@_doraa
|
İkinci Bölüm: Vakit daralıyor. Görev 1: ÖL YA DA HAİNİ BUL.
Farah Yücel Zamanın değerli olduğunu insanlar ne zaman anlar? Başlarına bir olay geldiğinde mi anlardı ya da sadece bizde mi öyle olmuştu? Zamanımız daralıyordu. 48 saat saatten sadece 43 saat kadar zamanımız kalmıştı. Beş saat içinde salonda oturmuş, korkuyla birbirimize bakmıştık. İçimiz de bir hain vardı ya da hainler. Hepimiz çok iyi arkadaştık. Ya bu kişiler bizimle oyun oynuyorsa ve bizi birbirimize düşürmeye çalışıyorsa? “Aklıma bir şey geldi.” Hepsinin meraklı bakışları bana döndü. “Belki de aramızda bir hain yok ve bu kişiler bizi rahat öldürmek için bizi ayırmak istiyordur.” Hepsinin bakışlarına baktığım da bazıları anlamsız buldu bazıları mantıklı buldu. Benim içim mantıklıydı ama bir yandan da tedbiri elimizden bırakmak istemiyordum. “Şimdi,” Gurur, konuşunca bu kez ona döndük. “Ben, Farah ve Kaya, çocukluktan beri tanışıyoruz. Mihra ve Hakan, lisede iki de aramıza katıldı ve Damla ve Mirza’da lise sonlara doğru aramıza girdi. Aramıza en son giren Lerzan. Üniversite de aramıza katıldı. Hepimiz hemen hemen yakınız. Bir hain varsa ki emin değilim ama bir an önce bulmamız lazım.” Haklıydı. Aramıza en son giren Lerzan’dı. Arkadaşımı seviyordum ama bazen bana çok sinsi geliyordu. Onun bize karşı düşünceleri bizimle aynı değil gibiydi. Bunu bakışlarından görebiliyordum ama yine de saçma geliyordu. Hayatı makyajından ibaret olan biri nasıl bize ihanet edebilir ki? Kaya’ya baktım. O benim ortaokuldan beri arkadaşımdı. Bir hainlik yapsaydı o zamandan çıkardı. Her zaman arkamda olmuştu. Erkeklerden nefret ediyordum ama Gurur ve Kaya, benim için başkaydı. Kardeşten öteydi ama Gurur’a karşı daha farklıydım. Hislerim kötü yerlere gidiyordu. Kardeşi gibi gören birinden tuhaf hisler duymak karşı tarafı yaralayabilirdi o yüzden sonsuza dek ikisine de hep sert ama kardeşçe yaklaşım sunmuştum. “Gurur ve Farah’a kefilim. Diğerlerine asla kefil olamam.” Kaya’nın net varsayımı dudaklarımı ısırmama neden oldu. Diğerlerinin tepkileri büyük olabilirdi. Kaya’nın gözleri bana kaydı. Kaya, kendini her zaman beğenen biri olmuştu ve söylediği şeylerden asla çekinmezdi. Direkt ağzına geleni söyler sonrasında da pişman olmazdı. Kas yığını olması ve diğer kızların gözünde yakışıklı olması onu egoist yığınına çevirmişti ama arkadaşımı seviyordum. Ne olursa olsun, hain bile olsa onu asla öne atmazdım. Bir insan çocukluğunu nasıl olur da ölüme gönderir? Gurur, ayağa kalkınca hepimiz ona baktık. Bakışlarımızın altında olduğunu anlayınca bize döndü. “Tuvalete de mi gitmeyelim?” Bende onunla birlikte kalktım. Kaşları çatıldığın da üzerimi gösterdim. “Kalın bir şeyler giyeceğim. Üşüyorum.” Diğerlerini salonda bırakıp, yukarı çıktık. Gurur, lavaboya girerken bende odaya girdim ve ışığı açıp, bavula ilerledim. Bir kalın sweatshirt çıkarıp, kafamdan aşağı geçirdim. Bu beni biraz ısıtırdı. Kafamı yatağa doğru çevirdiğim de gördüğüm şey önce beni bir dumura uğrattı ama sonrasın da benden habersiz çıkan çığlığım ile geriye çekilmiş, kendimi duvar dibine