@_denizornek_
|
Gerçekten ne diyeceğimi, nasıl cevap vereceğimi hiç bilmiyordum. Hayatımın şokunu yaşamıştım. "Çok ani oldu. Önce bir karnımızı doyursaydık." Poyraz utanmış bir şekilde, "Daha fazla kendimi tutamadım. İçimde kalacaktı." Kısa sessizlikten sonra, "Bana düşünmem için zaman verebilir misin?" "Tamam, olur." Ortaya yaydığımız yiyecekleri yemeye başladık. Her zaman ki gibi Poyraz, bana bakıp yiyordu. Bu teklife hâlâ nasıl cevap vereceğimi düşünüyordum. En sonunda dayanamayarak, "Kabul ediyorum." "Ne!" "Teklifi kabul ediyorum," der demez Poyraz bana sarıldı. İkinci bir şok geçirdim. Gerçekten beni bu kadar çok seviyor muydu? Bilemedim. Bunları düşünürken Poyraz, "Sevdiğin spor var mı?" "Evet, yoga. Yani çok spor sayılmaz aslında yoga ama senin var mı?" "Ben de basketbolu seviyorum. Yoga bayadır yapıyor musun?" "Evet. Şu anda bile yapıyorum." "Ben şu an yaptığını göremiyorum." "Yoga, sadece hareketlerle yapılan bir şey değildir. Rüzgârı, nefesini hissetmek, kendini rahatlatan sesleri dinlemek, kendini rahatlatmak, gevşemek de yoganın da bir parçasıdır." "Seni rahatlatan ses nedir?" "Rüzgâr, kuş sesi, ağaç sesi..." "Anladım," diyerek gülümsedi. Tabii ben de gülümseyerek karşılık verdim. "Kahve ister misin?" "Olur ama dökme!" diyerek gülümsedim. "Tamam,” diye gülümseyerek gülümsememe karşılık verdi. Poyraz, kahveleri getirirken elleri titriyordu. 'Ya dökersem' korkusu yüzüne yansımıştı. "Sakin olur musun? Dökmezsin," diyerek kahkaha attım. "Güldürme! Dökeceğim şimdi." Fakat ben güldürmemi durduramıyordum. Poyraz, kahveleri yavaşça yere bırakırken o da benim gibi kahkaha atmaya başladı. O kadar çok gülüyorduk ki artık dengede duramayıp çimenlere yatmıştık. Kahkahalarımızı durdurduktan sonra uzun bir sessizlik oldu. Sessizliği ben bozdum. "Gökyüzü, ağaçlar çok güzel değil mi?" Poyraz, bana dönerek, "Evet, çok güzel. Ama sen daha güzelsin." Bu sözden sonra kendimi kıpkırmızı hissediyordum. İkimizde kahvelerimizi içmek için yattığımız yerden kalktık. "Burada da bisiklet sürelim mi?" diyerek heyecanla sormuştu. "Olur ama önce kahveleri bitirelim." "Tabii, tamam." Karşılıklı kahvelerimizi yudumladık. Kahveleri bitirdikten sonra yiyecek atıklarını çöp kutusuna atıp bisikletlerimize bindik. Etrafı gezerken bu sefer yan yana sürdük ve sohbet ederek gezdik. Gezerken bir süre sonra yorulduğumuzu fark ettik. Yorulduktan sonra artık eve dönme kararı aldık. Poyraz yine öne geçmişti. Çünkü ben yolları karıştırıyordum. O yüzden Poyraz, bana yol gösteriyordu. Sanırım illa ki bir gün beni öne geçirecekti. O yüzden yolları iyice öğrenmem gerekiyordu. Poyraz, "Ne oldu? Bisiklet sürerken uyuya mı kaldın? Ağzını bıçak açmıyor." "Dalmışım, özür dilerim." "Sorun yok. İyisin değil mi?" "Evet, iyiyim. Teşekkür ederim." diyerek gülümsedim. Sonunda sahilimize varmıştık. Aslında sabahın köründe bisiklet sürmenin de ayrı bir zevki olduğunu Poyraz sayesinde anlamıştım. Poyraz ile ayrıldıktan sonra eve gittim. Eve vardığımda annem, ben kahvaltı yaparım diye kahvaltı masasını daha toplamamıştı. Üstümü değiştirdikten sonra kahvaltı masasına oturup kahvaltımı etmeye başladım. Annem, ben eve gelir gelmez yine meraklı bir şekilde sorular sormaya başladı. "Kızım, hoş geldin. Ne yaptınız?" "Bisiklet sürdük, parkta bir şeyler yedik, parkta gezindikten sonra da eve döndük." "Ne güzel canım kızım benim!" diyerek bana sarıldı. Ben de ona sarıldım." "Hadi! Kahvaltını yap bakalım." "Tamam,” diyerek kahvaltıma devam ettim. Kahvaltımı bitirdikten sonra odama çıktım ve kızlarla buluşmak için biraz enerjiye ihtiyacım vardı, o yüzden enerji kazanmak adına biraz yatağıma uzanmıştım. Tabii köpeğim de yanıma