Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm Mutlu Haber

@_denizornek_

 

Sonunda en mutlu haberi mi alacaktım? Yoksa tekrardan hayallerim suya mı düşecekti? Daha fazla dayanamayıp telefonu açtım.

"Alo!"

"Güneş hanımla mı görüşüyorum?" Bir yandan heyecanımı saklamaya bir yandan da çok ciddi konuşmamaya çalışıyordum."

"E-evet benim, buyurun?"

"Güneş Hanım, sizi rahatsız eden gizli numarayı bulduk. Kim olduğunu öğrenmek için karakola gelmeniz gerekiyor." Tamamen emin olmak için,

"Bakın bir kere daha böyle aramıştınız fakat yanlış alarmdı."

"Sizi çok iyi anlıyorum, verdiğimiz yanlış bilgiden dolayı çok özür dileriz fakat bu sefer doğru."

Kalbim iyice hızlı atmaya başlamıştı, sakin olmaya çalıştım.

"Teşekkür ederim, tamamdır geliyorum. İyi günler."

Telefonu kapatıp anneme durumu haber vermek için hızlıca koştum.

"Anne!" diye bağırarak yanına gittim." Annem ise aniden bağırmamla irkilip o da fark etmeden bağırarak,

"Ay! Kızım, ne oldu? Evi yıktın sesinle."

"Anne!"

"Efendim?"

"Anne!"

"Efendim kızım, söyle artık," Annem iyice meraklanmaya başlamıştı.

"Polis aradı. Bulmuşlar, gizli numarayı." Telaşlı bir şekilde anneme bakıyordum fakat annem bu haberimi duyduktan sonra benden daha çok telaşlanmıştı.

"Aa! Kızım koş, hazırlan. Ne dikiliyorsun karşımda, hadi hemen gidelim!"

"Tamam," diyerek hızlıca odama koştum, eşyaları alıp hemen annemin yanına aşağı indim. Evden çıkmadan önce taksi çağırmıştık. Taksi, geldiğini haber vermek için kornayı çaldı, sesi duyar duymaz evden çıkıp taksiye bindik.

Annem, taksi şoförüne nereye gideceğimizi söylemişti, ben ise hızlı kalp atışlarımı sakinleştirmek için etrafı seyrediyordum. Annem, beni sakinleştirmek için elimi tutmuştu. Karakola vardığımızda kalbim daha da hızlı atmaya başlamıştı. İçeri girdiğimizde yine polislerin yüz ifadeleri ciddi olduğu gözümden kaçmamıştı.

Polislerden birisi yanımıza geldi.

"Güneş Hanım, beni takip edin, annesi siz de gelebilirsiniz."

Polisi takip ettik ve ifademin alındığı odaya girdik. Bilgisayarın başına geçen polis abi, bilgisayarın ekranını bize çevirdi. İlk baş bakmak istemesem de bakmak zorunda olduğumu hissettim.

"Gördüğünüz kişi, Tuna. Güneş, seni arayan kişi bu, sicili bir sürü suçlarla dolu. Şu an onu gözaltında tutuyoruz. Şikayetçi misiniz?"

"Evet, şikayetçiyim."

"O hâlde gerekli işlemleri başlatıyoruz." Ne işlemler yapılacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Polis,

"Sizi 1 hafta sonra ifadenizi almak için çağıracağız, daha sonrasında ise mahkeme işlemlerini duruma göre başlatıp başlatmayacağımızı karar vereceğiz."

"Tamamdır," diyerek azıcık korksam da biraz olsun içim rahatlamıştı. En azından beni rahatsız edecek kişi artık yoktu.

Karakoldan çıkıp eve gittik, artık rahat uyuyabileceğim için mutluydum. Hemen sabah olmasını istediğimden direkt yatmaya hazırlandım. Kızlara haberi yüz yüze vermek istiyordum.

Luna, sabah klasiğini yapmıştı, yüzümü yalayarak uyandırmıştı. Kahvaltımı edip Poyraz ile buluşmak için hazırlandım ve evden çıkıp bisikletimle sahile doğru yola koyuldum.

Poyraz, telefondan beni arıyordu.

"Alo?"

"Neredesin?"

"Çimlerde."

"Sahilin her yanı çimen," diyerek kahkaha atmıştı. Ben de gülerek karşılık verdim.

"Köpeklerimizin tanıştığı yerdeyim," diyerek gülümsedim."

"Seni gördüm," diyerek telefonu kapattı fakat ben onu hâlâ göremiyordum. Poyraz, arkamdan seslendi,

"Güneş, buradayım." Arkamı döndüm.

"Hoş geldin," diyerek gülümsedim.

"Hoş buldum, nasılsın?" Poyraz'ın kömür gözleri beni benden alıyordu.

"İyiyim, sen?"

"İyiyim. Bil bakalım bugün nereye gidiyoruz?"

"Nereye?"