çökerken bulmuştum. Kapının açıldığını ve birinin beni kollarımdan tuttuğunu hissettim. Sesler kulaklarımdan gitmiş sadece çığlığım kalmıştı. Kalbim hızla atıyor, hareketlerimi kısıtlıyordu. Normalde korkan biri değildim ama yaşadığımız şeylerde hafife alınacak bir şey değildi. Bir tür kriz eşiğine girmiştim. “Farah,” Gurur’un sesi kulaklarıma ulaştı. Bakışlarım odağını kaybetti ve ona döndü. Korku dolu gözlerle bana bakıyordu. “Buradayım. Yanındayım.” Başımı olumlu anlamda sallayıp, ona kollarımı açtım. Bir elini belime bir elini bacaklarıma götürerek beni kaldırdı ve odadan çıkardı. Çıkarırken telaşlıydı. Arkamda bıraktığımız manzarayı düşünmemeye çalıştım. Ağlarken kendime hâkim olmaya çalıştım. Hain değildim. Korkmama gerek yoktu ama ölüm benimle birlikteymiş gibi hissediyordum. Katil beni seçmişti ve bütün yükü üzerime bırakmıştı. Bakışlarım Gurur’a kaydı. Bana bir şeyler söylüyordu ama kulaklarım uğuldadığı için sadece ağzını oynattığını görüyordum. Sonra aşağı Kaya indi ve ayak ucuma oturup, ellerini dizlerime koydu. Bana doğru biraz eğildi ve gözlerimin içine baktı. “Sakın korkma. Biz buradayız ve senin için gerekeni yapacağız.” Bunu sadece Gurur ve benim duyacağım şekilde söylemişti. Kaya, ikimiz hariç kimseye güvenmiyordu. Başımı olumlu anlamda salladım. “Senin ölümünü izlemeyeceğim.” Gurur’a kaydı bakışlarım. Ellerini yanağıma koyup, gözlerimin içine baktı. “Ne olacağını bilmiyorum ama o şey seni öldürmeye kalkarsa buna asla izin vermeyeceğiz.” Ona da inanıyordum. Hep olduğu gibi sözünde duracaklarına inanıyordum. Diğerleri de aşağı inip bize baktılar. Hepsinin gözü bendeydi. “Bir ipucumuz var.” dedi Damla. “En azından Farah hain değil ve yedi kişiye düştük.” Bunda haklıydı. Duvarda kanlı bir şekilde yazan yazıdan sonra hain listesinden çıkmıştım. Yazıyı düşündükçe tüylerim diken diken oluyordu. Derin bir nefes alarak doğruldum. Gözyaşlarımı hızla sildim ve ayağa kalkarak hepsine baktım. Katil benim en akıllıları olduğumu ve haini benim bulmamı istemişti. Bulamazsam ben ölecektim ve bu düşünce beni ürpertiyordu. Kimseyi harcamak istemiyordum ama bulamazsam ben ölecektim. Sonra diğerleri de ölecekti. Nedeni ise bilmediğimiz hain yüzünden olacaktı. Böyle ölümü hak etmiyorduk. Hiçbirimiz hak etmiyorduk. Bu dağ evine sıkıntılarımız kurtulmak için gelmiştik ama yaşadıklarımız bizi yok ediyordu. “Elimizde hiçbir şey yok ve vakit daralıyor.” Herkeste gözlerimi gezdirdiğim de herkes normal bir tepki verdi ama nedense Lerzan, titrek bir nefes vermişti. Bu kadar korkusu onu öldürmeye çalışan katilden dolayı mıydı? “Belki de katil sensin.” Bu kelimeler Mirza’dan gelmişti. Şaşkınlıkla ona baktım. “Ne bakıyorsun? Lerzan, boğuluyor dedin ve çığlık attın ama odada kimse yoktu. Belki de onu boğup, böyle bir oyuna başladın.” Şaşkınlıkla ona bakarken ben konuşamadan Kaya öne atıldı. “Mirza, ileri gidiyorsun!” Mirza, öfkeyle Kaya’ya baktı. Gurur, Kaya’nın önüne geçti herhangi bir kavga çıkmaması için. Bir de kavga iler uğraşamazdık. “Lerzan’a soralım.” Herkesin bakışları Lerzan’a döndü. Tir