, beni baştan aşağıya süzdü. Bakışlarını hiç beğenmemiştim. Çok iğrenç bir bakıştı bu.

 

"Güzel hatunmuş." dedi çapkınca gülümseyerek. Yuzümü buruşturmak istedim ama istemekle kaldım. sakin olacaktım.

 

"Sözlerinize dikkat edin." diye uyardım. Kumral adam ayağa kalkıp tam önümde dikildi. Bana üstten üstten bakıp "dikkat etmessem ne olurmuş?" Dedi ukalaca.

 

"Hiç iyi şeyler olmaz. " dedim dişlerimi sıkarak. Kötü bir gülüş attı ortaya.

 

"Bir kadın bana ne yapabilirki? " dedi küçümser bir tonda.

 

Tam ağazımı açacaktımki duyduğum sesle arkama baktım.

 

"Benim kardeşim neler yapmaz ki." diyerek çağil abim yumruğunu sıkarak yanımıza geldi beni arkasına aldı.

 

"Neler yaparmış kardeşin." diye sordu adam. hala dalga geçmek derdindeydi.

 

"Seni sike- severim çocuk bas git buradan." dedi abim dişlerini sıka sıka.

 

"Parasıyla değil mi kardeşim gitmiyorum." dedi.

 

"Değil kardeşim, parasıyla falan değil. bas git. " dedi abim.

 

"Sen kimsin oğlum" dedi adamda dişlerini sıktı. papucumun adamı. abim tam ağzını açıyorduki duyduğum ses kanımı dondurdu.

 

"Kayınçom olur kendisi." sert ve soğuk sesi duyduğum an gözlerimi sımsıkı yumdum.

o buradaydı. nereden gelmişti? neden gelmişti? ayrıca kayınçom mu demişti o ?

Gözlerimi açtığımda abimin önünde bartın vardı. Yutkundum. Abim bana baktı, kaşları çatıktı. sıçmışko.

 

"Abi.. " diye fısıldadım. ama abim bakışlarını benden çekip bartına baktı. bartın ise karşısındaki sapık adama korkunç bakışlar atmakla meşguldü. bu adam sabah benimle konuşan adammıydı? çok korkunçtu.

 

"Çık bu cafeden" dedi bartın. Adam kafa sallayıp hemen çıktı. Şaşkınlıkla baktım arkasından. bu kadarmıydı? bartının sadece bir sözüyle gitmişti resmen. adam gidince Bartın bize döndü. abimle göz göze geldiklerinde "eyvallah." bartın abimin omzunu sıktı. Bakişlarım ikisi arasında gidip geliyordu.

"Her zaman" dedi bartın, o sırada bakışları bana kaymıştı. Bende abime baktım.

 

"Abi bizim sana bir sey söylememiz gerek." Dedim.

Abiminde bakışları bana döndü.

 

 

 

~Bartın arslan karakum~

 

defne.. hayatımdaki en güzel şey. nasıl oluyorduda beni kendisine bu kadar bağlamıştı hiç bir zaman anlamadım ama iyiki de beni kendine bağlamıştı.

  

yattığım yerden kalktım. Uyuyamıyordum. Nasıl uyuyacaktım ki? Boğuluyor gibi oluyordum. dün akşamki konuşmadan sonra... artık adım atmalıydım.

 

dolabımdan beyaz bir tişört alıp üstüme geçirdim. Yerden pantolonumu alıp giydim. Askıdan siyah ceketimi de alıp odadan çıktım.

 

Gün yeni doğuyordu.

 

Mutfağa girip bir bardak çıkardım. Surahiyi elime alıp su koydum. Su dolu bardağı tepeme diktim. Bardağı tekrar tezgaha koyup mutfaktan çıktım.

 

güneş yeni doğuyordu ama benim güneşim doğmamıştı. gidip güneşimin doğduğunu görmem gerekti.

 

6 yıldır yaptığım gibi yine aynı yere gidecektim..

 

dış kapıdan çıktığım an, Şöför bana doğru gelince "sen kal arabayı ben süreceğim " dedim. Başını salladı. "Emredersiniz efendim." geri çekildi. Benimle gelecek olan korumalara çevirdim bakışlarımı.

 

"Mahalleye girince peşimden gelmiyorsunuz. biriniz bile ceketinizin önünü açmayacaksınız. silahlarınız görünürse... gerisini siz düşünün." dedim sert sesimle. hepsi başını salladı koşturarak arabalarına atladılar.

 

Bende arabama bindim ve çalıştırıp evden çıktım. yarım saat kadar sonra evin önüne gelince arabayı düzgün bir yere park ettim . Eve boş boş baktım. görünmeyecek bir yerde evi izliyordum. hiç iyi bir şey değildi biliyordum ama görmeden de yapamıyordum.

Saat 06:00 dı. yani daha uyanmamışlardır. belkide uyanmışlardır. hiç biri umrumda değildi. beni sadece biri ilgilendiriyordu. onu görsem rahatlayacaktım. ayrıca... akşam yaptığım konuşmadan sonra birşeylere adım atma zamanım gelmişti.

 

Bir kaç dakikanın ardından kapı açılınca kaşlarım çatıldı. Kapıya dikkatlice baktığımda onu gördüm.

Defne 'yi..

ilk önce kaşlarım çatılmıştı ama sonra ayıcıklı pjamalarını görmemle dudağım kıvrıldı.

Yakışmıştı...

Çuval giyse bile yakışırdıda işte.. neyse.

 

Defne ilerlemeye başlayınca bu saatte nereye gideceğini merak ettim. ayrıca neden bu saatte uyanmıştı? hissetmişmiydi onu görmek istediğimi acaba. arabadan inip aramızda mesafe bırakacak şekilde peşinden ilerlemeye başladım.

 

altı yıldır gözlemlediğim kadarıyla ara sıra çok erken dışarı çıkıyordu. asıl tuafı her çıktığında yüzü bir tuaf oluyordu. sabah saattinde makyaj yapıyordu. anlıyordum onu. durgundu. üzgündü. ama sebebini bir türlü anlayamıyordum. her hafta illaki tek başına yada yanındaki kızla erken açıyordu cafeyi. sebebini bulmam gerekiyordu. ayrıca şuan aklıma geldi. yeni çıkmamışmıydı hastaneden. 24 saat bile olmamıştı çıkalı.

 

Arkasından ilerlerken her hafta yaptığı gibi yine ve yeniden bakkala girdi. ne vardı bu bakkalda. hayır belki sevdiği biri için diyeceğimde.. içerde yaşlı bir bunaktan başka kimse yok.

 

 

ayrıca ben Defnyele evlenmek istiyordum. dün akşam karar vermiştim teklif edeceğim. Ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.

 

Tehtit etsem evli olsak belki aşık olur?

 

Ama sevdiğim kızı tehtit etmek istemiyorum..

Direk söylesem..

hiç tanımadığı biriyle neden evlensin? beni abisinin patronundan başka bir şekilde görmediğine eminim.

 

ben Defneyi her yerde karım olarak göstermek istiyorum. kimse bakamasın yaklaşamasın.

 

Düşüncelerimi bir ses böldü, hemen kafamı kaldırıp sesin sahibine baktım.

 

"Bartın bey?" Diyen Defnenin sesini duymamla Gülümsedim .

 

Sesine hasret kalmıştım, bir saniye bile sussun istemiyordum.

 

"Defne hanım," dedim. Hanım demek istemiyordum! 'Hanımım' diyebilirim..

"Erkencisiniz." dedim defneye bakarak. en sonunda Şoktan çıkıp kafa salladı.

