@_denizornek_
|
Annemin yanına yemeğe gitmiştim. Zaten hızlıca yemeğimi yiyip hemen hazırlanıp konser için yola çıkmam gerekiyordu tabii annem izin verirse... Masaya oturur oturmaz anneme, "Anne, biliyor musun bugün birisiyle tanıştım. Çok iyi birisi. İsmi Poyraz ve bugün beni Fatma Turgut'un konserine davet etti. Gidebilir miyim? " Annem düşündü, düşündü. "Kızım, senin de dediğin gibi yeni tanışmışsınız. Öyle hemen güvenmesen mi ki? Yine de sen bilirsin, istiyorsan git." Annem böyle dedikten sonra biraz tedirgin olmaya başlamıştım ama iyi bir çocuktu, yani sanırım. Yemeğimizi yemiştik. Babam işten akşam dönecekti. Yemeğimi bitirdikten sonra ne yapacağım karar vermiş, ardından hemen sonra anneme, “Görüşürüz,” dedikten sonra çantamı alıp evden çıktım. Poyraz ile sahilin kenarında buluşacaktık. Sahile doğru büyük bir heyecanla gitmeye başlamıştım. Sahile vardığım anda telefonum çalıyordu. Arayan Poyraz idi "Neredesin? Ben sabah oturduğumuz ağacın yanındayım." Ağacın oraya doğru yönelmiştim. Gözlerim Poyraz’ı arıyordu ama hâlâ görememiştim. Bana doğru yürüyen birisini görmüştüm ve bu kişinin Poyraz olduğunu nihayet anlamıştım. "Hoş geldin Güneş, Nasılsın?" "Hoş buldum, heyecanlıyım. Sen nasılsın?" "Mutluyum. Gidelim mi?" "Olur, gidelim." Konser sahile çok yakındı. Konser alanına doğru giderken Poyraz iki dakika boyunca susmamıştı. Sürekli bir şeyler anlatıyordu. Bu sefer de bana sorular sormaya başlamıştı. "Fatma Turgut'u ne zamandır dinliyorsun?" "İki senedir dinliyorum. Sen ne zamandır dinliyorsun?" "Ben de üç senedir dinliyorum." Konser alanına varmıştık. Daha içeriye almamışlardı. Önümüzde sadece iki kişi vardı. Poyraz cebinden bir şeyler çıkarmaya çalışıyordu. Merak edip, "Cebinde ne var senin?" "Bir şey yok. Biletler cebimde sıkışmış. Oh be! Nihayet çıktı." Gülümsedim. "Ne oldu? Komik mi geldi?" diyerek gülümsedi. Cevap vermedim, susma hakkımı kullandım. Bizleri sahne alanına almaya başlamışlardı. Teker teker biletleri kontrol edip bileğimize konser bileklikleri takıyorlardı. Nihayet konser alanına girmiştik ve yine şanslıydık ki en öndeydik. Konser baya kalabalıktı. Poyraz bana dönerek, "Bira ister misin?" diyerek bağırıyordu. Müzik sesinden birbirimizi zor duyuyorduk "Olur!" diye bağırarak Poyraz’a karşılık verdim. “Yerimi tut da alayım!” diye bağırmaya devam ediyordu. Poyraz biraları almak için sıradan çıktı. Ben de onun yerini tutuyordum. Arkamı her döndüğümde konser alanının daha da kalabalıklaştığını fark ediyordum. İlk defa bir konserde en öndeydim. Bu yüzden heyecanım diğer konserlerden iki kat daha fazlaydı. Poyraz gelmişti. "Biranı açayım mı?" Yüksek sesten dolayı anlamamıştım. Poyraz anlamadığımı fark etmiş olacak ki biramı elimden alıp açmıştı. Fatma Turgut sahneye çıkıyordu. Herkes çığlık atmaya başladı. Tabii biz de herkes gibi delilerce çığlık atıyorduk. Kısa bir süre sonra Poyraz ile birbirimize bakıp gülümsüyorduk. Sonra tekrardan önümüze dönüp bağırarak şarkılara eşlik ediyorduk. Konser çok zevkli geçiyordu. Hayatımda hiç unutmayacağım bir konser olacaktı ki… Fatma Turgut bir anda orkestrayı durdurmuş ve arkada kavga çıkaranlar için uyarı yapmaya başlamıştı. Poyraz ise bana dönüp, “Ben bir şunlara bakayım, geliyorum,” demişti. “Poyraz, dur! Beni yalnız bırakma!” diye bağırıyordum ama nafileydi. Yalnız kalmıştım ve yanımda hep sarhoşlar vardı. Yanımdaki birisi, “Sana bir şey söyleyim mi, bu erkekten hiçbir bok olmaz. Baksana bana sevgilimi hiç yalnız bırakıyor mu?” diyordu. Ben ise umursamaz bakışlarla