tir titriyordu ve bu titremesini katile varsıyordum. “Seni boğan kimdi?” Lerzan, başını olumsuz anlamda salladı ve geriye çekildi. “Korkma. Kimse burada sana bir şey yapamaz. Gerçekleri söylemen yeter.” Lerzan’ın bakışları bana döndü. Gözlerinin içine baktım. Korkacak bir şey yoktu. Ona zarar vermediğimi o da biliyordu. Benim sayemde kurtulmuştu. “Ben,” diyerek bakışlarını benden çekti. “Bilmiyorum. Karanlıktı.” Gözlerimin kocaman açılmasının yanı sıra kaşlarımı da çattım. Yalan söylüyordu “Gördünüz.” Mirza’nın üzerine atlayan Kaya ile hızla onu tuttum. Bakışları bana döndü ama benim bakışlarım Lerzan’ın üzerindeydi. Neden yalan söylemişti? Karanlıktı evet ama ben flaşı yakınca kurtulmuştu ve bunu o net bir şekilde görmüştü. “Neyden korkuyorsun, Lerzan?” Tedbirli ve bir şeyler arayan sesimle Kaya’yı bıraktım ve Lerzan’a doğru gittim. Benden bir iki adım geri çıktı. “Seni ne korkutuyor da yalan söylüyorsun?” “Kızı sen korkutuyorsun!” Mirza’ya baktım kötü bakışlarımla. Bakışlarıma karşılık kendi de o şekil baktı ama bu beni korkutmadı. Bana hiçbir şey yapamazdı. Burada o kadar kişi varken ki özellikle Gurur ve Kaya varken bana asla dokunamazdı. “Belki de” dedim tekrar Lerzan’a dönerek. “İçimizdeki hain sensindir.” Bir anda nefesi kesildi. Ortamda sessizlik olurken, düşüncelerimi ortaya serdim. “Yukarı çıktın, hepimiz buradaydık. Nedense bugün katil seni boğmaya çalıştı. Bunun nedeni ne?” Sonra o anları hatırladım. Yukarı çıktıktan sonra berbat bir hâlde inmişti ve sonrasında gece yatağında bu olayı yaşamıştı. “Emin misin?” Hakan, o kadar şeyden sonra ilk kez konuştu. Gözlerinde hain olma korkusu yoktu. Daha çok haini bulmuşum gibi davranıyordu. “Hain o değilse ölmeyecek.” Katil insaflı diye düşünüyordum. Eğer hain Lerzan değilse ölmeyecekti ve ben ondan özür dileyecektim. “Kızı öylece ölüme mi göndereceğiz?” Mihra, korkuyla sevgilisinin kollarına sığındı. Korkusunu anlıyordum. Bende sonucun bu olmasını istemiyordum ama elimden bir şeyde gelmiyordu. Konuşmadan öylece bekledim. Herkes nedense bana bağlıymış gibi hissediyordum. Nefes alamamak böyle bir şeydi. Vereceğim kararın bir ucunda bir insan ölümü vardı ama diğer ucunda herkesin ölümü vardı. Ben hangisini seçeceğimi bilmiyordum. Gözlerim Lerzan’a odaklandı. Ağlıyordu. Deli gibi ağlıyor ve hiçbir şey diyemiyordu. Tahminlerim doğru gibiydi. Aramızdaki hain o gibiydi yoksa şimdiye reddetmişti. Lerzan, susan biri değildi. Hakkını her zaman savunurdu ama bu kez savunmuyordu. Korku insana bunu yaptırıyordu. Bunu çok erken öğrenmiştim. İnsan korkarken mantıklı düşünemez, sessiz kalmayı tercih ederdi. Bu kez Hakan ve Mihra’ya döndüm. Mihra, korku dolu gözlerle Lerzan’a bakıyordu. Hakan ise bir şeylerden emin gibi bakıyordu. Onun da kafasına yatmıştı. Damla ve Mirza’ya dönüğümde ise onların Mihra’dan farkı olmadığını görebiliyordum. İkisi de korkuyordu. Mirza, sevgilisine kollarını sıkıca sarmıştı. Gurur ve Kaya’ya baktığımda ise onlarda kaygılıydı. Olacakları bilmiyorlardı. Bir yandan da beni böyle bir şeye zorlamıyorlardı. “Siz karar verin.” Bunu