"İpucu vereyim; kahve koyarken taşırdığım, dengemi kaybederek düştüğüm ve saatlerce kahkaha attığımız yere gidiyoruz."

"Melez Deltası mı?"

"Evet, tam da oraya gidiyoruz. Hadi, yola çıkalım"

"Tamam, sen yine önden git."

"Tamam, beni takip et."

Bisikletlerimize binip yola koyulduk. Doğanın sesi, her zamanki gibi huzur veriyordu. Poyraz,

"Geliyor musun?"

"Evet," diyerek kahkaha attım.

"Ne oldu?" diyerek Poyraz da kahkaha atmıştı.

"Seninle gezmek çok zevkli."

"Seninle de... Müzik açayım mı?"

"Sohbet ederek gidelim," diyerek Poyraz'ın yanına gelmek için hızlandım.

"Aa, Güneş!"

"Selam, sokağı inleteceğimize yanına geleyim dedim, hem rahatça konuşuruz," diye gülümsedim

"İyi yaptın," diyerek o da gülümsememe karşılık verdi.

Uzun uzun sohbetler ederken bir yandan da doğanın tadını çıkarıyorduk. Sonunda piknik alanımıza varmıştık ve tabii ki benim yanımda hiçbir şey olmadığı için yine yiyecekleri Poyraz getirmişti.

"Benim düştüğüm yer boş, oraya oturalım mı?" diyerek gülümsedi.

"Olur," diyerek kahkaha attım.
Poyraz, benim neşe kaynağım olmuştu. Ona iyice güvenmeye başlamıştım.

Çünkü benim başıma bir şey gelmesini asla istemeyen birisi olduğunu anlamıştım.

"Bugün yine düşmesem bari..." diye düşünmüştü fakat sanırım sesli düşündüğünü fark etmemişti.

"Düşmezsin merak etme," diyerek gülüşümü saklamaya çalışıyordum lakin başaramamıştım.

"Bir dakika, ben sesli mi söyledim? Gülme ya!" diyerek benimle kahkaha atmaya başlamıştı."

"Evet, baya baya sesli söyledin."

"Aman ya, neyse işte," diyerek gülümsedi.

Poyraz, piknik için getirdiği yiyecekleri masaya yerleştiriyordu, ben de yardım ediyordum.

"Bugün, bir şey daha getirdim..."

"Ne getirdin?"

"Voleybol oynarız diye voleybol topu getirdim."

"Aa! Ne güzel düşünmüşsün, oynarız tabii... Önce yemekleri yiyelim."

"Tamamdır, zaten çok acıktım."

Yemekleri yerken, her zaman ki gibi güzel sohbetimizi ediyorduk. Dün akşam olanları anlatsam mı, anlatmasam mı, karar verememiştim.

"Poyraz." Söylemek için hazırlanmıştım bile, ama nasıl söyleyecektim bakalım?

"Efendim," diyerek gülümsedi ve gülümseyince benim tüm konsantrasyonum bozulmuştu. Çünkü gülüşü beni benden alıyordu.

Yutkunduktan sonra,

"Sana bir şey söylemem gerek ama nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum."

"Rahat ol, söyleyebilirsin," diyerek beni rahatlatmaya çalışıyordu, başarıyordu da...

"Tamam," diyerek derin bir nefes alıp, yavaşça verdim. Böylelikle az da olsa kendimi rahatlatmıştım. Kendimi hazır hissettiğimde,

"Seninle çok mutluyum, bana enerji veriyorsun," dedikten sonra kıkırdadım.

"Amacım da bu. Çünkü sen mutlu olduğunda ben de mutluyum," diyerek gülümsedi.

Şu an çok karmaşık bir duygu içerisindeydim, açıklayamayacağım bir duyguydu.

Hiçbir şey demeden yemeğimi yemeye devam ettim.

Poyraz ise her zaman ki gibi bana bakıp duruyordu. İçinde ne duygular geçiyordu, çok merak ediyordum ama sormayacaktım. Merakımı kendime saklayacaktım.

Poyraz, hızlıca yerinden kalkıp voleybol topunu eline aldı ve beni sanki dansa kaldıracakmış gibi ...

"Dansa mı kaldırıyorsun?" diye meraklı bir şekilde sormuştum. Poyraz da,

"Yakında o da olur," dedikten sonra benimle birlikte kahkaha atıyordu. Poyraz, sonunda gülmesini durdurarak "Hadi oynayalım mı? " diyerek hevesle sordu.

"Tamam," dedikten sonra uzattığı elini tutarak ayağa kalktım ve beraber voleybol oynamaya başladık.

Poyraz'ın benim attığım topları yakalama şekli o kadar çok komikti ki gülmemek için zor tutuyordum.

Tabii benim de o kadar iyi oynadığım söylenemez, zaten eğlenmek için oynuyorduk.