gelip yatmıştı. Kızlarla buluşma saatimizi beklerken kitap okumaya kara verdim. Sahilde okuduğum kitaba kaldığım yerden devam ettim. Kitap okumak, en sevdiğim aktivitelerden biriydi, beni çok rahatlatıyordu. Kızlarla buluşma saatimiz yavaştan gelmişti. Kitabımı bir kenara bırakıp üstümü değiştirip aşağıya indim. Anneme haber verdikten sonra kızlarla buluşmak için sahile doğru yürüdüm. Kim bilir günde kaç defa bu sahile geliyordum ama benim için güzel yerdi. Zaten gençlerin çoğu buradaydı. Sahile vardığımda grubumuza yazdım. Çünkü ikisi de ortalıkta görünmüyordu. Ben: "Kızlar! Neredesiniz?" Gece: "Yoldayım, az kaldı." Asya: "Gelmek üzereyim." Kızları beklerken çimene oturdum. Tam düşüncelerimi dinlemeye başlayacaktım ki kızlar geldi. Gece: "Güneş! Biz geldik." Ben: "Aa! Hoş geldiniz, markete gidelim mi?" Asya: "Hadi! Gidelim," diyerek gülümsedi. Markete doğru yürümeye başladık. Ben: "Kızlar! Size bir şey sorsam olur mu?" Gece: "Tabii olur." Asya: Ay! Merak ettim." Ben: "Diyorum ki biz okulda baya stres altında kaldık ya!" Asya ve Gece aynı anda, "Evet!" "Beraber yoga yapalım mı?" diye merakla sordum. Asya dünden razıymış gibi, "Ay! Harika bir fikir." Gece ise sakin bir tavırla, "Güzel düşünmüşsün, hepimiz de seviyoruz yogayı. Yapalım o halde." "Onayladığınıza çok mutlu oldum. Söylemesem içimde kalacaktı." Gece: "Bence çok güzel düşünmüşsün," diyerek benim heyecanımı yatıştırmaya çalışıyordu. "Teşekkür ederim." Markete varmıştık sevdiğimiz yiyecek ve içecekleri alıp yeniden sahile gittik ve çimenlere oturup aldıklarımızı yemeye başladık. Gece asıl konuya girdi, "Şu, gizli numara işi ne oldu? "Aramıyor. Aman aramasın zaten!" Asya merakla, "Polis aradı mı?" "Yok, aramadı." Asya hemen konuyu değiştirdi, "Ee! Şu yoga işini ne yapacağız?" "Burada olmaz, burası çok kalabalık. Bir yer buluruz, ben gruptan haber ederim." Kızlarla uzun uzun sohbet ettik ve aşırı eğlenceli anlar geçirdik ama sonra herkes telefonlarına bakmaya başlamıştı. Telefonumu yanıma koyarak, "Kızlar! Telefona bakmasak da tekrar eğlenmeye devam etsek?" Gece: "Haklısın, ben bıraktım," diyerek telefonu çantasına attı. Asya da bana bakarak hiçbir şey demeden telefonu yanına koydu. Ben de o sırada ortaya çekirdek açtım. Çekirdek çitleyip sohbet etmeye devam ettik. Artık hava iyice kararmaya başlamıştı. Zaten insanlar da yavaştan toplanıyorlardı. Biz de onlardan eksik kalmayalım diye yavaş yavaş toplanmaya başladık. Kızlardan ayrıldıktan sonra hızlı hızlı adımlarla eve gittim. Bugün, sabah erken kalktığımdan daha çok yorulmuştum. Çünkü, vücudum erken saatlere alışık değildi. Sanırım bugünden itibaren vücudum erken saate alışacaktı. Eve gelir gelmez odama gidip üstümü değiştirdim ve kendimi yatağıma bıraktım. Her zamanki gibi düşüncelerime daldım. Tavana baktım ve odada sadece ben ve düşüncelerim vardık. Âdeta düşüncelerimle sohbet ediyordum. Odaya annem geldi ve bütün düşüncelerimin hepsi uçtu. Annem, "Kızım ne yapıyorsun?" "Dinleniyorum." "Dinleniyor musun? Yoksa yine düşüncelerini mi dinliyorsun?" Annemin beni çok iyi tanıdığını bir kez daha anlamış oldum. "İkisi de." "İyi, güzel. Aç mısın?" "Değilim." "Tamam, ben gidiyorum. Bir şey ihtiyacın olduğunda bana seslen!" "Tamam." Düşüncelerimden sıkıldığımı fark edip kendime kahve yapmaya karar verdim. Kahve yapmak için mutfağa indim. Annem de bulaşıkları makineye yerleştiriyordu. "Ne oldu kızım?" "Kahve yapacağım, canım çekti." "Ama kızım, evde kahve kalmadı ki." "Hayda! O zaman ben kahve almaya gideyim." "Tamam, dikkat et!" "Tamam.” Hızlıca üstümü yeniden değiştirdikten sonra markete gidip kahvemi aldım ve eve döndüm. Kahveme bir an önce kavuşmak istiyordum. Kahvemi