benden duyduklarında gerildiler. “Bu kararı ben vermek istemiyorum.” Bu kararın acımasızlığını tek başına yüklenmek istemiyordum. Korkuyordum. Bir insanın ölümüne neden olacak o hamleyi yapmak istemiyordum. Hain olsun ya da olmasın bu şeyi yapmak istemiyordum. “O zaman şöyle yapalım.” Gurur, yanıma gelip herkese baktı. “Bu kararı sadece Farah vermeyecek. Hepimiz vereceğiz.” Bana döndü ve ufak bir gülümseme bahşetti. Gurur’un her şeyde bana destek olması beni ona daha çok çekiyordu. Yine de hislerimi bir köşeye bıraktım ve bende ona gülümsedim. “Evet,” dedi Kaya diğer yanıma gelirken. “Lerzan’ı dışarıya bırakıp, gerçekleri öğrenmek isteyenler sağa geçsin. Lerzan kalsın ve ne olacağını öğrenmek isteyenler ise sola geçsin.” İlk sola geçen Mirza olmuştu ve arkasından Damla’yı da sürüklemişti ama Damla elini ondan çekti ve sağ tarafa geçti. Mirza, şaşkınlıkla sevgilisine bakarken, Damla’nın yutkunduğunu gördüm. “Lerzan, hain ise burada kalmamalı. Ben ölmek istemiyorum.” Kendine göre haklıydı. Herkes kendini düşünme de serbestti. Hakan, sevgilisini bırakıp sağa geçerken, Mihra’da onun arkasından usulca geçti. Kaya, yanımdan ayrılıp sağa geçerken, Gurur ve ben kaldım. “Ben Farah’ın ölmesini istemiyorum.” Gurur’da sağa geçince sağ tarafın daha çok olduğunu gördüm. Ben nereye geçersem geçeyim sonuç değişmeyecekti o yüzden yerimde durdum. “Sonuç belli.” Gurur, konuşmasına ekleme yapıp, Lerzan’ı kolundan tuttu. Lerzan, bağırarak Gurur’un elinden kurtulmaya çalıştı. “Gurur, mantıklı düşünmeliyiz. Bırak!” Mirza, öne atılınca ona baktım. Kaya, onu göğsünden tutup geri planda tuttu. Mirza, bağırsa da Gurur durmadı. “Yalvarırım bırak beni!” Gurur, Lerzan’ı dinlemeyip onu dışarı kadar sürükledi. Arkasından ben giderken, korkuyla kenardan olacakları izledim. Doğru bilemezsem ben ölecekmişim gibi geliyordu. Ya Lerzan doğru hain değilse? Ya katil bize acımayıp, masum birini öldürürse? Gurur, korkusuzca Lerzan’ı tutuyordu. Ona bir şey olacak korkusu vardı içimde. Ya katil Lerzan’ı değilde, Gurur’u vurursa? Dudaklarımı kemirerek olacaklara baktım. Lütfen burada doğru biri ölsün. Allah’ım ben kötü bir şey düşünüyorum ama dürüst insanların ölmesinden iyidir. Sonra bir el silah sesi duyuldu. Korkuyla Gurur ve Lerzan’a baktım. Kimin vurulduğu belli olmuyordu. O sırada ağaçların arasında duran silüeti gördüm. Elinde silah vardı ve üzeri tamamen siyahtı. Korkuyla geri çekildim. Oradaydı. Gurur ve Lerzan’da bir hareket oluştu ve ikisi de yere düştü. “Gurur!” diye bağırarak oraya koştum. Gördüğüm kan nefesimi tutmama neden oldu. Kanı takip ettiğim de ise Lerzan’ın tam kalbinden vurulduğunu gördüm. O an doğru haini bulduğumuzu anladım ve kafam da soru işareti oluştu. Lerzan, bize nasıl bir hainlik yapmıştı? Saatler sonra kar durmuş, hava tamamen kararmıştı. Lerzan için arka bahçede bir mezar kazmıştık. Oraya gömenler ise erkekler olmuştu. Lerzan Yavaşi kötü bir şekilde 18 Ocak 2020’de hayata gözlerini kapatmıştı. Bu dağ evi hepimize mezar olacaktı. Geriye yedi kişi kalmıştık. Bir mezarlığın başında yedi kişi.
|
0% |