sadece ona bakmak ile yetindim ama o ise cümlelerine şöyle devam ediyordu, “Kızım sen mal mısın, niye öyle bakıyorsun lan! Anlamadın mı, benden sana tavsiye bacım. O erkekten ayrıl ne bok yersen ye. Ayrılmazsan sana zarar verecek benden söylemesi…” Hiçbir şey söylemedim. Çünkü söylesem de beni anlamayacaktı ama Poyraz hâlâ ortalarda gözükmüyordu. Zaman akıp geçti. Poyraz konser bitiminde yanıma geldi "Kafeye gidelim mi?" diye sordu. "Nerelerdeydin, beni yalnız bıraktın.” “Oraları karıştırma, geldim işte.” “Kafeye geleceğim ama çok kalmayacağım. "Tamam, sıkıntı değil. Azıcıkta oturursan bana yeterli," diyerek gülümsedi. Konser alanına yakın bir kafeye girmiştik. Lüks bir yere benziyordu. İçimden, "Umarım, pahalı değildir,” diye düşünüyordum. Poyraz, benim iç sesimi duymuş gibi, "Pahalı mekâna benziyor. Ben öderim, sen rahatına bak." İçimden, "Oldu, bir de sana ödeteyim,” diye düşündüm. "Yok yok, sıkıntı değil. Teşekkür ederim." İkimizde menüye bakmaya başlamıştık bile. Fiyatlar uçuyordu. En ucuz bir kahve bile 105 TL idi. O da Türk kahvesiydi. Poyraz, garsona seslendi. "Ben bir Türk kahvesi alayım." Anlaşıldı, ikimizde aynı kahveyi seçmiştik. Garsona döndüm, "Bana da aynısından." dedim. Garson gittikten sonra Poyraz büyük bir kahkaha patlattı. Anlamayarak, "Ne oldu, neden gülüyorsun?" diye sordum. Poyraz hâlâ gülmeye devam ediyordu. Dayanamayıp ben de gülmeye başladım. Karşılıklı gülüyorduk. Poyraz gülerek, "Bana da deyişin..." diyerek gülmeye devam ediyordu. "Bana da deyişin çok komikti." diyerek yine kahkaha atmıştı. Bende onunla beraber kahkaha atmıştım. İkimizde kahkahamızı durdurmaya çalışıyorduk ama hala gülüyorduk. "Ya! Ne yapayım?" diyerek gülmeye devam ettik. Kahveler gelince ikimizde gülmemizi zar zor durdurmuştuk. Bu seferde garsonun bize anlamsız bakışından dolayı gülmeye başlamıştık. Poyraz, gülmesini durdurmayı başarabildikten sonra, "Güneş, sen hep böyle misin?" "Nasıl mıyım?" "Yani, hep böyle komik misin?" "Bilmem. Düşünceler herkese göre değişiyor diye düşünüyorum." "Bence çok eğlencelisin." "Teşekkür ederim." Telefonum çalıyordu. Arayan annemdi. Zaten başka kim olacaktı ki bu saatte. "Kızım, hadi gel artık!" "Tamam," diyerek telefonu kapattım. "Benim gitmem lazım," diyerek kendi hesabımı ödedim ve çıktım. İlk tanıştığım insana da bir şey ısmarlayacağımı düşünmediniz diye umuyorum. Hızlıca eve gitmeye başladım. Eve vardığımda kapının önünde sevimli bir kedi vardı. Kediyi sevdikten sonra eve girdim. Eve girer girmez hemen odama çıktım. Köpeğim odamda uyuyordu ama ben gelince uyanıp hemen koşarak yanıma gelmiş, kuyruğunu sallıyordu. Luna’yı azıcık sevip üstümü değiştirdim ve hemen uyudum. Uyandığımda sabah olmuştu. Hemen kahvaltıya indim. "Kızım! Dün uyuyorsun diye rahatsız etmek istemedim. Ne yaptınız dün? Anlat bakalım." "Konser çok güzeldi, çok eğlendik." "Çocuk nasıl? İyi biri değil mi?" "İyi birisi, merak etme. İyi birisi olmazsa takılmam." Kahvaltımı bitirip hemen kızlarla buluşmak için odama giyinmeye yukarı çıktım. Hızlıca üstümü değiştirip dışarı çıktım. Bugün Gece bizi kafeye arabayla götürecekti. Gece ile evimiz çok yakın olduğundan onun evine doğru yürüyordum. Akşam üstü ise Poyraz'a söz verdiğimden her gün akşamüstü bisiklet sürecektik. "Kızlar! Ben geldim." Asya: "Hoş geldin, Güneş." Gece: "Hoş geldin." "Hoş buldum." Gece: “Hadi, atlayın arabaya!” Arabaya bindikten sonra Asya hemen o konuyu açmıştı, "Ee, dün konsere gittiniz mi, neler yaptınız? Kızım hadi anlat, çok merak ediyorum." "Çok güzeldi