"Uyku tutmadı da... sizde erkencisiniz üstelik bizim mahallede." dedi iğneleyici bir ses tonuyla.

Şimdi sıçış belgesi imzalama vakti.

Aslında evlenme teklifini şimdi yapabilirdim... ama onu kendimden uzaklaştırırmıydım?

 

"Aslında ben seninle konuşmak istiyordum." deyince bir şok yaşadı gibi oldu. Kendisini eliyle gösterdi.

 

"Benimle mi?"

 

bu halleri çok komiğime gidiyordu. çok tatlı ve şirin oluyordu. benim ona daha çok gülesim geliyor. seviyorum şaşırmış hallerini. tabi gülüşünü daha çok seviyorum o ayrı. gözlerinide ayrı bi seviyorum. kahveleri için her şeyi yapabilecek potansiyelim vardı.

 

"Evet seninle " dedim. dudaklarını büzdü. Dudağını yeriim büzme o dudaklarını demek vardı. ama şuan dememek var.

 

"O zaman bir yere oturalım, konuşalım?" Dedi. fikir sunarak. fikirlerine kul köle olurum.

 

"Bana uya.r" dedim kafasını salladı. kaldırımı işaret edince itiraz etmeden oturdum. Defneyle her yere otururum.

 

Defne kendine çekirdek alıp bana da uzattı bende alınca çekirdek kabını aramıza koydu.

 

beraber çekirdeği çitlemeye başladık.

 

"Sizi dinliyorum." dedi. Bana bakıp. Bende defnenin kahvelerine baktım. Gözlerinin rengi çok güzeldi. Gözleri için ölebilirdim, gerçekten.

 

"Şimdi şöyleki," diye başladım cümleme ama ne diyeceğimi bilemiyordum.

 

"Sizi dinliyorum bartın bey." dedi beni konuşmaya iterken. Desem nasıl bir tepki verir diye düşünüyordum. düşüncelerim arasında en sonunda ne olursa olsun diyerek söylemeye karar verdim. çekirdeği ağzına götürürken,"Evlen benimle defne" dedim pat diye. Çekirdeği tutan eli dondu. Vücudu da dondu. Bana boş boş baktı. Ne cevap verecek diye umutla bekledim.

 

"Anlamadım?" Dedi. sesi şaşkkın çıkmıştı.

 

Yutkundum bir. Sonra boğazımı temizledim

 

"Evlen işte benimle." Dedim. Gözlerine umutla bakıyordum

Ya istemezse? o zaman ne yapacaktım ne diyecektim. benden uzaklaşmasına izin veremezdim.

 

Kocaman bir kahkaha attı.

 

"Güzel şakaydı." dedi alayla.

 

İşte bu kalbimi çok acıttı. benimle evlenmeyi şaka olarak buluyordu.

 

"Şaka değil defne." Dedim hayal kırıklığı ile.

Gülüşü soldu. yutkunma sırası ona geçmişti .

"Saçmalamayın isterseniz." dedi ciddi bir sesle. Ayağa kalktı.

 

"Ben bu konuşmayı yapmadık sayıyorum." diye ekleyip tam arkasınıı dönüyorduki aceleyle aklıma gelen ilk şeyi söyledim. söylediğim şeyle durdu.

Her ne kadar söylemek istemesem de söylemiştim...

 

"Abini hastaneden kovdururum. "

 

Hizla geri bana döndü yüzünü.

 

"Ne." diye bir ses çıktı dudaklarından.

gerçekten NE!

yalanımı devam ettirmeliydim. defneyi kaybedemezdim.

"Duydun, abini hastaneden kovdururum. Elim kolum uzundur benim, abin çalışacak bir tane bile hastene bulamaz." Bir süre yüzüme baktı. Bir sey gelmişti aklına hemen anladım yüz ifadesinden.

 

Ben defnenin her şeyini ezbere biliyordum. am defne beni tanımıyordu bile.

 

"Yapamazsın." diye fısıldadı. Sesi duyulmayacak gibiydi ama dumuştum. Ayağa kalkıp tam karşısında dikildim Boyum uzun olduğu için kafasını hafif kaldırıp yüzüme baktı.

Ayakkabılarımız birbirine değiyordu. yavaşça Yüzüne doğru eğildim. Nefesimi yüzüne üfledim.

 

'Senin için her şeyi yaparım' demek vardı ama diyemedim tabiiki.ayrıca çok klişe olurdu. ama gerçek buydu.

 

"Öyle bir yaparım ki.." yapmazdım. Defneyi üzecek hiç bir şey yapmazdım. ama Defne bunu bilmiyordu.

 

 

 

"Niye." dedi, dudaklarını birbirine bastırıp. Bütün bedeni titriyordu. Benim yüzümden miydi? Içim acıdı, sevdiğim kadını üzmek istemiyordumki... bu lafları eden dilimi s!keyim.

 

"Bildiğin bir evlilik yapmayacağız " dedim, kaşları çatıldı,

 

"Anlamadım?"

 

Bende anlamadım!

 

Ne söyleyecektim kıza şimdı?

O an aklıma gelen ilk yalanı attım ortaya. başka çarem yoktu.

 

"Bir tane iş var. Abim 'in o işi bana vermesi için evli gözükmem gerek. Sen çok güvenilir birisin bence. Sahte bir evlilik yapacağız istersen kurallarda koyarız. Ben işi alırım bir süre sonra boşanırız. Anlaşamadık diye. Haa senin bundan ne gibi bir çıkarın olur... hastaneyi abinin üzerine yaparım ve daha ne istersen. Sahte bir evlilik yapacağız."

Düşününce mantıklı gibiydi...

Kendi yalanımı sevmiştim.

Ama işin kötüsü sahte bir evlilik olması... olsun en azından artık yanımda olacak.

 

"Söz ver." dedi.

 

"Ne sözü?" Diye sordum. Anlamamıştım.

 

"Evlenince koyduğumuz kurallara uyacaksın."

"Sen izin vermediğin sürece kuralları çiğnemeyeceğime kartal sözü veririm" izin vermediği sürece dedim çünkü izni olmadan gerçekten bir şey yapmazdım ama eğer direk söz verseydim izni olsada bir şey yapamazdım, sözümde duran biriydim ben.

kaşları çatıldı,"Kartal sözü ne?"

 

"Benim kendi sözüm." Dedim. başını salladı.

 

"Evlenecekmiyiz?" Diye sordum. Umutla. Ama o içimdeki umudu anladımı bilmiyorum. anlamamıştır büyük ihtimalle.

 

"Evlenmezsek... gerçektende abimi mesleğınden edecekmisin?" Diye sordu. Yutkunarak. Başımı salladım.

 

"Evet." her ne kadar nsesim net çıksada asıl cevabım 'hayır'

 

"Tamam..." dedi kısık bir sesle. Şuan halay çekip oynamak istiyordum ama bir sorun daha vardı, sabahtan beri sormak istediğim soruyu sormak istiyordum.

Arkasını döndüğü zaman tam gidecekken sabahtan beri merak ettiğim şeyi en sonunda sordum.

 

"Neden ağladın?" durdu.

 

Başını çevirip bana baktı.

 

"Anlamadım?" Dedi

Ona doğru bir adım atıp önüne geçtim. Kafasını biraz geri atıp yeşillerime baktı.

 

"Ağlamışsın. Neden?" Dedim kelimelerin yerini değiştirerek.

 

"Ağladığımı nerden çıkardın?" Diye sordu düz tuttuğu sesiyle.