hızlı bir şekilde yaptıktan sonra odama çıktım. Bugün evin içinde sürekli gezesim vardı, yerimde duramıyordum. Kahvemi bitirdikten sonra hava almak için balkona çıktım. Bizim ev sahile çok yakın olduğu için benim odamın manzarası sahile bakıyordu. Beni sakinleştiren müzikleri dinlemek için kulaklığımı taktım. Müziğimi dinleyerek bir yandan da eşsiz manzaramın keyfini çıkartıyordum. Annem, elinde çay ile yanıma gelmiş ama ben onu fark etmemiştim. "Güneş!" diye sesleniyordu ama ben kulaklık olduğu için duymuyordum. En sonunda annem kulaklığımı çıkardı. "Anne! Seni fark etmemişim, özür dilerim." "Önemli değil. Senin yanına oturmaya geldim. İçtin mi kahveni? "Evet, içtim." Annem ile manzarayı seyrederek bir yandan da sohbet ediyorduk. Hava soğuyunca içeri girdik ve herkes kendi odasına çekilmişti. Babam da çok geçmeden işten gelmişti. Babamı karşılamak için aşağı inmiştim ve görür görmez babama sarılmıştım. Hep beraber güzel bir akşam yemeği yemiştik. Yemekten sonra herkes odalarına dağılmıştı ve çok geçmeden yatma saatimiz geldiğinden dolayı herkes yatmak için hazırlanmış, mis gibi uykunun tadını çıkarıyordu. Bu sabah da telefonun sesine uyandım. Arayan Poyraz'dı. Yine bisiklet sürmek için geç kalmıştım. Hızlıca üstümü değiştirip bisikletimi alıp evden çıktım. Buluşma yerine hızlıca gittim ve Poyraz' ı ilk defa telefonla aramadan bulmuştum. "Hoş geldin. Nasılsın?" "Hoş buldum, iyiyim sen nasılsın?" "İyiyim. Bugün bu sahilin etrafında sürüp sonra çimenlere oturalım mı?" "Olur, fark etmez." Sahilin etrafında denizin kokusunu içimize çekerek bisikletlerimizi sürmeye başladık. Sabah bisiklet sürmek bana o kadar iyi geliyordu ki Poyraz ile iyi ki tanışmıştım. Yaşadığım kötü anıları unutuyordum. Sahilin etrafından dolaştıktan sonra markete gidip yiyecek ve içecek aldık. Sahilin oradaki çimenlere oturduk. Poyraz, "Ee! Hâlâ yapıyor musun?" "Neyi?" "Yogayı." "Evet," diyerek gülümsedim. Poyraz da benimle beraber gülümseyerek, "O zaman sana bir şey söyleyeceğim." "Dinliyorum." "Ben dünden beri yogaya sardım." "Ne güzel!" "Bana da alıştırdın. O kadar çok bahsettin ki yogadan." "Gerçekleri söylüyorum ama cidden beni rahatlatıyor." Tabii bunları konuşurken bir yandan da yiyeceklerimizi yiyorduk. "Bir sürü video izledim." "İstersen sana yoga yaptığım kanalın linkini atabilirim." "Olur." diyerek gülümsedi. Ben de gülümseyerek karşılık verdim. O sırada telefonum çaldı, arayan annemdi. "Efendim?" "Kızım, polis aradı. Gizli numaradan arayan kişiyi tespit etmişler. Eve gel, karakola gidelim." "Tamam, geliyorum." Kafam çok karışmıştı, cümleleri toparlayamıyordum. "Poyraz, ben şimdi gitmek zorundayım." "Bir sorun mu var?" "Var, evet ama söz sonra anlatacağım." "Tamam, görüşürüz." Hızlıca eve koşa koşa gittim. Nefesim hızlanmıştı, sakinleşmeye çalışarak eve doğru yürümeye devam ediyordum. Eve vardığımda annem, "Kızım! Hızlıca karakola gidelim!" Nefes nefese, "Tamam, olur." "Babana da haber verdim." Evet, bazen annemin ne yapacağı gerçekten belli olmuyordu. "Ne! Hani babamın haberi olmayacaktı." Annem üzülerek, "Yardımı dokunur diye düşünmüştüm." "Tamam, olsun." Karakola gitmek için yola koyulduk. Babam, annemi arayıp karakola vardığını söylemişti. Babam, karakola uçarak gitmişti herhalde, ne ara varmıştı, hâlâ anlamış değildim. Karakola vardığımızda babam, karakolun kapısından bizi karşıladı. "Merhabalar, gizli numara ile ilgili bir gelişme varmış sanırım." Polis amca, annemin yüzüne bakmadan bilgisayardaki işlerini hallederken, "Evet, bir gelişme var. Sizi arayanın kim olduğunu tespit ettik." "Kim?" diye sordum. Sahiden kimdi bu kişi? Benden ne istemişti, beni nereden bulmuştu? |
0% |