konser. Çok eğlendik. Zaten konserden sonra da kafeye gittik. Sonra ayrıldık." Asya: "Çok iyi ya! Bugün buluşacak mısınız?" "Evet, her gün bisiklet süreceğiz." Gece: "Senin şu gizli numara olayı ne oldu?" "Polisten haber bekliyorum. Senin neyin var Gece? Bugün üzgün gibisin." Gece: "Yok bir şeyim, sadece uykusuzum." Uzun Bir sessizlik olmuştu. Benim telefonumun çalması ile sessizlik bozulmuştu. Arayan kimdi? Tabi ki de gizli numaraydı. Hâlâ beni arayacak cesareti nasıl buluyordu? Merak ediyordum. "Kızlar! Yine o arıyor? Kurtulamayacağım mı bundan?" Asya: "Elbet vazgeçer. Açma sen! Çalar, susar." Telefonu açmadım, kısa bir süre sonra sustu. Gece: "Asya! Ben dayanamıyorum." diyerek kahkaha atmaya başladı. Gülerken araba da bir sağa bir sola gidiyordu "Ne oluyor be! Asya, Ne oluyor?" Bu sefer Asya da kahkaha atmaya başladı. Dayanamayıp bende atmaya başladım, ne olduğunu anlamayarak ve gülmeye devam ederek, "Kızlar! Ne oluyor?" Gece: "Biz sana şaka yaptık." dedikten sonra hala gülüyordu ve tabi ki Asya'da gülmeye devam ediyordu. Anlamayarak, "Ne şakası? Biriniz düzgünce anlatabilir mi? Gece, kızım sen de düzgün sür şunu, gülerken sağ, sol yapıp duruyorsun,” diyerek gülmeye devam ediyordum. Asya: "Biz sana küsmüşüz gibi davranmaya çalıştık. Ama Beceremedik." "Bak ya! Siz şaka mısınız?” Asya: "Ta kendisiyiz.” Gece arabayı park ettikten sonra kafeden içeri girip kafenin bahçesindeki masaya oturmuştuk. Uzun uzun sohbetler edip bir yandan da kahvelerimizi içiyorduk. Gitme vaktim geldiğinden dolayı kızların yanından ayrılmış otobüs durağına doğru yola koyulmuştum. Dün Poyraz beni konser alanında ne kadar yalnız bıraksa da bugün onunla buluşmak için can atıyordum. Nihayet eve varmıştım. Anneme selam vererek odama çıktım. Köpeğim yatağımda uyuyordu. Ben de onun yanına yatarak Poyraz ile buluşma saatimizi beklemeye başladım. Saati beklerken en sevdiğim kitabı okumaya başladım. Kitabımı okurken kızların mesajları rahatsız etmesin diye telefonumu sessize almıştım. Kitabımı okumaya koyuldum. Köpeğim de sanki okumayı biliyormuş gibi kitaba bakmaya, ardından da koklamaya başladı. Köpeğimi kucağıma alarak kitabımı okumaya devam ettim. Okudum, okudum. Hâlâ okumaya devam ediyordum. Zaman geçiyor muydu? Saate bakmak için telefonu elime aldım. Ne! Zaman çoktan gelmişti ve Poyraz beni defalarca aramıştı. Hızlıca spor kıyafetlerimi giydim. Merdivenler o kadar hızlı inmiştim ki adeta uçmuştum. Garajdan bisikletimi aldım ve sahile doğru sürmeye başladım. Sahile vardığımda onu bulamamıştım. Sahilin etrafında sürerek onu aramaya devam ettim ama yoktu, hiçbir yerde yoktu. Nereye gitmişti? Telefonundan aramıştım. Başka birisiyle görüşüyordu. Sahilin tam ortasında öylece kalmıştım. Arkamı döndüğümde hızla bir bisikletli bana doğru geliyordu. Gelen o idi, Poyraz. "Nihayet gelmişsin." "Ya! Ben kitaba dalmışım. Çok özür dilerim." "Sıkıntı değil. Geldin ya! Bana yeter. Sana şey diyeceğim." "Ne diyeceksin?" "Ben işe girdim de yarın başlıyorum. Artık sabah, Güneş doğarken sürelim mi?" "Olur, bana uyar." Sahiden de tam Güneş doğarken bisiklet sürecektik. Bu harikaydı. "Güzel, Gidelim mi?" "Nereye?" "Seni bir yere götüreceğim. Beni takip et!" "Tamam." İkimiz de bisikletlerimi sürmeye başlamıştık. Ben onu takip ediyordum. Nereye gittiğimizi bilmeden. Sürerken bir yandan da rüzgârın tenime hafifçe dokunuşunun hissini, kuşların eşsiz cıvıltıların tadını çıkartıyordum. Sonunda varmıştık. Daha buranın neresi olduğunu anlayamamıştım "Burası neresi? diye merakla sordum. |
0% |