 

Yüzünün her santimi ezberimde ve sen iki kat fondöten sürmüşsün...

 

"Makyaj yapmışsın." dedim sadece.

 

"Ee, ne olmuş." dedi. Sadate gel der gibi. Umursamıyor gibiydi. ama ben umursuyordum.

 

"Sabahın köründe." dedim. Süpheyle.

 

"Sabahın köründe makyaj yapamaz mıyım?" diye konuştu. yapardı ,yapardıda ağladığını gizlemek için yapması canımı yakmıştı.

 

"Yaparsında... iki kat fazla sürmüşsün göz altlarına. " dediğimde öylece kaldı.

Nerden anladığımı sorguluyordu sanırım.

 

"Çok mu belli oluyor?" Diye sordu korkuyla. Aha şimdi kendini ele verdi. ayrıca benim görmemi sorun etmemişti ama sesi korkulu çıkmıştı.başkasından mı saklıyordu?

 

"Cık. Dikkatli bakmayan anlamaz da sen neden ağladın? "deyince derin bir nefes verdi.

 

Benim anlamam sıkıntı değildi ama kimin anlaması sıkıntıydı?

 

"Öylesine önemli bir şey değil." deyip kestirip attı. yanımdan geçecekken kolundan tuttum.

 

"Senin gözünden bir damla yaş akıyorsa, o bir damlanın akmasının sebebi benim için önemli." Dediğimde şaşkınca bana baktı..

 

"Ne yapacaksın ki? Ne yapabilirsin. Ağlamama çare bulamassın zaten anlatsam ne değışecek?" Dedi. Gözlerinin içine bakarak hiç düşünmeden cevap verdim.

 

"Yanında olurum" dedim. Gerçektende olurdum.

 

yeşillerim kahvelerinden bir saniye bile ayrılmadı. kahveleri bir saniye bile yeşillerimden ayrılmadı. Sanki zaman durmuştu Bizim için yada sadece benim için..

o güzel Kahvelerinde kaybolmak isterdim..

 

"Sağol ama yanımda olmana ihtiyacım yok." dedi ve elini benden kurtarıp gitti... Arkasından bir şey demedim. diyemedim.

Sadece baktım. sadece bakabildim.

Derin bir nefes alıp uzaklaşmasını bekledim. Uzakalaşınca bende peşinden yavaşça ilerlemeye başladım.

 

Evin önüne kadar geldi ama kapıdan geri dönünce hemen bir sokağa saklandım. nereye gidiyordu şimdi? defne beni farketmeden önümden hızlı adımlarla geçerken telefonla konuşuyordu. ne oluyordu? Benden biraz daha uzaklaşınca tekrar peşine takıldım. Bir binaya girdi. Kaşlarım daha çok çatıldı. Etrafa bakarken bir sokaktan dün hastanede gördüğüm kızı görmemle yanında durduğum duvarın arkasına geçtim. saklandım. Koşarak defnenin girdiği binaya girdi. Kaşlarım iyice Çatıldı.

Telefonumu cebimden çıkartıp Berki aradım.

"Alo."

"Alo abi." dedi berk.

"Berko benim arabayı attığım konuma getir koçum." dedim.

"Hemen getiriyorum abi" dediğinde beklemeden telefonu kapattım.

 

evden bakışlarımı hiç çekmedim. Beş dakika kadar sonra Berk arabayı evi görebileceğim bir yere getirince şöför koltuğundan inip yan koltuğa oturdu. Bende şöför koltuğuna geçtim.

 

"affet abi ama çok merak ediyorum. Niye her gün buradayız. " diye sordu berk. Bakışlarımı evden çekmeden cevap verdim.

 

"Yengen burada yaşıyor koçum." dedim sesimde çocuksu bir neşede vardı. sahtede olsa karım olarak Defne yazacaktı heryerde.

 

Bartın Arslan Karakum'un karısı Defne Elçin Karakum. soyadı yakışmıştı.

 

"Af buyur abi." diye şaşkınlıkla konuştu Berk. ilk defa beni bu kadar mutlu görüyordu.

 

kısa bir an Berk'e döndüm " evleniyorum oğlum ben" dedim yüzümdeki minik tebessümle.

 

"Hayırlı olsun abi. " dedi berktte tebessüm ederek. Omzunu sıkıp önüme geri döndüm.

 

"Eyvallah."

 

Eve bir süre daha baktık. bir gariplik vardı neden çıkmamışlardı?

 

"S!ktiğimin evinden niye çıkmadı bunlar. " dedim sinirle.

 

Şüpheleniyordum. Ne vardı bu evde.

 

"abi , Rıza beyle konuşman gerek." Berkin bana uzattığı telefona göz ucuyla baktım. benim telefonumdu. abim arıyordu. işaret ve baş parmağım ile burun kemiğimi sıktım. gözlerimi iki saniye kapatıp açtım, açarkende elimi yüzümden çektim. Berkin elinden telefonumu aldıktan sonra boğazımı temizledim. aramayı cevapladım.

 

"Bartın! neredesin sen? telefonu neden geç açıyorsun."

 

"işim vardı. ki hala var. ne oldu abi? acil bir şey değilse kapatmam gerek."

 

"neredesin sen?"

 

"abi." dedim nefesimi vererek.

 

" Bartın. kazım olay çıkarmış. heryer heryerde. gelip ilgilen bu durumla. benim yengenle işlerim var gidemiyorum. gidersem yengenin elinden kurtulamam ."

 

"ne yapmış o bunak yine."

 

"depodaki herşeyi dağıtmış kırmış. adamların çoğunu öldürmüş tabii. " sinirlendiğimi hissediyordum. ne demek benim depomu dağıtmış?

 

"ne diyorsun sen." dedim yerimde dikleşerek.

 

"duydun hallet bu işi." dedi arkadan yengemin sesi gelince telefonu kapattı.

 

bütün sinir bedenime yüklenmişti resmen. depo benim için çokta önemli değildi ama bu olay bana saygısızlıktı. ve ben saygısız insanları hiç sevmem. heleki bana saygısız olanları hi. sevmem.

Telefonum tekrar çalınca kimin olduğuna bakmadan açıp kulağıma dayadım.

 

"Ne var lan." dedim sinirden sertleşen sesimle.

 

"Bartın benim.." diye kısık bir ses duydum.

 

Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp kısık bir sesle "siktir" diye fısıldadım. Berk yerinde dikleşip bana merakla baktı. hangi akılla bakmadan açmıştım ben bu telefonu? ayrıca Defneye bir şey mi olmuştu?

 

"Defne?" Dedim şaşkın sesimle. Berkte şaşkınca bana baktı.

 

"Defne ya defne." dedi başka bir ses. Tanıdıktı ama çıkartamadım.

 

"O yanındaki kim?" Diye sordum

 

"Benim gizem." Dedi adının gizem olduğunu öğrendiğim gizem. Gizem olduğunu anlayınca aydınlandım ama ben defnenin sesini duymak istiyordum.

 

"Ha sen şu hastanede gördüğüm kızsın anladım... beni niye aradın defne?" Diye sordum sesim artık sıcaktı, az önceki ses tonum için zaten kendime sövüyordum. nasıl bu kadar dikkatsiz olurdum. nasıl defneye sert konuşurdum?

 

"Sey ben.. babama evleneceğimizi söyleyeceğim ama tek söyleyemem. Sende gelsen?" Diye sordu sesi çekingen çıkmıştı.