Poyraz ve ben çocuklar gibi şendik, çok eğleniyorduk. Yorulmaya başladıktan sonra oturup, sohbetimize devam ettik.

Sohbet ederken bir yandan da Poyraz'ın evde yaptığı nefis kahveleri yudumluyorduk. Poyraz, kahve yapımında çok iyiydi. Birbirinden nefis kahveler yapardı, zaten ailesi de bir kafe dükkânı işletiyordu. Poyraz,

"Ee, başka ne yapalım?" Anlaşılan bir süre daha benimle vakit geçirmek istiyordu.

"Sahilin çimenlerinde oturalım mı, hem eve de yakın." diye ortaya fikrimi atmıştım.

Poyraz, bir süre düşündükten sonra,

"Doğru, o halde yola çıkalım."

Poyraz'ı onaylayacak şekilde başımı salladım.

"Tamam, hadi," dedikten sonra bisikletlerimize binip güzel yolculuğun tadını yeniden çıkartmaya başlamıştık.

Bu güzel yolculuk daha keyifli hale gelmişti. Çünkü birden sağanak yağmaya başlamıştı, etrafımızda sığınacak yer de yoktu.

Mecburen ıslanacaktık fakat dert etmiyorduk. Çünkü sağanak yağışta bisiklet sürmenin ayrı bir zevki olduğunu fark etmiştik.

Yağmur, dinmeye başlarken sahilimize varmıştık. Çimenlere oturduktan sonra ikimizde birbirimizi inceliyorduk ve hâlimiz gerçekten çok komikti, sanki duştan yeni çıkmış gibiydik. Mevsimlerden yaz olduğu için Güneş bizi kuruluyor ve ısıtıyordu.

Piknikten kalan yiyecekleri ortaya serip yiyor, sohbet ediyor ve aynı zamanda da denizin kulağa hoş gelen sesini dinliyorduk.

Uzun ve güzel sohbetimizin ardından, kızlarla buluşmak için Poyraz'dan ayrılıp kızlarla gittiğimiz kafeye doğru yola koyuldum.

Yolda giderken, kızlara haber vermek adına telefonumu çıkardım ve 'Ayrılmazlar' grubumuza mesaj attım.

"Kızlar, ben yoldayım." Saniyeler sonra Gece mesajıma cevap vermişti.

"Biz geldik, yine geç kaldın. Seni bekliyoruz," deyip gülümseyen emoji atmıştı.

"Keyfimden geç kalmadım, az kaldı zaten," diyerek ben de aynı emojiyi attım ve telefonu cebime atıp yoluma devam ettim.

Kafeye girip kızların nereye oturduğunu bulmaya çalışıyordum ama bulamadım. Gece'yi aradım.

"Neredesiniz?" Diye meraklı bir şekilde sordum.

"İşte, kafedeyiz," diyerek sorumu anlamadan cevaplamıştı.

"Ay, ciddi misin? Ben de evinizde sanıyordum, kafede neredesiniz, diye soruyorum."

"He, onu mu soruyorsun? Bahçedeyiz," diyerek güldü.

"Tamam, geliyorum," dedikten sonra telefonu cebime attım ve ben de istemsizce gülmüştüm ama belli etmemeye çalışmıştım.

Çünkü insanların beni deli sanmasını istemiyordum.

Kafenin bahçesine çıktığımda Asya bana el sallamıştı, böylelikle bahçede iki saat gezinip kızları aramamıştım.

Kızların yanına oturup her zaman içtiğim kahveyi sipariş ettim. Asya, bana yan gözlerle bakarak,

"İlahi Güneş," diyerek gülmemek için zor tutuyordu.

"Ne oldu?" Diye meraklı bir şekilde sormuştum.

"Farklı içecekler içsene, hep aynı kahveyi söylüyorsun. Bari başka kahve iç." Gece, Asya'ya karşılık verdi,

"Kız istediğini içsin, demek ki ona o kahve güzel geliyor," diyerek Asya'yı uyardı.

"Zaten söyledim artık," diyerek gülümsedim.

Kahvem sıcak olduğundan küçük bir yudum aldıktan sonra güzel sohbetimizi sürdürmeye devam ettik.

Kızlarla gerekli, gereksiz o kadar çok gülüyorduk ki gülmekten çene kaslarım ağrıyordu.

O sırada daha çok mutlu olmama sebep olan bir şey olmuştu:

Poyraz bize doğru yaklaşıyordu ve ellerinin arkasında bir şeyler sakladığını fark ettim, yüzünde de hiç görmediğim bir gülümseme vardı, sanki bir an sevinçten ve heyecandan havalara uçacakmış gibiydi.

Poyraz'ı karşılamak için ayağa kalktım ve Poyraz karşımda dikilirken,

"Güneş!" diyerek gülümsedi.

"Neler oluyor?" diye meraklı bir şekilde sordum.

Poyraz, bana hediye mi almıştı, yoksa bana mı öyle geliyordu?

Loading...
0%