 

elim ayağım buz kesti resmen. Yüzümde bir gülümseme oluştu. Hayallerim gerçek oluyordu. evleneceğimizi.. babama söyleyeceğim.. evleneceğimizi babama... babama evleneceğimizi söyleyeceğim... bende devreler yanmıştı bu kelimelerle bin tane cümle kurup beynimde tekrarlayabilirdim.

 

Defneye cevap vermediğimi anlayınca "gelirim." dedim hemen . Nefes verişini duydum.

"Tamam" dedi.

"Tamam" dedim Bende. diyecek bir şey bulamadım..

 

"Kapatıyorum o zaman?" Dedi. Keşke kapatmasan sabaha kadar konuşsak.

 

"Kapat o zaman. " dedim yumuşak sesimle.

 

"Tamam. " dedi ve telefonu kapattı.

 

Yüzümdeki tebessümle telefonu kulağımdan çektim.

 

Berke baktım, bu halime tuaf tuaf bakıyordu. Boğazımı temizledim ve tebessümümü yüzümden sildim.

Binaya bakarken bir kaç dakika içinde defneyle gizem dışarı çıktı. Onlar büyük ihtimal cafeye gidiyordur diyerek cafeye sürdüm Cafenin yakınlarında güzel bir yere park edip defneleri bekledim.

Ama uzun bir süre gelmemişlerdi. Endişelenmeye başlamıştım. acaba başka bir yeremi gitmişlerdi.

cafenin önüne koşarak giren defneyi görmemle kaşlarım havalandı, arkasındanda adını seslenerek gizem koşuyordu.

Defne geri geri yürüyerek hem sırıtıyor hemde bir şeyler diyordu.

Ne dediğini duyabilmek için camı açtım, araba da ses yalıtımı vardı çünkü.

 

"Şakaydı. şaka. " dedi defne.

 

"Ben sana göstereceğim şakayı." diyerek gizemde defnenin üzerine atıldı, defne yana doğru gülerek kaçtı.

Gülüşüne ölürüm be kadın.

 

Üstlerini değiştirmişlerdi ve defne çok güzel olmuştu... aslında ayıcıklı pijamaları da ço yakışmıştı. sevmiştim onları.

demekki önce eve gitmişlerdi.

 

"Gizem bak vallaha git yaa git! uğuru cafeye almam." dediğinde gizem durdu. Benim kaşlarım havalandı.uğur ismi tanıdık geliyordu. Defnenin sırıtışı daha çok büyüdü.

 

"Gıcıksın" dedi gizem.

 

"Genler canım." dedi defnede. Benimde yüzümde ne zamandır durduğunu bilmediğim tebessümüm büyüdü.

Ikiside cafeyi açıp içeri girdi. masaları yerleştirmeye başladı.

 

Gönül isterdiki yardım etmek ama karşı çıkacağını biliyordum. ayrıca beni orada görmesi tuaf olurdu.

 

Bir saat kadar sonra bir kalabalık girdi yine cafeye.

cafede çalışan insanlardı. 6 yıldır artik hepsini tanıyordum...

Cafeye doğru gözlüklü birinin daha girmesiyle kaşlarım havalandı.

Ben bunu bizim hastanede de görmüştüm.

Hatta defne bayıldığında da gormüştüm.

 

Neydi adı...

Heh uğur.

Uğur cafeye girdi.

Ne işi vardı bu itin burada.

içerisini gözetlediğimde defne bir masada iş yapıyordu. Uğur ve gizemde garsonluk yapıyordu.

Çağılda girmişti içeri.

Bu uğur asistan değilmiydi ya? ne yapıyordu cafede. maaşımı az gelmişti? benim müstakbel karımın cafesinde neden çalışıyordu bu it.

Bir süre sonra uğur defneyi çağırmış olmali ki defne ayağa kalkıp bir masaya ilerledi. Masayı net görüyordum. iki adam vardı ve bunları gözüm hiç tutmamıştı,

Defne ile bir şeyler konuştular ama defne kendini sıkıyordu.

Neden?

Birden çağıl geldi, defneyi arkasına çekti, işler yolunda değildi. Elimi yumruk yaptım ve berke döndüm.

"Çıkıcak olan adamı paketle ve depoya götür." dedim dişlerimi sıkarak. Kafasını salladığında arabadan hızlıca indim.

Cafeye girdiğimde adamla çağıl karşı karşıyaydı.

"Sen kimsin oğlum. " diye diklendi adam. Elimi iyice sıkıp yanlarına ilerledim.

"Kayınçom olur kendisi"

 

 

 

~Defne elçin akıncı~

 

Abime bakarken sitresten bayılabilirdim. Abime evleneceğimizi söylemiştik ve hala sadece bakiyordu.

Korkuyordum artık.

"Abi.." dedim. Korka korka.

Abim kahvelerime baktı. Gözlerini kıstı.

Eğildi kollarını dizine yaslayıp kafasını eline yasladı. Çok ciddi duruyordu ve bu beni daha çok korkutuyordu. çağıl abim ciddi biri değildi.

 

"Şimdi... siz evleniceksiniz yani? Doğrumu anladım?" Diye sordu. Gizem ve uğurda burdaydı. Gizem bir şeyler homurdandı içinden. Yüz ifadesinden anlamıştım.

Uğur ise şaşkınlıkla bize bakıyordu. oda abimle öğrenmişti.

"Aynen öyle " dedi bartın rahat rahat. Yanımdaki bedenine pis bir bakış attım, ben burda dokuz doğuruyorum adamın tahatlığa bak pes! Vallahi pes!Bakışlarımı tekrar abime çevirdim. "Siz ne zamandır birliktesiniz?" Diye sordu abim. Boğazımı temizledim. şimdi sıçmışko."6 ay" bartının lafıyla başım hızla ona döndü. Adam resmen planlamış!

Abime geri döndüğümde dudağını yalayıp ıssırdı.

Abim ayağa kalktı, saçını karıştırdı.

"Abimin patronu ile kız kardeşim evlenecekmiş!" Dedi kendine inandırmak ister gibii. Yutkundum. Bende ayağa kalktım.

 

"Abi.." diye fısıldadım bana bi bakış attı, o bakışı içimi yaktı. yutkundu abimde.

 

"Büyüdün lan. " dedi ben daha ne olduğunu anlamadan bir anda beni kendine çekip sarıldı, kafamı abimin göğüsüne yasladım, abim bir elini saçıma koydu diğerinide sırtıma koyup burnunu saçıma gömdü, başımın üstüne bir öpücük bıraktı.

 

Abimin boyu uzun olduğu için kafam göğüsüne kadar geliyordu zaten .

Abim benden ayrılıp bartına baktı.

 

"Kardeşimin tek bir kılına bile zarar gelirse onu senin yanından çekip alırım ne olursa olsun." dedi sesi tehtitkar çıkmıştı. ama en önemlisi net çıkmıştı.

 

"Kılına zarar vereni bende yaşatmam. kendim bile olsa" dedi bartında.

 

Göz devirmek istedim. Sahte bir evlilik yapacaktık beni umursamayacaktıki.

 

"İyi." dedi abim. Beni kolunun altına çekti yine. Oturdu bende el mecbur yanına oturdum kafam göğüsüne geliyordu ve abim koluyla beni kendine iyice yapıştırmıştı.

 

aklıma gelen şeyle "Abi" dedim çekinerek. Bana baktı. Tek kaşı havaya kalktı. Kafamı hafif kaldırdığım için abimin gözlerine bakabiliyordum.

 

Masum masum baktım.

 

"Hayır." dedi direk.

 

Abimin kolunu itip, Abimden ayrıldım.

 

"Hadi ya. Sen söyle.lütfen." gözlerimi kırpıştırdım.

 

"Olmaz git kendin söyle kızım beni karıştırma." Dedi kendiside evleneceğimi kabullenemediği için miraç abime söylemeyi reddediyordu.

 

"Babama?" Diye sordum.

 

gözlerime bir süre baktı.

 

"Anneme söyle o halleder. " dedi. Mantıklıydı ama olsun.

 

"Bende çağıl abim var diye seviniyorum hiç bir işe yaramıyor. " dedim tripli bir sesle ve kollarımı göğüsümde bağlayıp arkama yaslandım.

 

Abim bana yine baktı. Kaşları çatıldı. Bizi izleyenler ise olaya arap kaldıği için aval aval bakıyordu.

 

Çağıl abim ofladı ve arkasına yaslandı. Güldüm, işte bu be. Hemen abimin yanağına kocaman bir öpücük bıraktım.

 

"Canım abim be." dedim neşeyle.

 

"Cıvıma hemen" diye azarladı beni ama kendide seviyordu bu hallerimi , dudağının kıvrılir gibi olduğunu görmüştüm.

 

"Hadi iş başına çabuk" dedi abim. Başımızı sallayıp ayağa kalktık.

Abim ve bartın kalkmadı. oturmaya devam etti.

 

Onları çok takmadan kasaya geçtim. Yaptığım işlere geri gömüldüm.

 

Kafamı elime yasladım. Elime kalem alıp boş bir sayfaya karalama yapmaya başladım.

Yanımdaki sandalyenin haraketlendiğini anlayınca başımı yanıma çevirdim.

"Sen gitmemişmiydin?" Dedim sesimde hafif şaşkınlık vardı.

Gözlerini gözlerime sabitledi.

"Sana yardım edeyim dedim fena mı yaptım?" Dedi. Dudak büzdüm.

"Nasıl yardım edeceksin?" Diye sordum.

"Bilmem, hesaplara falan bakarım." dedi bartın. Yapar mı yapamaz mı bilemem ama sadece başımı sallayıp resmime geri döndüm.

Kocaman bir oyuncak ayı çizmiştim. Çok güzel olmuştu.

"Ne çizdin?" duyduğum sesle yerimde sıçradım.

"Korkma korkma benim." diyen bartına döndüm. Bir anda konuşunca korkmuştum.

Çizdiğim kağıdı bartının önüne koydum.

 

"Çok güzel olmuş." dedi, gülümsedim.

 

"Teşekkür ederim. " dedim. bakışlarını gözlerimden ayırmadı. Dudakları kıvrıldı. Kağıdı geri önüme bıraktı.

 

Tam ağızını açacaktıki duyduĝumuz sesle ikimizin bakışlarıda sesin sahibine döndü.

Gülay!

Bizim mahallenin kokoş kızı.

"Merhaba" dedi saçıyla oynayarak ama bana değil bartına bakıyordu.

Allahım bu kız beni delirtecek.

Ayağa kalktım. Bartın bana anlamsızca bakıyordu. onu takmadım şuan tek sıkıntım karşımdaki kızdı.

 

Gözlerimden ateş çıktığına emindim.

 

Bartın gülaya baktı, gülayda ona bakıyordu. Gülay cilveyle süzüldü yerinde. lan ben bunu parçalarım!

 

"Merhaba." dedi bartında mesafeli bir sesle. Bartına baktım, oda bana baktı.

 

"Ee bana tatlı bir şeyler önerebilirmisiniz? " Diye sordu gülay bakışlarım tekrar ona döndü.

 

" öneremeyiz, defol git buradan. " dedim dişlerimi sıkarak. Ama beni takmadı ve bartına cilveli cilveli bakmaya devam etti.

 

Gözlerimi yumdum. Biraz bekledim. gözlerimi Açtım. Hala aynıydı. bu kız kendini öldürtmeden durmayacaktı.

 

"Siz önerir misiniz ee, adinız neydi?" Diye sordu bartına. Bartın tam ağazını açıyorduki elimle ağazını kapattım.

 

Bu bartının donmasını saĝladı.

Gülay geldiğinden beri ilk defa bana baktı.

 

"Ne yapıyorsun sen, adamın ağazını açsana." dedi sesini nazik çıkarmaya çalışarak ama hiçte nazik değildi ben onun içini bilirdim.

 

"Bak, benim sabrımı zorlama bas git bu cafeden." dedim sağ gözüm seğriyordu dişlerimi sıkmaktan kıralacaktı artık.

Gülay beni çokta takmadan tekrar bartına döndü. Allahım delireceğim şimdi.

Elimi bartının ağazından çekecekken bir şey oldu.

Bartın avcumun içini öptü!

 

Hızla elimi ağızından çekerken bartına döndüm. bartın benim şaşkınlığımı umursamadan ayağa kalktı ve elimi tuttu.

Ne yapıyor du bu!

 

"Müstakbel karım git diyorsa git. Yoksa bende çıkartmasını bilirim." dedi sesindeki mesafeyi anlamamak mümkün değildi.

Dudağım kıvrıldı. Gülay'a baktım, yüzü renkten renge girmişti, ay, çok mutluyum şu an.

 

Gülay bana tip bir bakış atıp hızlı adımlarla cafeyi terk etti.

Zevkten dört köşe olmuş bir şekilde gülerek kendimi sandalyeme attım. sesli sesli gülünce bartının bakışları direk beni buldu.

 

Yüzünde bir tebessüm oluştu ama kaşlarınıda havalandırmıştı. ne olduğunu anlamamıştı. normla bir durumdu. ama anlatacağımıda sanmıyordum. yıllar önce yaşanmış olayları Bartına anlatacak halim yoktu.

Bartın yanıma oturup bana bakmaya devam etti..

 

Gizem, koşarak kasanın önüne geldi. masanın üzerinden bana doğru eğildi.

 

"kız defne. o cafeden çıkan gülay değilmiydi." Dedi şokla. Gülüşüm tebessüme dönüştü.

 

"Evet. Mal gülay işte. Bartına sulanmaya gelmiş oro- neyse işte her zaman yaptığı gibi kendine av arıyordu yelloz. Bartın ağızının payını verip gönderdi." dedim. Gizemin bakışlar bartına döndü, bartın ona değil bana bakıyordu.

 

Gizem elini bartına uzatıp "helal enişte." diye konuşunca Bartın gizeme baktı. Uzattığı elini sıktı. Bartın elini tekrer kendine çekti. Gizemde. bartının anlamaz bakışları tekrar bana dönünce gözüme çok masum gelmişti.

 

"Yılanı ezmişsin tebrikler." dedi gizem, Bartın yine anlamayan gözlerle bakınca gizem açıkladı " az önce gelen kız, gülay. Pislik, yılan. onu göndermişsin." dedi gizem, Bartın aydınlanmış gibi baktı. Sadece kafasını sallamakla yetindi.

 

"Neyse gizem hadi iş başına." dedim göz kırparak. omzuma tokat attı.

 

"Lan." demiştimki koşarak uzaklaştı. Kafamı iki yana sallayıp hesaplara geri döndüm.

 

Beş dakika kadar sonra adımın seslenilmesiyle kafamı hesaplardan kaldırdım.

 

"Defne," çekingen bir şekilde bu tarafa gelen uğuru gördüm. N'oldu der gibi kafamı salladım.

 

"Masa 11 'in hesabını verirmisin." dedi. Bu niye bu kadar gergin di?

 

Kafamı sallayıp tam bilgisayardan hesaba bakacaktım ki Bartının çatık kaşlarıyla uğura bakmasını görmem ile bende kaşlarımı çattım.

 

Uğur o yüzden gergindi!

 

Bartının kolunu cimciklediğimde bakışları bana döndü. Anında kaşları düzeldı. Bakışları yumuşadı. buda gel- gitli biriydi. bit sert bir yumuşak oluyordu.

 

"Bartıncığım bilgisayardan masa 11 ' in hesabına bakarmısın" dedim 'bartıncığım' kelimesini bastırarak söylemiştim.

"Hemen." dedi bilgisayara bakarak.

 

"1910 tl" dedi. Başımı salladım. Bartın fişi çıkartıp bana verdi. Fişi hesap defterine koyup uğura verdim. Uğur hemen yanımızan ayrıldı.

 

Hemen bartına döndüm, " ne yapıyorsun sen ya." diye kısık sesle çemkirdim. Bartında benim gibi kısık bir sesle "ne yapıyormuşum ben ya." dedi. beni taklit etmişti! daha da sinirlendim.

 

"Niye uğura öyle bakıyordun?" dedim dişlerimi sıkarak.

 

"Nasıl bakıyormuşum?" dedi. Anlamamazlıktan geliyordu.

 

"Bartın! Beni sinirlendirme, nasıl baktığını kendinde biliyorsun " dedim. Ofladı.

 

"Bu uğur hastanede çalışmıyor mu? Parasımı yetmemiş? Niye burda garsonluk yapıyor?" Diye sordu.

 

"Yo beleşe çalışıyor." dedim gayette umursamaz bir şekilde. neden buna takılmıştıki.

 

"Ney! " dedi inanamazmış gibi. ne oluyodu be. bu kadar tepki verecek ne vardı?

 

"He beleşe çalışıyor işte." dedim.

 

"Niye?" Diye sordu.

 

"Kendi istedi." dedim. Sinirlendi gibi oldu. bunda sinirlenecek ne vardı?

 

"Bir şey söyleyeceğim ama aramızda kalacak. " dedim. Yutkundu. neden kendini sıkıyordu? ne düşünüyordu. yanlış anladıysada, ki bunda yanlış anlayacak ne vardı? işte yanlış anlamasın diye söyleyecektim zaten.

 

"Ne söyleyeceksin?" Diye sordu. Sesi az öncekine göre düzdü.

 

Bu değişimine bir anlam veremesemde bartının kulağına eğildim. Bartın kaskatı kesildi. Neden olduğunu anlamadım ama dudaklarımi tam kulağının arkasına getirdiğimde derin bir nefes aldı.

 

"Gizem , uğuru seviyor. arkadaşıkma iyilik yapıyorum. " diye fısıldadım ve geri çekildim.

Bartının tek kaşı havaya kalktı. az önceki halinden eser kalmamıştı. gevşemişti,yumuşamıştı.

 

"Anladım." dedi.

 

"iyi." diyerek önüme döndüm.

 

 

 

...

 

 

 

Miraç abim aval aval bir bana bir bartına baktı. Çağıl abimse arkasına yaslanmış somurtarak Etrafa bakıyordu.

 

"Ne.." dedi miraç abim. Melda abla ise hepsinden daha iyi tepki veriyordu. Ikimizide gülümseyerek bakıyordu ama ben çok gergindim. Yine!

 

Şuan miraç abimlerdeydik.. ve çağıl abim ağzında geveleyerek söylemeye kalkışmıştı bir şeyler, gevelemişti imalar yapmıştı ama abim yinede anlamamıştı,. En sonunda bartın dayanamayıp 'defneyle biz evleniyoruz' demişti.

 

Miraç abim çok şaşırmıştı ama çağıl abim kadar uzun süre sessiz kalmamıştı. Miraç abim , benim yanımdaki çağıl abime döndü,

 

"Görüyormusun lan, daha dün arkadaş edindim diye geliyordu yanımıza şimdi evleniyorum diyo." dedi miraç abim pes der gibi.

 

"Abi şunu dillendirip durma zaten hazmedemiyorum. " diye homurdandı çağıl abim.

 

Sinsice sırıttım. "Düğü-" diyordumki cağıl abim eliyle ağazımı kapattı.

 

"Sus, sus." Dedi, kaşlarım çatıldı.

 

"Bıraksana lan." dedi miraç abim. Çağıl abim miraç abimden korktuğu için beni bıraktı ama ters ters bakıyordu buda bana susmam için yetti.

Arkama yaslanıp uslu uslu oturdum.

 

Miraç abim bana çevirdi bakışlarını.

 

Gözleri dolar gibi oldu. benim abilerimden çektiğim neydi ya. aslında beklediğim tepkiler vermiyorlardı ama çok duygusal bakıyolardı olaya ve bu benide duygusallaştırıyordu.

 

Her şey senin için abim... mesleğin için..

 

"Gel buraya." dedi yanını göstererek karşımdaki ikili koltukta oturuyordu.

 

Gülümseyerek ayağa kalktım ve pıtı pıtı abimin yanına gittim. Yanına oturduğumda hemen beni kendine çekip sarıldı. Saçımın üstüne bir öpücük kondurdu. Miraç abim hep babacandı zaten. Çağıl abim ise evin soytarısı. Bende çağıl abime çekmiştim. ikimiz evin haylazlarıydık. ama miraç abim hep ağır başlı biriydi.

 

"Dışlandık yine. " dedi çağıl abim. Bakışlarımız ona döndü.

 

"Kardeşim evleniyormuş lan tabi sarılacağım. sen? Sen de evlen sanada sarılalım"

 

"Sarılacakmısın, dövecekmisin?" Diye sordu çağıl abim. Miraç abime baktım. Dudağı kıvrıldı.

 

"İkısınide yapabilirim." dedi sinsice. kıkırdadım.

 

"Ne gülüyorsun sen." dedi çağıl abim kaşlarını çatarak.

 

"Hiç." dedim omzumu silkerek. Gözlerini kıstı.

 

"Hiç inandırıcı gelmedi." dedi.

 

"inan diye çabalamadım zaten. " dedim. Abim daha da çok sinirlenip arkasındaki yastığı bana fırlattı. anında havada yakaladım.

 

kahkaha attım. "Sayende reflekslerim gelişti." Dedim çağıl abime göz kırparak.

 

Homurdanarak arkasına yaslandı. Zaferle gülümseyip miraç abime biraz daha sokuldum.

 

"Bu arada abi, babama söylerken yanımızda olman gerek. " çağıl abim istemediğini belli ederek konuştu.

 

Tam ağzımı açıyordum ki "hala." diye koşarak salona giren oyayı görmemle kocaman gülumsedim.

 

Geldigimizde uyuyordu.

Miraç abimden hemen ayrıldım.

 

Oya koşarak üstüme atlayınca güldüm. Oya yanağıma öpüp "oh." çekti . Daha çok güldüm. "ilk ben öptüm bu sefer." dedi neşeyle. Minik burnuna bir fiske attım. "Öylemi olmuş." dedim. Başını salladı. " bende öpeyim o zaman." dedim hevesle başını sallayıp yanağını çevirdi. "Öp. öp." Yanağına kocaman bir öpücük bıraktım "oh" çektim bende, oya bana dönüp ağızını kapatarak kıkırdadı.

"Bak seni yerim." dedim.

 

"Yeme beni hala. Yersen kimi öpeceksin ha? Yeme yeme." dedi.başımı arkaya atarak Güldüm. "Doğru. Seni yiyemem tüh be çokta canım çekmişti bir adet oya" dedim dudak büzerek. Oya bana kıyamayıp parmağını bana uzattı.

 

" bak bunu ıssıra bilirsin ama acıtma tamam mı? "

 

Ama ben bunu gerçekten yerim.

 

Parmaklarını öptüm.

 

Sonrada oyanın kafasını göğüsüme yasladım. Oyada hemen sokuldu bana. Saçlarına bir öpücük daha bıraktım.

 

"Yine satıldım bu ne biçim iş lan." diyen çağıl abime kaydı bakışlarım.

 

"Çatlaya bilirsin canım." dedim abimi gıcık ederek.

 

"Amca çatlamak ölmekle aynı şeymi." diye soran oyayla bütün bakışlar oyaya döndü, göğüsümde kafasını kaldırmış çağıl abime bakıyordu.

Çağıl abime baktım. Abimle göz göze geldik.

 

Miraç abimin kaşları çatıldı, melda ablanında.

 

"Kızım. Gel bakayım babana." dedi abim. Oya kucağımdan kalkıp yanımdaki miraç abimin kucağına gitti.

 

Miraç abim oyayı dizine oturttu.

 

"Sen ölüm kelimesini nerden öğrendin kızım?" Diye sordu miraç abim.

 

"Baba, enes abiyle amcam konustu. Sen onları öldürecekmissin? Öldürmek ne demek?" Diye sormasıyla çağıl abim yutkudu.

 

Çağıl abim sıçmışko.

 

"Babacım öldürmek.. birazdan çağıl amcana yapacağım şey. " dediğinde çağıl abim yine yutkundu.

 

Bartın ise arkasına yaslandı.

Miraç abim , Oyayı yanıma bırakıp ayağa kalktığında çağıl abim ve bende ayaklanmıstık.

 

"Abi ben bir şey yapmadım valla ya." dedi abim masum masum.

 

"Ulan ben size kızımın yanında ona kötü şeyler öğretecek veya söyleyecek olursanız... sizi döverim demedim mi?" Dedi miraç abim dişlerini sıkarak.

 

Miraç abim sakin bir adamdır. sadece yanında biz yokken.

 

"Sakin adamıda delirtiyoruz. " diye homurdandım.

 

"Baba!" Diyerek oya koltuktan kalkıp çağıl abimin bacağına yapıştı,

 

"Amcamı öldürme, ben amcamla oynamak istiyorum. Canını acıtma amcamin. uff olmasın amcam." Dedi gozlerini kırpıştırarak en tatlı bakışını attı, bu haline dudağımın kenarı kıvrıldı.

 

İşte benim yiğenim.

 

Miraç abim oyaya baktı,"Öldürmek diyor te allahım" diyerek sabır çekti.

" tamam kızım, bak öldürmek yok, unut o kelimeyi tamam mı babacım. " dedi, miraç abim tek dizini kırıp oyanın boyuna gelerek konuşmuştu, oya miraç abimin boynuna atlayıp yanağına bir öpücük kondurdu ve neşeyle "tamam." dedi, bu sırada çağıl abimin yanına yavaştan yavaştan kaçtım. Tam yaninda dikilirken kulağına yaklaşıp fısıldadım.

"Oya sayesinde yırttın." dedim imayla. Yüzümdeki sırıtışı anlamaması mümkün değildi. Kahkahalarla gülmek istiyordumda ortam pek müsait değildi.

 

bu yüzden dudaklarımı birbirine bastırdım.

Miraç abim biraz daha oyayla ilgilendikten sonra oya melda ablanın dizine kafasını koyup gözlerini yumdu.

 

"Ben gidip yatırayım." diyerek oyayı kucağına alıp salondan çıktı. miraç abim çağıl abime sert bir bakış atıp bize döndü.

"Haydi toplanın. " dedi. Çağıl abimle aynı anda "nereye?" Dedik.

 

Bize garip bir bakış attı, "senin işi babamla konuşmaya." demesiyle çağıl abim yüzünü buruşturup beni kolunun altına çekti.

 

"Çok mu acele ediyoruz? Şimdi babama söylesek öyle dolaşmasınlar diyip iki gün sonra gel iste diyecek." diye söylendi. Haklıydı, babam bunu derdi.

 

"Söylenme çağıl, hadi düşün önüme." dedi miraç abim. Kafamızı sallayıp evden çıktık bartında peşimizden geldi. Sessizdi bugün. Yorulmuştu sanırım. gerçi ben bartını tanımıyordum. belkide her zaman sessizdi.

 

biz , Miraç abimin arabasına bindik.Miraç abimle çağıl abim öndeyken ben arkaya binmiştim. Miraç abim arabayı çalıştırıp bizim eve doğru sürdü.

Bartın da kendi arabasına bindi. bizim evden direk kendi evine geçebilmek için arabasına bineceğini söylemişti. benide çağıl abim bırakmadığı için onunla gidememiştim. ben o kadar gergindim ki her an gerginlikten çat diye bayılabilirdim. bugünkü gerginliklerimin hatti hesabı yoktu. ben neden hepsine aynı anda söylememiştim?

 

Yaklaşık bir 10 dakika kadar sonra bizim evin önüne gelmiştik.

 

evin önüne gelince gerginliğim artmıştı. miraç abimin arabayı park etmesi ilede gerginliğim üst seviyeye atlamıştı. babama yaklaştıkça da gerginliğim yükselmeye devam edecekti.

 

Çağıl abim somurtarak indi arabadan. Bartında arabasından inmişti. Miraç abim ve bende indik. Bartınla miraç abim arabalarını kitleyip eve doğru yürüdüler.

 

Babam nasıl bir tepki verecekti?

 

Çağıl abim yanıma gelip kolunu omzuma attı ve beni kendine çekip yürüttü. Babamla konuşmaya gitmek daha bir germişti beni. Miraç abimle bartın kapının önüne gittiler biz çağıl abimle arkalarındaydık.

"Bak vazgeçebilirsin." diye fısıldadı çağıl abim.

 

Keşke..

 

"Abi yürü." dedim dişlerimi sıkarak. Abim kaşlarını çatıp kafama vurduğunda inledim.

 

"Sen abine emir mi veriyorsun lan." dedi yalandan bir kızgınlıkla. Bende kaşlarımı çattım. Gözlerimi kıstım ikimizde birbirimize bakarken bir anda abimin üstüne atladım, kafasına vurdum. Eliyle beni itmeye çalışırken bu sefer sırtına atladım.Kafasını ıssırdım. Bacaklarımı abimin beline dolayıp kollarımıda boynuna doladım. O kadar sıkı doladımki kollarımı, boğa bilirdim ama boğmuyordum sadece abimi şekilden şekle sokuyordum.

"Lan , abi kurtarın beni! " dedi can havliyle. Miraç abim sabır çekti. her zamanki gibi. zaten bizim yanımızdada sabırdan başka bir şey çekilmezedi.

abime o kadar vurdum ki yorulmuştum. O yüzden abimi dövmeyi bırakıp kafamı omzuna yasladım.

"Abicim çok yoruldum beni eve kadar taşırmısın. taşırsın. sevindim. " dedim yorgun bir sesle.

 

Çağıl abimde sabır çekti. Ama kıyamadıda.

Ama ben ona az önce çok güzel kıymıştım.

 

Miraç abim bize alışık olduğundan göz devirip kapıyı çaldı.

Bartın ise alık alık bize bakıyordu.

 

"Abi ya yarın mı söylesek? Hem defnede çok yoruldu." dedi çağıl abim. Mantıklıydı bence. yarın söyleyebilirdik.

 

"Çağıl sus." dedi miraç abim bıkkınlıkla.

 

"Abi beni çok özlersen eğer bizim eve iç güveysi olarak gelebilirsin. Dimi Bartın." dedim bakışlarımı bartına çevirerek bir afalladı, gözlerime baktı. Göz kırptım. Anladı tabii hemen.

 

"evete. " dedi. Gülümsedim. Abim eliyle bacağıma bir şamar attı. Sonra bacaklarımı tuttu. Zıplattı beni. Biraz daha yükselmiştim şu an. Ama daha rahattı, kafamı tekrar abimin omzuna yasladım. o şamarını şuanlık görmezden gelebilirdim.

 

"Gebertirim seni-" diyorduki kapı açıldı ve babam "kimi gebertiyorsun bakayım?" Diye sordu.

 

"Kimseyi baba o nerden çıktı?" Diyerek U dönüşü yaptı abim.

 

"Çağıl! Benimle oynama-" diyorduki babam Bartını gördü. Bartın efendi efendi gülümsedi.

Bir şaşırdım. Sabahtandır rahat rahat geziyordu. Babamın yanında süt dökmuş kediye döndü. Vay be. baba gücü Bartına bile yaramıştı.

 

Şuan bende gergindim ama biraz da rahattım. Babam hep kararlarıma saygı duyan biri olmuştu, tabii böyle bir şeyi söylemek zor ama olsun.

 

"Çocuklar mı geldi hüseyin?" Diye annem kapıya geldi. Miraç abimi görünce "oğlum!" diyerek miraç abime sımsıkı sarıldı.

 

"Bizi böyle karşılamıyor." diye homurdandı çağıl abim.

 

"Katılıyorum." dedim.

 

Annem miraç abimden ayrılınca bize bir bakış attı. Kaşları çatıldı.

 

"Ne bu hal?" Diye sordu.

 

"Canım abim beni taşıyor" dedim masum masum. Babamında dikkatini çektik. Gözlerini kıstı.

 

"Niye bakıyorsunuz be sananda kız kaçırdık sanacak." dedi çağıl abim kafamı salladım.

 

"Keşkee, nerede o günler.." dedi babam. Güldüm. çağıl Abim ise surat astı.

 

"İndir Defneyi, Çağıl" dedi annem. Ofladım. iki dakika rahat etmemizde yasak.

 

"Emir büyük yerden bücür atla." dedi çağıl abim .tekrar ofladım ve kafamı abimin omzundan kaldırdım, çağıl abim ayaklarımı bırakınca bende ayaklarımı belinden çözüp boynuna doladığım kollarımıda çözüp sırtından atladım.

 

"indim işte ne oldu simdi. " dedim anneme.

 

"Sopa var ister misin?" Dedi annem ayagındaki terliği göstererek. Annemin sopası terlikti malum.

 

"Yok kalsın." dedim. Annem bana tip tip baktı. Çağıl abimin arkasına sokuldum yavaşça.

 

"Sen kimsin ?" Diye babam Bartına dönünce dudağımı dişledim.

 

"Ben-" demiştiki.

 

"İçerde konuşalım mı baba?" Diye sordu miraç abim. Aynı zamanda Bartının lafını bölmuştü.

 

Babam kafasını salladı, "geçin." dedi.

Hepimiz tek tek içeri girdik. Birazdaha gerilmiştim.babamla böyle bir konu konuşacağım aklımın ucundan geçmezdi. geçmesi lazmmış.

 

Salona oturunca babam çatık kaşlarla bize bakıyordu. haklıydı. üç çocuğunun yanında zebelak gibi bir adam daha vardı.

 

"Ee ne konuşacağız?" Dedi babam.

 

"Baba, şimdi durum şöyle... eee nasıl anlatsam" diye miraç abim ağzında geveledi. Bakışlarını bana çevirdi.

 

"Defne anlatsın." diye çağıl abim atladı ortaya. hızla çağıl abime baktım. Bana hadi lan sıkıysa söyle bakışı attı, dişlerimi sıktım.

 

"Söyle kızım." diyen babama döndüm. Bütün bakışlar bana döndu. Yutkundum. Nasıl söyleyecektim. En iyisi direk söylemek.

 

"Baba ben evleniyorum" dedim direk. Babam bana bakakaldı, annemde eliyle ağazını kapattı.

 

" bana bir şeyler oluyor." diye babam koltuğa yığıldığında hepimiz telaşla ayağa kalktık.

 

"Baba." dedim endişeyle. Annem bir koşu kolanya getirdi. Babamın elini sıvazlamaya başladım.

 

Miraç abim babamın nabzını kontrol etti.

 

"Gerizekalı! insan evlenmek istiyorum der pat diye öyle mi denir! Bizede aynı boku yedin zaten! " dedi çağıl abim sitemle. Haklıydı aslında. gerginlikten ne dediğimi biliyormuydum ben ya. böyle şeyleri nasıl söylenir ne bileyim.

Beş dakikaya yakın babam gözlerini açmamıştı. daha çok endişelendiğim ve zihnimde bağırışlar, silah sesi , ambulans sesi çınlamaya başladığı sırada babam gözlerini araladı. zorda olsa bütün odağımı babama vermeye çalıştım.

"Baba.. iyi misin?" diye fısıldadım.

Babam yavaşça doğruldu. doğrulmasına yardım ettik. bir bana baktı bir bartına. uzun bir sesizliğin ardından sonra"Bu adamla mı evleneceksin sen. " dedi sesi pürüzlüydü. Başımı sallamakla yetindim.

 

"Seviyormusun?" Diye sordu, yutkundum.

Sevmiyordum...

"Seviyorum. " dedim. Babam bi bana bi bartına bakarken omuzları çöktü.

"Gelip istesin o zaman. " dedi yutkunarak. Dudaklarımı birbirine bastırdım.

Çağıl abim elini tarlası yanmış köylüler gibi başına attı.

Annem ise gülümsüyordu. Evleneceğime sevinmişti sanırım.

Ama ben çok yorgundum. bir an önce şu iiş bitsin gitsin istiyordum. ama biliyordum. bitmeyecekti. gitmeyecekti.

 

"Ne zaman geleyim?" Diye soran bartınla bakışlar ona döndü.

"Dünden hevesli." diye söylendi çağıl abim. Çağıl abime kötü bi bakış atıp tekrar bartına baktım.

"İkı gün sonra gel. ailen nerede?" Diye sordu babam. Bakışlarım babama döndü. çokta hoşuna gitmiyormuş gibiydi. e kızını evlendirecekti. kız evlendirmek zordur derler.

 

"Babam ve annem sizlere ömür, bir abim ve ablam var sadece." demesiyle hızla bartına döndüm. Annesi ve babası yok muydu? bunu şimdi öğrenmek kötü hissettirmişti. gerçi nerede ve ne zaman öğrendiğim farketmezdi. her ne zaman yada nerede öğrensemde kendimi kötü hissederdim.

 

"Başın sağolsun oğlum. " dedi annem üzüntüyle.

 

"Sağol'un" dedi bartında sadece.

 

...

 

Bartın gidince miraç abimde gitmişti. Bizde odalarımıza dağılmıştık. Babam daha da iyiydi.

odamda Yatağa uzanıp telefonla bir şeylere bakarken üstten bir mesaj bildirimi geldi. Mesaja tıkladığımda gördüğüm isimle mesajı hızlıca okudum.

 

Bartın: yarın seni abimler ile tanıştıracağım. sabah hazır olurmusun? alırım ben seni. sonrada bir şeyler yaparız istersen.

siz: tamam.

Yarın uzun bir gün olacaktı....

Loading...
0%